YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4

18
Yildiz Ibrahimova’nin Toronto ve Ottowa’daki muhtesem konserleri.! www.yurtsevermedia.ca Issue No.4 Mayis/May 2013 YurtSever YOUR GATEWAY TO THE TURKISH SPEAKING COMMUNITY

description

Your Gateway to the Turkish Speaking Community

Transcript of YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4

Page 1: YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4

Yildiz Ibrahimova’nin Toronto ve Ottowa’daki muhtesem konserleri.!

www.yurtsevermedia.ca

Issue No.4 Mayis/May 2013YurtSeverYOUR GATEWAY TO THE TURKISH SPEAKING COMMUNITY

Page 2: YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4

YURTSEVER TÜRKÇE DERGİSİ~ YURTSEVER TURKISH MAGAZINE Sayı 4~ İssue4 Mayis/Haziran 2013 ~ May/June2013

Yayıncı~PublisherYeşim Ş[email protected]ör~EditorAlev Ş[email protected] Ekibi~Team of WritersDr İlhami GökçenHalil İbrahim Ethem ÇınarMurat DemirHilal YatkınerDuygu Nangir

Web sitemizi ziyaret edin~ Visit our website at: http://www.yurtsevermedia.ca/

E-mail us at:[email protected] Adresi~ PO Box:YURTSEVER MEDIA LTD. 73082 WOOD ST Toronto ON M4Y 2W5

Reklam, Sponsorluk ya Dağıtım Soruları arayınız. ~For advertising, Sponsorship or Distribution Inquiries call.647- 907 7158Yurtsever Türk Dergisi Yurtsever Media Ltd tarafından iki ayda bir yayımlanır.~Yurtsever Turkish Magazine is published bi-monthly by Yurtsever Media Ltd.Yurtsever dergisi, Alev Sahin ve Yesim Sahin yayınlanan materiallerin açıkladıkları görüşlerinden dolayı sorumlu değildir, reklamlar ve duyurular yayıncı veya editör kadrosunun görüşlerini yansıtmamaktadır.Material published in Yurtsever Magazine, Alev Sahin and Yesim Sahin does not necessarily reflect the views of the publisher or editorial staff who are not liable for the views expressed herein.

Page 3: YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4
Page 4: YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4

Murat Demir / Editorial

EsarettenKurtuluşu

…AnahtarinahtarıEkinoksu geçer gibi dün-ya bizde baharı yaşıyor gibiyiz ya, Mayıs ayına bıraktığımız bu son uğur böceği ile, YurtSever’imiz ile herkese gönülden mer-haba…Yazmak dokunmak gibi-yse eğer bu klavyedeki tuşların hangisinde sana dokundum? Hangisiyle yanından geçtim durdum? Hangisinde anlaşılmayı umarak nezih bir şarkı tutturdum? Sadık bir okuy-ucuya hitaben empatilenen bu diyalogda, nasıl oldu da bu kez sen konuştun ben sustum…Binlerce kilometre öt-eden birçokların dikkatine sunduğumuz konularla önce mutluluk, sonra aşk şimdi ise bahsedilecek olan kendini bulmak. Temalarıyla bir pergelin çemberi çizdiği gibi, başladığımız noktadayız. Hissedilen bir gerçekse eğer istenilen daha mı açık olmak? Belki de şöyle demeliyim. Mutlu-luk: İşte kendini bulmak…

Öylesine soyut bir kavram ki, ne yeni isimler devşirdik kendimize gelene kadar. Sahip olmak dedik. Daha fazlasına koşmak dedik. Başarmak dedik, sevmek, aşık olmak; iki kişide bir olmak dedik. Mutluluğa onu dedik, bunu dedik hatta şunu dedik. 7 Milyar nüfus düşünüldüğünde milyarlarca yeni isim koymaktan alışagelmiş olmalıyız, mutluluğa hep yeni isimler verdik. Oysa tek bir şeyi görmezden geldik. Ona kendi ismimizi, bizi çağırdıkları şekliyle hitap etmeliydik. Hiçbir şeyi değil önce kendimizi sevmeliydik, sevdiğimize mutluluk demeliydik. Küçük sevimli bir yumurcağa dönelim. Ne kadar bencil değil mi? Kendini öylesine seviyor ki? Polis arabasını halının üzerinde öylesine güzel sürüklüyor ki? Peki ya diğeri, kurduğu kurmaca ailesinde oynadığı evcilik sizce neyin gösterisi? Ba-

sit bir oyun mu? Siz hiç bir çocuğa ayna ile yaklaştınız mı? Hiç baktınız mı onlara kendilerini görünce mutlu-luk resimlerini nasıl çiziyor-lar. Yemek yiyor, koşuyor eğleniyor ve her şeyden önemlisi sevgi özümsüyor, annesinden, çevresinden, bir diğerinden…. Sevili-yor, seviliyor, seviliyor… Defalarca hata yapıyor, ama dik duruyor. Yılmıyor. Gerektiğinde ağlıyor. Hiç çekinmiyor. Kendini seviyor, kendini seviyor…Yaş ilerliyor işte sorumlu-luklar başlıyor. Ama her şey çok güzel. Yeni şeyler öğreniyor. Dostlar ediniyor. Belki de ilk masum aşkı tadıyor. Büyüyor, büyüyor, büyüyor. Toplumsallık her tarafını çevreliyor. Kurallar, tabular, doğrular yanlışlar haliyle dikte edili-yor. Etik olmak üzerine değil de yapılacaklar ve yapılmayacaklar listesine boğuluyor.

Page 5: YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4

Tek kelimeyle başarılacak toplum düzeni çok kelimeyle mahvediliyor, çünkü birey mahvediliyor. Özgüven mah-vediliyor. Olgunluk ve gelişim bir sanal normlar alfabesine hapsediliyor. Sonucunda kimi-leri içine kaçıyor, kimileri sanal şablonlara tutunuyor, birçokları da sahte kişiliklere iltica ediyor. Kendini bulabilen, kendi ola-bilen ise mutluluğu tarife ihti-yaç duymuyor. Kısır döngüden çıkıp, kendi optimum halini buluyor ve işte hayatı yeniden yaşıyor. Bu öylesine güçlü bir devin-im ki, bazen kendimizi tanıyamadığımızı söyleriz ya, kendimizi bulamadığımızda başkasında aradıklarımızla an-lam vermeye çalıştığımız mut-luluk kavramı bizlere öylesine kendini bağımlı kılıyor ki, her daim edinemeyeceğimiz son-suzluk içermeyen dışsallıklar sadece basit bir madde bağımlılığı sıfatıyla edindiğimiz performansı anlamsız kılıyor. Bu gün gülen yarın somurtan ertesi günün belirsizliğine abo-ne yeni madenlerin arayışında kaybolup giden hayatlar. Mutluluğun elbette bir başlangıç noktası vardır. Sonunun ken-dini bulmaya götürdüğü bu başlangıç noktası ise tered-dütsüz tutarlılık olmalı. Öyle ki tutarlılığın olmadığı bir davranış modelinde alınan geri bildirim-lerde öz sevgiyi narsizm çiz-gisinden ayırmak noktasında bi-reyi güçsüz kılıyor. Herkesin bir kullanım kılavuzu olması gibi bir tutarlılık ilkeselliği de kişiyi ken-dini bulmak noktasına getiriyor ki, kendini gerçekten bulmuş birey diğer arayışlar metafo-runa tutsak insanlara gideceği yolu göstermekle var olduğu

faydasallık temelini defalarca desteklemekle yaşamına anlam katmak ritüelinde sonsuz tat-mine ulaşıyor. İşte kendi ken-dini besleyen mutluluk süreci. Dıştan içe değil, içten dışa yayılan bir enerji gereksinimi. Kara delikler gibi ışığı yutan dışsallığa muhtaçlık degil, kütlesindeki hidrojeni helyuma dönüştüren yıldız kümelerinde olduğu gibi çevresinde yepyeni istikrarlı sistemler oluşturuyor ki, evrenin var oluşundaki bu kusursuz denklem bize birey-ler arası iletişim ve etkileşimin anahtarını sunuyor.Peki bu optimizm bize nasıl bir sabrı gerekli kılıyor. Kendimizle başladığımız bu değişimin dışa uymazlığı ve yarattığı çatışma ve adaletsizlikle baş etmek, bunu soğurabilmek mutluluğumuza tehdit değil midir şeklinde düşünülmesi elbette normal ilk etapta. Peki ya ben size başkalarını sizin mükemmelliğinizi oluşturan tutarlılığınız ve dinginliğinizin verdirdiği huzuru bozmaya yetkili kılmak ne derece doğrudur diye bir soru sorsam herhalde bana katılırdınız. O an geldiğinde kişisel patlamalardan arınmanın ve dingin suyu sabit kılmanın anahtarı ne olabilir? Yanına kalmaması beklenen ötekilerin hataları sizde mu-hasebe kayıtlarına dönüştükçe ilgili duyguların dönemlik vergi-sini ödemeye neden bu derece meraklıyız?Hayal kırıklıkları ve dışsal hatalara dair Şems-i Tebrizi’nin aşağıdaki sözü gerçek bir yol haritası gibidir:“Sana affedilemeyecek ka-dar büyük hata yapan birine, akıl sınırlarının bittiği yerden başlayacak ceza vermek

istiyorsan; bütün samimiy-etinle affet. Hissedilen her şeyi arşivleyen kader, kendisiyle en iyi biçimde ilgilenecektir...” Öyle ya mutluluğumuza kast eden dışsal istikrarsız karak-terler tıpkı medeni bir toplumu tehdit eden terörist organiza-syonlar gibi ele alınmalı ve mutluluğun bahsi geçtiği yerde nefreti terörize etmek neye ve kime hizmet etmektir sorusu üzerinde düşünmeli. Mücadele etmek daha da mutsuz olmak, mutluluğumuzdan karşılık ayırmakla mı?Şimdi tüm semavi dinlere olan bağlılığımızı bir kenara bırakıp fiziki sınırlar içersinde bir mut-luluk denklemi oluşturmaya çalışalım. İçinde bulunduğumuz dünyayı algıladığımız beş duyu organının çok daha ötesine geçmek üzerine biraz yük-seklere çıkalım. Bir yaratıcının varlığı üzerine değil, yaratılan, var olan bir denklem üzerine konuşmak benimkisi. “İyiler hep kazanır” söylemindeki genel geçerlik bir yana dursun, madde ve enerji arasındaki ilişki bence her şeyi açıklamaya yetiyor. Biliyoruz ki maddeden ibaret olan bedenlerimize çok başka bir metefor eklenmiş, halk arasında ruh, felsefi camiada akıl, bilinç entelektüel dünyada ise tin olarak bilinen bu yeni ilave maddesellikle anlamlandırmaya çalıştığımız her şeyciliğin çöküşünü res-meder. Öyle ki evreni oluşturan madde ve enerji çift taraflılığının mükemmel dengesi üzerine, kötü ve iyinin de dengesi evrende vücut bulmaktadır…

Page 6: YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4

Kötü bir şey yaptığımızda duyduğumuz huzursuzluğun nedeni nedir? Ya da bize hiçbir fayda sağlamayacak bir iyiliği yapmanın kaçınılmaz tatminine ne demeli? O halde evrende böylesine açık ifadeler mevcut-ken kâinat tarafını iyiden yana seçmiş olmuyor mu? Maddeselliğin çok ötesindeki enerji kümeleri tenimizle tinimiz arasındaki açıklanamayan kısmı tarif etmiyor mu? Mutlu olmak denklemi içindeki iyi olmak ve ışık saçmak söy-lemi, olumsuzluğa ve kötüye dahi savaştığı silahını yine kendis-inden, iyilikten almış olmaz mı?O halde neden sa-kin kalamıyoruz. Neden dingin olgun ve proaktif seçimlere karar verici olmayı seçmiyoruz. Kend-imizi sevmenin kendimize güvenmek sonucuna götürdüğü iyimserliğin bize kazandıracakları, bütüne hakim olamayışımızdaki aciziyetle kontrol etme çabalarımızdaki başarısızlık sonucu mut-suzluk demek değil mi-dir? Oysa en kolayı iyiyi seçmek, iyiyi düşünmek, iyiyi eyleme geçirmek değil midir? Evrenin bu

gizli kodlarında iyi ve il-keli kalmanın er ya da geç iyilikler çemberine sizi de alacağı sonucun-daki kolaylıkla mutluluk özümsemesi değil mi-dir? Kötülükle mücadele etmek için kötü olmak, nefret yükü taşımak iy-iyi kaçırmak değil mi-dir? Huzursuzluğumuza devamlılık arz eden kısır döngüde iyiye yönelmek S.O.S.lerine sarılmak için daha ne

kadar bekleyeceğiz. Bırakalım da nefret yükünü sırtlananlar mağrur kimliklerini yorulacağı noktaya taşısınlar. Hu-zurla yürüyüşlerimizdeki iyimserlik evrenden de destek görecek ve işleri öylesine güzel bir biçim de tam istediğimiz şekliyle karşımıza getirecek ki buna şaşırmayacağız bile…

Mutlu olmak harikadır, mutlu etmek ise fevkalade. Kontrol etmeyi bırakınız, hayatı kontrol edemeyiz, sadece iş birliği yapabili-riz. İyiyi düşleyip iyiye, etik değerlere hitap edebiliriz. Sevebiliriz, görmesek de dokunabiliriz, dokun-masak da hissedebiliriz, henüz hissedemesek de buna inanabiliriz. İşte yeni bir başlangıç noktası. O halde mutluluğa götüren veya acı çektiren o inan-

mak nedir biliyor mu-sunuz? Çizgi dışına çıkmanın yasak olmadığını anlamaktır. Değişimin heyecan dolu hayatına sürükleyici aktarmalar yapabiliyor olmaktır. Tin-

sel varlığınla söylediklerine asla pişman olmamaktır. Diğer taraftan inanmak, resmin esir aldığı hayatları cismin özgüvenine bulayıp asıllarına iade etmeyenin unutulmaz sancısıdır; ruhunu anlamayanın kaçınılmaz yancısıdır...Aynı temsildeki tercihinizi doğru yapmamız dile-klerimle; gülümsemek adına, mutlu baharlar…

Page 7: YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4
Page 8: YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4

Heart ya Hu! Your heart never liesTells emotions desiresLoves varying degreesWhere innate nature is

Ending up with the fruits Inner light seek Oneness Toward inward purification The self removes narration

In every moment I breatheChanting of the heart is artEvery being is Hu in realityReality in but not in identity

The temporary foam on the sea The origin of foam is also sea The foam has no real presence Manifest with Hu, the Existence Heart is the being of the beingsWhere is the essence of beingsHu is One, only essence in heartThe unity of His existence is art

Heart contains a blueprint of truth The core evidence reveals the truth All universes is a tree of being: Love Light upon Light all heart ya Hu: Love

Esra Coskun

IssueNo4 May,2013 www.yurtsevermedia.ca

Page 9: YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4

Yaprak ÜlkesiYaprak ülkesinde derviş Hızır dolaşırHer hayat toprağa döner, adı: VatanRuh veren cân yaprağı kanda dolaşırCân parçamız Türkiye’miz ana vatan

Hiçliğin sonsuza aşkıdır yaprak masalıNice mevsimler gelip geçer, kök salarYaprak ki desen desen bir aşkın masalıGördüğü düşe sadık o evlâdı nam salar

Her hayatın toprağına uğrar mevsimlerOn asra nice hayatlar, dört mevsim sığarHayaller tüllenir, obasında kutlu erenlerYapraklar ormanlaşır, binbir millet sığar

Yağmur ile kar konuşur güzünde kışındaNe kadar kar yağsa incedir, eritir yağmurYeşeren düşler, kardelenleri pıtlar kışındaSevgi yaprağı akar sağnak sağnak yağmur

Meyveye duracak iken onca gül ve çiçekKimine zehir, kimine şifâ olur deli rüzgârGece ve gündüz iniş ve yokuş dolu böcekKimi meyveye durur kimini çürütür rüzgâr

Baharın şenliği diriliş muştusudur evimeCân kuşumun ruhu, cânı yanar cayır cayırYaz ateşi sımsıcak ısıtır, umut doğar evime

Tek yürek, bir olmazsak yanarız cayır cayır

Güz yelleri hazân eser, tel tel aşk dökülürAyrılık türü yer bitirir, yaprak sararır solarÖmür defterinde sayfa kalmaz fısk dökülürSeversen vatanını ne aşk biter, ne de so-lar

Yaş yaprakları koparsan, inan nefesim kesilirKüsersen o nâzenin, tertemiz, aziz, hoş güleHele kırsan dalını, soyun sopun, neslin kesilirYaprağı sevin, okşayın, incitmeyin güle güle

Ömür takvim yaprağı gibi, düşer birer birerHer düşene gelecek yakındır, der sarı yaprakÖmür bir gündür, o gün bu gün, gider giderBatacak bu dünya, kalmayacak solan yaprak

Ey yoldaş, sırdaş, arkadaş, gel olalım hâldaşHayatın, ailen, vatan ağacında köklü yaprakKopan her dal, her yaprak eksiltir bizi hâldaşYaprak ülkesinde hepimiz birer soylu yaprak

Esra Coskun

Page 10: YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4

Issue.No 4 ,May 2013 www.yurtsevermedia.ca

Türk asıllı Bulgaristan’lı Jazz sanatçı Yıldız İbrahimova’nın 14 Nisan Pazar günü The Assembly Hall’da verdiği konser, Toronto’da .yaşayan Türk ve Bulgar toplumlarını bir araya getirdi

Yildiz Ibrahimova dinleyicilerine muhteşem bir müzik ziyafeti verirken Türkiye Cumhuriyeti Toronto başkonsolosumuz Sayın Ali Rıza Güney, zarif eşi Arzu Güney, Bulgaristan Baskonsolosu Sayin Ivo Mouskorov ve Amerikan asıllı eşi Kelsa Layne Smith-Mouskourova da dinleyiciler.arasında yerlerini aldı

YILDIZ İBRAHİMOVA’NIN TORONTO KONSERi

Page 11: YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4

Issue.No4 May 2013 www.yurtsevermedia.ca

Page 12: YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4

TC Toronto başkonsolosumuz Sayın Ali Rıza Güney, eşi Arzu Güney, Bul-garistan Baskonsolosu Sayin Ivo Mouskorov ve eşi Kelsa Layne Smith-Mouskourova

Page 13: YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4
Page 14: YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4

Hilal Yatkıner

Aman Allah’ım Big Bang Theory gerçek!Sanırım Big Bang Theory dizisinde yaşıyorum ve çevrem yüzlerce Sheldon ve Leonard’la dolu. Dizinin takipçisi olmayanlar için bir cümlelik özet geçiyo-rum: Big Bang Theory 4 tane sosyal olarak problemli fakat zeki bilim adamının hayatını anlatan bir dizi. Ben ise 30 katlı bir laboratu-varda staj yapmaya çalışan kafası karışık bir üniversiteli gencim. Kafam karışık, çünkü şu ana kadar bilim adamı stereotypelarının bu kadar doğru olduğunu bilmezdim. Evet, o sosyal olarak izole, müthiş zeki ama iletişimde başarısız bilim insanları sadece fil-imlerde değil, aramızda da yaşıyorlar. Onları doğal ortamlarında inceleme

şansı bulan ben sizlere bu fenomeni açıklamak istiyo-rum. Sosyal olarak prob-lemli kategorisine nerde ne söyleyeceğini bilememe, düzgün konuşmayı becere-meme ve genel olarak garip davranma halleri giriyor.Herşey o biyoteknoloji dersiyle başladı. Hocam eskiden bir bilim adamı olan ama sonradan iş adamlığına dönen bir çılgındı. Çılgındı, çünkü bize etmediğini bırakmadı. Hepimizi toplu-lukta konuşamaz kabul eder, bize sürekli sunum yaptırırdı. Bilim insanlarının iletişimde ne kadar başarısız olduğunu söyler dururdu. Ben ise bu duruma çok içerlerdim çünkü genel-lemeleri hiçbir zaman sevmemişimdir. Çılgın hocamız bir gün derste kendi kendine sınire girdi ve bağırmaya başladı: Siz bu dünyayı anlamıyorsunuz! Herşey para para para! Para olmadan deney yapamazsın!

İletişim kuramazsan spon-sor bulamazsın! Takım elbisesinin içinde titrey-erek bize bunları söyledi. Herşeyin para olduğuna üzülmüştüm, çünkü ben bu işe insanlara yardım etmek için girmiştim. Bir de bizler hepimiz güzel güzel iletişim kuran insanlardık. Bu adam neden bize bağırıp dururdu?Cevabı bir sonraki sene fizy-oloji dersinde aldım. Hocam derslerde bizle değil om-zuyla konuşurdu. Kafasını sağa doğru eğer çok kısık sesle “…şimdsj neuroennds will atractn ımfülse…” derdi. Anlamadınız değil mi? Ben de anlamadım, o yüzden ilk sınavdan 30 aldım. İlerleyen yıllarda bu hocamı nice konuşamayan hocalar silsilesi takip etti. Hepsi de beni delirtti ve bu yazıyı yazmama sebep oldu. Ama ağzından bal damlayan hocalarım da vardı. Onlar da bilim alanında ilerlememe sebep oldu. Yıllar geçtikçe

Aman Allah’ım Big Bang Theory gerçek!

Page 15: YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4

garip bir trend farkettim: Bir bilim insanı ne kadar kıdemliyse düzgün konuşamıyor olma ihtimali de o kadar yüksekti. Nice kendini ifade edemeyen Phd öğrencileri tavana bakarak sunum yaptılar. İşin garibi öbür phd öğrencileri bu tiplerin ne dediğini anlarlardı.

Zaman geçtikçe beni bir korku saldı. Ya ben de onlar gibi olursam?Bugün korkularımın üstüne yeni korkular eklendi. Ya labora-tuvardakiler beni sevmiyorsa? Bu sabah herşey çok güzel başladı. Şu ara çalıştığım laboratuvarda sadece 3 aydır bulunmama rağmen öğrencilerden biri doğumgünüm için bana elleriyle bir kek yaptı, içine sev-gisini de koyduğunu söyledi. Sonra sabah tüm laboratuvar toplanıp bu keki yedik. Kek yerken aramızdaki muhabbet akıcı değildi ve ortada bir doğumgünü heycanı yoktu ama yine de mutluydum. Hatta “Bu laboratuvarı seçtiğim için çok mutluyum, hepiniz harikasınız” falan gibi coşkulu şeyler de söyledim. Günün ilerleyen saa-tlerinde heresy biraz garipleşmeye başladı. Laboratuvar “arkadaşlarım” tam burnumun dibinde akşama yapılacak bir sosyal aktiv-iteden bahsedip beni davet etmediler. Sonra biraz daha çiviyip akşamki aktiviteden önce bedava bir akşam yemeği olan yere gitmekten bahsetmeye başladılar. Birbiril-erdine “ona sordun mu?” “ Buna sordun mu” diye teyit ettirerek herkesin yemekten

haberi olduğu sonucuna vardılar. Bu esnada ben hala davet edilmemiştim, ve etkinliğin ayrıntılarını bilmiyordum. Gecenin yıldızı ise tam yanımda duran bir arkadaştı. Aynen şöyle dedi: Falanca ve filanca olmasa o yemeğe yalnız gitmek zorunda kalırım çünkü şu an bu laboratuvarda BAŞKA İNSAN YOK.Böylece ben bu yaşımda insan olmadığım haberini almış oldum. İnsan değilsem ney-dim acaba? 5 cm ötemde konuşup duran çocuk elini bana uzatsa eli içimden geçer ve boşlukta sallanır mıydı? Abartıyor muyum bilmiyorum ama bu tip düşüncesiz şeyleri önceden de yaptılar, öbür yandan düşünceli olduklarını gösteren şeyler de yaptılar. Başlarken dediğim gibi, ben kafası karışık bir gencim. Kafamı karıştıranlar da işte anlattığım insanlar!Bence bu akşam şöyle bir kabus görebil-irim: Bana bir mektup geliyor, mektupta androit profesörün laboratuvarına transfer olacağım yazıyor ve ben dizlerimi döverek agit yakıyorum. Vah vaah. Daha kötü bir kabus şöyle olabilir: Profesörümün odasına giriyorum. Mafya filmlerindeki gibi dönen koltuklara oturmuş arkası dönük. Bir anda yüzünü dönüyor ve androit profesöre dönüşmüş. Hayır! Bakın aklıma daha da kötüsü geldi: Profesörün odasına giriyo-rum. Karşımda duruyor. Kafamı sağa çe-virip aynaya bakıyorum. Androit profesör benim!

Page 16: YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4

BASIN BÜLTENİ VE TEŞEKKÜR

Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını 23.International Children’s Day” kapsamında Toronto’da coşkuyla kutladık”

Sunday, 21 April 2013 - City Hall, Nathan Phillips Square-Toronto

,Toplumumuzun Değerli Üyeleri

Turkish Society of Canada ve Türk Toplum Merkezi olarak Toronto Belediyesi ve Kanada

Hükümeti’nin katkılarıyla düzenlediğimiz 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı 21 Ni-.san 2013 Pazar günü, Toronto Belediye Meydanı, Nathan Phillips Square’de coşkuyla kutladık

Toronto Belediye Başkanı Rob Ford’un ve Belediye Meclisi’nin resmi onayıyla, 23 Nisan 2013 tarihinin “International Children’s Day” olarak kabul edildiği Toronto’da, bu anlamlı günü, sayıları 100’u aşan gönüllü ordumuzun özverili çalışmaları, destek veren nice dernek ve sponsorlarımızla

birlikte, Toronto ve civarında yaşayan çeşitli uluslardan sayıları 1000’i aşan çocukların ve ailelerinin.katılımıyla şenlik havasında gerçekleştirdik

İstiklal Marşımız eşliğinde Bayrağımızın göndere çekilmesiyle başlayan kutlama töreni, Türkiye Cumhuriyeti Toronto Başkonsolosu Sayın Ali Rıza Güney’in günün anlam ve önemini belirten

konuşmasını takiben, Parlemento, Eyalet ve Toronto Belediyesi temsilcilerinin katılımlarıyla ve.Ontario Başbakanı Kathleen Wynne’in mesajının okunmasıyla devam etti

Anadolu Halk Oyunculari ekibinin folklor gösterileri ve Toronto’nun kültürel mozaiğini temsilen Çin, Hindistan, Sri Lanka, Makedonya, Sırbistan, Tataristan ve Portekiz halk oyunlari ekipleri, milli dansları, müzikleri ve martial arts gösterileriyle “23 Nisan Uluslararası Çocuk Günü” etkinliklerine

.katıldılar

Programda ayrıca Rus Sirki’nin köpekler ve kuşlarla yaptığı gösteri ve geleneksel Çin el sanatlarından Kağıt Kesme ile Lotus Çiçeği yapımı gibi etkinliklerin yanısıra, çocuklar için yüz

boyama, balon şekillendirme, palyaço ve sihirbazlık gösterileri yer aldı. Ayrıca etkinlik süresince.patlamış mısır, pamuk helva ve atıştırmalık ikramlar yapıldı

Bu büyük organizasyonun gerçekleşmesine katkı sağlayan Toronto Belediyesi ve Kanada Hükümeti’ne, destek veren sponsorlarımıza, kuruluş ve derneklere, gönüllü ordumuza,

etkinliğimizde gösteri yapan tüm gruplara ve 23 Nisan Uluslarara

Page 17: YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4
Page 18: YURTSEVER TURKISH MAGAZINE ISSUE 4