Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi...
Transcript of Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi...
Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi
Journal of Economics and Administrative Sciences
Yıl: 2 Sayı: 4 Year: 2 Issue: 4
Güz 2016 Autumn 2016
ISSN: 2149-3391
Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi
/ Journal of Economics and Administrative Sciences Uluslararası hakemli bir dergidir. Editörler Kurulu Prof. Dr. Muharrem VAROL Doç. Dr. Betül KARAGÖZ YERDELEN Doç. Dr. Yeter DEMİR USLU Doç. Dr. Kurtuluş Yılmaz GENÇ
Danışma ve Yayın Kurulu Prof. Dr. Ahmet AKSOY (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Harun ARIKAN (Çukurova Üniversitesi) Prof. Dr. Hüseyin BAĞCI (ODTÜ) Prof. Dr. Yuriy L. BOSHYTSKY (Kyiv University of Law of the National Academy of Sciences of Ukraine – Ukrayna) Prof. Dr. Mehmet Efe ÇAMAN (Türk – Alman Üniversitesi) Prof. Dr. Mitat ÇELİKPALA (Kadir Has Üniversitesi) Prof. Dr. Murat ÇEMREK (Necmettin Erbakan Üniversitesi) Prof. Dr. Zurab DAVITASHVILI (Tbilisi State University - Gürcistan) Prof. Dr. Atilla GÖKTÜRK (Dokuz Eylül Üniversitesi) Prof. Dr. Burak Samih GÜLBOY (İstanbul Üniversitesi) Prof. Dr. Muharrem GÜNEŞ (Mustafa Kemal Üniversitesi) Prof. Dr. Serhat GÜVENÇ (Kadir Has Üniversitesi) Prof. Dr. Alper GÜZEL (Ondokuz Mayıs Üniversitesi) Prof. Dr. Alexander IVANOV (Kuban State University – Rusya Federasyonu) Prof. Dr. Yakup KÜÇÜKKALE (Karadeniz Teknik Üniversitesi) Prof. Dr. Maxim LEPSKIY (Zaporizhzhya National University – Ukrayna)
Prof. Dr. Ayşegül MENGİ (Ankara Üniversitesi) Prof. Dr. Çınar ÖZEN (Ankara Üniversitesi) Prof. Dr. Alpaslan ÖZERDEM (Coventry Üniversity – İngiltere) Prof. Dr. Sibel TURAN (Trakya Üniversitesi) Prof. Dr. Levent ÜRER (Beykent Üniversitesi) Prof. Dr. Alaeddin YALÇINKAYA (Marmara Üniversitesi) Prof. Dr. Nebiye YAMAK (Karadeniz Teknik Üniversitesi) Prof. Dr. Rahmi YAMAK (Karadeniz Teknik Üniversitesi) Doç. Dr. Tekin AKDEMİR (Yıldırım Beyazıt Üniversitesi) Doç. Dr. Davut ATEŞ (Selçuk Üniversitesi) Doç. Dr. Ali BALCI (Sakarya Üniversitesi) Doç. Dr. Mehmet DURKAYA (Giresun Üniversitesi) Doç. Dr. Rasim Özgür DÖNMEZ (Abant İzzet Baysal Üniversitesi) Doç. Dr. Türkmen GÖKSEL (Ankara Üniversitesi) Doç. Dr. Emre İŞERİ (Yaşar Üniversitesi) Doç. Dr. Selçuk BALI (Giresun Üniversitesi) Doç. Dr. Şenol KANTARCI (Akdeniz Üniversitesi) Doç. Dr. Tatiana ROMANOVA (St. Petersburg State University – Rusya Federasyonu) Doç. Dr. Houman A. SADRI (University of Central Florida – ABD)
Doç. Dr. Alexander SOTNICHENKO (St. Petersburg State University – Rusya Federasyonu) Doç. Dr. Yeter DEMİR USLU (Giresun Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Ahmet Akif EREN (Artvin Çoruh Üniversitesi) Dr. Olga GUZHVA (V. N. Karazin Kharkiv National Üniversity – Ukrayna) Dr. Uwe HALBACH (German Institute for International and Security Affairs (SWP) Berlin – Almanya) Dr. Ionut PURICA (Politehnica University of Bucharest – Romanya)
(1970-2011)
GİRESUN ÜNİVERSİTESİ İİBF İŞLETME BÖLÜMÜ
MERHUM ÖĞRETİM ÜYESİ YRD. DOÇ. DR. RESUL USTA’NIN
ANISINA SAYGIYLA.
Değerli Okuyucularımız merhaba,
Hem basılı hem de elektronik olarak yayımlanan Fakülte dergimizin
yeni bir sayısı ile karşınızdayız. Bu sayımızı, İşletme Bölümü merhum
Öğretim Üyemiz Yrd. Doç. Dr. Resul USTA (1970-2011) Hocamızın
aziz anısına saygıyla sunuyoruz.
Birinci makale; merhum Hocamızın, Fakültemiz Öğretim Üyesi
Yrd. Doç. Dr. İhsan CORA ile birlikte yapmış oldukları “Politikada Pa-
zar Yönlülük: Kavramsal Bir Model Önerisi” adlı çalışmaya ayrılmıştır.
İkinci makale; Doç. Dr. Yalçın KARAGÖZ, Doç. Dr. Hüdaverdi BİR-
CAN ve Dr. Abdulkadir BEĞEN tarafından kaleme alınan “Yapısal
Eşitlik Modellemesi İle Öğretim Elemanlarının Öğrenci Başarısına Et-
kisi Ölçeğinin Geliştirilmesi” adlı çalışmadan oluşmaktadır. Üçüncü
makale; Başhekim Yrd. Dnt. Çiğdem SALIK ve Doç. Dr. Mustafa
KIRLI’nın yazdığı “Sağlık İşletmelerinde Kalite Maliyetlerinin Muha-
sebeleştirilmesi ve Raporlanması: Bir Uygulama” adlı çalışmadır. Dör-
düncü makale; Yrd. Doç. Dr. Umut Tolga GÜMÜŞ ile birlikte Yüksek
Lisans Öğrencileri Gürkan AKIN, Zekai ŞAKAR, Mustafa Şahin ve H.
Mehmet AYYILDIZ’ın ortak çalışmaları olan “Nakit Yönetiminde Na-
kit Dönüş Süresi Analizinin Kullanılması: BİST 100’de İşlem Gören 5
Büyük Gıda Firması Üzerine Ampirik Bir Çalışma”dır. Beşinci maka-
lede; Dilek Ünlü’nün “Mesleki Eğitimin Tarihsel Süreci” adlı çalışma-
sına yer verilmiştir. Altıncı ve son makale ise Doç. Dr. Kurtuluş Yılmaz
GENÇ’in “The Relationship Between Entrepreneurial Tendencies and
Culture: Evidence From Turkey” başlıklı çalışmasıdır.
Henüz çok genç bir dergi olmamızdan kaynaklanan hatalar ve eksik-
likler için hoşgörünüzü bekliyor; gelecek sayılarımızda çalışmalarınıza
yer vermekten kıvanç duyacağımızı bildiriyoruz.
Elektronik Adresimiz: http://iibf.giresun.edu.tr/index.php?id=gruiibfdergi
Saygılarımızla.
Doç. Dr. Betül KARAGÖZ YERDELEN
İİBF Dekan Yardımcısı
İÇİNDEKİLER
Politikada Pazar Yönlülük: Kavramsal Bir Model Önerisi
Resul USTA - İhsan CORA ..................................................................... 1
Yapısal Eşitlik Modellemesi ile Öğretim Elemanlarının Öğrenci
Başarısına Etkisi Ölçeğinin Geliştirilmesi
Yalçın KARAGÖZ - Hüdaverdi BİRCAN - Abdulkadir BEĞEN ....... 27
Sağlık İşletmelerinde Kalite Maliyetlerinin Muhasebeleştirilmesi ve
Raporlanması: Bir Uygulama
Çiğdem SALIK - Mustafa KIRLI .......................................................... 45
Nakit Yönetiminde Nakit Dönüş Süresi Analizinin Kullanılması: BİST
100’de İşlem Gören 5 Büyük Gıda Firması Üzerine Ampirik Bir
Çalışma
Umut Tolga GÜMÜŞ - Gürkan AKIN - Zekai ŞAKAR - Mustafa Şahin
- H. Mehmet AYYILDIZ ....................................................................... 71
Mesleki Eğitimin Tarihsel Süreci
Dilek ÜNLÜ ........................................................................................... 89
The Relationship Between Entrepreneurial Tendencies and Culture:
Evidence From Turkey
Kurtuluş Yılmaz GENÇ ......................................................................... 99
Yayın Şartları ve Yazım Kuralları ...................................................... 117
1
POLİTİKADA PAZAR YÖNLÜLÜK:
KAVRAMSAL BİR -MODEL ÖNERİSİ1
Resul USTA2, İhsan CORA3
ÖZET
Demokrasinin gelişmesi, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması ve seçmenlerin bilinçlenmesi, siyasal rekabeti artırmaktadır. Bir partinin bu şartlarda iyi performans göstermesinin şartlarından birisi, algılanan pa-zar yönlülük seviyesinin uygun düzeyde olmasıdır. Yabancı literatürde politik pazar yönlülük ile ilgili azda olsa kavramsal ve ampirik türde ça-lışmalar yapılmıştır. Türkçe literatürdeki çalışmalar ise daha çok, politik pazarlama kavramının teorik olarak incelenmesi, seçmen davranışları ve parti uygulamaları gibi konularla ilgilidir. Bu eksikliği gidermek ama-cıyla bu çalışmada, uluslararası ticari ve politik pazarlama literatürün-den faydalanılarak, partilerin politik pazar yönlülük seviyelerinin ölçü-mü için bir kavramsal model önerilmektedir. Bu model, tutumsal (seç-men yönlülük, rekabet yönlülük, içsel pazar yönlülük ve dışsal yönlü-lük) ve davranışsal (politik pazar bilgisi üretimi, parti içi bilgi paylaşı-mı, parti üyelerinin kararlara katılımı ve sürekli dışsal iletişim) unsur-lardan oluşmaktadır. Bu literatür çalışması, ampirik araştırmalar için destek sağlayabilecek ve uygulayıcılar da yapılacak araştırmaların so-nuçlarından faydalanabileceklerdir. Partilerin pazar yönlülük seviyeleri-nin belirlenmesine yönelik yapılacak ampirik çalışmalar, politik pazarda başarılı olmak için hangi tutumsal ve davranışsal unsurlara ağırlık veri-leceğine ışık tutacaktır.
Anahtar Kelimeler; Politika, Politik Pazarlama, Pazar Yönlülük, Ticari Pazarlama
1 Bu makale Haziran 2011’de Saraybosna’da düzenlenen 9. Uluslararası Bilgi Eko-nomi ve Yönetim Kongresinde sunulan bildirinin geliştirilmiş ve yeniden düzenlenmiş şeklidir. 2 Yrd. Doç. Dr., Giresun Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü Merhum Öğretim Üyesi 3 Yrd. Doç. Dr., Giresun Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü, [email protected]
2
MARKET ORIENTATION IN POLITICS: PROPOSAL OF A
CONCEPTUAL MODEL
ABSTRACT
The development of democracy, the spread of mass media and the
voters' awareness have been increasing political competition. One of the
conditions of a party to show a good performance under these condi-
tions is to have an appropriate level of perceived market orientation.
Conceptual and empirical studies about political market orientation
have been done in small amount in foreign literature. Studies in Turkish
literature are mostly about such issues as theoretical examination of the
concept of political marketing, voter behavior and party applications. In
this study, in order to resolve this gap, by making use of international
commercial and political marketing literature, a conceptual model is
proposed for the measurement of political market orientation levels of
parties. This model is composed of attitudinal (voter orientation, com-
petition orientation, internal market and external market orientation) and
behavioral (political market knowledge generation, knowledge sharing
within the party, the party members' participation in decisions and con-
sistent external communication) elements. This literature work will pro-
vide support for empirical studies and practitioners will also benefit
from the results of the research. Empirical studies to be conducted to de-
termine the levels of market orientation of parties will shed light on
which attitudinal and behavioral factors should be focused on to be suc-
cessful in political market.
Keywords: Policy, Political Marketing, Market Orientation, Com-
mercial Marketing
3
1. Giriş
Ticari ve ticari olmayan örgütler üzerinde son yirmi yılda yapılan
araştırmalara göre (Bhuian, 1998; Baker-Sinkula, 1999; Hult-Ketchen,
2001; Zhou vd., 2005; Aydeniz-Yüksel, 2007), örgüt performansı üze-
rinde pazar yönlülüğün önemli derecede pozitif etkisinin olduğu görül-
müştür.Ancak pazar yönlülük ile ilgili araştırmalar daha çok ticari pa-
zarlama literatüründe yer alırken, genelde ticari olamayan pazarlama li-
teratürü ve özelde de politik pazarlama literatürü bu yaklaşımın yararla-
rını henüz anlamaya başlamıştır (Ormrod-Henneberg, 2010a: 108).
Politik yaşamda pazar yönlülüğü kavramsal bir model olarak incele-
yen ve ampirik araştırmalarla destekleyen çalışmalar (Lees-Marshment,
2001; O’Cass, 1996, 2001a, b; Ormrod, 2005, 2006, 2007; Ormrod-
Henneberg, 2006, 2008, 2010a, b) uluslararası literatür değerini almışken,
Türkçe literatürdeki çalışmalar daha çok politik pazarlama kavramının te-
orik olarak incelenmesi (Bayraktaraoğlu, 2002; Gegez, 1990; Limanlı,
1991; Tan 1998, 2002;İslamoğlu, 2002; Oktay, 2002; Özsoy, 2001,
2004;Polat, vd. 2004) seçmen davranışları (Polat-Külter, 2006, 2008;
Aydın-Özbek, 2004; Bulut, 1994; Aslan-Çatı, 2003; Sitembölükbaşı,
2004; Kavak, 2004) ve parti uygulamaları (Çiftlikçi, 1996; Akdoğan-Tan,
1999; Atilla, 1997; Okumuş, 2007; Tokgöz, 1991, 1999) ile ilgilidir.
Pazar yönlülük terimi, modern pazarlama felsefesinin uygulanması
olarak kabul edilmektedir (Kohli-Jaworski, 1990: 1; Desphande,1999:
7; O’Cass 2001a: 137, 2001b: 1005). Modern pazarlama, hedef pazar-
daki müşteri ihtiyaçlarının belirlenmesi ve rakiplere oranla daha iyi bir
şekilde karşılanması için, örgütün bütün birimlerinin koordineli olarak
çalışmasını ve uzun dönemli karlılığı içeren bir felsefedir (Kotler, 1997:
19; Günay, 2001: 117; Günay-Kesken, 2000: 222). Kısaca, ticari pazar-
lamada pazar yönlülük, tüketici memnuniyetini esas almaktadır. Bunu
başaranlar, rekabet üstünlüğü sağlayarak, performanslarını artırırlar.
Aynı şey politik pazar için de geçerlidir. Seçim kazanmanın veya politik
pazardan en fazla pazar payını elde etmenin yolu, seçmenlerin istekleri-
ni en iyi şekilde belirlemek ve karşılamak ile olur.Özellikle demokrasi-
nin gelişmesi, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması ve seçmenlerin bi-
4
linçlenmesi gibi siyasal rekabeti artıran şartlarda başarılı olmak isteyen
partilerin performanslarını etkileyecek en önemli faktörlerden birisinin
seçmen memnuniyeti olacağı şüphesizdir.
Bu çalışmanın amacı,uluslararası ticari ve politik pazarlama literatü-
ründen faydalanılarak, partilerin politik pazar yönlülük seviyelerinin öl-
çümü için uygun bir kavramsal model ortaya koymaktır.Böylece Türkçe
literatürdeki önemli bir eksiğin giderilmesine katkı sağlanacaktır. Bu li-
teratür çalışması, ampirik araştırmalar için destek sağlayabilecek ve uy-
gulayıcılar da yapılacak araştırmaların sonuçlarından faydalanabilecek-
lerdir.Partilerin pazar yönlülük seviyelerinin belirlenmesine yönelik ya-
pılacak ampirik çalışmalar, politik pazarda başarılı olmak için hangi tu-
tumsal ve davranışsal unsurlara ağırlık verileceğine ışık tutacaktır.
2. Ticari Pazarlama Literatüründe Pazar Yönlülük
Pazar yönlülük kavramı ilk olarak 1960’larda ortaya çıkmasına rağ-
men (Levitt, 1960), teorik ve uygulamalı araştırmalar, esas olarak, Kohli-
Jaworski (1990) ile Narver-Slater (1990)’in çalışmaları sonrasında yay-
gınlaşmaya başlamıştır. Bu iki çalışma, sonraki yıllarda yapılan birçok ça-
lışmaya kavramsal ve kuramsal temel oluşturmuştur. Kohli-Jaworski, pa-
zar yönlülüğü; müşterilerin mevcut ve gelecekteki ihtiyaçları için pazar
bilgisi üreten, bilgiyi örgüt çapında yayan ve bu bilgiye karşı duyarlı ol-
mak için güçlü normlar sağlayan bir yönetsel davranışlar seti olarak ta-
nımlamıştır (Kohli-Jaworski,1990:6). Yazarlar, firmanın pazar yönlülük
seviyesini ölçmek için tanımdaki üç unsuru (bilgi üretimi, dağıtımı ve
tepki) kullanmışlardır (Kohli vd.,1993:476). Narvey-Slater ise, pazar
yönlülüğü; işletme için sürekli yüksek performans ve müşteriler için ise,
işletme içerisindeki etkin ve etkili davranışlar yoluyla, yüksek değer yara-
tan bir örgüt kültürü geliştirmek ve sürdürmek şeklinde tanımlamıştır. Bu
yazarlar ise, pazar yönlülüğün ölçümü için müşteri yönlülük, rakip yönlü-
lük ve fonksiyonlar arası koordinasyon olmak üzere üç eleman kullanmış-
lardır (Narvey-Slater, 1990: 21-22). Bu çalışmalara dayanılarak pazar
yönlülüğün davranışsal (Jaworski-Kohli, 1993; Kohli vd., 1993; Gray vd.,
1998; Deshpande´, 1999) ve farklı kültürel (Slater-Narver, 1995, 1998,
1999) yönlerine odaklanan kavramsal ve ampirik araştırmalar yapılmıştır.
5
Daha sonraki yıllarda yapılan araştırmalar (Deshpande´-Farley, 2004;
Gainer-Padanyi, 2005; Harrison-Walker, 2001; Hultvd., 2005; Lafferty-
Hult, 2001; Powpaka, 2006) ise, bu iki yönün birbirinden bağımsız olma-
dığını, başarılı bir pazar yönlülük için davranışsal ve kültürel boyutun
birbirine ihtiyacı olduğunu ortaya koymuşlardır.
Politik pazar yönlülük literatürünün esas aldığı önemli çalışmalardan
biri ise Lafferty-Hult (2001) tarafından yapılmıştır. Lafferty-Hult (2001)
1988 ile 1998 yılları arasındaki ticari pazar yönlülük literatürünü ince-
lemiş ve pazar yönlülüğün beş boyuttan (tüketici yönlülük, kültürel te-
melli davranışlar, karar verme süreci, pazar bilgisi odaklılık, stratejik
pazarlama odaklılık) oluşan bir kavram olduğunu ortaya koymuştur.
Yazarlar daha sonra bu beş boyutu sentezlemiş ve dört boyuttan (tüketi-
ci odaklılık, bilginin ve bilgi paylaşmanın önemi, fonksiyonlar arası ko-
ordinasyon, pazarın istek ve ihtiyaçlarını karşılamak için heveslilik)
oluşan bir model geliştirmişlerdir. Lafferty-Hult (2001) ticari pazarlama
literatürünü, bu modeldeki unsurlara göre, pazar yönlülüğün uygulan-
ması için esas sorumluluğun üst yönetimde olduğu bir yönetsel olay ve
organizasyonun pazar yönlü anlayışa sahip olmasını gerektiren bir kül-
türel olay olarak iki bölüme ayırmıştır.
Desphandee ve arkadaşları ise, pazar yönlülük ile müşteri yönlülüğü
eş anlamlı kabul etmişlerdir. Müşteri yönlülüğü, uzun vadede karlı bir or-
ganizasyon oluşturmak için, ortaklar, yöneticiler ve çalışanların değil
müşterilerin isteklerini ilk sıraya koyan bir inançlar dizisi, olarak tanım-
lamaktadırlar (Desphandee, vd., 1993: 27). Fakat yukarıdaki çalışmalar-
dan da anlaşılacağı gibi, pazar yönlülük, müşteriye yakın olmaktan farklı
bir şeydir. Kavram; hem sürekli olarak müşteri istek ve ihtiyaçlarını izle-
yen ve bunları karşılamaya çalışan koordineli faaliyetleri, hem de müşteri
yönelimi, rekabet yönelimi, çevre yönelimi, pazara tepki verme, işletme
faaliyetlerinin entegrasyonunu ve örgütsel amaçlar gibi unsurları içerisin-
de barındıran bir felsefeyi ve uygulamayı ifade eder (Naktiyok, 2003: 99-
100). Bu nedenle, pazar yönlülük yazarlarının çoğunluğuna (Narver-
Slater, 1990; Kohli-Jaworski, 1990; Lafferty-Hult, 2001; Harrison-
Walker, 2001) göre, pazar yönlülük “pazarlama yönlülük” değildir. Pa-
zarlama yönlülük esas olarak pazarlama fonksiyonu ile ilgilidir ve temel-
6
de pazarlamanın fonksiyonel rolünü koordine etme ve pazarlama karma-
sının tüketici isteklerini karşılayacak şekilde yönetilmesi ile ilgilenir. Pa-
zar yönlülük ise, örgütün genel yapısıyla ilgilidir. Dış müşteriler yanında
iç müşteri olarak adlandırılan çalışanlarla ve aralarındaki ilişkilerle de il-
gilenir (Gray vd.,1998: 885-886; Lafferty ve Hult, 2001: 95).
3. Politik Pazar Yönlülük Kavramı ve Daha Önce Yapılmış Araştırmalar Sadece ticari pazarlamada değil, kar amacı gütmeyen pek çok sektörde
de pazar yönlülük ile ilgili ampirik çalışmalar, politik pazarlamadan önce
başlamıştır. Örneğin, hayır kuruluşlarında (Balabanis, vd., 1997), devlet
sektöründe (Caruana vd., 1999; Gainer-Patanyi, 2005) ve sağlıkta (Wood
vd., 2000). Ayrıca ticari pazarlamada pazar yönlülük, yukarıda ifade edil-
diği gibi, bütünsel bir yaklaşımla ele alınırken, politik pazarlamadaki çoğu
çalışma (Lees- Marshment, 2001; O’Cass, 1996, 2001a, b), pazar yönlülü-
ğüdar anlamda, yani ‘seçmen yönlülük’ olarak ele almışlardır.
Lees-Marshment (2001), İngiltere’deki İşçi Partisi’nin seçimlerde
uyguladığı politikalara göre,Kohli-Jaworski(1990)’den yararlanarak,
ürün, satış ve pazar yönlü parti davranışlarını gösteren ve belli aşama-
lardan oluşan modeller geliştirmiştir. Yazara göre İşçi Partisi 1983’teki
davranışıyla ürün yönlü, 1987’de satış yönlü ve 1997’de pazar yönlü bir
anlayışa sahiptir. Ürün yönlü parti davranışı; ürün geliştirme, iletişim,
seçim kampanyası, seçim ve iktidarda ürünün dağıtımı olmak üzere beş
aşamalı bir süreçten oluşmaktadır. Satış yönlü parti davranışı; ürün ge-
liştirme, pazar bilgisi toplama, iletişim, seçim kampanyası, seçim ve ik-
tidarda ürünün dağıtımı olmak üzere altı aşamalı bir süreçten oluşmak-
tadır. Pazar yönlü parti davranışı ise, pazar bilgisi, ürün geliştirme, ürün
uyarlama, uygulama, iletişim, seçim kampanyası, seçim ve ürünün ikti-
darda dağıtımı olmak üzere sekiz aşamalı bir süreçten oluşmaktadır. İşçi
Partisi ilk iki seçimde iktidara gelecek oyu alamamış, 1997’de ise % 43
oy oranıyla iktidara gelmiştir. O’Cass (1996, 2001a, b), Avustralya’daki
parti yöneticilerinin ve üyelerinin politik pazarlama kavramını ve pazar
yönlülüğü nasıl anladıklarını keşfetmeye yönelik çalışmalar yapmışlar-
dır. O’Cass (1996, 2001a, b), pazar yönlülükten çok politik pazarlama
7
kavramı üzerinde durmuş ve politik pazarlamanın hem felsefe hem de
uygulama açısından çeşitli tanımlarına yer vermiştir.
Politik pazar yönlülük üzerine yukarıda yapılan çalışmalar, pazar yönlülüğün örgütlere sağlayacağı yetenekler konusunda yeterli fikir vermemektedir. O’Cass (1996, 2001a, b), bir seçim bağlamında seç-menlerin değil, yalnızca parti üyelerinin önemini belirlemeye çalışmak-tadır. Lees-Marshment (2001) tarafından ortaya konulan politik pazar yönlülük modeli ise, kısa süreli yaklaşımlarla ilgili kavramsal modeller-den bahsetmekte, dar bir seçmen davranışı üzerinde durmakta ve mode-lin çeşitli ülkelerdeki uygulamalarını açık olmayan ve karmaşık ifade-lerle anlatmaktadır. AyrıcaLees-Marshment (2001) pazarlama yönlülük ile pazar yönlülük kavramlarını ayırmamaktadır. Bilgi üretmede gönüllü parti üyelerinin önemli rolü olmasına rağmen, Lees-Marshment (2001), genel seçmen fikrini ortaya koymaktan partinin profesyonel üyelerini sorumlu tutmaktadır (Ormrod, 2006: 110-118).
Lees-Marshment, Ormrod (2006)’un politik pazar yönlülük modeli-ne yapmış olduğu eleştirilere, bir çalışma (Lees-Marshment, 2006:120-121) ile karşılık vermiştir. Yazar, birinci olarak, modelinin kısa vadeli bir yaklaşımı içerdiğini ve seçmenlerin isteklerini ve ihtiyaçlarını göz ardı ettiğini kabul etmemektedir. Pazar yönlü partilerin uzun vadeli bir anlayışa sahip olduğunu ve bunu da seçmen istek ve ihtiyaçlarının bu-günkü ve gelecekteki değişimini izleyerek sağladıklarını belirtmektedir. Modelde bunun açıkça ortaya konulduğunu belirmektedir. İkinci olarak, modelde politik pazardaki aktörlerden sadece seçmen ve rakipler üze-rinde durulduğu eleştirisine de karşı çıkılmakta, toplumdaki çeşitli çıkar gruplarının da modele dâhil edildiği belirtilmektedir. Ayrıca, modelin ampirik bir çalışmadan yoksun olduğu yolundaki eleştiriye de yazar, Ormrod-Henneberg’in politik pazar yönlülük için bir model ortaya ko-nulduğu 2004’deki çalışmalarını örnek göstermekte ve bu çalışmanın da ampirik olarak desteklenmediğini belirtmektedir. Lees-Marshment (2001)’in çalışması incelendiğinde, özellikle birinci ve ikinci eleştirilere karşı verdiği cevaplarda, haklı olduğu görülmektedir.
O’Cass ve Lees-Marshment tarafından yapılan çalışmalara önemli eleştiriler getiren Ormrod (2006), politik pazar yönlülüğü şu şekilde ta-nımlamıştır: “bir partinin bütün üyelerinin, içsel ve dışsal müşterilerin tutumları, istek ve ihtiyaçları konusunda hassas olmaları; bu hususlarla
8
ilgili bilginin, bütün üyeler tarafından partinin amacını gerçekleştirecek politika ve programların geliştirilmesi çerçevesinde kullanılmasının ka-bullenilmesidir” (Ormrod, 2005:51). Ormrod (2004, 2005), bu tanımda-ki anlayışı ve ticari pazarlama literatüründeki (Deshpande´-Farley, 2004; Gainer-Padanyi, 2005; Griffiths-Grover, 1998; Harrison-Walker, 2001; Hult vd., 2005; Lafferty-Hult, 2001; Powpaka, 2006) bütünsel pazar yönlülük yaklaşımını esas alarak, politik pazar yönlülüğü tutum-sal (örgütsel) ve davranışsal (yönetsel) yönleriyle ele alan bir model or-taya koymuştur.Daha sonra bu modele dayalı çeşitli kavramsal çalışma-lar yapılmış ve model ampirik olarak da test edilmiştir (Ormrod, 2007; Ormrod-Henneberg, 2008, 2010a, b).
Ormrod (2004, 2005)’un modeline göre, politik pazar yönlülüğün tu-tumsal unsurları; seçmen yönlülük, rekabet yönlülük, içsel yönlülük ve dışsal yönlülüktür. Davranışsal unsurlar ise bir süreç olarak; bilgi üreti-mi, bilgi yayılımı, üyelerin katılımı ve sürekli dışsal iletişimden oluş-maktadır. Tutumlar davranışları hazırlayan bir ön hazırlıktır. İnsanlar, tutumlarına göre hareket ederler (Silah, 2000: 363). Ormrod (2004, 2005)’un modelinde de politik pazar yönlülüğün tutumsal unsurlarının davranışsal unsurlar üzerindeki etkisi incelenmiştir. Ayrıca, davranışsal unsurlar süreç olarak incelendiği için, bir aşamanın diğer aşama üzerin-deki etkisi de modele dâhil edilmiştir.
Ormrod-Henneberg (2008, 2010a), kuzey Avrupa’daki iki partinin üyelerinin, partilerinin politik pazar yönlülüğü ile ilgili algılamalarına göre, tutumsal unsurların davranışsal unsurlar üzerindeki etkisi ve dav-ranışsal unsurlardan bir aşamadakinin diğeri üzerindeki etkisi incelen-miştir. Araştırma sonuçlarına göre, davranışsal unsurlar arasında kuv-vetli bir ilişki vardır. “Dolayısıyla, partilerin başarılı bir seçim kampan-yası için davranışsal unsurları titizlikle uygulamalıdır” denilmektedir. Tutumsal unsurlardan içsel yönlülüğün bütün davranışsal unsurlar üze-rinde önemli ve kuvvetli ilişkisi bulunmuştur. Rekabet yönlülüğün etki-si çok az iken, seçmen yönlülüğün davranışsal unsurlardan bazıları üze-rinde ya önemli etkisi yok ya da negatif etkisi vardır.
Ormrod-Henneberg (2010b),İngiltere’deki bir partinin üyelerini, par-
tideki aktiflik seviyelerine göre üçe ayırmış ve buna göre partilerinin
pazar yönlülük seviyelerini nasıl algıladıklarını ölçmüştür. Ayrıca, aktif-
lik seviyelerine göre, tutumsal unsurların davranışsal unsurlara etkisi ve
9
davranışsal unsurların aralarındaki ilişkiler ölçülmüştür. Çalışma sonuç-
ları, davranışsal unsurların birbirleri ile olan ilişkileri yönünden bir ön-
ceki çalışma ile benzerdir. Dolayısıyla, aktif olmayan üyeler de davra-
nışsal unsurları aktif üyeler gibi değerlendirmektedirler.Tutumsal unsur-
larla davranışsal unsurlar arasında pozitif ilişki vardır. Bu ilişkinin dere-
cesi aktiflik seviyesine göre önemli derecede değişmektedir. Az aktif
üyeler daha aktif üyelere göre, partilerinin pazar yönlülükle ilgili tutum-
sal yönünün daha fazla olduğunu algılamaktadırlar.
4. Politik Pazar Yönlülük İçin Bir Model
Bu çalışmada önerilen model, özellikle partilerin pazar yönlülük se-
viyelerini istatistiksel olarak ölçebilirlik özelliği nedeniyle,
Ormrod(2004, 2005)’un modeli esas alınarak geliştirilmiştir. Şekil
1’deki model, tutumsal (seçmenler, rakip partiler, medya gibi toplum-
daki sosyal gruplar ve parti üyeleri) ve davranışsal (bilgi üretimi, bilgi
dağılımı, üye katılımı ve iletişim) unsurlardan oluşmaktadır. Aşağıda,
bu unsurlar incelenecektir.
Şekil 1: Politik Pazar Yönlülük İçin Bir Model Kaynak: Ormrod (2004, 2005)’den yararlanarak hazırlanmıştır.
Politik Pazar Bilgisi Üretimi
Parti İçi Bilgi Yayılımı
Parti Üyelerinin Politik Kararlara
Katılımı
Sürekli Dışsal İletişim
Seçmen Yönlülük
Rekabet Yönlülük
İçsel Pazar Yönlülük
Dışsal Pazar-Yönlülük
10
4.1. Tutum Olarak Politik Pazar Yönlülük
Politik pazar yönlülüğün tutumsal unsurları; seçmen yönlülük, reka-
bet yönlülük, dışsal pazar yönlülük ve içsel pazar yönlülüktür. Bu yön-
lülüklerin ilk ikisi, Narver-Slater (1990) ve Harison-Walker, (2001)’in
çalışmalarından uyarlanmışken; içsel yönlülük, Narver-Slater (1990)’in
“fonksiyonlar arası koordinasyon” unsurunun uyarlanmış şeklidir. Par-
tinin bu yönlülüklerle ilgili anlayışı, politik pazar yönlülük davranışını
artırır veya azaltır (Ormrod, 2005: 56). Çünkü yukarıda da belirtildiği
gibi, tutumlar davranışları etkiler. Aşağıda bu unsurlar kavramsal olarak
incelenecek ve davranışsal unsurlarla ilişkilerini ortaya koyan araştırma
sonuçlarına yer verilecektir.
4.1.1. Seçmen Yönlülük
Ticari pazarlama literatüründe (Narver-Slater, 1990; Lafferty-Hult,
2001; Desphandee vd., 1993; Lafferty-Hult, 2001, gibi) tüketici yönlü-
lük nasıl pazar yönlülüğün merkezinde yer alıyorsa; seçmen yönlülük
de, politik pazar yönlülüğün önemli bir belirleyicisidir (Lees-
Marshment, 2001; Omrod-Henneberg, 2010b, 2008; O’Cass, 1996,
2001; Ormrod, 2005) .
Tüketici ile seçmen arasında farklılık olmasına rağmen, politik ürü-
nün tüketicisi de seçmendir. Dolayısıyla nasıl ki, ticari ürünün kabulü
için tüketici istek ve ihtiyaçları pazar yönlülükte ön planda tutuluyorsa;
seçmenlerin parti politika ve uygulamalarını benimseyebilmeleri için,
politika geliştirme ve uygulama aşamasında seçmenlerin beklentileri, is-
tek ve ihtiyaçları da, politik pazar yönlülük için esas alınmalıdır. O’Cass
(1996: 39), politik pazar yönlülüğü, seçmen ve parti arasındaki değişim
sürecinin kolaylaştırıcısı olarak görmektedir. Lees-Marshment, (2001)
ise, geliştirdiği politik pazar yönlü parti modelinde, seçmen fikirlerinin,
pazar yönlü parti politika ve uygulamalarının temel belirleyicisi olması
gerektiğini belirtmektedir.Yazar, İngiltere’deki 1983, 1987 ve 1997 yıl-
larındaki seçimlerde İşçi Partisi’nin seçim davranışlarını incelemiştir.
Davranış sonuçlarına göre, partinin 83’de ürün yönlü, 87’de satış yönlü
politika güttüğünü ve iktidara gelemediğini, 97’de ise partinin pazar
11
yönlü bir politika izleyerek iktidara geldiğini belirtmektedir. Yazarın
pazar yönlü parti davranışına göre geliştirdiği modelin birinci aşaması-
nı, seçmen istek ve ihtiyaçlarına ilişkin pazar araştırmasının yapılması;
ikinci aşaması ise, seçmenlerin birinci aşamada belirlenen istek ve ihti-
yaçlarına bir cevap olarak politik ürünün geliştirilmesi oluşturmaktadır.
Hâlbuki yazarın ürün ve satış yönlü parti modellerinin birinci aşaması,
ürün geliştirmedir.
Ormrod (2005: 58; 2007: 79), seçmen yönlülüğü, “parti ölçeğinde
seçmen istek ve ihtiyaçlarından haberdar olma ve bunları bilmenin
önemini kabul etmektir” şeklinde tanımlamaktadır. Ormrod (2004:
12)’e göre parti üyelerinin seçmen yönlülükle ilgili tutumları, davranış-
sal unsurları etkiler. Örneğin, bilgi, odak gruplar kullanılarak seçmen-
lerden elde edilir ve parti genelinde dağıtılır. Fakat seçmen fikirleri parti
için önemli değilse, muhtemelen seçmen fikirleri politika geliştirmede
kullanılmaz. Ancak Ormrod-Henneberg (2008, 2010a)’in çalışmasının
sonuçlarına göre, seçmen yönlülük, bilgi üretimini ve sürekli dışsal ile-
tişimi önemli derecede etkilememektedir. Seçmen yönlülükle bilgi dağı-
lımı arasında ise önemli derecede negatif ilişki bulunmuştur. Seçmen
yönlülüğün üyelerin kararlara katılımı üzerinde önemli ancak zayıf bir
etkisi bulunmuştur. Ormrod-Henneberg (2010b)’de de bir önceki çalış-
maya benzer sonuçlar çıkmıştır. Seçmen yönlülüğün davranışsal unsur-
lar üzerindeki etkisi, üyelerin aktiflik seviyesine göre de değişmemek-
tedir. Yazarlar bu sonuçları sürpriz bulduklarını belirtmektedirler. Bu
sonuçların ortaya çıkmasına, seçmenlere daha çok seçim zamanı önem
verilmesini, bu çalışmaların ise başka bir zamanda yapılmasını, neden
olarak göstermektedirler.
4.1.2. Rekabet Yönlülük
Ticari pazarlama literatürü (Narver-Slater, 1990; Harrison-Walker,
2001) rakiplerin önemini anlamayı, faaliyetleri ve yeteneklerinden ha-
berdar olmayı önemli bir pazar yönlülük unsuru olarak kabul etmişler-
dir. Rekabet yönlülük, politik pazar yönlülükte de, politik rekabetin ya-
pısı gereği, dikkate alınması gerekli bir unsurdur. Çünkü demokrasinin
12
geliştiği günümüzde koalisyonlar muhtemeldir. Bu nedenle, seçim
kampanyaları esnasında partiler, ifadelerine ve hareketlerine dikkat et-
melidirler. Politik pazar yönlülük için rekabet yönlülük, “parti ölçeğinde
öteki partilerin tutum ve davranışlarından haberdar olma ve partinin
uzun dönemli amaçlarına ulaşmak için öteki partilerle gelecekte işbirliği
olabileceğini kabul etmektir” şeklinde tanımlanmaktadır (Ormrod,
2005: 58; Ormrod, 2007: 79).
Ormrod-Henneberg (2008, 2010a)’e göre rekabet yönlülüğün davra-
nışsal unsurlardan üçü üzerinde önemli fakat zayıf bir etkisi varken,
davranışsal unsurlardan üye katılımı üzerindeki etkisi önemli değildir.
Ormrod-Henneberg (2010b)’e göre ise, rekabet yönlülüğün davranışsal
yönlülük unsurları üzerinde önemli bir etkisi yoktur.
4.1.3. İçsel Pazar Yönlülük
George ve Groönroos (1991: 86)’e göre içsel pazar yönlülük, müşte-
rilerin memnuniyeti için çalışanların tatmininin ve motivasyonunun zo-
runlu olduğunu kabul eden bir felsefedir. Bu nedenle içsel pazar yönlü-
lük; iş görenleri içsel müşteriler, işleri de bir çeşit ürün ve örgütü de bir
pazar olarak görür (Tsai ve Tang, 2008: 118).İçsel pazar yönlülük, özel-
likle hizmet işletmeleri için önemlidir. Çünkü iş gören memnuniyeti,
hizmet sektöründe diğer sektörlerden daha fazla işletmelerin başarısını
etkiler. Hizmetlerin ayrılmazlık özelliğinden dolayı, hizmeti sunan ile
alan yakın etkileşim içindedir. Fiziksel mallar önce üretilir, depolanır,
sonra satılır ve tüketilir. Hizmetler ise önce satılır, sonra da üretimle tü-
ketim aynı zaman diliminde gerçekleşir. Üretimle tüketim birbirinden
ayrılamaz. Hizmetler, onu sağlayan veya yapandan ayırt edilemez. Bu
nedenle, hizmetin kalitesi, büyük ölçüde hizmeti sunan iş görene bağlı-
dır (Mucuk, 2007: 304-305).Bu yönüyle içsel pazar yönlülük, politikada
da benzer öneme sahiptir. Partilerin gönüllü veya profesyonel üyeleri,
partinin içsel müşterileridir. Mevcut seçmenlerin bağlılığını devam et-
tirmek ve potansiyel seçmenleri kazanma yolunda parti üst yönetimi
yanında parti üyelerinin de büyük önemi vardır. Parti yönetiminin çoğu
zaman ulaşamadığı seçmenlerle sürekli yüz yüze iletişim halinde olan-
lar, parti üyeleridir. Parti üyeleri mutlu, tatminkâr, kendilerini işine
13
vermiş ve enerjikseler, parti için ellerinden gelenin en iyisini yapacaklar
ve dolayısıyla seçmenlerin bağlılığı artacak ve yeni seçmenler kazanıla-
cak; bu da parti yönetimini mutlu edecektir.
Ormrod (2005: 59; 2007: 79), içsel pazar yönlülüğü, “parti düzeyin-
de, öteki üyelerin fikirlerinden haberdar olma ve bu fikirlerin değerli ol-
duğunu kabul etmektir, bu yapılırken üyelerin partideki pozisyonuna
bakılmamalıdır” şeklinde tanımlamıştır. Fikirlerinin kabul edildiğini ve
değer gördüğünü anlayan üyenin memnuniyeti artacaktır. İçsel pazar
yönlülük felsefesi, politik pazar yönlülüğün davranışsal boyutlarından
“üyelerin parti politikalarına katılımı” unsuru ile uygulanır. İçsel pazar
yönlülük, normal olarak, politik pazar yönlülüğün davranışsal boyutla-
rını önemli derecede ve pozitif yönde etkilemelidir. Ormrod-Henneberg
(2008, 2010a, 2010b)’in çalışmaları da bu fikri doğrulmaktadır.
4.1.4. Dışsal (Toplumsal) Yönlülük
Dışsal yönlülük, tüketiciler dışında, toplumda yer alan ve örgütleri
etkileyen sosyal gruplara yönelik tutumları ifade etmektedir. Bu grup-
lardan en önemlisi medyadır. Ayrıca ticari birlikler, lobi grupları, baskı
grupları, işletme birlikleri, yerel yönetimler, sendikalar gibi sosyal grup-
lar da mevcuttur. Sosyal grupların işletmelerin pazar yönlülüğü üzerin-
deki etkisini inceleyen çok az çalışma mevcuttur. Politik pazarlama lite-
ratüründe ise, daha çok medya ve lobi gruplarının partilere olan etkile-
rinden bahsedilmektedir (Ormrod, 2005: 59-60; Ormrod-Henneberg,
2010a: 115). Ormrod, (2004: 13; 2005: 60; Ormrod, 2007: 79) dışsal
yönlülüğü, “parti ölçeğinde, seçmenler ve rakipler dışında, toplumdaki
sosyal grupların varlığından haberdar olma ve önemini kabul etmektir”,
şeklinde tanımlamaktadır.
Günümüzün politik pazarında özellikle medyanın, parti politikalarını
ve partilerin kampanya davranışlarını önemli derecede etkilediği görül-
mektedir. Medya ve diğer sosyal grupların pazar yönlülüğün davranışsal
boyutları üzerinde önemli derecede etkili olduğu, Ormrod-Henneberg
(2010a, b) tarafından ortaya konulmuştur. Hatta bu çalışmalardan
Ormrod-Henneberg (2010b)’in sonuçları, dışsal (sosyal) yönlülüğün içsel
14
pazar yönlülüğe göre davranışsal unsurlar üzerinde daha güçlü bir etkiye
sahip olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla ikinci çalışmaya göre davra-
nışsal unsurları en çok etkileyen tutumsal faktör, dışsal yönlülüktür.
4.2. Davranış Olarak Politik Pazar Yönlülük
Politik pazar yönlülüğün davranışsal boyutları, sırasıyla; bilgi üreti-
mi, bilginin örgüt içi dağılımı, parti üyelerinin kararlara katılımı ve sü-
rekli dışsal iletişimden oluşan bir süreçtir. Bu süreçte her aşama bir son-
raki aşamanın girdisi, bir sonraki aşama ise önceki aşamanın çıktısıdır
(Ormrod, 2004: 7, 2005: 51-52). Şöyle ki, politik pazarla ilgili üretilen
bilgiler, üyelerin katılımı ile politika üretmek için örgüt çapında dağıtı-
lır. Son aşamada da geliştirilen politikalar, pazara iletilir.Bu sürecin her
aşaması aşağıda kısaca açıklanacaktır.
4.2.1. Politik Pazarla İlgili Bilgi Üretimi
Politik pazar yönlülüğü anlama ve kullanma konusunda yazarlar ara-
sında fikir birliği olmamasına rağmen, pazar yönlülüğün ilk unsurunun
politik pazarla ilgili bilgi üretimi olduğu konusunda fikir birliği mevcut-
tur. Lees-Marshment (2001: 1079) ‘in politik pazar yönlülük modelinin
birinci aşamasında, Ormrod (2005) ve O’Cass (1996, 2001a, b)’de ol-
duğu gibi, pazar bilgisinin üretimi vardır. Lees-Marshment (2001:
1079)’e göre, parti, politikalarını belirlemeden önce nicel (seçim sonuç-
ları, seçmen fikirleri, özel olarak kurulan komisyon çalışmaları gibi) ve
nitel (odak gruplar gibi) araştırmalarla seçmen ve üyelerin fikirlerini
alır. Parti politikalarını (ürününü veya davranışını), pazar araştırmala-
rında öne çıkan seçmen talebine bir cevap olarak geliştirir.
Politik pazarda bilgi kaynakları O’Cass (2001a: 1006)’e göre esas
olarak seçmenler ve bir dereceye kadar rakiplerdir. Lees-Marshment
(2001: 1078-1079) ise, seçmenlerden resmi bilgi üretme sürecinde gö-
nüllü parti üyelerinin ve partinin profesyonel çalışanlarının önemli ol-
duğunu ifade etmektedir. Ormrod (2004: 9; Ormrod, 2005: 53)’e göre
ise, bilgi; seçmenleri, rakipleri, içsel müşterileri ve dışsal müşterileri an-
lamada ve parti üyelerinin parti politikalarına katılımını cesaretlendir-
15
mede anahtar role sahiptir.Ormrod (2005: 54; 2007: 78) bilgi üretimini,
“bütün içsel ve dışsal paydaşlarla ilgili resmi ve resmi olmayan bilginin,
parti ölçeğinde üretilmesidir” şeklinde tanımlamıştır.
4.2.2. Parti İçi Bilginin Yayılımı
Bilginin politik organizasyon içerisinde yatay ve dikey dağılımı, po-
litik pazar yönlülüğün diğer bir kritik davranışıdır (Ormrod, 2004; 10).
Bilgi her zaman pazarlama departmanından öteki departmanlara dağı-
tılmaz. Bilginin akış şekli, üretildiği yere göre değişir. Aynı zamanda
bilgi, örgütteki bütün çalışanlar tarafından üretilebilir. Bilgi, resmi ve
resmi olmayan yollardan her ikisiyle de dağılır (Ormrod, 2005: 54).
O’Cass (2001a: 1013), Avustralya’daki partilerin çeşitli üyelerinin, po-
litik pazarlama ve politik pazar yönlülük kavramını nasıl algıladıklarını
belirlemek için yaptığı çalışmada, “bilginin parti içi yayılımı” pazar
yönlülüğün bir unsuru olarak çalışma kapsamında incelenmiştir. Lees-
Marshment (2001)’in pazar yönlü parti modelinde ise, böyle bir kavram
yer almamaktadır.
Ormrod (2005: 54; 2007: 78) bilgi dağılımını, “parti ölçeğinde ileti-
şim, resmi ve resmi olmayan kanallar aracılığıyla bilginin kabulü” şek-
linde tanımlamaktadır. Resmi ve resmi olmayan bilgi dağılım süreci,
partinin profesyonel siyasetçileri ve diğer üyelerinin başarılı parti poli-
tika ve taktikleri geliştirme ve uygulamaları için çok önemlidir.
Yukarıda belirtildiği gibi, pazar yönlülük literatürüne göre, davranış-
sal yapı bir zincirin halkaları gibidir. Bu zincir, strateji geliştirme süre-
cinde bilginin akışını sağlar. Ormrod-Henneberg (2010b)’un, parti üye-
lerinin, partideki aktiflik seviyesine göre, partilerinin pazar yönlülük se-
viyelerini algılama durumunu ölçtükleri araştırma sonuçlarına göre,
davranışsal unsurların birbirleriyle ilişkileri çok kuvvetlidir. Nitekim,
bilgi üretimi ile dağılımı arasındaki ilişkinin katsayısı, çok aktif üyeler-
de % 40, orta derecedekilerde % 38, az aktiflerde % 43 iken, ortalaması
% 41 olarak bulunmuştur. İlginç olan yazarların bir diğer çalışması olan
Ormrod-Henneberg (2008, 2010a)’de de pazar yönlülüğün bu iki unsu-
ru arasındaki ilişki katsayısı % 41’dir.
16
4.2.3. Parti Üyelerinin Kararlara Katılımı
O’Cass (2001a: 1013), çalışmasında pazar yönlülüğün bir unsuru
olarak doğrudan üyelerin parti stratejisinin belirlenmesinde kararlara ve
uygulamaya katılımından bahsetmemiş ancak pazar yönlülüğün bir un-
suru olarak, üye katılımı kavramına benzer bir kavram olan, “parti si-
nerjisi ve entegrasyonu” kavramını incelemiştir. Lees-Marshment
(2001: 1079) ise, parti üyelerinin kararlara katılımı yerine, kararların
uygulanmasında üyeleri modele dâhil etmiştir. Ormrod (2005: 55; 2007:
78) üye katılımını, “tutarlı parti strateji geliştirme sürecine bütün üyele-
rin katılımı” şeklinde tanımlamıştır.Üye katılım unsurunun iki temel
elemanı vardır. Bunlar, dağıtılan bilginin anlaşılması ve bunun ideal
parti stratejisinin geliştirilmesinde kullanımıdır. Bilginin anlaşılması
demek, üyelerin bilginin anlamını tartışarak ortak anlam çıkarmalarıdır.
Dağıtılan ve anlamlaştırılan bilginin parti stratejisinde kullanımı ise,
partideki katılımın seviyesini gösterir (Ormrod, 2004: 10).
Ormrod-Henneberg (2010a)’e göre üyelerin kararlara katılımının bir
sonraki aşama olan, sürekli dışsal iletişim üzerindeki etkisi % 54’dür.
Ormrod-Henneberg (2010b)’e göre ise bu katsayı, % 63 olarak bulun-
muştur.
4.2.4. Sürekli Dışsal İletişim
Politik pazar yönlülüğün davranışsal dizisinin son halkası, politik
pazarlama stratejisinin uygulanmasında süreklilik için ihtiyaç duyulan,
sürekli dışsal iletişimdir (Ormrod, 2007: 78). Politik kampanyaların ka-
rakteristik özelliklerinden biri, öteki adayların veya partilerin faaliyetle-
rini çürütmek için, hemen cevap verilmesinin gerekliliğidir. Gerek parti
stratejisinin ve uygulamalarının dışsal gruplara duyurulması gerekse
öteki parti ve adayların eleştirilerinin derhal çürütülmesi için, bütün dış-
sal gruplarla (seçmenler ve medya gibi diğer sosyal gruplar) sürekli ile-
tişim halinde olmak gerekir. Bu iletişim sadece seçim dönemlerinde de-
ğil her zaman olmalıdır.
17
5. Sonuç
Demokrasinin gelişmesi, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması ve
seçmenlerin bilinçlenmesi, siyasal rekabeti artırmaktadır. Bir partinin bu
şartlarda iyi performans göstermesinin önemli şartlarından birisi, algıla-
nan pazar yönlülük seviyesinin uygun düzeyde olmasıdır. Bu nedenle ya-
bancı literatürde politik pazar yönlülük ile ilgili çok sayıda kavramsal
(Ormrod, 2004, 2005, 2007), eleştiri (Ormrod, 2006; Lees-Marshment,
2006) ve ampirik türde çalışmalar (Lees-Marshment, 2001; O’Cass,
1996, 2001a, b; Ormrod-Henneberg, 2008, 2010a, b) yapılmıştır. Türkçe
literatürde ise politik pazar yönlülüğü kavramsal ve ampirik olarak ince-
leyen çalışmaya ulaşılamamıştır. Bu eksikliği gidermek amacıyla bu ça-
lışmada, uluslararası ticari ve politik pazarlama literatüründen faydalanı-
larak, parti üyelerinin algılamalarına göre partilerin politik pazar yönlülük
seviyelerinin ölçümü için bir kavramsal model önerilmektedir.
Uluslararası literatürdeki çalışmaların bir kısmı (Lees-Marshment,
2001a, b; O’Cass, 1996, 2001a, b) politik pazar yönlülüğü sadece seçmen
yönlülük olarak ele almıştır. Ayrıca bu çalışmalardaki modellerin ampirik
olarak ölçülmesi zordur. Ormrod (2004, 2005), ticari pazarlama literatü-
ründeki (Deshpande´-Farley, 2004; Gainer-Padanyi, 2005; Griffiths-
Grover, 1998; Harrison-Walker, 2001; Hult vd., 2005; Lafferty-Hult,
2001; Powpaka, 2006), bütünsel pazar yönlülük yaklaşımını esas alarak,
politik pazar yönlülüğü tutumsal (örgütsel) ve davranışsal (yönetsel) yön-
leriyle ele alan bir model ortaya koymuştur. Daha sonra bu modele dayalı
çeşitli kavramsal çalışmalar yapılmış ve model ampirik olarak da test
edilmiştir (Ormrod, 2007; Ormrod-Henneberg, 2008, 2010a, b).
Politik pazar yönlülüğe bütünsel bir açıdan bakması ve gerçek politik
hayatta partilerin pazar yönlülük seviyelerinin ölçülmesine izin vermesi
gibi nedenlerle, Ormrod (2004,2005)’un modeli bu çalışmada esas alın-
mıştır. Bu çalışmada önerilen model, tutumsal ve davranışsal unsurlardan
oluşmaktadır. Tutumsal unsurlar; seçmen yönlülük, rekabet yönlülük, iç-
sel pazar yönlülük ve dışsal (sosyal) yönlülükten oluşmaktadır. Davranış-
sal unsurlar ise sırasıyla; politik pazar bilgisi üretimi, bilginin parti içinde
dağılımı, parti üyelerinin parti politikalarına katılımı ve sürekli dışsal ile-
18
tişimdir. Davranışsal unsurlar, tutumsal unsurlardan farklı olarak, model-
de bir süreç olarak dizilmiştir. Bu süreçte her aşama bir sonraki aşamanın
girdisi, bir sonraki aşama ise önceki aşamanın çıktısıdır (Harison-Walker,
2001; Ormrod, 2004, 2005). Şöyle ki, politik pazarla ilgili üretilen bilgi-
ler, üyelerin katılımı ile politika üretmek için örgüt çapında dağıtılır. Bu
nedenle, politik pazar yönlülük seviyesini ölçmeye yönelik yapılan ampi-
rik çalışmalarda (Ormrod-Henneberg, 2010a, b), davranışsal süreçteki
unsurlar arasındaki ilişkilerin varlığı incelenmiş ve oldukça kuvvetli iliş-
kiler bulunmuştur.
Tutumlar davranışları hazırlayan bir ön hazırlıktır. İnsanlar, tutumları-
na göre hareket ederler (Silah, 2000: 363). Önerilen modelde de, tutumsal
unsurların davranışsal unsurlara olan etkisine yer verilmiştir. Ormrod-
Henneberg (2010a, b), parti üyelerinin algılamalarına göre, tutumsal un-
surlardan içsel pazar yönlülüğün (partilerin profesyonel ve gönüllü üyele-
rinin fikirlerine önem verme) ve dışsal yönlülüğün (medya ve toplumdaki
diğer grupların önemini kabul etme) davranışsal süreç üzerinde önemli
etkisini bulmuşlardır. Bu çalışmalara göre ilginç bir şekilde, seçmen ve
rekabet yönlülüğün davranışsal süreç üzerinde etkisi yoktur.
Sonuç olarak, pazar yönlülük seviyelerinin belirlenmesine yönelik ya-
pılacak ampirik çalışmalar, politik pazarda başarılı olmak için hangi tu-
tumsal ve davranışsal unsurlara ağırlık verileceğine ışık tutacaktır.
Ek-1’de, önerilen modeldeki tutumsal ve davranışsal yapıyı ölçmeye
yarayacak ifadelere yer verilmiştir (Ormrod, 2004; Ormrod, 2005; Fore-
man-Money, 1995).
19
Kaynakça
Akdoğan, Ş. - Ahmet T. (1999) “Politik Pazarlama Uygulamalarına Farklı Bir
Bakış– Siyasi Partiler Örneği”,Pazarlama Dünyası Dergisi, 13 (77),
34-39.
Aslan, S. - Kahraman Ç. (2003) “Politik Pazarlama Açısından Baskı Grupları”,
Pazarlama Dünyası Dergisi, 17 (2003-1), 54 -60.
Attilla, N. (1997) “Politika Pazarlaması Örnekleriyle Türkiye’de Politika Pa-
zarlaması ve Bir Kampanya Araçları Etkinlik Araştırması”, Yayım-
lanmamış Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
Aydeniz, N.-Berrin Y. B. (2007). “Hizmet İsletmelerinde Pazar Yönlü Değer
Yaratma: Finansal Performansa Etki Boyutu”, Elektronik Sosyal Bi-
limler Dergisi, 6 (20), 95-111.
Baker, W.-James M. S. (1999) “The synergistic effect of market orientation
and learning orientation on organizational performance”, Journal of
the Academy of Marketing Science, 27, 411-27.
Balabanis, G., Ruth S.-Hugh P.(1997)“Market orientation in the top 200 British
charity organizations and its impact on their performance”, European
Journal of Marketing, 31, 583–603.
Bayraktaroğlu, G. (2002)“Geleneksel Pazarlamada Politik Pazarlamanın Yeri”,
Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 4, (3), 58-82.
Bhuian, S. N. (1998) “An empirical examination of market orientation in Saudi
Arabian manufacturing companies”, Journal of Business Research,
43 (1), 13-25.
Caruana, A., RamaseshanB.-MichaelE.(1999) “Market orientation and per-
formance in the public sector: The role of organizational commit-
ment”,Journal of Global Marketing, 12(3),59–79.
Çiftlikçi, A. (1996) “Siyaset Pazarlaması ve Siyasi Partilerin Malatya’daki Uy-
gulamaları”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İnönü Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Çiftlikçi, A. (1999) “Siyaset Pazarlaması ve Siyasi Partilerin Malatya’daki Uy-
gulamaları”, Yayınlanmış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
Deshpandé, R.,John U. F.- Frederick E. W. (1993) “Corporate Culture, Cus-
tomer Orientationand Innovativeness, ”Journal of Market-
ing,57(1),23-27.
20
Deshpandé, R.- John U. F. (1999)“Culture, Customers, and Contemporary
Communism: Vietnamese Marketing Management Under Doi Moi”,
Asian Journal of Marketing 7 (1), 4-18.
Deshpand´e, R.- John U. F. (2004)“Organizational culture, market orientation,
innovativeness, and firm performance: An international research odys-
sey”, International Journal of Researching Marketing,21,3–22.
Foreman, S. -Arthur M. (1996), “The Measurement of Internal Marketing: A
confirmatory Case Study”, Journal of Marketing Management,
11(8), 755-766.
Gainer, B.-Paulette P., (2005).“The relationship between market-oriented activ-
ities and market-oriented culture: Implications for the development of
market orientation in non profit service organizations”, Journal of
Business Research, 58(6),854–862.
Gegez, E. (1990) “Pazarlamanın Gelişim Süreci ve Politik Pazarlama”, Pa-
zarlama Dünyası, 4 (19), 39-40
George, W. R.,-C. Gro¨nroos(1991)“Developing customer-conscious employ-
ees at every level: Internal marketing”. In C.A. Congram (Ed.), The
AMA handbook of marketing for the service industries (pp. 85–100).
New York: American Management Association.
Günay, N. (2001), The Marketing Concept, Ege Akademik Bakış, 1 (1), 115-
140.
Günay N.-Kesken J. (2000) “Pazar Yönlülük Kavramı: Bir Uygulama”, 5.
Ulusal Pazarlama Kongresi Bildiri Kitabı, 16-18 Kasım Antalya,
221-234.
Gray, B.-Sheelagh M.- Christo B.-Phil M. (1998) “Developing Better Measure
of Market Orientation,” European Journal of Marketing, 32 (9/10),
884-903.
Griffiths, J.-RajivG. (1998) “A Framework for Understanding Market Orienta-
tion: The Behavior and the Culture,” 1998 AMA Winter Educator’s
Conference, American Marketing Association.
Harris, P. (2001) “To Spin or Not to Spin, That is the Question: The Emer-
gence of Modern of Political Marketing”, The Marketing Review, 2,
35-53.
Harrison-W.J. (2001) “The measurement of a market orientation and its impact
on business performance”, Journal of Quality Management,6, 139–
172.
21
Hult, T., David K.- Stanley S. (2005)“Market orientation and performance: An
integration of disparate approaches”, Strategic Management Jour-
nal, 26(12), 1173–1181.
Hult, T.-David K.(2001) ”Does market orientation matter? A test of the rela-
tionship between positional advantage and performance” Strategic
Management Journal, 22, 899-906.
İslamoğlu, H..(2002), Siyaset Pazarlaması Toplam Kalite Yaklaşımı, Beta
Yayınları, İstanbul.
Jaworski, B.- Ajay K. (1993) “Market Orientation: Antecedents and Conse-
quences,” Journal of Marketing, 57, (3), 53-71 .
Kavak B. (2004) “Siyasal Pazarlamada Pazar Bölümlendirme: Seçmenin Oy
Verme Kriterleri Çerçevesinde Bir Değerlendirme”, Pazarlama Dü-
nyası, 18 (2004-3), 56-62.
Kohli, A., Bernard J. J.-Ajith K. (1993) “MARKOR: A measure of market ori-
entation”, Journal of Marketing Research,30 (4), 467-477.
Kohli, A-Bernard J. (1990)“Market Orientation: The Construct Research Propo-
sitions and Managerial Implications”,Journal of Marketing,54, 1–18.
Kotler, P. (1997) Marketing Management: Analysis, Planning, Implemen-
tation and Control, New Jersey: Prentice-Hall, Inc.
Lafferty, B.-Tomas H. (2001) “A synthesis of contemporary market orientation
perspectives”.European Journalof Marketing, 35(1), 92–109.
Lees- Marshment -Jennifer (2001) “The Product, Salesand Market-Oriented
Party: How Labour Learnt to Marketthe Product, Not Justthe Presen-
tation,” EuropeanJournalofMarketing,35 (9/10), 1074-1084.
Levitt, T.(1960) “Marketing myopia”, Harvard Business Review, July/August,
45-56.
Limanlı, M. (1991) “Siyasal Pazarlama”, Pazarlama Dünyası, 5, (29) 29-39.
Mucuk, İ.(2007)Pazarlama İlkeleri, 16.Basım, Türkmen Kitabevi, İstanbul.
Naktiyok, A.-Kürşat T. (2008) “Öğrenme Yönlülüğün Müşteri Yönlülük
Üzerine Etkileri”, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Dergisi, 30, 169-192.
Narver, J. C. and Stanley F. S. (1990) “The Effect of a Market Orientation on
Business Profitability,” Journal of Marketing, 54, 20-35.
O’Cass, A. (2001a) “Political Marketing: An investigation of the political mar-
keting concept and political market orientation in the Australian poli-
tics”, European Journal of Marketing, 35 (9-10), 1003-1025.
22
O’Cass, A (1996) “Political marketing and marketing concept” European Jour-
nal of Marketing, 30 (10-11),37-53.
O’Cass, A. (2001b). “The internal–external marketing orientation of a political
party: Social implications of political party marketing orientation”,
Journal of Public Affairs, 1(2), 136–152.
Oktay, M. (2002), Politikada Halkla İlişkiler, Der Yayınları İstanbul.
Okumuş, A. (2007) “Pazarlama Anlayışında Siyasal Pazarlamanın Yeri ve
Pazar Konumlarına Göre Siyasi Partilerin Stratejik Analizi”,
Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 17, 157-172.
Ormrod, R.-StephentH.( 2010a)“Understanding voter orientation in the context
of political market orientation: is the political customer king?”, Jour-
nal of Marketing Management, 26 (1), 108-130.
Ormrod, R.-Stephen H. (2010b) “An investigation into therelationship between
political activity levels and political market orientation”, European
Journal of Marketing, 44 (3/4), 382-400.
Ormrod, R. (2005) “Aconceptual model of political market orientation”, Jour-
nal of Non profitand Public Sector Marketing, 14(1/2), 47–64.
Ormrod, R. (2006) ‘A Critique of the Lees-Marshment market-oriented party
model’, Politics 26(2),110–118.
Ormrod, R. (2004) “Operationalising the Conceptual Model of Political Market
Orientation”, Report Series on Political Communication No. 14,
Sundsvall, Sweden: Institute for Democratic Communication.
Ormrod, R. (2007)“Political market orientation and its commercial cousin:
Close family ordistant relatives?”,Journal of Political Marketing,
6(2/3), 69–90.
Ormrod, R.-Stephan H. (2008) “Understanding a political market orientation”,
paper presented at the 6th International Conference on Political
Marketing, Manchester Business School, University of Manchester,
Manchester, 27-29 March.
Özsoy, O. (2001)Politik Propaganda Teknikleri, Alfa BasımYayın, İstanbul
Özsoy, O..(2001) Başarılı Siyasetçinin El Kitabı, Hayat Yayıncılık ve İletişim
Hizmetleri, İstanbul.
Polat, C.-Banu K. (2008) “Gençseçmenler Gözüyle Siyasal Ürün (Siyasi Lider)
Özellikleri: Ankara’daki Üniversite Öğrencileri Üzerine Bir
Çalışma”, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 5 (1).
23
Powpaka, S.(2006) “How market orientation affects female service employees
in Thailand” Journal of Business Research, 59(1),54–61.
Silah, M.(2000) Sosyal Psikoloji, Gazi Kitapevi Yayınları, Ankara.
Sitembölükbaşı, Ş. (2004), “Isparta’da Seçmenlerin Parti Tercih Nedenleri
Üzerine Bir Araştırma: 1995, 1999, ve 2002 Genel Seçimleri
Karşılaştırması”, Akdeniz Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Dergisi, 8, 156–176.
Slater, S.-John N. (1998) “Customer Led and Market Oriented: Let’s Not Con-
fuse The Two,” Strategic Manegement Journal, 19 (10), 1001-1006.
Slater, S.-John N. (1995) “Market Orientation and The Learning Organiation,”
Journal of Marketing, 59, 63-74.
Slater, S.-John N. (1999) “Market-oriented is more than being customerled”,
Strategic Management Journal,20,1165–1168.
Tan, A.(2002)Politik Pazarlama, Papatya Yayıncılık, İstanbul.
Tan, A. (1998) “Politik Pazarlama ve Kahramanmaraş Örneği”, Cumhuriyet
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi.
Tan, A. (2001) “Politik Pazarlama Uygulamalarında Baskı Gruplarının Yeri ve
Önemi”, Pazarlama Dünyası Dergisi, 38 (2001-2), 38-40.
Tokgöz, O.(1991) “Türkiye’de 1983 ve 1987 Genel Seçimlerinde Kullanılan
Siyasal Reklamlar”, Amme İdaresi Dergisi, 24 (1), 13-28.
Tokgöz, O. (1999) “Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi (1987-1999): Gazete
Siyasal Reklamları Üzerinden Değerlendirme”, İletişim, 3, 61-90.
Tsaı, Y.-Ta-Wei T. (2008) “How to Improand Service Quality: Internal Mar-
keting as a Determining Factor”, Total Quality Management &
Business Excellence, 19(11), 1117 -1126.
Ünnü, N. A. (2009) Politik Pazarlamada Pazar Yönlülük ve Otantik Liderliğin
Önemi, Ege Akademik Bakış, 9 (4), 1243-1273
Wood V. R.,Shahid B. -Pamela K. (2000) “Market orientation and organiza-
tional performance in non-for-profit hospitals”, Journal of Business
Research, 48 (3), 213–226.
Wring D. (1996)“Political Marketing and Party Development in Britain: A Secret
History”, European Journal of Marketing, 30, (10-11), 100-111.
Zhou, K. Z., Chi K. Y.-David K. T.(2005)“The effects of strategic orientations
on technology- and market-based breakthrough innovations” ,Journal
of Marketing, 69 (2), 42-60.
24
EK: Politik Pazar Yönlülük Ölçeği Önerisi
Seçmen Yönlülükle İlgili İfadeler
Partimizin ideolojisini, seçmenlerin fikirleri belirler.
Seçimlerde oy kullanmayanların fikirleri bile partimizce dikkate alınır.
Partimizin çoğu kararlarının nasıl verileceğinde, seçmenlerin etkisi
vardır.
Partimize oy vermesi muhtemel seçmenlerin görüşleri, sadık seçmenle-
rin görüşleri kadar önemlidir.
Rekabet Yönlülükle İlgili İfadeler
Partimizin politikaları ile ilgili kararlar verilirken, öteki partilerin politi-
kaları da dikkate alınır.
Partimiz öteki partileri, ideolojilerine bakmadan bir rakip olarak önem-
ser.
Partimiz gerekirse rakipleriyle işbirliği yapabilir.
Partimiz bir rakibiyle işbirliği yapmak zorunda kalırsa, o partinin fikir
ve politikaları dikkate alınır.
İçsel Pazar yönlülükle İlgili İfadeler
Parti yönetimimiz üyelerine güvenilir bir vizyon sunar.
Partimiz vizyonunu bütün üyelerine etkin bir şekilde iletir.
Partimiz üyelerini, görevlerini iyi bir şekilde yerine getirmek için, eğitir.
Parti yönetimi bize neyi, neden ve nasıl yapmamız gerektiğini öğretir.
Partimiz, üyenin performansını, partinin amacına katkı sağlamakla öl-
çer.
Partimizde iyi çalışanlar ödüllendirilir.
Partimizin performans ölçümü ve ödül sistemi, üyeleri birlikte çalışma-
ya özendirir.
Partimizin performans ölçümü ve ödül sistemi, çalışanları çalışmaya
teşvik eder.
İstek ve önerilerimi yönetime rahatlıkla iletebiliyorum.
25
Partimizde, yöneticilerle üyeleri bir araya getiren yararlı toplantılar ya-
pılmaktadır.
Üyelere, partideki önemli değişiklikler hakkında, önceden bilgi verilir.
Parti yönetimi, parti stratejisini belirlerken, üyelerinden aldığı bilgileri
kullanır.
Dışsal Yönlülükle İlgili İfadeler
Medyanın bakış açısı Partimiz için çok önemlidir.
Partimiz öteki partileri, ideolojilerine bakmadan bir rakip olarak önem-
ser.
Sivil toplum kuruluşları genellikle parti politikalarımızı etkilemez.
Toplumdaki çoğu ticari çıkar grupları parti politikalarımızı etkilemez.
Yerel seviyedeki sorunların çoğu partimizce önemli sayılmaz.
Partimiz, devlet kuruluşları ile iyi ilişkilere sahiptir.
Partimizin üyesi olsun olmasın yerel seviyedeki aktif bireyler (muhtar-
lar gibi) parti politikalarımızı etkileyebilir.
Bilgi Üretimi İle İlgili İfadeler
Partimiz, parti üyelerinin politika ve uygulamaları hakkındaki düşünce-
lerini öğrenmek için araştırmalar yapar.
Partimiz, sivil toplum kuruluşlarının düşünceleri ile ilgili bilgi toplar.
Partimiz öteki partilerin faaliyetlerini öğrenmek için bilinçli çaba göste-
rir.
Partimizin kendisinin yaptırdığı veya piyasadaki öteki araştırma şirket-
leri tarafından yapılan araştırmaların sonuçları, partimiz için önemli bir
bilgi kaynağıdır.
Partimiz nadiren doğrudan seçmen fikirleri ile ilgili bilgi toplar.
Parti üyelerimiz, seçmen fikirleri hakkında bilgi toplarlar.
Parti İçi Bilgi Paylaşımı İle İlgili İfadeler
Partimizin örgütsel yapısı, her parti üyesinin sesini duyulabileceği şe-
kilde kurulmuştur.
Parti üyeleri çalışmaları hakkında seçmenleri bilgilendirirler.
Parti üst yönetimi bizleri nadiren dinler.
26
Partinin bütün üyeleri, parti işlerinde yardımcı olacak her türlü bilgiyi
öteki üyelerle paylaşırlar.
Parti üst yönetimi, yerel düzeyde yapılan müzakere sonuçlarından ha-
berdardır.
Parti Politikalarına Üyelerin Katılımı İle İlgili İfadeler
Parti üyeleri, parti stratejisinin geliştirilmesine doğrudan katkı sağlar.
Parti stratejisi esas olarak parti üst yönetimi tarafından geliştirilir.
Bütün parti üyeleri, strateji geliştirmede gerçek bir etkiye sahiptir.
Parti politikasına ilişkin her bir karar verilmeden önce bütün parti üyele-
rinin fikirleri alınır.
Parti stratejisindeki değişikliklerle ilgili son kararlar verilmeden, geniş
ölçüde tartışılır.
Sürekli Dışsal İletişim İle İlgili İfadeler
Şartların uygun olduğu her zaman, parti üyeleri karşılaştıkları her seç-
menlerle iletişime geçerler.
Partimizin çevresindeki bireylere ve örgütlere yönelik olarak resmi ileti-
şim kanalları vardır.
Partimiz, politikalarını doğrudan seçmenlere iletmede iyidir.
Partimizin dışındaki bireyler ve örgütler, partimizin önceliklerinin ne
olduğu konusunda iyi bir fikre sahiptir.
Partimiz, önemli sosyal gruplarla doğrudan iletişim kurar.
Partimiz, politikaları çerçevesinde medya ile uygu şekilde iletişim ku-
rar.
27
YAPISAL EŞİTLİK MODELLEMESİ İLE ÖĞRETİM ELE-
MANLARININ ÖĞRENCİ BAŞARISINA ETKİSİ
ÖLÇEĞİNİN GELİŞTİRİLMESİ
Yalçın KARAGÖZ4, Hüdaverdi BİRCAN5, Abdulkadir BEĞEN6
ÖZET
Kaliteli eğitim hizmeti verebilmek için, eğitim hizmeti verenlerin
alanlarında uzman olmalarıyla birlikte, öğrenciyle olumlu diyalog kuru-
labilmesi ve dersin muhteviyatının öğrenciye benimsetilmesi ve sevdi-
rilmesi vb. kabiliyetlerinin olması da önemlidir. Bu sebeple, bu çalış-
mada üniversite öğrencilerinin akademik başarılarını etkileyen öğretim
üyelerinin mesleki yeterlilik ve uygulamaları ele alınmış ve verilen eği-
timin nasıl olması gerektiğini belirleyebilecek bir ölçek geliştirilmiştir.
Ölçeği geliştirebilmek için, yapısal eşitlik modellemesi kullanılmıştır.
Bu çalışmada kullanılan veriler, Cumhuriyet Üniversitesi İİBF öğ-
rencilerine yüz yüze anket yöntemi uygulanarak elde edilmiştir. Öğren-
cilere 34 sorudan oluşan bir anket uygulanmıştır. Verilere açıklayıcı
faktör analizi uygulanarak dört faktör elde edilmiş, elde edilen modele
verilerin mükemmel uyum gösterdiği bulunmuştur. Elde edilen bu 4
faktörlü modele doğrulayıcı faktör analizi uygulanarak modelin geçerli-
liği teyit edilmiştir. Sonuç olarak elde edilen bu ölçeğin eğitimin kalite-
sini ölçmek için kullanılabileceğine karar verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Yapısal Eşitlik Modellemesi, Akademik Eği-
timde Başarı.
4 Doç. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bil. Fak. İşletme Böl. [email protected]. 5 Doç. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bil. Fak. İşletme Böl. [email protected]. 6 Dr., [email protected]
28
BUILDING SCALE OF EFFECT OF ACADEMICIANS TO
THE SUCCESS OF STUDENTS WITH STRUCTURAL EQUA-
TION MODELING
ABSTRACT
In order to give quality education to the university students , it is im-
portant that academicians should have such abilities too as being expert
on their fields, having good relations to their students, being sure whet-
her they understand lecture and like it. For that reason, in this study, the
proffessional competence and conduct of academicians affecting aca-
demic success in education of university students, are discussed and a
scale is built to determine how education should be. To build the scale,
structural equation modeling is used. The data used in this study are
acquired by face-to-face survey methods conducted to students of fa-
culty of economics and administrative sciences of cumhuriyet univer-
sity. 34-question survey is conducted to the students. Four factors are
acquied by conducting explanatory analysis, and confirmatory factor
analysis is conducted to the found factors. According to the acquired
analysis’ findings, it is determined that the accuracy between data and
the built scale model is well enough.
Keywords: Structural Equation Modeling, Academic Success in
Education.
29
1. Giriş
Üniversitelerde öğrencilerin akademik başarılarının yükseltilmesi,
üniversitelerin öncelikli hedefleri arasında yer alır. Öğrencilerin akade-
mik başarılarını etkileyen pek çok bireysel, çevresel ve kurumsal fak-
törden söz edilebilir. Memduhoğlu ve Tanhan (2009: 107) tarafından
yapılan çalışma, bireysel ve çevresel faktörlerden ziyade özellikle aka-
demik başarıyı etkileyen örgütsel faktörleri belirlemeye yöneliktir. Öğ-
rencilerin akademik başarılarını etkileyen örgütsel faktörler arasında öğ-
retim üyelerinin; iletişim ve insan ilişkileri, öğretim strateji ve yöntem-
leri, öğrenme kuramları ve motivasyon, ölçme ve değerlendirme, alan
yeterliliği ve alandaki yeni gelişmeleri izleme ve sınıf yönetimi bilgi ve
becerileri gibi yeterlilikleri sayılabilir. Ayrıca kurum kültürü, yönetim
anlayışı, kurumun fiziksel ortam ve donanımı da öğrencinin akademik
başarısı üzerinde belirleyici etkiye sahiptir. Bu açıdan ifade edilen ör-
gütsel faktörlerin öğretim elemanlarının görüşleri doğrultusunda belir-
lenmesi önemli görülmektedir. Öğrencilerin başarısızlığının önlenebil-
mesi için, başarıyı etkileyen faktörlerin belirlenmesi gereklidir. Başarıyı
etkileyen önemli faktörler belirlenirse, başarısızlığı doğuran nedenlerin
kontrol altına alınabilecektir.
Üniversitede öğrenci olmak, üniversite yaşamı, genelde ülkemizde
ve diğer ülkelerde kaygı ve stres üretecek bir ortamın niteliğini taşımak-
tadır. Üniversite öğrencisi, birey olarak kendi gelişimsel sorunları olan
bir kişidir. Üniversite öğrencisi ne yetişkindir ne de çocuktur. Çocuk-
luktan gençliğe ve yetişkinliğe geçme döneminin sıkıntılarını yaşaya-
bilmektedir. Kendi kimliğini bulma, toplumsal yönden yerel ve çocuk-
luk döneminin değerlerini, daha geniş toplumun ulusal ve evrensel de-
ğerlerini benimseme ve uzlaştırma, toplum değerlerine uyum sağlama,
sosyal olgunluğa erişme durumundadır. Üniversite gençleri, sosyal ol-
gunluğa erişmenin ilk önemli boyutu olan bağımsızlık ve cinsel kimliğe
uygun olan davranışları kazanmak zorundadır (Çuhadaroğlu, 1989: 35).
Eğitimcilerin karşılaştığı temel sorunların, öğrencilerin zekâları ya
da entelektüel kapasiteleri ile ilgili olmadığı bilinmektedir. Temel so-
run, öğrencilerin öğrenmeye olan ilgilerinin az olması ve sınıf içinde
30
başarıya karşı motivasyonlarının ve başarı algılarının düşük olmasıdır.
Öğrencilerin; derslerine karşı öğrenme, ilgi, merak ve istekleri, öğren-
melerini kolaylaştırıp başarılarını artırırken, tersi durumlar da öğrenme-
lerini güçleştirip başarılarını düşürmektedir (Soydan vd., 2012: 2).
Başarı, “İstenen sonuca ulaşma, güdülen amaca erişme, isteneni elde
etme” olarak da tanımlanmıştır. Eğitim açısından bakıldığında başarı
öğrencinin ders müfredatında belirtilen hedef ve kazanımları kavraması
ve bu doğrultuda davranış sergilemesidir. Başka bir deyişle başarı, öğ-
rencinin bulunduğu sınıf ve derse göre hedeflenen bilgi, beceri ve dav-
ranışları kazanmasıdır (Şeker, 2013: 22).
Üniversite dönemi bireyin eğitim aşamasının en önemlilerinden birisi-
dir. Bireylerin gelecekteki hayatlarını yönlendirmede üniversite eğitimi
büyük bir rol oynamaktadır. Bu nedenle öğrencilerin başarısını etkileyen
faktörlerin bilinmesi büyük önem taşımaktadır. Öğrencilerin başarısını
çok sayıda faktör (fiziksel, ruhsal, toplumsal, ekonomik, coğrafi, çevre
vb.) etkilemektedir. Öğrencilerin başarılı olabilmesi için bu faktörlerden
olumsuz yönde etkilenmemesi gerekmektedir (Rençber, 2009: 192)
Akademik başarı, öğrenciler üzerinde önemli etkiye sahiptir. Öğren-
ciler başarı karşısında mutluluk, güven ve kişisel doyum, başarısızlık
karşısında ise üzüntü, hayal kırıklığı ve depresyon vb. tepkiler geliştir-
mekte ve bu duygular başarı-başarısızlık nedenlerinin algılanma biçimi-
ne bağlı olarak değişmektedir (Memduhoğlu ve Tanhan, 2009: 107).
Bu çalışmada öğretim üyelerinin, öğrencinin akademik başarısına
etkisi ele alınmıştır. Öğrenciye daha kaliteli bir eğitim sunabilmek için
öğretim üyeleri açısından, eğitim kalitesini etkileyen faktörlerin bilin-
mesi, eğitim kalitesini yükseltmek faydalı olacaktır. Bu amaçla, öğretim
üyeleri tarafından verilen eğitim hizmetlerinde kalitenin artırılması için,
yapısal eşitlik modellemesi kullanılarak, eğitimin kalitesini belirleyici
bir ölçek geliştirilecektir. Bu ölçekle, öğrenciye daha kaliteli bir eğitim
vermenin yolları ortaya konulmaya çalışılacaktır.
31
2. Materyal ve Metot
2.1 Verilerin Normalliği, Güvenirliği ve Geçerliği:
Büyük örneklem verilerinde (Pragmatik bilim adamlarına göre
n>100 ve daha duyarlı bilim adamlarına göre n>400) test sonuçları
normallik şartının sağlanmadığını gösterse de bunun pratikte çok fazla
bir önemi yoktur. Böyle bir durumda histogram, kutu grafiği ve normal
olasılık grafikleri incelenir. Dağılım normale yakın bir özellik gösteri-
yorsa, p değerinde normallik koşulunun sağlanmaması çok fazla önemli
değildir (Şencan, 2005: 196). Bu çalışmada, veri sayısı 760’dır.
Verilerin güvenilirliğini ve geçerliliğini belirlemek için, anketteki
bütün maddeler için yapılan güvenilirlik testinde, Cronbach Alpha de-
ğeri 0,929 bulunduğundan, verilerin güvenilirliği çok yüksektir. Ayrıca
yapısal geçerlilik analizi için öncelikle açıklayıcı (explanatory) faktör
analiz yapılmış ve ayırt edici geçerlilik için de doğrulayıcı (confirma-
tory) faktör analizi yapılmıştır (Bollen, 1989).
2.2 Materyal
Veriler, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İderi Bilimler Fakültesin-
deki 760 öğrenciye yüz yüze anket uygulanarak elde edilmiştir. Sekaran’a
göre ana kütlenin 10.000.000 olması durumunda örneklem büyüklüğünün
384 olması yeterlidir (Sekeran, 2000: 285; Altunışık vd., 2005: 127). Ve-
riler SPSS 23 (AMOS 23) paket programı ile analiz edilmiştir (SPSS
programı, Cumhuriyet Üniversitesi Kampüs Lisanslıdır).
2.3 Metot
Analizde temel olarak yapısal eşitlik modellemesi kullanılmıştır.
Yapısal eşitlik modellemesi psikoloji, sosyoloji, eğitim araştırmaları, si-
yasal bilimler, pazarlama vb. araştırmalarında kullanılan bir tekniktir
(Dow vd. 2008: 106). Temel olarak faktör analizi ve regresyon analizi-
nin birleşimidir. Teorik modele göre oluşturulan tahmini kovaryans
matrisinin, gözlenen verilerin kovaryans matrisine uygunluğunu test
eder (Hox-Bechger, 1995: 356). Yapısal eşitlik modellemesini, diğerin-
den ayıran iki temel özellik vardır (Hair vd., 1998: 584): birincisi, çoklu
32
ve karşılıklı bağımlı ilişkiler tek bir analizde test edilir. Yani, bütün iliş-
kiler aynı anda test edilir. İkincisi, gösterge değişkenlerinin mükemmel
olarak ölçülemeyeceği kabul edilir ve göstergelerin hata varyansları da
hesaplamalara dâhil edilir.
2.3.1 Yapısal Eşitlik Modellemesi
Yapısal eşitlik modellemesi psikoloji, sosyoloji, eğitim araştırmaları,
siyasal bilimler, pazarlama vb. araştırmalarında kullanılan bir tekniktir
(Dow vd., 2008: 106). Temel olarak faktör analizi ve regresyon analizi-
nin birleşimidir. Teorik modele göre oluşturulan tahmini kovaryans
matrisinin, gözlenen verilerin kovaryans matrisine uygunluğunu test
eder (Hox-Bechger, 1995: 356). Yapısal eşitlik modellemesini, diğerin-
den ayıran iki temel özellik vardır (Hair vd., 1998: 584): birincisi, çoklu
ve karşılıklı bağımlı ilişkiler tek bir analizde test edilir. Yani, bütün iliş-
kiler aynı anda test edilir. İkincisi, gösterge değişkenlerinin mükemmel
olarak ölçülemeyeceği kabul edilir ve göstergelerin hata varyansları da
hesaplamalara dâhil edilir.
Yapısal eşitlik modellerinin bilimsel çalışmalarda çokça kullanılıyor
olmasının temel nedeni, verilen bir modeldeki gözlenen değişkenlere
(hem bağımlı hem bağımsız) ilişkin ölçüm hatalarını açıkça hesaba ka-
tan bir yöntem olmasından kaynaklanmaktadır. Yapısal eşitlik modelle-
rinin aksine, geleneksel regresyon analizinde açıklayıcı değişkenlerdeki
olası ölçüm hataları göz ardı edilmektedir. Bu nedenle de regresyon
analizi sonuçları yanlış ve yanıltıcı sonuçlar verebilmektedir. Ölçüm ha-
talarının üstesinden gelmesinin yanı sıra yapısal eşitlik modelleri ayrıca
araştırmacıların çok değişkenli kompleks modeller geliştirmesi, tahmin
etmesi ve test etmesine de olanak sağlamakta ve verilen modeldeki de-
ğişkenlerin direkt ve dolaylı etkilerini de dikkate almaktadır. Direkt ve
dolaylı etkilerin kombinasyonu açıklayıcı değişkenin bağımlı değişken
üzerindeki toplam etkisini ortaya koymaktadır (Bayram, 2013: 1)
YEM, sahip olduğu bazı özellikler bakımından klasik çok değişkenli
istatistiksel yöntemlerden farklılaşmaktadır (Byme, 2010). İlk olarak
YEM, diğer istatistiksel yöntemlerden farklı olarak, keşfedici bir yakla-
33
şım yerine, doğrulayıcı bir yaklaşımı benimsemektedir. Dolayısıyla
YEM'in dışındaki birçok istatistiksel yöntem veri seti üzerindeki ilişki-
leri keşfetmeye çalışırken; YEM, kuramsal olarak varlığı kurulmuş olan
ilişkilerin veri ile uyumunu doğrulamaktadır. Bu haliyle YEM'in, hipo-
tez testleri için diğer yöntemlerden daha başarılı olduğu söylenebilir.
İkinci olarak geleneksel çok değişkenli yöntemler ölçüm hatasının he-
saplanması ya da düzeltilmesi için herhangi bir yeteneğe sahip değilken;
YEM, hata hesaplamalarında oldukça net sonuçlar ortaya koymaktadır.
Bu bağlamda, geleneksel yöntemler ölçüm hatalarını ayrı ayrı ele alır-
ken, YEM tüm çözümlemelerde ölçüm hatalarını açıkça hesaba katmak-
tadır. Üçüncü olarak, geleneksel yöntemler analizlerde sadece gözlem-
lenebilen değişkenler üzerinden işlem yapabilirken; YEM, aynı model
içerisinde hem gözlenebilen hem de gözlenemeyen değişkenler üzerin-
den test yapabilmektedir. Son olarak, günümüzde, hem gözlenen hem
gözlenemeyen değişkenlerin aynı anda test edilebildiği, doğrudan ve
dolaylı çoklu ilişkilerin ya da ardışık dolaylı ilişkilerin ölçülebildiği
YEM’den daha iyi veya daha çok kabul gören bir metot bulunmamak-
tadır. Tüm bu özellikler ise YEM’i, günümüzde oldukça popüler bir
yöntem haline getirmiştir. (Meydan-Şeşen, 2015:1).
Yapısal eşitlik modelleri; yol analizi, doğrulayıcı faktör analizi, ya-
pısal eşitlik (regresyon) ve gizli büyüme eğrisi modelleri olmak üzere
dört başlık altında incelenebilir. Bu çalışmada doğrulayıcı faktör analizi
kullanılacaktır.
2.3.2 Doğrulayıcı Faktör Analizi
Önceden oluşturulan bir model aracılığıyla gözlenen değişkenlerden
yola çıkarak gizli değişken (faktör) oluşturmaya yönelik bir işlemdir.
Genellikle ölçek geliştirme ve geçerlilik analizlerinde kullanılmakta ve-
ya önceden belirlenmiş bir yapının doğrulanmasını amaçlamaktadır.
Çok sayıda gözlenen veya ölçülen değişken tarafından temsil edilen giz-
li yapıları içeren, çok değişkenli istatistiksel analizleri tanımlamak ama-
cıyla kullanılmaktadır. Doğrulayıcı faktör analizi, açıklayıcı faktör ana-
lizi ile belirlenen faktörlerin, hipotez ile belirlenen faktör yapılarına uy-
34
gunluğunu test etmek üzere yararlanılan faktör analizidir. Açıklayıcı
faktör analizi, hangi değişken gruplarının hangi faktör ile yüksek dü-
zeyde ilişkili olduğunu test etmek için kullanılırken, belirlenen k sayıda
faktöre katkıda bulunan değişken gruplarının bu faktörler ile yeterince
temsil edilip edilmediğinin belirlenmesi için doğrulayıcı faktör anali-
zinden faydalanılır (Aytaç- Öngen, 2010: 16). Özetle, yapısal eşitlik
modellerinde teoride var olan kavramsal model, veri yardımı ile test
edilmeye çalışılır. Doğrulayıcı faktör analizi, genellikle ölçek geliştirme
ve geçerlilik analizinde kullanılır ve önceden belirlenmiş bir yapının
doğruluğunu belirlemeyi amaçlar.
Doğrulayıcı faktör analizinde modeller; birinci düzey (first-order)
ikinci-düzey (second-order) üçüncü-düzey, dördüncü-düzey, …, yük-
sek-düzey (higher-order) olarak ele alınmaktadır.
Uyum indeksleri; önceden belirlenen modellerin (predefined), veriyi
ne kadar iyi açıkladığı uyum istatistikleri ile belirlenir. Modellerin
uyumunu test eden birden fazla uyum istatistiği (fit statistic) vardır. Bu
uyum istatistikleri, ileri sürülen modellerin parametreleri ile örnek veri-
lerden elde edilen istatistiklerin uygunluğunu test etmektedirler. Eğer
model verilere uymuyorsa reddedilir. İleri sürülen model reddedilemi-
yorsa model gözlenen verilerin altında yatan nedensel yapıyı açıklama
yeteneğine sahiptir (Özdamar, 2010: 251-252).
Ki kare testi ile modelin genel uyumuna bakılır. Model uyumunun
belirlenmesinde, başlangıç uyum indeksi olarak ki-kare uyum iyiliği in-
deksine (chi-square goodness of fit) bakılır. Ki-kare testi veriyle model
arasındaki uyumun testidir. Ki karenin anlamlı olmaması ve
olması modelin uyumluluğunu gösterir. Ki kare
uyum iyiliği indeksi ile birlikte, Artırmalı Uyum İndeksi (Incremental
Fit lndex, IFI), Karşılaştırmalı Uyum İndeksi (Comparative Fit Index,
CFI), Yaklaşık Hataların Ortalama Karekökü (Root Mean Square Error
of Approximation, RMSEA), İyilik Uyum İndeksi (Goodness Of Fit In-
dex, GFI), Ortalama Hataların (Kalıntıların) Karekökü (Root Mean
Square Residual, RMR) de sık kullanılmaktadır. Tablo 1’de uyum de-
35
ğerleri ve uyum aralıkları özetlenmiştir (Schermelleh-Engel ve
Moosbrugger, 2003).
Tablo 1. Model Uyum Kriterleri
Model Uyum Kriteri İyi Uyum Kabul Edilebilir Uyum
Uyum testi 0,05<p 1 0,01<p 0,05
CMIN/SD
IFI 0,95 IFI 0,90 IFI
CFI 0,97 CFI 0,95 CFI
RMSEA RMSEA 0,05 RMSEA 0,08
GFI 0,90 GFI 0,85 GFI
RMR
Analizlerde hangi uyum indekslerinin değerlendirileceğine dair ke-
sinlik yoktur. Bununla birlikte genel olarak ki-kare, CMIN/DF, CFI,
GFI, RMSEA vb. indeksi değerleri verilmektedir.
2.3.3. Açıklayıcı (Exploratory) Faktör Analizi
Özellikle psikoloji, sosyal bilimler, eğitim bilimleri, siyaset bilimi ve
uluslararası ilişkiler, iktisat, iktisadi kalkınma ve şehircilik, sosyoloji, bi-
yoloji, jeoloji, tıp, işletmecilik (piyasa araştırması, özellikle tüketici ve
reklam araştırmalarında) gibi alanlarda, birimlerin çok sayıdaki birbirle-
riyle ilişkili özellikleri arasında, birlikte ele alınabilen, birbirleriyle ilişki-
siz fakat bir oluşumu (olayı, fenomeni) açıklamakta yararlanılabilecek
olanlarını bir araya toplayarak (gruplayarak) yeni bir isimle faktör olarak
tanımlamayı sağlayan, yaygın kullanımı olan bir yöntemdir (Kline, 1993:
1; Tavşancıl, 2002: 47; Karagöz, 1991: 20-21; Özdamar, 2002: 235).
Açıklayıcı faktör analizi; çok sayıdaki değişkeni, belirli sayıda gruplara
ayırarak, her bir grubun içindeki değişkenler arasındaki ilişkiyi maksi-
mum, gruplar arasındaki ilişkiyi ise minimum yaparak, grupları yeni de-
ğişkenlere dönüştüren bir analiz türüdür. Türetilen bu yeni değişkenlere
faktör adı verilir. Açıklayıcı faktör analizi, çok sayıdaki değişken arasında
ilişkilere dayanarak, birbirinden bağımsız ve daha az sayıda, daha anlamlı
ve özet bir biçimde yeni değişkenler bulunmasını sağlar. Mevcut olduğu
bilinmekle beraber direk olarak gözlemle belirlenemeyen, gizli boyutları
36
ortaya çıkarmak ve çok daha fazla sayıdaki veriler setini azaltarak basit-
leştirmeyi amaçlar (Karagöz, 2015: 650). Açıklayıcı faktör analizi ile de-
ğişkenlerin sayısı azalmaya ve değişkenler arası ilişkilerden faydalanıla-
rak yeni yapılar ortaya çıkartmaya çalışılır.
Açıklayıcı faktör analizinde; verilerin çoklu normal dağılımdan gelip
gelmediğini belirlemek Bartlett Testi (Bartlett Test of Sphericity) yapılır.
Verilerin çoklu normal dağılımdan gelme varsayımlarının sağlanması için
significance (olasılık) değerinin 0,05’ten küçük olası gerekir (Akgül-
Çevik, 2003: 428; Hair vd., 1998: 374). Veri yeterliliğini belirlemek için-
de Kaiser-Meyer-Olkin (KMO ) testi yapılır. KMO, testinde bulunan de-
ğer 0,50’nin altında ise kabul edilemez, 0,50 zayıf, 0,60 orta, 0,70 iyi,
0,80 çok iyi, 0,90 mükemmeldir (Sharma, 1996: 116; Tavşancıl, 2002:
50; Altunışık vd. 2005: 217; Nakip, 2003: 408-409). Rotasyon yöntemleri
içinde varimax, quartimax equamax, en yaygın kullanılanlardır. Bu ça-
lışmada varimax yöntemler tercih edilecektir. Varimax yöntemi ile basit
yapıya ve anlamlı faktörlere ulaşmada faktör yükleri matrisinin sütunları-
na öncelik verilir. Bu yöntemle daha az değişkenle faktör varyanslarının
maksimum olması sağlanacak şekilde döndürme yapılır (Tavşancıl, 2002:
50; Kline vd., 1994: 62). Ayrıca, varimax olmadan faktör skor katsayıla-
rına ulaşmak mümkün olmamaktadır (Nakip, 2003: 413).
2.3.4. Açıklayıcı (AFA) ve Doğrulayıcı (DFA) Faktör Analizlerinin
Karşılaştırılması
Açıklayıcı (exploratory) faktör analizi; çok sayıdaki değişkeni, belir-
li sayıda gruplara ayırarak, her bir grubun içindeki değişkenler arasın-
daki ilişkiyi maksimum, gruplar arasındaki ilişkiyi ise minimum yapa-
rak, grupları yeni değişkenlere dönüştüren bir analiz türüdür. Türetilen
bu yeni değişkenlere faktör adı verilir. Faktör analizi, çok sayıdaki de-
ğişken arasında ilişkilere dayanarak, birbirinden bağımsız ve daha az
sayıda, daha anlamlı ve özet bir biçimde yeni değişkenler bulunmasını
sağlar. Mevcut olduğu bilinmekle beraber direk olarak gözlemle belir-
lenemeyen, gizli boyutları ortaya çıkarmak ve çok daha fazla sayıdaki
veriler setini azaltarak basitleştirmeyi amaçlar (Karagöz, 2015: 650).
37
Faktör analizi ile değişkenlerin sayısı azalmaya ve değişkenler arası
ilişkilerden faydalanılarak yeni yapılar ortaya çıkartmaya çalışılır.
Açıklayıcı faktör analizinde, değişkenler arası ilişkilerden faydalanı-
larak faktörler ortaya çıkarılırken, doğrulayıcı (confirmatory) faktör
analizinde, oluşturulmuş faktörlerin doğruluğu test edilir. Yani, doğru-
layıcı faktör analizi; açıklayıcı faktör analizi ile elde edilen faktörler ile
değişkenler arasında yeterli düzeyde ilişki olup olmadığı, faktörler bir-
birinden bağımsız olup olmadığı, belirlenen faktörlerin orijinal yapıyı
açıklamakta yeterli olup olmadığı, değişkenler faktörler arasında doğru
ilişki kurulup kurulmadığı test edilir.
Açıklayıcı (keşfedici, exploratory) faktör analiz ile değişkenler ara-
sındaki ilişkiler göz önüne alınarak faktörler belirlenir. Doğrulayıcı fak-
tör analizinde ise değişkenler arasındaki ilişkiler, daha önce belirlenmiş
bir model ya da hipotez ile test edilir.
Açıklayıcı faktör analizi, yeni oluşturulan ölçeklerin güvenilirliğini
ve yapı geçerliğini test eder. Ölçekteki gözlenen değişkenler arasındaki
ilişkilerden faydalanarak, gözlenemeyen daha az faktörle ifade edilen
bir yapıya ulaşmayı amaçlamaktadır. Doğrulayıcı faktör analizi ise daha
önce ortaya çıkarılmış yapıların, araştırmanın yapıldığı örneklemde de
benzer olup olmadığını test eder.
3. Analiz ve Bulgular Verilere önce açıklayıcı faktör analizi uygulanarak faktörler belirlen-
miş, sonrada bulanan faktörlere doğrulayıcı faktör analizi uygulanmıştır.
3.1. Açıklayıcı Faktör Analizinin Bulguları: 51 soruluk anket verilerine açıklayıcı faktör analizi uygulanmadan
önce Tablo 2’deki Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) ve Bartlett testi sonuçlar
elde edilmiştir.
Tablo 2. Verilerin Faktör Analizine Uygunluğunun İncelenmesi
Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) Örneklem Ölçüm Yeterliği
0.943
Bartlett Testi
Ki-Kare Değeri 7857.48
S.d 210
p 0.000
38
KMO katsayısı 0,943 olduğundan sonuç mükemmeldir. Bu sebeple,
araştırmadaki örneklem büyüklüğü yeterlidir.
0,050,000p(sign) olduğundan Bartlett testinin sonucu anlamlı
olması, faktör analizinin yapılabilirliğini teyit etmektedir.
Açıklayıcı faktör analizi ile oluşturulan faktörler, Tablo 3’deki dön-
dürme sonrası faktörler ve madde yük değerleri tablosunda verilmiştir.
Tablo 3. Döndürme Sonrası Faktörler ve Madde Yük Değerleri
Faktör 1: Öğretim Üyesinin Öğrenci ile İyi iletişim Kurması ve Ders Anlatımında Gayret Sarf Etmesi
Faktör Yükü
Dersi, açık ve anlaşılabilir bir üslupla anlatması ,765
Öğrencinin derse katılmasına teşvik etmesi ,716
Eleştiriye açık olması ,708
Sınıfın dikkatini çekebilmesi ,706
Çalışmaya ve araştırmaya teşvik etmesi ,703
Konuyla ilgili son gelişmeleri sunması ,692
Sınav konusunda öğrenciyi cesaretlendirmesi ,677
Eğitim-öğretim metotlarını iyi bilmesi ,673
Öğrenci ile olumlu bir etkileşimi olması ,650
Aynı öğretim üyesinden tekrar ders alınmak istenmesi ,644
Öğretim üyesinin tahtayı ve/veya diğer görsel araçları etkin kullan-ması
,599
Faktör 2: Öğretim Üyesinin Verdiği Derse Ciddi Önem Vermesi Faktör Yükü
Dersi, programda belirtilen öğretim üyesinin anlatması ,845
Öğretim üyesinin derse düzenli gelmesi ,753
Öğretim üyesinin derse hazırlıklı gelmesi ,625
Faktör 3: Sınav Sisteminin Özverili Olması Faktör Yükü
Sınav sorularının eğitim öğretimin bir parçası olması ,778
Dikkatlice hazırlanması ,752
Dersle ilgili bilginin ölçülmesinde araç olarak kullanılması ,742
Uygulanan sınav sisteminin beğenilmesi ,699
Faktör 4: Öğrenciye Verilen Dersin Gerekliliğinin İnandırılması Faktör Yükü
Dersin konusuna öğrencinin ilgisinin artırılması ,806
Dersin öğrenci tarafından ciddiye alınmasının sağlanması ,716
Dersin öğrenciye gerekliliğinin anlatılması ,602
39
Elde edilen rotasyonlu (dönüşümlü) faktör yüklerine göre ölçek, 21
soruyu içeren 4 faktörden oluşmuştur. Faktörlerdeki maddelerin taşıdık-
ları anlam dikkate alınarak, faktörlere isim verilmiştir.
3.2. Doğrulayıcı Faktör Analizinin Bulguları:
Açıklayıcı faktör analizi ile belirlenen faktörlere, doğrulayıcı faktör
analizi uygulanmış ve aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir.
Model uyumu (model fit) için, model ile veri arasındaki uyumu test
ederken, uyum iyiliği testlerinden birkaçı kullanılabildiği gibi, hepsinin
de kullanılması tercih edebilir (Schumacker, 2006: 120). Bu uyum iyili-
ği istatistiklerinden hangisinin kullanılacağına dair literatürde tam bir
uzlaşı bulunmamaktadır (İlhan ve Çetin, 2014: 30-31). Model uyumu
(model fit) için genel olarak bakılan değerler; df/2 , GFI, CFI, IFI,
RMR ve RMSEA değerleridir. Raporlanan değerler araştırmacının dik-
kat çekmek istediği değerlere göre değişebilmektedir. Oluşturulan mo-
del ile ilgili uyum değerleri Tablo 4’de verilmiştir.
Tablo 4. Doğrulayıcı Faktör Analizi Uyum İndeksleri
Uyum Ölçütleri Değerler
χ2 735,163
Sd 183
χ2/sd 4,017
GFI (Goodness of Fit Index 0,912
IFI (Incremental Fit Index) 0,923
CFI (Comparative Fit Index) 0,924
RMSEA (Root Mean Square Error of Approximation) 0,063
5017,4df/2 , 08,0066,0RMR , 912,0GFI85,0 ,
923,0AGFI90,0 , 924,0CFI90,0 ,
08,0063,0RMSEA uyum değerlerine göre model, verilere mü-
kemmel uyum göstermektedir. Dolayısıyla, açıklayıcı faktör analizi ile
bulunan memnuniyet ölçeğinin geçerliliği, doğrulayıcı faktör analizi ile
de teyit edilmiştir. Yani bulunan ölçek hasta memnuniyetini ölçmek için
kullanılabilir.
40
Tablo 5’de standardize edilmiş regresyon (standartized regression we-
ights) regresyon katsayıları verilmiştir. Regresyon değerleri, gözlenen de-
ğişkenlerin, gizli değişkenleri tahmin etme gücünü, yani faktör yüklenim-
lerini gösterir. Tablo 5’deki her ikili ilişki için “p” değerleri 0,01’ten kü-
çük olduğu için, faktör yüklenimleri önemlidir. Faktör yüklenimlerinin
önemli çıkması maddelerin, faktörlere doğru yüklendiği anlamına gel-
mektedir. Ayrıca, regresyon katsayıları oldukça yüksek çıkmıştır.
Tablo 5. Regresyon Katsayıları
Standardize Edilmiş Regresyon Katsayıları
Tahmin Standardize Edilmiş
Regresyon Katsayıları Tahmin
S18 ← F1 ,558 S15 ← F2 ,742
S17 ← F1 ,798 S13 ← F2 ,672
S16 ← F1 ,720 S12 ← F2 ,691
S11 ← F1 ,780 S24 ← F3 ,588
S10 ← F1 ,637 S23 ← F3 ,699
S9 ← F1 ,664 S21 ← F3 ,749
S6 ← F1 ,679 S20 ← F3 ,745
S5 ← F1 ,706 S34 ← F4 ,762
S4 ← F1 ,605 S33 ← F4 ,562
S3 ← F1 ,759 S29 ← F4 ,762
S2 ← F1 ,763
Doğrulayıcı faktör analizi ile elde edilen uygun modelin diyagramı
Şekil 1’de verilmiştir.
Şekil 1: Modelin AMOS Diyagramı
41
4. Sonuç ve Öneriler
Bu çalışmada üniversite öğrencilerinin akademik başarılarını etkile-
diği düşünülen öğretim üyelerinin mesleki yeterlilik ve uygulamaları ele
alınmıştır. Öğrencilere 34 soru sorulmuş, elde edilen verilere açıklayıcı
faktör analizi uygulanarak 21 soruyu içeren 4 faktör bulunmuştur. Fak-
törlerdeki maddelerin taşıdıkları anlam dikkate alınarak, faktörlere isim
verilmiştir. Açıklayıcı faktör analizi ile belirlenen faktörlere, doğrulayı-
cı faktör analizi uygulanmıştır. Elde edilen model uyum (model fit) de-
ğerlerine göre model, verilere mükemmel uyum gösterdiği belirlenmiş-
tir. Dolayısıyla, açıklayıcı faktör analizi ile bulunan eğitim ölçeğinin
geçerliliği, doğrulayıcı faktör analizi ile de teyit edilmiş ve bulunan öl-
çeğin eğitimin kalitesini ölçmek için kullanılabileceğine karar verilmiş-
tir.
Bu çalışmanın içeriğinin geliştirilmesi ve bu çalışmanın ülke geneli-
ne yaygınlaştırılması, daha kaliteli bir ölçeğin elde edilmesi açısından
önemlidir.
Kaynakça
Akgül, A.; Çevik, O. (2003), İstatistiksel Analiz Teknikleri: Emek Ofset,
Ankara.
Altunışık R., Coşkun R., Bayraktaroğlu S., Yıldırım E. (2005), Sosyal
Bilimlerde Araştırma Yöntemleri: Sakarya Kitabevi, Sakarya.
Aytaç M., Öngen B. (2012), “Doğrulayıcı Faktör Analizi İle Yeni Çev-
resel Paradigma Ölçeğinin Yapı Geçerliliğinin İncelenmesi”, İs-
tatistikçiler Dergisi 5.
Bayram N. (2013), Yapısal Eşitlik Modellemesine Giriş: Ezgi Kitabevi
Yayınları, Ankara.
Bollen, K.A. (1989), Structural Equations with Latent Variables: Wiley
Interscience Publication, J. Wiley & Sons: New York.
Çuhadaroğlu F. (1989), “Üniversite Gençliğinde Kimlik Bocalamaları”,
Üniversite Gençliğinde Uyum Sorunları Sempozyumu Bilimsel
42
Çalışmaları, Ankara: Bilkent Üniversitesi Psikolojik Danışma
ve Araştırma Merkezi.
Derin N., Demirel E.T., (2013), “Scale Development Study Aimed At
Patient Satisfaction Which Is The Quality Indicator In Medical
Services”, The Journal Of Academic Social Science Studies
(JSSS), International Journal Of Social Science, 6 (2).
Dow, K.E, Jackson C., Wong J., Leitch R.A. (2008), “A Comparison Of
Structural Equation Modeling Approaches: The Case Of User
Acceptance Of Information Systems”, Journal Of Computer In-
formation Systems, Summer.
Hair J. F., Anderson R. E., Tahtam R. L., Black W. C. (1998), Multiva-
riate Data Analysis: Prentice Hall International Inc., New Jer-
sey.
Hox J.J., Bechger T.M. (1995), “An Introduction to Structural Equation
Modeling”, Family Science Review, 11.
İlhan M., Çetin B. (2014), “LISREL ve AMOS Programları Kullanıla-
rak Gerçekleştirilen Yapısal Eşitlik Modeli (YEM) Analizlerine
İlişkin Sonuçların Karşılaştırılması”, Eğitimde ve Psikolojide
Ölçme ve Değerlendirme Dergisi, 5 (2).
Karagöz S., (1991), Faktör Analizi Tekniği Kullanarak üniversite Öğ-
rencilerinin gazete tercihinde Etkin Faktörlerin Belirlenmesi,
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
Karagöz Y. (2015), SPSS 22 Uygulamalı Biyoistatistik: Nobel Yayıne-
vi, Ankara.
Kline P. (1994), An Easy Guide To Factor Analysis: Routledge, Lon-
don.
Memduhoğlu H. B., Tanhan F. (2013), “Üniversite Öğrencilerinin Aka-
demik Başarılarını Etkileyen Örgütsel Faktörler Ölçeğinin Ge-
çerlik ve Güvenirlik Çalışması”, YYÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,
10 (1).
Meydan Ş. (2015), Yapısal Eşitlik Modellemesi AMOS Uygulamaları:
Seçkin Yayınevi, Ankara.
43
Nakip, M. (2003), Pazarlama Araştırmaları Teknikler ve (SPSS Destek-
li) Uygulamalar: Seçkin Yayıncılık, Ankara.
Özdamar K. (2002), Paket Programlar İle İstatistiksel Veri Analizi:
Kaan Kitabevi, Eskişehir.
Özdamar, K. (2010), PASW ile Biyoistatistik: Kaan Kitabevi, Eskişehir.
Rençber B. A. (2009), “Üniversite Öğrencilerinin Akademik Başarıları-
nı Etkileyen Faktörler”, Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, 3 (1).
Schermelleh Engel, K. and Moosbrugger H. (2003), “Evaluating The
Fit of Structural Equation Models: Tests of Significance and
Descriptive Goodness-of-Fit Measures”, Methods of Psycholo-
gical Research Online, 8.
Schumacker R. E. (2006), “Conducting Specification Searches With
Amos”, Structural Equation Modeling, 13 (1).
Sekeran, U. (2000). Research Methods for Business: A Skill Building
Approach: 4th Edition, John Wiley, New York.
Sharma S, (1996), Applied Multivariate Techniques: Jhonn Wiley &
Sons İnc.; 116, New York. (Lewis-Beck Vd. 1994:112-113),
Soydan B vd. (2012), “Başarı Algısı İle Akademik Başarı Arasındaki
İlişkinin İncelenmesi”, www.selcukluram.gov.tr.
Şeker M. (2013), İlköğretim 6,7 Ve 8. Sınıflarda Din Kültürü Ve Ahlak
Bilgisi Dersinde Öğrenci Başarısını Etkileyen Faktörler: Tosya
Örneği, Hitit Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe
Ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi.
Şencan H. (2005), Güvenilirlik ve Geçerlilik: Seçkin Yayınevi, Ankara.
Tavşancıl E. (2002), Tutumların Ölçülmesi ve SPSS ile Veri Analizi:
Nobel Yayıncılık, Ankara.
Vedsted P, Sokolowskı I, Heje HN. (2008), “Data Quality And Confir-
matory Factor Analysis Of The Danish EUROPEP Questionna-
ire On Patient Evaluation Of General Practice”, Scand J Prim
Health Care 26(1), 174-180.
SAĞLIK İŞLETMELERİNDE KALİTE MALİYETLERİNİN
MUHASEBELEŞTİRİLMESİ VE RAPORLANMASI:
BİR UYGULAMA7
Çiğdem SALIK8, Mustafa KIRLI9
Özet
Günümüz işletme anlayışında kalite kavramı oldukça önemli bir yer
tutmaktadır. Kalite maliyetlerini bu önem doğrultusunda hesaplayan iş-
letmeler, üretilen ürün veya sunulan hizmetin kalitesini daha anlaşılır
bir şekilde değerlendiren işletmelerdir. Özellikle hizmet işletmelerinin
kalite anlayışında gelişen teknoloji ve artan rekabet doğrultusunda bü-
yük çapta değişim meydana gelmiş ve bu durum sonucunda kalite mali-
yetlerini oluşturan unsurlara ayrılan payların hesaplanması zorunluluğu
ortaya çıkmıştır.
Ancak yapılan araştırmalar neticesinde özellikle sağlık işletmelerinin
kalite maliyetlerini ayrı bir şekilde takip etmediği ortaya çıkmıştır. Elde
edilen bulgular neticesinde uygulama olarak seçilen sağlık işletmesine
ait kalite maliyetlerini oluşturan unsurlar belirlenmiş ve muhasebeleşti-
rilmesi yapılmıştır. Muhasebeleştirilen veriler bir rapor haline getirilmiş
ve işletmeye ait kalite maliyetlerinin toplam maliyetler içerisindeki ora-
nı tespit edilmiştir. Yapılan çalışma neticesinde kalite maliyetlerinin
muhasebeleştirilmesi ve raporlanması işleminin işletmeye ne gibi yarar-
lar sağlayacağı ortaya konulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Kalite Maliyetleri, Kalite Maliyetlerinin Rapor-
lanması, Kalite Maliyetlerinin Muhasebeleştirilmesi
7 Bu makale Çiğdem SALIK’ın Mustafa KIRLI danışmanlığında “Kalite Maliyetleri ve Kalite Maliyetlerinin Muhasebeleştirilmesi: Bir Sağlık İşletmesinde Uygulama” başlıklı yüksek lisans tezinden üretilmiştir. 8 Başhekim Yrd., Dt., Manisa Ağız Diş Sağlığı Merkezi, [email protected] 9 Doç. Dr., Celal Bayar Üniversitesi, Ahmetli Meslek Yüksekokulu, [email protected]
46
ACCOUNTING AND REPORTING OF QUALITY COSTS IN
HEALTH INSTITUTIONS : AN APPLICATION
Abstract
The concept of quality has quite an important place in today’s busi-
ness mentality. The enterprises that calculate the quality costs in ac-
cordance with this importance are the enterprises that can evaluate the
quality of the products manufactured or the service provided more intel-
ligible. Especially in the mentality of service institutions, a massive
change takes place in the direction of developing technology and in-
creasing competition, and as a result of this, the obligation of calculat-
ing the shares divided into the factors that forms the quality costs oc-
curs.
However, as a result of researches, especially the health care institu-
tions are not seen to follow quality costs separately. As per the conse-
quence of the findings, the factors that form the quality costs of the cho-
sen health care institution as the case study are specified and accounted.
The accounted datum is put into report form and the percentage of the
quality costs in total quality costs of the institution is detected. As the
result of this study, what sort of advantages can be gained by institu-
tions from accounting and reporting of quality costs is proved.
Key Words: Quality Costs, Reporting of Quality Costs, Accounting
of Quality Costs.
47
1. Giriş
İşletmelerin gelişen teknoloji ve artan rekabet ortamında diğer işlet-
melere üstünlük sağlamasında, ister üretim işletmesi isterse hizmet işlet-
mesi olsun, birinci faktör kalitedir. Kalite anlayışı ve kalite çabalarının
önemine varan işletmeler, güvenirlilik ve memnuniyet açısından hedefle-
rine ulaşmış işletmeler olarak nitelendirilebilmektedir. Kalite anlayışı, ça-
lışanların isteklerini üst seviyelere çıkararak, müşterilerin ve ilgili kuru-
luşların ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak etkinliklerin en iyi şekilde
düzenlenmesini benimseyen bir anlayıştır. Bir ürünün satın alınmasından
başlayan ve nihai müşteriye ulaştırılmasından sonra da devam eden kalite
faaliyetlerinin bir de maliyeti vardır. Bu maliyetler mal veya hizmetin
üretim ve sunumundan müşteriye teslimine kadar olan süreçte hatta müş-
teriye tesliminde sonra da ortaya çıkabilecek hataların karşılığıdır. İşlet-
melerin katlandıkları bu maliyetler; önleme, ölçme ve değerlendirme, iç
ve dış başarısızlık maliyetleri şeklinde sıralanmaktadır.
Önleme maliyetleri, ürün ve hizmetin müşteri isteklerine uygunsuz-
luğunu ve tekrarını önlemek amacıyla yapılan faaliyetleri, çalışanların
eğitimi ve kalite mühendisliği için yapılan harcamaları, kalitesiz üretim
yapılmaması için çalışanların bilgi ve becerilerini artırmaya yönelik
harcamalardan oluşur. Ölçme ve değerleme maliyetleri, kalite kontrol
işleminin herhangi bir aşamasında kalite kontrolü ve kalite doğrulaması
gibi istenen kaliteye ulaşmak amacıyla yapılan tüm değerleme maliyet-
leridir. İç başarısızlık maliyetleri, kusurlu ürün ya da hizmetin müşteriye
sunulmasından önce düzeltilmesi veya iyileştirilmesi için yapılan har-
camalar, dış başarısızlık maliyetleri ise hatalı mamullerin yenisi ile de-
ğiştirilmesi, garanti kapsamına giren hizmetler ve tahakkuk etmiş ceza-
ların değerlendirilmesi sonucu mamullerin müşteriye teslim edilmesin-
den sonra ortaya çıkan maliyetlerdir.
Bir ürün veya hizmet üretiminde ortaya çıkacak olan her türlü başa-
rısızlığın doğal olarak bir sebebi vardır ve bu başarısızlığı önlemek
mümkündür. Önleme mekanizmasının etkili ve verimli bir şekilde işle-
mesi de her zaman daha az maliyetli olacaktır. Bir ürünün ya da hizme-
tin baştan yapılması ya da onarılması gibi durumlardaki maliyetler ön-
48
leme maliyetlerine göre her zaman daha yüksek şekilde gerçekleşmek-
tedir.Sağlık işletmelerinin kalite maliyetlerini oluşturan unsurların belir-
lenmesi ve bu sayede kalite maliyetlerinin toplam maliyet içerisinde
oranı ve ayrıca kalite maliyetlerinin kendi içerisindeki oranlarını belir-
leyerek bu türdeki işletmelere sağlayacağı faydaların belirlenebilmesi
amaçlanmaktadır. Bu kapsamda bir sağlık işletmesinde kalite maliyetle-
ri ve bu kalite maliyetlerinin muhasebeleştirilmesi ele alınmıştır.
2. Kalite Maliyetleri
Günümüz koşullarında artan rekabet ortamı, işletmelerin yüksek
mamul ve hizmet kalitesine ulaşmalarını gerekli kılmaktadır. Aksi bir
durumun söz konusu olması ile düşük kaliteli girdiler işletmelere pazar
paylarını kaybettirerek, pahalıya mal olabilmektedir. Bu çerçeveden ba-
kıldığında, kalitesizliğin ve kalitenin bir maliyetinin olduğu şüphesiz
görülecektir.
İşletmelerin rekabet ortamında üstünlük sağlamasında en önemli
faktör kalitedir. Başarıya ulaşma yolunda işletmeler kalite ve kalitesizlik
sebebiyle belli giderler ödemektedirler. Bu noktada kalite maliyeti kav-
ramı önümüze çıkmaktadır. “Kalite maliyeti en basit şekilde, oluşan ha-
taları önlemek amacıyla yürütülen faaliyetlerin planlı kalite gözlemleri-
nin, mamulün üretim süreci içerisinde veya üretim sonrasında kullanı-
mında görülen hatalar sonucunda ortaya çıkan maliyetler olarak tanım-
lanabilir” (Hacırüstemoğlu, 1995: 330). Kalite maliyetleri, kalitedeki
gelişme ve değişmeyi gösteren belirleyici bir unsur olarak kabul edil-
mektedir. Kuruluşun kalite hedeflerine ne derecede ulaştığını ya da ula-
şamadığının somut ölçüsünü elde etmek için kalite maliyetlerinin hem
tutar hem de miktar olarak bilinmesi gerekli ve bir o kadar da önemli bir
unsurdur (Çabuk, 2005: 2). Kalite maliyetlerinin belirlenmesindeki
amaç, karı maksimum seviyeye çıkarmanın yanında kaliteyi de maksi-
mum kılmayı hedeflemektir.
Kalite maliyeti kavramını, kalitesizliği engellemek amacıyla yapılan
faaliyetlerin, kalite kontrollerinin ve son olarak ürünün müşteriye su-
nulmasından ya da satışından sonra ortaya çıkan hataların ve kalitesizli-
49
ğin maliyetleri şeklinde de tanımlamak mümkündür (Kara, 2014: 5).
Kalite maliyetleri ile ilgili tanımların birçoğunda yer alan temel konu,
mamulün üretim sürecinde ve tüketiminde oluşan hatalar sonucu katla-
nılan maliyetlerdir. Kalite maliyetleri, hem üretim işletmesi, hem de
hizmet işletmeleri için hesaplanması gerek maliyetlerdir.
Literatürde yer alan bazı çalışmalarda, kalite maliyetleri ile kalitesiz-
liğin maliyeti kavramları birbiri yerine kullanılmıştır. Bu kavram karga-
şasını önlemek için, kalite maliyetleri, kalitenin sağlanmasına ilişkin
maliyetler ile kalitenin sağlanamamasına ilişkin maliyetlerin toplamı
şeklinde bir tanımlama yapılmıştır (Ömürgönülşen, 2008: 19). Bu mali-
yetleri belirleyebilmek için, kalite maliyetlerinin taşıması gereken un-
surların neler olduğunun bilinmesi gerekmektedir.
Bu doğrultuda kalite maliyetleri aşağıdaki unsurları içermektedir:
“Doğrudan ürünün tamamlanması esnasında ya da tüketicilere satış hizmeti verilmesi esnasında katlanılan maliyetler,
Faaliyetleri destekleme amacıyla katlanılan maliyetler, Ahlaki zayıflık ve yararlanma hatası gibi gizlenmiş maliyet-
ler”(Bayırlı, 2001: 70). Kalitesizlik maliyeti ya da kalite maliyeti şeklinde adlandırılan bir
maliyet söz konusu olduğu zaman bu maliyetlerin belirlenmesi, hesap-
lanması, kayıt edilerek raporlanması muhasebe biriminin görevleri ara-
sında yer almaktadır. Bu nedenle, muhasebe, özellikle de maliyet muha-
sebesi departmanı, mamul kalite kapsamına giren tüm maliyetleri topla-
yıp, raporlar (Yükçü, 1999: 91). Kalite maliyetlerini ölçmenin ve rapor-
lamanın en temel amacı; planlama, kontrol ve karar alma faaliyetlerini
kolaylaştırmak ve iyileştirmektir. Kalite maliyeti bilgileri genellikle şu
alanlarda kullanılmaktadır:
“Kalite programı uygulama kararları,
Kalite programlarının etkinliğini değerleme,
Stratejik fiyatlama kararları, kalite maliyetlerinde yapılan iyileş-
tirmeler, işletmelere satış fiyatlarında düşüş yapma, rekabet durumunu
iyileştirme ve pazar payını arttırma yeteneği sağlayabilir.
Maliyet-Hacim-Kar analizlerinde kalite maliyetleri kullanılabilir.
Örneğin, kalite maliyetlerinin getireceği maliyet tasarruflarının Maliyet-
50
Hacim-Kar analizlerinde değerlendirilmeyerek göz ardı edilmesi, yük-
sek başabaş noktası ile sonuçlanacak karlı projelerin reddedilmesi söz
konusu olabilecektir.
Kontrol süreçleri, kalite maliyeti bilgileri kontrol amaçlı kullanıl-
maktadır. Kontrol süreci, fiili performansın kalite standartları ile karşılaş-
tırılması ile ilgilidir. Bu karşılaştırma, geri dönüş sağlayacak ve gerekli
olduğu taktirde düzeltici faaliyetler yapılabilecektir” (Türk, 2009: 29).
3. Kalite Maliyetlerinin Ölçülmesinin Önemi
Kalite maliyetleri, kalitenin ölçüsüdür. TKY bilincinin yerleşebilme-
si, uygulanabilmesi ve sürekliliğin sağlanabilmesi için kalitedeki geliş-
melerin ölçülerek açık bir şekilde raporlanması gerekmektedir. Kalite-
deki gelişme ve değişmeyi gösteren en iyi kıstas, kalite maliyetleridir
(Çabuk, 2005: 2). Kalite maliyetlerini ölçmek, kaliteyle ilgili faaliyetle-
rin firma performansı üzerindeki etkisini göstermek üzere bir araçtır. Bu
da, özellikle üretim, pazarlama, malzeme alımı ve müşteri tatmini alan-
larında söz konusudur. Kalite maliyetlerini ölçme; çalışanları, TKY ve
sürekli kalite geliştirme uygulamaları yönünde olumlu etkilemelidir
(James, 1996: 278).
Tüm bu anlatılanlar, işletmelerde kalite maliyetlerinin gözlemlenmesi,
işletmelerin rakipleri karşısında rekabette öne geçirecek bir uygulamadır.
Sonuç olarak bir ürünün kalitesi ve maliyeti arasında denge kurulursa, söz
konusu ürün ya da hizmetin rekabet gücü de diğerlerine nazaran daha faz-
la olacaktır. Bu dengeyi yakalayabilmek için kalite maliyetlerinin ciddi
bir şekilde yakından takip edilmesi, izlenmesi, kontrol altına alınması, öl-
çülmesi ve raporlanması gerekmektedir. İşletmelerin kalite yönetimi ko-
şulları kapsamında mantıklı kararlar verebilmeleri için söz konusu bu ma-
liyetler ile ilgili eksiksiz ve doğru bilgileri toplaması son derece büyük
önem arz etmektedir (Gönen, 2010: 33). Burada işletmelerin muhasebe
birimlerine özellikle maliyet muhasebesi ile ilgili yetkili kişilere önemli
görevler düşmektedir. Rekabet içerisindeki işletmeler arasında, rekabeti
kazanan işletmelerde mutlaka maliyet ve kalite ilişkisi dengeli bir biçim-
de kurulmuştur. Bu dengenin sağlanmasıyla işletmelerde maliyetler mi-
nimum düzeye çekilmiş, kalite ise maksimum seviyeye çıkartılarak, iş-
51
letme rekabette her zaman bir adım önde olmuştur. Bu rekabetteki ve
kalitedeki üstünlüğün devam etmesi de yine maliyet ve kalite arasındaki
kurulmuş olan dengenin süreklilik arz etmesine bağlıdır.
Şekil 1: Toplam Kalite Yönetiminde Kalite İlişkisi ( Yükçü,1999: 93)
Yukarıda yer alan Şekil 1 incelendiğinde, uygunluk kalitesi arttıkça,
toplam maliyetin optimum noktaya kadar düştüğü görülmektedir. Opti-
mum noktadan sonra ise kalite kontrolünün etkinliği arttıkça, kusurlu
ürün sayısı azalmakta, ancak buna karşın toplam maliyetler artmaktadır.
Burada dikkati çeken husus, optimum noktanın sağında kalitesizlik
azalmasına rağmen, maliyetlerin artmış olması durumudur. İşletme için
en uygun nokta, kusurlu mamul maliyetlerinin hiç olmadığı nokta de-
ğildir. Aksine kusurlu ürün maliyetleri ile kalite kontrol maliyetlerinin
karşılaştığı toplam maliyetin minimum olduğu optimum noktası olmak-
tadır (Çabuk, 2005: 2).
Minimum Maliyet
Hataları Önleme Mali-
Hataların Ölçüle-meyen Maliyeti
Hataların Ölçü-lebilen Maliyeti
Toplam Maliyet
Maliyetler
Sıfır Ha- Hata %
52
4. Kalite Maliyetlerinin Raporlanması
Kalite maliyetlerini ölçmek ve muhasebeleştirmek tek başına bir an-
lam ifade etmeyecektir. Bu bakımdan kalite maliyetleri ölçülerek kayıt-
lara alındıktan sonra yönetimin kullanımına uygun bir şekilde hazırlan-
malı ve belirli periyotlarla yönetime sunulmalıdır. Ancak yönetime sağ-
lanacak bu rapor özellikle kalite maliyetlerinin gider merkezleri ve gider
türleri ile ilişkilerini yansıtmalıdır (Kırlıoğlu, 1998: 105). Kalite mali-
yetlerinin raporlanmasının amacı; yönetimi maliyetlerin büyüklüğü
hakkında haberdar etmek ve sürekli iyileştirme faaliyetlerinin gelecek-
teki etkilerinin tahmin edilmesine temel oluşturmaktır. Kalite maliyeti
raporları önleme, değerlendirme ve başarısızlık maliyetlerini zaman içe-
risinde ölçmek ve karşılaştırmak suretiyle, yönetimin sürekli iyileştirme
faaliyetlerinin geri dönüş sağlayıp sağlamadığına izin vermektedir
(Türk, 2009: 69).
Kalite maliyeti raporlarının kullanılış amacı, kalite sisteminin zayıf-
lığı veya güçlü yönlerini belirlemek ve bu alanlara dikkat çekmektir.
İyileştirme faaliyetinde bulunanlar, bu raporları önerilen değişimlerin
finansal fayda ve sonuçlarını açıklamak amacıyla kullanılabilirler. Kali-
te raporlarında yer alan kalite maliyet verileri, yönetime sunulan öneri-
leri doğrulamak için, yatırım üzerinden getiri modelleri veya diğer fi-
nansal modellerde kullanılabilir. Zaten, uygulamada, kalite maliyetleri,
kalite programının faaliyetlerini ve kalite iyileştirme çabalarını yöneti-
min anlayacağı üslupla aktarmak için kullanılmaktadır (Türk, 2009: 70).
Kalite maliyetlerinin, kalite maliyetleri ile ilgili bütçelerin oluştu-
rulmasına yardımcı olacak şekilde oluşturulması gerekmektedir. Buna
göre kalite maliyet raporları aşağıdaki bilgileri içermelidir:
“Kalite maliyet raporları tek bir döneme ilişkin bilgi ya da birçok
dönemin karşılaştırmalı bilgisini sunar.
Kalite maliyeti raporları yalnızca iç bilgiyi ya da diğer şirketlerle
ve endüstri normlarıyla karşılaştırmalı bilgiyi yansıtır.
Kalite maliyeti raporları, kalite maliyetlerinin nedenini ve maliyet
sınıfını gösterir.
53
Kalite maliyet raporları kalite geliştirme için yapılan yatırımlar
hakkında bilgi verir ve yöneticilerin yatırımların etkinliği konusunda
değerlendirme yapmalarına olanak sağlar” (Yükçü, 1999: 258).
5. Uygulama
Çalışmanın bu bölümünde ABC Ağız ve Diş Sağlığı Merke-
zi’nin10mevcut kalite sistemi ile ilgili bilgiler verilecektir. Bu doğrultu-
da daha önceki bölümlerde anlatılanlar ışığında, sağlık merkezine ait
2013 yılı kalite maliyetleri hesaplanacak, sınıflandırılacak, muhasebe-
leştirilecek ve kalite maliyeti raporu oluşturulacaktır.
ABC Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi, hasta ve çalışan memnuniyetinin,
üst düzeyde sağlanması, hizmet kalitesinin sürekli iyileştirilmesi, ağız
ve diş sağlığı hizmetlerinin, toplumun tüm fertlerine ulaşmasının sağ-
lanması ve Hasta ve Çalışan Güvenliğinin Çağdaş düzeye yükseltilmesi
temel politika olarak belirlenmiştir.
Bu doğrultuda, kalite yönetim sisteminin kurum bünyesinde anla-
şılması, sürdürülmesi ve hedeflenen iyileştirmelerin gerçekleştirilmesi
için gereken kaynaklar sağlanmakta, eğitimler yolu ile çalışanların sü-
rekli gelişimine yardımcı olunmaktadır. Merkezde, SHKS Kalite Yöne-
timi doğrultusunda kurulmuş birim yer almaktadır.
ABC Sağlık İşletmesinde Önleme, Ölçme ve Uygunsuzluk Mali-
yetleri11:
Uygulama verileri, ABC Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nin 2013 Yılı
resmi verilerinden, hastane yetkilisi ilgili kişilerle beraber tespit edilerek
hesaplanmıştır. Bu bağlamda kalite maliyetleri aşağıdaki gibi üç ana
başlıkta toplanabilir:
Önleme Maliyetleri Ölçme ve Değerlendirme Maliyetleri Uygunsuzluk Maliyetleri
10 Sağlık kuruluşu isminin kullanılmasını istememiştir. Veriler gerçeği yansıtmakta olup, sağlık kuruluşu hipotetik olarak adlandırılmıştır. 112013 Yılı Mali Durum Tablosu verilerinden yetkili kişilerle beraber tespit edilerek hesaplanmıştır.
54
ABC Sağlık İşletmesinde Önleme Maliyetleri:
Kalite maliyetleri arasında yer alan önleme maliyetlerini; hasta ve
çalışan güvenliği, eğitim, idari kalite, enfeksiyon kontrol-temizlik ve
sterilizasyon, tıbbi makine ve ekipman ve taşeron firma maliyetleri ol-
mak üzere 6 alt başlıkta incelemek mümkündür.
Hasta ve Çalışan Güvenliği Maliyetleri: Tüm sağlık kurumlarında,
hizmet alanlar ve sağlık çalışanları için güvenli bir ortam sağlanması
amacıyla yayımlanan Hasta ve Çalışan Güvenliğinin Sağlanmasına
Dair Yönetmelik doğrultusunda aşağıda sayılan önlemlerin alınması so-
nucu ortaya çıkan maliyetlerdir. Bu önlemler ise şunlardır:
- Çalışan güvenliği komitesinin kurulması,
- Çalışan güvenliği programının hazırlanması,
- Çalışanlara yönelik sağlık taramalarının yapılması,
- Çalışanların kişisel koruyucu önlemleri almasının sağlanması,
- Çalışanlara yönelik şiddetin önlenmesi için düzenleme yapılması,
- Enfeksiyonların kontrolü ve önlenmesine yönelik program hazır-
lanması,
- Beyaz kod uygulamasına geçilmesi,
- Çalışanlara, çalışan güvenliği konusunda eğitimlerin verilmesi.
Bu doğrultuda aşağıdaki giderler yapılmıştır.
Personel giderleri : 3.258, 67 TL
Eğitim giderleri : 2.332, 45 TL
Toplam : 5.591,12 TL
Eğitim Maliyetleri:Bu kalem içerisinde kalite eğitimleri ve hizmet
içi eğitimler için yapılan giderler yer almaktadır. Aşağıdaki Tablo 1’de
yıl içerisinde farklı tarihlerde yapılan eğitimler yer almaktadır.
Tablo 1: Kalite ve Hizmet İçi Eğitimler Tablosu
No Eğitimin Konusu – Tekrarlanma Katılımcı Sa-
yısı Eğitim Sü-
resi
1 Kalite Yönetim Sistemi Eğitimi – 2 34 1 saat
2 Kişiler Arası İletişim – 2 200 1 saat
3 Atık Yönetimi – 3 20 30 dakika
55
4 Hasta Hakları ve Uygulamaları – 3 95 1 saat
5 Renkli Kod Uygulaması – 1 200 1 saat
6 Hastane Bilgi Güvenliği – 2 35 30 dakika
7 Hastane Temizliği – 3 20 30 dakika
8 Sterilizasyon ve Dezenfeksiyon Uygula-
maları–2 37 30 dakika
9 Akılcı İlaç Kullanımı – 2 72 30 dakika
10 Kişisel Koruyucu Ekipman - 2 120 30 dakika
11 Acil Durum ve Afet Yönetimi - 1 200 1 saat
12 Farmakovijilans – 2 72 30 dakika
13 Kesici Delici Alet Yaralanma Eğitimi - 1 120 1 saat
14 CPR – 2 95 30 dakika
15 El Hijyeni – 2 200 30 dakika
Merkezde 1 adet 200 kişilik konferans salonu bulunmaktadır. Konfe-
rans salonunda 1 saatlik eğitim için 10 Kw/s elektrik tüketimi (1 Kw/s =
0,2839 TL) gerçekleşmektedir. Konferans salonunda bulunan demirbaş-
ların amortismanları, toner ve kağıt giderleri de hesaplanmaktadır. Eği-
timi veren eğitici ücretleri de ayrıca hesaplanmaktadır. Kalite eğitimi ve
hizmet içi eğitimler için yapılan giderler aşağıdaki gibi hesaplanmıştır:
Elektrik gideri = 1 Saat için harcanan Kw/s x Birim Fiyat x
Toplam Eğitim Süresi
= 10 x 0,2839 TL x 20 saat = 56,78 TL
Amortismanlar = 750 TL
Toner ve A4 kağıt giderleri= 30 TL
Eğitici ücretleri = 8.256,85 TL
Toplam = 9.093,63 TL
İdari Kalite Maliyetleri: Hastane tanıtımı, broşürler, kalite planla-
ma, cihaz şartnamelerinin hazırlanması, kalite iyileştirme programları,
hasta dosyası ve arşivleme gibi faaliyetler için yapılan giderler bu ka-
lemde değerlendirilmiştir. Bu doğrultuda yıl içerisinde bu faaliyetler
için yapılan giderler toplam olarak 8.335,50 TL’dir.
56
Enfeksiyon Kontrol, Temizlik ve Sterilizasyon Maliyetleri: Temiz-
lik malzemesi ve ekipmanlar, otoklavlar, atık toplama ve bertarafı, haşere
ile mücadele gibi faaliyetler sonucu yapılan giderler bu kalemde değer-
lendirilmiştir. Bu doğrultuda yapılan giderler aşağıdaki gibidir:
Temizlik Malzemesi ve Ekipman Alımları = 330.600 TL Dezenfeksiyon Malzemeleri ve Solüsyon Alımları = 93.560 TL Otoklav Alımları ve Bakım Giderleri = 23.800 TL Atık Toplama = 18.700 TL Tıbbi Atık Bertarafı = 180.000 TL İlaçlama = 6.947 TL Toplam = 653.607 TL Tıbbi Makine ve Ekipman Maliyetleri: Sağlık merkezi bünyesinde
yıl içerisinde tıbbi makine ve ekipman alımları 252.300 TL, var olan ve
yeni alınan makine ve ekipman onarımı ise 12.000 TL şeklinde gerçek-
leşmiştir. Toplam olarak bu kalemde 264.300 TL gider yapılmıştır.
Taşeron Firma Maliyeti: Sağlık merkezi bünyesinde yapılması zo-
runlu temizlik, otomasyon ve yemek dağıtım işleri gibi faaliyetler için
yapılan ihaleler sonucu taşeron firma maliyeti yıllık tüm vergiler dâhil
820.500 TL olarak gerçekleşmiştir.
ABC Sağlık İşletmesinde Ölçme ve Değerleme Maliyetleri:
Kalite maliyetleri arasında yer alan bir diğer maliyet türü ise ölçme
ve değerleme maliyetleridir. Ölçme ve değerleme maliyetlerini; tıbbi
cihaz, tıbbi malzeme, tıbbi kayıt kontrolü ve anket maliyetleri olmak
üzere 4 alt başlıkta incelemek mümkündür.
Tıbbi Cihaz Maliyetleri: Tıbbi cihaz alımları, bu cihazların kontrolü
ve muayenesi, kalibrasyonu bu kalemde değerlendirilmektedir. Sayılan
bu faaliyetler kapsamında çalışan personel ve bu personele ait izinler de
bu kaleme dahil edilmekte ancak ayrı olarak hesaplanmamaktadır.
Bu doğrultuda yıl içerisindeki giderler aşağıdaki gibi belirlenmiştir:
Tıbbi cihaz alımları = 98.500 TL Muayene, bakım ve kontrol giderleri = 85.600 TL Kalibrasyon = 4.200 TL Toplam = 188.300 TL
57
Tıbbi Malzeme Maliyetleri: Tıbbi malzeme maliyetleri, bu malze-
melerle ilgili kontrol giderleri ve tıbbi malzeme stok giderlerinden
oluşmaktadır. Tıbbi cihazların kontrolü için sağlık merkezinde bir per-
sonel görevlendirilmiştir. Tıbbi malzeme stokundan sorumlu yine bir
personel bulunmaktadır. Bu doğrultuda iki personel için yıllık [(1.315
TL x 12 ay) + ( 2.082 TL x 12 ay)] 40.764 TL ücret ödenmektedir.
Tıbbı Kayıt Kontrolü Maliyetleri: ABC Ağız ve Diş Sağlığı Mer-
kezi’nde tıbbi kayıtlar tıbbi sekreterler tarafından tutulmaktadır. Kayıt-
larda hata kontrolü ilk olarak fatura kesilmeden önce daha sonra da fa-
tura birimi tarafından yapılmaktadır. Bilgi işlem personeli olarak 3 kişi
bu faaliyetten sorumludur. Bu maliyet kalemini bu personellerin yıllık
ücretleri oluşturmaktadır. Bu doğrultuda (3 Bilgi İşlem Personeli x 12
ay x 1.835 TL) yıllık 66.060 TL maliyet ortaya çıkmaktadır.
Anket Maliyetleri: ABC Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nde yılda 4
kere hasta memnuniyet anketi yapılmaktadır. Ayrıca telefon ile hizmet
alıcılarına yönelik anket uygulaması da yapılmaktadır. Kurum çalışanla-
rına yönelikte memnuniyet anketleri yılda 2 kez yapılmaktadır. Tüm bu
faaliyetler için harcanan A4 kağıtları, tonerler ve telefon ücretleri 53 TL
olarak belirlenmiştir.
ABC Sağlık İşletmesinde Uygunsuzluk Maliyetleri:
Kalite maliyetleri arasında yer alan son maliyet türü ise, uygunsuz-
luk maliyetleridir. Uygunsuzluk maliyetlerini; iç ve dış başarısızlık ma-
liyetleri olarak 2 alt başlıkta incelemek mümkündür.
ABC Sağlık İşletmesinde İç Başarısızlık Maliyetleri:
Uygunsuzluk maliyetleri; insan, zaman, materyal-cihaz kaynaklı ve
başarısızlık analizleri ve problemlerin giderilmesi olmak üzere dört alt
başlıkta incelenmektedir.
İnsan Kaynaklı Başarısızlık Maliyetleri:ABC Ağız ve Diş Sağlığı
Merkezi’nde personel tarafından yapılan hatalar kaliteyi olumsuz yönde
etkilemektedir. Özellikle hasta film ve laboratuar takiplerini yapan perso-
nel tarafından yapılan hatalar neticesinde geri dönülemeyen ve kaliteyi
58
olumsuz yönde etkileyen unsurlar oluşmaktadır. Ancak oturmuş kurum
kültürü, iş planı ve verilen kaliteli hizmet, merkezde insan kaynaklı hata-
ların sıfıra yakın olmasını sağlamaktadır. Ortaya çıkan ya da çıkma ihti-
mali olan her türlü hatada, merkez bünyesinde oluşturulmuş kalite ekibi
acil müdahale grubu faaliyet göstermektedir. Ortaya çıkan hataların do-
ğurduğu herhangi bir maddi kayıp ya da zarar bulunmamaktadır.
Merkezde özellikle diş röntgeni çekim esnasında hastalardan kay-
naklanan bir takım başarısızlıklar söz konusu olmaktadır. Röntgen çe-
kimi esnasında hastanın çeşitli tepkiler vermesinde dolayı filmler bozuk
çıkabilmektedir. Bu durum neticesinde bazı hastalara yönelik katlanılan
röntgen maliyeti de artmakta, boşa çekilen bozuk filmler neticesinde ci-
haz boş yere kullanılmış olmaktadır. Bu doğrultuda yılda ortalama %5
şeklinde tekrarlanan diş röntgeni olmaktadır. Bir röntgen maliyeti ise 1
TL’dir. 2013 yılı içerisinde 5.000 adet diş röntgeni çekilmiş olup, sonuç
olarak bu başarısızlık maliyeti (5.000 x 0,05 x 1 TL) 250 TL olarak he-
saplanabilmektedir.
Ayrıca taşeron firmalardan kaynaklanan hatalarda bu kalemde de-
ğerlendirilmektedir. Ancak uzun süredir hizmet alınan taşeron firmalar-
dan kaynaklı herhangi bir hata sonucu ortaya çıkan maliyet söz konusu
değildir.
Zaman Kaynaklı Başarısızlık Maliyetleri: Sağlık merkezinde or-
taya çıkan zaman kaynaklı bir başarısızlık bulunmamaktadır. Planlama
ekibi zaman planlaması konusunda başarılı bir şekilde faaliyet göster-
mektedir. Dolayısıyla herhangi bir maliyet de söz konusu değildir.
Materyal- Cihaz Kaynaklı Başarısızlık Maliyetleri: Merkezde ci-
haz ve materyallerin düzenli bir şekilde bakımı ve muayenesi yapılmak-
tadır. Ancak ani elektrik kesilmeleri sonucu yıl içerisinde bazı cihaz ve
materyallerde arızalar oluşmuştur. Sorumlu personelden alınan bilgiye
göre bir röntgen cihazı ve bir sterilizasyon cihazı elektrik kesintisi neti-
cesinde arıza yapmış ve merkez 1.900 TL’lik bir maliyete katlanmak
durumunda kalmıştır.
Başarısızlık Analizleri ve Problemlerin Giderilmesi Maliyetleri:
Merkezde kalite ekibinin görevleri arasında başarısızlık analizleri, rapor-
59
lanması ve problemlerin giderilmesi için alınacak önlemlerin belirlenmesi
ve bunların uygulanması yer almaktadır. Ancak bu faaliyetler için ortaya
çıkan maliyetler merkez bünyesinde ayrı olarak hesaplanmamaktadır.
ABC Sağlık İşletmesinde Dış Başarısızlık Maliyetleri
Dış başarısızlık maliyetleri; hasta şikâyetleri ve kayıpları, şikayet ve
memnuniyetlerle ilgili geribildirim, garanti kapsamındaki yükümlülük-
ler maliyetleri olarak 3 alt başlıkta incelenmektedir.
Hasta Şikayetleri ve Kayıpları Maliyetleri: Hasta şikayetlerinin ta-
kip edildiği hasta iletişim biriminde bu görevden sorumlu bir personel bu-
lunmaktadır. Hasta şikâyetlerinin alınması ve raporlanması işi ile uğraşan
bu personelin yıllık ücreti bu maliyeti oluşturmaktadır. Bu doğrultuda yıl-
lık (1.835 TL x 12 ay) 22.020 TL maliyet ortaya çıkmaktadır.
Önceki yıllara göre merkezde tedavi gören hasta sayısında artış ol-
duğu için herhangi bir hasta kayıp maliyeti de söz konusu değildir.
Şikayet ve Memnuniyetlerle İlgili Geribildirim Maliyetleri: Mer-
kezde hasta iletişim biriminde şikayet ve memnuniyetlerden sorumlu
personel, şikayet ve memnuniyetlerin raporlanması için yıllık 28 TL to-
ner ve A4 kağıdı kullanmıştır. Ayrıca dilek ve şikayet kutuları yenilen-
miş ve bunun için de 100 TL harcama yapılmıştır. Bu giderlerin yanın-
da şikayet geri bildirimleri için yıllık 60 TL iletişim ücreti ödenmiştir.
Yıl içerisinde bu kalemde toplam olarak 188 TL maliyet oluşmuştur.
Garanti Kapsamındaki Yükümlülükler Maliyetleri:Merkez,
hizmet alıcılarına yönelik, tedavilerde kullanılan malzeme ve protezler
için garanti vermektedir. Ancak malzeme ve protezlerde herhangi bir
sorun ortaya çıkmadığından maliyet oluşmamıştır.
ABC Sağlık İşletmesi Kalite Maliyet Raporlanması:
Kalite maliyetlerinin muhasebeleştirilmesinin tek başına bir anlam
ifade etmeyeceğinden daha önce bahsetmiştik. Bu doğrultuda ilgili bi-
rimin kalite maliyetlerini belirli aralıklarla rapor halinde sunması en
doğru yaklaşımlardan birisidir. Uygulamamızda Ağız ve Diş Sağlığı
Merkezi’ne ait 2013 yılı kalite maliyetleri tablo 2 ‘te raporlanmıştır.
60
Tablo 2: 2013 Yılı ABC Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Kalite Maliyet Raporu
KALİTE MALİYET KALEMLERİ
KALİTE MALİYET TUTARI (TL)
AA BB CC
ÖNLEME MALİYETLERİ 1.761.427,25 1 0,8464 0,1174
Hasta ve Çalışan Güvenliği Maliyetleri 5.591,12 0,0032 0,0027 0,0004
Eğitim Maliyetleri 9.093,63 0,0052 0,0044 0,0006
İdari Kalite Maliyetleri 8.335,50 0,0047 0,0040 0,0006
Enfeksiyon Kontrol, Temizlik ve Ster. Mal. 653.607,00 0,3711 0,3141 0,0436
Tıbbi Makine ve Ekipman Maliyetleri 264.300,00 0,1500 0,1270 0,0176
Taşeron Firma Maliyeti 820.500,00 0,4658 0,3943 0,0547
ÖLÇME VE DEĞERL. MALİYETLERİ 295.177,00 1 0,1418 0,0197
Tıbbi Cihaz Maliyetleri 188.300,00 0,6379 0,0905 0,0125
Tıbbi Malzeme Maliyetleri 40.764,00 0,1381 0,0196 0,0027
Tıbbı Kayıt Kontrolü Maliyetleri 66.060,00 0,2238 0,0317 0,0044
Anket Maliyetleri 53,00 0,0002 0,0000 0,0000
UYGUNSUZLUK MALİYETLERİ 24.358,00 1 0,0117 0,0016
İç Başarısızlık Maliyetleri 2.150,00 11 0,0010 0,0001
İnsan Kaynaklı Başarısızlık Maliyetleri 250,00 0,1163 0,0001 0,0000
Zaman Kaynaklı Başarısızlık Maliyetleri 0,00 00 00 00
Materyal- Cihaz Kaynaklı Başarısızlık Mal. 1.900,00 0,8837 0,0009 0,0001
Başarısızlık Analizleri ve Prob. Gid. Mal. 0,00 00 00 00
Dış Başarısızlık Maliyetleri 22.208,00 01 0,0107 0,0015
Hasta Şikayetleri ve Kayıpları Maliyetleri 22.020,00 0,9915 0,0106 0,0015
Şikayet ve Mem. İlgili Geribil. Mal. 188,00 0,0085 0,0001 0,0000
Garanti Kapsamındaki Yük. Maliyetleri 0,00 0 0 0
TOPLAM KALİTE MALİYETLERİ 2.080.962,25 01 0,1387
TOPLAM MALİYET 15.006.578,57 01
A - İlgili kalite maliyet kaleminin bağlı olduğu ana kalite maliyet
toplamına oranı
B - İlgili kalite maliyet kaleminin toplam kalite maliyetlerine oranı
C - İlgili kalite maliyetlerinin, toplam maliyete oranı
Kalite maliyetlerinin raporlanmasının amacı, işletme yönetimini ka-lite maliyetlerinin büyüklüğü hakkında haberdar etmek ve sürekli iyileş-tirme faaliyetlerinin gelecekteki etkilerinin tahmin edilmesine temel oluşturmaktır. Bu amaç doğrultusunda sağlık işletmesine ait 2013 yılı kalite maliyetleri 2.080.962,25 TL olarak gerçekleşmiştir. Bu tutar sağ-lık işletmesinin 2013 yılı toplam maliyeti olan 15.006.578,57 TL’nin
61
%13,87’si olarak gerçekleşmiştir. Aşağıdaki Şekil 2’de de görüleceği üzere toplam kalite maliyetinin %84,64’ünü önleme maliyetleri, %14,18’ini ölçme ve değerlendirme maliyetleri, %0,10’unu iç başarısız-lık maliyetleri ve %1,07’sini de dış başarısızlık maliyetleri oluşturmak-tadır. Oranlara bakıldığında sağlık işletmesinin kalite maliyetlerinde en fazla paya sahip önleme maliyetleri, ikinci fazla paya sahip olan kalite maliyet kalemi ise ölçme ve değerlendirme maliyetleridir. Uygunsuzluk maliyetleri olan iç ve dış başarısızlık maliyetleri ise oldukça az bir paya sahiptir. Bu durum, sağlık işletmesinin önleyici faaliyetlere çok fazla önem verdiğinin göstergesi olarak değerlendirilmektedir.
Şekil 2: 2013 Yılı ABC Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Kalite Maliyetleri
Tablo 2 incelendiğinde kalite maliyetleri içerisinde en fazla orana
sahip olan önleme maliyetleri içerisinde ağılığı en çok olan maliyet ka-
lemleri Taşeron Firma Maliyeti ve Enfeksiyon Kontrol, Temizlik ve
Sterilizasyon Maliyetleridir. Ölçme değerlendirme maliyetleri içerisinde
ise en fazla paya sahip olan kalem Tıbbi Cihaz Maliyetleridir.
Kalite maliyetlerinin belirli periyotlar halinde raporlanması yönetici-
lere ve ilgililere önemli bilgiler sunar. Hangi kalite maliyet kaleminin
hangi ağırlıkta olduğu kolayca gözlemlenebilir ve gerekli durumlarda
önlemler alınabilir. Merkezin kalite ilerleyişi hakkında net bilgiler üreti-
lebilir ve kalite maliyet raporları sayesinde potansiyel problem alanları
kolaylıkla belirlenebilir.
62
ABC Sağlık İşletmesinin Kalite Maliyetleri Muhasebeleştirilmesi
Hizmet işletmelerinden olan sağlık işletmelerinde kalite maliyetleri-
nin muhasebeleştirilmesinin birden fazla yolu olduğunu daha önceden
belirtmiştik. Bu doğrultuda ABC Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nin 2013
yılı kalite maliyetleri aşağıdaki gibi iki şekilde muhasebeleştirilebilir:
1. Sekiz No’lu Hesap Sınıfını Kullanmak Yoluyla Kalite Ma-
liyetlerinin MuhasebeleştirilmesiABC Ağız ve Diş Sağlığı Merke-
zi’nin 2013 yılı kalite maliyetleri, Tek Düzen Muhasebe Hesap Planı
içerisinde yer alan 8 nolu hesap sınıfını kullanarak aşağıdaki gibi muha-
sebeleştirilmesi gerekmektedir:
Önleme Maliyetlerinin Muhasebeleştirilmesi
________________________/____________________
800 ÖNLEME MALİYETLERİ HS. 1.761.427,25 800.01 Hasta ve Çalışan Güvenliği Mal. Hs. 5.591,12
800.02 Eğitim Maliyetleri Hs. 9.093,63
800.03 İdari Kalite Maliyetleri Hs. 8.335,50 800.04 Enfeksiyon Kont. Tem. ve Ster. Mal. Hs. 653.607,00
800.05 Tıbbi Makine ve Ekipman Mal. Hs. 264.300,00
800.06 Taşeron Firma Maliyeti Hs. 820.500,00
890 KALİTE MALİYET. KARŞ. HS. 1.761.427,25
Ölçme ve Değerlendirme Maliyetlerinin Muhasebeleştirilmesi
_______________________/_____________________ 810 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME MALİYETLERİ HS. 295.177,00
810.01 Tıbbi Cihaz Maliyetleri Hs. 188.300,00
810.02 Tıbbi Malzeme Maliyetleri Hs. 40.764,00
810.03 Tıbbı Kayıt Kontrolü Maliyetleri Hs. 66.060,00
810.04 Anket Maliyetleri Hs. 53,00
890 KALİTE MALİYET. KARŞ. HS. 295.177,00
63
Uygunsuzluk Maliyetlerinin Muhasebeleştirilmesi
_______________________/ _______________________ 820 UYGUNSUZLUK MALİYET-LERİ HS. 24.358,00
820.01 İç Başarısızlık Maliyetleri Hs. 2.150,00 820.01.01 İnsan Kaynaklı Başarısız-lık Mal. Hs. 250,00 820.01.03 Materyal- Cihaz Kayn. Baş. Mal. Hs. 1.900,00 820.02 Dış Başarısızlık Maliyetleri Hs. 22.208,00 820.02.01 Hasta Şikayetleri ve Ka-yıpları Mal. Hs. 22.020,00 820.02.02 Şikayet ve Mem. Geribil. Mal. Hs. 188,00
KALİTE MALİYET. KARŞ. HS. 24.358,00 ______________________/_________________________
Hesapların Kapatılması _____________________ / _________________________
890 KALİTE MALİYET. KARŞ. HS. 2.080.962,25 800 ÖNLEME MALİYETLERİ HS. 1.761.427,25 800.01 Hasta ve Çalışan Güvenli-ği Mal. Hs. 5.591,12
800.02 Eğitim Maliyetleri Hs. 9.093,63
800.03 İdari Kalite Maliyetleri Hs. 8.335,50 800.04 Enfeksiyon Kont. Tem. ve Ster. Mal. Hs. 653.607,00 800.05 Tıbbi Makine ve Ekipman Mal. Hs. 264.300,00 800.06 Taşeron Firma Maliyeti Hs. 820.500,00 810 ÖLÇME VE DEĞERLEN-DİRME MAL. HS. 295.177,00 810.01 Tıbbi Cihaz Maliyetleri Hs. 188.300,00 810.02 Tıbbi Malzeme Maliyetleri Hs. 40.764,00 810.03 Tıbbı Kayıt Kontrolü Ma-liyetleri Hs. 66.060,00
810.04 Anket Maliyetleri Hs. 53,00 820 UYGUNSUZLUK MALİ-YETLERİ HS. 24.358,00 820.01 İç Başarısızlık Maliyetleri Hs. 2.150,00
64
820.01.01 İnsan Kaynaklı Başarı-sızlık Mal. Hs. 250,00 820.01.03 Materyal- Cihaz Kayn. Baş. Mal. Hs. 1.900,00 820.02 Dış Başarısızlık Maliyetle-ri Hs. 22.208,00 820.02.01 Hasta Şikayetleri ve Kayıpları Mal. Hs. 22.020,00 820.02.02 Şikayet ve Mem. Geri-bil. Mal. Hs. 188,00
Kalite Maliyetlerinin Mevcut Muhasebe Sistemi İçerisinde İzlen-
mesi
ABC Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nin 2013 yılı kalite maliyetleri,
mevcut muhasebe sistemi içerisinde aşağıdaki gibi muhasebeleştirilmesi
gerekmektedir:
Kalite Maliyetlerinin Muhasebeleştirilmesi
_______________________ / ______________________ 740 HİZMET ÜRETİM MALİYETİ HS. 2.080.962,25 740.10 Kalite Maliyetleri Hs. 2.080.962,25 740.10.01 Önleme Maliyetleri Hs. 1.761.427,25 740.10.01.01 Hasta ve Çalışan Güvenliği Mal. Hs. 5.591,12 740.10.01.02 Eğitim Maliyetleri Hs. 9.093,63 740.10.01.03 İdari Kalite Maliyetleri Hs. 8.335,50 740.10.01.04 Enfeksiyon Kont. Tem. ve Ster. Mal. Hs. 653.607,00 740.10.01.05 Tıbbi Makine ve Ekipman Mal. Hs. 264.300,00 740.10.01.06 Taşeron Firma Maliyeti Hs. 820.500,00 740.10.02 Ölçme ve Değ. Maliyetleri Hs. 295.177,00 740.10.02.01 Tıbbi Cihaz Maliyetleri Hs. 188.300,00 740.10.02.02 Tıbbi Malzeme Maliyetleri Hs. 40.764,00 740.10.02.03 Tıbbı Kayıt Kontrolü Mali-yetleri Hs. 66.060,00 740.10.02.04 Anket Maliyetleri Hs. 53,00 740.10.03 Uygunsuzluk Maliyetleri Hs. 24.358,00 740.10.03.01 İç Başarısızlık Maliyetleri Hs. 2.150,00 740.10.03.01.01 İnsan Kaynaklı Başarı-sızlık Mal. Hs. 250,00 740.10.03.01.03 Materyal- Cihaz Kayn. Baş. Mal. Hs. 1.900,00 740.10.03.02 Dış Başarısızlık Maliyetleri Hs. 22.208,00
65
740.10.03.02.01 Hasta Şikayetleri ve Ka-yıpları Mal. Hs. 22.020,00 740.10.03.02.02 Şikayet ve Mem. Geri-bil. Mal. Hs. 188,00 G381 GİDER TAHAKKUKLARI HS. 2.080.962,25 ____________________/__________________________
Kalite Maliyetlerinin Gelir Tablosu Hesabına Aktarılması
____________________ /___________________________ 622 SATILAN HİZMET MALİYETİ HS. 2.080.962,25 622.10 Kalite Maliyetleri Hs. 2.080.962,25
741 HİZMET ÜRETİM MALİYETİ YANSITMA HS. 2.080.962,25
741.10 Kalite Maliyetleri Yansıtma Hs. 2.080.962,25
741.10.01 Önleme Maliyetleri Yansıt-ma Hs. 1.761.427,25
741.10.01.01 Hasta ve Çalışan Güven-liği Mal. Hs. 5.591,12
741.10.01.02 Eğitim Maliyetleri Hs. 9.093,63
741.10.01.03 İdari Kalite Maliyetleri Hs. 8.335,50
741.10.01.04 Enfeksiyon Kont. Tem. ve Ster. Mal. Hs. 653.607,00
741.10.01.05 Tıbbi Makine ve Ekipman Mal. Hs. 264.300,00
741.10.01.06 Taşeron Firma Maliyeti Hs. 820.500,00
741.10.02 Ölçme ve Değ. Maliyetleri Yansıtma Hs. 295.177,00
741.10.02.01 Tıbbi Cihaz Maliyetleri Hs. 188.300,00
741.10.02.02 Tıbbi Malzeme Maliyetle-ri Hs. 40.764,00
741.10.02.03 Tıbbı Kayıt Kontrolü Ma-liyetleri Hs. 66.060,00
741.10.02.04 Anket Maliyetleri Hs. 53,00
741.10.03 Uygunsuzluk Maliyetleri Yansıtma Hs. 24.358,00
741.10.03.01 İç Başarısızlık Maliyetleri Yans. Hs. 2.150,00
741.10.03.01.01 İnsan Kaynaklı Başarı-sızlık Mal. Hs. 250,00
741.10.03.01.03 Materyal- Cihaz Kayn. Baş. Mal. Hs. 1.900,00
741.10.03.02 Dış Başarısızlık Maliyet-leri Yans Hs. 22.208,00
741.10.03.02.01 Hasta Şik. ve Kayıpları Mal. Hs. 22.020,00
66
741.10.03.02.02 Şikayet ve Mem. Geri-bil. Mal. Hs. 188,00
_______________________/_______________________
Kalite Maliyetleri Hesaplarının Kapatılması
_____________________ / ________________________
740 HİZMET ÜRETİM MALİYETİ HS. 2.080.962,25
740.10 Kalite Maliyetleri Hs. 2.080.962,25
740.10.01 Önleme Maliyetleri Hs. 1.761.427,25 740.10.01.01 Hasta ve Çalışan Güvenliği Mal. Hs. 5.591,12
740.10.01.02 Eğitim Maliyetleri Hs. 9.093,63
740.10.01.03 İdari Kalite Maliyetleri Hs. 8.335,50 740.10.01.04 Enfeksiyon Kont. Tem. ve Ster. Mal. Hs. 653.607,00 740.10.01.05 Tıbbi Makine ve Ekipman Mal. Hs. 264.300,00
740.10.01.06 Taşeron Firma Maliyeti Hs. 820.500,00
740.10.02 Ölçme ve Değ. Maliyetleri Hs. 295.177,00
740.10.02.01 Tıbbi Cihaz Maliyetleri Hs. 188.300,00 740.10.02.02 Tıbbi Malzeme Maliyetleri Hs. 40.764,00 740.10.02.03 Tıbbı Kayıt Kontrolü Ma-liyetleri Hs. 66.060,00
740.10.02.04 Anket Maliyetleri Hs. 53,00
740.10.03 Uygunsuzluk Maliyetleri Hs. 24.358,00 740.10.03.01 İç Başarısızlık Maliyetleri Hs. 2.150,00 740.10.03.01.01 İnsan Kaynaklı Başarı-sızlık Mal. Hs. 250,00 740.10.03.01.03 Materyal- Cihaz Kayn. Baş. Mal. Hs. 1.900,00 740.10.03.02 Dış Başarısızlık Maliyetleri Hs. 22.208,00 740.10.03.02.01 Hasta Şikayetleri ve Kayıpları Mal. Hs. 22.020,00 740.10.03.02.02 Şikayet ve Mem. Geri-bil. Mal. Hs. 188,00
741 HİZMET ÜRETİM MALİYETİ YANSITMA HS. 2.080.962,25
741.10 Kalite Maliyetleri Yansıtma Hs. 2.080.962,25
741.10.01 Önleme Maliyetleri Yan-sıtma Hs. 1.761.427,25
741.10.01.01 Hasta ve Çalışan Gü-venliği Mal. Hs. 5.591,12
67
741.10.01.02 Eğitim Maliyetleri Hs. 9.093,63
741.10.01.03 İdari Kalite Maliyetleri Hs. 8.335,50
741.10.01.04 Enf. Kont. Tem. ve Ster. Mal. Hs. 653.607,00
741.10.01.05 Tıbbi Makine ve Ekip-man Mal. Hs. 264.300,00
741.10.01.06 Taşeron Firma Maliyeti Hs. 820.500,00
741.10.02 Ölçme ve Değ. Maliyetleri Yansıtma Hs. 295.177,00
741.10.02.01 Tıbbi Cihaz Maliyetleri Hs. 188.300,00
741.10.02.02 Tıbbi Malzeme Mali-yetleri Hs. 40.764,00
741.10.02.03 Tıbbı Kayıt Kontrolü Maliyetleri Hs. 66.060,00
741.10.02.04 Anket Maliyetleri Hs. 53,00
741.10.03 Uygunsuzluk Maliyetleri Yansıtma Hs. 24.358,00
741.10.03.01 İç Başarısızlık Maliyet-leri Yans. Hs. 2.150,00
741.10.03.01.01 İnsan Kaynaklı Baş. Mal. Hs. 250,00
741.10.03.01.03 Mat.- Cihaz Kayn. Baş. Mal. Hs. 1.900,00
741.10.03.02 Dış Başarısızlık Mal. Yans Hs. 22.208,00
741.10.03.02.01 Hasta Şik. ve Kayıp-ları Mal. Hs. 22.020,00
741.10.03.02.02 Şikayet ve Mem. Geribil. Mal. Hs. 188,00
___________________/___________________________
6. Sonuç
Günümüz müşterilerinde bir ürün ya da hizmet alımında fiyat ile be-
raber hemen hemen aynı öneme sahip bir anlayış olan kalite, işletmeler
için de değer vermesi ve sürekli artırması gereken bir unsur haline gel-
mektedir. Özellikle sağlık sektöründeki hatalı uygulama ve etkinliklerin
sonuçları, insan sağlığını ilgilendirdiğinden dolayı diğer sektörlere göre
daha ağır olabilmektedir. Bu sebeple sağlık işletmeleri, sunulan hizme-
tin kalitesini sürekli iyileştirme çabalarına diğer işletmelere göre daha
fazla önem vermek durumundadır. Bu sebeple kalite uygulamalarının
68
önemi sağlık sektöründe ayrıcalıklı ve sosyal sorumluluk açısından zo-
runludur demek yanlış bir yaklaşım olmayacaktır.
Kalitenin öneminin artması ile birlikte işletmeler kalite artırma çaba-
larına yönelmiş ve bu önem neticesinde de katlanılması gereken bir ta-
kım maliyetler ortaya çıkmıştır. Genellikle önleme, ölçme - değerlen-
dirme, iç başarısızlık ve dış başarısızlık maliyetleri şeklinde karşımıza
çıkan kalite maliyetleri, sadece sağlık işletmeleri tarafından değil hem
üretim hem de hizmet işletmelerinin tamamı tarafından titizlikle hesap-
lanması gereken maliyet kalemleridir.
Uygulamamızda ilgili sağlık işletmesinin yaptığı maliyetler içerisin-
de kalite kalemleri ayrı ayrı tespit edilmiş, hesaplanmış, muhasebe ka-
yıtları yapılmış ve kalite maliyeti raporu düzenlenmiştir.
Elde edilen bulgular ışığında ABC Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nin
2013 yılı kalite maliyetleri 2.080.962,25 TL olarak gerçekleşmiştir. Bu
tutar işletmenin 2013 yılı toplam maliyetlerinin %13,87’sidir. Bu oran
kalite maliyetlerinin aslında daha fazla önem verilmesi gereken bir hu-
sus olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Kalite maliyetleri kalemlerine bakıldığında toplam kalite maliyetle-
rinin %84,64’ünü önleme maliyetlerinin oluşturduğu görülmektedir.
Önleyici maliyete yapılan bu yatırımlar sayesinde başarısızlık maliyet-
leri de azalmakta, dış başarısızlık maliyetleri %1,07; iç başarısızlık ma-
liyetleri de %0,10 olarak gerçekleşmektedir. Ölçme ve değerlendirme
maliyetleri de 2013 yılı içerisinde %14,18 olarak gerçekleşmiştir.
Ayrıca önleme maliyetleri kalemlerine bakıldığında da, en fazla ma-
liyet oluşturan unsurların %46,58 ile Taşeron Firma Maliyetleri ve
%37,11 ile Enfeksiyon, Kontrol, Temizlik ve Sterilizasyon Maliyetleri
olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu oranlar doğrultusunda önleme maliyetle-
ri ile sağlanacak faydalar arasında sunulan hizmetin kalitesini artırma,
hasta ve çalışan güvenliğini artırmak sayılabilmektedir. Taşeron firma
maliyetlerinin yüksek olması ise hizmet alınan temizlik, otomasyon ve
yemek işleri gibi durumlara önem verildiğini göstermektedir. Bu sayede
sunulan hizmetin kalitesi artırılmakta, müşteri ve çalışan memnuniyeti
amaçlanmaktadır. Netice olarak bu çalışmalar sağlık merkezine olan
69
başvuru sayısını artırmakta, çalışanlar için ise huzurlu ve güvenli bir or-
tam yaratmaktadır.
Önleme maliyetlerinin oranının yüksek oluşu, uygunsuzluk maliyet-
lerinin düşük olması ile sonuçlanmaktadır. Önleme faaliyetlerinin etkin-
liği iç ve dış başarısızlık maliyetlerinin ortaya çıkma ihtimalini en aza
indirgemektedir. Bunlarla beraber ölçme ve değerlendirme maliyetleri
de tıbbi cihaz, malzeme ve bunların kayıtları şeklinde gerçekleşmiştir.
Tıbbi cihaz maliyetleri oranının fazla olması da işletme cihazların ba-
kım, onarımı ve kalibrasyonu gibi işlemlerinin iyi bir şekilde gerçekleş-
tiğinin göstergesidir. Ancak anket maliyetlerinin oranının azlığı dikkati
çekmekte olup, bu durum kalitesine güvenen bir kuruluşun aldığı şika-
yet sayısının azlığının bir göstergesi olarak değerlendirilebilmektedir.
Uygunsuzluk maliyetleri kalemlerine bakıldığında iç ve dış başarı-
sızlık maliyetleri olarak toplam %1,2 oranında gerçekleşmiştir. Bu kali-
te maliyet kalemleri toplam maliyetlere oranlandığında ise çok düşük
bir oran ortaya çıkmaktadır. Bu oran çalışmanın genelinde de bahsetti-
ğimiz üzere özellikle sağlık işletmelerinin kaliteye verdiği önemin diğer
sektörlerdeki işletmelere göre daha fazla olmasının gerekliliğini ispatlar
niteliktedir. Bu durum ise ABC Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nin insan
sağlığını ilgilendiren durumlardaki hatalı uygulamaların geri dönüşü
olmayan sonuçlar doğurabileceğinin farkında olduğunu göstermektedir.
Ancak hem verilerinden yararlandığımız sağlık kuruluşu hem de di-
ğer tüm işletmeler kalite maliyetlerini takip edebilecekleri bir sistem
oluşturma konusunda yeterli ilgiliyi göstermemektedirler. Kalite mali-
yetlerinin maliyet kalemleri içerisinde kaydedilmesi bazı noktaların
gözden kaçmasına sebep olmaktadır. Oluşturulacak bir sistem ile hem
kalite maliyetleri daha sağlıklı bir biçimde hesaplanabilir hem de işlet-
melerin hangi kalite kalemlerine dikkat etmeleri konusunda yardımcı
olabilecektir.
70
Kaynakça
Bayırlı, R.(2001), “Kalite Maliyetlerinin Tekdüzen Muhasebe Sistemi İçerisine
Dahil Edilmesi Sorunu”, Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, 3(2), 70
Çabuk, Y. (2005), “Kalite Maliyetleri ve Kalite Maliyetlerini Ölçmede Kullanı-
lan Yöntemler”, ZKÜ Bartın Orman Fakültesi Dergisi, 7 (7), 2
Gönen, S. (2010), Sahipliğin Toplam Maliyetinin Hesaplanmasında Kalite Ma-
liyetleri Yaklaşımı, İzmir: Altın Nokta Yayınevi
Hacırüstemoğlu, R. (1995), Maliyet Muhasebesi, İstanbul: Türkmen Kitapevi
James, P. (1996), Total Quality Management: An Introductory Text,London:
Prentice Hall Inc.
Kara, V.(erişim tarihi: 27/05/2014), Kalite Maliyetleri-Kalite Maliyetlerinin
Muhasebeleştirilme-
si,http;//www.muhasebeciyorumluyor.com/wpcontent/uploads/Kalite_
maliyetleri.pdf,
Kırlıoğlu, H. (1998), Kalite Maliyetleri Muhasebesi, Adapazarı: Değişim Ya-
yınları
Ömürgönülşen, M. (2008), Kalite Maliyetlerinin Ölçümü: Gıda Sektöründe Bir
Araştırma, Ankara: Milli Prodüktivite Merkezi Yayınları
Türk, Z. (2009), Kalite Maliyetleri Yönetimi, Adana: Nobel Kitabevi
Yükçü, S. (1999), Kalite Maliyetlerinin Muhasebeleştirilmesi (Kalite Muhase-
besi), İzmir: Anadolu Matbaacılık
71
NAKİT YÖNETİMİNDE NAKİT DÖNÜŞ SÜRESİ ANALİZİ-
NİN KULLANILMASI: BİST 100’DE İŞLEM GÖREN 5 BÜYÜK
GIDA FİRMASI ÜZERİNDE AMPİRİK BİR ÇALIŞMA
Umut Tolga GÜMÜŞ12, Gürkan AKKIN13, Zekayi ŞAKAR14,
Mustafa ŞAHİN15, H.Mehmet AYYILDIZ16
Özet
Bu çalışmada, işletmelerde nakit yönetiminde bir araç olarak kulla-
nılan Nakit Dönüş Süresi ve bunun işletmelerin borç ve likidite yapısı
ile olan ilişkisi incelenmiştir. Bu amaçla, BIST 100 endeksinde işlem
gören gıda sektöründe faaliyet gösteren beş işletmenin 2006-2015 yılları
arasındaki verileri incelenerek likidite ve borç yapıları analiz edilmiştir.
Yapmış olduğumuz çalışmada incelediğimiz firmalar genel olarak pera-
kende ve hızlı tüketim malları üretip satan firmalar olduğu için negatif
dönüşüm süresine sahip firmalardır. Bu nakit dönüşüm sürelerine göre
bu firmaların fon sorunu yaşamadıklarını söyleyebiliriz.
Anahtar Kelimeler : Nakit Yönetimi,Nakit Dönüş Süresi,Sermaye
Yönetimi
12 Yrd. Doç. Dr., Adnan Menderes Üniversitesi, Nazilli İ.İ.B.F. , [email protected] 13 Adnan Menderes Üniversitesi, Nazilli İ.İ.B.F. YL Öğrencisi, [email protected] 14 Adnan Menderes Üniversitesi, Nazilli İ.İ.B.F. YL Öğrencisi, [email protected] 15 Adnan Menderes Üniversitesi, Nazilli İ.İ.B.F. YL Öğrencisi, [email protected] 16 Adnan Menderes Üniversitesi, Nazilli İ.İ.B.F. YL Öğrencisi , [email protected]
72
USING CASH RETURN PERIOD ANALYSIS AT THE CASH
MANAGEMENT: AN EMPIRICAL STUDY ON FIVE BIGGEST
FOOD COMPANIES IN ISE 100
Abstract
This study is about Cash Return Period which is used in Cash mana-
gement for businesses and its relationships between debt and liquidty.
For this aim, it is analyzed liquidty and debt balances of five companies
in BIST 100 which operates in food sector by using historical datas for
2006-2015 of these companies. By reason of the fact that the companies
which we analyzed in our study operates in fast moving consumer go-
ods sector, they have negative Cash Return Period. Hovever, we can say
that they don't have liquidty problem.
Key words: Cash Management, the Cash Conversion Cycle, Capital
Management
73
1. Giriş
İşletmeler, uluslararası piyasalarda hayatta kalmak için yoğun reka-
bet şartları altında faaliyet göstermektedirler. Ancak, bu yoğun rekabet
şartları altında kendilerine rekabet avantajı sağlayacak olan değişkenler
de son derece sınırlıdır. Bir işletmede sermayenin etkin yönetimi, işlet-
menin rekabet gücü ile firma değeri üzerinde önemli bir etki oluşturabi-
lecek bir araçtır.
İşletmelerde nakit yönetiminin temel amacı, işletmenin finansal so-
rumluluklarında zor duruma düşmeden, çalışmaların etkin bir şekilde
yapılarak kârlılığı daha da artıracak biçimde elde bulundurulması gere-
ken nakit tutarını ayarlamaktır. Aynı zamanda nakit yönetimi, nakit gi-
riş ve çıkışlarının finansal plânlama çerçevesinde işletmenin ne kadar
nakde ihtiyacı olduğunu zamana bağlı olarak belirlemektedir. Firmala-
rın sermaye yönetimi, hem likiditeyi hem de firmanın kârlılığını büyük
oranda etkilemektedir.
Karlılığı en üst seviyeye çıkarmayı hedefleyen finansal kararlar, iş-
letmenin ihtiyacı olan nakiti sağlarken; (Smıth, Keith, 1980: 549-562)
likiditeyi artırma çalışmaları üzerinde yoğunlaşmak da işletmenin karlı-
lığında azalışa neden olabilmektedir (Shin, Soenen, 1998: 2).
İşletme finansmanında temel özellik alacakları (nakit olarak) en kısa
sürede tahsil etmek, ödemeyi ise, geç yapmaktır. Nakit yönetimi, nakit
dönüş süresine dayanır. Nakit dönüş süresi, işletmenin hammadde alı-
mıyla başlayıp üretim sürecinde, alınan hammaddeler için ödeme yaptı-
ğı tarihten, ticari alacaklarını tahsil ettiği tarihe kadar geçen süreyi ifade
eder (Besley, Brıgham, 2000: 533). Nakit yönetimiyle ilgili alınan yan-
lış kararlar neticesinde işletmeler yüksek finansman gideri ile karşılaş-
maktadırlar. Bu da şirketlerin likidite sıkıntısı çekmesine; artan finans-
man yükü ile iflasa kadar sürüklenmektedirler.
İşletmelerin iç ve dış pazarlarda karşı karşıya kaldığı zorlu rekabet
şartlarının yanında, özellikle son yıllarda yaşanan gerek uluslararası ge-
rekse ulusal ekonomik kriz ortamında likidite kontrolü ve nakit yöneti-
minin önemi daha da artmıştır. İşletmeler genellikle piyasanın durgun-
luk dönemlerinde uzun vadeli yatırımlarını azaltma veya erteleme yolu
74
ile devamlılıklarını sürdürebilirler. Ancak, sermaye yönetimine yeterin-
ce önem vermemeleri durumunda faaliyetlerini tamamen durdurmak zo-
runda da kalabilirler. Bu nedenle, günümüz işletme yönetimi içerisinde,
nakit yönetimi oldukça önemli hale gelmiştir. İşletmeler için çok kârlı
organizasyonlardan daha çok nakit akışı ve dönüşümü sağlayan faali-
yetlerin önemi daha da artmıştır. Bunu da etkin bir nakit dönüş süresi
analizi ile yaparak başarabilmektedir.
Nakit dönüşüm süresi analizi, ticarî faaliyet gösteren firmaların kul-
landıkları nakitlerin işletmeye geri dönme süresinden (NÇS) yola çıkıp
bu sürenin işletmelerin ekonomik durumuna buna bağlı olarak şirketle-
rin piyasa değerine etkisini analiz etmeye yarayan bir temel analiz tek-
niğidir. NDSA, etkinlik süresinden (AOTS + SOTS) ticarî borçları
ödeme süresinin düşülmesi suretiyle hesaplanmakta ve şirketlerin kasa-
sından çıkan nakidin net olarak ne kadarlık süre zarfında geri döndüğü-
nü ölçmeye imkân sağlamaktadır. Bu süre şirketin likidite durumu hak-
kında da bilgi sağlamaktadır. Başka bir deyişle, firmanın gelecek dö-
nemlerdeki ihtiyaçlarını karşılamak ve işletmenin kârlılığının sağlanma-
sı için yeterli miktarda likiditeyi sağlamak ve korumak, nakit yönetimi-
nin amacını oluşturmaktadır. Bununla beraber, nakit devir süresinin iyi
yönetimi ile stoklar, alacaklar ve borçların ödeme sürelerinin en uygun
seviyede tutulması, işletmenin kârlılığını artıracağı vurgulanmaktadır
(Lazaridis ve Tryfonidis, 2006: 26-35).
2. Çalışma Sermayesinin Önemi
Çalışma sermayesini, belirli bir hesap dönemi içerisinde en az bir
kez nakde dönüştürülebilen varlıklar olarak tanımlamak mümkündür.
Bir işletmedeki finansal yönetimin ana işlevlerinden biri, işletmedeki
mevcut kaynakların alternatif kullanım alanları içerisinde en etkin bi-
çimde dağıtımı ve kullanımıdır.
İşletme sermayesine; - Döner sermaye - Dönen varlıklar - Dönen değerler - Çalışma sermayesi
75
- Tedavüldeki (hemen nakde dönüşebilecek) değerler olarak da isim verilebilir. İşletmelerin alacaklara ve varlıklara bağlayacakları likiditenin kulla-
nım yerleri, işletmenin genel yapısına ve özelliklerine göre değişiklik
gösterir. Bu varlıkların türü ve miktarı, işletmenin ürettiği mallara, tek-
nik ihtiyaçlara ve yöneticilerin değer yargılarına göre değişmektedir.
Burada temel amaç, işletmenin piyasa değerini artırmaktır.
İşletme bilançosunun aktif bölümünde yer alan dönen varlıklar; men-
kul kıymetler, hazır değerler, stoklar, alacaklar (ticari ve diğer),gelecek
aylara ait giderler ve gelir tahakkuklarından oluşur. Bu hesap kalemleri
işletmenin, brüt işletme sermayesini gösterir. Kısa vadeli yabancı kaynak-
ların brüt işletme sermayesinden çıkarılmasıyla da net işletme (çalışma)
sermayesi ortaya çıkar. Net çalışma sermayesinde yükselişe neden olaylar
net çalışma sermayesinin kaynakları; net çalışma sermayesinde azalış ya-
ratan olaylar da net çalışma sermayesinin kullanım yerleridir. Gerekli se-
viyenin üzerindeki işletme sermayesi likiditeyi artırıp, riski azaltmakta
buna karşılık kârlılığı düşürmektedir. Yapılan birçok analizler sonucunda
firma kârlılıklarını etkilemede, nakit dönüş süresinin daha önemli bir ölçü
olduğu ortaya koyulmuştur (Eljelly, 2004:48). Aynı zamanda likidite yö-
netimi, işletmelerin süresi dolan borçlarını ödeyebilme durumunu göste-
ren bir gösterge olduğu için, işletmenin kısa vadeli borçlarını ödeyebilme
gücü olarak da görmek mümkündür.
Özet olarak, işletmelerin hammadde, enerji, insan gücü vb. harcama-
larla mamul üretmeye başlaması ve ürettiği mamulün pazarlanarak tekrar
işletme gücü olarak işletmeye dönüşüne kadar geçen süre içindeki harca-
malar işletme sermayesini oluşturmaktadır. Yeni kurulan işletmelerde bu
kavram, “başlangıç çalışma sermayesi’ olarak adlandırılmaktadır.
3. Çalışma Sermayesi Tutarının Önemi
Bir işletmede sermayenin finansmanı, işletmenin uzun vadedeki fi-
nans politikası ile ilgilidir. Bu nedenle, çalışma sermayesi işletmenin
tam kapasite ile üretim yapabilmesi, üretim hacmini genişletebilmesi,
işletme sorumluluklarını yerine getirmesi hususunda oluşabilecek risk-
leri önceden tahmin edip, beklenmedik durumlarda finansman açığının
76
oluşmaması için gerekli tedbirleri alınması ve malî açıdan zorlanmama-
sı bakımından oldukça önemlidir. Örneğin, uzun vadeli kredilerin vade-
si gelen taksitleri ile faiz ödemeleri kısa vadeli kaynaklar arasına katıla-
rak işletmenin gerekli zamanda fon sağlamasına olanak sağlamaktadır.
Eğer işletme sermayesi yabancı kaynaklar ile finanse ediliyorsa özellik-
le enflâsyonun sürekli değiştiği ortamlarda gözlenen sıkı para politikala-
rına bağlı olarak banka kredilerinin azaltılması ve faiz oranlarının yük-
selmesinden dolayı kısa vadeli banka kredileriyle finanse edilmesine
neden olduğu için işletmeyi zor duruma sokar. Çalışma sermayesinin iş-
letmelerde eksik ya da fazla olması, gerek öz kaynaklarla gerekse ya-
bancı kaynaklarla finanse edilsin işletmenin karlılığı üzerinde olumsuz
etkisi olacaktır. (Narasimhan ve Murty, 2001: 105).
İşletmelerde, alınan bonoların zamanında ödenememesi, satılan
mamullerin tahsilinde alıcılara yeterli ve uygun vadenin sağlanmaması,
çalışma sermayelerinin yetersiz (-) durumda olması, işletmenin mevcut
hammadde ve malzeme stoklarının üretim gereksinimlerini karşılama-
ması, mamul madde stoklarının da alıcı taleplerini karşılamakta yetersiz
kalması, üretilen mamule karşı artan talep karşısında iş hacminin düşük
olması ve geliştirici objelerin sağlanamaması, işletmede gerekli olan
hammadde, likidite vb. girdilerin zamanında ve yeterli oranda temin
edilememesi gibi etmenler, yetersiz çalışma sermayesinin belirtileridir.
İşletme, elindeki fonun ne kadarının çalışma sermayesi olarak ayrıla-
rak döner varlıklara bağlanacağı şu sıralanan hususlar açısından önem
taşımaktadır:
- İşletmenin istikrarlı ve tutarlı finans politikası yürüterek kredi değerli-liğinin artırılması, - İşletmenin, makine ve teçhizatların verimliliğini artırarak tam kapasite ile çalışabilmesi, - İşletmenin beklenmedik olağanüstü dönemlerde bir (B) planın olması ve zor duruma düşmesinin önlenmesi, - Üretime, gerek makine teçhizatın gerekse insan gücünün kontrolü sağ-lanarak kesintisiz devam edebilmesi, - Pazarlama stratejilerinin geliştirilerek, iş hacminin genişletilebilmesi,
77
- İşletmenin mali yükümlülükleri karşılayamama riskinin minimize edilmesi, -İşletme faaliyetlerinin karlı, verimli ve devamlı bir şekilde yürütülmesi.
Özetle işletmelerde çalışma sermayesi bakımından en önemlisi ihti-yaç anında işletmeyi zora sokmadan likiditenin sağlanmasıdır.
4. Çalışma Sermayesini Etkileyen Faktörler
- Nakit Devir Hızı - Alacak Devir Hızı - Stok Devir Hızı - Amortisman Politikaları - Kısa Vadeli Borç Devir Hızı Nakit Devir Hızı: Devir hızının düşük olması halinde nakit kulla-
nımında çok ihtiyatlı davranıldığı ve atıl nakit tutulduğu anlaşılır. Devir
hızının çok yüksek olması da nakit yetersizliği çekildiğini ifade eder.
Alacakların Devir Hızı: İşletmeler alacakların devir hızını artırıp,
tahsil süresini kısaltarak işletme sermayesi ihtiyacının azaltmasını sağ-
lar. İşletmelerdeki en büyük sıkıntılardan bir tanesi yapılan satış sonrası,
çeşitli nedenlerle tahsilatların zamanında yapılamaması, alacak devir hı-
zının düşük olmasının, işletmenin diğer firmalar karşısında rekabet gü-
cünün az olduğunun, alacak tahsilatında güçlük çekildiğinin, belirlen-
miş etkin bir tahsilat politikasının olmadığının göstergesi olmaktadır.
Ancak yapılan hesaplama sonucu oranın yüksek çıkması şirketin alacak
tahsilatı politikasının etkin olduğunu ortaya koyar ve böylelikle şirketin
carî ve likidite oranları yetersiz olsa bile, borçların geri ödenme süre-
cinde daha rahat olmasına neden olur.
Stokların Devir Hızı: Şirketin stoklarının mevcut yıl içerisinde kaç
defa devrettiğini gösterir. Stok devir hızı, mevcut dönem içerisinde şirke-
tin likidite durumu hakkında da bilgi vermektedir. Stok devir hızının dü-
şük olması stok yatırımlarının fazla yapıldığını ve bu fazla stoklarla faali-
yetin devam ettirildiğini belirtir. İşletme sermayesi miktarında stokların
oranı yüksek ise, likidite oranı da düşer ve likidite ihtiyacı stok ile gideri-
lebilir. İşletmedeki koşulların değişmemesi şartıyla stok devir hızının
yükselmesi firmanın kârlılığını artıracağı gibi, iş hacminin genişlemesi
için işletme sermayesi ihtiyacını da azaltır (Tokaç, 2005: 198-203).
78
Amortisman Politikaları: Sabit varlıkların aşınma ve yıpranma pa-yı olarak ayrılan amortismanların nakit girişi sağladığı için çalışma sermayesine finans kaynağı olarak tanımlanmaktadır. Amortismanların en önemli özelliklerinden birisi de işletmenin ödeyecek olduğu vergi-lerde vergi tasarrufu sağlamasıdır. Amortismanlar gelir gider hesapla-rında gider olarak yer aldığından vergiye tabi gelirlerin azalmasına ne-den olmakta ve vergi matrahının düşmesine yol açarak işletmenin öde-yeceği verginin azalmasını sağlamaktadır. Azalan bakiyelerle amortis-man ayırma ilk yıllarda daha fazla vergi tasarrufu sağlayarak, işletme-lerde daha fazla nakdin kalmasına neden olmaktadır. Buda işletmenin hammadde alım gücünü, kısa vadeli borç ödeme gücünü, kredi ödeme gücünü vb. artırmaktadır.
Kısa vadeli Borç Devir Hızı: Kısa vadeli borç devir hızı satılan ma-lın maliyetinin kısa vadeli borçlara oranıdır. Yaptığımız çalışmayla ilgili olarak daha detaylı bir analiz için işletmedeki nakit faaliyet giderlerinin (toplam faaliyet giderleri- aşınma payı-nakit olmayan diğer giderler) kı-sa vadeli borçlara oranı alınmalıdır. Yıllık gün sayısının elde edilen de-ğere oranı ise kısa vadeli borçların ortalama ödeme süresini verecektir.
5. Nakde Dönüş Süresinin Hesaplanması
Nakit dönüşüm sürecinin işletme içerisindeki süresi yani nakit ile başlayıp ve tekrar nakit ile biten süreç ne kadar kısa olursa işletmenin ihtiyaç duyduğu sermaye miktarı da o kadar az olacaktır. İşletmelerin hammadde alımıyla başlayıp, mamulün üretilmesi, satılması ve satılan mamullerin bedellerinin tahsil edilmesi sürecindeki sürenin kısalığının veya uzunluğunun net bir göstergesi, işletmelerin nakde dönüşüm süre-sini göstermektedir. Nakit dönüşüm süresinde dönemler arası gözle gö-rülür bir farklılık olmazken asıl farklılık, işletme ve sektör ölçeğine göre istatiksel farklılık olduğu öne sürülmüştür (Yücel ve Kurt, 2002:1).
Nakit Dönüşüm Süresi = (Stokların Dönüşüm Süresi + Alacakların
Dönüşüm Süresi)-Borçların Dönüşüm Süresi
İster olumsuz piyasa koşulları olsun, ister işletmenin kendi içindeki
olumsuzluklardan olsun alacakların tahsil süresinin uzaması, daha uzun
vadelerle satış yapılması, işletmenin alacak dönüşüm süresini uzatacak-
tır (İşeri,Chambers, 2003: 62).
79
İşletmeler stok ve alacak dönüşüm sürelerini ne kadar kısaltabiliyor-
sa, yapılan borçlanmaların geri ödeme süresinde ne kadar çok uzatabi-
lirse bu işletmenin işletme sermayesi yönetimi, daha az bir işletme
sermayesi ile faaliyetine devam etme imkânı bulacaktır.
Nakit dönüşüm süreci, belirli bir likidite pozisyonunun korunması,
yeterli düzeyde finansal esnekliğin sağlanması ve etkin bir işletme ser-
mayesi yatırımının yapılması, çalışma sermayesi yönetiminin ana un-
surlarından biri olup ve en düşük likidite ihtiyacının belirlenmesi ile
başlar. Bu nedenle, önce nakit devir hızı hesaplanır. Nakit devri yıllık
gün sayısının NDS’ne bölümü ile elde edilir. Nakit devir hızı bilindiği
takdirde işletmenin nakit olarak yaptığı harcamaları bu değere böldü-
ğümüzde gereken en düşük likidite miktarına ulaşılmış olur. Buradan da
anlaşılacağı üzere, NDS uzunluğu ile ihtiyaç olan en düşük likidite mik-
tarı arasında doğrusal bir oran vardır (Tüzün, 1987: 5-7). NDS uzadıkça
bu miktar artar veya aksine NDS’nin kısalması likidite ihtiyacının azal-
dığını ifade eder. Likidite değeri için NDS temel belirleyici etken olarak
büyük önem taşır ve NDS’nin bileşenlerinin tek tek incelenmesini ge-
rektirir (Schilling, 1996: 4-8). Geçmiş yıllardaki yapılan çalışmalarda
da, işletme sermayesi ile KOBİ kârlılığı arasındaki ilişki incelenildiğin-
de, nakit dönüşüm süresindeki kısalışların, KOBİ kârlılığını artırdığı gö-
rülmüştür (Teruel,Solano, 2007: 164-177).
Nakit dönüşüm süresinin uzamasının, yapılan satışlarda görülen ar-
tışlar nedeniyle işletme kârlılığını olumlu etkilediği söylense de, kârlılı-
ğın nakit dönüşüm süresinden olumsuz etkilenebileceği de bilinmekte-
dir. Bunun nedeni, işletmenin çalışma sermayesine yaptığı yatırımların
maliyetinin, stoklara yaptığı yatırımlarla müşterilere tanıdığı kredilerin
getirisinden büyük olmasıdır (Deloof, 2003: 573-587).
6. Çalışmanın Yöntemi ve Değişkenleri
Çalışmanın örneklemi, hisse senetleri Borsa İstanbul’da işlem gören
Gıda Sektöründe faaliyet gösteren beş şirkettir. Çalışmada ele alınan
firmaların nakit dönüşüm sürelerini hesaplamak için her firmanın 2006-
2015 yılları arasındaki bilanço ve gelir tabloları incelenmiştir. Gerekli
80
veriler 2009 yılına kadar Borsa İstanbul resmi internet sitesinden, 2009
yılından sonrakiler ise, Kamuyu Aydınlatma Platformu resmi internet
sitesinden temin edilmiştir.
Çalışmanın ana değişkeni Nakit Dönüş Süresidir.(NDS). Analizi ya-
pılan firmaların alacak devir hızı, stok devir hızı, kısa vadeli borç devir
hızları hesaplanmıştır. Nakit Dönüş Süresi her işletmenin 10 yıllık dö-
nemi için ayrı ayrı hesaplanmıştır.
Finans literatüründe Nakit Dönüş Süresi aşağıdaki formül ile hesap-
lanmaktadır:
Nakit Dönüş Süresi = Stok Dönüş Süresi +( Alacak Tahsil Süresi –
Borç Ödeme Süresi)
Nakit Dönüş Suresi’nde kullanılan değişkenler:
Satışların Maliyeti
Stok Dönüş Süresi = --------------------------
Ortalama Stok
Ticari Alacaklar
Alacak Tahsil Süresi = -----------------------------
(Yıllık Satışlar/360)
Satılan Mallar Maliyeti+Genel Giderler ve denetim Gider
Tic. Borç. Dön. Sür .= ------------------------------------------------
Kısa Vadeli Borçlar +Ücret ve
Vergi Borçları
Çalışmada bu formüller referans alınarak hesaplamalar yapılmıştır.
7. Analiz ve Değerlendirme
Çalışmada, Borsa İstanbul da işlem gören gıda sektöründeki beş şir-
ketin nakde dönüşüm süreleri incelenmiştir. Bu firmaların nakit dönü-
şüm sürelerini hesaplamak için firmaların 2006- 2015 yılları arasındaki
81
temel finansal tablolarından bilanço ve gelir tablolarını incelenmiştir.
Bu tablolardaki veriler kullanılarak, nakit dönüşüm süresinin bileşenleri
olan alacak devir hızı, stok devir hızı ve kısa vadeli borç devir hızını he-
saplanmıştır. Devir hızını süre olarak ifade etmek için 360 gün sayısına
bölerek stok tutma süresi, alacak tahsil süresi ve kısa vadeli borçlarını
ortalama ödeme süreleri bulunmuştur. Stok tutuma süresi ile alacak tah-
silat süresi toplamından kısa vadeli borç ödeme süresi çıkartılarak şir-
ketlerin nakit dönüşüm sürelerine ulaşılmıştır. Elde edilen sonuçlar ayrı
ayrı aşağıdaki gibi tablolaştırılmıştır.
Tablo-1- Stok Devir Hızı ve Süresi
YILLAR ULKER CCOLA TATGD BANVİT TUKAŞ ULKER CCOLA TATGD BANVİT TUKAŞ
2006 17,06 6,88 4,39 9,56 1,14 21,10 52,30 82,00 37,66 314,68
2007 9,32 6,87 4,05 5,95 1,70 38,63 52,37 88,89 60,55 211,30
2008 7,86 5,83 3,98 8,56 1,88 45,81 61,73 90,54 42,04 191,96
2009 7,02 7,29 4,07 8,45 2,81 51,30 49,38 88,43 42,61 128,06
2010 8,49 7,70 4,30 7,95 3,22 42,39 46,78 83,80 45,31 111,65
2011 8,89 8,00 3,62 7,46 1,64 40,49 45,00 99,40 48,23 219,97
2012 9,87 8,01 3,49 6,72 1,64 36,46 44,93 103,23 53,58 219,61
2013 10,66 7,00 3,38 7,39 1,74 33,76 51,47 106,61 48,70 207,18
2014 10,75 6,61 3,55 8,33 1,67 33,47 54,48 101,39 43,23 215,44
2015 7,28 4,81 3,66 15,21 1,30 49,46 74,88 98,38 23,67 276,67
ORT. 9,72 6,90 3,85 8,56 1,87 39,29 53,33 94,27 44,56 209,65
STOK DEV. HIZI 360/STOK DEVİR HIZI
Tablo-2- Kısa Vadeli Borç Devir Hızı ve Süresi.
YILLAR ULKER CCOLA TATGD BANVİT TUKAŞ ULKER CCOLA TATGD BANVİT TUKAŞ
2006 4,35 2,94 1,98 3,00 0,98 82,82 122,32 181,73 119,97 366,11
2007 3,19 2,75 3,02 4,11 1,15 112,72 130,71 119,37 87,51 313,23
2008 1,23 3,43 1,55 2,94 0,68 293,24 105,01 231,67 122,26 531,49
2009 0,90 1,35 2,32 2,51 1,24 400,19 266,13 155,48 143,23 291,27
2010 1,52 1,96 3,46 3,51 1,52 236,09 184,14 103,91 102,64 236,66
2011 1,14 4,08 3,43 2,65 0,63 316,87 88,27 104,92 135,84 567,95
2012 1,61 4,18 2,18 2,07 1,07 223,90 86,08 165,32 173,85 336,11
2013 1,16 1,78 2,39 2,12 1,13 310,90 202,44 150,32 169,61 318,84
2014 3,47 2,64 2,55 2,27 1,05 103,63 136,59 141,35 158,59 343,33
2015 2,74 1,97 3,43 2,45 1,10 131,53 182,48 104,94 146,70 325,84
ORT. 2,13 2,71 2,63 2,76 1,06 221,19 150,42 145,90 136,02 363,08
KISA VADELİ BORÇ DEV. HIZI 360/KISA VADELİ BORÇ DEVİR HIZI
82
Tablo-3- Nakde Dönüşüm Süresi
YILLAR ULKER CCOLA TATGD BANVİT TUKAŞ2006 -36,99 -40,34 -86,15 -51,31 54,03
2007 -34,77 -49,72 -26,82 51,35 23,26
2008 -188,89 -11,66 -62,66 -30,22 -197,53
2009 -278,49 -186,02 10,02 -43,73 4,47
2010 -110,90 -109,70 47,50 -10,47 95,19
2011 -159,09 -15,32 81,76 -41,74 -83,19
2012 -95,69 -12,02 45,54 -77,36 59,91
2013 -192,16 -124,36 64,00 -73,95 51,46
2014 5,03 -56,72 40,57 -67,71 -31,76
2015 23,58 -53,04 87,49 -89,65 13,65
ORT. -106,84 -65,89 20,13 -43,48 -1,05
NAKDE DÖNÜŞÜM SÜRESİ
Şirketlerin elde edilen sonuçlarını tek tek incelediğimizde sonuçlar
şu şekildedir:
Ülker’in NDS, 2006 yılında -36,99’dur. Nakit dönüşüm süresinin
eksi çıkması firmanın alacaklarını tahsil süresi ve stok devir süresinin
kısa olmasını ve bunların toplamından daha büyük bir borç ödeme süre-
sinin olduğunu gösterir. Nakde dönüşüm süresinin eksi çıkması aslında
nadiren görülen bir durumdur. Bu durum firmanın işletme sermayesinin
tedarikçiler tarafından karşılandığını göstermektedir. Negatif nakit dö-
nüşüm süresinin hızlı tüketim malları sektöründe faaliyet gösteren bü-
yük market zincirlerine sahip olan firmalarda gözüken bir durumdur.
Şirketin en yüksek negatif değere sahip olduğu yıl -278,49 ile 2009 yılı-
dır. Şirketin bu yıldan itibaren nakit dönüşüm süresi artarak negatif de-
ğerden pozitif değere çıkmış, 2014 yılında 5,03; 2015 yılında 23,58 ola-
rak gerçekleşmiştir.
Coca Cola firmasına baktığımız zaman 2006-2015 yıllarının tama-
mında negatif bir nakit dönüşüm süresi görülmektedir. Bunun sebebi, şir-
ketin ürettiği üründen kaynaklı stok devir süresinin kısa olmasıdır. Ayrı-
83
ca, şirketin alacaklarını tahsilde problem yaşamadığı, satışlarını daha çok
peşin olarak gerçekleştirdiği ve borçlarını ödeme süresini uzun tuttuğu
söylenebilir. Şirketin en yüksek negatif nakit dönüşüm süresi -186,02 ile
2009 yılındadır. Aynı şekilde 2013 yılında da negatif en yüksek NDS ol-
muştur. Son iki yılda ise, istikrarlı bir seyir izlediği görülmektedir.
Tat Gıda şirketine baktığımızda 2006-2007-2008 yıllarında negatif
bir nakit dönüşüm süresi olduğunu görülmektedir. Bu yıllardan sonra
nakit dönüşüm süresinin pozitif olduğu ve gittikçe uzadığını tespit
edilmiştir. 2006 yılında – 86.15 bir negatif dönüşüm süresine sahipken
2015 yılında ise 87,49 pozitif bir nakit dönüşüm süresine sahiptir. Bu
durumun şirketin zamanla alacaklarını tahsil süresi ile stok dönüşüm sü-
resinin uzamasına; fakat borçlarını ödeme süresinin yıllara göre çok de-
ğişmemesinden kaynaklandığı görülmektedir.
Banvit şirketinin genelde 2005-2015 yılları arasında 2007 yılı hariç
diğer yıllarda nakde dönüşüm süresi negatif değerlere sahiptir. 2007 yı-
lında nakde dönüşüm süresi 51.35 olarak pozitif ve yüksek bir değere
sahiptir. Bunun sebebinin şirketin 2007 yılında satışlarında yaşanan dü-
şüşlere bağlayabiliriz. Şirketin diğer yıllarda nakde dönüşüm süresi iyi-
leşerek artmış ve nakit problemi yaşamadığı, nakit yönetiminde başarılı
olduğu anlaşılmaktadır.
Tukaş şirketinin 2008-2011-2014 yıllarında negatif bir nakit dönü-
şüm süresine sahip iken, diğer yıllarda pozitif bir nakit dönüşüm süresi-
ne sahip olduğu görülmektedir. Firmanın nakit dönüşüm süresi istikrar-
sız bir seyir izlemektedir. Bu tabloya bakarak tukaş firmasının nakit yö-
netiminde başarılı olmadığı firmanın nakit problemleri yaşadığını söy-
lenebilir.
Şirketlere genel olarak baktığımız zaman nakit dönüşüm sürelerinin
negatif değere sahip olan yılların ağırlıkta olduğu görülmektedir. Nakit
dönüşüm süresinin negatif değere sahip olması, işletmelerin fon ihtiyacı
olmadığını ve alacak tahsil süresinin borçlarını ödeme süresinden daha
kısa olduğunu gösterir ki bu da şirketler tarafından arzulanan bir du-
rumdur. Bu değerlerden hareketle bu şirketlerin nakit yönetimine önem
verdikleri söylenebilir. Şirketler içerisinde genel olarak baktığımızda on
84
yıllık zaman diliminde en yüksek negatif değere sahip olan şirket Ül-
ker’dir. Bu durum Tukaşın nakit sıkıntısı çektiğini gösterir. Şirketin ala-
caklarını tahsil süresi borç ödeme süresinden daha uzundur. Bu durum
hem istenmeyen hem de sürdürülebilir bir durum değildi.
8. Sonuç ve Öneriler
Ülkemizde 1990’lı yıllardan önce nakit yönetimine gereken önem
verilememiştir. 1990’lı yıllardan sonra para ve sermaye piyasalarının
gelişmesi ile ortaya çıkan yeni finansal araçlar, şirketlerin eldeki nakit-
lerini değerlendirebilecekleri imkânlar yaratmıştır. Bu yıllardan sonra
piyasalarda yaşanan önemli gelişmelerle beraber rekabet şartları ağır-
laşmış ve şirketler için kâr yaratmak zorlaşmıştır. Bu sebeplerden dolayı
nakit yönetimi oldukça önemli hale gelmiştir. Şirketler ihtiyaç duyduk-
ları fon miktarını belirleyip arta kalan fonlarını çeşitli finansal araçlarla
değerlendirerek kâr oranlarını artırma yollarına gitmişlerdir. İşletmeler-
de nakit yönetimindeki en temel unsur işletmenin sürdürülebilirliğinin
sağlanması için çalışma verimliliğini azaltmadan kârlılığı yükselterek,
bulundurulması gereken nakit tutarının sağlanmasıdır (Erol, 2003: 98).
Nakit yönetiminde etkin olabilmek için nakit dönüşüm süreci analizleri
kullanılmaya başlanmıştır.
İşletmeler için yaşamlarını sürdürmek ve kâr elde etmek için üretmiş
oldukları mal ve hizmetleri satış yapmak ne kadar önemli ise, bu satışla-
rı en kısa sürede tahsil etmek de o derece önemlidir. İşletmeler sattıkları
ürünlerin tahsilâtını kısa sürede almak isterler. Çünkü, işletme faaliyet-
lerinden dolayı fon ihtiyacı duyar ve bu ihtiyaç duyduğu fon yeterli
miktarda kendisinde yoksa borçlanma yoluyla temin etmek zorundadır-
lar. Nakit döngüsü içerisinde işletmenin alacaklarını tahsil etme süresi
ne kadar kısa, borç ödeme süresi ne kadar uzun olursa işletme açısından
o kadar iyidir. Etkin bir nakit yönetimi için nakit dönüşüm süresinin ne-
gatif değer alması gerektiği düşünülür. Nakit dönüşüm süresinin negatif
değer alması için alacakların tahsil süresi ile stok tutma süresinin top-
lamının işletmenin kısa vadeli borç ödeme süresinden küçük olması ge-
rekmektedir. Aksi takdirde işletmeler, alacaklarını tahsil etmede zorluk-
85
lar yaşar ve satış yapamadığı durumlarda likidite sıkıntısına girerler.
Ülkemizde nadirde olsa nakit dönüşüm süresi negatif olan işletmeler
vardır. Bunlar özellikle peşin satış yapan, hızlı tüketim malları üreten,
büyük market zincirlerine sahip şirketlerdir.
Çalışmamızda, incelediğimiz şirketler genel olarak perakende ve
hızlı tüketim malları üretip satan firmalar olduğu için negatif dönüşüm
süresine sahip şirketlerdir. Bu nakit dönüşüm sürelerine göre bu firma-
ların fon sorunu yaşamadıklarını söylenebilir.
Sonuç olarak işletmenin faaliyetlerinin etkinliğinin ölçülmesinde önem-
li bir araç olan çalışma sermayesinin finansmanına katkı sağlaması için na-
kit dönüşüm süresinin kısa ve negatif değerler alması gerekmektedir.
Bu kapsamda nakit dönüşüm süresinin kısaltılması için aşağıdaki ça-
lışmalar yapılabilinir.
Yapılan çalışmalarda nakit dönüşüm süresinin uzunluğuna stok
devir hızının alacak devir hızından daha fazla etki ettiği görülmüştür.
Bu nedenle, işletmelerin politikalarında stok yönetimi üzerine yoğun-
laşmalarında fayda vardır. Özellikle üretim işletmelerinde stok devir hı-
zının artırılması önemlidir.
Stok devir hızını yükseltmek için aynı satış düzeyinde daha az stok
bulundurulabilinir. Bu da tam zamanında optimum üretim miktarı ile
sağlanır.
Nakit dönüşüm süresine kısa vadeli borç ödeme süresi de etki etti-
ği için borç ödeme süresi de önemlidir. Nakit dönüşüm süresini kısalt-
mak için işletme borç ödeme süresini uzatması gerekir. Fon sağladığı
kaynakları seçerken bunu göz önünde bulundurarak olabildiğince uzun
vadeli fon temin etmesi işletmenin yararınadır.
Piyasaların genel durumuna göre işletmenin alacak devir hızı düş-
tüğü zaman nakit dönüşüm süresinin uzamaması için aynı zamanda
borç devir hızının yavaşlatılması iyi bir yöntem olabilir.
Etkin bir nakit yönetiminin sağlanabilmesi için tedarik zinciri ve
müşteri tahsilatlarının iyileştirilmesi, ekonomik koşullara duyarlılığın artı-
rılması firma içi ve sektörel unsurlar göz önünde bulundurularak nakit dö-
nüşüm süresinin kısaltılması işletmelerin başarısında etkin bir rol oynar.
86
Kaynakça
Ahmet TOKAÇ, Uygulamacı Gözüyle İşletmelerde Finansal Yönetim Becerile-
ri,Tunca Kitabevi, İstanbul, Mayıs, 2005, s.198-203
Akgün A.İ. (1998); Nakit Yönetiminde Nakit Akısı Analizi, Ekonomi Başak,
Yıl:22, Sayı:98
Akgün M. (2002); İsletmelerde Etkinlik ve Nakit Çevirme Süresi Analizi,Mali
Çözüm, Sayı:60
Aksoy A. İşletme Sermayesi Yönetimi, Gazi Büro Kitabevi, Ankara,1993.
Arend M. (1993); "New Cash Managemem Systems Keep Small Banks
Compctative", ABA Banking Journal, Sayfa: 70-72
Besley S. B.ve Egueana F.(2000); Essentials of Managerial Finance, The Dry-
den Press,533.
Borsa bilgileri. (2016), Erişim Tarihi: 28 Mart 2016. www.borsaistanbul.com/tr
Brigham E. F. (1989): FundamentaIs of Financial Management, 5. Editian,
The Dryden press, Chicago
Deloof, Marc, (2003),“Does Working Capital Management Affect Profitability
of Belgian Firms?” Journal of Business, Finance and Accounting,
Vol: 30, pp. 573–587.
Eljelly, Abuzar, (2004),“Liquidity-Profitability Tradeoff: An Empirical Investi-
gation in an Emerging Market”, International Journal of Commerce
& Management, Vol:14, No:2, pp. 48 – 61.
EROL M.(2003); Nakit Kavramı Bağlamında Nakit Yönetimi ve Nakit Yöneti-
minde Nakit Akıs Analizinin Yönetim Aracı Olarak Kullanılması, Mu-
hasebe ve Denetime Bakış.
Garcı´a-Teruel, P. J. ve P. Martı´nez-Solano (2007). Effects of Working Capital
Management on SME Profitability. International Journal of Manage-
rial Finance.Vol. 3, No. 2: 164-177.
IMKB (2006); Yıllık Rapor..
İşeri M.ve Chambers N.(2003); “Üretim ve Perakende Ticaret Sektörlerinin
Nakit Dönüsüm Süreçlerinin irdelenmesi”, SMMMO Mali Çözüm
Dergisi, Sayı:62, Ocak-Subat.
Lazaridis, I ve D. Tryfonidis (2006).Relationship Between Working Capıtal
and Profitability of Listed Companıes in the Athens Stock Exchange.
Journal of Financial
Management and Analysis, 19(l): 26–35.
87
Narasimhan, M. S. ve Murty, L. S. (2001), “Emerging Manufacturing In-
dustry: A Financial Perspective”, Management Review, June, pp.
105–112.
Shın H.H. ve Soenen L.(1998); “Efficiency of Working CapitalManagement
and Corporate Profitability’’, Financial Practice & Education,
10820698, Volume 8, Issue 2.
Smith, Keith, (1980), Profitability Versus Liquidity Tradeoffs in Working Capi-
tal Management, in Readings on the Management of Working Capital.
Ed. K. V. Smith, St. Paul, West Publishing Company, pp. 549-562.
Tüzün A.( 1987); "Nakit Yönetimi",Yönetim Üretim Verimlilik Dergisi,Sayfa:5-7
Yücel T. ve Kurt G. (2002); Nakit Dönüs Süresi, Nakit Yönetimi ve Karlılık:
İMKB Sirketleri Üzerinde Ampirik Bir Çalısma, MKB Dergisi, Cilt: 6,
Sayı:2 2. Dünya Gazetesi: (29 Kasım 1993) Sayfa:1
88
89
MESLEKİ EĞİTİMİN TARİHİ SÜRECİ
Dilek ÜNLÜ 17
ÖZET
Bireyin eğitimi, özellikle mesleki eğitimi söz konusu olduğunda,
kendisine bu alanda gerekli bilgi ve beceriler, ilgili öğretim kurumları
tarafından kazandırılmaktadır. Bu bağlamda, ülkemizdeki meslek eği-
timi, 13. yüzyılda yaygın eğitim kurumu olarak Ahilikle başlamış ve
örgün meslek-sanat okullarının açıldığı 1860’lı yıllara kadar sürmüştür.
19. yüzyılın başlarında batıda endüstri sahasında meydana gelen devrim
niteliğindeki değişikliklere ayak uydurabilmek için mesleki eğitimde de
yeni arayışlara gidilmiştir. Cumhuriyet'le birlikte, mesleki eğitim siste-
minde çok önemli yer tutan Meslek Liseleri, hem iş ve meslek alanları-
na eleman yetiştiren, hem de öğrencileri yükseköğretime hazırlayan ku-
rumlar olmuştur. Günümüzde ise mesleki eğitim, Türkiye’nin istihdam
ihtiyaçlarına göre, sektörün talebine cevap verecek şekilde, genç işgü-
cünü nitelikli eleman olarak yetiştirmeyi amaçlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Mesleki eğitim, Eğitim kurumu
17 Eskişehir MYO, Anadolu Üniversitesi, [email protected]
90
HISTORICAL SUMMARY OF VOCATIONAL EDUCATION
ABSTRACT
If an individual’s education, especially vocational education is con-
sidered, necessary knowledge and skills are given by relevant educa-
tional institutions. In this context, vocational education in our country is
started as prevalent educational institution with the Ahi community in
13th century and continued until 1860s when the formal trade schools
are opened. At the beginning of the 19th century, in order to keep pace
with the revolutionary changes in industrial area occurring in west, our
country embarked on new quests in vocational education. With the
proclamation of the republic, vocational high schools which take an im-
portant place in vocational education, became institutions that both train
personnel to profession area and prepare students to higher education.
Today, vocational education aims to train young workforce as trained
employee in accordance with employment requirement of Turkey and
demands of the sector.
Keywords: Vocational Education, Educational Institution
91
1. Giriş
Genel olarak bir ülkenin gelişimini etkileyen ana öğeler doğal kay-
naklar ve insan gücüdür. Bunların sonucu da üretim olarak ortaya çık-
maktadır. Bu iki öğeden gereği gibi yararlanarak yüksek düzeyde üre-
tim sağlamak bir ülkenin gelişmesi için temeldir. Bu da ancak eğitimle
sağlanabilir (Alkan vd., 2001).
Mesleki eğitimin en yaygın tanımı, ’’Kişinin iş hayatındaki belirli
bir meslek alanında üretici olarak herhangi bir statü ile yer alabilmesi
için gerekli asgari yeterliliğe ve genel meslek kültürüne sahip olmasını
mümkün kılan eğitimdir.’’ (Ak, 2006)
Bir ülkenin hayat standardı, teknik işgücü ile çalışan nüfusun oranı-
na bağlıdır. İstenilen seviyeye ulaşılması ancak insan kaynağının gelişti-
rilmesi ile mümkündür.
Birey, toplumda bir meslek sahibi olmak, statü kazanmak ister. Bunu
da ancak onun eğitim düzeyi belirler. O halde, kişinin belli bir seviyede
eğitim görmesi esastır. Çünkü onun eğitiminden sadece kendisi değil,
aynı zamanda çevresi ve içinde bulunduğu toplumda yarar görür.
Bu genel çerçeve içerisinde genel ve mesleki eğitimin bir bütünlük
içinde ele alınması gerekmektedir. Çünkü genel eğitimle mesleki eğiti-
min ortak amacını, kişiyi geleceğe hazırlamada öğrenme ortamının sağ-
lanması, bilgi, becerilerin geliştirilmesi ve istenilen toplumsal hedefler
oluşturmaktadır.
Bireyin eğitimi, özellikle mesleki eğitimi söz konusu olduğuna göre,
kendisine bu alanda gerekli bilgi ve beceriler, ilgili öğretim kurumları
tarafından kazandırılmaktadır. Nitekim, ülkemizde mesleki eğitimi bir
sistem içinde, XIII. Yüzyılda yaygın eğitim kurumu olarak Ahilikle baş-
lamış ve örgün meslek- sanat okullarının açıldığı 1860’lı yıllara kadar
sürdürülmüştür (Kılınç, 2012).
2. Ahilikte Mesleki Eğitim
İktisadi ve toplumsal hayatta önemli bir fonksiyonu yerine getiren
Ahilik teşkilatının ilk defa Abbasi Halifesi en-Nasrlidinillah rehberli-
ğinde tüm İslam toplumlarında kurulmaya başlandığı görülmektedir. Bu
92
teşkilatın Müslüman Türklere geçişi de X. yüzyılda ilk Müslüman Türk
Devleti olan Karahanlılarla olmuştur (Turan, 1992).
Ahi kelimesi, Arapça ‘’Kardeş’’ manasına gelmektedir. Ancak Di-
vanı Lügatit Türk’te ‘’Ahi’’ kelimesinin eli açık, cömert manasında
“Akı”dan geldiği kaydedilmektedir (Kılınç, 2012). Ahilik, yeni bir ha-
yat tarzına geçmekte olan Türklerin, geçmiş birikim ve kültürleriyle gü-
nün ihtiyaçlarını birarada yorumlayarak geliştirdikleri bir Türk müesse-
sesidir (Dülger, 1990).
Ahiliğin yayılmasında Ahi Evran ismiyle anılan Şeyh Nasırüddin
Mahmut önemli rol oynamıştır (Ak,2006). Ahi Evran tarafından ilk defa
Kırşehir’de XIII. yüzyılda kurulan teşkilat kısa zamanda Anadolu’nun
her yerine yayılmıştır (Turan, 1992).
Ahi teşkilatında eğitim iki şekildedir. Öncelikle işyerinde mesleğin in-
celikleri, esnaflığın ahlaki özellikleri ile ilgili eğitim verilirdi. Diğeri ise
birliklerinde bulunan eğiticiler, öğretmenler vasıtasıyla İslam dini, terbi-
ye, okuma – yazma ve kurumun adabının öğretildiği işyeri dışındaki eği-
timdi. Mesleki eğitim için on yaşında veya daha küçük olmak gerekiyor-
du. Yamaklıkla başlayan mesleki eğitim iki yıl sonra çıraklığa yükselme
ile devam ederdi. Çıraklık eğitiminin süresi mesleklere göre çeşitlilik gös-
termekle beraber ortalama binbir gün sürmekteydi (Ak,2006).
Ahilikte, samimiyet, cömertlik, Allah’tan başkasına kul olmama, sü-
rekli gelişme ve yenilenme, alçak gönüllülük, misafirperverlik, uyumlu
olma, merhamet, dürüstlük gibi özellikler fütüvvetin ilkeleri olarak
saylmıştır. “Elini, dilini ve belini korumak’’şeklinde özetlenen fütüvvet
ilkeleri,iyi bir insan ve Müslüman olmanın erdemlerini yansıtmaktadır.
Bu insan tipi, bulunduğu topluma hizmet eden ve ortaya çıkan ihtilaf-
larda birleştirici bir rol üstlenen karaktere de sahiptir (Gemici,2010).
3. Loncalıkta Mesleki Eğitim
Ahilik teşkilatının etkinliğini kaybetmesinden sonra ortaya Loncalar
çıkmıştır. Lonca kelimesinin İtalyancadan alındığı düşünülürse de, tek-
nik bir kavram olarak, özellikle dağıtımının yapıldığı yer anlamında
kullanıldığı görülmektedir (Turan, 1992). Zamanla esnaf birliklerinin
toplantı yerlerine ve bu esnaf teşkilatına Lonca ismi verilmiştir.
93
Loncalar, genellikle tüccar ve sanatkâr üyelerinin özlük haklarının
korunması amacıyla kurulmuş birliklerdir. Evliya Çelebi’nin Seyahat-
namesi’nden edinilen bilgiye göre, 17. yüzyılda İstanbul’da 1109 Lonca
teşkilatının bulunduğu dikkat çekmektedir (Turan, 1996).
Osmanlı İmparatorluğu’nda şehir ve kasabalarda mal ve hizmet üre-
timi ile ilişkili herhangi bir iş kolunun belirli bir alanda uzmanlaşmış
olarak çalışanların meydana getirdiği mesleki örgütlenmeler olarak ta-
nımlanan ‘’esnaf’’iki gruba ayrılmıştır. Bunlardan biri özel teşebbüse
dayanan serbest meslek kuruluşları olup bunlar esnaf loncalarına bağlı
bulunmaktaydı. Diğeri ise devlet işletmeciliği esasına göre dirlik ve ulu-
feye bağlı esnaftı (Nakiboğlu vd, 2013).
Yönetim bakımından bu teşkilata üye olmak mecburiydi. Üretim sü-
rekliliği yanında piyasada hâkim olma durumu vardı. Bu nedenle teşki-
latlarda değişmez bir toplum düzeni ile mesleki beceri, maddiyattan da-
ha fazla rol oynadığı söylenebilir (Kılınç, 2012). Lonca nizamında mes-
leki yetişme ve yetiştirme usulleri kısaca şöyleydi: Bir esnafa yamak
kaydolmak için on yaşına basmamış olmak ve işte çalışabileceğinin
onayını baba veya velisi tarafından verilmesi şarttı. İki yıl fahriyen ve
muntazam yamaklık eden çıraklığa terfi ederdi. Bu terfi olayının özel
töreni vardı. Çırak çıkacak çocuk atölyenin ustası, kalfaları, velisi, esnaf
reisinin dükkânın da sabah namazını müteakip içtima eder, üstat, çırağın
devam ve istidadına dair bilgi verir, velisi tarafından esnafın vakfı na-
mına bir bakır sahan ve hiç olmazsa bir bakır kepçe hediye edilirdi. Reis
çocuğun sırtını sıvazlar namaza ve dükkâna devamı, üstada, kalfalara,
ebeveyne itaati ve zinhar yalan söylememeyi nasihat eder ve kendisine
üstadı tarafından verilmek üzere münasip bir haftalık ücret tayin ederdi.
Üç sene çıraklık eden bir çocuğun kalfalığa terfi edilmesinde daha bü-
yük merasim yapılırdı. Kalfalık merasimi lonca odasında yapılır ve bu-
rada lonca heyeti tamamen hazır bulunurdu. Esnafın diğer üstatları da
davetli olurdu. Kalfaların en kıdemlisi hizmet ve rehberlik vazifesini
üstlenirdi. Kalfalığa terfi edecek kimse, o esnafa mahsus elbiseyi o gün
ilk defa giyerdi. Kendi ustası ve diğer üç usta ile selamlaşır ve özellikle
namaza devamlılığı için yemin ederdi. Hazır bulunan büyükleri kendi-
sinden memnun ve hoşnut olduklarını söylerler ve yine hazır bulunan
94
hoca tarafından aşir okunur, ayrıca eskiler için Fatihalar okunur, sonra
hepsi ayağa kalkarak reis tarafından önlük (peştamal) kuşatmak resmi
olarak gerçekleştirilir ve yeni kalfa ustaların elini öperek merasime son
verilirdi. Lonca önünde toplanan esnaf, kalfa ve çıraklar ustasıyla birlik-
te toplantı yerinden çıkan kalfayı selamlardı (Tuna, 1973).
Loncalarda Osmanlı devletinin gerileme döneminden etkilenerek bü-
tün kurumlar gibi ülke içi ve ülke dışından kaynaklanan yeni gelişme-
lerle eski düzen ve teşkilatlarını sürdüremez hale gelmiştir.
Loncalar 1860 yılına kadar mesleki eğitim teşkilatını yaygın eğitim
şeklinde yürütürken 1860 sonrası Osmanlı’da örgün eğitim kurumlarıy-
la beraber yürümüştür. Lonca teşkilatına 1912 yılında çıkarılan kanunla
son verilmiştir (Kılınç, 2012).
2.Meşrutiyet döneminde birçok yeni okul açılmış, eski okullar
önemli ölçüde ıslah edilmiştir. Orta öğretimde gelişmeler yaşanmış, rüş-
tiyeler orta öğretimden ayrılarak ilköğretime dâhil edilmiştir. Orta öğre-
timde yabancı dil öğretimine önem verilmiş, bu bağlamda Fransızca ön
plana çıkarılmıştır. Ayrıca kızların eğitimi için önemli adımlar atılmıştır
(Şahin vd., 2011).
4. Ahiliğin Sona Ermesi Ve Türkiye’de Meslek Hayatının Yeni-
den Yapılanması
19. yüzyılla birlikte Batı’da endüstri sahasında meydana gelen dev-
rim niteliğindeki değişiklikler ve Avrupa’da ucuza mal edilen sanayi
ürünlerinin Osmanlı pazarına girmesi ile birlikte, Osmanlı’da çoğu el
emeğine dayalı ve pahalıya mal olan ürünlerin üretimi gerilemiş ve üre-
tim tezgâhları kapanmıştır. Böylelikle esnaf ve sanatkârların ve küçük
zanaat erbabının bir araya gelmesiyle oluşan ahilik müessesesi de işle-
vini kaybetmiştir (Gemici, 2010).
Mesleki eğitimin yeniden şekillenmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Bunda eski uygulamaları geliştirememenin yanı sıra, eğitim imkânlarını
ülke geneline yaygınlaştıramamış olmanın etkisi söz konusu olabilir.
Özellikle özel sektörün mesleki eğitimde yenilik arayışları konusundaki
katkılarının ilk dönemlerde istenilenden az oluşu veya hiç olmayışı bu
alan da istenilen ilerleme ve gelişimin önündeki diğer engellerdir.
95
Mesleki eğitimin Tanzimat sonrası ortaya çıkışını Mithat Paşa’nın valilik görevi ile bulunduğu bölgelerdeki çalışmalarına kadar götürebili-riz. Bunları, İstanbul Yeşilköy’de acılan Ziraat Mektepleri takip etmiş ve 1848’den itibaren ortaya modern Avrupai tarzda bazı çalışmalar konmuştur. Tanzimat döneminde mesleki ve teknik eğitim sahasında yapılan çalışmalar bugünkü anlamda planlı programlı çalışmalardan uzak bir görünüm sergilemektedir (Gemici,2010).
5. Cumhuriyet Dönemi
Cumhuriyetle birlikte mesleki eğitim, okula dayalı yeni bir yapıyı ele almıştır. 1926 yılında Milli Eğitim Bakanlığı bu okullarla ilgili gö-rev üstlenmiştir. 1935 yılından itibaren 2765 sayılı Kanun ile okulların masrafları tamamıyla devlet tarafından karşılanmaya başlanmıştır. Ba-kanlık merkez teşkilatında 1933 yılında Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü, 1941 yılında ise Mesleki ve Teknik Öğretim Müste-şarlığı kurulmuştur. 1940-1950’li yıllarda mesleki eğitimin hızla gelişti-ği ve yaygınlaştığı görülmektedir (Yörük vd., 2002).
Cumhuriyet döneminde eğitimin yeniden yapılandırılması için yurt dı-şından uzmanlar davet edilmiş, John Dewey, Dr. Albert Kuhne, Ömer Buyyse bu kapsamda eğitim sistemine yönelik inceleme ve önerilerde bu-lunmuştur. Bunun yanında yurt dışına gönderilen öğretmen, öğrenci ve uzmanların yetiştirilmesine çalışılması, mevcut binaların değiştirilmesi ve yenileştirilmesi gibi çalışmalar ilk akla gelenlerdir. Mevcut branşlara ila-ve olarak pek çok yeni bölümler açılmıştır. Bütün bunların gayesi, bu sa-hadaki çalışmaların yetersizliğini ortadan kaldırmak ve istenilen hedefi yakalamaktır (Gemici, 2010). Cumhuriyetin ilk yıllarında (1926) ülke-mizde öğretim faaliyetini sürdüren meslek okulları üç grupta toplanabilir:
a) Erkek Sanat Okulları: 1926 yılında ülkemizde bir kısmı ilkokul,
bir kısmı da ortaokul düzeyinde olmak üzere 15 kadar sanat okulu vardı.
Bunlardan bazıları; Ankara Sanayi Mektebi, Aydın Sanayi Mektebi,
Bursa Sanayi Mektebi, Diyarbakır Sanayi Mektebi, Edirne Sanayi Mek-
tebi, Kastamonu Sanayi Mektebi, Konya sanayi Mektebi, İstanbul Sa-
nayi Mektebi, İzmir Sanayi Mektebi.
b) Kız Sanat Okulları: Bu dönemde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağ-
lı İstanbul’da biri Üsküdar’da, diğeri de Çapa’da olmak üzere iki kız sa-
nat okulu vardı. Bu okullardan başka Bursa’da kız çocukları için açılan
96
Kız Hayat Mektebi, İzmir’de sepetçilik ve çiçekçilik Mektebi, Erzu-
rum’da Kız Sanat Okulu ile bazı illerde Tarım Bakanlığına bağlı ziraat
ve makinistlik okulları bulunuyordu.
c) Ticaret Okulları: Lozan Antlaşmasıyla yavaş yavaş ihracat ve it-
halat bakımından Batıya açılmaya başlayan Türkiye, ticari kurumlara
ihtiyaç duyulan elemanların yetiştirilmesi amacıyla bu okulları açmaya
başladı (Turan, 1992).
Bu dönemden sonra planlı dönemlere geçilmeye başlanmıştır. Bu
dönemlerde, eğitim kalkınmanın en etkili araçlarından biri olarak gö-
rülmüş, özellikle nitelikli teknik eleman yetiştiren kurumlara çok önem
verilmiştir.
I. 5 Yıllık Kalkınma Planında iş başında eğitime önem verilerek iş-
letmelerde çalışan yetenekli ustaların Mesleki Eğitim Merkezlerinde
monitör ve ustabaşı olarak yetiştirilmesi konusu ele alındı. Bu dönemde,
işçilerin yetişmeleri için her fabrikanın bir “okul’’ durumuna getirilmesi
planlandı.
İlkokul mezunu gençlere meslek öğretmek maksadıyla açılan “Ye-
tişkinler Teknik Eğitim Merkezleri’’,1963-64 öğretim yılında öğretime
başlamıştır.
1966 yılında sanat enstitülerinin eğitim süresi 2 yıldan 3 yıla çıka-
rılmak suretiyle teknisyen ihtiyacı karşılanmak istenmiştir.
II. Plan döneminde, 1971-72 öğretim yılında sanat enstitülerinin
hepsi teknisyen okulu ve pratik sanat okullarına dönüştürülmeye çalı-
şılmışsa da, bu istenilen sonuca ulaşılamamıştır. Aksine sanat enstitüleri
gelişme göstermiştir.
III. 5 Yıllık Kalkınma Planının önsözünde “sanayi tesisleri yalnız
üretim kurumları değil, aynı zamanda eğitim ve öğretim kurumlarıdır”
ibaresinin yer alması Planın nitelikli teknik eleman yetiştirme konusun-
daki esas ilkesi olduğunu göstermektedir (Turan, 1996).
Mesleki eğitim sisteminde çok önemli yer tutan Mesleki Liseler, hem
iş ve meslek alanlarına eleman yetiştiren, hem de öğrencileri yükseköğre-
time hazırlayan öğretim kurumlarıdır (Yörük vd.,2002). Yakın zamanda
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında 2000 yılında imzalanan "Türkiye'deki
Mesleki Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi" (ME-
97
GEP) anlaşması kapsamında eğitim programlarında yer alan modüller
Türkiye'nin istihdam ihtiyaçlarına göre, genç işgücünü nitelikli eleman
olarak sektörün talebine cevap verecek şekilde yetiştirmeyi amaçlamak-
tadır. Proje kapsamında mesleki eğitim alanındaki yeni oluşum ile meslek
okullarındaki programlarda modüler sistem uygulamasına geçilmiştir. Bu
sistem ile düzeylere ve ders kümelerine göre genel eğitim, mesleki eği-
tim, uygulamalı eğitim, zorunlu, seçmeli dersler gibi oluşturulan her mo-
dül sonunda, öngörülen gereklilikleri ve yeterlilikleri yerine getiren öğ-
rencilere sertifika verilmesi, yeterli sayıda sertifika kazanan öğrencilere
de diploma verilmesi öngörülmüştür. Yeniden oluşumun diğer bir ayağını
oluşturan modüler programların çıktılarının değerlendirildiği “yeterlilikler
sistemi”, bir öğrencinin, bir eğitim aşamasını tamamladığını, kapsamlı bir
eğitim/öğretim programını tamamladığını, bir dizi temel ve aktarılması
mümkün (transfer edilebilir) beceri edindiğini, bir meslekte ya da çalışma
rolünde beceri gösterdiğini, bir mesleği yapma hakkının kendisine veril-
diğini göstermektedir. MEGEP kapsamında programlar, uluslararası mes-
lek sınıflandırması doğrultusunda, meslek standartları, eğitim standartları
ve meslekî yeterliklere göre hazırlanmıştır (Uçar vd., 2013).
6. Sonuç
Sanayileşme, kalkınmanın en önemli unsurlarından biridir. Bu se-
beple, ülkemizde hizmet ve üretim alanlarında teknolojik gelişmelere
uyumlu, mesleki bilgi ve becerilerle donatılmış insan kaynağına ihtiyaç
artmaktadır. Bu ihtiyacı karşılamak için, çağdaş teknoloji metodlarını
bilen, yorumlayan, kullanan, geliştiren ve yeniliklere uyum sağlayan
vasıflı insan gücünün yetiştirilmesi amacıyla mesleki okullara ihtiyaç
vardır. İnsan gücü piyasasının ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücünün
işletmelerle iş birliği yapılarak yetiştirilmesi, mesleki eğitim sistemi bü-
tünlüğü içerisinde desteklenerek geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması ge-
rekmektedir (Yörük vd., 2002).
Mesleki öğretim; kalkınmanın hızlandırılması, istihdamın arttırılma-
sı ve ülkenin rekabet gücünün yükseltilmesi yönünden kritik öneme sa-
hiptir. Bu önemin, toplumun her kesimine kavratılması gerekmektedir.
98
Teknolojik çağa uyum sağlayabilmek için, ülkemizde de mesleki eğiti-
me gereken özenin gösterilmesine ihtiyaç vardır (Sezgin, 1999).
Kaynakça
Ak, M. (2006). II. Meşrutiyet Döneminde Mesleki ve Teknik Eğitim Okulları,
Yüksek Lisans Tezi, Pamukkale Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitü-
sü, Denizli
Alkan,C.Doğan,H.,Sezgin,S.İ.(Kasım 2008). Mesleki ve Teknik Eğitimin Esas-
ları, Nobel yayınları, Ankara
Dülger,İ.(1990).Mesleki Yaygın Eğitim ve Türkiye, M.E.B. Yayınları, Ankara
Gemici,N. (Haziran 2010) Ahilikten Günümüze Meslek Eğitimde Model Ara-
yışları ve Sonuçları, Değerler Eğitimi Dergisi, Cilt 8,No.19,71-105
Kılınç, M. (2012). Türkiye’de Mesleki Teknik Eğitimi Şekillendiren Eğitim
Kurumlarından, Ahilik, Gedik, Lonca, Enderun Mektebinin Tarihsel
Gelişimleri, ISSN:1306-3111,e-journal of New World Sciences Aca-
demy, Volume:7,Number:4 Article Number:2c0045
Nakiboğlu,A.,Doğangün,B.Yasa, (Summer 2013)18.Yüzyıl’da İstanbul Esnafın
Sorunları,Turkish StudiesInternational Periodical For The Langua-
ges,Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/7 ,p.363-
392,Ankara-Turkey
Uçar,C.,Özerbaş,M.A.(Mayıs 2013)Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi
Journal of Research in Education and Teaching Cilt:2 Sayı:2Makale
No:28 ISSN: 2146-9199 MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİMİN DÜN-
YADAKİ VE TÜRKİYE’DEKİ KONUMU
Sezgin, İ.(1999). 16.Milli Eğitim Şurası: Konuşmalar, Görüşler, Kararlar ve
Raporlar. M.E.B Basımevi Ankara
Şahin,M., Tokdemir, M.A.(Güz 2011) 2.Meşrutiyet Döneminde Eğitimde Ya-
şanan Gelişmeler, Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, -Cilt 9.Sayı:4
Tuna,O.(1973).Türkiye’de Mesleki ve Teknik Eğitim, Ayyıldız mat. Ankara
Turan, K.(1996). Ahilikten Günümüze Mesleki ve Teknik Eğitimin Tarihi Ge-
lişimi, M.Ü. İlahiyat Fakültesi yayınları, No:129,İstanbul
Turan, K.(1992). Mesleki Teknik Eğitimin Gelişmesi ve Mehmet Rüştü Uzel,
M.E.B. yayınları, İstanbul
Yörük, S., Dikici, A., Uysal, A.(2002), Bilgi Toplumu ve Türkiye’de Mesleki
Eğitim,Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:12, Sayı:2, Say-
fa: 299-312, Elazığ.
99
THE RELATIONSHIP BETWEEN ENTREPRENEURIAL
TENDENCIES AND CULTURE: EVIDENCE FROM TURKEY18
Kurtuluş Yılmaz GENÇ19
Abstract
This study includes an investigation on the relationship between
entrepreneurial tendencies and cultures of nations. This paper also
includes, the reevaluation of the cultural dimensions, which were
identified by Hofstede (1980). Thus, the relationship between
entrepreneurial tendencies and the concepts of individualism-
collectivism, power distance, uncertainty avoidance, and masculinity
and femininity are the mainly focused and examined. This study also
includes an field research on a sample of 266 students to test the
relationships mainly mentioned above. The findings showed that, self
confidence, risk taking, leadership, innovativeness, and responsibility to
stakeholders are the most mentioned entrepreneurial characteristics by
the sample; as a group in Turkey which has a culture of high levels of
collectivism, high power distance, high uncertainty avoidance, and
relatively moderate femininity. Moreover, it was also achieved that, the
preferences about the entrepreneur characteristics do not change
according to the gender, education type, year at the university, income
levels of participant’s families, age, or city they lived before university
education. On the other hand, preferences are found to be related with
the existence of an entrepreneur in the family.
Key Words: Turkey, Entrepreneurship, Culture, Students.
18 Bu çalışma, 19-21 Mayıs 2016 tarihleri arasında, Saraybosna, Bosna-Hersek’te, X. Avrupa Sosyal ve Davranışsal Bilimler Kongresi’nde sunulmuştur ve Kongre Kitabında yayınlanması ile ilgili değerlendirmeler devam etmektedir. 19 Doç. Dr., Giresun Üniversitesi, [email protected]
100
TÜRKİYE’DEKİ GİRİŞİMCİLİK EĞİLİMLERİ İLE
KÜLTÜR ARASINDAKİ İLİŞKİ
Özet
Bu çalışmada, toplumlar düzeyinde, girişimcilik eğilimleri ile kültür
arasındaki ilişki ele alınmıştır. Eser, Hofstede (1980) tarafından
belirlenen kültürel boyutların tekrar değerllendirilmesini de
içermektedir. Buna göre, özellikle, girişimcilikle, bireycilik-
toplumculuk, güç mesafesi, belirsizlikten kaçınma ve erillik-dişillik
kavramları arasındaki ilişki üzerinde durulmuştur. Çalışma, 266
üniversite öğrencisinden oluşan bir örneklem üzerinde gerçekleştirilen
bir alan araştırmasıyla kuramsal önermelerin Türkiye’de test edilmesini
de içermektedir. Buna göre alan araştırması sonuçları, Türkiye gibi
dayanışmanın, güç mesafesinin ve belirsizlikten kaçınmanın yüksek
olduğu, yine, orta derecede bir dişil kültüre sahip bir ülkede, bir
girişimciden beklenen başlıca özelliklerin kendine güven, risk alabilme,
liderlik, yenilikçilik ve paydaşlara karşı sorumlu hareket etme olduğunu
ortaya koymuştur. Buna ek olarak, bir girişimciden beklenen özelliklere
ilişkin tercihlerin katılımcıların yaşı, cinsiyeti, gündüz ya da gece
öğrencisi olmaları, kaçıncı sınıfta okudukları, üniversite öncesi
yaşadıkları şehir ya da ailelerinin gelir düzeyi gibi etkenlerle ilişkili
olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Diğer taraftan, söz konusu tercihler, aile
bir girişimcinin olması ile ilişkilidir.
Anahtar Sözcükler: Türkiye, Girişimcilik, Kültür, Öğrenciler.
101
1. Introductıon
Entrepreneurship is one of the popular topics of today’s world, for
its close relationship with economic development level or wealth.
Accordingly, it is known that, the proportion of entrepreneurs to the
population is significantly higher in advanced countries than
developing, or undeveloped countries.
The level of entrepreneurship in a country can be associated with
various factors: culture, education level or average year of education,
public funds to support entrepreneurship, economic system, social status
of entrepreneurs, curriculum at schools, tax system, capabilities of the
universities, creativity, innovations or inventions, knowledge mobility,
openness, liberalism, and gender equity.
The culture is supposed to be the most important factor that affects
the level of entrepreneurship in a country. On the other hand, it should
be suggested that, entrepreneurship also transforms culture. So, they are
interrelated.
The role of culture on entrepreneurship has been widely discussed in
the literature (e.g. Hofstede, 1980; Lee, 1999; Bogan & Darity Jr., 2008;
Mooij and Hofstede, 2010; Eroğlu & Pıçak, 2011; Thurik & Dejardin
2011; Litrell, 2012; Spencer-Oatey, 2012; Doepke & Zilibotti, 2013). The
most popular, so most cited author is Geert Hofstede. ‘The dimensional
model for national cultures’ of Hostede (1980) is widely discussed, and
applied to many areas. Accordingly, the dimensions of his model as
individualism-collectivism, power distance, uncertainty avoidance, and
masculinity and femininity inspire many researchers to examine.
According to Hofstede (1980), Turkish culture has the characteristics
of high levels of collectivism, high power distance, high uncertainty
avoidance, and relatively moderate femininity. Therefore, it can be
estimated that, entrepreneurial tendencies can be weak in this culture.
This study investigates the culture – entrepreneurship association
with a sample of university students, in Turkey. In the first part of the
study, the literature review is given. Then, the methodology is revealed.
Finally, the results are discussed, and concluded.
102
2. Lıterature Revıew
In the history or in the literature of social sciences the function or
position of culture was discussed by many scholars. For example, Karl
Marx argued that the culture is an effect, rather than cause, of structure
relations. Accordingly, culture, religion, and ideology were mentioned
as reflections of materialist interests of the class that controls the means
of production. On the contrary, Weber accepts that, the virtue of
entrepreneurial success, which has an origin of the ‘spirit of capitalism’,
was a major engine of industrial revolution.
According to neoclassical paradigm, economics should focus on
optimal individual choice and efficient resource allocation (Doepke and
Zilibotti; 2013). Again, this view takes preferences and technology as
external elements of the process. Furthermore, this paradigm and other
approach of the last decades interest in the culture as a base for
economy related and entrepreneurial behaviors.
There are different views related with culture. According to a list,
there are 164 different definitions of it (Spencer-Oatey, 2012). As a
modern one, culture can be defined as “the complex whole which
includes knowledge, belief, art, morals, law, custom, and any other
capabilities and habits acquired by man as a member of society”
(Spencer-Oatey, 2012). It is clear that, entrepreneurial attitudes and
behaviors are directly originated from the culture. All of the elements
mentioned above are directly or indirectly linked with the
entrepreneurial practices of a society. For example, knowledge is the
base for any job for success. Again, art is the origin of the skills and
abilities in design for any activity. Morals and law determine the ethical
and legal framework to act in. So, the development levels of countries
can be associated with the level of entrepreneurship there. It is obvious
that, the advanced countries are effects of the causes as successful
entrepreneurial attempts and practices.
During recent years Geert Hofstede’s dimensional model for national
cultures was applied to various areas of social sciences, especially to the
business functions. Accordingly, it was associated with marketing and
103
advertising (Mooij and Hofstede, 2010), the concepts of self, personality
and identity, brand strategy, communication, information processing, and
interpersonal and mass communication. In the literature, the findings of
Mooij and Hofstede (2010) support the idea which claims that the
Hofstede model of national culture “is a useful instrument for
understanding consumer behavior differences across cultures”. Doepke
and Zilibotti (2013) examined the relation between culture,
entrepreneurship and growth. The scholars pointed out that, the growth
rate of an economy is strongly associated with the proportion of
entrepreneurs to the total population. Moreover, they defended that, the
occupational choice of entrepreneurship is linked with the characteristics
of risk tolerance and patience. Again, Phelps and Zoega (X) discussed the
link between entrepreneurship, culture, and openness. Accordingly, the
researchers found that, good work ethics, initiative and a level of mutual
trust between individuals might result in great happiness. They also
achieved the result that, the English speaking world have “better” or
different work ethics from the continental Europe. On the other hand,
same academics also identified that, the Scandinavian countries are
between continental Europe and English speaking countries. Again, trust
can be seen in higher levels in Scandinavian countries. For Japans, annual
leave, public holidays, job security, and a work environment without
pressure are more important. Similarly, Bogan and Darity Jr. (2008)
examined culture and entrepreneurship link, focusing on African
American and self-employment in the United States. The scholars
achieved that, the ratio to African American to European American
entrepreneurship had remained constant over the past century.
2.1. Four cultural dimensions of Hofstede
The Hofstede (1980) research is one of the most popular studies
about cultures across the world: individualism-collectivism, power
distance, uncertainty avoidance, and masculinity and femininity.
Hofstede (1980) defined the dimensions as follows: 1) Individualism is
about the relationship between an individual and society; 2) The power
104
distance scale measures interpersonal power or inequality among
individuals; 3) The uncertainty avoidance index indicates an
individual’s stance towards the unknown future; finally, 4) The
masculinity dimension measures the division of roles between women
and men in a society.
Litrell (2012) discussed the cultural value dimension theories,
focusing on Hofstede. Thurik and Dejardin (2011) examined the impact
of culture on entrepreneurship. They argued that, uncertainty avoidance
is the dominant factor affecting the activities about entrepreneurship.
The scholars stressed on that, the higher the uncertainty avoidance; the
less the society is interested in entrepreneurial actions. Equally, Lee
(1999) investigated the same relationship with a research based upon
the dimensions of Hofstede (1980). These were individualism-
collectivism, power distance, uncertainty avoidance, and masculinity-
femininity. Accordingly, the scholar achieved that, the entrepreneurs are
more individualistic, and more power distant than non-entrepreneurs.
Again, entrepreneurs had a high superiority complex. Moreover, same
researchers revealed the result that, entrepreneurs choose this profession
to upgrade their social status, increase their wealth; so they take risks.
Eroğlu and Pıçak (2011) examined the entrepreneurship and national
culture relationship in Turkey. They structured their study on the
framework of Hofstede’s cultural dimensions. Accordingly, the authors
stressed the related situation of Turkey as: high levels of collectivism,
high power distance, high uncertainty avoidance, and relatively moderate
femininity. So, loyalty, professionalism, rationalism, and being work
focused are important characteristics of employees for Turkish managers.
McGrath et al. (1992a, 1992b) conducted researches about the four
cultural dimensions of Hofstede (1980): individualism, power distance,
uncertainty avoidance, and masculinity.
The literature presents three main approaches on the relationship
between culture and entrepreneurship.
105
2.3. Appraches Abaout the Link Between Culture and
Entrepreneurship
2.3.1. The aggregate psychological traits approach
This approach claims that, in a given country, the number of
individuals with entrepreneurial values is correlated with the number of
individuals who demonstrate entrepreneurial behavior (Davidson, 1995;
Shane, 1993; Thurik and Dejardin, 2011). As the entrepreneurial
tendencies are originated from culture, then, the countries with
entrepreneurial cultures will achieve an advantage about this topic.
2.3.2. The social legitimatization or moral approval approach
According to this approach, in a given country, if the entrepreneur
has a respected social status, the education system considers and
supports entrepreneurship, and tax incentives encourage new
establishments, then, the entrepreneurial activity will be high (Etzioni,
1987; Thurik and Dejardin, 2011). In other words, if the social norms
and institutions are in the favor of entrepreneurship, then the business
activities that include risk taking, creativity, innovation, opportunity
seeking and profit focus will take part in large.
2.3.3.The dissatisfaction approach
This approach claims that, the contradiction between groups may
direct the potential self-employed to into actual self-employment, in a
country where the culture is non-entrepreneurial (Thurik and Dejardin,
2011; Baum et al., 1993). Therefore, in this view, the entrepreneurial
potential is linked with the clashing characteristics of different parties of
society. So, it can be asserted that, the wider the gap between the
parties, the higher the entrepreneurial activity is.
According to the literature above, the following hypothesis were
developed:
2.4. Hypothesis
H1: The preferences about the characteristics of entrepreneurs are
not associated with the participants’ gender.
106
H2: The preferences about the characteristics of an entrepreneur are
statistically significantly related with the education groups of the
participants.
H3: There is a statistically significant relationship between the
preferences about the characteristics of an entrepreneur and the
existence of an entrepreneur in the family of the participant.
H4: The Preferences about the characteristics of an entrepreneur and
the year of education of the students are significantly associated.
H5: The income levels of the participants’ families are statistically
significantly related with the preferences of the entrepreneurship
characteristics.
Figure 1. Research Model
3. Methodology
3.1. Research Goal
In this research, it was aimed to identify the relationship between
culture and entrepreneurial tendencies. It was also aimed to identify the
possible relationships among the age, gender, number of years,
education type, income, having an entrepreneur in the family, city
before education and the expected characteristics of an entrepreneur.
The ultimate goal of this paper is mainly to set light on the formation
Expected Characteris-tics of Entrepreneurs
Individualism-Collectivism
Power Distance
Uncertainty Avoidance
Masculinity and Femini-nity
107
entrepreneurial behavior relating it with national or local cultures.
Again, another goal is to increase the common sense for
entrepreneurship throughout the sample group and in society.
3.2. Sample and Data Collection
To test the hypothesis developed between the couples of variables, a
questionnaire as a method of data collection was conducted on a total of
266 undergraduate students studying at the Faculty of Economics and
Administrative Sciences at the Giresun University, Turkey. Collected
during April, 2015, the questionnaire included a total of 32 items. There
were eight questions to test the demography. It was also asked to
students to choose five characteristics among 24 traits, which they
expect from an entrepreneur, in priority. In determining the sample
group, the technique of convenience sampling was used. After
conducting a pilot test on a group of 30 students, it was decided to
continue with the rest of the questionnaires on the sample. A total of
277 participants were reached, however only 266 were found to be valid
for the data analysis process. 106 (39.8%) participants were in their first
year, 60 (22.6%) participants were studying their second year, 80
(30.1%) participants were in their third year, and 20 (7.5%) participants
were studying their last year. Again, 143 (53.8%) of them are morning
group students, 123 (46.2%) of them are evening class students. The
participants were the students of Business Administration department,
and they took part in the research on a voluntary basis. Seven possible
relations were tested on the data obtained from those 266
questionnaires. Due to the fact that the data did not show a normal
distribution, which is a primary condition of using the parametric tests,
non-parametric tests including Chi-Square, Mann-Whitney U and
Kruskal Wallis Tests were used in testing the hypothesis.
3.3. Analysis and Results
A total of 32 items included in the questionnaire are grouped under 2
variables: demographic variables, and ‘entrepreneurial characteristics’.
Demographic variables were including 8 items, while the
108
‘entrepreneurial tendencies’ consists of 24 ‘choices’. According to the
reliability test, the main scale is found to be reliable (Cronbach’s
Alpha>0.70). According to the ‘validity analysis’ result, the ‘content
validity’ is acceptable.
According to the descriptive statistics of the demographic questions,
out of 266 valid participants, 129 (48.5 %) are females, and 137 (51.5 %)
of them are males. Again, the ages of the participants were as follows: 19
– 14 (5.3%); 20 - 37 (13.9%); 21 – 58 (21.8%); 22 – 67 (25.2%); 23 – 50
(18.8%); 24–28 (10.5%); 25–8 (3%); 26–2 (.8%); 27–1 (.4%); 55–1 (.4%).
Out of 266 valid participants, 71 participants (26.7%) have a
monthly income level of 0 – 1000 TL (app. $350); 87 participants
(32.7%) of 1001 – 2000 TL ($351 – 700); 66 of them (24.8%) have
2001 – 3000 TL ($701 – 1000); 20 of them (7.5%) have 3001 – 4000
TL ($1001 – 1350); and 22 of the participants (8.3%) have 4001 – 5000
TL ($1351 – 1700) of family income amount.
According to descriptive statics results, 80 (30.1%) of the
respondents have at least one entrepreneur in their families. On the
other hand, the participants are coming from 48 different cities of
Turkey. The data taken from respondents from other countries were put
out of analysis. Accordingly, the highest number of students are from
Giresun (63; 23.7%), then Trabzon (35; 13.2%), Istanbul (32; 12%) and
Ordu (13; 4.9%). It is obvious that, the sample represents Turkey,
because there are participants from 48 different provinces of Turkey.
So, these individuals are living Turkish culture.
3.1. Results
Table 1. Descriptive Results for Basic Entrepreneurial Characteristics
Entrepreneurial Characteristics Frequency Percentage (%)
1. Self Confidence 205 77.1
2. Risk Taking 147 55.3
3. Leadership 106 39.8
4. Innovativeness 80 30.1
5. Responsibility to Stakeholders 76 28.6
109
6. Creativity 70 26.3
7. Honesty 67 25.2
8. Communicative Skills 65 24.4
9. Managerial Skills 61 22.9
10. Determination 58 21.8
11. Opportunity Seeking 57 21.4
12. Ambitious 50 18.8
13. Knowledge 44 16.5
14. Competitiveness 41 15.4
15. Marketing and Sales Ability 39 14.7
16. Sociability 30 11.3
17. Locus of Control – Self Control 30 11.3
18. Success Need 26 9.8
19. Change focused 23 8.6
20. Consistency and being Principled 19 7.1
21. Independent Decision Making 15 5.6
22. Emotional Intelligence 14 5.3
23. Proactive 3 1.1
24. Flexibility for Ambiguity 3 1.1
As it can be seen from the Table 1., 205 (77.1%) students give
priority to ‘self confidence’ as one of the five important characteristics
of an entrepreneur. Then, it is the ‘risk taking’ that attracts the attention
of participants (147; 55.3%). The ‘leadership’ is accepted as one of the
five important elements of entrepreneurship process by 106 students
(39.8%). Again, innovativeness is seen as another important
characteristic of entrepreneurs by 80 students (30.1%). The fifth
variable that was considered by the sample with a high percentage is the
‘responsibility to stakeholders’. This dimension was mentioned by 76
students (28.6%). As a striking result, ‘creativity’ is the sixth
characteristic, which was chosen as an required characteristic of
entrepreneurs by 70 students (36.3%). These results show that, the
general dimensions for entrepreneurship is accepted by the sample. In
110
other words, the world popular elements of the topic are also very
popular among the students of Giresun University.
In addition to the variables that were mentioned above, ‘honesty’ is
accepted as one of the five important elements of an entrepreneurial
behavior by 67 (25.2%) students. This variable was followed by
‘communicative skills’ (65; 24.4%), ‘managerial skills’ (61; 21.9%),
and determination (58; 21.8%). Furthermore, ‘opportunity seeking’ is
accepted by 57 students (21.4%) as the one of the five important
characteristics of an entrepreneur. Then, there is ‘being ambitious’
which was considered by 50 (18.8%) students. Moreover, ‘knowledge’
(44; 16.5%), and ‘competitiveness’ was chosen as prior entrepreneurial
elements (41; 15.4%).
39 of 266 participants (14.7%) preferred ‘marketing and sales
ability’, while 30 of them (11.3%) pointed out ‘sociability’ and ‘self-
control’, both. Also, ‘success need’ was mentioned by 26 students
(9.8%), and being ‘change focused’ was accepted by 23 respondents
(8.6%) among the five important dimensions. Moreover, ‘consistency
and being principled’ (19; 7.1%), and ‘independent decision making’
(15; 5.6%) follow the concepts above. In addition, 14 participants
(5.3%) signed ‘emotional intelligence’ among five; and finally, just 3
participants (1.1.%) signed ‘proactive’ and ‘flexibility for ambiguity’ in
five variables.
Table 2. U-Test Results between the Preferences about Expected
Entrepreneur Characteristics and the Gender
Gender N Mean Rank
Sum of Ranks
Mann Whitney U
Sig.
Female 129 133.55 17228 8830 .972
Male 137 133.45 18283
Table 2 shows the Mann-Whitney U Test results pertaining to the
relationship between the participants’ preferences about entrepreneur
characteristics and the gender. According to these results, there is not a
statistically significant relationship showing the preferences about the
111
entrepreneur characteristics according to the gender within our sample
group (U=8830.00 and sig.>0.05).
H1 is supported.
Table 3. U-Test Results between the Preferences about Expected
Entrepreneur Characteristics and the Education Type (Morning or
Evening Group)
Education Group
N Mean Rank
Sum of Ranks
Mann Whitney U
Sig.
Morning 143 134.34 19210.50 8674.50 .517
Evening 123 132.52 16300.50
Table 3 shows the Mann-Whitney U Test results pertaining to the
relationship between the participants’ preferences about entrepreneur
characteristics and their type of education, in terms of whether they are
studying in the morning or evening group. According to these results,
there is not a statistically significant relationship showing the
preferences about the entrepreneur characteristics according to the
education type within our sample group (U=8674.50 and sig.>0.05).
Accordingly, H2 is not supported.
Table 4. U-Test Results between the Preferences about Expected
Entrepreneur Characteristics and the Existence of an Entrepreneur in the
Participant’s Family
Entrepreneur in Family
N Mean Rank
Sum of Ranks
Mann Whitney U
Sig.
Exists 80 139.09 11127.00 6993.000 .009
Does not Exist 186 131.10 24384.50
Table 4 demonstrates the Mann-Whitney U Test results pertaining to
the relationship between the participants’ preferences about
entrepreneur characteristics and existence of an entrepreneur in the
participant’s family. According to these results, there is a statistically
significant relationship between the preferences about the entrepreneur
characteristics and the existence of an entrepreneur in the participant’s
family (U=6993.000 and sig.<0.05). Accordingly, H3 is supported.
112
Table 5. Kruskal-Wallis Test Results between the Preferences about
Entrepreneur Characteristics and the year of Study at the University
Year of Study
N Mean Rank
DF X2 Sig.
1 106 134.96 3 .728 .867
2 60 132.50
3 80 132.56
4 20 132.50
According to the Table 5, there is not a statistically significant
relationship between the participants’ preferences about the
characteristics of an entrepreneur and their years at the university
(x2[df=3, n=266] =.728 and sig.>0.05). Then, H4 is not supported.
Table 6. Kruskal-Wallis Test Results between the Preferences about
Entrepreneur Characteristics and the Income Levels of Participants’
Families
Income Le-vels
N Mean Rank
DF X2 Sig.
-1000 70 135.20 4 4.936 .294 1001 –
2000 87 128.52
2001 – 3000
65 135.56
3001 – 4000
20 131.50
4001+ 22 131.50
According to the Table 6, there is not a statistically significant
relationship between the participants’ preferences about the
characteristics of an entrepreneur and the income levels of the
participants’ families (x2[df=4, n=266] =4.936 and sig.>0.05). So, H5 is
not supported.
Table 7. Correlation between the Ages of the Participants and their
Preferences
Age Preferences Age 1
Preferences -.017 .779
1
113
Table 8. Correlation between the City before University Education of
the Participants and their Preferences
City Preferences City of residence 1
Preferences .085 .169
1
Table 7 and Table 8 show that, there is no statistically significant
relationship between the ages, or city before university education and
the preferences of participants.
4. Dıscussıon
The results indicated that, ‘self confidence’, ‘risk taking’,
‘leadership’, ‘innovativeness’, and ‘responsibility to stakeholders’ are
the top five characteristics of entrepreneurs, that were chosen by the
survey participants. Also, ‘creativity’ and ‘honesty’ follow these
dimensions. The literature about culture is mainly constructed on
Hoffstede’s classification on national cultures. Hoffstede (1980)
mentioned five basic dimension for world cultures: power distance,
individualism-collectivism, masculinity-femininity, uncertainty
avoidance, long term – short term orientation.
Power distance can be related with the inequalities among people.
This is an important subject of debate in Turkey. It is being said that,
Turkey is not at the expected level in entrepreneurship, because: parents
teach children obedience; children treat their parents and their teachers
with respect. Again, teachers are expected to take all initiatives in class.
Moreover, the hierarchy in organizations reflects the existential
inequality between higher- ups and lower downs. So, centralization is
popular. Again, there is a wide salary range between the top and bottom
of the organization. Also, in many organizations, subordinates expect to
be told what to do. But, of course, this situation cannot be generalized.
Furthermore, the ideal boss is a benevolent autocrat or good father.
Finally, privileges and status symbols for managers are both expected
114
and popular. Turkey’s score for ‘power distance’ is 66, while the
average score of the world is 55.
Here, the ‘leadership’ can be related with the situation of power
distance. Turks want their entrepreneur to be a good leader.
Accordingly, this leader can guide his followers through his desires.
The result supports Hoffstede (1980)’s claims that, in Turkey, the power
distance is very high. On the other hand, ‘self confidence’ can also be
associated with power distance. However, there is a contradiction here.
In many countries, where power distance is high, this confidence can be
sourced from an authority.
The second dimension of Hoffstede (1980)’s classification is the
‘individualism versus collectivism’. The average world score is 43, while
Turkey’s score is 37. Turkey is a less individualistic country than world
average. Accordingly, in collectivist cultures, ‘people are born into
extended families or other ingroups which continue to protect them in
exchange for loyalty’. However, Turkey’s position is a little bit different
from this situation. Moreover, identity is based in the social network to
which one belongs’. Again, children learn to think in terms of ‘we’.
Furthermore, ‘harmony should always be maintained and direct
confrontations avoided’. There is ‘high context communication’. In
addition, ‘trespassing leads to shame and loss of face for self and group’.
And, the purpose of education is learning how to do. Diplomas provide
entry to higher status groups. Again, ‘relationships employer-employee is
perceived in moral terms, like a family link’. Also, ‘hiring and promotion
decisions take employees’ ingroup into account. So, management is the
management of groups. Finally, relationships prevail over tasks.
The results of this research can be associated with the Hofstede
(1980)’s classification with the finding of ‘responsibility to
stakeholders’. As Turkish culture is a collectivist culture, it is hard to be
an entrepreneur in Turkey which needs an individualistic approach.
115
5. Conclusıon
This study has shown that in a country like Turkey, which has a
culture of high levels of collectivism, high power distance, high
uncertainty avoidance, and relatively moderate femininity, the
expectations from an entrepreneur in terms of characteristics are nearly
the same with other countries which has a culture of high levels of
collectivism, low power distance, low high certainty avoidance, or high
femininity. Also, this paper demonstrated that, the preferences about the
characteristics of entrepreneurs do not change according to the gender,
education type, and year at the university, income levels, age or home
city before university education. On the other hand, it was achieved
that, it was achieved that, there is a statistically significant relationship
between the preferences about the entrepreneur characteristics and the
existence of an entrepreneur in the participant’s family.
It can be claimed that, as a cultural integration is a reality of today’s
world, societies affect each other and others’ values or characteristics, and
absorb them. So, future research about the culture and entrepreneurship
relationship regarding the dimensions of Hofstede, should first search and
examine whether the mentioned dimensions remain in cultures. That is to
say, as everything change, cultures also change slowly or fast. Thus, it is
clear that, the findings of about 36 years past should also be
differentiated. Therefore, the same analysis about cultures should be done
again for the currents situations or conditions.
References
Baum, J.R, Olian, J.D., Erez, M., Schnell, E.R., Smith, K.G., Sims, H.P.,
Scully, J.S., and Smith, K.A. (1993), “Nationality and work role
interactions: a cultural contrast of Israeli and US entrepreneurs’ versus
managers’ needs”, Journal of Business Venturing, 8(6), 499-512.
Bogan, V., Darity Jr., W. (2008), “Culture and entrepreneurship? African
American and immigrant self-employment in the United States”, The
Journal of Socio-Economics, 37, 1999-2019.
Davidson, P. (1995), “Culture, structure and regional levels of entrepreneurship”,
Entrepreneurship and Regional Development, 7(1), 41-62.
116
Doepke, M., Zilibotti, F. (2013), Culture, entrepreneurship, and growth.
Manuscript in preparation for the Handbook of Economic Growth.
www.nber.org https://ideas.repec.org
Eroğlu, O., Pıçak, M. (2011), “Entreprenurship, national culture and Turkey”,
International Journal of Business and Social Science, 2(16), 146-151.
Etzioni, A. (1987), “Entrepreneurship, adaptation and legitimatization”,
Journal of Economic Behavior and Organization, 8(2), 175-189.
Hofstede, G. (1980), Culture’s consequences: international differences in work
related values, Beverly Hills, California: Sage Publications.
Lee, J. (1999), “Impact of culture on entrepreneurship”, AAM Journal, 4(2).
web.usm.my>aamj
Litrell, R. F. (2012), Cultural value dimension theories: Hofstede – A work in
progress. Insights, 12(4), 3-6 http://aib.msu.edu/publications/
McGrath, R. G., MacMillan, I. C., and Scienberg, S. (1992a), “Elitists, risk-
takers, and rugged individualists? An exploratory analysis of cultural
differences between entrepreneurs and non-entrepreneurs”, Journal of
Business Venturing, 7, 115-135.
McGrath, R. G., MacMillan, I. C. (1992b), “More like each other than anyone
else? A Cross-cultural study of entrepreneurial perceptions”, Journal
of Business Venturing, 7, 419-429.
Mooij, M. de, Hofstede, G. (2010), “The Hofstede model. Applications to global
branding and advertising strategy and research”, International Journal
of Advertising, 29(1), 85-110. doi: 10.2501/S026504870920104X
Phelps, E., Zoega, G. (XX), “Entrepreneurship, culture and openness”,
https://ideas.repec.org>elg>eechap
Shane, S. (1993), “Cultural influences on national rates of innovation”, Journal
of Business Venturing, 8(1), 59-73.
Spencer-Oatey, H. (2012), What is culture? A compilation of quotations.
GlobalPAD Core Concepts. http://go.warwick.ac.uk/globalpadin
tercultural
Thurik, R., Dejardin, M. (2011), “The impact of culture on entrepreneurship”,
The European Business Review, January-February, 57-59.
www.europeanbusinessreview.com
117
YAYIN ŞARTLARI
1. Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,
uluslararası hakemli bir dergi olup, Bahar ve Güz olmak üzere yılda iki
kez yayınlanmaktadır. Gerektiğinde özel sayılar çıkarılabilecektir.
2. Dergide başta iktisat, işletme, siyaset bilimi, kamu yönetimi, ulus-
lararası ilişkiler ve maliye alanları başta olmak üzere finans, yönetim
organizasyon, muhasebe, sayısal yöntemler, yöneylem, pazarlama, eko-
nometri, çalışma ekonomisi, siyasi tarih, uluslararası hukuk vb. alanlar-
daki Türkçe ve İngilizce makaleler, kitap tanıtım ve eleştirileri ile örnek
olay çalışmaları yayınlanmaktadır.
3. Dergiye gönderilen makaleler daha önce bir başka dergide yayım-
lanmamış, yayımlanmak üzere gönderilmemiş veya yayım için kabul
edilmemiş olmalıdır. Herhangi bir bilimsel toplantıda sunulmuş ve ya-
yımlanmamış olan yazılarda, toplantının adı, yeri ve tarihi dipnot olarak
belirtilmelidir.
4. Makalelerdeki görüş ve bilimsel sorumluluklar yazar veya yazar-
lara ait olup, dergi ile hiçbir ilişkisi yoktur. Yazılar yayınlanmak üzere
kabul edildiği takdirde dergi bütün yayın haklarına sahip olur. Eserin
yayımlanmasına karar verilmesi durumunda yazarlar yayın haklarını
dergiye devretmiş olurlar.
5. Dergiye gönderilen makaleler, ilgili editör tarafından şekil ve içe-
rik yönünden ön incelemeye alınmakta olup, genel olarak dergide ya-
yınlanmaya uygun olup olmadığına karar verilmekte ve daha sonra ha-
kemlere gönderilmektedir. Makale o alandaki iki hakeme gönderilir.
Hangi makalenin hangi hakemlere gönderileceğine hakemlerin ve ma-
kalelerin ilgi alanlarına göre karar verilmektedir. Makaleyi değerlendi-
ren hakemlerin kimlikleri hakkında yazarlara, gönderilen makalenin
kime ait olduğu konusunda da hakemlere bilgi verilmez. Hakem rapor-
ları gizlidir.
6. Makalenin gönderildiği iki hakemden de olumlu görüş bildirilme-
si durumunda makale yayınlanmak üzere sıraya alınır. İki hakemden de
olumsuz görüş bildirilmesi durumunda makale hiçbir surette yayınlan-
118
maz. İki hakemin birbirinden farklı görüş bildirmesi durumunda makale
üçüncü bir hakeme gönderilir; üçüncü hakemin vereceği cevaba göre
yayınlanmasına veya yayınlanmamasına karar verilir. Hakemlerden ge-
len raporlara göre, makalenin aynen yayınlanmasına (kabul), düzeltme,
ekleme veya çıkarma istenmesine (düzeltme) veya yayınlanmamasına
(ret) karar verilmekte olup bu karar yazar veya yazarlara en çok 2 ay
içerisinde bildirilmektedir.
7. Hakemlerin düzeltme yönünde görüş bildirmeleri durumunda ya-
zara başvurulur ve yazarın gerekli düzeltmeleri tamamlayarak gönder-
mesi istenir. Düzeltme verilen makaleler yazarı veya yazarları tarafın-
dan belirtilen süre içerisinde düzeltilmedikçe yayınlanmaz.
8. Gönderilen yazıların yayımlanma hakkı dergi yönetimine aittir.
Dergide yayımlanan yazılar, dergi yönetimin yazılı izni olmadan hiçbir
şekilde çoğaltılamaz ve başka bir yerde (matbu olarak veya internet or-
tamında) tekrar yayımlanamaz. Dergiye makale gönderen yazar, bu
ilkeleri kabul etmiş sayılır.
119
YAZIM KURALLARI
1. Yayımlanan makalelerin uluslararası indekslere eklenmesinde so-
run yaşanmaması için özet ve anahtar kelimeler gerekmektedir. Bu se-
beple dergiye gönderilecek makalelerde mutlaka Türkçe - İngilizce
Özet ve en az üç (3) en fazla beş (5) tane Anahtar Kelime - Key
Words bulunmalıdır. Ayrıca makalenin İngilizce başlığı, Türkçe başlı-
ğın altına eklenmelidir. Makaledeki tüm başlıklardaki kelimelerin sade-
ce ilk harfleri büyük yazılmalıdır.
2. Sayfa yapısı 17x24 olmalı ve çalışmanın tamamı 25 sayfayı aş-
mamalıdır.
3. Çalışmanın ana başlığı tamamen büyük ve kalın harflerden, alt ba-
lıkların sadece ilk harfleri büyük ve tamamı kalın harflerden oluşmalı-
dır. Yazar (lar) sağa dayalı olarak ad soyad belirtmeli, dipnot şeklinde
çalıştıkları kurum ve e-posta adreslerini vermelidirler.
4. Makale tam metin olarak word dosyası şeklinde gönderilmelidir.
Kabul edilen formatlar; doc, docx, jpeg, tiff, gif şeklindedir.
5. Makalede sayfa düzeni şu şekilde olmalıdır:
Metin boyutu
Dipnot ve Tablo boyutu
Paragrafaralığı
Paragraf girinti
Üst kenar
boşluğu
Alt kenar
boşluğu
Sağ kenar
boşluğu
Sol kenar
boşluğu
Satır aralığı
11 punto 9punto 6 nk 1.25 cm 3 cm 3 cm 2.5 cm 3.5 cm 1.25
5. Makalede Times New Roman yazı fontu kullanılmalıdır. Ancak
bazı alanların gereği olarak yazım esnasında özel font kullanılmış ise,
bu fontlar makale ile birlikte gönderilmelidir.
6. Kullanılan bütün kaynaklar makalenin sonunda "Kaynakça" adı
altında verilmelidir.
7. Yazım kurallarına uymayan makaleler değerlendirilmeye
alınmayacaktır.
120
MAKALEDE KAYNAK GÖSTERME
Dergide, kaynak gösterme konusunda APA sistemi kullanılmakta-
dır. Bu sebeple, gönderilecek makalelerin aşağıdaki kaynak gösterme
sistemine uygun olması gerekmektedir:
Kitaplarda:
Metin içinde: (Goldgar, 2007: 13)
Eserin kaynakçada yazımı şu şekilde olmalıdır:
Goldgar, A. (2007), Tulipmania: Money, Honor, and Knowledge in
the Dutch Golden Age, Chicago: University of Chicago Pres.
Makalelerde:
Metin içinde: (Hamilton, 1987: 153)
Makalenin kaynakçada yazımı şu şekilde olmalıdır:
Hamilton, J. (1987), “Monetary Factors in the Great Depression”,
Journal of Monetary Economics, 19 (2), 145-169.
Tezlerde:
Metin İçinde: (Arıoğlu, 2007: 7)
Tezin kaynakçada yazımı şu şekilde olmalıdır:
Arıoğlu, E. (2007), Firma Büyüklüğü ile Hisse Senedi Getirileri
Arasındaki İlişkinin Farklı Yöntemlerle İncelenmesi: İstanbul Menkul
Kıymetler Borsasında Uygulamalı Bir Analiz, Basılmamış Yüksek Li-
sans Tezi.
121
TABLO VE ŞEKİLLER
1. Tablo ve şekil açıklaması,
Tablo 1: …………………
şeklinde 0 punto ile yazılmalı ve ortalanmalıdır.
2. Tablo içi metinler 9 punto, satır aralığı tek, paragraf aralığı 3 nk
olmalıdır.
3. Tablo sayfaya ortalanmalıdır.