MUHAITIE-MUSAWiBE (İCTiHADf …ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2009_13/2009_13_RAHMIM.pdfgiye ulaşma...
Transcript of MUHAITIE-MUSAWiBE (İCTiHADf …ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2009_13/2009_13_RAHMIM.pdfgiye ulaşma...
islam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy.13, 2009, s. 231-260.
MUHAITIE-MUSAWiBE (İCTiHADf ÇÖZÜMLEMELERDE DOGRUNUN TEK OLUP
OLMADIGI) TARTlŞMASlNDA MEŞHUR DÖRT
MEZHEP İMAMI HANGi GÖRÜŞÜ BENiMSEDi?
Dr. M. Rahmi TELKENAROGLU*
Which of the View the Fo ur Leading lmams Have Hel d
in the D iscussion of Muhattıa and Musawwiba.
The jurists have differed as to whether every mujtahid can be assumed to be right in his conclusions, or whether only one of several solutions to a particular problem may be regarded as true to the exclusion of all others. At the root of this question.lies the uncertainty over the unity or plurality of truth in ijtihad. Juridical matters which are determined by a clear and definitive text, such as the obligatoriness of salah and other pillars of the fa ith, the prohibition of theft, adultery, and so on. In regard to these matters the re is only one truth with which the mujtahid may not differ. Shar'i matters on which no decisive ruling is found in the sources. There is much disagreement on this. Musawwiba (some of the Ash'aris and Mu'tezilah) have hel d the view that ijtihad in regard to such matters is always meritorious and partakes in truth regardless of the nature of its results. But according to Muhattıa (the four leading imams and other u lema) only one of the several opposing views on a particular issue may be said to be correct. For it is impossible to say that one and same thing at the same time regarding the same person could be both lawful and unlawful.
Key words: Law, the principles of lslamic Jurisprudence, ijtihad, true and fault, Mukhattiah and Musawwibah.
* D.İ.B. Selçuk Eğitim Merkezi; [email protected].
232 Dr. M. Rahmi TELKENAROGLU
Giriş
Hukuk, toplumların karakter ve ihtiyacına paralel olarak değişim gösteren sosyal bir organizmaya benzer. İnsanların tabii gereksinimlerinin coğrafi ve tarihi faktörlere bağlı olarak değişmesi gibi hukuki düzenlemelerinin de birbirinden farklı olması kaçınılmazdır. İctihad ise bu farldı düzenlemelere cevap verecek ve hukuku statildikten kurtaracal< yegane mekanizmadır. Şari Teala/Kanun koyucu, hukuku ilgilendiren her olay için bir nas koymadığına göre, ictihad zaman içinde ortaya çıkan yeni hadiselere çözüm getirmek için fıkıh bilginlerinin başvuracağı kişisel bir muhal<eme (personal reasoning) unsuru olarak, yeryüzünde insan hayatı sürdüğü müddetçe kalmaya devam edecektir. Diğer taraftan ictihad, İslam hukukunun al<ademil< özgürlüğe verdiği önemin göstergesi ve İslam ai emini içinde bulunduğu düşünce krizinden çıkarmayı sağlayacal< en etldli çaredir. Müctehid dinin tespit ettiği ilkelerden hareketle, hükmü açıklananlara bakaral<, hükmü açıklanmamış olayların hukuki yorumunu yapmal< için ald! bir araştırmaya girer ve bu konularda görüş bildirir. Bu noktada, hükmü araştırırken kullanılan değişik metotlara, hükmü belirlemede etldli olan mevcut verilere ( edille-i şer'iyye), fıtrat ve yetenek farldılığına bağlı olarak birbirine ayları fer'i/ictihadi çözümlemelerin ortaya çıkması gayet tabiidir. Zira insana ait yaratılış özeliklerini değiştirmenin iml<ansızlığı kadar, insan zihninin faaliyet alanı olan düşünce ve yorumların ihtilaf etmesini engellemek de iml<ansızdır.
Ne var Id, farklı ictihad/ictihad manzumeleri arasında muayyen bir doğrunun varlığı ya da yolduğu, fer'i çözümlemeler içinden doğruya tekabül eden ilam bir yasanın bulunup bulunmadığı, ictihadi her bir çözümleme için «doğru/musib» nitelemesinin kullanılıp kullanılamayacağı ve yetldn bir merciden (müctehid) sadır olan ictihad haldanda «yanzlma/hata" ifadelerinin uygun olup olmadığı gibi, İslam hukukunda ictihadın bilgisel değeriyle yalandan ilgili sorular İslam hulruk bilginlerini daima meşgul etmiştir. Mezkfrr sorular karşısında fılah usUlü aJ.imleri, genel olarak "Musavvibe" ve "Muhattıe" isimleriyle anılan ild farklı yaldaşım sergilemişlerdir. Ehlinden sadır olması şartıyla her bir ictihadın doğru sayılacağını benimseyenler "Musavvibe"; tam tersine bunlardan sadece b~risiıfin doğru olma ihtimali taşıdığını söyleyenler ise "Muhattze" olarak isimlendirilm ektedir. "
"Tasvibu'l-müctehidin (ictihadi çözümlemelerin doğrulanması/ yanlışlanması) konusu içerik olarak fukaha ve usUlciller arasında tartışmaya sebep olan konuların ilkidir." denilse mübalağa edilmiş olmaz.' usıllldtaplarının birçoğunda ictihad balıisierinin ilk konusu olması, hatta ldmisinde bu balıisierin yarısını teşkil edecek kadar uzun işleninesi ve usıllcülerin konuyla ilgili kullandıkları ifadelerden konuya verilen önem rahatlıkla anlaşılabi-
1 "Bu mesele, her meseleden ziyôde ulemô-i İslam arasmda ihtilafi miicib olmuş bir meseledir." Seyyid Bey, Usiil-ifikıh Ciiz-i Ewel: Medhal, İstanbul 1333, s.l84.
Muhattıe-Musawibe (ictihadi Çözümlemelerde Doğrunun Tek Olup Olmadığı) Tartışmasında Meşhur Dört Mezhep ima mı Hangi Görüşü Benimsedi? 233
lir. Mesela Eşa:rilerin sultanı lakabıyla anılan Ebu'l-Me'ill el-Cüveyni'ye ait (v.478/ıo8s) "et-Telhfs" adlı eserde, sözü edilen tartışma ictihad bahsinin ilk konusu olmakla birlikte bu balısin yarısını oluşturmaktadıe Meşhur Şam fakili Taendelin es-Sübki (v.7JI/ı37o) "el-İbhac"ta konunun önem ve karmaşıklığına "Bu mesele büyük bir problemdir."3 diyerek dikl<at çekmektedir.
· Son dönem İslam hukukçularından Mehmed Seyyid Bey (v.1925) ise fikıh usulüne dair eserinde konuya başlarken "Meselenin ehemmiyet-i fevkaladesi derkar bulunduğundan evvela ulemanzn efkar-z muhtelifesini sonra da mülahazat-z acizanemizi beyan edeceğiz:'4, konuyu bitirirken de" Bahsini tahlil ve muhtevf olduğu mesaili ayrı ayrı tetkik edelim derken sözü pek ziyade uzattık. Lakin mesail-i fikhiyyenin mahiyet-i şer'iyyelerini ve nazar-z şeriatteki mevkilerini hakkıyla takdir etmek bu bahsin muhtevi olduğu hakaiki idrake vabeste olduğundan bu bahse dair ne kadar söz söylense, ne kadar tafsflat-z mütemmime verilse becadzr."s demektedir.
Doğrunun tek olup olmadığı probleminin alanını belirlemeye yönelil< olaral< telaffuz edilen bütün kullanırnlara rağmen tartışmanın içeriğini yansıtan temel kavramın "tasvfbu'l-müctehidfn (müctehidlerin doğrulanması)" olmasından hareketle tartışmanın sahasının da hulruki yoruma açık ictihadi konular (müctehedat) olduğunda şüphe yoktur. "şer'iyyat': "fikhiyyat", ''furu'at" ve benzeri ifadeler de bu manayı yansıtan diğer terimlerdir.
I. Kavramsal Çerçeve ve İlgili Terimler
A. İctihad
İlk dönemde "ictihad" (~~.,;::>.-)'1) terimi, Şafii (v.2o4/8ı9) ve sonrası fukaharnn kullanımından daha özel bir içeriğe sahipti. Bu dönemde ictihad, "hakkaniyetli ve ihtiyar! hüküm, uzman görüşü" anlamlarına gelmekteydi.6
İctihad sözlükte "elde edilmesi güç bir şeyi elde etmek için elden gelen bütün çabayz sarf etmek" demektir.7 Bu kelime genellilde zor şeyleri elde etmek için kullanılan bir kelimedir. Bu yüzden dilciler tarafindan, ictihad kelimesinin kaya gibi ağır şeyleri kaldırmak için kullanılmasına rağmen hafif maddeleri kaldırmak için kullanılamayacağı ifade edilmektedir. 8 Fakihler de ictihad kelimesini bu anlamda kullanırlar.9
2 Bk. Cüveyni, Kitabu'l-ictihad, Dımaşk 1407/1987, s.23-73. 3 "-,.bl-ı~ .ıLı.ı" Sübki, el-İbhacfi şerhi'l-Minhac, Beyrut 1404/1984, m, 257. 4 Seyyid Bey, a.e., s.185. 5 Seyyid Bey, a.e., s.227. 6 Ahmed Hasen, İlk Dönem İslam Hukuk Biliminin Gelişimi (çev. Haluk Songur), İstanbul1999, s.142. 7 İbnManziir,Lis1Jnu'l- 'Arab,Beyrut 1410/1990, "c.h.d." md.;Zebidi, TIJcu'l-'arns,Beyrut 1414/1994, "c.h.d." md.; R.ıl.zi, Muhtanı's-sıhah, Beyrut 1416/1996, "c.h.d." md. 8 Gazziili, ei-Mustasfa· min usıili'l-fikh, Mısır 1324/1915, II, 350; Tı1fi, Şerhu Muhtasari'r-Ravda, Beyrut 1410/1990, m, 576. · 9 Feyyfuni, ei-MısbiJhu '1-münfr fi ğaribi eş-Şerhi'l-kebfr, Beyrut 1990, "İctihiid" md.; Tehiinevi, Keşşa}it /stılahati'1-fimıin, İstanbul140411984, ''İctihiid" md.; Mv.F. (ei-Me:vsıi 'atıl '1-fikhryye), Kuveyt 1414/1993, "İctihiid" md.
234 Dr. M. RahmiTELKENAROGLU
İctihad tabirinin yerine bazen "istinbat, fıldı, re'y, istidlaJ'' gibi terimler de kullanılmaktadır.10
Usulciller ise ictihada daha ince bir tanımlama yaparak "fıkıh bilgininin şer'i ve zanni bir hülrme ulaşmak için elinden gelen gayreti sarf etmesidir" demektedir. u Yaygın olarak kullanılan bu tanıma ilaveten ictihadın birçok tamını yapılmıştır.
İmam Şafii (v.2o4/8ıg) "er-Risale"de ictihad haldunda şunları söylemektedir: "Her hadise halelemda ya ona ait bir hüküm veya hale olan hükmünün yolunu gösteren bir delalet vardır. Hadisenin sarfh hükmü varsa buna uymak gereklidir. Eğer hadisenin böyle bir hükmü yoksa hale olan hükmüne götüren yolun delili ictihad ile aranır; ictihad ise lcıyastan ibarettir. "u
Bununla biriiiete İmam Şafii'nin yukarıdaki ifadeleri "Görünmeyen bir varlığı herhangi bir delô.let vasıtasıyla araştzrmalctır"'3 şeldindeki ictihad tammlaması ile birlilete düşünüldüğünde onun ictihadıluyasla sımdamadığı azılaşılmaktadır.
Cessas ( v. 370 /g8o) ictihadı "Müctehidin araştırma ve inceleme yaptığı hususta var gücünü harcaması dır. "14 şeklinde tanımlamaktadır.
Gazzlli'nin (v.sos/nn) tanımı da şöyledir: "Müctehidin şer'f hülcümleri öğrenebilmelc için bütün gücünü harcamasıdır. "ıs
İbn Kudame (v.62o/1223) ise ictihad haldunda şunu söylemektedir: "Ş eri hülcme ulaşmak için gayret sarf etmelctir. Tam ictihad ise, 'daha fazla araştırmaya güç yetiremeyecek hale gelinceye kadar bu gayreti sürdürmek' demelctir. "'6
Arnidi'ye (v.63ı/ı234) göre ictihad "Şer'f bir hüküm halelanda zannf bilgiye ulaşmak için daha fazlasını yapamayacağını hissedene kadar gayret sarf etmelctir"'7 İbn Sa'ati'ye (v.694/1294) göre ise "Fakihin şer'f bir hülcüm halelanda zanna ulaşmak için olanca çabayı harcamasıdır."'8
Yukarıda farldı mezheplere mensup uslı).cül:erden vermiş olduğıımuz örnelderin dışında ictihada pek çok tanımlama getirilmelde biriiiete bu"ta-
1° Karaman, Hayreddin, İslam Hukukunda İctihad, Ankara 1971, s.17-19. 11 Şiriizi, Şerhu '1-Liima', Beyrut 1408/1988, II, 1043; Teftaziiııi, et-Telvih ale ~-Tavdih li metnn-tenkih, Mısır ts. (Diinı '1- 'ah di '1-cedid), II, 117; İbn Abdişşekı1r, Milsellemü :S-sübıit (el-Mustasfd ile beraber), Mısır 1324/1906, II, 362. 12 Şafii, er-Risiile (thk. Ahmed Muhammed Şilir), Beyrut ts. (el-Mektebetü'l-'ilmiyye), s.477. 13 Şafii, a.e., s.501. <l'io~ı <.;u Wl.i ~ ~ 14 Cessiis, el-Fusiilfi'l-usıil (thk. Uceyl Cilsim en-Nesemi), İstanbul1994/1414, IV, ll. 15 Gazziili, el-Mustasfii, II, 350. 16 Gazziili, a.e., II, 576; İbn Kudiime, Ravdatii 'n-niizır ve ciinnetii '1-miinazır, Riyiid 1424/2003, III, 575. 17 Amidi, el-İhkdmfiusıili'l-ahkiim, Beyrut 1405/1985, IV, 396. 18 İbn Sii'ati, Nihiiyetii '1-vusıil i/ii ilmi'l-usıil, Beyrut 1425/2004, s.276.
Muhattıe-IYiusawibe (ictihadi Çözümlemelerde Doğrunun Tek Olup Olmadığı) Tartışmasında Meşhur Dört Mezhep imam ı Hangi Görüşü Benimsedi? 235
rumların buluştuğu ortak nokta; "şer'f-zannf hükümleri elde etmek için müctehidin çaba harcamaszdzr."
Bu tanırnlara göre namazın vacib olması, beş vakit olması gibi konular zorunlu bir bilgi neticesi olduğundan ictihad kapsamında değildir. Kat'i
· bir delille bilinen şer'i bir hükmü bilmek de ictihad olarak nitelenemez.
Özetle "ictihad" nassın bulunması halinde bu nassın lafız ve manasından hareketle, nassın bulunmadığı durumda da kzyô.s, maslahat, zstzshô.b gibi çeşitli istinbat metotları kullanarak şer'i bir hüküm hakkında zanni bilgiye ulaşma çabasının adıdır.'9
B. Hata ve Savab
Hata (tw.ı), «bir iş yaparken vuku bulan yanlzşlzk, hedefini ve doğruyu tutturamama" anlamına gelir. Hata kelimesi, hem "doğruya ve hakikate ulaşmak" anlamındaki savab'ın (yl_,....:ıl1)20, hem de "bir şeyi bilerek ve kastederek yapmak" manasma gelen amd'ın ( .4Jtlı) karşıtı olarak kullanılıe' Alıtae U:ı.,:.i fiilinden türeyen «muhti" ~ kelimesi ictihadla ilgili bir konuda kullanıldığında "doğruyu kastettiği halde başka bir şeye ulaşan, yanılan müctehid" için yani "musib" ~ kelimesinin karşıtı olarak kullanılmalctadır.22 "Savô.b" kelimesinin if'al babında ism-i faili olan "musfb" tabiri "okçunun hedefi tutturması" şeklindeki kelime grubundan esinlenerek, "isabet" masdarından türetilerek terirnleşmiştir.23 ·
Hata, ''fiilde hata" ve "kasztta hata" olmak üzere iki şeldlde meydana gelebilir. Fiilde hatanın sebebi güçsüzlük, kasıtta hatanın sebebi. ise bilgisizliktir.24 Bu durumda müctehidin hatası "kasztta hata" sınıfına girmektedir. Hata kelimesi müctehide, ictihadı neticesinde şer'i hükmü bilememesi ve bilgisizliği sebebiyle hükme ulaşamaması sebebiyle izafe edilmektedir.
Hata kelimesinin "günah" için, ah tae kelimesinin ise "doğruyu bulamama" anlamı için kullanıldığını söyleyen dilciler olsa da, her ild kelimenin de hem kasten işlenen günahlar, hem de kasıtsız olarak düşülen yanılgılar için kullanıldığı bir gerçekties Müctehid için "muhti (hata eden)" ifadesi kullanınaletan kaçınılarak "Her müctehid musfbtir :' denilmesinin altında yatan sebeplerden birisi de "muhti" kelimesine "günah işleme" anlamının
19 Apaydın, Yunus, "İctilıad', DİA, XXI, 432. 20 İbn Emiri'l-Hiic, et-Talcrfr vd-talıbir, Beyrut 1999/1419, III, 397. 21 Apaydın, "Hata", DİA, XVI, 437. Aynca bk. Feyyı1mi, ei-Mısbiilıu'l-mıinir, "h.t.e" md.; İbn Manzfir, Listinu'1- 'Arab, "h.t.e" md.; Müniivi, et-Te 'tirif (et-Tevkif 'ala ümmehiiti't-te'il.rif), Beyrut 1410/1990, "h.t.e" md.
22 Bk. Riizi, Mulıttim's-sılıtilı, "s.v.b." md.; İbn Manzfir, Listinu'l- 'Arab, "s.v.b." md.; Zebidi, Tticu'l- 'an/s, "s.v.b." md. 22 Kelveziiııi, et-Temlıidfi usiili '1-:ftklı, Beyrut 1421/2000, IV, 308. 24 İbn Teymiyye, Mecnıii'u '1-fettivti (Haz. Muhammed b. Abdurrahman), by. ts, XX, 19-20. 25 İbn Teymiyye, a.e., XX, 21.
236 Dr. M. Rahmi TELKENAROGLU
yüldenilmesidir.26 Bu noktadan hareketle Ebu Hanife'nin (v.ıso/767) "Her müctehid musfbtir, Allah katmda doğru ise tektir. "2
7 ifadesi de müctehidin yaptığı ictihadi yanılmalar la günah kazanacağı vehmini savmak için söylenmiş bir söz olarak değerlendirilebilir.
C. Hak ve Hüküm
Hüküm (P,ı) sözlükte «iyileştirmek amacıyla engellemek, düzeltmek, karar vermek» anlamlarında mast:ar, «ilim, derin anlayış, siyasi hakimiyet, karar ve yargı» anlamlarında isim olar al< yer alır. 28 Fıkıh usUlünde şer'i hüküm "Şô.ri'in mükelleflerin fiilierine ilişlan hitabı ya da bu hitabzn eseri" olarak tanımlanıı'.29 Bu terimin, modern hukuk ve ahlak felsefesindeki "değer yargısı" ve "norm" kavramlarına karşılık geldiği söylenebilir.3°
Şer'i delillerden çıkarılan hükümler konusu, İslam hukuk usUlünün delillerden sonra en önemli konularından birisidir. İslam hukukunda şer'! hükümleri koyma yetldsinin Allah'a ait olduğunda, şer'! hükümlerin menşei anlamında tek haldmin Allah ve O'nun ilahi iradesi olduğunda görüş birliği vardır.3' Allah'a nispet edilen bu hüküm, batılın karışmadığı ve "hak" olan hükümdür. Müctehide nispet edilen hill<Üm ise halôki değil, müctehidin kendi değer yargısını ifade eden zahirdeld hillrumdür ve müctehid Allah'ın hillrmüne mutabakat edememesi halinde mazur görülmüştürY
Mu'tezile'nin Musavvibe görüşüne temayili etmesinde hillrmün hadis olduğuna (sonradan yaratıldığına) olan inançlarının etldli olduğu ifade edilmiştir. Buna karşın "tasvib" (bütün ictihadi görüşlerin doğru olduğu) görüşünün Eşarller tarafından savunulmasının onların usUl ill<elerinden bi~ risi olan "hükmün kadim olmasz"yla uyuşmadığı varsayılmal<tadır.33 Ancal< bazı usUlciller aslında bu ild ill<e, yani ictihadi bütün görüşlerin isabet ettiği nazariyesi ile hükmün ezeü olduğu düşüncesi arasında bir aykırılığın bulunmadığını belirterek mezkılr çelişldye bazı açıldamalar getirmişlerdir. Kemalüddin İbnu'l-Hümam (v.86ı/l4s6), Musavvibe ekolünün en önemli isimlerinden Ebubekr el-Bakıllam'nin (v.403/ıoı3) "Allah müctehidlerin neye hükmedeceklerini bildiği için bütün müctehidlerin ictihadf yorumları kadim .....
26 İbn Teynıiyye, a.e., XX, 22-24. 27 Debiisi, Takvimu'/-edille, Beyrut 142112001, s.407; Alıdulaziz el-Bubiiri, Keşfo'/-esrtir 'an usıili Fahrilislam el-Pezdevi, Beyrut 1414i1994, IV, 32; İbnAbdişşekılr, Miisellemu's-sübıit, II, 381; Şevkfuıi, İrştidu'/-fohıil ilti tahki!..i 'i/m{'l-usıil, Beyrut 1414/1993, s.436. 28 B k. İbn Manziir, Listinu '!-'Ara b, "h.k.m." md.; Zebidi, Tticu '/- 'arıis, "h.k.m." md. 29 Halliif, Abdulvahhiib, 'İ/mi usıi/i '1-fikh, İstanbul 1984, s.112 vd.; Zeydfuı, Abdulkeıim, el-Veciz fi usıi/i 'l-fikh, Tahran 1415/1995, s.25; Şa'bfuı, Zekiyyuddin, Usıilu'l-fikhi'l-İsltimf, by ts, s.217-220. 30 Başoğlu, Tuncay, Hicri Beşinci Asır Fıkıh usıilü Eserlerinde İl/et Tartışmaları (Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul 2001, s.49. 31 Beyfuıfuıi, Muhammed Ebu'l-Feth, "Hüküm", DİA, XVIII, 466. 32 Teftazfuıi, et-Telvfh ale~-Tavdih, II, 122. 33 İsnevi, Nihtiyetü's-sıil, III, 400; İbn Eıniri'l-Hiic, et-Takrir ve~-tahbir, III, 388.
Muhattıe-Musawibe (ictihadi Çözümlemelerde Doğrunun Tek Olup Olmadığı) Tartışmasında Meşhur Dört Mezhep imam ı Hangi Görüşü Benimsedi? 237
bir hükme deld/et ediyor" görüşünde olduğuna temas etmektedir.34 Teftazani (v.793/1390) ise, konuyla ilgili olarak "Allah'ın sıfatiarznın kadim ve ezel'i. olması, taalluk ettikleri şeylerin de kadim ve ezel'i. olmalarznz zorunlu kılmaz, bunların taalluk ettiği şeyler hô.distir"3s diyerek iki ilke arasında uyumsuzluğun bulunmadığını vurgulamaktadır. Mütekaddim Hanefi usfılcü İbn Ab-
. dişşekiır'a (v.ııı9/1707) göre ise bu çelişki şöyle giderilebilir: "Musavvibe'nin, müctehidin zannznz Allah'ın hükmünden ibaret görmesi Eş'ar'i.lerin kelô.m sıfatının kadim olması hakkındaki görüşlerine aykırı değildir. Zira bu ikisi arasındaki ilişki 'ilim ve malUm' arasındaki bağlantıya benzer. İlmin kadim olması ile malUmun hadis olması birbirine zıt değildir; kelfim kadim olsa da onun taallukô.tı ic.tihadın hudCısuyla (ictihadın ortaya çıkmasıyla) meydana gelmektedir. "36
Hak (~ı) kelimesi ise sözlükte "gerçek, sabit ve doğru olmak, gerekrnek; bir şeyi gerçeldeştirmek; bir şeye yakinen muttali olmak" anlamlarında mastar, "gerçek, sabit, doğru, varlığı kesin olan şey" anlamlarında isim olarak kullanılmal<tadır.37
Fıkıh usUlünde bu terimin kullanılışı "hukuk düzenince bahşedilen yetki': "Şô.riin kişiler için tamdığı yarar': "hukukun yetki ve yükümlülük olmak üzere benimsediği aidiyet" şeklinde tanımı yapılan hukuki anlamlarından tamamen farklı ve teknik tanımlardan uzak lügat ve örf düzeyinde kaldığı söylenebilir.38
İslaınl kaynaldarda genel olarak "vakıaya mutabık olan hüküm" anlamında söz, inanç, din ve mezhepler için kullanılmakta olan bu terimin zıddı "batıl"dır. "Szdk" kelimesinden farkına gelince, "sıdk" kelimesinin sadece söz için kullanılıp daha özel bir ıstılah olmasıdır. Seyyid Şerif el-Cürcam'ye (v.8ı6/1413) göre bir hükmün, hak olması ile sıdk olması arasında şöyle bir . fark bulunmaktadır: Hükmün vakıaya uygunluğuna "szdk': vakıanın hükme uygunluğuna ise "hak" denilir.39
Rağıb el-Isfeham (v.s6s/ıı69), "hak"kın asıl manasının "mutabakat ve muvafakat (uyum, uygunluk)" olmalda birlikte dört yan anlamda kullanıldığını ayetlerden örnekler vererek açıklar:
ı. Hikmete uygun yaratan Allah,
2. Hikmete uygun yaratılan varlık,
:ı.ı İbnu'l-Hüıniim, et-Tahrfr fi usıili'l-fikh (et-Takrir ve't-Tahbir içinde), Beyrut 1419/1999, III, 388-389. 35 Teftaziini, Şerhu '/- 'Akdid, İstanbul 1991, s.94. 36 İbn Abdişşekfir, Müsel/emü 's-sübiit, II, 380. 37 Cevheri, es-Sıhiih tti cu '1-lüğa ve sıhahi '/- 'Arabiyye, Beyrut 1410/1990, "h.k.k." md.; Zemahşeri, Estisu '/-
. beltiğa, Beyrut 140911989, "h.k.k." md.; İbn Manziir, Listinu '/- 'Arab, "h.k.k." md~; Çağncı, Mustafa, "Hak:', DİA, XV, 137. 38 Bardakoğlu, Ali, "Hak:', DİA, XV, 140. 39 Cürciini, Seyyid Şerif, et-Ta'rfjtit, Beyrut 141111990, "h.k.k." md.
238 Dr. M. Rahmi TELKENAROGLU
3· Aslına uygun inanç ve bir şeyi olduğu hal üzere bilme,
4· Gereken şekilde, miktarda ve zamanda meydana gelen söz ve fiil.40
Diğer taraftan "hüküm" ile "hak" arasında içiem-kaplam (umum-husus) ilişkisi bulunmaleta dır. Yani yargı bildiren her tür önermeye "hüküm" denirken bunların arasından nefsü'l-emre (var olana, aslına) uygun olan doğru önermelere ise "hak" denir. Bu doğru önermeler zihni ise sadece "hak" kelimesi kullanılır, kavli ise "szdk" ve "hak" her ilcisi de kullanılabilir. Zihni önermeler (inançlar, kanaatler, görüşler) için "szdk" kelimesi kullanılmaz.
Tasvibu'l-müctehidin tartışmasını işleyen usul-ü fıkıh eserlerinde sıkça rastlanan ve yukarıda da temas edildiği gibi "hak" kelimesiyle aç ıle bir bağlantısı olan diğer bir terim "nefsü'l-emir" (1"~1 ~)>dir. Nefsü>l-emir; bir şeyin/ durumun kendisi, aslı, hakikati, özü anlamına gelir.41 Nefsü'l-emir bilgisi ise "Bir şeyin lcünhünü bilmek, öze yönelik bilgi" demel<tir. 42 Emr kelimesi "her türlü varlık, şey" demek olup, nefsü'l-emir bir şeyin kendisi anlamında kullanılmal<tadır. Örneğin "Bir şey nefsü'l-emirde vardır" cümlesinden, o şeyin zatında ve gerçelete var olduğu anlaşılır. "Zatında var olması" ise düşünenin veya hükmü verenin düşüncesine bağlı olmaksızın dış dünyada bir varlığının bulunması demel<tir.43
D. Muhattıe ve Musavvibe
Bu iki terim, tartışmanın tarafları etrafında şeldllenen usul-ü fıkha ait özel terimlerdir. usulcüler arasında hicri II. asırdan bu yana, bahse konu olan tartışmanın birbirine muhalif iki grubu "Muhattıe (~1)» ve "Musavvibe (~J...ı:ı.l.l)» adlarıyla anılmıştır.44 Müctehidlere hatanın ne oranda nispet edilmesi gerel<tiği ya da ruspetinin doğru olup olmadığı gibi teorik bir problemin fıkıh usulü edebiyatındald karşılığı "tasvibu'l-müctehidin"45 meselesidir. Her şeyden önce fıkıh usUlü eserlerinde kullanılan bu kelime ve terimierin sözlülc anlamlarını vermek gerekmelctedir:
Tasvib (~~1) kelimesi sabe yı., fiilinin tef>ll babından46 masdarı,
40 Rağıb el-Isfahiini, el-Miifrediit fi ğaribi '/-Kur 'iin, İstanbul 1986, "_h.k.k:"" md. 41 İbn Manzfir, Lisiinu '/- 'Arab, "n.f.s." md.; Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lıigat, Alıkara 1999, s.818. 42 Cürciini, et-Ta 'rifiit, "n.f.s." md. 43 Tehanevi, Keşşiifiı Istıliilıiiti 'ljimıin, "n.f.s." md. 44 Bk. Alıdulaziz el-Buhfui, Keşfu '1-esriir, IV, 33. 45 Tartışma fıkıh usillü eserlerinin dördüncü konusu olan "İctihad ve Taklid" bölümünde "Biibım fi Tasvibi'lmiictelıidfn (Müctehidlerin tasvibi hakkındadır)", "Hel küliii miictelıidinmusibım? (Bütün müctehidler musib midir?)", "e/-Kavliifi isiibeti'l-miictelıidin (Müctehidlerin [doğru hükme] isabet ettiklerine dair)"gibi başlıklar altında incelenmektedir. 46 Bazı fiilerin "tef"il" kalılıında kullanıldığında bir şeye "nispet etme" anlamı kazandığı sarfkitaplarında ifade edilınektedir. Teldir (küfre nispet etme/kafir olduğıınu söyleme), tekzib (kizbe nispet etme/yalancı olduğıınu söyleme), tadlil (dalalete nispet etme/dalalette olduğıınu söyleme) gibi tefil babından masdarlar buna örnek verilebilir. Racihi, et-Tatbi/..-u 's-smji, Beyrut 1426/2004, s.35.
Muhattıe-Musawibe (ictihadl Çözümlemelerde Doğrunun Tek Olup Olmadığı) Tartışmasında Meşhur Dört Mezhep imam ı Hangi Görüşü Benimsedi? 239
olup. bu bapta anlani. kaymasına uğrayarak "doğruya nispet etmek, doğru olduğunu söylemek" anlamiarım kazanmıştır. Bir kişi için ~j..P denilmesi "doğru yaptığını, doğruya isabet ettiğini ona söyledim" anlamına gelir.47 Ayrıca bu fiil yine tef'il babında .i..::.ij yj..P "başını eğdi.",:,.-)ı yj..P "atı koşuya salıverdi." cümlelerinde olduğu gibi "eğmek" ve "salıvermek anlamlarına da
· gelmektedir. 48 Tahtı e ya da tahti olarak ild şeldlde gelen li:ı..:;. fiilinin mastarı da aynı anlam kaymasıyla «hata nispet etmek, hatalı olduğunu söylemek" anlamlarına gelir.49 Arapçada tasvib ve tahtıe kelimeleri birlilcte şu cümle terldbiyle sıkça kullanılmaktadır; "-.?.~ .~: -:..1 ~ıj ıJ ~ .;i.6;1 ~~ " (Hata edersem hatarnı söyle, doğru yaptığım tclktirde de doğrU olduğumu söyleı"sa
Fıkıh usulüne Musavvibe ve Muhattze olaral< giren kelimeler cemaat/fırka/taife gibi grup manası taşıyan müennes bir isme sıfat olaral< geldiğinde, Musavvibe; "müctehidlerin ictihadf çözümlemelerinin hepsini doğru bulan bilginler", Muhattze ise; "müctehidlerin ictihadf çözümlemelerinden birini doğru, diğerlerini hatalı bulan bilginler" anlamı taşıyan fıkıh usulüne özgü ıstılahlar olaral< karşımıza çıkar. Daha geniş bir ifadeyle Musavvibe; "ictihadf konularda Allah katmda muayyen bir doğru olmayıp, doğru, müctehidin zannmdan ibarettir ve bütün müctehidler doğruya isabet etmiştir." şeldinde bir kanaate sahip il<en Muhattze; "i etihadi konularda Allah katmda muayyen bir doğru bulunup müctehidin bu doğruya ulaşmak için elinden geleni yapması gerekir ve müctehidler arasmda doğruyu bulan sadece birisidir, diğerleri yanılmıştır" görüşünü benimsemelctedir.
İctihadda doğrunun tekil/çoğul olması meselesinde ortaya konan ve görüşleri yukarıda lasaca belirtilen bu iki ana ekolün alt dalları ise Gazzill'ye (V.sos/ıııı) göre şöyledirs•:
İctihadi bir mesel ed e ve müctehid henüz ictihad etmeden önce;
I. ''Allah katında muayyen bir hüküm yoktur ve doğru birden fazladır": Bu görüş sahiplerine MUSAVVİBE denilmekte olup ild lasma ayrılır;
A. Bu farldı doğrular Allah katında eşittir (Birinci görüş),
B. Bu farldı doğrulardan biri Allah katında doğruya daha yalan ve daha üstündür (İkinci görüş).
Il. ''Allah katında muayyen bir hüküm vardır ve doğru tektir": Bu görüşte olanlar MUHATTIE olarak adlandırılır. Bu ekol de kendi içinde görüş ayrılığına düşmüştür;
47 Rilz'i, Mulıtiiru 's-sılıiilı, "s.v.b." md.; Feyyfun'i, el-lvhsbiilıu '1-miinfr, "s.v.b." md. 48 İbn Manzı1r, Lisiinu '/- 'Arab, "s. v.b." md. 49 Cevheri, es-Sılıiilı, "h.t.e." md.; .İbn Manzı1r, a.e., "h.t.e." md. 50 Zemahşeri, Esiisii '1-be/iiğa, "h.t.e." md. 51 Gazziil'i, el-Mustasjii, II, 363-364.
240 Dr. M. RahmiTELKENAROGLU
rüş).
A. Bu hükme delalet eden bir delil yoktur(Üçüncü görüş),
B. Bu hükme delalet eden bir delil vardır;
ı. Bu delil katidir:
a. Hata eden müctehid günahkar olur (Dördüncü görüş),
b. Hata eden müctehid günahkar olmaz (Beşinci görüş).
2. Bu delil zannidir:
a. Müctehid bu zanni delile isabetle yükümlüdür (Altıncı görüş),
b. Müctehid bu zarınl delile isabetle yükümlü değildir (Yedinci gö-
Bazı eserlerin Muhattıe-Musavvibe tartışmasıyla ilgili bölümlerindes2 referans olarak alınan Gazzan'ye ait yukarıdaki tasnif şüphesiz bağlayıcı nitelikte değildir. Bu tasnifin eksik yönlerine şu şekilde temas edilebilir:
a. Bu sınıflamada "Hükme delalet eden bir delfl yoktur." diyenierin (üçüncü görüş) kim olduğu belirsizdir.53 Bu görüşün sahipleri Muhattıe'den bir grup olarak zikredilmekte fakat Cessas (v.370/ g8o) örnekverilmektedir.54
Cessas'ın ise Musavvibe'den olduğu kesindir.ss
b. Aynı şeldlde "delfl kat'fdir" diyenler arasında "Hata eden müctehid günahkar olmaz." diyenierin (beşinci görüş) kim olduğu belirsizdir.s6
c. Müctehidin zanm delili bulmakla mükellef olup olmaması noktasındaki Muhattıe'nin kendi içindeki tartışmanın kimler tarafından temsil edildiğiyle ilgili somut örnek ve isimlerin bulunmaması tartışmanın bu kısmının tali olduğunun göstergesidir.
d. ''Allah katında muayyen hüküm yoktur." diyen Musavvibe, mücte-
.. ~ sı Seyyid Bey, Medlıal, s.l86-187; Dönmez, İbrahim Kafi, "İctilıadın Bağlayıcı/ı Meselesi ve Fıkıh MezheE!erine Bağlanmanın Anlamı", usul: İslaınAraştırmalan, sy. 1 (2004, Ocak-Haziran), s.36-37.
s3 "Musib tektir, fakat buna delil yoktur; doğnı olan hüküm, d rifine gibi gizli bir şey olup müctehid onu tesadü- l fen bulur' gibi bir görüşten bazı usil.lcüler bahsetmektedir. Lakin bu görüşün kimler tarafından savunulduğu 1 hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Örneğin Bk. Kelvezfuıi, et-Temlıid, IV, 336; Amidi, el-İlılaim, II, ~ 414; Ermevi, et-Tahsil nıine'l-malısül, Beyrut 1408/1988, II, 291; Alu İbn Teyıniyye, el-Müsevvede, Beyrut ı ts. (Daru'l-kitiibi'l-'Arabi), s.503; Sübki, el-İbhdc, lll, 260; Zerkeşi, el-Bahru'l"mulıitfi usüli'l-fıkh, Beyrut _f 142112000, IV, 539. Ebu'l-Hattiib el-Kelvezfuıi bu düşüncenin yanlışlığını birkaç maddede delilleriyle izah f etmektedir. Bk. Kelvezfuıi, a.e., IV, 336-338. 54 Apaydın, "İctilıarl', DİA, XXI, 442.
ss Cessiis, el-Fusiilfi'l-usül, IV, 325-:331,365.
s6 Bk. Gazziili, el-Mustasfa, II, 361. usil.lcüler, delil kat'i olduğu halde hata eden müctehidi günahkiir görmeyen görüşe "kile" (denildi) ifadesiyle temas etmekle bu görüşün zayıflığına ima etmektedir. Bk. İbnu'l-Hümiim, et-Talırir, IV, 390.
Muhattıe-Musawibe (i etihadi Çözümlemelerde Doğrunun Tek Olup Olmadığı) Tartışmasında Meşhur Dört Mezhep imam ı Hangi Görüşü Benimsedi? 241
hidlerin zannını ictihad sonrası hüküm kabul etmektedir. Bu hükme müctehid delilsiz ulaşamayacağına göre Muhattıe için yapılan "Hükme delô.let eden bir delfl vardır !yoktur:· şeklindeki ilk ayrım Musavvibe için de yapılabilir.
Bu durumda üçüncü ve beşinci görüşlerin ele alınmasında pratik bir . fayda bulunmamaktadır. Altıncı ve yedinci görüşlerin arasındaki ihtilafi.n ise
ictihadi çözümlemelerde doğrunun tek olup olmadığı problemi ile doğrudan ilgili olmaması ve hakiki değil lafzi bir görüş ayrılığı olması sebebiyle bu görüş sahiplerine müstakil bir başlık verilmeyecektir. Her şeyden önce, fi.kıh usUlü kitaplarının tamamında "tasvibu'l-müctehidin" tartışmasıyla ilgili ortak noktalar göz önünde tutulduğunda tartışmanın taraflarıyla ilgili sınıflamayı şu şekilde kurmal< mümkündür:
I. MUHATTIE : Bu ekolü benimseyen alimler iki alt grupta incelenebilir;
A. Hata Eden Müctehidi Günahkar Gören Muhattıe: Bu gruba giren alimler furfru usul konularıyla aynı konumda değerlendirerek, furfr konularında aldi konularda olduğu gibi, doğru tek olup bu doğruya işaret eden delilin kat'i ve hata eden müctehidin günahkar olup, ictihadında yanılan müctehidin mazur olmadığını savunmalctadırlar.57
B. Hata Eden Müctehidi Mazur Gören Muhattıe: Bu grupta yer alan a.Iimlerce fi.ldıi meselelerde belirli bir şeri hülillm vardır ve doğru olan ictihadi görüş telctir. Doğru olan hülillm müctehidin zannından ibaret olmadığı gibi birden fazla da değildir. Doğru olan hill<me isabet eden müctehid mus!btir; isabet edemeyen ise muhtidir. Şu kadar var Id, Allah katında müteayyin olan o şeri hülrmün bizim tarafi.mızdan kesin olarak bilinmemesi sebebiyle hangi müc-
51 Hata Eden Müctehidi Günahkar Gören Muhattıe'nin görüşü için bk. Ebu'l-Hüseyn el-Basri, ei-Mu'temedfi usiili'l-fiklı, Beyrut 1403/1983, II, 380; Şiriizi, ei-Liima'fi' 1/nıi'I-Usıil, Dımaşk 199211413, s.260; a.mlf., Şerlıu'l-liima',Beyrut 1408/1988, II, 1051; Cüveyni, Kitabu'l-ictilıdd, s.28; Sem'fuıi, Kavatı'u'l-edille, ~ Beyrut 1418/1997, II, 309; Kelvezfuıi, et-Tenılıid, IV, 311; İbnAkil, ei-Vadılıfiusiili'l-fiklı, Beyrut 1999/1420, V, 357; Gazziili, ei-Mustasfa, IT, 361; Amidi, ei-İiıktim, II, 412; Ermevi, et-Tahsil, IT, 291; Karafi, Tenkilıu'lfiısiil fi ilıtisari'I-Malısiil ji '1-usiil, Beyrut 1418/1997, s.344; İbn Sii'ati, Nilıiiyetii '1-Vllsiil ila ilmi '1-usiil, Beyrut 1425/2004, s.278; Safiyyuddin el-Hindi, Nilıiiyetii '1-vusiilfi diriiyeti'l-usiil, Mekke 1416/1996, VIII, 3848; Alu İbn Teynıiyye, el-Mıisevvede, s.50.3; Abdulaziz el-Buhiiri, Keşfiı'l-esrar, IV, 34; Sübki, el-İblıtic, III, 259; İsnevi, Nilıiiyetu's-siilfi şerhi Minlıdci'l-usiil, Beyrut 1999/1420, III, 399-400; Zerkeşi, ei-Bahnı'l-nıuhit, IV, 535; İbnu'l-Hümilın, et-Talırir, III, 389; İbn Abdişşekfir, Mıisellemıi 's-sıibiit, II, 379.
242 Dr. M. RahmiTELKENAROGLU
telticlin isabet, hangisinin hata etmiş olduğunu yakinen bilemeyiz.58 Alimierin cumhuru, müctehidin sonuçta doğruyu bulsun veya bulmasın, gerçekleştirdiği ictihad faaliyetiyle uhrevf açıdan sorumlu olmayacağı kanaatindedir.59 Ancak müctehidin ictihadda taksirfihmal göstermesi hô.li, bu genel kurahn haricinde olup hata eden müctehidi sorumlu hô.le getirmektedir.60 Yine cumhura göre hata eden müctehidin tesis ettiği yargılama hükmü de bozulamaz. 61
Il. MUSAVVİBE :Bu öğretiyi benimseyen İslam bilginleri de ~ye ayrılır;
A. İtikatta Musavvibe: "Her müctehidin muslb olması" düşüncesini çok geniş bir sahaya yayarak, dlnin temel inanç esaslarında (usıllu'd-dln) ictihad62 eden herkesin muslb olacağını iddia etmektedir. 63
B. Furfıda Musavvibe: Bu görüşte yer alan alimler de ild gruba ayrılmal<tadır;
58 Hata Eden Müctehidi Mazur Gören Muhattıe'nin görüşü için bk. Debüsi, Ta"-'vfnıu '/-edi/le, Beyrut 1421/2001, s.409; İbn Hazrn, el-İiıkômfi usiili'l-alıkfinı, Beyrut 1424/2004, II, 65-66; Ebu Ya'la el-Feml, el- 'Uddefi usiili'lfiklı, Beyrut 1423/2002, II, 416-417; Hatib el-Bağdadi, el-Fakilı ve'l-miitefakkilı, Riyad 1417/1996, II, 114-127; Baci, İlıkamu '1-fusiil, Tunus 1405/1985, II, 622-623; Şinlzi, el-Liima ', s.259; a.ınlf.; Şer/m '1-liinıa ',II, 1046; a.mlf., et-Te bs ıra, et-Te bs ıra fi usiili '1-fiklı, Dımaşk 1403/1983, s.498; Cüveyni, Kitabu '1-ictilıcid, s.29 vd.; S em 'am, Kavah'u'l-edille, II, 309 vd.; Kelveziini, et-Tenılıfd, Iv, 310; İbn Akil, el-Vadılı, V, 356; Üsmendi, Bezlii'n-nazar fi'l-usiil, Kahira 1412/ı992, s.694; İbn Kudiime, Ravdatii 'n-ncizır, s.411; Amidi, el-İhkôm, II, 413 vd.; Ermevi, et-Tahsil, II, 291; Safiyyuddin el-Hindi, Nilı{ıyetii'l-Htsıll, VIII, 3846 vd.; İbn Sa'ati, Niluiyetii '1-VIIsiil, s.279; Tüfi, Şerinı Muhtasari'r-Ravda, Beyrut ı410/1990, III, 602; Alu İbn Teymiyye, el-Miisevvede, s.497; Alıdulaziz eıBubfui, a.e., IV, 34; Sübki, el-İblıcic, nı, 257; İsnevi,Nih{ıyetii's-siil, nı, 399-400; Teftaziini. et-Telvf/ı ale't-tavdilı, II, llS; Zerkeşi, el-Balmı'l-mulıit, IV, 528; Şatıbi, el-Muvajakcitfiusiili'l-alıkfim, Beyrut ts. (Diiru'l-fikr), Iv, 63; İbn Melek, Şer/m '1-Menar, Mısır 1292/1875, s.289; Molla Hüsrev, Mir 'atu '1-usıil fişer/ı i Mirkati '1-vusiil, Kahire 126211845, II, 465; İbnu'l-Hümiim, et-Talırir, nı, 389-390; İbnü'n-Necciir, Şer/m Kevkebi'l-miinir el-miisenıma bi'l-Muhteber el-Miibteker, Riyad 1413/1993, IV, 489; İbnAbdişşekür, Müsellemü's-siibıit, II, 381; Seyyid Bey, Med/ı al, s. ı 86; Tavana, el-İctilıcid ve meda Jıacetina ileylıi fi lıcize '!- 'asr, Mısır ts. , s.2 ı 5; Ebu Süleyman, el-Fil.nı'1-uszili dirilsetı/n tahliliyye nakdiyye, Cidde ı404/1984, s.355.
59 Debüsi, a.e., s.415; Serabsi, el-Usiil, Beyrut 1426/2005, I, 14; Nevevi, Şer/m Salıflıi Miislim, Beyrut ı4011ı9Sı, XII, ı4; Beydavi, el-Min/ıac (el-İbhiic fi şerhi'l-minbac içinde), Beyrut 140411984 nı, 257; Teftaziini, a.e., II, 121; a.nılf., Şerlıu '!- 'Akciid, s. 79-80; İbnu'l-Lahham, el-Muhtasar fi uszili '1-fikh 'ala mezhebi '!-İmanı Alımed b. Hanbel, Beyrut 142112000, s.236-237; İbnü'n-Necciir, a.e., IV, 489; İbnAbdişşekür, a.e., II, 379; İzmirli İsmail Hakkı, İl m-i Hi leif, İstanbul 134111921, s.256. 60 Baci, a.e., s.623-624; İbn Kudiime, a.e., sAli; İbnu'n-Necciir, Şerhu '1-Kevkebi'l-nıiinir, IV, 492; Şevkani, İrşadu '1-fiılızil, s.437-438. ~~ 61 Şinlzi, Şerhu '1-lzima', II, 1051; Riizl, el-Malıszil fi ilmi uszili'l-fiklı, Beyrut 1408/1988, II, 504; Ermevl. etTahsil, II, 291; Kariifi, Tenki/m '1-fiıszil, s.346; İsnevi, Nilı{ıyetu 's-szil, III, 400. 62 İctihad "usü.Iü'd-dinde" ve "furüda" ictihad olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Üsmendi, Beziii 'n-nazar, s.694 63 İtikatta Musavvibe'nin görüşü için bk. Şiriizi, el-Liinıa', s.258; a.ınlf.; Şerlıu'l-liinıa', II, 1043-1044; a.nılf., et-Tebsıra, s.496; Cüveyni, el-Burlıcinfi uszili'l-fiklı (thk. Abdulazirn Malımüd ed-Dib), Mansüra 1418/1997, II, 860; a.ınlf., Kitabu '1-ictilıad, s.26-27; Sem'iini, Kavatı 'u '1-edille, II, 307; Gazzali, el-Mustasja, W359-360; Kelveziini, et-Temlıfd, Iv, 307-308; İbnAkil, el-Vadılı, V, 351; Riizi, el-Mahsül, II, 500; İbn Kudiime, Ravdahi'n-ncizır, s.413; Amidi, el-İiıkfim, II, 409; Ermevi, et-Tahsil, II, 289; Kariifi, Tenkihu'l-fiısiil, s.344-345; Safiyyuddin el-Hindi, Nilı{ıyetzi'l-vusül, VIII, 3837-3838; İbn Sa'ati, Nih{ıyetii'l-vusül, s.278; Alu İbn Teymiyye, a.e., s.495; Alıdulaziz el-Buhfui, Keşfii '!-esrar, ıv, 31; Sübki, el-İblıcic, nı, 258; İsnevi, Nilı{ıyetii 's-sul, III, 399; Zerkeşi, el-Bahnı'l-nıulıft, Iv, 524; İbn Melek, Şerlıu'l-Menar, s.288; Molla Hüsrev, Mir'atu'l-usiil, II, 467; İbn Abdişşekür, Mıisellenızi 's-siibiit, II, 378. Tüfi, bu görüş için "mutlak tasvib" ifadesini kullanmaktadır. Tı1fi, Şerlllt Mulıtasaru'r-Ravda, nı, 610.
Muhattıe-Musawibe (ictihadi Çözümlemelerde Doğrunun Tek Olup Olmadığı) Tartışmasında Meşhur Dört Mezhep imamı Hangi Görüşü Benimsedi? 243
ı. Salt Musavvibe: İctihadi bir meselede ictihad öncesinde Allah'a ait belirli bir hüküm yoktur. Müctehidin mükellef olduğu ve ondan istenen hüküm, zannıyla ulaştığı görüştür. Doğru olan görüş de müctehidin zannından başkası değildir. Allah'ın ictihadi konulardaki muradı ve hükmü, müctehidin zannına tabidir. Diğer bir ifadeyle Allah'ın bir müctehid ve
· onu taklid eden kişiler hakkındaki hükmü o müctehidin zannı ile ulaştığı hükümdür. Dolayısıyla bütün müctehidler musibtir ve ictihadi meselelerde doğru, ihtilaf eden müctehidlerin sayısı kadar çoktur; Allah katında da hepsi eşit düzeydedir.64 Bu ekolü benimseyen bilginler bütün müctehidlerin hakka isabetle mükellef olmalarımn, ancal< doğrunun taaddüdü ile gerçekleşebileceğini düşünmektedir.6s Saltf-6 Musavvibe'ye mensup bilginiere göre, ictihaddan önce hulruki bir olay için sabit olan hüküm, müctehidin ictihadımn vald olacağı bilinen hükümdür. Bir başka deyimle, ulaşılması istenen hüküm müctehidin varacağı sonuca yani öznelliğine bağlıdır. 67
2. Eşbeh Görüşü: Bu ekole göre ictihadl meselelerde belirli bir şer'! hüküm yoktur. Fakat "Eğer Şô.ri Teô.lô. tarafından i etihadi bir meselede hüküm tayin edilecek olsaydı mutlaka bu tayin edilirdi" denilebilecek bir hül<Üm vardır ki bu hüküm Şariin miliadına en çok benzeyen hillrumden ibarettir. Bu sebeple ictihadi meselelerde fukahanın ortaya koyduğu muhtelif görüşlerden hepsi hal< olmakla beraber aralarında eşitlik olmayıp, hangisi eşbeh olan hükme uygunlul< gösterirse o görüş diğerlerinden daha doğru ve Şariin miliadına en benzeyen görüştür. 68
Bu beş temel görüşten birinci ve ikinci görüşü benimseyen alimler "İhtilaf eden müctehidlerden yalnız birisi isabet etmiş, diğerleri hata etmiştir,
... Salt Musavvibe'nin görüşü için bk. Debfisi, Takvimu '/-edi/le, s.408; Biici, İlıkamu '1-jitsıi/, n, 623; Şiriizi, el-Liima', s.259-260; a.mlf., et-Tebsıra, s.499; Cüveyni, el-Burlıdn, n, 861 vd.; a.mlf., Kitdbu'/-ictilıdd, s.31; Gazziili, el-Mustasjd, n, 363 vd.; a.mlf., el-Menlııilmin ta'likdti'l-usıil, Dunaşk 199811419, s.559; İbn Ald!, el-Vddılı, V, 358; Üsmendi, Bezlii'n-nazar, s.695; İbn Rüşd, ed-Danirifi usıili'l-jiklı (Mulıtasaru'l-Mustasfd), Beyrut 1415/1994, s .I 38-139; Amidi, a.e., n, 413; Ermevi, a.e., n, 290; Kariifi, Nefdisu '1-usıi/ fi şerh i '1-nıalısıi/, Riyiid 1418/1997, IX, 4061; Safiyyuddin el-Hindi, a.e., Vm, 3846; İbn Sii'ati, a.e., s.78-279; Tfifi, Şer/w Mulıtasant 'r-Ravda, m, 605; Alıdulaziz e!-Bubiiri, Keşfit '1-esrdr, IV, 32; İsnevi, Nilıdyetü 's-sıil, m, 399; Teftaziini, et-Telvilı, n, 118; Zerkeşi, a.e., IV/528-529; Molla Hüsrev, Mir 'dtu '1-usıil, n, 465; İbn Abdişşekfir, Müsel/emii's-siibıit, n, 380; Şevkiini, İrşddu '1-fıtlııi/, s.435; el-Vezir, el-Musaffdfi ilmi'l-usıil, Beyrut 141711996, s.819.
65 Alıdulaziz el-Bubiiri, Keşfit '1-esrdr, IV, 35. 66 Bazı usfilcüler bu gruptaki alimierin görüşünü, Eşbeh kavlinden ayırmak için "lıdlis"in çağulu olan "lıullas" (~ı) ve «malız" (~ı) kelimelerini kullanmış! ardır. Örneğin bk. Riizi, el-Malısıil, n, 503; Kariifi, Nefd 'is u '1-usıi/, IX, 4061; Sübki, el-İblıdc, m, 259. Çalışmamızda bu usfilcülere ittibaen "salt'' kelimesi, Allah katmda bütün ictihiidi görüşleri eşit ve doğru gören Furfida Musavvibe 'nin ilk grubunu tanımlamak için kullanılmıştır. 67 Koşum, Adnan, "İctilıadda Hata ve İsabet Tartışmaları Işığmda Öznellik ve Nesnellik Sorunu", Usfil: İslam Araştırmaları, sy. 5 (2006, Ocak-Haziran), s.21. 68 Eşbeh Görüşü hakkında bk. Cessiis, el-Fusıilfi'l-usıil, IV, 365 vd.; Debfisi, Takvimu '/-edi/le, s.407-408; Basri, el-Mu 'temed, n, 372-373, 393; Ebu Ya'lii el-Ferrii, el-Udde, n, 421; Şiriizi, el-Liima', s.260; a.mlf.; Şerlıu '1-/iima', n, 1050; Cüveyni, el-Burlıdn, n, 866-867; İbn Akil, a.e., V, 358; Gazziili, a.e., n, 377; Riizi, e/-Malısıil, n, 521; Kariifi, Nefd 'isii '1-usıi/, IX, 4061-4064; a.mlf.; Tenkilıu '1-fiısıi/, s.345; Tı1fi, Şerlıu Mu/ı tasanı 'r-Ravda, m, 607; Alu İbn Teymiyye, el-Miisevvede, s.501-502; Alıdulaziz el-Bubiiri, Keşfit'l-esrdr, rv, 33, 36; Sübki, el-İblıdc, m, 259; İsnevi, Nilıdyetii's-sıil, m, 399; Zerkeşi, el-Balı111'1-mulıit, IV, 531, 532; İbnu'l-Hümiinı, etTalırir, m, 388; İbn Abdişşekfir, a.e., II, 380.
244 Dr. M. Rahmi TELKENAROGLU
musfb teldir diğerleri muhtfdir; müctehid bazen isabet bazen de hata eder :• dedikleri için bunlar fıkıh usulü ldtaplarımızda "Muhattze (yanlışlayanlar )" olarak anılmaktadır. Üçüncü, dördüncü ve beşinci fikri benimseyenler ise bütün müctehidlerin ictihadlarını doğru bularak "Her müctehid musfbtir." dediideri için bunlara da "Musavvibe (doğrulayanlar)" adı verilmiştir.69
Yukarıda sunulan bilgilerden anlaşılacağı üzere Furuda Musawibe ile Muhattıe arasında cereyan eden, ictihadi meselelerde doğrunun bir ya da birden fazla olduğıı şeklindeld tartışmanın temeli "Allah katında ve ictihad öncesinde belirlenmiş (pre-determined) bir hükmün olup olmadığı" sorusuna dayanmaktadır.7° Diğer taraftan Muhattıe'ye göre muhti müctehidin musib olması izafidir. Yani ictihadında yanılan müctehidin isabet etmesi aradığı şeye (hükme) nispetle değil, kendisine veeibe olan ictihad görevini yerine getirmesi sebebiyledir . .,.
Furuda Musavvibe, ilahi iradede doğrunun taaddüt edeceği noktasında fikir birliği ettilcten sonra "Taaddüt eden bu doğruların, yanifakihlerin farklı ictihadlarının Allah katındaki değeri bir midir, yoksa aralarında birinin diğerlerine göre üstünlüğü var mıdır?" noktasında ihtilaf etmektedirler. Furuda Musavvibe'nin alt dalı olan Salt Musavvibe sözü geçen doğruların ve alimiere ait farldı görüşlerin Allah katında eşit olduğuna inanırken, Eşbehçi Musavvibe bu görüşlerden birisinin diğerlerine göre daha üstün ve tercihe şayan olduğıı kanaatini taşımalctadır.72
..
69 Seyyid Bey, Medhal, s.l88. 70 İbn Rüşd el-Hafid, ed-Dariirf, s.l38; Ermevi, et-Talısfl, II, 290; Alıdulaziz el-Buhiiri, Keşjiı '1-esriir, IV, 33; Sübki, ei-İbhac, III, 258; Teftazfuıi, et-Telvilı, II, ll 8; Zerkeşi, ei-Balınt '1-muhft, IV, 544; Molla Hüsrev, Mir 'iitü'l-usfil, II, 465. 71 İbrahim b. Muhammed el-Hiidi, el-Fusıllii'l-lıi'liieyye fi Usiili Fıklıi'l-'Itrati'n-Nebeviyye, Bingiizi 1425/2004, s.316. 72 Seyyid Bey, a.y.
Muhattıe-Musawibe (ictihadl Çözümlemelerde Doğrunun Tek Olup Olmadığı) Tartışmasında Meşhur Dört Mezhep imam ı Hangi Görüşü Benimsedi? 245
Tasvibu'l Müctehidln Tartışmasının Taraflan
ı MUHATTIE MUSAVVİBE
/~ /~ Hata Eden Müctehidi Hata Eden Müctehidi irikatta Furtıda Günahlclr Görenler Mazur Görenler
1 \ Salt Musavvibe Eşbeh Görüşü
II. Muhattıe-Musavvibe (İctihadi Çözümlemelerde Doğrunun Tek Olup Olmadığı) Tartışmasında Meşhur Dört Mezhep İmamının Benimsediği Görüş
Fıkıh usUlü eserlerinde "İctihadf çözümlemelerde doğrunun tek olup olmadığı" tartışmasına ait zikredilen farklı sımflandırmalar73 ardından tartışmamn taraflarının ldrnlerce temsil edildiği konusuna dair bu eserlerde verilen bilgilere genel bir bakış yapıldığında söz konusu tasnifler gibi, Idmin hangi tarafın görüşüne destek verdiği halcinnda naldedilen rivayetlerin de çelişld içinde olduğu görülecektir. Ebu Hanife74, Şafıi75, Malik76, Ahmed b. Hanbel77 ve Ebu'I-Hasen el-Eş'ari'den78 hem Muhattıe hem de Musawibe görüşlerinde olduğuna ilişldn bilgiler usUl kitaplarına girmiştir. Üstelil< bu alimierin sözleri ve kanaatlerini her ili ekol de kendisini desteklemek için delil olarak öne sürmektedir.
Mezhep imarnlarından naldedilen bu zıt rivayetlerin sebepleri ild ana başlıl<ta değerlendirilebilir:
73 Bu sınıflandırmalardan bazılan için bk. Razi, el-Malısıil, II, 503-504; Sübki, el-İblıiic, III, 258; Zerkeşi, el-Balını'l-mulıft, rv, 539-540. Safiyyuddin el-Hindi, Nilıciyetii'l-vusıil, VIII, 3846-3847; Til.fi, Şerlııı mulıtasari'r-Ravda, III, 612; İbn Teyıniyye, Minlıôcıı s-sünneti 'n-nebeviyye, V, 84-98; Abdulaziz el-Buhiiri, Keşjiı'l-esrôr, Iv, 33-34; İsnevi,Nilıciyetüs-sıil, IV, 399-400; Teftaziiııi, et-Telvilı, II, 118; İbnu'l-Hürniiın, et-Talırfr, III, 388-391. 74 Biici, İlıkômu'l-:fiısıil, s.623; Şirazi, Şerlw'l-lıima ', II, 1 049; Gazziili, el-Mustasfô, II, 363; Kelveziiııi, et-Temlıfd, rv, 313; Amidi, el-İiıkôm, rv, 159; Alu İbn Teymiyye, el-Miisevvede, s.502; Ahmed b. Yabyii el-Murtaza, Minlıôcu'l-vusıil ila mi'yôri'l- 'u/.:iil, San'ii 1412/1992, s.767. 75 Anlldi, el-İiıkôm, IV, 159; Sübki, el-İblıôc, III, 259; Zerkeşi, el-Balmı'l-mulıft, IV, 528; Muhammed 'Isiiın ei-Haseni, Belıcetii'l-vusıil bi şerlıi'l-liima 'ifi 'ilmi'l-usıil, Dımaşk 1413/1992, s.376. 76 Biici, İlıkômu'l-:fiısıil, s.622-623. 77 Amidi, el-İiıkôm, IV, 159; İbn Sii'ati, Niluiyetii 'l-vusıil, s.279; İbriibim b. Muhammed el-Hadi, el-Fusıilii 'llıi'liieyye, s.316. 78 Biici, İlıkamu'l-:fiısiil, s.623; Ebu Ya'Jii el-Ferrii, el-Udde, II, 420; Kelveziiııi, et-Temlıfd, IV, 314; İbn Aldi, el-Vôdılı, V, 358; Üsmendi, Bezlü'n-nazar, s.695; Amidi, el-İlıkôm, rv, 159; Alu İbn Teyıniyye, el-Miisevvede, s.502; İsnevi, Niluiyetii s-sıil, III, 400; Zerkeşi, el-Balmı'l-mulıft, rv, 529.
246 Dr. M. Rahmi TELKENAROGLU
a. Müctehidler arasında musib olanın tel< veya müteaddit olma konusunda mezhep imamlarından mervi olan ve birbirine aykırı görüşlerin kaynağının, doğrudan kendi ifadeleri değil bu imamların sözlerinden çıkan bazıyorumlar olduğu dikkat çekmektedif.79
b. Birbiriyle çelişen bu nakiller, müctehide ait ictihad eyleminin bizzat kendisinde "doğruluk" vasfinın olması ile Allah katındaki doğrunun taaddüt etmemesi şeldinde beraber işlenen iki konunun birbirine karış.tırılmasından ileri gelmektedir.80
Mezhep imamlarının görüşleriyle ilgili n.akledilen bu çelişkili ifadelere ilaveten, birbirine aykırı pek çok "cumhur iddiaları" da bulunmaktadır. Bu tartışma çerçevesinde belli bir fikri benimseyen bazı alinıler kendi görüşlerinin cumhur ulema ve Müslümanların çoğunluğu tarafindan savunulduğu kanısını taşımaktadır.
Konuyla ilgili cumhur iddialarma örnekler:
Ruyam (v.307/919) çoğunluk alimierin "Hak/anda kat'f nas olmayan konularda her müctehidin muszb" olduğu görüşünü benimsediğini nakleder.8
'
Gazzill (v.sos/ıııı) "Bağdat Mutezilesinden bir grup kafasına göre layası tamamlamak için çzlap pervasızca ı.mmz kişinin düşünmesi ve delil araması gerekir.' demiştir."82 ifadeleriyle Muhattıe görüşünü Bağdat Mutezilesine mahsus istisna bir görüş gibi sunmakta ve cumhura ait olan görüşün Musavvibe olduğunu ima etmektedir.
Mazeri (v.s36/n41) "Haklan her iki tarafta olduğunu iddia eden görüş (Musavvibe) muhakkikfukahô. ve kelamcılarzn çoğunluğuna ait olan görüştür" demektedir.83
Kurtubi'ye (v.671/1273) göre furftda bütün müctehidlerin musib olduğu görüşü Ehl-i Sünnetin cumhuruna aittir. İmam Malik'ten gelen rivayetlerin mahfılz84 olanı da bu görüş üzeredir.8s
79 Veliyyulliih ed-Dehlevi, 'Ikdu'l-cidji ahkdmi'/-ictihiid ve't-taklid (Dört~sale İle Beraber), İstanbul1~90, s.l5. 80 Alvan, Arnmar b. Abdulliih, el-İctihiid ve daviibituhiı 'inde '/-İmam i 'ş-Şiitıbf, Beyrut 1426/2005, s.l94. 81 Zerkeşi, e/-Bahnı '1-muhft, IV, 528; Şevkiini, İrşiidu'/-fohiıl, s.436. 82 Gazzali, el-Mustasfti, II, 36l.J,LıJı yı.J );.:lı.,-wı Js" -,.ı; JüJ ..,.l,llıı.ı..ı ,ü)ı.j .....!; ,u., <ıp.o J'>< ..,.5'; .ııJ 83 İbn Hacer, Fethu '1-Biiri bi şerhi Sahilıi '1-Buhiirf, Beyrut 1379/1959, Xlll, 320. J!.1 Mahfiiz: Şiizzııı zıddı olan bir hadis ıstılahı olup aralarında metin veye sened bakımından muhalefet bulunan hadislerden diğerlerine oranla ravileri daha sika yahut sikalıklanyla beraber daha çok tarikle gelen hadisleri ifade eden bir terimdir. Aydınlı, Abdullah, Hadis Istılah/arı Sözlüğü, s.9I. Kurtubi'nin bu görüşü İmam Malik'in mahfüz kavli olarak sunmasının sebebi Ebu't-Temmiim el-Miiliki'nin İmam Malik'in tasvibu'l-müctehidin konusundaki görüşünün müctehidlerin musib ve muhti olabileceği ve müctehidlerin bütün görüşlerinin hak üzere olmadığı şeklinde bir rivayette bulunması dır. Kurtubi, el-Ciimi' /iahkdmi '/-Kur 'lin, Beyrut 140711987, Xl, 311. 85 Kurtubi, a.e., XI, 310.
Muhattıe-Musawibe (ictihadi Çözümlemelerde Doğrunun Tek Olup Olmadığı) Tartışmasında Meşhur Dört Mezhep ima mı Hangi Görüşü Benimsedi? 247
Karafi (v.684/1285) "lctihadl meselelerde haldmin verdiği yargı kararının aynı zamanda Allah'ın hükmü olduğu konusunda imamlarm görüş birliği vardır."86, "Ümmet, müctehid ictihadıyla bir hükme ulaştığı zaman, o hükmüri, müctehidin kendisi ve onu taklid eden ldşi hakkı nd ald Allah'ın hük-mü olduğunda icma etmiştir. "87 demektedir. -
Alusi (v.127o/ı8s4), "Hakkında kati delil bulunmayan bir meselede bütün müctehidler muslbtir, Allah Teald'nın bu konudald hükmü de müctehidlerin hükmüne tabidir." şeklindeki Musavvibe görüşünü Eş' ar! ekole mensup kelamcıların cumhuruna isnad eder.88
"Çok az bilgin tarafindan savunulan ve pratiğe yansıma şansı bulunmayan ild şaz görüş89 bir yana bırakılırsa İslam alimlerinin büyük çoğunluğuna göre ehlinden sadır olan ve mahallinde yapılan bütün ictihadlar kullar açısından aynı saygınlığa sahiptir. "go
Bütün müctehidlerin doğruyu bulduğu şeklindeki doğruların çokluğu (tasvlb) hakkındaki bu iddialara karşın, muslb müctehidin bir kişi olduğunu ve diğerlerinin yanıldığını iddia eden tekilci görüşün (tahtze) cumhur alimierin yolu olduğu hakkında da ifadeler bulunmaktadır:
Zerkeşi (v.794/1391) "Şafii, Ebu Hanife, Malikvefaldhlerin çoğunluğu hak birisinde (tahtıe) olduğu görüşünü benimsemektedir."gı demektedir.
Cumhur ulemanın görüşü Münavi'ye (v.ıo3ı/ı622) göre "Muslb foruda tektir. Allah'ın hükmüne emare vardır. Müctehid bu hükme isabetle mükelleftir, fakat hatalı olan müctehid günah kazanmaz, aksine ecir kazanır. Müctehid isabet ederse ona ild ecir, hata ederse bir ecirvardır." görüşüdür.9'
"Dikkat edilirse tasvlbu'l-müctehidlni savunanlarm büyük çoğunluğunun, ictihadı kolay bir iş zanneden, fıkıh biliminin inceliklerine vakıf olmayan, fikhı haldkf değil zahiri bir olay farz ederek, bütün gayretini tartışma, muhalifini ilzam etme, onu sorulara boğarak bu sorulara karşı cevapta acze düşürme metodu üzerinde yoğunlaşan ve kendi görüşlerinin haklılığını bu suretle ispata çalışan keldmcılar olduğu görülür. "93
86 Kanifi, e/-İhlaimfi temyizi'/-fettiva 'ani'/-ahlaim, K.ahire 1410/1989, s.41. 87 Kanifi, a.e., s.106. 88 Aıüsi, Ruhu '/-me 'ani, Beyrfit ts. (Diiru ihylii't-turasi'l-arabi), IX, 75. 89 İki şaz görüşle, ictihadi meselede kat'i delil bulunduğunu ve hata eden müctehidin günalıkiir olacağını savunanlar ile bu konuda zanni delil bulunmakla birlikte müctehidin bu zanni delili doğru tespit etmekle yükümlü olduğunu savunan görüşler kastedilmektedir. 90 Dönmez, İbrahim Kafi, "İctihadın Bağlayıcılığı Meselesi ve Fıkıh Mezheplerine Bağlanmanın Anlamı", Usiil, I, 41. 91 Zerkeşi, el-Bahru '1-muhit, IV, 528. 92 Münlivi, Feyzu '1-Kadir şerhıl el-Cami 'i 's-sağir, Mısır 1356/1937, I, 209. 93 Sem'lini, Kavatı 'u '/-edi/le, II, 323.
248 Dr. M. Rahmi TELKENAROGLU
"Dört mezhep, Zô.hirller vs. mezheplerin usuleüZeri ve fokahadan büyük çoğunluğun görüşü zannf-fer'f konularda müctehidlerden birinin isabet ettiğidir. Bu aynı zamanda bir çok Mu'tezile ve Eş'arf kelamcısznzn da görüşüdür."94
''Ali ml erin cumhuru Allah'ın her bir olayda ictihaddan önce belirli bir hükmünün olduğu kanaatindedir. Kim ona tesadüf ederse musfbtir, kim de bularnazsa hata etmiştir. Musfb teld:ir ve iki sevabı vardır, bunun dışmdaidier muhtldir ve bir sevabı vardır."9s
Muhattze-Musavvibe tartışmasının taraflan haldan da filah usıllü eserlerinde geçen bu çelişkili ifadeler ve zil<ri geçen cumhur iddialanndan hangisinin doğru olduğuna ışık tutmal< için meşhur dört mezhep imamının konumuz haldandald görüşlerini ilk elden, yani kendi eser ve sözleriyle mezheplerine tabi usUl cü ve :fuldhlerin ifadelerinden tahl<il< etmemiz gerel<ecel<tir.
A. Ebu Hanife'nin (v.ıso/767) Konuyla İlgili Görüşü
Doğrunun teldiği/çolduğu tartışmasında görüşlerini tespit etmenin en zor olduğu ldşi Ebu Hanife' dir. Daha önce zikredildiği gibi onun haldanda pek çok çelişiali ifade bulunmalda birlikte usıllcüler arasında Ebu Hanife'nin Musavvibe'den olduğunu kesinliğe yalan bir dille öne sürenler de vardır.96
Ancak Hanefi mezhebine müntesip, muteber usıllcülerin ve ilk dönem fukaha.nın beyaniarına başvurulduğunda onun müctehidin hata yapabileceği ve isabetli ictihadi çözümlemenin sadece bir tane olduğu görüşüne destek verdiği görülecektir.
Faslı araştırmacı Ahmed er-Raysi:ıni, Ebu Hanife'nin Muhattıe'den olduğuna şu delilleri getirmektedir:
ı. Serahsi (v.483/109o) ve Pezdevi (v.482/ıo89) gibi Hanefi usıllcüleriıı önde gelenleri ve bu bilimin öncüleri mezheplerine Muhattıe görüşünü izafe etmektedirler. Serahsi ve Pezdevi'nin bu konudili sözleri su götürmez bir açıldılda ictihadi görüşler içinde doğrunun tek olduğuna vurgu yapmalctadırlar. Adı geçen usıllcüleriıı kendi mezhe-pJerinin görüşünü mezhep imamları olan Ebu Hanife'nin görüşüne muhalif şekilde bina ettiideri düşünülemez. Bu konuda diğer Hanefi usıllcüler de zilcredilebilir. Örneğin müteahhir Hanefi usıllcü İbn Abdişşekftr (v.1119/ı707), dört imamdan bu konudanaldedilen farldı görüşlerin doğru olanının haldan tek olduğunu savunan Muhattıe görüşü olduğunu kaydetıniştir.97
.., Ahmed er-Raysfini, Nazariyyetii i-tala·ib vei-tağlib ve tatbiktitiiluifi'l- 'uHimi'l-İslamiyye, Miknas ts. (Matba'atü Mus'ab), s.200. 95 Zuhayli, "el-İctilıtidfi'ş-şeri'aıi'l-İsltimiyye", s.200. 96 Basri, el-.Mu'temed, IT, 370; Şiriizi, el-Liima'; s.260; a.ınlf., et-Tebsıra, s.498; İbn CÜZey, Talcribu'l-vusfil ilti 'i/mi'l-usfil, Beyrut 1424/2003, s.l97. Aynca bk. Alu İbn Teyıniyye, el-Müsevvede, s.502. 97 İbnAbdişşekı1r, Miisel!emü's-siibfit, II, 381.
Muhattıe-Musawibe (i etihadi Çözümlemelerde Doğrunun Tek Olup Olmadığı) Tartışmasında Meşhur Dört Mezhep imamı Hangi Görüşü Benimsedi? 249
2. İbnu'l-Hümam (v.86ı/14s6) gibi muhalddk bir Hanefi usUleünün ve onun şarihi olan İbn Emiri'l-Hac'cın (v.879/ı474) sözleri Ebu Hanife'nin bu konudald görüşlerini ortaya koymal<1:adır: "Hak/anda ictihad mümkün olan bir meselede Allah katında muayyen bir hüküm vardır ki, Allah bu hükmü aramayı vacib !almıştır. Kim ona isabet ederse muslbtir, !dm de isabet edemezse muhtldir. Dört İmam ın bu konuda/d görüşü böyledir."98
3· Tasvib görüşünü Ebu Hanife'ye nispet edenler onun "Bütün müctehidler musibtir, Allah katınciald doğru ise tel<1:ir:' sözünü yanlış anlamışlardır.99
Yusuf b. Halid es-Semti (v.ı89/8o4), Ebu Hanife'nin sahabilere ait olan ild farldı görüş halcianda "İldsinden birisi hatadır, fakat günahı düşmüştür." dediğini naldeder.100
Hatib el-Bağdadi (v.462/ıo69) Ebu Hanife'nin şu ifadesini naldetmelctedir: "Bu sözümüz bizim görüşümüzdür. Bu güç yetirebildiğimizin en iyisidir. Kim bundan daha güzelini getirirse o doğruya bizden daha ya/andır. "loı
İbn Abdilber'in (v.463/ı070) verdiği bilgiye göre, Muhammed b. Hasen eş-Şeybam, Ebu Yusuf, İsa b. Eban, Muhammed b. Şuca' el-Belhl ve daha sonra gelen alimlerden Ebu Said el-Berze'i, Yahya b. Said el-Cürcam, Ebu'I-Hasen el-Kerhl, Ebu Bekr el-Buhar! gibi Hanefi faldhleri "Ebu Hanife'nin meşhur olan görüşü 'Allah katında doğrunun tek olduğu' görüşüdür" kanaatine sahiptir. 102
Cüveyni (v.478/ıo8s), Ebu Hanife'den gelen sahih rivayete göre onun şöyle dediğini naldeder: "Bütün müctehidler ictihadlarında musfbtir, fakat birisi halcia bulmuştur, diğerleri yanılınıştır :'103
Şevkani (v.uso/1834), Ebu Hanife'den gelen ild farldı nalcilden tahtıenin racih olduğunu söylemel<1:edir.104
Ayrıca Hanefi mezhebine ait birçok fetva ve ictihaddan mezhep içinde genel kabul gören eğilimin Muhattıe olduğu yorumu çıkarsanmaktadır. Örneğin mezhep kitaplarında "Cemaatle namaz kılan kişiler kıblenin yönü hakkında farldı görüşZere sahip olsa, imam ın yanlış yöne döndüğü kanaatine sahip olan kişinin namazı fô.sid olur" fetvası yer almaktadır.10s Ebu Hanife'nin, benimsemediği bazı ictihadlar için "zulm"
98 İbnu'l-Hümiim, et-Talırir, III, 389 99 Raysı1ni, NazGiiyyetü ~-ta!..-rib ve ~-tağlib, s.206-207. 100 İbnAbdilber, Cami'u beyani'I-ilm vefadlihi, Riyad 1414/1994, I, 164. 101 Hatib el-Bağdiidi, Tarihu Bağdad, Beyrut ts. (Diiru'l-kütübi'l-'ilmiyye), XIII, 352. 102 İbn Abdilber, a.e., I, 147. 103 Cüveyni, Kitabu '1-icti/ıiid, s.30. · lo.ı Şevkiini, İrşadu '1-fuhı/1, s.436. 105 Pezdevi, ei-Usı/1 (Keşfiı '!-esrar ile birlikte), Beyrut 1414/1994, N, 45; İbn Melek, Şerlıu'I-Menar, s.289.
250 Dr. M. Rahmi TELKENAROGLU
kelimesini kullanması da onun Muhattıe'den olduğuna gerekçe olarak gösterilmektedir. 106
Yeri gelmişken Ebu Hanife'nin "Her müctehid musibtir, Allah katında doğru ise tektir." sözü ile neyi kastettiğine dair kısa bir bilgi verrnek gerekmektedir.
Ebu Hanife'nin "Her müctehid musfbtir, Allah katmda doğru ise tektir:'•o7 şeklindeki meşhur sözünü Yusuf b. HaJ.id es-Semti'ye (v.ı89/8o4)·hitaben söylediği rivayet edilmektedir.'08
Hanefi usllicüler tarafindan bu sözün açıklaması şu şekilde yapılmıştır:
"Her müctehid musfbtir." yani müctehid doğru hükme isabet etmek için olanca gayretini sarf ederek sevap kazanır. "Allah katmda doğru ise tektir:· yani doğru/hak Allah katında tek olup müctehid tek olan bu hükme isabet edebilir ya da yanılabilir .. .'0 9 Kısaca "Her müctehid musfbtir, Allah katznda doğru ise tektir." cümlesi ''Allah katındaki doğruda rnuhô olan müctehid gerçekleştirdiği ictihad eyleminde musibtir:' şeldinde anlaşılmalıdır. na
B. İmam Şafii'nin (v.2o4/8ı9) Konuyla İlgili Görüşü
Şafıl'nin "tasvfbu'l-müctehidfn" meselesindeki değerlendirmeleri diğer bütün aJ.imlerin bu konudald görüşlerinden daha dild<atli incelenmelidir. Hatta Ahmed er-RaysUni'ye göre Dört İmam' dan diğer üçünün görüşleri bile ild sebepten dolayı bu kadar önem arz etmez:
ı. imi;lm Şafii'nin usuleillerin önde geleni ve usul aJ.imlerirtin en büyüğü olması,
2. Konuyla doğrudan ilgili, tafsilatlı ve kesin ifadeler içeren beyanatının bulunrnası.ııı
Şafıl'nin Muhattıe-Musavvibe tartışmasında nasıl bir tavır sergilediği ve hangi görüşü tercih ettiği hal<kında üç farklı rivayet topluluğu vardır=:
a. İki görüşü de nakleden çelişkili rivayetler. Rafıl'nin rivayeti bunun örneğidir. Bunlardan hangisinin daha doğru olçluğtrhal<kında değişik fikir-ler öne sürülrnüştür. "
106 Pezdevi, a.e., IV, 43-44. 107 ".ı...ıJ ..lı ı= J.>-ıJ ..,..,..... .J.# js' « Ebu Hanife>ye ait bu sözi1n kaynağı için b k. Debüsi, Takvim u '1-edi/le, s.407; Abdulaziz el-Buhiiri, Keşfu'l-esrar, rv, 34; İbnu'l-Hüımlm, et-Tahrir, III, 391; İbn Abdişşek.fu, Müsellemü'ssübiit, Il, 381. 108 Debüsi, a.e., s.407; Zerkeşi, ei-Bahnı '1-muhit, IV, 536. 109 İbnAbdişşek.fu, Müsellemu's-sübiit, II, 381. ııo Debüsi, a.e., s.407. 111 Raysı1ni, Nazariyyetü ~-takrib ve ~-tağlib; s.208; Alviin, ei-İctilıad ve dav6bituhii inde '1-İm6mi 'ş-Ş6tıbi, s.193. 112 Zerkeşi, ei-Bahnı '1-muhit, IV, 536-537.
Muhattıe-Musawibe (i etihadi Çözümlemelerde Doğrunun Tek Olup Olmadığı) Tartışmasında Meşhur Dört Mezhep imam ı Hangi Görüşü Benimsedi? ısı
b. Muhattıe'den olduğunil nakleden rivayetler. Ebu Ali et-Taber1, Ebu't-Tayyib et-Taber1, Ebu İshak el-Mervezi, Ebu İshak el-İsferay!ni, Ebu İshak er-Razi gibi alimler, Şafii'nin Muhattıe'den olduğunu söylemişlerdir.
c. "illet'' kıyası ile "şebeh" kıyasznı birbirinden ayıran rivayet. Bunu Elkiya el-Herrasi olarak tanınan Ebu'I-Hasen et-Taber1 (v.so4/ıııo) nakletmiştir. "illet" kıyasından kastedilen şey, maklsun aleyh olan aslın tek olduğu kıyas türü, "şebeh" illeti ise aslın birden fazla olduğu kıyas türüdür. Elkiya, Şafii'nin illet kıyasında doğrunun tek olduğu, şebeh kıyasında ise birden fazla olabileceği şeldindeki görüşünü naldetse de Zerkeşi (V.794/1391) bu rivayetin Şafii'nin öğrencileri arasında bilinmediğini kaydetmektedir. ıı3
MezkCır rivayetlerden hangisinin doğru olduğunu tespit için konuyla ilgili Şam'nin kendi ifadeleri ve onun mezhebine mensup usUleillerin ifadelerine müracaat etmek gerekmektedir.
Bu bağlamda Cüveyni'nin (v.478/ıo8s) İmam Şafii'den gelen bu konuyla ilgili kendisine ait bir metnin olmadığını iddia etmesil14 isabetli görünmemektedir.
Örneğin Şafii ictihadda yanılınayla ilgili olarak; "Savab ve hata kelimelerinin manası nedir?" sorusuna deriz ki: "Bu durum istikbal-i kıbleye"5 benzer; tam olarak onu gören isabet etmiş olur, onu göremeyen ise ister yakın isterse uzak olsun onu araştzrzr. Dolayısıyla kimileri isabet, kimileri ise hata eder."116, "Biz biliyoruz ki kıble tayininde farkiz yönleri tespit eden iki kişi Kabe'yi bulmak amacıyla yaptıkları fetihadları ile musfb olsalar da Kabe'nin kendisine isabet etmiş olamazlar, 'İctihadda ikisi de musibtir.' denemez. Şahitlik ve diğer konularda anlattıklarımız da
113 Zerkeşi, a.e., IV, 538. 114 Cüveyni, Kitabu '1-İctihad, s.29. 115 Kılıle örneği, tartışmanın anlaşılınası için usillcüler tarafından en sık kullanılan örnektir. Şehirden uzak ve Kılıle'nin bilinmedİğİ bir mekanda namaz kılmak isteyen kişilerden her birisi Kılıle'nin yönünü tayin için elinden geldiği ölçüde, yıldız gibi doğal göstergelere bakarak araştırma yapar ve herkes doğruluğıına inandığı yöne doğru namaz kılar. Muhattıe, kıble tayini için yapılan bu araştırmada belirli bir nesnenin (K.abe'nin) varlığı, bir yöne doğru namaz kılan kişinin başka tarafa yönelen kişilere uymasının caiz olmadığı ve doğru yön olduğıına inandığı tarafa doğru namaz kılınasının gerekliliğinden hareketle kendi görüşünü izah etmeye çalışmaktadır. Musavvibe ise bu örneği kullarurken, kıble yönünü arayan herkesin araştırma sonucu vardığı karara göre hareket etmesi gerektiği, ictihadıyla farklı yönler tespit eden kişiler için tespit ettikleri bu yönlerin onlar için kıble hükınünde olup farklı yönlere doğru da namaz kılsalar herkesin namazının salıili olduğıından hareket etmektedir. Kı b le meselesinin tartışmayla bağlantısının zayıf olup bazı yönlerden benzerliğinin olmadığı da dile getirilıniştir. Örneğin Kılıle'ye yönelmekle asıl kastedilen Kabe'nin kendisi değildir. İctihadi çözünılemelerde doğrunun tek olup olmadığı tartışmasında ise Muhattıe'ye göre müctehidin aradığı şey muayyen bir nas ya da hükümdür. Gazzali, el-Menhul, s.569. K.ıble örneğini kııllanan usı1lcüler için bk. Şafii, er-Risale, s.23, 34, 489, 497, 501; Debıisi, Takvimu'l-edille; s.408; Baci, İhkiimu'l-fosUI, s.624; İbn Kudiime, Ravdatü'n-ntizır, s.416; Karafi, Neftiisu '/-usUl, IX, 4060; Teftaziini, et-Telvih, IT, 118; Molla Hüsrev, Miriitü '/-usul, II, 465. 116 Şafii, a.e., s.497.
252 Dr. M. Rahmi TELKENAROGLU
böyledir."117 demekte, "Müctehidlerin ictihad ettiği bir konuda Allah katznda halelem durumu nasıldır?" sorusuna "Bize göre bu ictihadf sonuçlardan hepsinin değil sadece birinin hak olduğu bir gerçektir. Zira Allah'ın ilmi, ahkamı ve herkes halelemdaki bilgisi eşittir. Çünkü sırlar ve aşildir şeyler onun yanmdafarklılık göstermez."ııB cevabını vermektedir. Ayrıca "elÜmm"de söylediği şu ifadeler onun konu haldcındald görüşlerini yansıtmaktadır: "Müctehidlerin ictihad ettiği bir konuda halelem Allah katmda ki durumu nedir? diye birisi sorsa, ona şöyle cevap verilir: "Böyle bir konüda Allah katmda sadece birisinin hak olmasından başkası caiz değildir. Yine de Allah daha iyisini bilir. Zira Allah'ın yanmda gizli ve açık şeylerin eşit olması sebebiyle O'nun ilmi ve ahkamı tektir ve her şey halclczndald ilmi aynı düzeydedir. 'İctihad ehliyetini haiz olan ve kitap-sünnete kıyasta bulunarak ictihad eden kişiler ihtifaf ederler mi, onlar için ihtilaf mümkün müdür?' ya da onlar için 'ihtilaf etseler de hepsi musfbtir, hepsi muhtfdir veya bir kısmı musfb bir kısmı muhtldir' denilebilir mi? diye sorulsa cevaben şöyle denilir: İhtilaf ettikleri ve muhtemel bir görüşe ka il oldukları bir durumda eğer ictihad ehliyetini haiz ise bu müctehidlerden hiç birisi için 'mutlak olarak hata etti' denilmesi uygun değildir. Bilaids bu müctehidlerden her birisi için şöyle denilebilir: Hepsi kendilerine yüklenen görevi yerine getirdiler ve bu noktada musfbtirler; hiç kimsenin muttali olamayacağı ğaybı bilme ile mükelleftutulmadılar. "Bu konuyu örneklendir!" denilirse şöyle deriz : Gaybf bilgiye ulaşma konusunda Mescid-i Haram'dan ve namazda ona yönelmekten daha güzel örnek olamaz. İki adam iki farklı yöntemle yıldızlara, rüzgara, güneş ve aya bakarak ictihad etseler, birisi bir yöne ötekisi de arkadaşının müteveccih olduğu yönden başka bir yöne doğru kıble tespitinde bulunsalar bu durumda bu iki kişiden her birisi tespit ettiği yöne doğru namaz kılar, leendi tespit ettiği yönden farldı bir yön ise arkadaşının ictihadma tabi olmaz. Bu iki kişiden hiçbirisi Beytullah'zn bizzat kendisine isabetle de mükellef değildir, çünkü onu görmemektedirler ve kıbleyi bulmaya yarayan delillerle lcıbleyi bulup ona yönelme konusunda üzerlerine düşeni yaptılar.' Birisi bu noktada şöyle bir soru s orsa: 'O zaman hata kelimesi onlardan birisi için Tcul(anzlması gereldr?!' Cevahen şöyle deriz: Sorumlu oldukları görevi yerine getirme noktasında 'hatalıdırlar' denilemez fakat Beytullah'ın bizzat leendisine isabet noktasında denilebilir. Çünkü Kabe iki farklı yönde bulunamaz. 'Peki o zaman hata ile emre itaat etmiş olur (Hata ile itaat nasıl beraber bulunur?)' diye sorulursa, ona cevaben de şöyle de riz: Mükellef olduğu ictihadzn şartlarını yerine getirdiği için doğruya isabet ederek emre itaat eden müctehid gibi olur. Böylece bu hata ile günah kazanmamış olur, zira gözden ırak olan
117 Şafii, a.e., s.498. 118 İbnAbdilber, Cami'ıı beydni'l-ilm vefadlilıf, ll, 85.
-:r-I
1 1
1
1
1
1
1
1
1
1
1 ı
Muhattıe-Musawibe (ictihadi Çözümlemelerde Doğrunun Tek Olup Olmadığı)· Tartışmasında Meşhur Dört Mezhep imam ı Hangi Görüşü Benimsedi? 253
bir şeyin bizzat kendisine isabetle mükellef tutulmadz; isabetle mükellef tutulmayznca bu şeyin bizzat kendisine isabet etmemesi durumunda, hata da üzerine lazım gelmez." u9
Diğer taraftan usulcülerin imam Şafii'nin tartışma çerçevesinde sa. hip olduğu görüşler ve musibin tek olduğu (tahtıe) fikrini savunduğu ile ilgili birçok ifadeleri bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şöyledir:
Müzeni (v.246/877) "Mô.lik ve Leys b. Sa'd'zn görüşü 'Hakkzn ictihadi görüşlerin birinde' olduğudur. Şô.fii mezhebinde eser telif etmiş müteahhirun-mütekaddimun fakihlerin hepsi bu görüştedir. Ebu Bekr b. Mücahid, Ebu Belcr b. Furek, Ebu İshô.k el-İsferô.yini gibi Eşari alimler de bu görüştedir" demektedir.120
Ebu İshak el-Mervezi (v.34o/gsı), "Şô.fii'nin kadim ve cedid görüşü hakkın tek olduğudur ve bunun dışmda bir görüşü olamaz ... Şafii'nin, hepsinin musib olduğu görüşünde olduğunu söyleyenler onun mezhebinden habersiz müteahhirundan bazı kimselerdir .. Şafii'nin bununla ('Hepsi musibtir' sözüyle) kastettiği müctehidin günahının olmadığıdır."uı demektedir.
EbuAli et-Taberi (v.3so/g6ı), Şam'ye Muhattıe dışında bir görüşün isnadını reddetmektedir.122
Ünlü Şafii usulcü Şirazi (v.476/ıo83) "Şô.fii'nin bunun (Muhattze) dışmda bir görüşü yoktur :'u3 demekte ve ictihadi meselelerde doğrunun tek olduğu görüşünü benimsediğini kesin bir dille kaydetmektedir: "Bu görüş Şafii'nin hem eski (kadim) hem yeni ( cedid) görüşüne ait metinlerde geçen ibarelerdeki görüşüdür, bunun dışında ona ait bir görüş de yoktur.", "Onun öğrencilerinden bu konuda/d görüşü hakkında ihtilafa düşeni bilmiyorum. Şô.fii mezhebinden habersiz müteahhirCından bir grup, bütün müctehidlerin musib olduğu şeklinde/d görüşü İmam Şô.fil'ye nisbet etmişlerdir. Bunu İmam
119 Şafi'i, el-Ümm, Beyrut 1410/1990, VII, 317-318. iJ'j: l.ı..IJ 'i! .us' .liı1 .I.:.O.o,j~l iJ_I.,iJi ~1 Jw..'iıiJ U.I.:.O.o,i j~'i: jJ ~1iıı=.o,i~l4 iJJ~I.o,i.lp.l l.o ..::..;!) : Jıll J\l iJ\i
iJ ,.i,l;ı; .}> 4:... Ji yi:S" ,};- .ı-+) ~ iJi <ll .:r' : JJ iJ\i •i)-' o jW J'- .ı..IJ j5:ı .ı..Js. iJiJ 0.1.:.0 l,l~IJ Jl.,-ll •1)'-''i .ı..IJ ..,.ıS:,.ıJ .);:-J f .liıı ~ ..ı.; iJIS" iJ! ı#ı iJ! ~ .ı..ıJ ,p. i~ 'i : JJ ~ ~ ~J ı}U-~ Jl iJ p Ji # iJ ~ ı_p:.ı iJ! : ~ Jı.iui ~ ...l'J\.:,ö.'iı ('+'-!J .... ı ~~r .ş.uı..,..,.ıı ~ ....us:ırJ ..f.} ._,ı.,.ıJ ..;.ıs- ı..,ı tlloi .ı.i, ~ .... ıJ .!.ll Jı<ı.:fJJ lilJ.., u....ı, ..ı Jl<ıiJI ~~.,.>.ı....,...;) •l.p.'il ..,...._!JIJ ı::.~)IJ ry.d4 iJtl~ .:ı:,Aı)ol~ iJ"k; .ıp.11;\i <llı.,.<:...IJ rl)-1 .ı.;...ll,;r ..,_,.ıı .:r' ~ J>i JU.. 'i: JJ ı.;,.ı. l.i.> .:r' .,\ J.W: Jıll Jll iJ\i ol>i 1;! .,...\..# (;;f! 'i) ıSJ- <!-,:>-~ iJi l..p .ı..IJ JS' ,};- iJ\5" .,...\..# .si; <!-,:>- Lr ;ij .f"-" :u,<ll t}.ı..i .si;J <:.o U..l;:..o :u,<ll t}.ı..i .si) _,.JiliJ
.ı,l! ..,._,:ll .:J" .J.lS' l.o ıS>i .ı.iJ OIJ- 'i .;'j ..:.,ll i-')? yi)"" l..p .ı..IJ ....us:ı rJ .ı,l! o>tp.l.,...\..# ıS>i l.o ~ J! o>l.p.l.,...\..# ıS>i l.o ~ J! o>l.p.l J!.o l.i.>: JJ lbJ.4\a,l:.o iJ\i ~ ~ iJ_I., 'i ..:.,ll iJ'j ~..:.,ll~ il..;. ı..iJ ~..;.ıs' ı..,i ı..i: JJ lbJ.I\'""'1 t}.ı..i r},i: JJ iJ\1 ~ Jı'i.ı.l4
..,.ıJ-" ~~r "u....~ ~r .o.ıı)"" ....us:ır ı;~~<;$ .:ı;,oıı..,..,.ıı..,.ıJ-" ....us:ır ;ı lbJ.4 r' ~J •l.p.'il"" ..;.ıs- tl..,.ı_,...,ı41a,!:.o iJ.f.<.ı.:.~
12o Şirılzi, Şerhu'l-lüma ', Il, 1048. 121 Zerkeşi, el-Balıni'l-mulıit, IV, 528-529. 122 Alu İbn Teyıniyye, el-Müsevvede, s.497. 123 Şirılzi, el-Lüma ', s.259.
254 Dr. M. Rahmi TELKENAROGLU
Şafii'nin mezhebini ve kullandığı lafiziarın manasznz bilen herkesin delil olmayacağını bildiği lafızlarla ispatlamaya çalıştılar; Halbuki İmam'ın Musavvibe'ye delil gösterilen ifadeleri, öncesi ve sonraszyla beraber okunduğunda doğrunun tek olduğu; diğerlerinin ise hataiz olduğu şeklindeki (Muhattze) görüşünden başkası çıkmaz. "124
Ebu İshak el-İsferayini, Ebu İshak et-Taberıus, Cüveyniu6, Neveviu7, Beydavıus ve İbn Hacer'inug İmam Şafii'nin görüşü hakkındaki düşUnceleri böyledir.
Büyük Şafii!lslılcü Sem'am (v.sıo/ııı6) "Şafii mezhebinin zahir görüşü müctehidlerin birisinin muslb olup diğerlerinin hatalı oluşudur.'''30, "Kim Şô..fzl mezhebinin görüşü olarak bunun dışmda bir şey naklederse yanzlzr ve keyfi konuşmuş olur."'3' demekte iken bir başka Şafii uslılcü Muhammed 'Isam el-Haseni "Ashô.bzmzzzn sahfh görüşü hak birindedir, diğerleri batıldzr'3', hata eden müctehidden günah kaldzrzlmzştzr, şeklindeki birinci görüştür. "'33 demektedir.
Şafıi olmayan ldmi usulcüler de İmam Şafii'ye aynı görüşü atfetmişlerdir. Mesela Baci (v.494/ııoo) "Şafil'nin ashô.bzndan hangisiyle karşzlaştzysam 'Doğru tektir.' demekteydi, onun (Şafii) meşhur görüşü de budur."'34
derken İbn Teymiyye (v.728/ı327) "Tasvlbu'l-müctehidln (bütün müctehidlerin muslb olduğu görüşü) Şafii mezhebi görüşü değildir.'~35 tespitinde bulunur. İbn Abdilber'in (v.463/ı070) rivayetine göre de ictihadın caiz olduğu konularda müctehidler ihtilafa düşerlerse, Allah katında yalnızca birisinin doğru olduğu şeldindeld görüş İmam Şafii'nin öğrencilerinin çoğunluğuna ait görüştür.'36
12• Şiril.zi, Şerlıu'l-liima', II, 1046-1047. 125 Şiriizi, a.e., II, 1047. 126 Cüveyni, Kitiibu '1-ictilıiid, s.29, 30. 127 Nevevi, Şerlıu Salıilıi Miislim, XII, 14. Şafii'nin öğrencilerinin konuyla ilgili görüşleri hakkında yapılan değerlendirmeler için bk. Zerkeşi, e/-Balını '1-mulıit, IV, 530-531. 128 Beydiivi, el-Minlıiic, m, 257. 119 İbn Hacer, Fetlıu '1-biiri, XIII, 320. 130 Sem'iini, Kaviitı 'u '/-edi/le, II, 309. uı Sem'iini, a.e., II, 310. 132 Batıl: Hak kelimesinin karşıtı olan batı! kelimesi gerçeğe uymayan inanç, hüküm ve düşünceleri ifade eden terimdir. Olguner, Fahreddin, "Batıf', DİA, V, 147. Bu terirn İslami Iiteratürde yanlış, asılsız ve ilahi kaynaklı olmayan din ve mezhepler için kullanıldığı gibi farklı mezhepleri benimseyen hak din mensuplarınca çeşitli grupları kötülemek maksadıyla da sık sık başvurulan bir terirn olmuştur. Ancak fukahii ve usfilcüler hatalı olan ictihiidi görüş için bu terimi kullandıkları zaman "hukUki bir olay/işlem hakkında yapılan ictihadın Allah katındaki olaya/işleme dair karar ile uyumlu olmaması ve hük.mün gerçeğe, düşüncenin de kendi reel konusuna aykın bulunması" anlamını kastetınektedir. 133 Haseni, Be!ıcetii'l-vusiil, s.379. 134 Biici, İlıklimu '1-fusül, s.623. 135 İbn Teyrniyye, Der 'u 1-tetimz, I, 290. 136 İbnAbdilber, Ciimi'u beyiini'l~ilm vefadlilıi, I, 147.
Muhattıe-Musawibe (i etihadi Çözümlemelerde Doğrunun Tek Olup Olmadığı) Tartışmasında Meşhur Dört Mezhep imamı Hangi Görüşü Benimsedi? 255
C. Malik b. Enes'in (v.179f795) Konuyla İlgili Görüşü
Ebu Bekr İbnu'l-'Arabi (v.543/ıı48) İmam Malik'in bütün müctehicllerin musib olduğu görüşünü benimsediğini söylemesine'37 rağmen aksini-gösteren deliller onun "Hata Eden Müctehidi Mazur Gören Muhattıe"
. fikrini desteklediğini doğrulamaktadır.
Ebu Bekr İbnu'l.:'Arabi, İmam Malik'in Musawibe görüşünde olduğuna şu delili getirmektedir: "Abbas! Hafifesi Mehdf.'38, Mô.lik b. Enes'ten mezhebini bir kitapta toplamasını ister, böylece hükümranlığı altmda yaşayan halka bu kitabın içeriğiyle amel etmeyi emredeceğini bildirir. İmam Mô.lik ise ona şöyle cevap verir: 'Rasulullah'zn ashô.bı değişik ülkelere yayılmıştır ve her ülke ahaZisi kendisine ulaşan rivayetleri bu sahô.bflerden almıştır. İnsanları kendi hallerine bırak! İnsanlar farklı görüşte olabilirler, farklı hadisler işitmiş, onlara farklı rivayetler ulaşmış olabilir. Her bir kavim kendisine ulaşan hadis doğrultusunda amel etmektedir. '139 Eğer Mô.lik bütün müctehidlerin musfb olduğuna inanmasaydı, diğer ülkelerde yaşayan ô.limlerin görüşlerini böyle söyleyerek ikrar etmezdi." '4°
Ancak gerek İmam Malik'in kendi ifadeleri gerekse öğrencileri ve Maliki usuleiliere ait beyanlar kendisi Musavvibe'den olan İbnu'l-'Arabl'nin yukarıdaki yorumunu nakzetmektedir. ·
Maliki muhaddisve fakili İbn 'Abdilber (v.463/ıo7o) İmam Malik'in konu hakkındald görüşü sadedinde şunları kaydetmektedir:
"Eşheb (b. Abdilazfz) 'Mô.lik'i şöyle derken işittim: Hak yalnız birindedir, birbirine muhalif ild görüş birlikte doğru olamaz, hak ve doğru sadece birindedir.' demiştir. "41 "Mô.lik b. Enes'e Rasulullah'zn ashô.bının ihtilafi'42 haklanda sorulunca 'Hatalı olanı da doğru olanı da vardır, içinden doğru olanını araştır! 'dedi:' '43
137 Baci, a.y. Aynca b k. Alviin, el-İctilıiid ve daviibitulıü inde '1-İmiimi 'ş-Şiitıbi, s. 192. 138 Malik b. Enes'e aynı teklifin Ebu Ca'fer, Hiirüıı Reşid, Me'mfın ve Mehdi tarafından yapıldığına dair değişik rivayetler bulunmaktadır. Memun'un İmam Malik'e böyle bir şey teklif etmesi irnkiin haricindedir, çünkü Memun'un bilafeti Malik'in vefatından sonradır. Diğer üç halifenin değişik zamanlarda İmam Malik' e aynı teklifi yapmış olması muhtemeldir. Avvil.me, Muhammed, Edebü'l-ilıtiliiffi mesiiili'l-'ilm ve'd-din, Ammiin 1418/1997, s.39. 139 Ebu Nuaym el-Isbahil.ni, Hılyetii'l-evliyii ve tabakiitii'l-asfiyii, Beyrut 1405/1984, VI, 332; Kil.tib Çelebi, Keşfu'z-zımfm 'an esiimi'l-kiitiibi ve'lfiinıln, İstanbul1362/1943, II, 1908; Veliyyullah ed-Dehlevi, el-İnsiiffi sebebi beyiini'l-ilıtiliif, Beyrut 141411993, s.38. ı4o Bil.ci, İlıkiimu '1-jiısül, s.622-623. 141 İbnAbdilber, Ciimi'u beyiini'l-ilm vefadlilıi, I, 177. 142 Tasvibu'l-müctehidin hakkında ileri sürülen görüşler bazen, "Aslıiib-ı kiriimm aralannda vuku bulan ihtilaflar arasmda doğnmım tek olup olmadığı" tartışması üzerinden belirtilmiştir. Örneğin bk. Alu İbn Teymiyye, el-Mıisevvede, s.500. 143 İbnAbdilber, Ciimi'u beyiini'l-ilm vefadlilıi, I, 161.
256 Dr. M. Rahmi TELKENAROGLU
Aynı eserde İbn Abdilber şöyle demektedir: "Malik'in konuyla ilgili görüşüne dair yazılı bir metne rastlamadım. Ancak şu var Id; İbn Vehb (v.197/8ıJ) "Kitabu'l-ilm"de şöyle demektedir: 'Malik'i kişinin saadeti doğruya ve hayra muvaffak olmasıdır, şekaveti ise hata üzere devam etmesidir' derken işittim. 144 Ubeydullah b. Ömer b. Ahmed'in dediğine göre; "Basralı ve Mısırlı fakihlerin hepsi, İmam Mcllik'in, 'Müctehidler ictihadzn caiz olduğu konularda ihtilafa düşerlerse müctehidlerin görüşlerinden Allah katında yalnızca birisinin doğru olduğu' şeklindeki görüşünü nakletmişlerdir:'145
Diğer taraftan Malik b. Enes "Rasulullah'zn ashclbının ihtilafında genişlik olamaz; hak ancak birindedir." demiştir. Bunun üzerine ona" 'Öyleyse bütün müctehidler musibtir' diyenler kimlerdir?" şeklinde bir soru sorulunca "Bunun anlamı iki zıt görüşün aynı anda doğru olması değildir." diye karşılık verdi. 46
İmam Malik'in kendisine ait olan şu sözü de Muhattıe görüşünü benimsediğini göstermektedir: "Ben ancak bir insanım; hata da ederim doğru da ... Görüşüm ne zaman Kitap ve Sünnet'e uyum gösterirse onu alın, ne zaman da aykırı olursa onu terk edin."'47
Malild usfılcü ve fakili Bad (v.494/ııoo) "Malik'in öğrencilerinin cumhuru, doğrunun tek hükümde olduğu kanaatindedir:' demektedir.48
Ayrıca Hanbeli mezhebi usUl kitaplarından "el-Müsevvede"de "İmam Malik'ten hata eden müctehidle ilgili nakledilen lfadelerin bir kısmı o kadar -açıktır Id, neredeyse hata eden müctehidin günahkar olacağı kanaatine sahip olduğu hissini vermektedir :'149 cümleleri yer almaktadır.
Ubeydullah b. Ömer "Mô.likilerin meşhur alimleri ve Kadi İsmafl b. İshak gibi Bağdatlı olanlarının arasmda bu konuda bir ihtilaf bilmiyorum. Hepsi Malik'in görüşünün, yorumun meşru olduğu hukuki olaylarda müctehidlerin fetihadla ulaştığı görüşlerden, Allah katmda birinin doğru olduğu şeklinde olduğunu nakletmektedir." demektedir. ıso
D. Ahmed b. Hanbel'in (v.241/8ss) Konuyla İlgili Görüşü -~
Ahm~d b. Hanbel ve mezhebinin görüşü, fikhl görüşler içinde "Hak Allah katmda birindedir. Bu noktada kişiye düşen ictihad etmesidir. Muhalifine de 'sen hatalıszn' diyemez. Rasulullah'zn ashabı bir konuda ihtilaf edip
144 İbn Abdilber, a. e., I, 146. 145 İbnAbdilber, a.e., I, 147. 146 Şatıbi, el-Muviifakôt, IV, 69-70. " 7 İbn Abdilber, a.e_, II, 70. ' 48 Baci, İlıkamu '1-fusfil, s.622. 149 Alu İbn Teymiyye, el-Müsevvede, s.497. 150 İbnAbdilber, Cdmi'u beyani'T-ilm vefadlihf, Il, 73. Malik b. Enes'in Mubattıe görüşünü destekleyen sözleri için aynca bk. Hatib el-Bağdadi, el-Fakf/ı ve '1-nıütefakki/ı, Il, 115.
Muhattıe-Musawibe (ictihadi Çözümlemelerde Doğrunun Tek Olup Olmadığı) Tartışmasında Meşhur Dört Mezhep imam ı Hangi Görüşü Benimsedi? 257
farklı görüşleri benimserneleri halinde doğru olanı aralarznda birisindedir."'5l Bekr b. Muhammed'in babasından yaptığı nalde göre Ahmed b. Hanbel bu düşüneeye ima ederek şöyle demiştir: "Hak Allah katında birdir, ldşinin bunu bulmak için ictihad etmesi gerekir."'52
Hanbeli usUlcü İbnu'n-Neccar (v.972/ıs64) "Zannz meselede, Allah katındaki doğru teletir ve onun hakkında delil vardır. Müctehidin de ona ulaştığzna kanaat getirene kadar onu araması gerekir. Kim onu bulursa muszb, kim de bularnazsa muhtfdir, lô.kin sevap kazanır. Ahmed ve arkadaşlarının çoğu böyle düşünmektedir :''53 demektedir.
Ahmed b. Hanbel, şer'i bir meselede muarızı olmayan salıilı bir hadis varsa, zayıf hadis ya da sahabe kavliyle amel eden kişinin muhti olduğunu söyler. İki salıilı hadis v:arsa müctehid racih (üstün) olanı alır, fakat mercfrh (derece olarak aşağı) olan hadisle amel ederse onun hata ettiği söylenemez. Bir hadise karşı başka bir hadise dayanan mazurdur. Şaz da olsa herhangi bir hadise dayanarak ictihad eden ictihadıiıda yanılsa da muhti olarak nitelenemez.'54
Hanejf'ss, Şô.firs6, Mô.likf's7 ve Hanbeizıss mezhebinde fıkıh usUlüne dair eser kaleme almış olan önemli isimlerin konuyla ilgili sözleri göz önünde tutulduğunda, i etihadi çözümlemeler içinde doğrunun tek/ çok olduğu tartışmasında, bu mezheplere tabi usfılcü ve fukahanın genel olarak tahtıe (doğrunun tek olduğu) görüşünü benimsediklerini söyleyebiliriz.
Sonuç Yerine
Allah'ın iradesinin (hakikatin) furCı çözümlemelerinin hangisinde olduğu kesin olarak belirlenemediğine göre, ictihad sonucu ortaya çıkan bu görüşlerin tartışılması ve eleştirilmesi son derece doğaldır. Bu belirsizlik se-
ısı Ebu Ya'lii el-Ferrii, el-Udde, II, 417; Alu İbn Teyıniyye, el-Müsevvede, s.498-499. Ahmed b. Hanbel'in Muhattıe görüşleri için aynca bk. İbn Aldi, el-V adı/ı, V, 356. ısı Alu İbn Teyıniyye, a.e., s.498.
ısJ İbnu'n-Necciir, Şerlıu'l-Kevkebi'l-mıinir, N, 489. ıS4 Ebu Ya'lii el-F erra, el-Udde, II, 417; Kelveziini, et-Temlıid, IV, 310; Alu İbn Teyıniyye, el-Mıisevvede, s.504; İbn Teyıniyye, Mecmii 'u'l-fettiva, XX, 25. ıss Debfisi, Takvimu'l-edille, s.407; Pezdevi, el-Usiil, N, 30-38; Serahsi, el-Usiil, I, 127, II, 14, 131; İbnu'l-Hümiim, et-Talırir, III, 389; İbnAbdişşekı1r, Mıisellemu's-siibıit, II, 380-381. ıs6 Şiriizi, el-Liima ', s.261; a.mlf., Şerlıu'l-lüma ',II, 1 048; Cüveyni, el-Varakat, s.59; a.mlf., el-Burlıtin, II, 865-866; Riizi, el-Malıszil, IT, 504; Amidi, el-İiıktim, IT, 414; Beydiivi, el-Minlıtic, III, 275; İsnevi, Nilıtiyetıi 's-siil, lll, 400; Teftaziini, Şerlıu'l- 'Aktiid, s. 79-80; a.mlf., et-Telvilı, IT, 118. ıs7 Biici, İlıktimu'l-jiiSlil, s.623-624; İbn Rüşd, ed-Daliıri, s.139, 140; Kariifi, Tenkilıu'l-jiısıil, s.346; Şiitıbi, elMuvafakat, N, 63. ısa Kelveziini, et-Temlıid, N, 310; İbn Aldi, el-Vtidılı, V, 356; İbn Kudiime, Ravdatü'n-ntizır, III, 602; Tfifi, el-Bülbülfi Usiili'l-jiklı ala Mezhebi'I-İmam Alımed b. Hanbel, Beyrut 1424/2003, s.l25; Alu İbn Teyıniyye, el-Mıisevvede, s.497; İbnu'l-Lahhiim, el-Muhtasar fi usiili '/-jik/ı 'alti mezhebi'I-İmam Alımed b. Hanbel, s.236-237; İbnü'n-Necciir, Şerhu'l-Kevkebi'l-mıinir, IV, 489; İbn Bedriin, el-Medlıal ilti mezhebi'I-İnıtim Alımed b. Hanbel, s.l97-198.
258 Dr. M. Rahmi TELKENAROGLU
bebiyle, herhangi bir ictihadi görüş, sadece kendisinin ilahi iradeyi temsil ettiğini ve isabetli olduğunu ileri sürmesi söz konusu değildir. Bu nedenle ictihad sonuçlarının tartışılması, kesin doğrular ve kesin yanlışlar arasında değil, doğruluk ve yanlışlığı muhtemel kanaatler arasındadır.
İnsanların bir konuda birbirlerine aykırı görüşleri benimserneleri ve ihtilaf etmeleri gayet tabiidir. Alimierin ihtilafı dinin kendi içinde çelişki taşımasından değil, harici unsurlar sebebiyledir. Bu unsurlar özetle; na~sın rnüctehide ulaşrnarnası, rnüctehidin nassın zayıf ya da diğer naslar karşısında rnercuh olduğunu düşünmesi, ictihad yöntemlerinin farklı alınası ve bazı nasların farklı şekilde yorumlanmaya müsait karakterde olması gibi, bazen rnüctehidin yetenekleriyle bazen de dil faktörüyle ilgilidir.
Bütün şer'i hükümler haklanda kesin deliller konulrnayıp bir kısmının zanna tabi kılındığı usUleillerin büyük çoğıınluğu tarafından kabul edilmekte ve şer'i hükümlerde zanni delillerin rnuteber alınası genişlil< ve kolaylık gerekçesi ile açıklanmaktadır. Haklanda kesin delil bulunniadığı için ictihada elverişli olan ve hükmü ictihad yoluyla açılcianan rnesele doktrinde "rnüctehedün fih" veya "ictihadi mesel e" olarak adlandırılmaktadır.
Fılah usUlü literatüründe "tasvlbu'l-müctehidzn-tahtıetü'l-müctehidln" başlıkları altında işlenen tartışmanın tarafları Musavvibe-Muhattıe olarak isirnlendirilrniştir. Buna göre Musavvibe; "İctihadm alanına giren ihtilaflı konularda Allah katmda muayyen bir doğru olmayıp; doğru, müctehidin zannzndan ibarettir ve bütün müctehidler doğruya isabet etmiştir" şeklinde bir kanaate sahip olmasına karşın Muhattıe; "İctihadl konularda Allah katmda muayyen bir doğru bulunup müctehidin bu doğruya ulaşmak için elinden geleni yapması gerekir ve müctehidler arasmda doğruyu bulan sadece birisidir, diğerleri yanzlmıştır" görüşünü benirnsernektedir. Görüldüğü üzere tartışmanın temeli Allah katında i etihad öncesinde belirlenmiş bir hill<rnün olup olmadığı sorusuna dayanmaktadır.
Özellilde klasik dönem fılah usUlü kitaplar!Jlln neredeyse hepsinde bu tartişınayla ilgili az ya da çok rnalurnat bulmak rnürnlrundür. Usllicüler bu eserlerde rnezkUr ihtilafın taraflarını ve delillerini ifadeyle beraber kendi görüşlerini de vermeyi ihmal etrneınişlerdir. İlk uslil kitaplarından son asırlarda yazılanlarına kadar neredeyse tarnamında tartışma bütün boyutlarıyla irdelenıniştir.
Akli/itikadi konularda, doğrunun tek olduğu, bütün rnüctehidlerin doğruya isabet ederneyeceği hususunda fukaha ve usUleillerin icrnası vardır.
f'" i
' ı ı ı ı
1
1
f
Muhattıe-Musawibe (ictihadi Çözümlemelerde Doğrunun Tek Olup Olmadığı) Tartışmasında Meşhur Dört Mezhep imam ı Hangi Görüşü Benimsedi? 259
Ubeydullah b. Hasen el-'Anberi (v.ı68f784)ıs9 ve Cahız
(v.255/869)160, sözü geçen icmaya aykırı olarak akl1/itikadi konularda farklı
görüşlerin/inançların musib olduğu kanaatindedir.
Ayrıca İbn 'Uleyye (v.193/8o9), Bişr el-Merisi (v.2ı8/833), Ebu Bekr el-Esam (v:225/839)161ve Ca'feriyye Şiası162, fıkhi konularda yanılan müctehidin sorumlu ve günahkar olduğunu söyleyerek "hata eden müctehidin mazur olduğu, hatta ictihad sebebiyle sevap kazanacağı" şeklindeki İslam alimleri arasındaki genel kanaate aykırı görüş öne sürmüşlerdir.
Meşhur Dört İmam ve tabilerinin de içinde bulunduğu cumhur ulema ictihadi çözümlemelerin hata ile nitelenebileceği, müctehidler arasında doğrunun tek olup diğerlerinin yanıldığı şeklindeki Muhattıe görüşünü benimserken, ihtilaf edenler sayısınca doğrunun varlığını savunan Musawibe ekolü Basra Mu'tezilesinden Ebu'l-Huzeyl el-'Allaf (v.226/84o), Ebu Ali el-Cübbai (v.303/915), Ebu Haşim el-Cübbai (v.321/933)'den itibaren dile getirilmeye başlanmış163, daha sonra Ebu'I-Hasen el-Eş'ari (v.324/935)164, Bakıliarn (v.4o3/ıoı3)165 ve Kadı Abdulcebbar (v-4ıs/ıo24)166 gibi kişiler tarafından savunulmuş, Gazzill'de (v.sos/ıııı)167 ise ivme kazanmıştır. Genel olarak Zeydiyye mezhebine bağlı usfılcülerin eğiliminin de bu yönde olduğu müşahede edilmektedir.168
159 Ebu Ya'lii el-Ferrii, el-Udde, II, 416; Şirılzi, el-Lüma', s.258; a.m1f., Şerhu'l-lüma', II, 1043; a.mlf., et-Tebsıra, s.496; Kelveziiııi, et-Temhid, IV, 307; İbn Kudiime, Ravdatü'n-ntizır, s.413; İbn Sii'ati, Nihiiyetii'l-vusiil, s.278; Tı1fi, el-Bii/bii/, s.l25; Alu İbn Teymiyye, el-Miisevvede, s.495; Alıdulaziz e1-Bubfui, Keşfiı '1-esrtir, IV, 31; Abmed b. Yahyii el-Murtazii, Minhticii'l-vusiil, s.765. 160 Sübki, el-İblıtic, III, 257; Gazziili, el-Mustasfti, II, 359; İbn Kudiime, Ravdatii 'n-ntizır, s.413; Tı1fi, el-Bii/bii!, s.l25. 161 Şiriizi, Şerhu '1-lüma', II, 1051; Amidi, el-İhkôm, II, 414; İbn Sii'ati, Nihiiyetii '1-Vllsiil, s.278; Zerkeşi, el-Bahnı'l-mulıft, IV, 535; Şevkiiııi, İrştidu'l-fohiil, s.437. 162 Ebu Ca'fer et-Tı1si, el- 'Uddefi usiili'l-fikh, Kum 141711996, II, 725-726; Cüveyni, Kittibu'l-İctihtid, s.28; Gazziili, el-Mustasfti, II, 361; Haseni, Behcetii'l-vusiil, s.377. 163 Ke1veziini, et-Temlıid, rv, 313; İbn Akli, el-Vtidıh, V, 358; Amidi, el-İhktim, IV, 159; Ermevi, et-Tahsil, II, 290; İbn Sii'ati, Nihiiyetü'l-vusiil, s.278; Tı1fi, Şerhu Muhtasari'r-Ravda, III, 613; Alu İbn Teymiyye, el-Müsevvede, s.502; Alıdulaziz el-Bubfui, Keşfiı '1-esrtir, IV, 32; Sübki, el-İbhtic, III, 259; İbnu'l-Hümiim, et-Talırir, III, 388. 1.., Şirılzi, Şerhu'l-lüma', II, 1048; Kelveziiııi, et-Temhid, IV, 314; Riizi, e/-Mahsiil, II, 503; İsnevi, Nihtiyetü'ssıil, III, 399; Sübki, el-İblıtic, III, 258. 165 Biikılliiııi, et-Tala-ib ve '1-irştid, "es-Sağir", Beyrut 1418/1998, III, 428; Ermevi, et-Tahsil, II, 290; Tı1fi, Şer/m muhtasari'r-Ravda, III, 613; Alıdulaziz el-Bubfui, Keşfiı'/-esrtir, IV, 32; Sübki, el-İbhtic, III, 258; İbnu'l-Hümiim, et-Tahrir, III, 388; İbnAbdişşekiir, Müsel/emü's-sübıit, II, 380. 166 Kiidi Abdulcebbiir, el-Mıığni fi EbvtibH-tevhid, Mısır 1381/1961, XVI, 355, 361; Vezir, el-Musaffti fi ilmi '1-usiil, s.819. 167 Bk. Gazziili, el-Mustasfti, II, 357-378. 168 İbrahim b. Muhammed el-Hiidi, el-Fusiilu '1-lü 'lüeyye, s.316; Abmed b. Yahyii el-Murtazii, Minlıticu '1-vusıil, s.766; el-Vezir, a.e., s.819.
260 Dr. M. RahmiTELKENAROGLU
Hanefilerden Cessas (v.370/98o)'69, Ma}ikilerden İbnü'l-'Arabi (v.543/ıı48)'70 ve Kurtubi (v.671/1273)'71, Hanbelilerden ise Necmuddin etTfıfi'nin (v.7J6/ı3ı6)'72 Musavvibe görüşüne destek verdilderi tespit edilmiş olup bu konuda aralarında fıkri bir etkilenmenin varlığı, ihtiİnalden U:?al< görünmemektedir.
Her iki grup da ictihad ehliyetine sahip olmadığı halde ictihad etmeye kallaşan kişiler ile bu ehliyete sahip olup belli bir şer'i hükme ulaşmak için ictihad esnasında gerekli olan çabayı göstermeyen kişilerin uhrevi açıdan sorumlu olacağı noktasında fıkir birliği etmektedir.
169 Cessas, el-Fusiilfi'l-usill, IV, 325-331,365. 170 İbnu'1-Arabi, el-Mahsiilfi usiili'l-fiklı, Arnman 1420/1999, s.152; a.ınlf.; Alıktimu'l-Kur'tin, I, 270, 291-292. 171 Kurtubi, el-Ctimi' liahktimi'l-Kur'tin, XIV/158, XVI, 248; İbn Hacer, Fetlıu'l-btiri, XIII, 320. 172 Tfifi, Şerhu Mulıtasari'r-Ravda, Ill, 614-615.
ı 1
ı
ı ı