Deprem Mühendisliği Seminer Özetleri

19
Mühendislik Bilimleri-Deprem Mühendisliği- MBİ7004 PROF.DR. ALİ OSMAN ÖNCEL SEMİNER ÖZETLERİ

Transcript of Deprem Mühendisliği Seminer Özetleri

Mühendislik Bilimleri-Deprem Mühendisliği- MBİ7004

PROF.DR. AL İ OSMAN ÖNCEL

SEMİNER ÖZETLERİ

1

Son zamanlarda Meydana Gelen Depremlerde Yanlış Anlaşılmalar ve

Probalistik Sismik Tehlike Analizi Tom HANKS U.S. Geological Survey

INTRODUCTION

Sismik tehlike analizi: inceleme bölgesinde önemli yer

hareketleri üretebilecek tüm potansiyel sismik aktivite

kaynaklarının tanımlanması ve karakterize edilmesini

gerektirir. Olasılıksal Sismik tehlike analizinde belirsizlikler:

yer, zaman, büyüklük, etkiler. Sismik tehlike hesabında

başlıca belirsizlik kaynağı azalım ilişkisidir. Diğer belirsizlik

kaynakları bölgenin sismik etkinliğine ilişkin parametreler (β,

m1, ν) ve sismik kaynak bölgelerinin coğrafi konumudur.

Olasılıksal sismik tehlike analizi: depremin nerde ne zaman ne

büyüklükte olduğunu bilinemeyeceği için tercih edilmektedir.

ÖRNEKLER VE SONUÇLAR Deprem tahmini yapmak çeşitli hayaller kurmak değildir. Çok

büyük alanlarda düşük tehlike analizi hakkında bir şey

söylemek mümkün değildir. Tokai Tononkai ve Nankai

bölgelerinde 1979 a kadar büyük deprem riski düşük olarak

görülüyor fakat gerçekleşen depremler kullanılan sismik

tehlike analizi yönteminde yanlışlıklar yapıldığını ortaya

çıkarıyor. Tokai Tonankai ve Nankai depremlerinin risk

haritalarının yanlış yapılması yer zaman ve büyüklük gibi

belirsizliklerden dolayı birçok sismik risk haritalarının

yapılmamasından dolayı meydana gelmektedir. Olasılıksal

deprem tehlike analizinde daha fazla giriş verileri girilir ve

model varsayımları yapılır Probabilistik bir deprem tehlike

haritasının hazırlanması için kullanılan metodoloji aşağıdaki

şekilde ifade edilebilir: Tarihi ve aletsel deprem verilerinin

elde edilmesi, Tektonik Çalışmalar ve Değerlendirmeler,

Deprem Kaynak bölgelendirmesi, Deprem Oluşum

frekanslarının belirlenmesi, Azalım İlişkileri ivme kestirimi,

Belirsizlik ve poisson modeli. Depremlerin zamansal

oluşumları en çok Poisson modeli ile tanımlanmaktadır.

Poisson modeli, Poisson sürecini takip eden olayların

olasılıklarını değerlendirmede önemli bir çerçeve

oluşturmaktadır. Poisson süreci, verilen bir zaman aralığında

ya da belirli bir bölge içinde belirli bir olayın oluşum sayısını

tanımlayan rastgele değişkenin değerlerini veren bir süreçtir.

PSHA'leri poisson modelinin zamansal belirsizlik ile

bağlantılıdır. Poisson süreçlerinin özellikleri aşağıda maddeler

halinde verilmiştir:

1. Bir zaman aralığındaki oluşumların sayısı, diğer herhangi

bir zaman aralığında oluşan sayıdan bağımsızdır.

2. Çok kısa bir zaman aralığında oluşma olasılığı, zaman

aralığının uzunluğu ile doğru orantılıdır.

3. Çok kısa bir zaman aralığında birden fazla olayın oluşma

olasılığı ihmal edilebilir.

Bu özellikler Poisson sürecinin rastgele oluştuğunu gösterir

ve önceki olayın zamanı, boyutu veya lokasyonu konusunda

"hafızası" yoktur

Şekil 1,1923 – 2011 yılları arasında M >6.7 Olan Japonya

ve yakınındaki depremler

Şekil 2. 30 yıl içinde 6 üzerinde deprem olma olasılığı

haritası

SONUÇLAR 1) San Andreas gibi fay hatlarında yapılan paleo-sismik

çalışmalar bu faylarda belirli büyüklükteki depremlerin

periyodik olarak ortaya çıktığını göstermiştir. Diğer bir

deyimle, bu gibi fayların yaratabileceği ve karakteristik

deprem olarak adlandırılan büyük depremlerin tekerrür

süreleri daha önce meydana gelmiş büyük magnitüdlü sismik

etkinlikle bağımlıdır. Bu nedenle de yinelenme modeli,

Poisson modeline kıyasla karakteristik depremlerin oluşumu

için daha uygun bir stokastik model olmaktadır. 2) Bir

bölgedeki sismik tehlike tahmininin gerçeğe yakın olması için

mevcut verilerin kullanılan modeli desteklemesi gerekir. Diğer

yandan potansiyel sismik etkinliğin bir çok bölgede tahminini

gerektiren sismik tehlike haritaları hazırlanırken, göreceli

tehlike değerlerinin bilinmesi yeterli olacağından, basit

Poisson modeli de kullanılabilir. Bu görüş birçok araştırmacı

tarafından da kabul edilmiştir�

ÖZET

Risk = deprem * tehlike kavramı açıklanmış ve

depremin değişmeyeceğine Gore onun tehlike

oranının azaltılması için yapılan işlemlerden

bahsedilmiştir. Yapılan çalışmalar sonucu eldeki

verilerin değerlendirilmesi sonucu ortaya sismik

tehlike analizi yapılacak haritalardan çıkmıştır

1

2011 Yılında Mw 6.6 Büyüklüğündeki Iwaki Depreminde Yüzey

Kırıkları Ve Depremin Paleosismik Tarihçesi, 2011 Yılında Mw 9.0

Büyüklüğündeki Tohoku-oki Depreminin Normal Faylanmayı

Tetiklemesi Konuşmacı: Prof.Hiroyuki Tsutsumi

(Kyoto Üniversitesi)

GİRİŞ

ÖZET

2011 yılında meydana gelen Mw 6.6

büyüklüğünde Iwaki depreminin paleosismik

tarihçesi ve oluşan yüzey kırıkları ile ilgili veriler

sunulmaktadır. Ve yine 2011 yılında gerçekleşen

Tohoku-oki depreminin yeryüzünde sebep olduğu

gerilme düzeyinde oluşan farklılıklardan dolayı

meydana gelen normal faylanmadan

bahsedilmektedir.

Şekil 3: Merkez üssü bölgesinin jeolojik açıdan

haritası

Şekil 3’de merkez üssü bölgesinin jeolojik haritası

gösterilmektedir. Mor renkli alanlar granit kayalar,

yeşil renkli alanlar metamorfik kayalar ve sarı renkli

alanlar ise miyosen sedimanter kaya türlerinden

oluşmaktadır.

Şekil 2: Merkez üssü bölgesindeki aktif faylar

Şekil 2’de Iwaki depreminin merkez üssü bölgesinde

yer alan Yunodake ve Itozawa aktif fayları

gösterilmektedir. Ve önceki çalışmalarda bu faylar

olası aktif faylar olarak haritalandırılmıştır.

Şekil 1. 2011 Tohoku-oki depremi ve sonrasında

oluşan yüksek sismik aktiviteler

Şekil 1’de sol tarafta 2011 Mart ayında Mw 9.0

büyüklüğündeki Tohoku depreminin meydana

geldiği Pasifik Levhası ile Amerikan Levhası

arasındaki Japon hendeği olarak adlandırılan

dalma batma zonu gösterilmiştir. Pasifik levhası

Kuzey Amerika levhasının altına dalmaktadır.

Bu sebepten dolayı Tohoku bölgesinde gerilme

değişikliği meydana gelmiştir. Sağ tarafta ise

Tohoku depremi sonrası sismik aktiviteler

haritalandırılmıştır.

Iwaki bölgesinde meydana gelen normal faylanma

sistemlerinşn ne şekilde mega-trust depremlere

sebep olduğunu görebilmek ve anlayabilmek için

daha detaylı paleosismik araştırmalara ihtiyaç

duyulmaktadır.

27 Şubat 2010 yılında Şili’de Mw. 8.8

büyüklüğünde meydana gelen depremden yaklaşık

iki hafta sonra biri farklı büyüklüklerde bazı

bölgelerde normal faylanma görülmüştür.

Şekil 5: InSAR teknolojisi ile haritalandırılmış

yeryüzü kırıkları

Şekil 8: 2010’da Şili ‘nin Maule sahilinde Mw 8.8

büyüklüğünde meydana geelen deprem

Şekil 8’de 2010 yılında Şili’nin Maule bölgesinde

meydana gelen Mw. 8.8

büyüklüğündeki deprem ve etki alanları

gösterilmektedir. İki hafta sonra bu depremin

tetiklediği, Mw 6.9 ve Mw7.0 büyüklerindeki

normal faylanma olduğu gözlenmiştir.

Şekil4:Yüzey kırığı

Şekil 4’te yamaç fayı ve oluşan yüzey kırığının golf

sahasını keserek kullanılmaz hale getirdiği

görülmektedir.

Şekil 7: Itozawa ve Yunodake faylarının birbirini

etkilemesi

Şekil 7’nin sol kısmında Itozawa ve Yunodake

faylarının birbirinden bağımsız olduğu

gösterilmektedir. Sol taraftaki şekilde ise

Hikima’nın kuvvetli yer hareketine göre modellediği

verilere bakacak olursak Itozawa fayının 8.sn’den

sonra Yunodake fayını tetiklediği anlaşılmaktadır.

Şekil 6: Itozawa ve Yunodake faylarının

özellikleri

Şekil 6’da iki farklı yüzey kırığı olan Itozawa ve

Yunodake faylarının 15 km olduğu gösterilmektedir.

Normal faylanma genellikle batı bölgesinin aşağı

kısımlarında olduğu belirtilmiştir

Ayrıca Yunodake fayı için maksimum uzaklık 90

cm. Itozawa fayı içinse maksimum uzaklık 2.1

m.’dir.

SONUÇLAR

1. Mw 6.6 büyüklüğünde, normal faylanma ve

oluşan yüzey kırığı Fukushima bölgesinin

güneydoğusunda 2011 Mart ayında meydana gelen

Mw 9.0 büyüklüğündeki mega-trust depremi

tarafından tetiklenmiştir.

2. İki farklı normal kayma yüzey kırıkları önceden

haritalandırılmış Yunodake ve Itozawa normal

fayları boyunca görülmektedir.

3. Itozawa fayında meydana gelen önceki depremin

zaman aralığı 12500-17000 yıl olarak

kaydedilmiştir. Bu fayın 869 Jogan depreminde aktif

olmadığı, 2011 yılındaki mega-thrust depreminden

dolayı tetiklendiği olasılığı üzerinde durulmaktadır.

Ancak diğer normal faylarla alakalı daha çok

paleosismik verilere ihtiyaç duyulmaktadır.

http://earthquake.usgs.gov/regional/nca/seminars/2012-09-13/

*http://www.mta.gov.tr/v2.0/duyuru/duyurular/11-

03-2011-japonya-dapremi-bilgi-notu.pdf

*http://www.jamstec.go.jp/e/about/press_release/201

20131/

1

SEİSMİC HAZARD MAPS FOR NATIONAL THE BUILDING

CODE OF CANADA PAST, PRESENT AND FUTURE

KANADA ULUSAL YAPI KODU İÇİN SİSMİK TEHLİKE HARİTASINI DÜNÜ BUGÜNÜ VE YARINI Konuşmacı: Dr.John ADAMS

Sismolog

Natural Resources Canada, Ottawa

.

ÖZET National Building Code of Canada (NBCC)

Amerika’nın Kanada eyaletinde uygulanan

ulusal yapı kodu uygulamasıdır. Yeni binaların

tasarımı ve inşası için teknik hükümleri

belirlemekte aynı zamanda mevcut binaların

tadilatları veya değişikliği ile alakalı önemli

hususları içermektedir.

Kanada Ulusal Yapı Kodu İnşaat Araştırma

Enstitüsü (IRC) tarafından verilmektedir. Bu

kod sismik tehlike haritalarının oluşturulması

ile meydana gelmiştir. Bu haritalar da

geçmişten günümüze kadar güncellenerek

geliştirilmiştir.

Şekil 2: Kanada ‘da meydana gelen

depremler Şekil 2’de yaklaşık 300 yıllık verilere

dayanılarak oluşturulan Kanada’nın deprem

haritası gösterilmektedir.

Şekil 1: Sismolojinin altyapısı Şekil 1’de sismolojinin alt yapısı

incelenmektedir. Fay düzlemindeki hareket

sarsıntıya neden olur. Yüzey kırığının alanı ne

kadar büyükse depremin hissedilme büyüklüğü

o kadar büyük olacaktır.

GİRİŞ

Kanada Ulusal Yapı Kodu çalışması ile Kanada

ve çevresinde meydana gelen depremlerden

bu zamana kadar elde edilen yaklaşık 300

yıllık verilerden yararlanılmıştır. Elde edilen

verilerin değerlendirilmesi sonucu sismik

tehlike haritaları oluşturulmuştur ve zamanla

daha çok verinin eklenmesi sonucu günümüze

kadar da güncellenerek geliştirilmiştir; hatta

önümüzdeki 2015 yılının Kanada Ulusal Yapı

Kodu ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır.

National Resources Canada isimli web sitesi

ile 2010 sismik tehlike haritası temel alınarak

yapılarla ilgili tehlike analizi yapılmakta ve

olasılıklar hesaplanmaktadır.

.

Şekil 5: Kanada’nın 2010 yılında

güncellenen sismik tehlike haritası Şekil 5’te Kanada Ulusal Yapı Kodu

uygulamasında kullanılan sismik tehlike

haritalarından şu an kullanılmakta olan 2010

sismik tehlike haritası gösterilmektedir.

Şekil 6: Natural Resources Canada isimli

sismik tehlike hesaplayan internet sitesi

Şekil 6’da Kanada’da sismik tehlike

hesaplamaları için kullanılan internet

sitesinden bir kesit gösterilmiştir. Sitede

yer alan programa enlem, boylam, yapı ile ilgili

özellikler gibi parametrelerin girilmesi ile

tehlike analizi yapılarak olasılıklar

hesaplanmaktadır.

SONUÇLAR:

* Sismik tehlike tahminleri gelişiyor.

* Daha fazla veri, tahminlere olan güveninin

artmasına ve gelişmesine öncülük etmektedir.

* 2015 tahminleri Kanada genelinde

mühendislik tasarımları için geliştirilmiş bir

temel sağlayacaktır.

Şekil 3: Mw. 5.7 büyüklüğündeki Cornwall

deprem

Şekil 3’te 5 Eylül 1944 tarihinde Mw 5.7

büyüklüğünde meydana gelen Cornwall

depremi ve depremin hissedilme alanı

gösterilmektedir. Ayrıca deprem sonrası

bölgedeki binaların hasar durumu göze

çarpmaktadır, oluşan kamu zararı yaklaşık 2

milyon dolardır. New York’ta meydana gelen

en büyük deprem olarak tarihe geçmiştir.

Şekil 5: Kanada Ulusal Yapı Kodu’nun

oluşum aşaması

Şekil 5’te Kanada’da meydana gelen

depremlerin ardından oluşan hasarı ve can

kayıplarını engellemek için uygulamaya

başlanan Kanada Ulusal Yapı Kodu çalışmasının

oluşum aşaması gösterilmektedir. Deprem

kataloğunda yukarıdaki parametrelerin

kullanılması ile sismik tehlike haritaları

oluşturulmuştur.

1

SERAMAR Projesi için yapı stoğunun enstrümante tabanlı hasar

belirleme çalışmaları

Instrumentally based vulnerability studies of the building stock for the SERAMAR

Project

Lars Abrahamcyzk Bauhaus Universitat Weimar

GİRİŞ

Mustafa Kemal Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi,

Bauhaus Universitat Weimar ortaklığında oluşturulan

SERMAR projesinde çalışama alanı olarak seçilen Antakyada

yapı stoklarının incelenmesi ve enstrümantasyonu yapılarak

izlenmesi amaçlanmıştır. Bu çalışma kapsamında yapı stokları

ile ilgili çeşitli anket çalışmaları yapı stoklarının risk durumu

ortaya konmaya çalışılmış ayrıca baz binalarda ise izleme

sistemleri kullanılarak yapı izlemleri ile takip edilmiştir.

Antakya da ki yapıların %93’ünün betonarme, %9’unun kagir

yapılar, %7 si ise ahşap yapılardan oluşmaktadır.

Şekil 1. Antakya yapı stoğu

Şekil 2. Proje için oluşturulan networking çalışması

METHOD VE SONUÇLAR

SERAMAR projesi kapsamında çalışma alanı olarak seçilen

Antakyada yapı stokları incelenmiş ve yapıların bazıları

enstrümante edilerek yapı izlemesi sağlanmıştır.

Şekil 3. Yapı stoğu çalışmaları

Özet

SERAMAR Projesi Antakya-Maraş bölgesinde

mikrobölgelemeye temel teşkil edecek sismik risk

değerlendirme ve azaltmasını amaçlamakta olup, bu

kelimelerin İngilizce baş harflerinden oluşmaktadır. Bu

proje kapsamında Türkiye ve Ortadoğu’daki yapıları en

iyi temsil ettiği düşünülen Antakya ili çalışma alanı

olarak seçilmiştir. Bu proje için Bauhaus Universitat

Weimar, Mustafa Kemal Üniversitesi, ODTÜ ile işbirliği

içinde olmuşlardır. Ayrıca, bu projede Antakya Valiliği,

Kızılay ve TMMOB ile de istişareler yapılmıştır. Çalışma

alanı ile ilgili hasar senaryoları da irdelenmiştir.

Anahtar Sözcükler: Sismik Risk, Yapı İzleme, Yapı

Stoku

Şekil 4. Yapı İzleme sistemi

Şekil 5. Yapı izleme sistemi kurulmuş binalar

Şekil 6. Antakyada Hasar belirleme haritası

SONUÇLAR

SERAMAR Projesi kapsamında çalışma alanı olan

Antakya’da yapılan yapı stoku belirleme çalışmaları ve

kurulan yapı izleme sistemleri ile yapıların takibi yapılmıştır.

Bu çalışma sonucunda oluşturulan hasar senaryosunda

Antakya’nın yeni kurulan yerleşim bölgesinin hasar görebilme

riskinin eski yerleşim yerine göre daha az olduğu tespit

edilmiştir. Üniform olmayan hasar dağılımı yapının üzerinde

yer aldığı zemin yapısı ve bina yaşı ile ilişkili olduğu

vurgulanmıştır.

KAYNAKLAR

Lang DH, Ende C, Schwarz J. "Vulnerability of RC frame

structures in Turkish earthquake regions (Part 1): Instrumental

testing." Proceedings of the 13th World Conference on

Earthquake Engineering 2004, Vancouver, Canada; Paper no.

216.

Schott C, Swain TM, Schwarz J. “Calibration of nonlinear

force-deformation relationships for RC frame systems with or

without masonry infills and application of the Pushover

analysis: Case studies on the basis of multistory RC structures

representative for Turkish earthquake regions.” Unpublished

technical report, Earthquake Damage Analysis Center,

Bauhaus-University Weimar, Germany, November 2003.

1

Binaların beş büyük deprem sırasında performansları ve enstrümante

edilmiş binalarda veri toplama

Performances of buildings during five recent large earthquakes and data from

instrumented buildings

Mehmet Çelebi USGS Menlo Park CA

GİRİŞ

Son yıllarda olmuş değişik büyüklükteki beş büyük depremin

dünyanın çeşitli ülkelerindeki yapılara verdiği hasarlar ve bu

yapıların deprem sırasında davranışı incelenmesi

amaçlanmıştır. Bu amaçla 12 Ocak 2010 Mw= 7.0 Haiti

Depremi, 11 Mart 2011 Mw=9.0 Tohoku Japonya Depremi,

22 Şubat 2011 Mw=6.1 Christchurch Yeni Zelanda Depremi,

27 Şubat 2010 Mw=8.8 Maule Şili Depremi ve 23 Ekim 2011

Mw=7.1 Van Depremi incelenmiştir. Bu depremlerden Haiti

ve Türkiye’deki depremde çok ağır yapı hasarları ve can kaybı

olmasına rağmen Şili’de olan depremde inşaatların kalitesi,

yapı standartlarının üst düzeyde olmasından fazla hasar ve

kayıp olmamıştır. Buradan çıkan sonuçta Şili’deki yapı

standartları ve kaliteli inşaat yapım tekniklerinin örnek

alınması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Son yıllarda yapı izleme

enstrümanlarına sahip binalarda deprem sırasındaki davranışı

izlemek ve kayıt etmek mümkün olmuştur. Bu izleme de

çeşitli örneklerle anlatılmaya çalışılmıştır.

METHOD VE SONUÇLAR 12 Ocak 2010 Mw= 7.0 Haiti Depremi, 11 Mart 2011

Mw=9.0 Tohoku Japonya Depremi, 22 Şubat 2011 Mw=6.1

Christchurch Yeni Zelanda Depremi, 27 Şubat 2010 Mw=8.8

Maule Şili Depremi ve 23 Ekim 2011 Mw=7.1 Van Depremi

sırasında hasar gören yapılar incelendiğinde en az hasar alan

ülke olan Şilinin yapı standartlarının öne çıktığı

görülmektedir. Özellikle Japonya’da yaygın olarak kullanımı

devam eden yapı izleme sistemleri deprem sırasında yapı

davranışını izleme ve kayıt etmede öne çıkmaktadır. Şekil

1.de Japonya Tokyo Shinjuku’da 55 katlı bir yapıda

yerleştirilen izleme sistemi ile 1. kattaki ivme ölçer kaydı ve

çatı katında oluşan deplasman kaydı gösterilmiştir.

Şekil 1. Japonya Shinjukuda 55 katlı bir binada deprem

sırasında kayıt edilmiş ivme ölçer kaydı. (Çelebi, 2012).

1.katta maksimum ivme yaklaşık 0.35 g olarak kayıt edilirken,

çatı katında deplasman yaklaşık 1.5 m. olarak tespit

edilmiştir.

Şekil 2. Yapı İzleme Sistemi Genel Kurulumu (Çelebi, 2004).

Şekil 2. de yüksek katlı binada genel olarak bir yapı izleme

sisteminin kurulumu özetlenmiştir. Binanın özellikleri dikkate

alınarak yerleştirilen sensörler bina içinde bir kayıtçı ve

sunucuya bağlanır. Bu kayıtçı ve sunucuda internet vasıtasıyla

uzaktaki kullanıcıya bilgi sağlayarak gerçek zamanlı izleme

yapılabilmektedir.

Özet

Son yıllarda meydana gelen farklı ülkelerdeki beş büyük

deprem incelenerek bu depremler sonucu meydana gelen

yapı hasarları değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu

değerlendirme için seçilen 5 farklı ülkede meydana gelen

depremlerdeki yapı hasarlarının o ülkenin yapı

standartları ile yakinen ilişkili olduğu ve yapı

standartlarının ve denetimin en üst düzeyde yapılan

ülkelerde hasarında o oranda azaldığı görülmüştür.

Ayrıca, daha önceden enstrümante edilen yapılarda

deprem sırasında ve sonrasında alınan kayıtlarla deprem

sırasındaki yapı davranışları incelenmiştir.

Anahtar Sözcükler: Yapı izleme, Deprem, Veri Toplama

Çelebi Binaların beş büyük depremde performansları ve enstrümante edilmiş binalarda veri toplama

Şekil 3.Japonyada örnek bir yapı izleme sistemi kurulmuş

bir bina ve deprem sırasında alınan ivme ölçer ve deplasman

kaydı (Çelebi, 2012).

Şekil 3. de Japonya Osaka körfezinde yer alan 55 katlı binaya

kurulmuş yapı izleme sisteminin 11 Mart 2011 deki ana

deprem dalgası binayı etkilediğinde 52. katta yer alan ivme ve

deplasman kayıtları verilmiştir. Bu kayıtlar incelendiğinde 52.

katta deplasman değerinin 100cm. ye kadar ulaştığı

görülmektedir.

SONUÇLAR

Haiti ve Türkiye’deki depremde çok ağır yapı hasarları ve can

kaybı olmasına rağmen Şili’de olan depremde inşaatların

kalitesi, yapı standartlarının üst düzeyde olmasından fazla

hasar ve kayıp olmamıştır. Buradan çıkan sonuçta Şili’deki

yapı standartları ve kaliteli inşaat yapım tekniklerinin örnek

alınması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Yapı izleme

enstrümanlarına sahip binalarda deprem sırasındaki

davranışını izleme ve kayıt etmenin de önemi ortaya konulan

örneklerle vurgulanmıştır.

KAYNAKLAR

Çelebi M., 2002, Seismic instrumentation of buildings,

Special Report, USGS.

Çelebi, M, Toprak S, and Holzer T., 2000, Strong-Motion,

Site-Effects and Hazard Issues in Rebuilding Turkey: in Light

of the 17 August, 1999 Earthquake and its Aftershocks

Çelebi, M, 2012, Drift Issues of Tall Buildings During the

March 11, 2011 M9.0 Tohoku Earthquake, Japan –

Implications, USGS

Çelebi, M., Okawa, I., and Kashima, T., S. Koyama, and Iiba,

M., 2012, Response of a tall building far from the epicenter of

the March 11, 2011 M=9.0 Great East Japan earthquake and

its aftershocks, Journal of Design of Tall Buildings and

Special Structures (a John Wiley Journal).

Çelebi, M., Sereci, M., Boroschek, R., Carreno, R. and

Bonelli, P., 2011, Identifying the Dynamic Characteristics of a

Dual core-wall and frame Building in Chile using aftershocks

of the 27 February 2010 (Mw=8.8) Maule (Chile) Earthquake,

paper in print, to appear in May 2013, Earthquake Spectra.

EERI Newsletter (2012).

GROUND SHAKING AND SEISMIC SOURCE SPEKTRUM

VARIATIONS FOR LARGE MEGATHRUST EARTHQUAKES

Yer Sarsıntısı ve Sismik Kaynak Spektrum Farklılıkları İçin

Büyük Megathrust Depremler

Konuşmacı: Thorne LAY

UC Santa Cruz Professor of Earth Sciences

[email protected]

GİRİŞ

Megathrust Depremlerin karaktersitik özellikleri

şematik olarak gösterilerek, farklı depremlerde kısa

periyotlu spektral araklıdaki spektrumlarda A, B, C

ve D’nin sistematik farklılıkları oluşum koşulları

irdelenecektir.

Şekil 1: Megathrust Depremlerin Karakteristik

Özellikleri

Şekil 2: İlk araştırmalara göre 2011 Tohoku

depreminin yerinde ortaya çıkan fayın kayması ve

yayınımın tutarlı gözükmesi, kısa periyotlu sismik

enerji ve telesimik aralıkları gösterilmiştir.

Şekil 3: Kısa periyotlu periyodu 8 sn’den küçük

alanda Japonya’nın kıyı şeridinden megathrust

ÖZET

2004 yılından itibaren sekiz yıllık süreç içerisinde

meydana gelen büyük depremlerde meydana gelen

kırıklarla birlikte derinliklerde çeşitli frekanslarda

bağımlı olarak yayınım görülmektedir. Spektrum

farklılıklarına bakılarak genel olarak yüksek

frekanslarda yayınım(radyasyon) görülmektedir.

Öncelikli olarak büyük megathrust depremlerin

karakteristiği yani yırtılma özellikleri gösterilmiştir.

Buna bağlı olarak ortaya çıkacak dört farklı A,B,C

ve D alanının özellikleri ile sonuçlandırılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Megathrust Depremler. A,B,

C ve D alanları

enerjinin 30-50 km derinden geldiğini, yayınımın

tsunami ile olduğunu ama megathrust bölgenin

merkezi bölümünde de kısa periyotlu bir yayınım

olduğu görülmektedir.

Şekil 4: Son büyük çatlaklar benzer derin

değişkenli frekans bağımlı paylaşıyorlar. Son

zamanda fark edilen üst 15 km derinlik

bölgesindeki tsunami depremleri, çok küçük

periyodlu yayınımla ama megathrustın merkezinde

de çok küçük uyumlu kısa periyotlu yayınıma

sahiptir.

Şekil 5: : Kısa periyotlu spectral aralıklarda

spektrumlarda A, B, C’nin sistematik farklılıkları

mevcuttur. Bu, hem de büyük depremlerde ayrıntılı

çalışmayı gerektirmiştir ve spektrumda küçük

olaylar için de kopmasının etki alanı mevcuttur.

Şekil 6: Moment ölçekli kaynak zaman fonksiyonu

kaynağı derinliğinin bir fonksiyonu olarak tüm

megathrust olaylar için gösterilmiştir.

Şekil 7: Değişken sarsıntı özellikleri ile mo

dellenmiş A, B, C ve D bölgeleri

SONUÇLAR

Megathrust süreçler (olaylar) kümülatif (toplam) ile

birlikte büyük bir deprem kırığı ile gelen, kısa

sureli radyasyon konsantrasyonları ile sürtünmeye

yol açar ve karakteristik özellik olarak aşağıdaki

gibi olurlar. A ALANI: 15 km yüksek yerlerde

düşük kayma tsunami depremi çok düşük kısa

periyotlu yaynımdan meydana gelmektedir.B

ALANI : 15 – 30 km merkez bölgesinde büyük

kaymalar az kısa periyotlu yayınımla meydana

gelmektedir.C ALANI : 30 -50 km dip bölgesinde

az kaymalar güçlü kısa periyotlu yayınımdan

meydana gelmektedir. D ALANI: Bazı megathrust

olaylarda yavaş kaymalar ve titreşimcikler en dip

bölgede olmaktadır.

BUILDING NEAR FAULTS

FAYLARIN YAKININDAKİ YAPILAR

Jonathan D. Bray Geotechnical Engineering, University of California, Berkeley

e-mail: [email protected]

GİRİŞ

Depremler, çoğunlukla büyük elastiki kırıklara

bağlı olarak gelişirler. Bu elastiki kırıklara da fay

denir. Fay hattının iki ucunda biriken enerji,

kütlenin direncini aşınca kırık boyunca kaymalar

oluşmakta ve sonuçta deprem olayı meydana

gelmektedir.

Depremde meydana gelen sarsıntılar, yer yüzeyinde

her yönde yatay ve düşey hareketler meydana

getirir.

Yapının kazanacağı düşünülen süneklik düzeyine

uygun olarak azaltılmış deprem yükleriyle

projelendirilen taşıyıcı sisteminin yeterli düzeyde

süneklik kapasitesine sahip olması gerekir.

Öncelikle, kavram olarak sünekliğe değinilmiş,

taşıyıcı sistemlerde sünek davranışın önemi

vurgulanmıştır.

Süneklik ve performans değerlendirmelerine esas

parametreleri elde edilerek değerlendirilmiştir.

Fay yakınındaki yapılarda yapının esnekliğine göre

tasarımına dikkat edilir.

Şekil1: Esnek dizayn edilmiş köprü ve üzerindeki

yükü taşıyamamasından dolayı kırılmış köprü ayağı

Esneklik dizaynı yapılmazsa gelen yer hareketine

karşı yük taşınamaz ve kırılır. Soldaki köprü

örneğinde esneklik halatlarla sağladığınındın bir

sorun teşkil etmemekte, sağdaki köprü örneğinde

gelen yer hareketine karşın gerekli deforme oranı

olmadığından üzerindeki yükü taşıyamaz ve köprü

ayaktan kırılmıştır.

Şekil 2: Kuzey Kaliforniya Stadyumu’ndan Geçen

Fay Doğrultusu

ÖZET

Zemin hareketlerinin riskleri mevcuttur. Faylar

kayaçların sıkışması, gerilmesi ya da makaslanması

ile gelişirler. Makaslama kuvvetleri etkisi ile

gelişen doğrultu atımlı faylarda ise yanal yer

değiştirme görülür. Makaslama zemin yüzeyinde

olmayıp biri diğerine göre göreceli olarak hareket

eder. Zemin hareketleri büyük ölçekteki zeminler,

sismik statik yerleşim alanı, bölgenin içerdiği

mineral türü, yüzey fayları , heyelan ve yanal

yayılma gibi nedenlerden dolayı ortaya çıkabilir ve

binanın yapısına ve mimarisine zarar vermesi,

binanın fonksiyonunu yitirmesi, aşırı eğilme gibi

sonuçlar ortaya çıkar. Tolere edilebilir düzeyde yer

hareketlerine bağlı olarak belli aralıklarda

deformasyon değerleri ele alınabilir. Binanın fay

etkisinden en az etkilenmesi için bina dizaynının iyi

bir şekilde esneklikle uyumlu bir şekilde

tasarlanmalıdır. Tasarım(takviye, güçlendirme)

yapının sünekliliği arttırılabilir. Daha kalın temel

kat yapı hasarını önemli bir ölçüde azaltır buda

riske karşı alınabilecek önlemlerden sayılabilir.

Anahtar Kelimeler: Faylar, Zeminin Statik

özellikleri ve yapının etkilenmesi

Bu örnekte de Kuzey Kaliforniya’daki stadyumun

ortasından Hayward fayı geçmektedir. Fayın

karakteristik özelliklerinden sıvılaşma ofseti

merkezinde mevcut olmaktadır. Bu fay sebebiyle

yapının sol kuzey tribününe yapı tasarım

güçlendirme çalışması yapılarak riskler minimum

seviyeye indirgenmiştir.

Şekil 3: Fay kırık alanı dizayn çalışması

Fayın geçtiği kısma böyle bir güçlendirme çalışması

yapılmış ve yer hareketinden kaynaklanabilecek risk

minimuma indirilmiştir.

Yüzey fay kırıklarını azaltmak için bazı önlemler

alınabilir. Bunlar jeolojik olarak; fayları tanımlamak,

Potansiyel fay yer değiştirmesinin miktarını ve biçimini

tahmin etmektir.

Geoteknik olarak; yapının sünek seviyesinin belirlenmesi

deformasyonlarının belirlenmesi, temelden yer

hareketlerini izole etmek için çelik tabaka

Kullanılır.

Yapısal olarak; güçlü tasarım, sünek temeller ile esneklik

sağlanabilir, kazık kullanmalardan da sakınılır.

SONUÇLAR

Yüzey fayları, çatlakları fayların karakteristik

özelliklerinden, üzerlerini örten topraktan ve yapı temel

ilişkisinden etkilenirler. Yüzey fayları çatlakların bir

etkisi olarak kabul edilir yada edilmeyebilir düzeydedir.

Yüzey fay çatlakları analiz edilebilir ve benzer yer

hareketleri toprak kayması, maden çökmesi v.b. riskleri

azaltılabilir. Yüzey çatlakları diğer yer hareket tehlikeleri

gibi (örneğin heyelan, maden çökmesi gibi) azaltılabilir.

KAYNAK

USGS, 2012 William B. Joyner Memorial

Lecture: Building Near Faults, Jonathan D.

Bray Semineri

OLUŞAN SON DEPREMLERDE OLASILIKSAL TEHLİKE

ANALİZİNDE EKSİKLİK YA DA ANLAŞILMAMA DURUMU

VARMIDIR?

Thomas C.Hanks1, Gregory C.Beroza2, Shinji Toda3

1U.S Geological Survey Menlo Park CA 94025

2Stanford University Stanford 94305 3IRIDeS,Tohoku University, Sendahi 980-8578

GİRİŞ

PSHA (Probabilistic Seismic Hazard Analysis) deprem olma

olasılığını belirli bir zaman süresi içinde hesaplayıp

vermektedir. Bu oran hesaplanırken sismik kaynağın özelliği

ve yer hareketinin özelliği olmak üzere iki etken göz önüne

alınır. Sismik kaynağın özelliği (SSC) depremleri oluşum

yerlerine, büyüklüklerine ve oluşum oranlarına göre sınıflama

ile ilgilidir. Yer hareketinin özellikleri (GMC) ise depremlerde

yer hareketinin oluşması ve yayılması ile alakalıdır. Seçilen

bölgede SSC ve GMC değerleri kullanılarak tehlike integrali

oluşturulur. Bütün büyüklüklerde ve mesafe değerlerinde ,bu

integral ile ,seçilmiş yer hareketine göre sismik tehlike

hesaplanabilmektedir.

PSHA yöntemi ve Uygulamaları

PSHA yöntemi temelde matematiksel bir algoritmadır.

Son oluşan depremlerde sismik tehlikenin az

hesaplanmasına rağmen bu bölgelerde büyüklükleri

fazla olan depremler meydana geldiği görülmüş buda

kullanılan yöntemin eksik ya da hatalı olduğunun

düşünülmesine neden olmuştur. Bunun için HERP

(Headquarter for earthquake research promation)

tarafından Japonya için Olasılıksal Sismik Tehlike

Yöntemi kullanılarak hazırlanmış harita üzerinde

yapılan çalışmalar hakkında değerlendirmeler

yapılmıştır. Olan son Tohoku depreminde bölgenin

sisimik açıdan tehlikesinin az olduğu belirtilmesine

rağmen 9 büyüklüğüne deprem olması araştırılmıştır.

Honshu bölgesinin iç kısmı tehlikenin az olduğu yer

olarak saptanmıştır fakat 10 ya daha fazla büyük can

kayıplarının yaşandığı olaylar meydana gelmiştir.

Honshu’nun dışında ise sismik tehlike fazla

çıkmaktadır.

NANKAI-TONANKAI ve TOKAI BÖLGESİNDE

SİSMİK TEHLİKE

PSHA haritasından da görüldüğü üzere 30 yıllık süreç

içerinde JMA 6- hassasiyetinde deprem olma olasılığı

büyüktür. Dalma batma zonlarında oluşan depremlerde

depremin tekrarlanma sıklığı ve tamamlanma süresi

hesaplanabilmekte ama yalnızca bu etkiler ile sismik

tehlike yüksek olarak hesaplanabilmektedir. Bu bölgede

geçmişte de depremler meydana gelmiştir.

Şekil 1:California ve Nevada bölgesinin sismik tehlike

haritası

ÖZET

Sunumda ilk once Olasılıksal Sismik Risk Analizi

(PSHA) nedir,nasıl uygulanır.matematiksel olarak ifade

biçimi gösterilmiştir.Yapılan çalışmada HARP tarafından

yapılmış Olasılıksal Sismik Risk haritasının Stein ve diğ.

(2011) tarafından düzenlemiş şekli üzerinden açıklamalar

yapılarak hatalar anlatılmaya çalışılmıştır.

Japonya’dan ve dünyanın başka bölgelerinden örnekler

verilerek sismik tehlikenin az olduğu belirlenen yerlerde

büyüklüğü çok olan depremlerin neden oluşabileceği

konusu irdelenmiştir.

Key words: Olasılıksal Deprem Analizi,Sismik Kaynak

Özellikleri,Yer hareketi Özellikleri.

OLUŞAN SON DEPREMLERDE OLASILIKSAL TEHLİKE ANALİZİNDE EKSİKLİK YA DA ANLAŞILMAMA DURUMU VARMIDIR?

Thomas C. Hanks, Gregory C. Beroza, and Shinji Toda

2

Şekil 2:JMA tarafından hazırlanmış sismik tehlike haritası ve

bölgede oluşan depremler

SONUÇ

Olasılıksal Sismik Tehlike Analizi yaklaşık 50 yıldır

deprem oluşma sıklığı ile yer hareketinin özellikleri

kombine edilerek seçilen bölgenin sismik tehlikesini

hesaplama çıkan sonuca göre yapı inşası ve dizaynı

yapma ile alakalıdır. Düşük sismik tehlike olma olasılığı

bölgede sismik aktivitenin olmayacağı anlamına

gelmemektedir. Tehlike küçük olsa bile olan bir

depremin yıkıcılık özelliğini değiştiremez. Yıkıcı

depremeler tehlikenin az olduğu kısımlarda oluşma

sıklığı yüksek riskli olan yerlere göre daha azdır. Sismik

tehlikenin düşük olarak belirlendiği yerlerde meydana

gelen depremler Olasılıksal Sismik Tehlike Analizinin

eksiği olarak görülmemeli yerin iç yapısının

tam olarak kavranmadığından oluştuğu

düşünülmelidir.

REFERENCES

Have Recent Earthquakes Exposed Flaws in or

Misunderstandings of Probabilistic Seismic Hazard Analysis?

by Thomas C. Hanks, Gregory C. Beroza, and Shinji Toda

Seismological Research Letters Volume 83, Number 5

September/October 2012.

Have Recent Earthquakes Exposed Flaws in or

Misunderstandings of Probabilistic Seismic Hazard Analysis?

by Thomas C. Hanks, Gregory C. Beroza, and Shinji Toda

sunumu

2003 ile 2010 yılları arasında Yucca dağındaki büyük yer hareketlerinin

incelenmesi

Thomas C.Hanks U.S Geological Survey Menlo Park CA 94025

GİRİŞ

Aşırı yer hareketi kesilmemiş yer sarsıntısı dağılımı

fonksiyonunun çok düşük olasılıklar içeren bölümünün

sonucudur. Bu tür hareket bilimde mühendislik ve diğer

düzenleyici alanlarda şaşkınlığa neden olur.PGV ve

PGA’nın bu büyük değerleri hiçbir depremde

kaydedilemez .Bu durumun dizaynı ve yer altı

modelinin tasarımı zordur.

Yucca Dağlarında olan faylanmanın özellikleri:

*7-8 blok kuvaterner yaşlı faylardır ve normal hareket

yaparlar.

*100 bin ile 700 bin yıllık paleosismik tarihçe kayıt

edilmiştir.

*Aktivitenin en düşük oranı 0.001 ile 0.03 mm/yıl ‘dır.

*Deprem sırasında ortalama yer değiştirme 20-127 cm

arasında değişmektedir.

*Maksimum yer değiştirme 32 ile 205 cm arasındadır.

*Yüzey kırıklarının uzunluğu 8 ile 24 km arasında

değişmektedir.

*Maksimum uzunluk 9-28.5 km arasındadır.

*Olasılıksal Simik Tehlike Analizinde Mw 6.8 için

yüzbin yıldır.

*77 bin yıl yaşlı üç fayda yüzey kırıklarının dağılımına

balkıdığında yerel volkanik patlamanın tetiklediği

düşünülmektedir.

*Düzenli kayaç kayıtları ile Youth dağının tepesindeki

yokuşlarda normail yer hareketi gözlenmektedir.

büyüktür.Dalma batma zonlarında oluşan depremlerde

depremin tekrarlanma sıklığı ve tamamlanma süresi

hesaplanabilmekte ama yalnızca bu etkiler ile sisimik

Şekil 1:Yucca dağlarının morfolojik ve jeolojik yapısı

SONUÇ

*Yer hareketi ve fayların anlık yer değiştirmesini

betimlemek için gerilmenin düştüğü deprem modelleri

oluşturulmuştur.

*Kayaçlarda lineer olamayan deformasyonun ve dalga

yayılımı ve bunların yer hareketine etkisi anlaşılmaya

çalışılmıştır.

*Kayaçların düşme olasılıklarının çıkarımı ve

dengedeki kayaçların kırık yaşları aşırı olmayan yer

hareketi için daha iyi olasılık analizi yapmamızı sağlar.

*UNE ‘de bulunan parçalanmış tepelerde morfolojik

farklılıklar görülmüştür. Uçça dağının batı yüzü

morfolojik açıdan daha homojendir.

*Yucca dağında bulunan yüzey şekillerinin milyon yıl

yaşında olması şaşırtıcı bir gelişme olmuştur.

*Kuvaterner ve Miyosen yaşlı birimler jeolojik ve

jeomorfolojik olarak değerlendirildiğinde olasılıksal

sismik tehlike analizinde düşük tehlikede olduğu

görülmüştür.

*Noktasal tehlike yönteminin geliştirilmesiyle geniş

aralıkta jeolojik, jeomorfolojik ve jeofizik tehlike verisi

tek bir grafikte gösterilebilmiştir.

*Tarihsel ve geç paleosismik olaylar için global veri

tabanından normal fayların neden olduğu depremlerin

yer değiştirme oranları derlenmiştir.

*Amerika’nın batısı için depremin büyüklüğünden

bağımsız görünür gerilim ile ilgili yazılı kaynaklar

hazırlanmıştır.

References:

EXTREME GROUND MOTIONS AT YUCCA

MOUNTAIN 2003-2010 by Tom HANKS USGS

sunumu

ÖZET

ExGMCom dünyanın belirli yerlerinde oluşan bir

depremde oluşacaktan daha büyük yer hareketlerini

inceleyen bilim adamlarının oluşturduğu bir

gruptur.Seminerde sunum yapan bilim adamı 2009

yılında bu proje kapsamında Yucca dağında çalışmaya

başlamıştır. Aşırı yer hareketi kesilmemiş yer sarsıntısı

dağılımı fonksiyonunun çok düşük olasılıklar içeren

bölümünün sonucudur.Yucca dağı gerek morfolojik gerek

jeolojik olarak farklı bir yapıya sahip olduğundan burada

meydana gelen yer hareketleri incelenmiş çalışma

sonunda sonuçlar açıklanmıştır.

Key words: Volkanik patlama,Yucca dağı

1

Mega thrust Depremlere Bir Örnek kelly wiseman University of California Berkeley

GİRİŞ

Avustralya plakası Hindistan plakası ve Sunda plakasının

birleştiği noktada bulunan bölgede meydana gelen geçmişteki

depremlerin toplamından yapılan analizler sonucunda

oluşturulan çıkarımlar sonucu yeni modeller elde edilmiştir.

OLAY VE SONUÇ 2004 sumatra depremi :

mw =9,2 - en geniş kayıt -

T=8-10 dakika

Maksimum kayma= 20 m

Kırılma mesafesi 1500km üzeri

227898 ölü

1.7 milyon insan evsiz

Bölgede 2005 ve 2009 da iki büyük deprem meydana gelmiştir

2005 ve 2009 da Mw =6.7

Şekil 1.2005 Nias depremi ve görülen degişiklikler

Şekil 2. Padang bölgesi sınırında meydana gelen

depremlerin yıllara göre gösterimi

Şekil 3. 5 yıllık model karşılaştırmasının bir örneği

.

SONUÇLAR

Bu bilgiler üzerine yapılan çıkarımlar: Mentawai fayı aktif

bir sistemdir Bölgede İki farklı sistem bulunmaktadır.

Tsunami ve büyük depremlerin beklendiği bir bölge olmuştur.

2004 deki depremden sonra tabaka derinliği artmıştır.

Jeodezik ve sismik datalar deprem merkezinin 2009 daki

depremden sonra güney batıya doğru kaydığını ortaya çıkarır.

Bu bilgiler ışığında sismik tehlike haritaları oluşturulmuştur

KAYNAKLAR

http://earthquake.usgs.gov/regional/nca/seminars/2012-06-13/

ÖZET

Dünya da meydana gelmiş büyük depremlerin

araştırılmasına ışık tutmak için yapılmış bir çalışmatır.

Sumatra ve çevresinde depremden sonra meydana gelen

olayların ölçeklenmesi işlemi detaylı bir biçimde

gerçekleşmiş ve başa gelecek felaketler için senaryolar

yazarak bu felaktelere insanlığı hazırlamak amaçlanmıştır

.

1

Son zamanlarda Meydana Gelen Depremlerde Yanlış Anlaşılmalar ve

Probalistik Sismik Tehlike Analizi Tom HANKS U.S. Geological Survey

INTRODUCTION

Sismik tehlike analizi: inceleme bölgesinde önemli yer

hareketleri üretebilecek tüm potansiyel sismik aktivite

kaynaklarının tanımlanması ve karakterize edilmesini

gerektirir. Olasılıksal Sismik tehlike analizinde belirsizlikler:

yer, zaman, büyüklük, etkiler. Sismik tehlike hesabında

başlıca belirsizlik kaynağı azalım ilişkisidir. Diğer belirsizlik

kaynakları bölgenin sismik etkinliğine ilişkin parametreler (β,

m1, ν) ve sismik kaynak bölgelerinin coğrafi konumudur.

Olasılıksal sismik tehlike analizi: depremin nerde ne zaman ne

büyüklükte olduğunu bilinemeyeceği için tercih edilmektedir.

ÖRNEKLER VE SONUÇLAR Deprem tahmini yapmak çeşitli hayaller kurmak değildir. Çok

büyük alanlarda düşük tehlike analizi hakkında bir şey

söylemek mümkün değildir. Tokai Tononkai ve Nankai

bölgelerinde 1979 a kadar büyük deprem riski düşük olarak

görülüyor fakat gerçekleşen depremler kullanılan sismik

tehlike analizi yönteminde yanlışlıklar yapıldığını ortaya

çıkarıyor. Tokai Tonankai ve Nankai depremlerinin risk

haritalarının yanlış yapılması yer zaman ve büyüklük gibi

belirsizliklerden dolayı birçok sismik risk haritalarının

yapılmamasından dolayı meydana gelmektedir. Olasılıksal

deprem tehlike analizinde daha fazla giriş verileri girilir ve

model varsayımları yapılır Probabilistik bir deprem tehlike

haritasının hazırlanması için kullanılan metodoloji aşağıdaki

şekilde ifade edilebilir: Tarihi ve aletsel deprem verilerinin

elde edilmesi, Tektonik Çalışmalar ve Değerlendirmeler,

Deprem Kaynak bölgelendirmesi, Deprem Oluşum

frekanslarının belirlenmesi, Azalım İlişkileri ivme kestirimi,

Belirsizlik ve poisson modeli. Depremlerin zamansal

oluşumları en çok Poisson modeli ile tanımlanmaktadır.

Poisson modeli, Poisson sürecini takip eden olayların

olasılıklarını değerlendirmede önemli bir çerçeve

oluşturmaktadır. Poisson süreci, verilen bir zaman aralığında

ya da belirli bir bölge içinde belirli bir olayın oluşum sayısını

tanımlayan rastgele değişkenin değerlerini veren bir süreçtir.

PSHA'leri poisson modelinin zamansal belirsizlik ile

bağlantılıdır. Poisson süreçlerinin özellikleri aşağıda maddeler

halinde verilmiştir:

1. Bir zaman aralığındaki oluşumların sayısı, diğer herhangi

bir zaman aralığında oluşan sayıdan bağımsızdır.

2. Çok kısa bir zaman aralığında oluşma olasılığı, zaman

aralığının uzunluğu ile doğru orantılıdır.

3. Çok kısa bir zaman aralığında birden fazla olayın oluşma

olasılığı ihmal edilebilir.

Bu özellikler Poisson sürecinin rastgele oluştuğunu gösterir

ve önceki olayın zamanı, boyutu veya lokasyonu konusunda

"hafızası" yoktur

Şekil 1,1923 – 2011 yılları arasında M >6.7 Olan Japonya

ve yakınındaki depremler

Şekil 2. 30 yıl içinde 6 üzerinde deprem olma olasılığı

haritası

SONUÇLAR 1) San Andreas gibi fay hatlarında yapılan paleo-sismik

çalışmalar bu faylarda belirli büyüklükteki depremlerin

periyodik olarak ortaya çıktığını göstermiştir. Diğer bir

deyimle, bu gibi fayların yaratabileceği ve karakteristik

deprem olarak adlandırılan büyük depremlerin tekerrür

süreleri daha önce meydana gelmiş büyük magnitüdlü sismik

etkinlikle bağımlıdır. Bu nedenle de yinelenme modeli,

Poisson modeline kıyasla karakteristik depremlerin oluşumu

için daha uygun bir stokastik model olmaktadır. 2) Bir

bölgedeki sismik tehlike tahmininin gerçeğe yakın olması için

mevcut verilerin kullanılan modeli desteklemesi gerekir. Diğer

yandan potansiyel sismik etkinliğin bir çok bölgede tahminini

gerektiren sismik tehlike haritaları hazırlanırken, göreceli

tehlike değerlerinin bilinmesi yeterli olacağından, basit

Poisson modeli de kullanılabilir. Bu görüş birçok araştırmacı

tarafından da kabul edilmiştir�

ÖZET

Risk = deprem * tehlike kavramı açıklanmış ve

depremin değişmeyeceğine Gore onun tehlike

oranının azaltılması için yapılan işlemlerden

bahsedilmiştir. Yapılan çalışmalar sonucu eldeki

verilerin değerlendirilmesi sonucu ortaya sismik

tehlike analizi yapılacak haritalardan çıkmıştır