Seyyid Ali F1ndiki Ve Kad• Beydavi'ye Hisamveri.org/pdfdrg/D208678/2012/2012_KARASAKALS.pdfGiriş...

17

Transcript of Seyyid Ali F1ndiki Ve Kad• Beydavi'ye Hisamveri.org/pdfdrg/D208678/2012/2012_KARASAKALS.pdfGiriş...

Giriş

Seyyid Ali F1ndiki Ve Kad• Beydavi'ye H işiyeleri

Şaban Karasakai-Şırnak Üniversitesi

Abstract Sayyid A1i Fmdıki and Commentary on Qadı Beyzivi Cizre county and its around throughout the history of Islam have been a centre of science and culture. In this region lived and grown up notable scholars such as Ebu'l İzz el-Cezeri, Mulla Ahmed Cezeri, Sheik M. S. Seyda and ete. One of them was Sayyid Ali Fındıki who wrote a lot of work and poeın. In our article we want to mention from his wrote on which the famous commentary on Qadi Beyz§.vi. First in this article, we will mention from Sayyid Ali Fmdıki's life, works, sources ofwork. After, we try to explain his method and contents. Key words: Cizre, Sayyid Ali Fındıki, Holly Qur'an, Beyzdvi, Comınentary,

Cizre ve çevresinin her kanşında, binlerce tarihi değere sahip hadise meydana gelmiş; bir o kadar da, yaşadıklan döneme etki eden ve kendilerinden sonraki dönemlere de ışık tutan insanlar yetişmiştir. Medeniyetimizin kilometre taşlan da diyebileceğimiz kültür coğrafyamızda yer alan olaylar ve bu olaylarda kilit rol oynayan şahsiyetlerin birer tarım vak' a veya kimlik olmaktan çıkanlıp, yaşadıklan çağda olduğu gibi, günümüzde de, gelecekte de hak ettikleri saygınlığı ve önemi kazandırmak gerekmektedir. Böylece bu şahsiyetleri, yeni nesillere tanıtmak, bu anlamda örnek insanların varlığına ve örnekliğine dair belgeler sunabilmek, tarihe tanıklık etmek anlamına gelecektir.

İslam eğitim tarihinde, farklı dönemlerde, farklı mekanlar ve metotlar uygulanmıştır. Genel olarak en temel kurumlar, cami, medrese ve batı tarzı okullar olmuştur. Tarihimizde XV -XVI. asırlarda zirve dönemini yaşayan medreseler, Osmanlı Devletinin yükselme dönemlerinde en üst eğitim kurumları idiler. Büyük medreselerde dini ilimierin yanı sıra, tıp, riyaziye ve hey'et gibi ilimler de okutulınaktaydı. Medreselerde okutulan akli ilimler, Batı dünyasına büyük etki yapmış, Batı'daki skolastik anlayışın sarsılmasında önemli rol oynamıştır. Ancak Osmanlıdan sonra bu medreselerde verilen eğitim, hatasıyla sevabıyla halkın desteği ve himayesi ile ayakta kalabilmeyi başarmıştır. 1

İşte tarihi boyunca böyle medreselere ev sahipliği yapmış olan Cizre, tufan öncesinde yerleşim yeri olduğu gibi, tufan sonrasından bugüne kadar da yerleşim yeri olmuştur. Bölgede irfan, keınaıat, fazilet gibi kalbi ilimlerle; tefsir, hadis, kelam, hukuk gibi temel İslam bilimlerinde eğitim yapıldığı gibi, hekimlik, hendese, hesap, cebir, fizik, kimya, astronomi ve felsefe gibi akli ilimlerde de yüksek

1 Bozkurt, Nebi, "Medrese', DİA, Ankara 2003, XXVIII/323-327; Yaşar, Mehmet Ali, "19. Yüzyılda Siirt'te Eğitim", İbrahim Hakkı ve Siirt Uleması Sempozyumu, Beyan Yay., İstanbu12008, s. 39-41; Aktay, Yasin, "Türk Eğitiminin Modernleşmesi Bağlamında Siirt Medrese/eri" , İbrahim Hakkı ve Siirt Uleması Sempozyumu, Beyan Yay., İstanbul 2008, s. 32-36.

305

seviyede eğitim yapılmıştır. Bölgedeki medreselerden icazet alan her aJiın, ilahiyatçı, mutasavvıf, mühendis, kimyager, hekim, uzay bilimci olarak hayata atılmıştır. 1

Biz bu çalışmamızda, bölgenin ilim ve irfan yuvalarından birisi olan Cizre'de, Fındık'ta yetişmiş, Seyyid Ali Fındiki sümme'l-Cezerl'yi ve onun Beydavi tefsiri üzerine yazdığı başiyelerinden oluşan risiUesi Hazihf Haviiş ale '1-Kiidf el-Beyziivf isimli eserini tanıtacağız.

Çalışmamızda öncelikle, Seyyid Ali Fındiki'nin hayatı, tahsili, ilmi şahsiyetini kısaca anlattıktan sonra, risiUenin özelliklerini, metodunu, kaynaklarını tahlil etmeye çalışacağız. Ancak Seyyid Ali Fındıki'nin hayatına geçmeden evvel, Beyzavi, Envaru't-Tenzil isimli tefsiri ve başiye geleneği hakkında kısaca bilgi vermemiz yerinde olacaktır.

Ilieri yedinci asırda yaşamış, Kur'an'ı anlama yolundaki kültürel mirasıımza çok büyük katkı sağlamış önemli simalardan birisi de, Nasırüddin Ebu Said (EbU Muhammed) Abdullah b. Ömer b. Muhammed el-Beyzavi (ö. 685/1286)'dir. Şiraz'da kadılık yaptığı için "Kadı Beyzavi" ve "K.adılkııdat" diye de tanınır. Tefsirdeki şöhreti günümüze kadar ulaşan Beyzavi, kendisinden sonra gelen müfessirlere kaynak teşkil etmiştir. Hadis, nahiv, mantık, astronomi, tarih ve kozmografya ile de ilgilenmiştir. Eserleri uzun müddet Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. İslfuni ilinılecin hemen hepsine dair birçok eser telif ederek "allame" ünvanını kazanan Beyzavi'nin güçlü bir ilmi şahsiyeti vardır. Ancak o daha çok tefsir, keiam, fıkıh ve usUl-i fikıh sahasında meşhur olmuştur. 2

Beyzavi'nin Envaru't-tenzil ve Esrarü't-te'vil isimli tefsiri, İslam aleminde en çok okunan, üzerine iki yüz elli civarında şerh ve başiye yazılacak kadar takdir gören ve ün kazanan, pek çok baskısı yapılan tefsirlerin, neredeyse başında gelmektedir. Edebi ve felsefi tahlilierin veciz bir üslupla ifade edilmesinden dolayı zor aniaşılmasına rağmen eser, büyük itibar görerek medreselerde okutulmuş ve daha sonra yazılan tefsirler için vazgeçilmez bir kaynak olmuştur.3 Beyzavi tefsirinde büyük oranda Carullah Mahmud b. Ömer Zemahşeri'nin el-Keşşaf an Halaiikı't-Tenzfl ve Uyflni'l­Elaivil fi Vücuhi't-Te'vil, Fahruddin R.azi'nin, Tefsir-i Kebir ve Mefiitihu'l-Gayb ve Ebi'I-Kasım Hüseyin b. Muhammed Rağıb lsfehani'nin el-Müfrediitfi Garibi-I-Kur'an'ından istifade etmiştir.

Kelimelerin türediği kökleri ile taşıdıkları değişik ınfuıaların tespitinde Müfredat 'tan; fıkıh,

kelam, mantık, felsefe ve tabiat ilimlerinde Mefatihu'l-Gayb'dan; Kur'an'ın i'cazi yönleri, lafiziarın edebi tahlilleri, lügat ve belagat kaideleri, sürelerin faziletine dair rivayetler ve Mu'tezile'nin görüşleri gibi konularda da Keşşaftan faydalanmıştır. Zemahşeri'nin tefsirinden fazlaca istifade ettiği için Envarü't-Tenzil bazı Mimlerce Keşşafın bir özeti olarak kabul edilmiştir. Bu sebeple Beyzavi'nin müfessirliğini ve tefsirini, İsrailiyat ve uydurma hadisler konusunda eleştirenter olduğu gibi, Katib Çelebi gibi bir kısım alimlerden savunanlar da bulunmaktadır. Beyzavi, ayetleri tefsir ederken diğer ayetlere, hadislere, sahabe sözlerine ve tabiinin görüşlerine başvurmuş, bunların zayıf olanlarına "ıJ.ıi 1 denildi" veya "I.SJ.../ rivayet edildi ki" ifadesiyle işaret etmiştir.4

Envarü't-TenziT'in tamamı veya İhlas ve Fatiha siireleriyle, Ayetü'l-kürsi gibi bazı bölümleri üzerinde şerh, başiye ve ta'lik tarzında bir çok çalışma yapılmıştır. İbn Temcid, İstanbul 1287, Şeyhzade Mustafa b. Kocavi, "Hiişiye aza Tefsfri'l-Beyziivi'', Beyrut, 1419/1999, Alıdülhakim es­Siyaıkuti, Kahire 1271, Şehlibeddin el-Halaci, Kahire 1283, ve İsmail b. Muhammed el-Konevi,

ı Cizre tarihi ile ilgili geniş bilgi için bkz. Y aşm Abdullah, Tarih Kültür ve Cizre, İstanbul20 ll, s. 15-66. 2 Zehebi, Muhammed Hüseyin, et-Tefoir ve'l-Müfessimn, Kahire 1409/1989, I/282-288; Daviidi, Tahakatü'l-Müfessirin,

Beyrut ts., 11272; Yazır, Elmalılı Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur'an Düi, Eser Neşriyat, İstanbul ts. X/508; Bilmen, Ömer Nasuhi, Büyük Tefoir Tarihi(I'abakatü'l-Müfessirin), Bilmen Yay., İstanbul1974, W528-535; Cermhoğlu, İsmail, Tefoir Tarihi, Fecr Yay., Ankara 1997, W295-314; Yavuz, Yusuf Şevki, "Beyztlvi'', DİA, İstanbul1995, VI/100-102.

3 Beyzavi'nin tefsiri üzerine neden bu kadar çalışma yapıldığını, muhterem hocam Mehmet Çetinkaya bey, eserlerin te' lif edildikleri dönemin ilml zihniyetieri ile alakah olduğunu, çünkü Hicıi VII ve VIII. yüzyıllann karakteristik özelliklerinin belli alanlardaki oteritelerin kabul edilip, yapılan i1m1 çalışmalann bu merkezler etrafinda eeceyan ettiğini söylemektedir. Tefsirde de Beyzavi'nin tefsiri zirve kabul edilmiş ve yapılan çalışmalar bu tefsir anlayışını geniş kitlelere ma.J. etme şeklinde gerçekleşmiştir şeklinde kanaatlerini bildirmektedir. Bkz. Çetinkaya Mehmet, Kayseri Rtışit Efendi Kütüphanesindeki Arapça Tefsir El Yazmalarının Tanıtılması, Basılmamış Yüksek Lisans, Dnş. Doç Dr. M. Zeki Duman, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri 1993, s. 91.

4 Hacı Halife, KediJ.'z-Zünfln an Esami'l-Kütüb ve'l-Fünfln, Baskıya hazırlayan: G. Flugel, New York 1964, 11471; Cerrahoğlu, İsmail, "Envaru't-Tenzil ve Esraru't-Te'vil", DİA, İstanbul 1995, Xl/260-261; Cermhoğlu, Tefsir Tarihi, W267; Demirci, Muhsin, Tefoir Tarihi, İFAV, İstanbul2008, s. 175.

306

İstanbul 1283 tarafından yapılan h8.şiyeler, Envaru't-tenzil üzerindeki çalışınalann en meşhurlan arasmda yer alır.1

Bunlardan başka Envaru't-tenzil üzerine yazılmış, Kayseri Raşit Efendi Y azına Eserler kütüphanesinde bulunan birkaç el yazma başiyenin ismi şu şekildedir:

Bosnevi Muhammed b. Musa, (ö.1045 H.), Hô.şiye ala Tefsiri'l-Beyzavi, (Sadece Kehf Silresi tefsir edilmiştir.)

Halhali, Seyyid Hüseyin b. Hasan, (ö.1014 H.), Hô.şiye ata Tefsiri'l-Beyzavi, (Yasin Silresinden Kur'an'ın sonuna kadar tefsir edilmiştir.)

İsfereyfuıi, İbrahim b. Muhammed b. 'Arabşah, (687-943. H.) Hiişiye ala Tefsiri'l-Beyzavf,

Molla Hüsrev, Muhammed b. Feıiınuz b. 'Ali, Şeyhu'l-İslaın, (ö.885 H.), Başiye ata Tefsiri'l­Beyzavi, Fatiha Silresinden Bakara SOresinin 106. ayetine kadar.

Saçaklı-ziide, Muhammed b. Ebi Bekr el-Mar'aşi, (ö.ll50 H.), Hô.şiye ala Tefsfri'l-Beyzavifi Sureti '1-Enfal fi Kavlihi Teata "Zalike bima Kaddemet Eydiküm" Saçaklı-ziide, En.Ial Silresinin 51. ayeti üzerine Beyzavi Tefsiri ile ilgili olarak yazdığı nsalesinin yine kendisi tarafından yapılan haşiyesidir.

Sa'di Çelebi, Sa'dullah b. İsa, (ö.945 H.), H{işiye ala Tefsiri'l-Beyzavi, Beyzavi tefsirinin baştan sona kadar haşiyesidir.

Sinan Çelebi, Sinanü'd-Din Yusuf b. Hüsamü'd-Din el-Amasi, {893-996 H.), Hiişiye ala Tefsiri '1-Beyzavi, En' am SOresinden Yiinus SOresi'nin sonuna kadar yapılan haşiyedir.

Şeyh-ziide, Muhyi'd-Din Muhammed b. Mustafa el-İzmiti, {ö.951 H.), Hô.şiye ala Tefsiri'l­Beyzavi,

Şiranişi, Hiişiye ala Tefsfri'l-Beyzavi, {Nebe' Silresi'nden Maiin SOresinin sonuna kadar.)

Haraci, Şiha.bu'd-Din Ahmed b. Muhammed, (ö.1069 H.), H{işiyetü'l-Ktizf ve Kifiiyetü'r-Razi, Hôşiye ala Tefsiri '1-Beyzavi,

Bosnevi Muhammed b. Musa, {ö. ı 045 H.), Ta 'likôt ale 'l-Beyzavf min Sureti '1-Kehf,

Sinan Efendi, Sinanu'd-Din Yusuf b. Hüsamu'd-Din, Aınasya'lı, {893-996 H.), Ta'likat ale'l­Beyzavf fi Sureti '1-Hud,

Sinan Efendi, Sinanu'd-Din Yusuf b. Hüsamu'd-Din, Aınasya'lı, {893-996 H.), Ta'likat ale'l­Beyzavfji Sureti'n-Nemi

Sinan Efendi, Sinanu'd-Din Yusuf b. Hüsamu'd-Din, Aınasya'lı, {893-996 H.), Ta'likat ale'l­Beyzavf fi Sureti Ywu/

Hişiyeler ve Kişiye Geleneği: Genellilde muhtasar yazılmış meşhur bir metnin şerhi üzerine yapılmış olan haşiyeler, hem şerhte hem de metindeki bazı kelime ve terkiplerle ya da metinde geçen özel isim, ayet, hadis, şiir gibi husustarla ilgili olarak yapılan kısa açıklamalar mahiyetindedir. Sözlülde "doldunnak; gereğinden fazla söz söylemek veya yazmak" anlamlanna gelen haşv mastanndan türetilmiş bir isim olan bAşiye ( ç: hav8.şi), "söz ve yazıdaki fazlalıldar, bir şeyin kenan, bir eserin ve yazının bulunduğu sayfanın kenarlanndaki boşluk" demektir. Terirn olarak haşiye, "sayfa boşlukianna ilave edilen açıklayıcı ve tamamlayıcı bilgileri içeren not" manasında olup hamiş ve derkenar kelimeleriyle eş anlamlıdır.3

1 Bilmen, Teftir Tarihi, W291-292; 353-356; Cerrahoğlu, "Envô.ru't-Tenztl", XI/261. 2 Kayseri Raşit Efendi Kütüphanesinde bulunan tefsirle ilgili el yazmalar üzerine çalışma yapan, Muhterem Mehmet

Çetinkaya hocaın, kütüphanede tefsirle ilgili yazma 86 eser bulunduğunu ve bunların çoğunluğunun Beyzftvi tefsiri üzerine olduğunu ifade etmektedir. HBşiyeler hakkında geniş bilgi için bkz. Çetinkaya, El Yazmalan, s. 91.

3 Weir, T.H. "Hô.şiye", MEB. İslAm Ansiklopedisi, İstanbul 1997, V/354. Topuzoğlu, Rüştü, "Haşiye", DİA, İstanbul 1997, XVI/419- 421.

307

Haşiye geleneği Tefsir geleneğimizde, açıklanmasına gerek duyulan metinler için şerhler, bAşiyeler ve ta'likler yapmak asırlardır süregelen bir uygulamadır. Yazılan ek açıklamalar, ilgili eserin aniaşılamayan kısımlarını izah etmek, okuyucuya daha fazla bilgi vermek gayesiyle yapılır. Haşiye türü eserler, metinden ziyade şerhteki bazı güç ve kapalı ifadeleri açıklama, tamamlayıcı bilgi verme ve yerine göre eleştirme arnacı taşıyan çalışmalardır. Haşiyeciliğin tefsir tarihinde de önemli bir yeri vardır. Zemahşeri'nin Keşşaf ve Beyzavi'nin Envaru't-tenzil isimli tefsirlerine yazılan başİyelerin çokluğu, neredeyse tefsir haşiyeciliğinin bu iki tefsirde yoğunlaştığı izlenimini verir1

Doğu ve güneydoğu Anadolu bölgemizde medreselerde tefsir derslerinde genelde Beyzavi, Nesefi ve celaleyn tefsirleri merkeze alınmıştır. İşte tanıtım ve tahlilini yapacağımız Seyyid Ali Fındiki'nin Hazihi Havtiş ale 'l-Kt1di el-Beyzavi risalesi de Beyzavi üzerine yapılmış başiyelerden birisidir. Beyzavi, eseri Envaru't-Tenzil, hişiye geleneği ve haşiyelerle ilgili yaptığımız bu girişten sonra Seyyid Ali Fındiki'nin hayatı, eserleri, ilmi şahsiyeri ve nsalesinin tahliline geçebiliriz.

Seyyid Ali Fmdiki'nin Hayatı, Eserleri ve İlm.i Kişiiili

Hayatı

Seyyid Ali Fındiki'nin dedeleri, Timur istilasından sonra Siirt' e yerleşen Molla Hasan el-Hatip soyundan gelmektedir. Molla Hasan el-Hatip, oğulları Şeyh Ömer ve Seyyid Abdullah ile birlikte Fındık'a misafir olurlar. İmamları olmayan Fındık'lılar da iki kardeşe imamlık teklifinde bulunurlar. Fındık'ta yaşamaya başlayan iki kardeşten Şeyh Ömer'in, Şeyh Hasan ve Seyyid İbrahim isminde iki oğlu; Seyyid İbrahim'in de Seyyid Süleymen ve Seyyid Said isminde iki oğlu olur. Müellifimiz Seyyid Ali Fındiki, Fındık kasabasına yerleşen ve Erzen soyadını almış olan seyyidl~ ailesine mensup olup kendisi de bir alim olan Seyyid Süleyman'ın ikinci oğludur. 1892/1308(H) yılında günümüzde Şırnak'ın ilçesi Güçlükonak'a bağlı Fındık'ta dünyaya geldi. Annesinin adı Mirari Hanım' dır. Şeyh Hasan Efendinin kızı Rahime hanım ile evlenerek onun damadı olmuştur.

Hocalan: İlk tahsilini babası Seyyid Süleymanın yanında yaptı. Daha sonra bölgenin önemli aşiretlerinden Hamnan aşireti imamlarından sarf-nahiv, fıkıh, tefsir dersleri almıştır. Brui(İdil'in Sulak köyü) köyünden Molla İsmail, Gercüş (Batman'ın ilçesi) ilçesinden Molla Necmeddin, Beşiri (Batman'ın ilçesi) ilçesine bağlı Kurik köyü imamı Molla İbrahim Kuriki, 1333-1340/1915-1922 arasında 7 yıl Silvan'da Behlül Bey medresesinde Silvan Müftüsü Seyyid Abdurahman Efendi, Silvan alimlerinden Molla Hasan Küçük, Molla Yakup, Molla Hamid, Hazro'lu Hacı Fettah (Hocasından Farsça okumuş, hocasına feraiz dersi vermiştir), Kaynpederi Şeyh Hasan Efendi gibi hocalardan ders okumuştur.

İcazetnameleri; 1- O zamanlar yüksek tahsil belgesi sayılan3 ilk icazetnamesini, amcası ve üstadı olan Silvan Müftüsü Seyyid Abdurahman Efendi'den almıştır. 2- Meşhur alim ve babasının amcası Şeyh Hasan Efendiden de ikinci icazetini almıştır. 3- Hocası ve aynı zamanda şeyhi olan Şeyh Said Seyda Cezeriden de hem ilmi icazet, hem de manevi icazet almıştır. 4- Şeyh İbrahim Hakkı Basreti'den de manevi icazet almıştır.

İlmi şahsiyeti: Seyyid Ali Fındıki'nin icazetleri, ilim yolculuklarına bakıldığında, ilmi şahsiyetinin oldukça güçlü olduğu görülür. Yeğeni M. Said Erzen Ezher ulemasıyla mektuplaştıklarını söylemektedir. Seyyid Ali, ders verirken önce konuyu talebesine anlatır onların kafasında konunun şekillenmesini sağlar sonra ders olarak takip ettikleri eserden takrir ederdi. Konuşmalarında ve sohbetlerinde atasözlerini çokça kullanırdı. O dönem alimleri ücret karşılığı fetva vermelerine rağmen, hasbiliğini koruyarak maddi karşılığı reddetmiştir. Verdiği fetvaların altında imzasını

1 Geniş bilgi için bkz. Topuzoğlu, "Haşiye", XVI/419. 2 İlk kez bu soyadı tercih eden Gümüşhane Müftüsü İsmail Hatip hocaefendi, 15.05.1935 tarihinde Cizre müftülüğüne

yazı göndererek, oradaki yakınlannın bu soyadı almalarını sağlamıştır. M. Said Erz.en, Cizre müftülüğünde çalıştığı yıllarda bu belgeyi nasıl gördüğünü eserinde genişçe anlatmaktadır. Eı:zen, M. Said, Dünden Bugüne Erzen Ailesi, İstanbul2007, s. 11-14.

3 Bu icazetnameler, o dönemde "yüksek tahsil belgesi" kabul edildiği için, Seyyid Ali Fmdıki, askerlik görevinden muaf tutulım.ıştur. Seyyid 'Eltye Fmdıkl, Diwan, Nubihar Yay., İstanbul2004, (Ötısöz) s. 6.

308

görenler bu konuda tekrar bir araştırma yapmaya gerek duymazdı. Fetvalarının yazılı hale getirip altına imza atma geleneğini devam ettirmiştir.

Tabiatında şiir zevki de mevcuttu, bu sebeple edebi yönü oldukça güçlü idi. Nesir çalışmalarının yanında şair kişiliği ile de meşhur olmuştu. Dostlarma manzum mektuplar gönderirdi. Şiirlerinde herkesin anlayabileceği sade bir dil kullanırdı. 45 kasidelik bir divanı mevcut olup bu eser matbudur. Cizre'de Seyyid Ali Fındıki'nin kasideleri çoğu insan tarafından ezbere bilinirdi. Kürtçe ve Arapça'ya olduğu kadar, Farsça'ya da aynı şekilde hak:imdi. Arapça yazdığı şiir ve kasideleri de mevcuttur. Tasavvu:fi yönü de vardı. Şeyh Seyda'nm icazetli halifesiydi.

Eruh ilçesinde katıldığı imamlık imtihanım kazanarak Fındık'ta resmi imam olarak göreve başlamıştır. Bu süre içinde talebelere medrese usulü ders okutmuş ve Fmdık'ı bir ilim irfan merkezi haline getirmiştir. Daha sonra Fmdık'a üç saat mesafede bulunan Guvinan (Çetinkaya) Köyü ağalarının ısrarlı taleplerine karşılık ağabeyi Seyyid Mecid ile birlikte burada bir süre imamlık yapmıştır. Köyde kaldıkları müddet içinde her iki kardeş de köyün ağalarına ve akrabalarma Kur'an dersi venniş, onlar da Seyyid Ali Fındıki'nin talebelerine yardımcı olmuşlardır. Cizreye bağlı Senati köyünde ikamet etmekte olan Şeyh Muhammed Nuri Derşevi 'nin oğlu olan şeyh Abdullah Efendi hem kendisine ve hem de talebelerine ders vermesi için Seyyid Ali'yi köylerine davet eder. Ali Efendi bu daveti kabul edip bu köye yerleşir ve tedris hizmetlerini burada yürütür.

Cizreli meşhur Şeyh Said Seyda Cezeri, Seyyid Ali Fındıki'nin Cizre merkezde ve Şeyh efendinin köyü olan Serdehil'de (Bağlarbaşı)1 talebelere ders vermesini istemiştir. Şeyh Abdullah Efendinin de nzasım alarak Ali Efendi'yi Serdehil'e getirtmiştir. Bu sayede Ali Efendi kısa süre içinde bölgede şöhret bulup çok iyi tanınmıştır. Şeyh Seyda'nm köyüne yakın mesafede bulunan Cinibir (Yeşilyurt) köyü halkı, aralarındaki uzun yıllar devam eden husuıneti kaldırmak ve köyde ilmi ve manevi terakki sağlamak amacıyla Şeyh Seyda'dan Ali Efendiyi köylerine göndermesini talep etmişlerdir. Ali Efendi köye yerleştikten kısa bir süre sonra köye huzur ve sükun gelir. Köy kısa süre içinde talebelerin akın ettiği bir ilim merkezi olur. Fakat köyün fakir olması buraya sayılı talebenin gelmesini iktiza eder. Seyyid Ali Fındıki de bir takım maddi sıkıntılar çeker. Fakat o bu duruma sabreder ve vefatına kadar buradaki hizmetine devam eder.

Yeğeni Said Erzen'in ifadeleriyle Seyyid Ali Fındıki'nin ahlakı şöyle özetlenebilir: "Çok mütevazı, kimseye muhtaç olmamak için kendi bahçesinde çalışan, herkesi de çalışmaya teşvik eden birisiydi. Ailesine ve halka karşı oldukça şefkatli, sevgi dolu bir insandı. Kavgayı hiç sevmezdi. Kendisine zarar veren insanlarla karşılaştığı zaman hiçbir şey olmamış gibi davranırdı. Kendisi tarihi bir sözünde: "Ben hatırlamıyorum ki, birisiyle aramız açılsın da suçlu ben olayım" demektedir. Bölgede meydana gelen olaylarda Şeyh Seyda ve Seyyid Ali Fmdıki'nin hakemliği muteberdi."

Biyografisinde görüldüğü gibi Seyyid Ali Fmdıki, köklü bir geleneğe mensuptur. Bu mensubiyetin neticesi olarak sadece bir branşta değil, Kur'an İliınleri, Fıkıh, Kelaın, Hadis, Belagat, Mantık, Nahiv, Sarf gibi ilimlerde de söz sahibidir. Yakın dostu ve mürşidi olan Şeyh Seyda ile doğum ve vefat günleri ilginç bir tevafulda aynı yıla denk gelmiştir. Şeyh Seyda'nm vefatından 55 gün sonra 1 Mart 1968 Cuma günü vefat etmiş ve hemen Cizre-Kale mahallesindeki Şeyh Seyda kabristanına Şeyh Seyda'nm yanı başına defnedilmiştir. Seyyid Ali Efendi'nin Seyyid Abdurrahman, Maswn ve Mehmet baba isminde 3 oğlu ve 2 Zeyneb veFatma isminde kızı vardır. Oğullarmdan Seyyid Abdurrahman Erzen Cizre mü:ftülüğü yapmıştır. 2

Seyyid Ali Fmdiki ve Erzen ailesi hakkında değerli bir çalışma yaparak bölgedeki ilim ehlini bizlere tamtan, "Dünden Bugüne Erzen Ailesi" eserinin müellifi M. Said Erzen'in verdiği bilgilere göre, Seyyid Ali Fındiki'nin soy kütüğünü şu şekilde gösterebiliriz.

1 Şeyh Seyd4'nın tekkesi hakkmda geniş bilgi için bkz. Baz, İbrahim, "Güneydoğuda Bir İrfan Merkezi: Serdahi Tekkesi ve Külliyesi", ŞırnakÜniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, Yıl:2 Cilt: ll, Sayı: 2, Konya 2012, ss. 15-35

2 Erzen, Erzen Ailesi, s. 27-32; Yaşın, Cizre, s: 505-507, 518; "Tercümetu Seyyid Ali Fmdıki", başlığıyla Cizre eski Müftüsü Ali Fmdıki'nin oğlu Abdurahman Erzen tarafından yazılmış özgcçmişi için bkz. Fmdıki, Seyyid Ali, Mecmuatu 'r-Resail, Neşr. M. Said Erzen, Ravza Yay., İstanbul20 1 O, s. 3-8.

309

+ Seyid Said

• Seyid İbrahim

+ Şeyhömer •

Seyid Süleyman •

Seyid İbrahim

• Molla Hasan el-Hatib

* • ŞeyhHasan

Seyid Mecid Erzen Seyid Ali FINDIKİ Seyid Nurettin Erzen

Seyid J. Said Erzen +r--..-.+----------..,. Abdurrahman Erzen Mehmet Baba Erzen

Eserleri:

• Seyid Abdullah

ı Seyid Emin Erzen Seyid Haşim

Erzen

Seyyid Ali Fındiki'nin pek çok eseri olmasına rağmen, bugüne kadar sadece Divan'ı1 ilim dünyasına kazandınlınıştır. Sonradan yeğeni Seyyid M. Said Erzen, Seyyid Ali'nin eserlerinden bir kaçını kendi imkanları ile neşretmiştir. Bu imkansızlık ve ilgisizlik, bölgede yetişmiş ilim ehlinin birçoğunun ortak kaderidir. Onların eserleri, kendilerini ilim dünyasına kazandıracak himmet sahiplerini beklemektedir. Eserlerini2 şöylece sıralayabiliriz:

I-Divan: 45 kasideden oluşan Kürtçe bir eserdir. İlk nüshası oğlu Abdurrahman Erzen hattıyla kaleme alınmıştır. Eserin sonunda kendi özgeçmişi de vardır. Eser Nubihar yayınları tarafından basılmıştır. Seyyid Ali'nin Divanı 51 ınanzwneden ibaret olup tamamı beyitler halinde kaleme alınmıştır. Bu beyitlerin 42 adedi Kaside formunda; 9 adedi ise Mesnevi nazım şeklindedir. İçinde yer alan iki adet Arapça ve bir adet Farsça manzumenin dışındaki bütün manzumeler Kürtçe kaleme alınmıştır. Divanda yer alan şiirlerden bir tanesi de Arapça bir cümleyle başlayıp Kürtçe devam etmektedir. Siirtt'e düzenlenen İbrahim Hakkı ve Siirt IDeması Sempozyumu'nda Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Gökçe, "Seyyid Ali Findiki ve Dfvan 'ı" adlı bir makale sunmuş ve müellifin edebi yönünü ortaya koymaya çalışmıştır. 3•

2-Defuş-Şübühatfi Nazmi't-Terehat: Vehhabilere karşı reddiye türünde yazılmış bir eserdir.

3-Hazihi Hawişf ale '1-Kô.df Beyzavf: Tebliğimizin asıl konusu olan bu risale, Meşhur Kadı Beyzavi tefsiri üzerine yazdığı hişiyeler hakkında aşağıda detaylı bilgi verilecektir.

4-Risiiletunfi Necati Ebeveyni'n-Nebf: Peygamberimizin anne babasının öhirette cehennemde olduğuyla ilgili vehhabilerin görüşüne reddiye olmak üzere yazılmış olup Peygamberimizin anne babasının kendisine vahiy ulaşmayanlar grubunda sayılması gerektiğini savunmaktadır.

1 Fmdıki, Seyyid 'Eliye, Diwan, Nubihar Yay., İstanbul2004. 2 Bkz. Fmdiki, Mecmuatu'r-Resail, s. 6-7; Erzen, Erzen Ailesi, s. 31; Yaşın, Cizre, s. 506; Özdirek, Recep, "Cumhuriyet

Dönemi Şırnak Bölgesinde Yaşayan Alimierin Fıkıhla İlgili Eserlerinin Değerlendirilmesi", Uluslararası Şırnak ve Çevresi Sempozyumu Bildiril eri, Şırnak Üniversitesi Yay., Ankara 201 O, s. 711-712.

3 Gökçe Cüneyt, "Seyyid Ali Fındiki ve Divan'ı" İbrahim Hakkı ve Siirt Uleması Sempozyumu, Beyan Yay., İstanbul 2008, s. 477-499.

310

5-Zülfikôn Ali fi Rakabeti Münkiri'l-İstimdad mine'n-nebiyyin el-veli: Mecmuatu'r- resail1

içinde 9-63. sayfalar arasındaki ilk risaledir. Nebi ve veli'den istimdad isterneyi küfür veya şirk sayan vehhabilere karşı reddiye olarak yazılmıştır.

6-Risaletul-lema' fi iadetil Cuma': Mecmüatu'r-resail içinde 73-86. sayfaları arasında ikinci risaledir. Şafii mezhebine göre Cuma namazından sonra cemaatle öğle namazının iadesi konusunu ele almaktadır.

7-el-İnsaffi ceviizi'z-zekôti ile'l-eşra/: Mecmuatu'r-resail içinde 131-160. sayfalardaki üçüncü risaledir. Eşraf olarak ifade edilen seyyid ve şeriflere zekat verilip verilemeyeceğini ele almaktadır.

8-Haw:işi ala Divanı Cezeri: Molla Ahmet Cezeıi Divanı üzerine açıklamalardan oluşmaktadır.

Kaynaklan ve Metodu

Kaynaklan:

Seyyid Ali FındM risalede, bir anlamda risalenin kaynakları da diyebileceğimiz bir takım

rumuzlar kullanmıştır. 50 varaklık eserde: "J", "c'', "~ti", "~", "e", "e", "~.J.JJI.S", "u\.ı!ıs.", "~", ".l::.", "~", ""'~", " . .l', "~1 ~ ~1", "ıJJijll .;.i.ill". "~jll", ".):.", "~1"; "Jb...ll ~1" "~" "~1" gibi rumuzları oldukça yoğun kullanmıştır. Bazen nakilde bulunduktan sonra, alıntı yaptığı kaynaklardan ikisini bir tırnak içinde "t r" şeklinde zikrettiği gibi; tırnak işareti olmadan da tr şeklinde zikretmiştir.3

Bu rumuzlar kanatımızca, "c": Haiaci, Şihabu'd-Din Ahmed b. Muhammed, (ö.1069 H.),

Hiişiyetü '1-Kiizi ve Kifiiyetü 'r-Riizi, H/işiye ala Tefsiri '1-Beyziivi, "~\!>·: Kadı Beyzavi, "e": İsfereyam, İbrahim b. Muhammed b. 'Arabşah, (687-943. H.) Hiişiye ala Tefsiri'l-Beyziivf, •'ı..ilı!ıs.": Carullah Mahmud b. ömer Zemahşeri'nin el-Keşşaf an Hakôila't-Tenzil ve U)'Uni'l-Ekôvil fi Vücflhi't-Te'vil, , "o--": Sinan Efendi, Si.n8nu'd-Din Yusuf b. Hüsamu'd-Din, Amasya'lı, (893-996

H.), Ta'likat ale'l-Beyzavi fi Sureti Yrlsuf, "~": Celaieddin Mahalli, "ıJjljll .;.i.ill": Fahruddin

.Razi'nin, Tefsir-i Kebir ve Meflitihu '1-Gayb, "~": Sa' di Çelebi, Sa'dullah b. lsa, (ö.945 H.), H/işiye ala Tefsiri'l-Beyzavi anlamlarına gelmektedir. Kaynak göstermeksizin alıntı yapmak, yedinci yüzyılda yaygın bir uygulamadır. Müellifler eserlerine alacakları malzemeyi kullandıkları, çoğu zaman kelimesi kelimesine kullandıkları bilinen bir husustur. Beyzavi de te:fsirinde kaynakları zikretmeksizin, diğer tefsircilerin görüşlerini kullanmaktadır. Bu o dönemin bir özelliği olsa gerektir. 4

3-10. varaklar arasmda incelediği Tevbe Suresinde,3-4. varaklarda 4 defa "J"; 4-9. varaklarda

14 defa "~"; 4-9. varaklarda 19 defa "~ll"; 6. varakta bir defa "r''; 6, 9. varakta da 5 defa "E'' kullanmıştır. 11-15. varaklar arasmda incel ediği, Yunus Suresinde, 11-15. varaklarda 13 defa "~\!>·; 11-15. varaklarda 12 defa "e"; 13-14. varaklarda 2 defa"~"; 15. varakta 2 defa da "r'' kullanmıştır. 16-24. varaklar arasında incelediği, HUd Suresinde, 16-24. varaklarda 23 defa "~\!>·; 17-24.

varaklarda 12 defa "~.J.JJlS"; 17 varakta ı defa "~"; 18-22. varaklarda 4 defa "r"; 18-23.

varaklarda 6 defa "E,"; 21. varakta bir defa ''C"; 23. varakta bir defa "Ulı!ıs."; 23. varakta bir defa da

"UJI' kullanmıştır. 25-35. varaklar arasında incelediği, Yrlsuf Suresinde, 25-34. varaklarda 37 defa

"~\!>·; 25-27, 33-34. varaklarda 6 defa "UM"; 25-27, 29, 31-35. varaklarda 19 defa "e"; 26-27, 29,

31-32, 35. varaklarda 8 defa "r"; 26-27, 29, 30, 33-34. varaklarda 7 defa "Ulı!ıs."; 26. varakta bir defa

"t"; 26, 29. varakta 2 defa "J::ı"; 26, 28-35. varaklarda 15 defa "~.J.JjlS"; 27, 30. varakta 2 defa"~"; 33. varakta bir defa "~"; 34. varakta bir defa "Z$~"; 35. varakta 2 defa "J''; 35. varakta da bir

defa "~1 ~ ~1" kullanmıştır.

1 Fmdıki, Seyyid Ali, Mecmuatu 'r-Resail, Neşr. M. Said Erzen, Ravza Yay., İstanbul201 O. 2 Oğlu Abdurrahman Erzen bu risalenin isminin "Ris§letun fi cevazi defiz-zekAt il4 beni HAşim ve'l-Muttalib" olduğunu

söylemektedir. 3 Mesela bkz. Fındiki, Havliş, s. 15,18, 20, 23. 4 Bkz. Yusuf Rahman, "Beydiivf'nin Envaru't-Tenzil ve Esraru't-Te'vil Adlı Eserinde Hermenötiği", çev. Açıkalın

Bünyaınin. Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Yıl: 1, cilt: 1, sayı: 1-2, Şırnak 2011, s. 130, 134.

311

36-40. varaklar arasında incelediği, Ra 'd Suresinde, 36-40. varaklarda 13 defa "~ıi"; 36-37, 39-40. varaklarda ll defa "ı,ıl.JJ.J1.5."; 38. varakta bir defa"~"; 38. varakta bir defa "e"; 38-39. varakta 3 defa "ı..il..ı!ıs."; 38. varakta bir defa "~\ (.Cjljll"; 39. varakta iki defa da "~jll" kullanmıştır. 41-45.

varaklar arasmda incelediği, İbrahim Suresinde, 4ı-42, 44-45. varaklarda ı2 defa "~ll"; 4ı, 43. varaklarda 3 defa "f"'; 41, 43. varaklarda 3 defa "E."; 41, 43-44. varaklarda 3 defa "UlJıS"; 41. varakta

bir defa "OM"; 41. varakta bir defa".):."; 42-44. varaklarda 7 defa "~.JJJ1.S"; 43. varakta da bir defa

"J" kullanmıştır. 46-50. varaklar arasında incelediği, Hicr Suresinde, 46-50. varaklarda ı 7 defa

"~ll>·; 46-49. varaklarda 7 defa "~.JJJ1.S"; 46-47, 49. varaklarda 4 defa "t-"; 46-47, 49. varaklarda 4 defa "E."; 46-47. varaklarda 2 defa"~\"; 48. varakta bir defa "UUıs"; 49. varakta da bir defa .. ~, ~, .. kullanmıştır.

Metodu

Muhteva tanıtımını yapacağımız risaleyle ilgili bu çalışmayı, birisi el yazma ve diğeri de 'matbu' olan iki farklı nüshadan istifade ile hazırladık 1 Şerhterin ve h.aşiyelerin eserde sayfanın kenarında, ortasında veya satır aralannda verilmesi noktasında genel bir kural bulunmamaktadır. İşte bu anlamda Seyyid Ali Fındiki de Hawişi ale '1-Kadı Beydavi isimli eserinde, ayet metinlerini parantez içinde verip, ek açıklamalan parantez dışında verdikten soma, bir anlamda dipnot diyebileceğimiz tarzda ancak tırnak içinde sadece rumuz kullanarak açıklamayı aldığı eseri işaret etmiştir.

Ali Fındiki hişiyesinde belirli sOrelerin, bazı ayetlerinin hişiyelerini vermektedir. Bunlar toplu olarak, Tevbe, Yfuıus, Hud, Yiisuf, Ra'd, İbrahim ve Hicr siireleridir. Tevbe SOresi'nden 19 ayet, Yfuıus Siiresi'nden 12 ayet, Hud SOresi'nden 17 ayet, Yusuf Siiresi'nden 20 ayet, Ra'd SOresi'nden ll ayet, İbrahim SOresi'nden, 9 ayet, Hicr SOresi'nden 8 ayet şerhetmiştir. Risalenin tamammda toplam yedi SOre-i Celile'den 96 ayeti şerhetmiştir.

Risalede sırasıyla, 3-10. varaklarda Tevbe Siiresi, 9/5, 2, 36, 8, 9, 10, ı2, 13, 16, 30, 47, 48, 5ı, 60, 66, 80, 82, 85, ıo6. ayetler; 11-15. varaklarda Yiinus Siiresi, ı0/4, 11, ı5, 17, 2ı, 27, 41, 47, 54, 58, 67, 107. ayetler; 16-24. Varaklar arasında HUd SOresi, ı 113, 9, ı6, 41, 68, 69, 71, 78, 81, 82, 85, 91, 93, 95, 103, 107, 108. ayetler; 25-35. varaklarda Yusuf SOresi, 12/21, 31, 33, 37, 39, 43, 47, 48, 49, 50, 62, 67, 70, 75, 76, 85, 88, 96, 98, 110. ayetler; 36-40. varaklarda Ra' d SOresi, 13/1, 8, ı o, ll, 13, 17, 24, 31, 33, 38, 40. ayetler; 4ı-45. varaklar arasında İbrahim SOresi, 14/10, 9, 13, 19, 22, 24, 30, 31, 37. ayetler; başiyenin sonunda 46-50. varaklarda da Hicr SOresi, ı5/l, 3, 4, 5, ı5, 18, 20, 30. 35, 39, 42. ayetler şerhedilmiştir.

El yazma nüshada varak numaralan sayfa başlannda belirtilmiştir. Tefsir literatüründe istisnalan olmakla beraber genellikle risale ya da diğer eserlerde müellifler, bir iki sayfayı

geçmeyecek şekilde önsöz mahiyetinde hamdele salvele ile başlayan ve eserin yazılış sebebine dair bilgiler ihtiva eden mukaddimeler yazmaktadırlar. Seyyid Ali Fmdıki'nin bu nsalesinde mukadetime bulunmamaktadır.

Beyziiv1'nin lafiziarını "J.fi ~..,i" lafızlanyla zikrettikten sonra, diğer hişiyelerden de faydalanarak, kendine göre gerekli bulduğu izah ve yorumlar yapar. Kanaatımızca Seyyid Ali Fındiki Beyzavi'yi okumuş, zikrettiğimiz sOrelerden anlaşılmasında güçlük çekileceğine zannettiği, kelime ve ibareleri, pek de ayrıntılı olmayan bir şekilde tefsir etmiştir. Seyyid Ali Fmdiki ayetlerin metinlerini ve Beyzav1' den naklettiği görüşleri, tamamen vermemiş kastını anlatacak kadar nakilde bulunduktan sonra ~\;o _;i.\~\", "ol" veya "'-:1~1" ibaresini kullanmıştır. (H.4, 5

• 6

• 16

•26)

2

Sarf ve Nahv Açısmdan Gramer Tahlilleri Yapması: Beyzav1'nin en önemli özelliklerinden birisi, gramerle ilgili hususlarda çok fazla bilgi vermesidir. Çünkü Arapça grameri olmasaydı tefsirler

1 El yazma ve matbu risaleleri teminde desteğini gördüğüm, Seyyid Ali Fındıki'nin amcazadesi, Merhum Seyyid Feyzullah Erzen'in oğlu İmam-Hatib Seyyid Abdulkadir Erzen ve emekli İmam-Hatib Seyyid Hasan Erzen hacalanma teşekkürü borç bilirim.

2 İncelemesini yaptığımız risalede, kullandığımız bilgilerin geçtiği sayfalan dipnotta gösterdiğimiz zaman tebliğin hacmi büyüyeceği için, Seyyid Ali Fmdıki, Hazihi Havdş ale'l-Kadi el-Beyzavi, ysz. 2010, isimli risalesi bundan sonra metinde parantez içinde (H) harfi ile gösterilecektir.

312

neredeyse hiç anlaşılamazdı. Beyzavi anlamı yaygın olmayan lafiziarı gramer açısından inceler. Seyyid Ali Fındıki de bu metodu haşiyesinde uygular. Beyzaviden nakillerde bulunur. Mesela, "~.,p.ll ..)f-Jı~l 1 haram aylar" ifadesindeki "JI" takısının 'ahd' için oldu~ açıktır şeklinde tahlilde bulunmaktadır. (H, 3

) Mesela "~.,p.ll ..)f-Jı'il"lharam aylar konusunda "~1)~ ;.SJ..,.:.;:..] 1 1Ağızlanyla sizi hoşnut etmeye çalışıyorlar" (Tevbe süresi,

918.)

2 şeklindeki ayette "bu cümle hal cümlesi olsaydı, onların bu davranışlarının sürekli olmadığım gösterirdi. Çünkü hal cümlesi devamlı olmayan şartın cevabı olan"'~~ 'i" da bitiyor(H. 4

) demektedir.

Mesela, "~.,p.ll ..)f-Jı'il 1 haram aylar' konusunda "~~~ jf.a'JI ~~ ll~ 1 Haram aylar çıkınca" (Tevbo Sıiresi 915·) ayetinin şerhinde, haram ayların Recep, Zilkade ve Zilhicce ayları olduğu söylenmiştir. Bu ise hem sıralamaya aykın, hem de icmaya muhalifbir durumdur. Sıralamaya aykın oluşu, daha önce "foJıi ~j{ ~j~l ~ 1~ 1 Yeryüzünde dört ay dolaşın" (Tevbe stıresi 912

·) şeklindeki ayette geçen dört ay bu haram ayların kendisi değildir. Burada zikredilen dört ay, Şevval, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarıdır. İcmaya muhalif olması ise bu ayların haramlığının devam etmesi gerektiğidir şeklinde görüşleri vermiştir. (H, 3)

~ , ..... " ... ... ... , -Mesela,"~ I.J-11.S Lt ,.LW. f+ll 1 Bunlann yapmakta oldukları şeyler gerçekten ne kötüdür!"

(Tevbo sııresi, 919·> şeklindeki ayette •t:.•nın masdariyye olduğunu söylemektedir. Bu ve bundan sonraki kısım ise mefuld~ 4) demektedir.

Mesela. "l:ııj ~ 'il 1 Kavim/e savaşmaz mısınız?" (Tevbe Sllresi, 9113

) ayetindeki hemze için, olumsuz bir filin başına hemze gelmesi, yerıneyi ifade eder. Bu da savaş içinde aşınlığı gerektirir demektedir. (H, s)

"~\ ~\ :;J;. J~\ 6h.i,J 1 Yahudiler, "Üzeyr, Allah'ın oğludur" dediler." (Tevbe Silreııi, 9130)

ayette, ·~1· kelimesi sanki ~l....ı:ı/sahibimiz, ÜJ.Jıl&olfmabudumuz der gibi bir vasıf olup haber

mahzu:ftur. Ayrıca yine aynı ayette "~1 rfİı"ll" ifadesi hakkında ''Nahiv açısından da böyledir, burada "Allah onları helak etsin deyiniz" şeklinde bir takdir yapılır." demektedir. (H, 5•

6·>

"~ '/} ~..tJij U 1;\~ I~,:P. ,;1 1 Eğer onlar da sizin içinizde (sefere) çıksa/ardı, size bozgunculuktan başka bir katkı.lan olmayacak'' (Tevbo Süresi,

9147) ayette buradaki istisna munkatıdır,

müferra değildir. Çünkü müferrada, müstesna minhen geneldir ama ona dahildir demektedir. (H, 7)

"Ul ~\ tJi< Lt 'i} 11JJ:t'j bl iJi 1 De ki: "Bizim başımıza ancak, Allah 'zn bizim için yazdığı şey/er gelir." (Tevbe Sllresi,

9151) ayetinde, "~" kelimesindeki " ~ JA" şeklindeki kıraat

farklılıklarını verdikten sonra bu durumda kelimenin, tefil babından değil, mülhakattan olan "Ja.:fi" babından olduğunu söylemektedir. Tefil babından olacak olsaydı "~~· olurdu. Çünkü tefil

babının aynel fiili vav'dır. "J-:!i" babına gelince bunun aslı "~~"dür. Ya ve vav bir araya gelmiş öncesi sakin. V av yaya çevrilmiş ve birinciye idğam edilmiştir. Böylece"~" olmuştur.(H, 7'

8·>

Tevbe Süresi, ?160. ayetteki "~\ ~ ~· kısmı, "~ ~· takdiriyle merfu okunmuştur. "~" mübtedadır, '~" ise haberdir. (H, S)

·~ ~~ f!l~ ~ fi-. üi.J ~l 1 İçinizde~ (tövbe eden) bir zümreyi a.ffetsek bile, diğer bir zümreye azap edeceğiz." (Tevbo sııresı, 91

66) ayetinde, "yJııÜ" şeklinde •ı.::.ı;ta• ile olursa, meçhul olur. Mana da sanki "eğer bir gruba merhamet olunursa, bir gruba azab edilir" şeklinde olur. Müzekker olması, naib-i failin zarf olmasındandır. ·~l.ıl4 ~"cümlesi gibi ki"~\~ ı.::.ı~" denmez.(H, 8)

"~' Ji:. ~fo\ ~ ,.ml ~ 1 Allah 'a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir?" (Yiinus Stireııi, 1011

7) ayetinin şerhinde "JW" bu ona izafe ettiklerinden kinayedir. "lW>• tenvin iledir. Kelimenin aslı

ı Ayetlerin, sadece müellif tarafindan verilen kısmının melllini verdik. Çalışmanın hacmini göz önüne alarak melllllerde her defasında ilgili kısmın öncesine ve sonrasına üç nokta( ... ) işareti koymadık.

2 Risalede kullanılan ayetlerin sayıca fazla olması sebebiyle, tebliğin hacmini artırmamak için, süre isimleri ve ayet numaralannı dipnotta vermek yerine metinde parantez içerisinde verıneyi tercih ettik.

313

"U:fJW••, onun da aslı "i;,JW"dür. Ya üzerindekizamme ağır geldiği için hazfedilmiştir. Ya ve tenvin

bir araya geldi ve ya hazfedildi. Lafız ve mana olarak "f'b:i>' gibi oldu demektedir. (H. 12

)

"l,jb e_.;...i ~~ ~ 1 De ki: "Allah, daha çabuk tuzak kurar. ,, (Y1'lnııs SOresi, 10121) ayette mukadder

suale cevap vardır. Yani Allah onlan "JS.tll ~.;.ı.ıı" ile vasfetmemiştir. Bu durumda, nasıl olur da "l.)b e_,;..ıı" denilmiştir sorusuna, şartıyye olan "llı"nın cevabında gelen mülacee kelimesi ona delalet eder. (H. 12-13)

"\.~~ ~~ 1 Ancak Allah 'ın lütuf ve rahmetiyle, yalnız bunlarla sevinsinler" (YUııus Sün:si, 10158

)

ayetin şerhinde Yakup kıraatı "l.,p.):ali" şeklindedir. Bu da muhatab emrinin •J 1 lam' ile yapılacağını söyledikleri içindir. "'Tl~}"' ın aslı "'Tl~"' dır. (H.

13)

"1~ .J\flli.J ~ ı_,lS.; ·~ s..nı jı!l ~ ~~~~ .JA 1 O, içinde dinlenesiniz diye geceyi sizin için (karanlık),• gündüzü ise aydın/ık kı/andır." (Y11nus S11resi, 10167) ayetin şerhinde arada fark olsun diye

"'~" demedi. Yani sadece zarfiyet anlamını veren gece ile zarf olan ve görmeye sebep olan gündüz arasında fark olsun eğer "IJ~" denilseydi sebebiyet ifade etmezdi. (H.

14)

"~ Jj.l Jl ~ ~~ ~ 1 Sizi belirlenmiş bir süreye (ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir şeki/de ydrar/andırsın" (Hild Stlnıııi, 1 113

) ayetin şerhinde şunlan söylemektedir: İmtihanın daha kapsamlı olmasına rağmen, ismi tafdil kullanılmasının amacı, deneme ve imtihan; iyi ve kötü amel yönüyle bütün asırlan kapsadığı için iş yapan kişi bazen iyi, bazen de kötü iş yapması sebebiyledir demektedir. (H. 16)

"\.A ~j:..J lA 1~ ~~ ~~ 1 Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah 'ın adıyladır." (HOd s11resi, 1 1141

)

ayetin şerhinde, "ct~" ve "\.wı..,)'l'" kelimelerinin besınele kelimesi dolayısıyla merfu, yani ".J" ve

"C"ya hal olan zarfm faili olmalan caizdir (H. 18

) demektedir.

"~l.i.ıı:ııi Uı 1 eu~~· ~11 Çünkü on/ann (kavminin) başına gelecek olan azap, onun başına da gelecektir . ., (HOd S&esi, ll/Sl) ayetin şerhinde, BeyzaYi'ye göre, bedel galat olacağı için, buradaki müstesnayı münkatı olarak değerlendirmek doğru değildir. Fasih kelamda bile gelmeyen böyle bir istisna Kur'an'da nasıl gelebilir. "ll .).i. i ~4ı- t:Ji 1 (Azap) emrimiz gelince" (HOd Sftresi, ll/S2) ayetinde geçen, oranın altını üstüne çevirdik sözüyle iki husustan birini kastetmek gerekir denilmektedir. Birincisi: 'emr' kelimesi azap emredildi şeklinde ismi mefill değil de mastar olmasıdır ve aslolan da budur. Bu ise iki yönden anlaşılır: a- Emr kelimesi hakiki manasında kullanılmış olur. b- İşin meydana gelemsİnde asıl olan Allah'ın emriyle olmasıdır. İkincisi: Altının üstüne çevrilmesi emrin gelmesine sebep kılınmasıdır ki bu da emrin sadece azaptan ibaret olmadığı anlamına gelir. Aksi takdirde azabımız gelince onlara azab ettik anlamı çıkar. (H,20)

"j.a~ lijts. ~1 U.J 1 Zaten sen bizce itibar/ı biri deöi/sin" (Hüd S11resi, ll/91) ayetinde zamİrİn ayrı , ... ... o· ' gelmesi hususunda, bunun sebebinin fiilde değil de faildedir. Yani işin özeti itibartı olan kabilendir sen değil. Onun için Hz Hud: "Ey kavmim itibarlı olan kabilem midir?" diye sordu. Şayet burada sadece fiil kullanılarak sen bizde itibartı olmadın denseydi, böyle bir cevap doğru olmazdı. Bilakis cevap, 'ey kavmim, sizi doğru yola iletmem için Allah beni risaletle şereflendirdiği halde niçin itibarlı olmayayım?' şeklinde olurdu. (H,

22)

"~Üll 43 e~ r.1.ı 1 Bu, herkesin toplanacağı bir gündür" (HUd Siin:si, 111103 iyetinde, fiil yerine

ism-i meftll'ün getirilmesinin sürekliliğe delalet ettiğini ifade etmektedir. Yani"~" fiilinin yerine

"t~" kelimesinin getirilmesi söz konusu gerekçe sebebiyledir. Zira "~" fiili, sarahaten geleceğe delalet eder, ondan her zaman süreklilik manası anlaşılmaz. Ancak "t~" kelimesi öyle değildir. Çünkü ondan, olay gelecekte vaki olsa bile, her zaman süreklilik anlaşılır. Yani amaç, sürekliliğe delalet eden kelimenin, sarahaten gelecekte vaki olacak olayı ifade eden kelimeden daha etkili olduğunu belirtmektir. (H.

23)

314

Ammın has üzerine atfı hususunda "~.) ~ ı!ljl} J.)l1 Cl ~I.J 1 İşte bunlar Kitab 'ın ayet/eridir. Sana Rabbinden indiri/en gerçektir" (IUd sııresi, 1311> ayetinde, bu cümlenin mahalli, ammm has üzerine atfı şeklinde kitap üzerine atıf ile mecrurdur demektedir. (H.

36)

Fiilin müteaddi ve lazım olması ve bunun manaya etkisi hususunda "J\J} U.J ~\j.}/1 64 .. ~ı; U.J /Allah, rahimlerin artırdığı şeyi ve eksiittiği şeyi bilir." (IUd Sfucs~ 1318

) iyetinde, artınna ve eksiitmenin rahimlere isnad edilmesi, mecaz olarak gelmiştir. Artırma ve eksiitme işi de, rahimlerde olan da

Allah'ın işidir. Birincisi fiilin müteaddi olması, ikincisi de lazım olması takdiriyledir. "..J~ 4a..JI.A.ı.J 1 .. . gündüz ortaya çıkan eşittir . ., (IUd Sllresi, l3I10) ayetindeki ifade, "bA" üzerine veya "' ii o:;.,:~·· fu.:erine

atıfdır. Birinciye göre, "bA" lafzı, ";~ 4a;l'-.ı.J" lafzı üzerine mukadderdir ... ı::,i:\e.;, ~ 1 İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır." (IUd s0res~ 13111> ayetindeki "~!~" mübalağa içindir.

"6t,~.;,, '~" kelimesinin çoğuludur. "~" kelimesinin "t"sı ya mübalağa, ya da müenneslik için gelir. Bu da mevsufun cemi olmasına itibarla böyledir. (H.

36)

Mecazi ifadeler kullanması noktasında da "HI l.ffı'M ,.J 1 Hiilbuki O, azabı çok şiddetli o/andır. "(IUd SUzeıı~ 13113

) iyetİndeki Beyzivi'nin "~1 olw,JA J .lJ.I .lıı .»Lwıi 1 Allah 'ın kolu daha güçlü, usturası daha keskindir" sözüyle delillendirdiği görüşlerini K.azerfuıi'nin ifadeleriyle değerlendirir. Babira hadisinde de böyle geçmektedir. Bu durumda mana: Allah onları haram kılmak isteseydi, böyle yaratarak kulaklarını yarardı. Çünkü onlara ol derdi ve onlar da oluverirdi şeklinde olur. Musannif Hz Peygamber'in: ".»~1" bilek, "~.,..ıl", dediği gibi demeliydi. Bu ifadenin Kürtçesi "uiJ.R."dır demektedir. (11.

37)

Seyyid Ali Fındiki, Nahivciler arasındaki meşhur görüşleri vererek, Keşşa.f sahibi

Zemahşeri'nin sözünün Radi'nin sözünü desteklediğini, Kazerfuıi'den naklen vermektedir. " ~ ~~ ~ ,;Sj'is- 1 Sabretmenize karşılık seliim sizlere" (IUd S11resi,

13124) ayetinde, haber "~~ ~"ü

öncesinden ayırmıştır. Yani "~~~"araya "fSjli:" gibi bir fasıla girdiği için, "~" kelimesine

tealluk etmemektedir. Bu durum, Keşşaf sahibinin söylediğinin tersinedir. Çünkü Zemahşeri, " ~ ~~'ün "~"a tealluk edebileceğini söylemektedir. Bu durumda mana: "Sabretmenize karşıtık size selam veriyor, ikram ediyor" Musannifın söylediği nahivciler arasında meşhur olan görüştür. Radi de: ''ben bunun manasını bilmiyorum, Bir kelime ile te'vil edilebilen her şeyin hükmü o te'vil edildiği şey olmayabilir" demektedir. Keşşa.f sahibi Zemahşeri'nin sözü, Radi'nin sözünü

desteklemektedir. "~..;Jı ~ ~ ,jlt Kendisiyle ölülerin konuşturulacağı bir Kur 'an olacak olsaydı (o yine bu kitap o/urdu)." (IUd S11resi,

13131) ayetinde de, "~" Ve "t~" kelimeleri mÜennes olduğu halde,

-~ sadece "fıll" kelimesinin müzekker kılındığını ifade etmektedir. (11.39>

"~1 Çı~~ 'i} 3;ı~ ~ ~lt 4Jlah 'ın izni olmadan hiçbir peygamber bir mucize getiremez." (IUd

S11resi, 13138

) ayetinde, .. ~, JJ ~t:.l.J:ill ~ ın:..;iı t)ı.l ~I 1 "Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah 'ın (geçmiş milletleri cezalandırdı*') günlerini hatırlat"" (İbrilrim S11resi,

1415·> ayetin şerhini vererek ayeti ayetle şerh yoluna gitmiştir. "t)ıı-1" kelimesi, muzarisi, emri ve diğer şekilleriyle ifat kipindedir. Bunun muzariye has olma durumu yoktur diyerek kelimelerin sigalarını değerlendirir. (H,

40)

"~_,ll ~ rSJ ~ ;l.F~ 1 (Hiilbuki) O, günahlannızı bağışlamak için sizi (imana) çağınyor. " (İbrilrim S11resi,

14110) ayetinde, Keşşaf tefsirinden nakilde bulunarak, "J"ın ne anlama geldiğini

söylemektedir. Belki de musannif, gayeye ve intiha "~l"sına delalet eden ihtisas "J"ından her birinin birbirinin yerine vaki olduğuna işaret etmek için bunan döndü (H.

41) demektedir.

Seyyid Ali Fındiki haşiyesinde, sarf yönünden kelimelerin etimolojisini de incelemektedir.

Mesela, "~ ı)l c) ~~1 IJ5J 1 Onlar (ö.flreden parmaklannı ısırmak için) ellerini ağızianna götürüp" (İbrilrim SOresi,

1419> ayetinde, "cJJ:!I" kelimesi "cJJ~~I" manasmdadır. Vücudun en zayıfı olduğu için temrid siygası ile zikretmiştir. El, organ ve nimettir. Çoğulu "J:jl ve c,JJ~I"dır. Organ anlamında "J:I"in çoğulunda "cJJ:f~l" yaygındır. (H.

41>

315

"~ ÇJT..Ji.:; ~~~ 6~T ~ )ll Bunlar, kitabın ve apaçık olan Kur' an 'ın ayet/eridir." (Hicr Silre&i,

1511) ayetinde, Kadı Beyzavi'nin, biz "ul.;ill" kelimesinin teflıim için olmasını hoş görmüyoruz

dediğini naklettikten sonra, Kazeriinl'nin Kur'an siireden ibaret olsaydı,"~~\" kelimesi gibi miirife olması gerekirdi. Fakat nekra gelmesi ta'zim içindir(H, 46

) görüşünü nakleder.

·~ ~ t ;H\ I t:...:; 1 He/ak ettiğimiz her memleketin mutlaka bilinen bir yazısı (belli vakti) vardır." (Hicr SOresi,

1514) ayetinde, Beyzavi'nin ayetin müstesna bir cümle olduğu görüşünü zikrettikten

sonra, Sekkakl, İbn Malik, Ebu Hayyan, İbn Hişam ve başkalannın bu görüşü reddettiğini naklettiklerini ve cümlenin hal olduğunu söylediklerini (H, 47) nakleder.

"~' ~ ~ t.;, 1 Hiçbir toplum ecelini geçemez." (Hicr Sfuesi, !5/5) ayetinde, ,~, .. kelimesi

hakkında bilgi verirken, ümmet kelimesinin zamiri müzekkerdir. Bu da,"~~" kelimesindeki zamirdir. Manaya hamledilerek böyle gelir. Çünkü ümmet kelimesi genelde, müzekkerler için kullanıl~ 47

) demektedir.

"'~ ıj+.,l,J ~ IJSi :;yıt 1 Az gülsünler, çok ağlasın/ar." (Tevbe SOresi, 9182

) ayetteki emir, kesinlik ve vüciiba delalet eder. Çünkü emrin aslı vücub ifade eder demektedir. (H.

9)

Tefsir Usulü İle İlgili Konulara Yer Vermesi:"~~ ~'1./J ut,J ~f ~ ~...jJ ~f 1 "Benim işim bana aittir; sizin işiniz de size. Siz benim yaptığımdan uzaksınız; ben de sizin yapmakta olduğunuz şey/erden uzağım (sorumlu değilim). " (Y11nus SOresi,

10141) ayetinin, Cihad ayeti ile mensuh

olduğu söylenmiştir. Ancak ayet onları serbest bırakmak ve herkesin arnelinin karşılığım alacağından bahsetmektedir. Nesh ise bu hükmü kaldırmaz. Nasih'in mensuhun hükmünü kaldırması şarttır. Bundan dolayı bu görüş zayıftır demektedir. (H, B)

Ayeti Ayetle Şerh Etmesi: Beyzavi tefsirinin önemli özelliklerinden birisi de ayetleri başka bir ayetle tefsir etme metodudur. Ali Fmdiki de risalesinde, az da olsa ayetleri ayetle şerh etmiştir. Tevbe Siiresi'nden 19; Yiinus Siiresi'nden, 12; Hud Siiresi'nden, 17; Yusuf Siiresi'nden, 20; IU'd Siiresi'nden ll; İbrihim Siiresi'nden, 9; Hicr Siiresi'nden de, ll ayet olmak üzere, yedi siireden yaklaşık 96 ayeti şerh ettiği risalesinde, bu metotla şerh ettiği ayet sayısı sadece beş adettir. Bunları

şöyle gösterebiliriz: '~J ~ 6~"'/1 Uilf ~.J 1 Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattınr da ... " (Hlld SOresi, ll/9.) ayetinde, "•11}1 ~ 3'j; .. ~ ~LW:ııl t:..,J" Nisa Süresi, 4179 ayeti, (H, 17); .. ~lt.ı~'M:t ~)i;, ~1 ~IJ.J ~.J ~~" (Hlld S1lresi, llnl.) ayetjnde, "~ ~'i.)~. atı 1 Lut: "İşte kızlarım ... dedi"

Hicr Siiresi, 15171 ayeti, (H. 19

); "~ ~ ~~~~ c.f~l atı.:; 1 Onu satın alan Mısırlı kişi, hanımına dedi ki:" (YfimfSOresi, l2/21.). ayetinde Gafu Suresi, 40/24. ayeti; (H, 25>, "y~l ıijtc.:; 1 Hesap görmek ise bize aittir" (Rl'd Sfuesi, l3/40.) ayette .. ~, Jı ~~ı ~ ılliı,;! t)ı.l ~f .. İbrahim Siiresi, 14/5. ayeti şerhetmiştir. (H,40)

Kelimi-M~zhebi Görüşlere Yer Vermesi: Büyük günah işleyenlerle alakah olarak, " ~jl CJJ~ ~ rA .;Ull ~~J .. 1 İşte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacak/ardır. (Ytiınıs sOresi,

10127) ayetini vaidiyyeciler1 delil getirir ve vaid'in umumi olduğunu söylerler. (H, n)

Hayrm Allah'a, zarann kula isnad edilmesi noktasında, ".,. 'll~ Ü~~,!J, ~ ~ ~~ ·ıt: ,; "~ ~l.J ~ foi~ jl.) ~ ~ ılJjj.! ~l.J 1 Eğer Allah sana herhangi bir zarar verecek olursa, bil ki onu, O'ndan başka giderebilecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O 'nun lütfunu engelieyebilecek de yoktur. (Y11nus SOresi,

101107) ayetinde, 'Hayr' ile 'irade' fiilinin kullanılması, 'zarar' ile de 'mess' fiilinin

kullanılmasının sebebi olarak, mess: içine sirayet etmeden, zahirine dokunmak ve yapışmak anlamına gelir. Allahın murad ettiğini reddetmek mümkün değildir demektedir. (H, 1

4-15

>

"La,J ~ 6~"'/1 Uill ~.J 1 Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattınr da, (HM Sfuesi,

ı 119) ayetinde, iki fiilin mütekellim zamirine nispet edilmeyip de farklı kalıplarda farklı gelmesi,

1 Cübbai bu zümrenin, kebair ehlinin cehennemde ebedi kalacağını iddia eden Mutezile ve Harici'ler olduğunu söyler. Fmdiki, Havaş, 13. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Taftazini, Siduddin, Şerhu'l-.Akaidi'n-Nesefiyye, Thk. Ahmed Hicazi Sakka, Kabire 1988, s. 71.

316

nimetierin bizzat kastedildiğine, ancak zararın dokunmasımn bizzat kastedilmediğine, zararın kişinin yaptığı bir kötülüğün sonucu olduğuna delalet etmesi gibi bir inceliğe dikkat çekmektedir. (H,

16"1

7) Bu durum Yfuıus Siiresi, 10/107. ayette de geçmişti.

Tekrarlar Hususunda Tavn: Mesela ·-lı~ 'lj -/1 ~.):.. ~ 6._Hi~ 'lt.f!ir mü 'min hakkında ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma {yüküm/ü/üğünü) gözetir/er. (fevbe Sllresı, 9110

) ayetinin şerhinde, ''bu ayetin tefsiri yapıldı tekrar edilmeyecek"; demektedir. (H, 4

> Başka yerlerde de ''bu önce zikredilmiştir.''(H, 5)

"~J'I,jl.J ~l.)il .llJ?*~ 'lj 1 On/ann mallan ve evlatları seni imrendirmesin. (fevbe Sllres~ 9185>

ayetinde, bu ayete yakın manası olan ayet daha önce geçmişti demektedir. (H, 9) Ancak kendisi 55. ayete dair bir şerh/açıklama yapmamıştır.

"~ '1 ftAj ~ ~ ,;e ~J ~j 1 Onlara zulmedilmeksizin aralannda adaletle hükmedilir. (Yiliıııs Sllres~ 10154

) ayetinde, bu ayet 47. ayetin tekran değildir. Zamir onlara da şamildir, zira onlar da zaliın.di(H, 13> demektedir.

Kendi Görüşleri: Risalede, "J:fi .J" ifadesiyle müfessirlerin görüşlerini değerlendirir ve

görüşleri verdikten sonra kendi görüşünü özetler ve sonucunda da sık sık" ~U, ~W /düşün, ~li /anla, (H, 8

• 15

• 43>; ".Ji.l ~ 1 bunda düşünmek gerekir"; "ii!Uls ~ .J 1 Durum böyle değildir." (H, l3);

""'J:i'i'I.Ji tenbih" (H, ll) "~l/ cevap veririm" (H, 47) ·~ u.,;a:u" (H, 29> ifadelerini kullamr. Bundan

başka, " J:fi uUt denilirse", " Ulit deriz ki" (H. 23

• 38> "4.! J\11•, "J.ii:f ul 1 iLuJI cr ui.Si J:fi'• (H.

37 > " Lt ôWll ,:,W ~ı.j/6 1 i1eull 4l\i."(H,39) "~~~ ~~ (JA ,ô~.jll Ô.Jl:&JI o~~~ o~ Jı~l ".(H,

40) "ı..il·.:~.t.ll LlııJ .J 1 belki de musannif' (H, 41) Kadı Beyzavi'den nakilde bulunduktan sonra, ·~~ ~

1 şerhiyle beraber" ifadesini kullanır. (H.45

>

Kıraat Hakkındaki Görüşleri: Bazen ayetlerde ki kıraat farklılıklarına değinmektedir. Mesela Tevbe Siiresi, 9/51. ayette: " lll ~ı t/i< t. il 1 f:J:<(ı C) rj; De ki: "Bizim başımıza ancak, Allah 'ın bizim için yazdığı şeyler gelir. " "~" kelimesinin, "~ ~" şeklinde farklı şekillerde de kıraatının olduğunu (H. 7) bildirmektedir.

·~ ~,W ,e.Sl~ ~ CJ:. ,' ;;; D!l İçinizden (tövbe eden) bir zümreyi affetsek bile, diğer bir zümreye azap edeceğiz!' (fevbe Sllres~ 916~ ayette kıraat şekli hakkında "en güzeli genel kıraattır ki, " CJ\ UlUıı (.p ı...i&:f"müzekker ile " UlUıı ı.:-ıl..:i" müennes ile olmasıdır" (H, B)

"lp.Ji;il ~~ 1 Ancak Allah 'ın lütuf ve rahmetiyle, yalnız bunlarla sevinsinler" (Yiliıııs Sllres~ 10158)

ayetin şerhinde Yakup kıraatı1 "l..,p.J:Ui'' şeklindedir. Bu da muhatap emrinin •J 1 lam' ile

yapılacağını söyledikleri içindir. "ı.:-a.;.Ja}"'ın aslı"":-!~"' dır. (H. 13

)

"J~ .!ı~ t..S 6;1~ ı~ -ii 1 BiZiniz ki Semud kavmi Allah 'ın rahmetinden uzaklaştığı gibi Medyen halkı da uzaklaştı'o(HWJ s11res~ 11195> ayetinde, fıil aslı üzere zammeli okunmuştur. Zemahşeri de, Sülemi'nin fiildeki ayn harfini zammeli okuduğunu rivayet etmiştir. Mana açısından her iki okuyuşta aynıdır. Süleıni'nin kıraatı, uzaklık manasına itibar edilerek herhangi bir tahsis yapılmaksızın aslı

üzerine gelmiştir. '"ıı' harfinin zammeli, ·e.· harfinin sakin olması durumunda, "~" masdan, hem

"~" nin hem de "~" nin masdan olur. '1.:-1' harfi üstün olursa o zaman değiştitilmiş olan "~" nin masdan olur. (H. 22-23)

"~~ ~i t.j / Siz de beni kurtaramazsınız. " (İbzilıim Sllresi, 14122

) ayetin şerhinde, "i.A-~" kelimesini izahında, durum "izafet ya"sımn üzerine ya ilave edenin lügatına göredir demektedir. Bu

kullanım, "~.;.Ja" ve, ·~ı, kelimelerinde "izafet ya"sının 'C', ·~· mecrasına geçtiği gibidir.

1 Beyzavi, eserinde yedi meşhur kıraat iiliminden istifade etmekle kalmamış, sekizinci olarak Ya'kıib el- Hadrami'yi de onlara ilave etmiştir. Beyzavi'nin kıraat alimi olarak Ya'kıib'dan niçin yaralandığı belli olmasa da, onu diğer müfessirlerden farklı kılan husus budur. Bkz. YusufRabman, "Beydavf'nin Hermenötiği" s. 131.

317

"~U ~lt (Güzel bir söz), kökü sağlam" (İbrihim sUreııi, 14124) ayetinin, "~t ~U" şeklinde de

okunduğu söylenmektedir. Yani "~' cer ve tenvinle "~~· için sıfattır. (H, 4243>

"Uj~l ~~ ı..lı 1 Gözlerimiz döndürüldil" (Hicr SOresi, 15115

) ayetinde, "~'" kelimesinin, İbn Kesir'in tahfiili kıratını esas alarak "~1" kelimesinden geldiği söylenir. Bu fiilin kesralı sin olan

"~1" kelimesinden gelmiştir. Eğer ötreli "OA" ile olan "~1" kelimesinden olsaydı, bu kelimenin

üzerine meçhul fiil kullanılmazdı. Çünkü bu fıillazımdır. "~1 ~1 ~ -l!t Ancak kulak hırsızlığı eden olursa" (Hicr Silresi,

15118) ayetinde, Mevlid-i Nebi'den önce şihab yıldızının doğması hakkındaki

görüşleri zikreder. İbn Abbas 'ın şihab yıldızlarının Hz. Peygamber doğmadan önce oluşması hakkında söyledikleri eleştirilemez. (H,

48>

"~ti.:A ~ ~ Uliı+.J 1 Orada sizin için geçimiik/er meydana getirdik'' (Hicr Silresi, 15120

) ayetinde,

kelimesi hemze ile "~'-" şeklinde okunmuştur. Keşşafta, "Jl\..&JJI" ve "~1" gibi çoğul vezinlerin hilafına "sarih ya" ile "~ti.:A" şeklinde geçmektedir. Burada ya'mn sarih olarak alınması hatadır. Yine başka kahplara benzeterek "ullu" şeklinde hemzeli okunmuştur. (H,

48)

Baskıda !Dizgide Eksiklikler: Risalenin ismi matbu nüshada "rJ.J~I" olması gerekirken

hem dış kapakta hem de iç kapakta-sehven olsa gerek- "rJ~I" şeklinde çıkmıştır.

"~ yli.J ,.U~ ~ tJ:. .:.MJ 6! 1 İçinizden (tövbe eden) bir zümreyi affetsek bile, diğer bir zümreye azap edeceğiz." (fevbe Silresi, 9166) ayette "?(t !"kısmı matbU risalede eksiktir. (H,

8),

.. ~, Ji:. ~.;iı ~ piit c:,;J 1 Allah 'a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir?" (Yfuuıs Stlreııi, 1011

7) ayetin şerhinde ".lW" bu ona izafe ettiklerinden kinayedir ... jW .. tenvin iledir. Kelimenin aslı "U:ıJW", onun da aslı "(iJW"dür. Ya üzerindekizamme ağır geldiği için hazfedilıniştir. Ya ve tenvin

bir araya geldi ve ya hazfedildi. Lafız ve mana olarak"~~· gibi oldu demektedir. (H, 12

> Ancak tüfad kelimesine metinde rastlayamadık.

Yünus Süresi 10/47. ayetin sonu matbu risalede yanhşhkla "~'i" şeklinde yazılmıştır. (H, 13

>

Ancak"~ '1" şeklinde olacaktır. ":J ~~ / görmedin mi?" (İbrihim Siıresi, 14119

) ayetin şerhinde, belagattaki iltifat sanatını anlatırken .. .4: ıi' 11" kelimesini .. .4: ;ı'* 11" şeklinde yanlış yazılmıştır. (H,

42>

Risalenin sonunda, risaleyi hazırlayan Seyyid Said Erzen şu ifadeleri ilave etmiştir: "Hazihi Haviş ale'l-Kadi el-Beyzavi" kitabı, miladi 2010 yılında İstanbul'da Seyyid Ali Fındiki'nin kardeşi oğlu Seyyid Said Erzen tarafından tamamlanmıştır. Allah'ın geniş olan rabıneti onun üzerine olsun. Allah onu da bizi de, dedesi Hz. Muhammed (sav)'in hürmetine bağışlasın. Hamd her daim Allah'a mahsustur. Güç ve kuvvet yüceler yücesi Allah'a mahsustur." (H,

50>

Sonuç

Cizre, Fındık ve bölgedeki Tillo ve Siirt, medreseleriyle ve dergahlarıyla, işlevsel oldukları dönemde, Bağdat, Şam, İstanbul gibi kültür havzalarıyla irtibat halinde bulunan en işlek noktalardan birisi olmuşlardır. Ancak XVII. yüzyıldan itibaren Osmanlı'da siyasi, askeri ve ilmi sahada görülen gerileme, medreseleri de etkilemiş ve medreseler ve medrese eğitimi işlevini yavaş yavaş kaybetmeye başlamıştır. Edebiyatta klasikler arasına girmeyi hak eden Rasim Özdenören'in Gül Yetiştiren Adam romanında, bir zamanlar eğitimde yaşadıklarımız ve sonrasında Arapça eğitimi temel alan medrese formatının ve müderrislerin başına gelenler özetlenmektedir. Eski dilin geçersiz hale gelmesi, yeni bir dil ihtiyacının hissedilmesi gibi bir ortamda, değiştiremediği duruma hiç değilse bulaşınama tercihi sergileyenterin romanı.

Dini geleneğin, Arapça'ya dayalı ilimierin eğitimini önemseyen, bu uğurda gayret eden, köy köy dolaşan, köylülerin verdiği destekle yetinen, her türlü şartta talebelerini yetiştiren, bölgede huzur ve barışa katkı sağlayan ilim ehli zor şartlarda da olsa gayretlerini sürdürmüşlerdir. İşte bu vasıfları taşıyan, Cizre'de yetişen değerlerimizden, Seyyid Ali Fındıki sümme' l-Cezeri, kendi alanının ne ilki

318

ne de sonuncusudur. Hayatı ve bıraktığı eserleriyle, yaşadığı dönemde ve sonrasında bölgede etkin şahsiyetlerden birisi olmuştur. Bölgedeki ilmi, dini ve sosyal hayata oldukça önemli katkılarda bulunmuştur. Cereyan eden anlaşmazlıklarda ak:il insan rolüyle, bölge barışmda önemli rol oynamıştır.

"Mazisi olmayanın iitisi olmaz" sözünden hareketle, bu alanda yapılacak ilmi çalışmalarda bu gerçeğin unutulmadan, daha kapsamlı çalışmaların yapılmasını umuyoruz. Beyziiv1ler, İbn Esirler, Ebu'l-İz'ler, Ali Fmdıki'ler tohum atmışlardır. Bu anlamda bölgenin değerlerinden birisi olan Seyyid Ali Fmdıki'nin eserleri de, ilim dünyasının ve araştırmacıların ilgisini beklemektedir. Cizre'nin ve bölgenin gül yetiştiren adamlarının ruhu şad olsun. Onların yollarından gidecekler bol olsun.

Kaynakça

Aktay, Yasin, "Türk Eğitiminin Modernleşmesi Bağlamında Siirt Medreseleri ", İbrahim Hakkı ve Siirt IDeması Sempozyumu, Beyan Yay., İstanbul2008.

Baz, İbrahim, "Güneydoğuda Bir İifan Merkezi: Serdahi Tekkesi ve Külliyesi", Şırnak Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, Yıl:2 Cilt: ll, Sayı: 2, Konya 2012.

Bilmen, Ömer Nasuhi, Büyük Tefsir Tarihi(I'abakatü'l-Müfessirin), Bilmen Yayınevi, İstanbul, 1974.

Bozkurt, Nebi, "Medrese", DİA, Ankara 2003.

Cerrahoğlu, İsmail, "Enwiro 't-Tenzil ve Esriiro 't-Te 'vii", DİA, İstanbul 1995

Cerrahoğlu, İsmail, Tefsir Tarihi, Fecr Yayınları, Ankara 1997.

Çetinkaya Mehmet, Kayseri Raşit Efendi Kütüphanesindeki Arapça Tefsir El Yazmalannın Tanıtılması, Basılmamış Yüksek Lisans, Dnş. Doç. Dr. M. Zeki Duman, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri, 1993.

Demirci, Muhsin, Tefsir Tarihi, İF AV, İstanbul2008.

Erzen, M. Said, Dünden Bugüne Erzen Ailesi, İstanbul 2007.

Davildi, Muhammed b. Ali, Tabakatü '1-Müfessirin, Beyrut ts.

Fmdıki, Seyyid 'Eliye, Diwan, Nubihar Yay., İstanbul2004.

Fmdıki, Seyyid Ali, Hazibi Havaş ale'l-Kadi el-Beyzav1, ysz. 2010.

Fmdıki, Seyyid Ali, Mecmuatu 'r-Resail, Neşr. M. Said Erzen, Ravza Yay., İstanbul, 2010.

Gökçe Cüneyt, "Seyyid Ali Fındiki ve Divan 'ı " İbrahim Hakkı ve Siirt IDeması Sempozyumu, Beyan Yay., İstanbul2008.

Hacı Halife, Keşfu 'z-Zünun an Esiimi 'l-Kütüb ve '1-Fünun, Baskıya hazırlayan: G. Flugel, New York 1964.

Özdirek, Recep, "Cumhuriyet Dönemi Şırnak Bölgesinde Yaşayan Alimierin Fıkıhla İlgili Eserlerinin Değerlendirilmesi", IDuslararası Şırnak ve Çevresi Sempozyumu Bildirileri, Şırnak Üniversitesi Yay., Ankara 2010,

Taftazani, Saduddin, Şerhu'l-Akaidi'n-Nesefiyye, Thk. Ahmed Hic8.zi Sakka, Kahire 1988.

Topuzoğlu, Rüştü, "Haşiye", DİA, İstanbull997.

Weir, T.H. "Hiişiye", MEB. İslam Ansiklopedisi, İstanbull997.

Yaşar, Mehmet Ali, "19. Yüzyılda Siirt'te Eğitim", İbrahim Hakkı ve Siirt IDeması Sempozyumu, Beyan Yay., İstanbul 2008.

Y aşm Abdullah, Tarih Kültür ve Cizre, İstanbul20 ll.

Yavuz, YusufŞevki 11Beyzav111, DİA, İstanbul 1995.

Yazır, Elmalılı Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur' an Dili, Eser Neşriyat, İstanbul ts.

319

Yusuf Rahman, "Beydavf'nin Envaru't-Tenzfl ve Esraru't-Te'vfl Adlı Eserinde Hermenötiği" çev. Açıkalın Bünyamin, Şırnak Üniversitesi İ1ahiyat Fakültesi Dergisi, Yıl: ı, cilt: ı, sayı: ı-2, Şırnak 20ıı.

Zehebi, Muhammed Hüseyin, et-Tefsir ve'l-Müfessirün, K.ahire ıı409/ı989.

320