ÖZCAN ALPER SİNEMASI VE TOPLUMSAL HAFIZA...eder, toplumsal kohezyonun ancak çatışmasız bir...

12
The Journal of Academic Social Science Studies International Journal of Social Science Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS7682 Number: 69 , p. 489-500, Summer II 2018 Araştırma Makalesi / Research Article Yayın Süreci / Publication Process Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date - Yayın Kabul Tarihi / The Published Date 04.06.2018 11.08.2018 Yayınlanma Tarihi / Publication of Acceptance Date 30.08.2018 ÖZCAN ALPER SİNEMASI VE TOPLUMSAL HAFIZA THE CINEMA OF ÖZCAN ALPER AND SOCIAL MEMORY Hasan Sezer Fener ORCID ID: https://orcid.org/0000-0003-0578-2083 Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gazetecilik Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi, [email protected] Öz Toplum, birçok karşıtlığı içinde barındırır. Yaşanan olaylar, hissedilen gerçek- likler, karşıtlık içeren durumlar ve benzer olgular süreç içinde taşınır ve bağlı bulundu- ğu toplumun geçmişini oluşturur. Toplumun geçmişi, o toplumu oluşturan bireylerle et- kileşim halindedir. Geçmiş olgusunun etkisi her bireyde farklı şekildedir ve bu etki kar- şıt motivasyonlara sahip iki zıt kültürü oluşturur: Hatırlama kültürü ve unutma kültürü. Sinemanın geçmişle ilişkilendirilmesi, uzun yıllardır tartışılan bir konudur. Geçmiş, si- nema dolayımında yeniden inşa edilir ve gerçeklikler yeniden oluşturularak öznel tarih anlatısı oluşturulur. Egemen söylemin inşasında yer alan ana akım sinemanın aksine po- litik sinema, eleştirel yaklaşımı benimseyerek sunulmak isteneni değil; yaşanmışı, nesnel gerçekleri ve üstü örtülen geçmişi gözler önüne serer. Özcan Alper, yönetmenliğini üst- lendiği filmlerde yaşanmış ve üstü örtülmüş gerçekleri gün yüzüne çıkarma misyonunu üstlenmiş, politik sinemanın Türkiye’deki önemli temsilcilerinden biri olarak kabul görmüştür. Filmlerinde yer verdiği hayata dönüş operasyonu, faili meçhul cinayetler, varlık vergisi ve 1915 yılında Ermeni halkın yaşadıkları gibi konular, toplumsal hafıza ile sinemanın ilişkilendirilmesinde örnek teşkil ettiğinden dolayı Özcan Alper sineması bu çalışmanın iki ana ekseninden biri olmuştur. Bu bağlamda Özcan Alper’in Sonbahar (2008), Gelecek Uzun Sürer (2011) ve Rüzgarın Hatıraları (2015) filmleri değerlendiril- miş, toplumsal hafıza kavramı ve sinema ilişkilendirilerek Özcan Alper sinemasının top- lumsal hafızaya yönelik etkisi incelenmiştir. Çalışma sonucunda Özcan Alper sinema- sında toplumsal hafızanın inşasında aktif rol oynandığı ve toplumda hatırlama kültürü- nün oluşması misyonunun üstlendiği görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Özcan Alper, Toplumsal Hafıza, Politik Sinema, Öznel Ta- rih Anlatısı

Transcript of ÖZCAN ALPER SİNEMASI VE TOPLUMSAL HAFIZA...eder, toplumsal kohezyonun ancak çatışmasız bir...

  • The Journal of Academic Social Science Studies

    International Journal of Social Science

    Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS7682

    Number: 69 , p. 489-500, Summer II 2018

    Araştırma Makalesi / Research Article

    Yayın Süreci / Publication Process

    Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date - Yayın Kabul Tarihi / The Published Date

    04.06.2018 11.08.2018

    Yayınlanma Tarihi / Publication of Acceptance Date

    30.08.2018

    ÖZCAN ALPER SİNEMASI VE TOPLUMSAL HAFIZA THE CINEMA OF ÖZCAN ALPER AND SOCIAL MEMORY

    Hasan Sezer Fener

    ORCID ID: https://orcid.org/0000-0003-0578-2083

    Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gazetecilik Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi,

    [email protected]

    Öz Toplum, birçok karşıtlığı içinde barındırır. Yaşanan olaylar, hissedilen gerçek-

    likler, karşıtlık içeren durumlar ve benzer olgular süreç içinde taşınır ve bağlı bulundu-

    ğu toplumun geçmişini oluşturur. Toplumun geçmişi, o toplumu oluşturan bireylerle et-

    kileşim halindedir. Geçmiş olgusunun etkisi her bireyde farklı şekildedir ve bu etki kar-

    şıt motivasyonlara sahip iki zıt kültürü oluşturur: Hatırlama kültürü ve unutma kültürü.

    Sinemanın geçmişle ilişkilendirilmesi, uzun yıllardır tartışılan bir konudur. Geçmiş, si-

    nema dolayımında yeniden inşa edilir ve gerçeklikler yeniden oluşturularak öznel tarih

    anlatısı oluşturulur. Egemen söylemin inşasında yer alan ana akım sinemanın aksine po-

    litik sinema, eleştirel yaklaşımı benimseyerek sunulmak isteneni değil; yaşanmışı, nesnel

    gerçekleri ve üstü örtülen geçmişi gözler önüne serer. Özcan Alper, yönetmenliğini üst-

    lendiği filmlerde yaşanmış ve üstü örtülmüş gerçekleri gün yüzüne çıkarma misyonunu

    üstlenmiş, politik sinemanın Türkiye’deki önemli temsilcilerinden biri olarak kabul

    görmüştür. Filmlerinde yer verdiği hayata dönüş operasyonu, faili meçhul cinayetler,

    varlık vergisi ve 1915 yılında Ermeni halkın yaşadıkları gibi konular, toplumsal hafıza

    ile sinemanın ilişkilendirilmesinde örnek teşkil ettiğinden dolayı Özcan Alper sineması

    bu çalışmanın iki ana ekseninden biri olmuştur. Bu bağlamda Özcan Alper’in Sonbahar

    (2008), Gelecek Uzun Sürer (2011) ve Rüzgarın Hatıraları (2015) filmleri değerlendiril-

    miş, toplumsal hafıza kavramı ve sinema ilişkilendirilerek Özcan Alper sinemasının top-

    lumsal hafızaya yönelik etkisi incelenmiştir. Çalışma sonucunda Özcan Alper sinema-

    sında toplumsal hafızanın inşasında aktif rol oynandığı ve toplumda hatırlama kültürü-

    nün oluşması misyonunun üstlendiği görülmüştür.

    Anahtar Kelimeler: Özcan Alper, Toplumsal Hafıza, Politik Sinema, Öznel Ta-

    rih Anlatısı

    https://orcid.org/0000-0003-0578-2083../[email protected]

  • 490

    Hasan Sezer Fener

    Abstract

    Society has many contrasts within it. Lived experiences, felt realities, contradic-

    tory situations and similar phenomena are carried in process and create history of soci-

    ety which connected with them. The history of society is in interaction with the indivi-

    duals who make up that society. The influence of the past phenomenon is different in

    each individual, and this effect creates two opposite cultures that own opposite motiva-

    tions: the culture of remembering and the culture of forgetting. The connection of cinema

    to the past is a matter that has been debated for many years. The past is reconstructed

    through cinema, and narrative of subjective history is generated via regeneration of real-

    ties. Contrary to the mainstream cinema in the construction of dominant discourse, the

    political cinema unrolls truelife, objective truths, and overturned history; not requested

    to be presented by adopting a critical approach. Özcan Alper who has taken on the mis-

    sion of bringing experienced and hidden truths in the films which are directed by him, is

    accepted as one of the most important representatives of political cinema in Turkey. Öz-

    can Alper’s cinema has become one of the two main axes of this study because of opera-

    tion of political cinema's return to life, unidentified murders, capital task and topics like

    the Armenian people lived in 1915 be an example for associating social memory with ci-

    nema. In this context, Ozcan Alper's films; Fall (2008), Future Long Time (2011) and The

    Memories of the Winds (2015) were evaluated, and the effect of Özcan Alper's cinema on

    social memory was investigated by associating with social memory concept and cinema.

    As a result of the study, it is seen that Özcan Alper plays an active role in the construc-

    tion of social memory and that the mission of culture of the remembering in society is

    undertaken.

    Key Words: Özcan Alper, Social Memory, Political Cinema, Narrative of Sub-

    jective History

    ÖZCAN ALPER SİNEMASI VE

    TOPLUMSAL HAFIZA

    Sinemanın geçmişle ilişkilendirilmesi,

    uzun yıllardır tartışılan bir konudur. Geçmiş,

    sinema dolayımında yeniden inşa edilir ve

    gerçeklikler yeniden oluşturularak öznel tarih

    inşası gerçekleşir. Çalışmada önce toplumsal

    hafıza kavramına değinilecek, ardından top-

    lumsal hafıza-sinema ilişkisi kurulacak ve

    Özcan Alper sineması, toplumsal hafıza bağ-

    lamında değerlendirilecektir. Çalışmada Son-

    bahar (2008), Gelecek Uzun Sürer (2011) ve

    Rüzgarın Hatıraları (2015) filmleri, Özcan

    Alper sineması adı altında toplanmıştır.

    Toplumsal Hafıza Kavramına Değini

    Toplum; farklı kültürlere, ideolojilere,

    motivasyon kaynaklarına ve fikirlere sahip

    bireylerin ve bu bireylerden oluşan sosyal

    grupların meydana getirdiği bir yapıdır. Bu

    perspektiften bakıldığında toplum, içinde pek

    çok karşıtlığı barındırır. Yaşanan olaylar, his-

    sedilen gerçeklikler, karşıtlık içeren durumlar

    ve benzer olgular süreç içinde taşınır ve bağlı

    bulunduğu toplumun geçmişini oluşturur.

    Toplumun geçmişi, o toplumu oluştu-

    ran bireylerle etkileşim halindedir. Geçmiş

    olgusunun etkisi her bireyde farklı şekildedir

    ve bu etki karşıt motivasyonlara sahip iki zıt

    kültürü oluşturur: Hatırlama kültürü ve

    unutma kültürü. Mağdur ve kurban için

    unutma ve unutturma bir baskı yoluyla ger-

    çekleşecekken, hafızanın araçlarını tekelinde

    bulunduranlarca geçmiş, unutulanlardan

    arınmış farklı bir hatırlama olarak tezahür

    edecektir (Çeviker, 2009: 30). Geçmişi oluştu-

    ran nesnel olay ya da olgular bu sayede nes-

    nelliğini kaybedecek, somut gerçekler unuttu-

    rulmaya, yok sayılmaya çalışılacaktır. Unu-

    tulmaması gereken somut gerçekler ve baskı

    mekanizması arasındaki bu çatışma kendisine

    ancak toplumsal hafızada yer bulacaktır.

    Toplumsal hafıza, 1920’li yıllarda

    Fransız sosyolog Maurice Halbwachs tarafın-

    dan ortaya atılmış bir kavramdır. Halbwachs

    toplumsal hafızayı, grup kimlikleri tarafından

    yapılandırılmış olan, bireylerin çocuklukları,

    komşuluk ve ortak ilişkileri, ortak politik veya

    ticari yaşamları, yani muhtemel belli kesişme

  • Özcan Alper Sineması ve Toplumsal Hafıza 491

    noktaları olan kişilerin oluşturdukları bir

    bellek türü olarak tanımlar (Atik ve Erdoğan,

    2014: 3). Halbwachs’ın “toplumsal hafıza”

    kavramlaştırmasına göre, algılar ne kadar

    kişisel olursa olsun, anılar toplumsal değerler

    dâhilinde hatırlanabilmektedir (Çeviker, 2009:

    32). Birey, yalnızca tanıklık ettiği olayları de-

    ğil, kendisini ait hissettiği grubun hatırladığı

    olayları da hatırlamakta, böylece o grubun

    toplumsal hafızasına da sahip olmaktadır.

    Toplumsal deneyim olmadan bireysel bellek

    olmadığı gibi, bireylerin toplumsal yaşama

    katılmadığı koşullarda kolektif bellek de yok-

    tur (Olick, 2014: 203). Birey üstü bir hafızadan

    söz edilecekse, bireylerin ortak çıkar ya da

    payda doğrultusunda “biz” kimliğine bürün-

    düğü grupların varlığı ve olgunun öznesi olan

    bireyin o grupla birlikte birtakım deneyimlere

    sahip olması gerekmektedir. Halbwachs,

    toplumsal hafıza tanımlamasında sosyal

    grupların öneminden şu şekilde bahseder

    (Halbwachs, 1922: 22 ; Akt.: Sönmez, 2015: 19):

    “Bir toplumda ne kadar çok grup

    ve kurum varsa o kadar da kolek-

    tif bellek vardır. Sosyal sınıflar,

    aileler, kuruluşlar, birlikler ve

    sendikalar uzun zaman sürecin-

    de üyelerinin oluşturmuş olduğu

    ayırt edici belleklere sahiptirler.

    Hatırlayan elbette grup ya da

    kurumlar değil bireylerdir; fakat

    bu birey belirli bir grup bağlamı

    içerisinde konumlanmış, geçmişi

    bu bağlamda yeniden üreten bir

    bireydir.”

    Toplumsal grupların oluşmasında or-

    tak geçmiş anlamlandırılması önemlidir.

    Geçmiş olduğu gibi korunamayacağı için,

    sürekli olarak toplumlar tarafından kendi öz

    algıları doğrultusunda yeniden yapılandırılır

    (Çeviker, 2009: 33). Kolukırık’a göre, geçmişin

    izleriyle ilişkili hatırlamalar, hafızanın nerede

    ve nasıl oluştuğunun açıklanmasını zorunlu

    kılar. Özellikle hafızalar olmaksızın grup kim-

    liklerinin birbirlerinden ayrılması ve gruplar

    arası ilişkilerin anlamlandırılması son derece

    güçtür (Kolukırık, 2011: 169).

    Devletler, toplumu bir arada tutmak

    ve devlet üst yapısına bağlılık ve itaatlerini

    kolaylaştırmak amacıyla toplumun paylaştığı

    ortak değerleri vurgulayıcı ve canlı tutucu

    sosyal ve kültürel politikalar izlerler (Çoban,

    2013: 668). Bu politikalarla oluşturulan baskı

    mekanizması, toplumsal hafızanın inşa süre-

    cinde aktif rol oynar. Hegemonik gücü elinde

    bulunduran iktidarlar bu gücünü rıza üretimi

    ile yansıtır, resmi tarih anlatısı dahi egemen

    bakış açısıyla şekillenir (Susam, 2015: 100).

    Devlet, belirlediği sınırlar doğrultusunda

    şekillenen resmi hafızayı alt gruplara empoze

    eder, toplumsal kohezyonun ancak çatışmasız

    bir kamusal alandan doğacağı fikri nedeniyle,

    şimdi gibi geçmiş de homojenize edilmeye

    çalışılır (İnce, 2010: 12). Hatırlama pratikleri

    iktidarın müdahalesine maruz kalır. Müdaha-

    le sonucunda ise ya iktidarın inşa ettiği bir

    toplumsal hafıza meydana gelecek ya da

    geçmiş toplumsal hayat içerisinde kendisine

    yer bulamayacaktır.

    Toplumsal Hafızanın İnşasında Si-

    nema

    Deleuze’e göre “Düşünmek< sorun-

    ları hem ortaya koymak hem de eleştirmek”

    dolayısıyla başka bir şey yaratmaktır (Zoura-

    bichvili, 2008: 46; Akt.: Yetişkin, 2011: 124).

    Düşünebilmek, sorunları ortaya koymak ve

    aynı zamanda eleştirel bakış açısına sahip

    olmada görsel sanatlar büyük önem taşır.

    Sinema, toplumsal belleği var etmenin, güç-

    lendirmenin, yaşanan ânı geleceğe aktarma-

    nın en önemli sanatsal araçlarından biri olarak

    görülmektedir (Kula ve Koluaçık, 2016: 387).

    Tanıklık edilmeyen olaylara tanık olmak, bu

    olaylar hakkında fikir sahibi olmak ve bakış

    açısı geliştirmek, sinemanın işlev ve yararla-

    rından biridir.

    Sinema, iktidar tarafından oluşturulan

    baskı mekanizmasına başkaldırıda başat bir

    rol oynamakta, iktidarın egemen söylemi

    yayma politikalarına karşı eleştirel bir söylem

  • 492

    Hasan Sezer Fener

    geliştirmektedir. Genellikle egemen iktidarın

    unutturma, uydurma ve uyutma istekleri

    karşısında sinemanın, özellikle de politik si-

    nemanın, ön plana çıktığı görülmektedir (Ku-

    la ve Koluaçık, 2016: 388). Egemen söylemin

    inşasında yer alan ana akım sinemanın aksine

    politik sinema, eleştirel yaklaşımı benimseye-

    rek sunulmak isteneni değil; yaşanmışı, nes-

    nel gerçekleri ve üstü örtülen geçmişi gözler

    önüne serme misyonuna sahiptir.

    Geçmişin belirli bir benimsenme bi-

    çiminin tahrifatına karşılık kaydedilmesi

    önemlidir. Kayıt altına alınmış arşivlenmiş

    deneyimler; kaydedilmemiş, depolanmamış

    ya da yetersiz bir şekilde depolanmış, kayde-

    dilmiş deneyimlere oranla kamuoyunun bel-

    leğinde daha fazla yer eder (Schudson, 2007:

    194 ; Akt.: Mersin, 2010: 27). İşte bu noktada

    filmlerin tarihe ışık tutmada belge niteliği

    taşıdığı da söylenebilir. Geçmişle hesaplaşma

    edimi, -geleceğe yönelik bu adalet arayı-

    şı/talebi doğrultusunda- aynı zamanda faille-

    rin cezalandırılmasını, çeşitli bellek araçlarıyla

    yaşananların hatırda tutulmasını ve yaşanan-

    ların tekrarlanmaması için gerekli yasal süreç-

    lerin işlerlik kazanmasını da içerir (Göral vd.,

    2014 ; Akt.: Civelek, 2016: 312-313). Yani geç-

    mişin tasviri yapılırken aynı zamanda adalet-

    ten de bir beklenti söz konusudur.

    İnanç duygusuna ve devrimci tutkuya

    bağlı sinema anlayışının üçüncü dünya sine-

    masına da geçtiğini vurgulayan Deleuze, kla-

    sik sinemada sürekli olarak özel olanla politik

    olan arasındaki sınırın korunduğunu vurgu-

    layarak sinemanın bir farkında olma aracı, bir

    toplumsal güçten diğerine ya da bir politik

    durumdan diğerine yolculuk olarak algılan-

    dığını belirtmektedir (Yetişkin, 2010: 109).

    Politik filmler, yaşanmışlıkları direkt olarak

    vermenin yanında, genel çerçevede de eleşti-

    rel bakış açısının savunuculuğunu yapar.

    Politik filmler, yaşanmışlıkları direkt olarak

    vermenin yanında, genel çerçevede de eleşti-

    rel bakış açısının savunuculuğunu yapar.

    Yukarıda sözü edilen adalet arayışının yanın-

    da izleyiciden de eylem bekler. Hatırlamanın

    dili, yaraları iyileştiren, sağaltan bir dil değil;

    adaleti talep eden bir dildir, eylemi çağırır”

    (Jefroudi, 2009 ; Akt.: Civelek, 2016: 313). Eleş-

    tirel bakış açısıyla yaklaşıldığında adaletin

    iktidardan talep edilmesi beklenemez, top-

    lumsal hafızanın oluşmasında manipülasyon-

    lar, baskı mekanizması ve egemen söylemin

    inşası, halihazırda iktidar tarafından yürü-

    tülmektedir. Böyle bir ortamda bireylerden

    talep edilen eylem, sinema aracılığıyla yapılır.

    Özcan Alper Sinemasına Genel Ba-

    kış

    Özcan Alper, 2009 yılında Mithat

    Alam Film Merkezi’nin düzenlediği söyleşide,

    kendi sinema yaklaşımına ilişkin şu ifadeleri

    kullanmıştır:

    “Sinemaya yönelmemin Türki-

    ye’de doğmuş olmamla bağlantılı

    olduğunu düşünüyorum. Türki-

    ye’de gençseniz, bilimle ve sanat-

    la uğraşıyorsanız, politikayla da

    biraz ilgileniyorsanız bir şeylerin

    mutlaka değişmesi gerektiğini

    düşünüyor, buna katkıda bu-

    lunmanın yollarını arıyorsunuz.

    Sinema, bu imkansızlıklar ülke-

    sinde yeni bir pencere açmak gibi

    biraz da... Bu yolculuk sonra

    başka yerlere doğru gidiyor. Baş-

    langıçta sinema benim için ak-

    lımdakileri söylemenin bir ara-

    cıydı. Şimdi öyle düşünmüyo-

    rum. Böyle başlıyormuş gibi gö-

    rünüyor ama aslında kendinizin

    bile farkında olmadığı süreçlerin

    sizi bu noktaya getirdiğini anlı-

    yorsunuz sonradan.”

    Yukarıdaki ifadelerinden de anlaşıla-

    cağı üzere Özcan Alper, sinemayı bir şeyleri

    değiştirmek için kullanmakta ve imkansızlık-

    lar ülkesi olarak değerlendirdiği Türkiye’de

    yeni bir pencere açmayı amaçlamaktadır.

    Alper’in sinemaya atfettiği bu işlev ve ulaş-

    mak istediği amaç doğrultusunda, Jefreu-

    di’nin “hatırlatmanın dili” kavramsallaşması-

    na atıfta bulunduğu söylenebilir. Ayrıca kendi

    sinemasını bağımsız sinema olarak nitelendi-

    ren Alper, yukarıda sözü edilen söyleşide

  • Özcan Alper Sineması ve Toplumsal Hafıza 493

    kullandığı “< Tamam, Recep İvedik’i de gös-

    tersinler ama bizimki gibi filmler gösterime

    girdiğinde de birer hafta göstersinler ya da

    günde altı seans varsa iki seansı bizim filmle-

    re ayırsınlar.” ifadeleriyle ana akım filmlere

    karşı tutunduğu tavır hakkında da ipucu

    vermiştir.

    Sonbahar Filmi ve Hayata Dönüş

    Operasyonu

    Özcan Alper’in yazıp yönettiği ve

    yapımcılığını Serkan Acar’ın üstlendiği 2008

    yapımı Sonbahar filmi, Artvin’in Hopa ilçesi-

    ne bağlı bir köyde çekilmiştir. Filmde; Onur

    Saylak, Megi Kobalagze, Serkan Keskin ve

    Raife Yenigül rol almaktadır. Film, “hayata

    dönüş operasyonu” dönemini konu edinir.

    Yusuf, 12 yıl kaldığı cezaevinden sağlık prob-

    lemleri dolayısıyla tahliye edilir. Köyüne dö-

    nen Yusuf köyünde yalnızca çocukluk arka-

    daşı Mikail ile görüşür, boş zamanlarında

    akoru bozulan tulumunu tamir etmekle uğra-

    şır. Bir gün Mikail ile birlikte ilçedeki meyha-

    neye giden Yusuf, orada fahişelik yapan Eka

    ile tanışır ve ona aşık olur. Kendi içinde bir-

    çok çıkmaza düşen Yusuf, Eka’yla birlikte

    Batum’a yerleşmeyi ister ancak sağlık duru-

    mu buna müsaade etmez. Oturma izni biten

    Eka ülkesine dönerken Yusuf için ölüm vakti

    gelir.

    Hayata dönüş operasyonu, cezaevle-

    rinde tutuklu ve hükümlülerin, F tipi hücre

    sistemine ve tecrit uygulamasına direnmek

    için 20 Ekim'de başlattıkları açlık grevi ve

    ölüm orucu eylemlerine karşı, 19 Aralık 2000

    tarihinde, 20 cezaevine birden yapılan, 2'si

    asker 30'u tutuklu 32 kişinin öldüğü, yüzlerce

    kişinin yaralandığı, yaklaşık 10000 güvenlik

    görevlisi tarafından gerçekleştirilen operas-

    yonlara verilen resmi addır. Helsinki Yurttaş-

    lık Derneği’nin yayınladığı rapora göre: haya-

    ta dönüş operasyonu adı altında 20 cezaevine

    operasyon düzenlenmiş, 30 tutuklu ve hü-

    kümlü öldürülmüş, 237 tutuklu ve hükümlü

    yaralanmıştır. Operasyonların yapılma gerek-

    çesi olan ölüm orucu eylemlerine katılanların

    sayısı operasyondan önce 259’ken; operasyon

    sonrası bu sayı 357’ye çıkmıştır. Hayata dönüş

    operasyonunu protesto eden 2145 kişi gözal-

    tına alınırken gözaltına alınanlardan 58’i tu-

    tuklanarak cezaevine gönderilmiştir. Ayrıca

    operasyon sonrası 18 kültür merkezi, dernek

    ve siyasi parti binası basılmış, iki dernek mü-

    hürlenmiştir. Operasyonla ilgili ilk tazminat

    davasında İstanbul 2. İdare Mahkemesi, hazır-

    ladığı raporda hayata dönüş operasyonu için

    şu ifadeleri kullanmıştır:

    “Tutuklu ve hükümlüler beden-

    sel ve mekânsal anlamda idare-

    nin elinde olduğundan, operas-

    yonun insan yaşamını tehlikeye

    düşürmeyecek şekilde planlan-

    ması ve uygulanması gerekirken

    12 kişinin ölmesi ve 77 kişinin

    yaralanması, iyi planlanmadığı

    ve uygulanmadığı, ölçülülük ku-

    ralına uyulmadığı, orantılı güç

    kullanılmadığı kanaatine varıl-

    mıştır. Bakanlıklar, yasa hüküm-

    lerine göre kamu gücünü kulla-

    narak özgürlüğünden yoksun bı-

    raktıkları, gözetimleri altındaki,

    ulusal hukuk ile uluslararası söz-

    leşmelerdeki yükümlülükler do-

    layısıyla yaşam hakkını korumak

    zorunda oldukları Murat Ördek-

    çi'nin yaşam hakkını ihlal etmiş-

    tir." (Radikal gazetesi “Haya-

    ta dönüş kararı”, 26/03/2004)

    Sonbahar filmi, 19 Aralık 2000 tari-

    hinde gerçekleştirilen ve hayata dönüş ope-

    rasyonu adı verilen olayların gerek bireysel

    gerekse toplumsal hafızadan silinmesinin

    önüne geçme amacı taşımaktadır. Filmdeki

    Yusuf karakteri de bir devrimcidir ve sözü

    edilen bu ölüm orucu eylemine katılmıştır.

    Film boyunca Yusuf’ta tasvir edilen sağlık

    sıkıntıları, cezaevinde gerçekleştirdiği ölüm

    orucunun izleridir. İyi planlanmayan ve uy-

    gulanmayan, ölçülülük kuralına uyulmayan

    ve orantılı güç kullanılmayan hayata dönüş

  • 494

    Hasan Sezer Fener

    operasyonu ve sözü edilen ölüm orucu eyle-

    mi, Yusuf’un solunum problemiyle karşılaş-

    masına neden olmuştur. Yusuf, film boyunca

    bir yandan öksürürken diğer yandan tulumu-

    nu tamir etmekle uğraşır. Öksürme ve tulum

    arasındaki tek ortak nokta “nefestir”. Bu iki

    karşıt metafor “geçmiş ile gelecek” ve “yaşam

    ile ölüm” karşılaştırmalarını temsil eder. Yu-

    suf geçmişte yaşadıklarını unutamaz ancak

    geleceğe de umutla bağlıdır.

    Özcan, filmsel anlatısını basit anlatı

    üzerine kurmakta, diğer yandan göstergebi-

    limsel kodları da başarılı bir şekilde kullan-

    maktadır (Yiğit, 2012: 1379). Hapsolmuşluk,

    film boyunca hissettirilmiş, Yusuf, cezaevi

    doktorunun yanındayken pencereden gördü-

    ğü kargayı film boyunca görmüş, böylece

    cezaevi olgusu ve cezaevinde yaşanılanlar

    film boyunca izleyiciye hatırlatılmıştır. Yani

    karga, hayata dönüş operasyonunun toplum-

    sal hafızaya işlenmesi hususunda önemli bir

    simgedir.

    Cezaevinden F Tipi hücrelere ait gö-

    rüntüler, televizyondaki haber görüntüleriyle

    ya da Yusuf’un anılarında, kabuslarında öne

    çıkarken, cezaevi atmosferininin Yusuf’u bı-

    rakmayışı filmin görsel estetiğiyle belirgin-

    leşmektedir (Sönmez, 2015: 133). Gerçek gö-

    rüntülerin kullanılması retorik açısından

    önemlidir. Yusuf’un cezaevine yönelik hatır-

    ladıkları gerçek görüntüler kullanılarak göste-

    rilmiş, bu görüntüler hayata dönüş operasyo-

    nunun tarihsel süreç boyunca toplumsal hafı-

    zadan silinmemesi adına filmin belgeye dö-

    nüşmesine katkı sağlamıştır. Yönetmen; “Fil-

    min büyük bölümü sinematografik zaten. O

    yüzden biraz daha cesur davranıp, var olanı

    göstermek daha doğru geldi” (Bozdemir’den

    akt. Yiğit, 2012: 1380) demektedir. Özcan Al-

    per’in cesur davranış olarak isimlendirdiği

    gerçek görüntülerin gösterilmesiyle filmin

    toplumsal hafızaya olan katkısı arttırılmıştır.

    Yusuf, çerçevelemede kenarlarda yer

    almış, küçük bir şekilde gösterilmiştir. Yu-

    suf’un kasabaya gitmek için dolmuşu bekler-

    kenki oturuşu ve daha sonra vazgeçip yürü-

    mek istemesi, dışlanmışlık hissinin göstergesi

    olarak düşünülmektedir. Filmdeki çerçevele-

    meler ve sözü edilen sahne hayata dönüş ope-

    rasyonu bağlamında değerlendirildiğinde

    ölüm orucu tutanların günlük yaşantılarında

    aidiyet hissedememe ve dışlanmışlık duygu-

    larını yaşadıklarının Sonbahar filmiyle izleyi-

    ciye aktarıldığı görülmektedir. Film, nesnel

    gerçekliğin yanında hayata dönüş operasyo-

    nuna maruz kalan bireylerin yaşadığı öznel

    duyguları da yansıtmış, bu yönüyle de top-

    lumsal hafızaya katkıda bulunmuştur.

    Yönetmen, filmin öyküsünü; “Benim

    de 90‟lı yıllara denk gelen hayat hikayemden

    ve arkadaşlarımın hayat hikayelerinden esin-

    lendim” (Bozdemir’den akt. Yiğit, 2012: 1380)

    diyerek anlatmakta, öykünün gerçeklik zemi-

    nini ifade etmektedir. Filmde kullanılan me-

    kanların doğallığı ve filmde rol alanların pro-

    fesyonel oyuncu olmayıp yöre halkından se-

    çilmesi filmin gerçeklik anlayışını göstermek-

    te, dolayısıyla hayata dönüş operasyonu

    mağdurlarının toplumun içindeki herhangi

    bir birey olduğunu, yani operasyonun tüm

    toplumu ilgilendirdiği algısına neden olmak-

    tadır. Filmde kullanılan oyuncu seçimleri ve

    mekanlar gerçek görüntülerle de birleşince

    ortaya toplumsal hafızanın inşasında belge

    niteliği taşıyan bir film çıkmaktadır.

    Gelecek Uzun Sürer Filmi ve Faili

    Meçhul Cinayetler

    Özcan Alper’in ikinci filmi olan Gele-

    cek Uzun Sürer, Alper’in yazıp yönettiği 2011

    yapımı bir filmdir. Gaye Gürsel, Durukan

    Ordu, Sarkis Seropyan ve Osman Karakoç’un

    rol aldığı film, yüksek lisans çalışması için

    ağıt derlemesi yapan Sumru’nun Diyarbakır’a

    yolculuğunu konu edinir. Ağıt derlemesi için

    yola çıkan Sumru, Diyarbakır’da “faili meçhul

    cinayetler” gerçeği ile karşılaşır. Tek ve bü-

    tünlüklü bir yapı olarak ulus devlet inşasında

    farklı etnik kimliklerin reddedilme, yok sa-

    yılma ve asimilasyon süreci kendini; Türki-

    ye’nin yakın siyasal geçmişinde yer edinen ve

    güncel siyasal meselelerinden de biri olan

    “Kürt sorunu”nun özellikle 1990’lı yıllarda

    bölgede işlenen “faili meçhul cinayetler”le

    çözülmeye çalışılmasında ve yaşanan iç savaş

  • Özcan Alper Sineması ve Toplumsal Hafıza 495

    koşullarında açık eder; geriye ise kayıp yakın-

    larının ve tanıklarının yaşanmışlıklarına dair

    bellek, anlatı ve deneyimleri kalmıştır (Cive-

    lek, 2016: 296). Sumru ve Ahmet, ağıt aramak

    ve derlemek üzere eski kayıtlara ulaşır, ulaş-

    tıkları bu kayıtlarla beraber faili meçhul cina-

    yetler gerçeği ile yüzleşen Sumru ve Ahmet

    perspektifinden bu gerçeklik izleyici ile pay-

    laşılır. Faili meçhul cinayetler Sumru’yu da

    kendi gerçekliğine götürür, film Sumru’nun,

    eski sevgilisi Harun’un mezarında son bulur.

    1990’lı yıllar, özellikle Güneydoğu’da

    hukuksuzluğun üst boyutlarının da görüldü-

    ğü yıllar olarak bilinmektedir. Sistematik bir

    şekilde yürütülen ve yönetim merkezine sa-

    hip, faili kamuoyundan gizlenen “faili meç-

    hul” cinayetlerin normalleştirildiği ve hatta

    idari bir pratik haline geldiği 90’lı yıllarda

    güneydoğuda yaşananlar, birçok evde hala

    yası tutulan bir zulüm olarak bireysel hafıza-

    lardaki yerini korumaktadır. Özcan Alper de

    Gelecek Uzun Sürer filmiyle faili meçhul ci-

    nayetler gerçekliğini bireysel hafızalardan

    alıp toplumsal hafızaya yerleştirmek ve izle-

    yicileri gerçekle yüzleştirmek amacı taşır.

    Türkiye Cumhuriyeti’nin kimlik ço-

    ğulluğunun tam karşısında; azınlıksız bir ulus

    inşa etmek için nüfus mübadelesi ve kültürel

    asimilasyon gibi yöntemlere başvuran ve kül-

    türel homojenliği hedefleyen bir konumda

    olması; beraberinde kimlik açısından da bir

    sessizleştirme ve asimilasyon tarihi olarak

    farklı etnik/dinsel ya da dilsel kökenden gelen

    grupların/azınlıkların “Türk” kategorisi altın-

    da farklılıklarının gizlenmesini getirmiştir

    (Civelek, 2016: 298). Özellikle güneydoğuda

    90’lı yıllarda Kürt kimliğine yönelik gerçekleş-

    tirilen insan hakları ihlalleri, kamuoyuna “fai-

    li meçhul” cinayetler olarak belirtilmiş, failin

    meçhul olduğu algısıyla “Kürt sorunu” olgu-

    sunun çözüme kavuşturulacağı amaçlanmış-

    tır. Böyle bir ortamda Özcan Alper’in Gelecek

    Uzun Sürer filmi, kayıt altına alınan deneyim-

    lerin gün yüzüne çıkartılması ve aslında meç-

    hul olmayan faillerin gösterilmesi için önem

    arz eder. Sumru ve Ahmet’in izlediği kayıtlar-

    la bireysel ve toplumsal hafızaya seslenen

    Özcan Alper, Gelecek Uzun Sürer filmini de

    izlenilen kayıtlardan biri haline getirir. Böyle-

    ce birden çok deneyim “Gelecek Uzun Sürer”

    adı altında kaydedilerek “faili meçhul cina-

    yetler” gerçeğinin tarihsel süreçte unutulma-

    ması adına belge haline getirilir.

    Toplumsal travmaların yeniden hatır-

    lanarak hesaplaşmalara olanak sağlayan ta-

    nıklık, mağdur, tanık ve failin ortak paydada

    buluşmasına zemin hazırlar (Sönmez, 2015:

    34). Buradan hareketle Gelecek Uzun Sürer

    filminin bir tanıklık filmi olduğu aşikardır.

    Sumru ve Ahmet’in kayıtları incelediği Musa

    Anter Görsel Hafıza Merkezi’nin duvarındaki

    yazı dikkat çekmektedir. John Berger’den

    alıntılanan yazıda şu ifadeler yer alır: “Bu

    efendiler yalnızca masumları öldürmekle

    kalmazlar, hafızamızı yok etmek için aynı

    zamanda tüm belgeleri yok etmeye çalışırlar.

    Bu yüzden her şeyi kayıt altına almalıyız”.

    John Berger’in bu sözü, Gelecek Uzun Sürer

    filminin ana fikrini yansıtır. Özcan Alper,

    Bantmag dergisiyle yaptığı söyleşide Gelecek

    Uzun Sürer filmini bu söz bağlamında “Bu

    filmin kendisi tüm bunlar yaşanırken sadece

    kayıt almaksa, bu bile benim için bir şeydir”

    şeklinde değerlendirerek filmin toplumsal

    hafızanın inşa sürecinde belge görevi görme-

    sinin öneminden bahseder.

    Semra Civelek, 2016 yılında yazdığı

    “2000 Sonrası Politik Türkiye Sinemasında

    Kurmaca-Belgesel Etkileşimi: Gelecek Uzun

    Sürer Filmi Örneği” adlı çalışmasında,

    Gelecek Uzun Sürer filmi ile toplumsal hafıza

    olgusu arasındaki ilişkiyi şu ifadelerle açıklar

    (2016: 300):

    “… kendi kişisel meselelerinin

    ülke meselesi olduğunu gö-

    ren/fark eden, memleketin “ele

    alınmayan” meselelerini soğuk-

    kanlılıkla ve sade bir anlatımla

    ele alan, toplumsalda yer alan

    derin travmatik olayları ve dola-

  • 496

    Hasan Sezer Fener

    yısıyla geçmişi, insana dokunan

    bir şekilde bireyler üzerinden an-

    latmaya çalışan, bu bağlamda ko-

    lektif hafızayı ve buna bağlı ola-

    rak kişisel hafızayı kişisel dene-

    yim üzerinden aktarırken, top-

    lumsal gerçekliğe de şiirsel ol-

    makla birlikte gerçekçi bir açıdan

    yaklaşabilen son dönem yönet-

    menlerden Özcan Alper; Gelecek

    Uzun Sürer filminde bir yandan

    Kürt Ahmet, Hemşinli Sumru ve

    Ermeni Antranik üzerinden kişi-

    sel bellek, hatırlama, unutma ve

    yüzleşme pratiklerini işlerken;

    diğer yandan bu “kişisellik” top-

    lumsal olana dokunur -bir an-

    lamda onun içinden çıkar- ve bi-

    zi, filmdeki politik sorunsalın

    toplumsala, toplumsalla birlikte,

    kolektif bellek ve negatif geçmişle

    hesaplaşmayı da içeren belgeye,

    tanıklığa dönüştüğü noktaya gö-

    türür”

    Civelek’in ifadelerinde de görüldüğü

    üzere Özcan Alper toplumsal hafızaya konu

    edindiği “faili meçhul cinayetler” ve “Kürt

    sorunu” gerçekliklerini kişisel bellek üzerin-

    den yansıtmış, kişiselliğin toplumsal olanla

    ilişkisini Kürt Ahmet, Hemşinli Sumru ve

    Ermeni Antranik üzerinden yansıtmıştır.

    Oluşturulan karakterlerle kimlik olgusuna da

    değinmiş, böylece başka bir toplumsal gerçek-

    liği politik sorunsallar üzerinden işlemiştir.

    Geçmişte yaşanan acı deneyimler ağıt

    ya da benzeri yollarla dışa vurularak korunur,

    böylece geçmiş ile bugün ve bugün ile gelecek

    arasında bir etkileşim ortaya çıkar. Bu etkile-

    şim ağıtlar dolayımında gerçekleşir. Yani

    ağıtlar toplumsal hafızanın inşasında rol oy-

    nar. Böylece önceki bölümlerde bahsedilen

    unutma kültürünün aksine hatırlama kültürü

    oluşarak ağıt nedeni olan olaylar toplumsal

    hafızaya yerleşir. Yönetmen Özcan Alper,

    ağıtların yas tutma meselesinin bir parçası

    olduğunu belirtir ve “Film esnasında onlarca

    kişiyle kayıtlar yaptık. (

  • Özcan Alper Sineması ve Toplumsal Hafıza 497

    Rüzgarın Hatıraları Filmi ve 1943

    Türkiye’si

    Özcan Alper’in üçüncü filmi olan

    Rüzgarın Hatıraları filmi, Onur Saylak, Mus-

    tafa Uğurlu, Murat Daltaban, Sofya Khande-

    mirova, Ebru Özkan, Menderes Samancılar ve

    Tuba Büyüküstün’ün rol aldığı 2015 yapımı

    bir filmdir. Film, 1943 Türkiye’sinden izler

    taşır. Filmde, muhalif bir dergi çıkaran Erme-

    ni yazar Aram’ın İstanbul’dan kaçarak Sovyet

    sınırına yakın bir köye kaçmasını konu edinir.

    Köyde Mikhail ve Meryem’in evine sığınan

    Aram, daha sonra bir kulübeye yerleşir. Bu-

    rada sınıra geçeceği günleri sabırla beklerken,

    sürgünde yazmaya ve geçmişini unutmamak

    için çizmeye devam eder. Sofya’yla beraber

    sınırı geçme hayali, kayığın üstünde son bu-

    lur.

    1940’lı yıllar, Türkiye için karanlık

    yıllar olarak tabir edebilir. 1943 İstanbul’unda

    başlayan film Karadeniz’de devam eder, Er-

    meni yazar Aram’ın yaşadıkları şehirden şe-

    hire farklılık göstermez, Aram hep kaç zorun-

    da kalmıştır. Rüzgarın Hatıraları filmi, 1943

    Türkiye’sini “varlık vergisi” bağlamında ele

    alır ve Aram’ın Ermeni soykırımı sırasında

    yaşadıklarını anımsadığı sahnelerle Ermeni

    soykırımına atıfta bulunur. Aram, varlık ver-

    gisi mükellefleri listesinde adını gördükten

    sonra kaçmaya karar verir ve filmin ana hika-

    yesi buradan başlar. Varlık vergisi, savaş ver-

    gisi olarak ve sadece yüksek kazançlı kimse-

    lerden alınması planlanan, tek seferliğe mah-

    sus bir vergidir. Verginin amacı, 1939 ile 1942

    yılları arasında ortaya çıkan ekonomik sıkıntı-

    ları hafifletebilmek, yüksek enflasyonu kont-

    rol altına alabilmek ve mali açıdan rahatlık

    sağlamaktır (Balcı, 2017: 376). Dokuyan (2014:

    34), varlık vergisinin uygulanış süreci hak-

    kında şu ifadeleri kullanmıştır:

    “Varlık Vergisi Kanunu çıkarıl-

    madan önce, Maliye Bakanlığı

    tarafından defterdarlıklara gön-

    derilen bir yazı ile; savaş süre-

    cinde fevkalade kazançlar elde

    edildiği ve bu kazançların vergi-

    lendirilmediği belirtilerek, kısa

    süre içerisinde bu şekilde kazanç

    elde edenlerin tespit edildiği cet-

    veller istenmiştir. Emir üzerine,

    İrat ve Servet Müdürlüğü, şube-

    lerden konuyla ilgili malumatı

    toplamaya başlamıştır. Gelen

    cetveller içerisinde şahısların

    isimleri, adresleri, hangi işle

    meşgul oldukları, savaş öncesi ve

    son servet durumları yer almış-

    tır. Bu cetveller Ankara’ya gön-

    derilmiştir. Hazırlanan cetveller

    içerisindeki isimler öncelikli ola-

    rak Müslim(M) ve Gayrimüs-

    lim(G) olarak iki gruba ayrılmış-

    tır. Sonraki süreçte bunlara

    Dönme(D) ve Ecnebi(E) sınıf-

    landırmaları da eklenmiştir. Yasa

    yürürlüğe girdikten sonra ise il-

    lerde komisyonlar oluşturularak

    vergi verecek olan kişiler ve vergi

    miktarları tespit edilmeye baş-

    lanmıştır.”

    Varlık vergisi, gayrimüslimlerin çek-

    tiği sıkıntılar bağlamında pek çok tartışma

    konusu yaratmıştır. Mükelleflerin vergiyi

    ödememeleri halinde yapılan haciz işlemleri

    ve sonrasında oluşturulan Aşkale Toplama

    Kampları, hükümetin gayrimüslimlere yöne-

    lik uyguladığı hukuksuz işlemler olarak gö-

    rülmüş, Rüzgarın Hatıraları filminde Aram’ın

    da vergi mükellefleri listesinde yer alması ve

    bunun sonucunda kaçmaya karar vermesi,

    filmin giriş bölümünü oluşturmuştur.

    Rüzgarın Hatıraları filminde 1943

    Türkiye’sine ilişkin bir başka anekdotsa

    “Türkleştirme politikalarıdır”. Aram, vergi

    mükellefleri listesinde adını gördüğü sahnede

    gazete logosunun yanındaki yazıya vurgu

    yapılmıştır: gazetenin sloganı “Türklüğe Kur-

    ban” şeklindedir. Aram, dergisinde kaleme

    aldığı bir yazısında “Nazi hayranlığının bir

    bıyık modasından daha da öte bir hale geldi-

  • 498

    Hasan Sezer Fener

    ğini” ifade etmiş, Türk hükümeti ile dönemin

    Alman hükümeti arasında politik benzerlikle-

    rin olduğunun altını çizmiştir. Ayrıca Aram

    ile Rasih’in sinema sahnesinde, perdede gös-

    terilen Nazi askerleri ve toplama kamplarına

    götürülen Yahudiler, dönemin Türk-Alman

    hükümetlerinin benzer politikalarının ve Ya-

    hudi Toplama Kampları-Aşkale Çalışma

    Kampları benzerliğinin bir eleştirisi olarak

    görülmektedir. Filmde gösterilen Türk asker-

    lerinin kullandıkları köpek cinsinin Alman

    Çoban Köpeği -bilinen adıyla Alman kurdu-

    olması da bu ilişkiye dair bir simge şeklinde

    yorumlanabilir.

    Aram’ın matbaasının bulunduğu

    hana yapılan saldırıda “Komünistler Mosko-

    va’ya” sloganlarının atılması, o dönemde

    komünizmi benimseyenlerin ve gayrimüslim-

    lerin yaşadıkları sıkıntının tasviridir. Saldırı

    sahnesinden önce Aram’ın “Tan gazetesini”

    okuması, 4 Kasım 1945’te Tan gazetesine ger-

    çekleştirilen saldırıyı simgelemekte, böylece

    Aram’a yönelik yapılan saldırı ile Tan gazete-

    sine yönelik yapılan saldırı özdeşleştirilmiştir.

    1915’te yaşanan büyük felaket, Rüz-

    garın Hatıraları filminin eğildiği ana konuyu

    oluşturmaktadır. Ermenilere yapılan zulüm,

    Aram’ın çocukluğuna dair anımsadıklarıyla

    gösterilmiş, Ermeni soykırımının toplumsal

    hafızaya kazınması amaçlanmıştır. Aram’ın

    çocukluğuna ilişkin sahnelerin birçoğunda

    mekan olarak trenin kullanılması tehcire yö-

    nelik deneyimlerin kişisellikten toplumsallığa

    dönüşümde önemli rol oynamaktadır. Karde-

    şinin ölmesi, annesinin Türk askeri tarafından

    önce tecavüze uğrayıp ardından öldürülmesi

    ve küçük Aram’ın bunlara tanıklık etmesi,

    Ermeni soykırımının toplumsal hafızaya yer-

    leştirilmesinde etkilidir. Aram’ın geçmişe

    yönelik kötü deneyimlerinin, sözü edilen

    sahnelerle toplumsal deneyimlere dönüşmesi

    amaçlanmış, üstü örtülen gerçekliklerin gün

    yüzüne çıkması için çabalanmıştır.

    Rüzgarın Hatıraları filmi, William

    Faulkner’in “Geçmiş asla ölü değildir. Geçmiş

    bile değildir” sözüyle başlar ve “Boğulanlar,

    kurtulanlar ve mezarsızların hatıralarına

  • Özcan Alper Sineması ve Toplumsal Hafıza 499

    rulduğu, kurulan bu köprülerle toplumun

    üstü örtülen gerçekliklerle yüzleşmesinin

    amaçlandığı ve geçmişi hatırlama kültürünün

    öneminin vurgulandığı görülmüştür. Ayrıca

    Özcan Alper’in filmlerinde yarattığı fotoğraf

    sahneleriyle izleyicideki görsel hafızaya yöne-

    lik mesaj kaygısı güttüğü ve bu sahnelerle

    duygu aktarımının artmasını amaçladığı dü-

    şünülmektedir. Özcan Alper’in, bu üç filmiyle

    politik sinemanın Türkiye’deki yeni ve başarı-

    lı temsilcilerinden biri olduğunu kanıtladığı

    ve toplumsal hafızanın inşasında önemli bir

    rol oynadığı görülmüştür.

    KAYNAKÇA

    Atik, A. ve Erdoğan, Ş. B. (2014). Toplumsal

    Bellek ve Medya, Atatürk İletişim Der-

    gisi, 1-16.

    Balcı, M. (2017). Varlık Vergisi Ve Uygulama-

    larının Demokrat Parti’nin Seçim Ça-

    lışmalarında Kullanılması, The Journal

    of Academic Social Science Studies, 373-

    381.

    Civelek, S. (2016). 2000 Sonrası Politik Türkiye

    Sinemasında Kurmaca-Belgesel Etki-

    leşimi: Gelecek Uzun Sürer Filmi Ör-

    neği, Moment Dergi, 286-318.

    Çeviker, L. (2009). Şiddet ve Toplumsal Hafı-

    za, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Te-

    zi, Ankara: Ankara Üniversitesi Sos-

    yal Bilimler Enstitüsü.

    Çoban, M. (2013). Toplumsal Hafıza ve Siya-

    sal Dönüşümler Bağlamında Mekan

    İsimlerinin Önemi: Türkiye Örneği,

    VII. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Ki-

    tabı, cilt 3, s. 667-677, Muğla: Muğla

    Sıtkı Koçman Üniversitesi.

    Dokuyan, S. (2014). Savaş Ekonomisi ve Var-

    lık Vergisi Üzerine Bir Değerlendir-

    me, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi

    Sosyal Bilimler Dergisi, 23-55.

    İnce, E. B. (2010). Medya ve Toplumsal Hafı-

    za, Kültür ve İletişim, 13(1), 9-29.

    Kolukırık, S. (2011). Sürgün, Toplumsal Hafı-

    za ve Kültürel Göç: ABD’deki Ahıska

    Türkleri Üzerine Bir Araştırma, Bilig,

    167-190.

    Kula, N. ve Koluaçık, İ. (2016). Sinema ve

    Toplumsal Bellek: Türk Sinemasında

    Almanya’ya Dış-Göç Olgusu, Sosyal

    Bilimler Araştırmaları Dergisi, 384-411.

    Mersin, S. (2010). Azınlık Filmleri: Tarihin

    Yeniden İnşası ve Kolektif Bellek, Si-

    neCine, 5-29.

    Olick, J. (2014). Kolektif Bellek: İki Farklı Kül-

    tür (Çeviren: Meral G.), Moment Dergi,

    175-211.

    Sönmez, S. (2015). Filmlerle Hatırlamak: Top-

    lumsal Travmaların Sinemada Temsil

    Edilişi, İstanbul: Metis Yayınları.

    Susam, A. (2015). Toplumsal Bellek ve Belge-

    sel Sinema, İstanbul: Ayrıntı Yayınla-

    rı.

    Yetişkin, E. (2010). Güncel Politik Sinemayı

    Yeniden Düşünmek, Akademik İncele-

    meler Dergisi, cilt 5, 96-116.

    Yetişkin, E. (2011). Sinematografik Düşüne-

    bilmek: Deleuze’ün Sinema Yaklaşı-

    mına Giriş, İstanbul Üniversitesi İleti-

    şim Fakültesi Dergisi, 123-141.

    Yiğit, Z. (2012). Kracauer’in Basit Anlatı Si-

    neması ve Sonbahar, The Journal of

    Academic Social Science Studies, 1371-

    1384.

    İnternet adresleri

    http://www.hyd.org.tr/tr/

    http://www.mafm.boun.edu.tr/files/68_YeniT

    %C3%BCrkiyeSinemas%C4%B1.pdf

    http://www.radikal.com.tr/turkiye/hayata-

    donus-karari-705437/ (Son Erişim Ta-

    rihi: 30.05.2018)

    http://www.hyd.org.tr/tr/http://www.mafm.boun.edu.tr/files/68_YeniT%C3%BCrkiyeSinemas%C4%B1.pdfhttp://www.mafm.boun.edu.tr/files/68_YeniT%C3%BCrkiyeSinemas%C4%B1.pdfhttp://www.radikal.com.tr/turkiye/hayata-donus-karari-705437/http://www.radikal.com.tr/turkiye/hayata-donus-karari-705437/

  • 500

    Hasan Sezer Fener

    Citation Information/Kaynakça Bilgisi

    Fener, H. S. (2018). Özcan Alper Sineması ve Toplumsal Hafıza, Jass Studies-The Journal of Aca-demic Social Science Studies, Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS7782, Number:

    69 Summer II 2018, p. 489-500.