TÜRK İSLAM KÜLTÜRÜNDE VE GÜNÜMÜZ DENGELİ, SLENMEDE...
Transcript of TÜRK İSLAM KÜLTÜRÜNDE VE GÜNÜMÜZ DENGELİ, SLENMEDE...
Turkish Studies International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015, p. 69-100
DOI Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.7450
ISSN: 1308-2140, ANKARA-TURKEY
TÜRK-İSLAM KÜLTÜRÜNDE VE GÜNÜMÜZ DENGELİ, SAĞLIKLI VE HELAL BESLENMEDE HZ MUHAMMED
ÖĞRETİSİ*
Ali BATU**1
ÖZET
Bu çalışmada, Eski Türklerden günümüze kadar gelen Türk İslam kültüründe sağlıklı, dengeli ve helal beslenmede Hz Muhammed (s.a.v)’in öğretisi üzerinde durulmuştur. Ayrıca eski Türklerden günümüze kadar Türk mutfak kültürü ve yeme içme alışkanlıklarının tarihsel süreci özetlenmiştir. Beslenme, insanoğlunun yaşamını devam ettirebilmesi için gerekli olan bir ihtiyaçtır. Toplumun beslenme kültürünü o toplumun yaşam şeklini. Yaşam şeklinin değişmesi, beslenme alışkanlıkları ve kültürünün değişmesinde önemli bir yere sahiptir. Türk mutfağı, dünyanın en önemli mutfakları arasında yer alır. Asya ve Anadolu mutfak kültürünün sunmuş olduğu ürünler çeşitli olup Selçuklu ve Osmanlı saraylarında gelişen yeni tatlar, bugünkü Türk Mutfak kültürünün çeşitlenmesine ve şekillenmesine neden olur. Türklerin Müslüman olması ile yeme içme alışkanlıkları üzerine dini inanışların etkisi görülmektedir. Ayrıca Türkler Müslüman olmadan önce bile çok değişik hayvanlar yetiştirmiş olmalarına rağmen her ne kadar değişik dinlere inanmış olsalar bile, İslam dinine yakın bir hayat yaşamaktaydılar. Türkler, Müslüman olmadan önce bile domuz beslememişler, domuz eti ve domuzdan üretilmiş bir gıda tüketmemişlerdir.
Türklerin Anadolu'ya gelişi ile birlikte mutfak anlayışlarında önemli değişiklik olmuştur. Anadolu Selçukluları bu dönemde mükemmel bir mutfak kültürü geliştirmişlerdir. Selçuklularda genel olarak kuşluk ve aksam (zevale) yemeği olmak üzere iki öğün yemek yenirdi. Kuşluk, sabahla öğlen arasında yapılmaktaydı. Kuşluk öğününde tok tutan yemekler tercih edilmekteydi. Aksam yemeğinde ise çeşit boldur ve hava kararmadan yenmekteydi. Bu iki öğün arasında acıkanlar ise ayran, şerbet gibi içecekler ve meyvelerle açlıklarını giderip akşam öğününü beklerlerdi. Sabah yenen umumiyetle çorba, peynir ve ekmekten ibarettir. Onlar için, yemek sırasında gelen insanlara sofralarını açmak kadar tabii bir şey olamazdı. İnsanoğlunun ana gıdası olan ekmeğe karşı sonsuz hürmetleri vardı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türk mutfak kültürü, saray mutfağı ve halk mutfağı olmak
*Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu
tespit edilmiştir. ** Prof. Dr. Mevlana University Engineering Faculty Department of Food Engineering, El-mek: [email protected]
70 Ali BATU
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
üzere ikiye ayrılmaktadır. Saray mutfağı, padişah, valide sultan ve divan halkı için hazırlanmış gösterişli sofralardır.
Günümüzde insanlık genel olarak üç öğün yemek yemeye şartlanmış durumdadır. Midemiz genişlediği ve büyüdüğü için öğün zamanı gelince psikolojik olarak rahatsızlık hissedilip böylece şartlı bir refleks sonucu yalancı bir açlık hissi oluşmaktadır. Günümüzde hastalıkların birçoğunun fazla yemekten olduğu tahmin edilmektedir. Dengeli bir beslenme için beslenme bilimciler tarafından önerilen günümüz enerji miktarları fazla olabilir. Bunun için günlük alınması gereken enerji miktarı üzerinde tekrar durulması ve tekrar enerji miktarlarının belirlenmesi uygun olacaktır. Günlük alınan gıdalar vücudumuzda fazla bir enerji birikimi gerçekleştirerek vücutta zehir etkisinin meydana gelmesini sağlamakta olabilir. Bunlarda zamanla hastalık yapıcı maddelere dönüşebilmektedir. Fazla yemek ayrıca obeziteye de neden olabilmektedir. Dengeli beslenme için protein içeriği yüksek gıdaların tüketilmesi gerekir. Sağlıklı bir yaşam için önemli olan kırmızı et, az tüketilmesi durumunda demir ve vitamin eksikliğine bağlı hastalıklara sebep olabilir. Bunun için günlük belli bir miktar kırmızı et yenmesi, bebekler, gelişme çağındaki gençler için çok önemlidir. Sindirimi zor bir besin olduğu için midede şişkinlik ve hazımsızlık gibi sıkıntılara da neden olabilir. Bunun için fazla et yemenin zararları da özellikle böbrekler üzerinde oluşmaya başlamaktadır.
Ayrıca sağlıklı ve dengeli beslenmede Hz. Muhammed (s.a.v)’in yaşam şekli ve tavsiyeleri üzerinde durulmuştur. Sünnete uygun beslenme şeklinde günde iki öğün yemek yemenin insan sağlığı bakımından yararları üzerinde durulmuştur. Çocuk yetiştirmede helal lokmanın önemi belirtilmiştir. Ancak helal gıda tüketebilmek için helal gıda üretiminin önemi üzerinde durulmuştur. Sünnete uyup iki öğün yemek yiyerek ancak bu öğünlerde de tıka-basa yenmiyorsa büyük bir ihtimal ile insanlarımız daha sağlıklı olacaktır. Günlük öğün, sabah ve akşam şeklinde iki öğün olması sünnettir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) öğle yemeği terk edilerek sadece sabah ve akşam tüketmeyi tavsiye etmiştir. Bu da “Sünnete göre beslenme” olarak bilinmektedir.
Helal sözcüğü Arapça kökenli olup izin verilen ve yasak olmayan anlamında kullanılmaktadır. Türkiye'de helal gıda ile ilgili meraklar 1970'lerde ortaya çıkmıştır. Margarin ile başlayan bu yöneliş, özellikle dinî inancı kuvvetli kişilerin günlük et ihtiyacını dindar kasaplardan temin etmek istemesi ile devam etmiştir. Bu nedenlerden dolayı, dindar bir Müslüman sürekli helal gıda arayışı içinde olmuştur. Şüpheli durumlardan kaçınmıştır. Çeşitli vakıflar ve dernekler helal gıda konusunda kendi çözümler üretmekte olup bu çözümler, sadece kendileri için yararlı olurken toplumun büyük bir kısmının derdine deva olamamıştır. Son yıllarda İslam ülkelerinde helal gıda üretimi, helal gıda sertifikası ile belgelendirilmeye başlanmıştır. Bunun için helal gıda sertifikası dünyada önem kazandığı gibi Türkiye’de de önem kazanmaya başlamıştır. Türkiye’de bazı özel ve kamuya ait kurumlar helal gıda sertifikası vermeye başlamıştır. Helal gıdalar, İslami beslenme kuralları uyarınca izin verilen gıdalardır. Kuran ve Hadis toplanan bu kurallara göre, Müslümanlar domuz eti veya domuz yan ürünleri, katledilmiş ve ölmüş, Allah adına kesilmemiş hayvan eti, kan ve kan ürünleri, alkol, etçil hayvanlar etleri tüketilemez. Helal gıda sertifikası; güvenilir, yetkin ve tarafsız bir kurum tarafından onaylanmış bir
Türk-İslam Kültüründe ve Günümüz Dengeli, Sağlıklı ve Helal Beslenmede… 71
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
yönteme göre üretici firmanın helal standartlarda üretim yaptığını belgelemek ve kontrol etmek üzere verilmiş bir belgedir.
Anahtar Kelimeler: Dengeli Beslenme, Helal Gıda, Helal Gıda Sertifikası, Peygamber Öğretisi, Türk Mutfak Kültürü,
THE DOCTRINE OF THE PROPHET MUHAMMAD IN TURKISH
ISLAMIS CULTURE AND TODAYS’S BLANCED, HEALTY AND HALAL NUTRITION
STRUCTURED ABSTRACT
In this study, It was focused on Prophet Muhammad (pbuh) 's teachings in healthy, balanced and halal diet through out Turkish-Islamic culture since ancient Turkish period. This study aims for the exploring the Turkish kitchen culture and eating and drinking habits throughout the history. Eating is the most important need for human beings to survive. A society’s life-style reflects its nutritional culture also. A change in life-style is an important factor on a society’s nutritional habits and nutritional culture. Changes of lifestyle has an important role on eating habits and the change of culture. Turkish kitchen culture is one of the most important kitchen in the world. Interactions with other cultures, varied productions served by Asian and Anatolian kitchens, new tastes arose in Selcuk and Ottoman palaces are all played important roles in the variation and development of current Turkish kitchen. Moreover, even before the Turks being Muslim, although they produce different animals, even although believed to different religion, they used to lived a very close life to Islamic belief. It was focused on lifestyle and advice of Hz. Muhammed (pbuh) on healthy and balanced nutrition. The Turks, even before being the Muslim they did not feed the pigs and never consume a food made from pork.
There have been important changes in the kitchen concept with the arrival of the Turks in Anatolia. Anatolian Seljuks have developed an excellent culinary culture in this period. Seljuks generally used to eaten two meals named "mid-morning" and “dinner” which was eaten before the sun set. Mid-morning were held between morning and noon. Satiated holding food was preferred in mid-morning meal. Dinners have plenty of varieties of food and was to eaten before the dark. The hungry people some times were drink buttermilk, sherbets with fruit juices between these two meals. Dinner generally consists of bread, soup and cheese. Finally, the coffee was drunk. For them, for the people who come during dinner it is natural to invite them to the dinner table. Muslims generally used to eat less food. Mankinds had infinite respect for the bread. Turkish cuisine culture is divided into two as the palace cuisine and folk cuisine during Ottoman Empire. Place cuisine was a spectacular meals are prepared for the people of the sultan and sofas.
Today, humanity, in general, is conditioned for eating three meals a day. When the meal time comes, person feels psychological discomfort because of our stomach enlarge and grow and a false sense of hunger may consists by the results of a conditional reflex. Today, many of the
72 Ali BATU
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
diseases are estimated because of over eating. The amount of energy that already recommended by nutrition scientists in nutrition books can be over the real requirement for a balanced diet. So, the amount of energy is to be taken daily should emphasis again and it will be appropriate to determine the amount of energy again. Dietary foods taken daily performing an energy accumulation over than the body need and this can lead to the occurrence of toxic effects on the body. These Ones can return pathogenic substances by the time. More food may also cause obesity. The protein content of high food should be consumed for a balanced diet. If red meat which is important for a healthy life consumed less can cause disease due to iron and vitamin deficiency. For this, it is very important to consume a certain amount of red meat for a baby and young people in the age of development. Eating too much red meat is not good for health. Because it is difficult to digest meat food, it can also cause stomach distress, such as bloating and indigestion. That is why the harmness of eating more meat especially on the kidneys begin to form.
In addition, it was focused on recommendations of Prophet Muhammad (pbuh)'s lifestyle for a healthy and balanced nutrition. It was focused also on the benefits in the eating two meals a day and life style of Prophet Muhammad for human health for the proper nutrition form. The importance of halal bite parenting was indicated. However, in order to consume halal food, it has also emphasized the importance of halal food production. Having two meals in accordance with the Sunnah of the Prophet Muhammad, but these two meals not eaten too much, with a high probability in order to be more healthier. Our beloved Prophet (pbuh) has recommended to consume only two meals by abanding the lunch. This is known as "diet according to the Sunnah"
Halal food also very important for halal nutrition. Halal is an Arabic word that means permitted by Allah or lawful. Interests were related to halal food has emerged in Turkey in the 1970s. This orientation began with margarine suspicions by religious belief peoples and it was continued to ensure that the daily meat requirement from religious butchers. For these reasons, a devout Muslim has been in constant search for halal food. They refrained from suspicious circumstances. A large group of precision people are closely concerned with this issue, but the communities, foundations and associations have produced their own solutions. However, these solutions have been useful for only themselves, but it was not helpfull for a large portion of society those have been suffering from same problems. Production of halal food in Islamic countries in recent years started with halal certification. For this reason Halal Certificate gained importance in the world as well as in Turkey. During this period, some private and public institutions in Turkey started to supply a Halal certificate. Although there were many halal certifier body in Turkey and the world, there is no unity between them in terms of standards. Halal foods are allowed under Islamic dietary guidelines. According to these guidelines gathered from the Qu'ran and Hadith, Muslim followers cannot consume pork or its by-products, animals that were dead prior to slaughter, animals not slaughtered properly or not slaughtered in the name of Allah, blood and blood by-products, alcohol, carnivorous animals and birds of prey etc. Halal certification is a document given by trustworthy, competent and
Türk-İslam Kültüründe ve Günümüz Dengeli, Sağlıklı ve Helal Beslenmede… 73
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
impartial institution to a food manufacturer to confirm compliance of production to the halal standards according to an approved method.
Key Words: Balanced nutrition, doctrine of the Prophet, halal food, halal food certification, Turkish kitchen culture
1. GİRİŞ
Bir toplumun kültürel değerleri, onların yaşam biçimleri ve yeme-içme alışkanlıkları ile dikkat çeker. Her bir toplum kendine özgü kültüre sahiptir. Türk toplumu da, yemek çeşitleri, tadı,
özelliği bakımından diğer topluluklara göre farklılıklar göstermektedir (Tezcan, 1997, s.139-146).
Türkler, tarihte yer almaya başladıkları andan itibaren, beslenmeye çok önem vermiş olup ayrıca Müslüman olduktan sonra ise Helal ve Haram değerlerine de çok önem vermişlerdir. Yeme ve içme
sosyal hayatta önemli bir faktör olduğu için Türklerin Mutfak kültürü Orta Asya’dan günümüze
kadar hatırı sayılır bir şekilde süregelmiştir (Talas, 2005, s.273-283). Tarihi süreç boyunca Türk
mutfağının renkliliğini sağlayan en önemli etkenler arasında Asya ve Anadolu topraklarında yetişen ürünlerin çeşitliliği, diğer kültürlerle etkileşim, Selçuklu ve Osmanlı saraylarında yeni
gelişen tatlar ve Mezopotamya kaynaklı Anadolu mutfağının zenginliği gibi faktörler sayılabilir2.
Orta Asya'nın geniş bozkırlarında Türkler göçebe hayat yaşadıkları için ilk Türk devletlerinde halk hayvancılıkla uğraşırdı. Hayvanlarını otlatabilmek için yazın yaylada, kışın ise korunaklı vadilerde
yaşarlardı.
Atı ilk defa ehlileştiren Türkler, onu binek hayvanı olarak kullanmanın yanında etinden ve
sütünden de yararlanmaktadırlar3. Göçebe kültüründen, Anadolu, Selçuklu ve Osmanlı geçmişine dayanan Türk Mutfak kültürü, günümüze kadar çok gelişmiş ve olgunlaşmış durumdadır4,4.
Göçebelikten yerleşik hayata geçen Türkler, özellikle Anadolu’da diğer kültürlerden de etkilenerek
yeme-içme kültürlerini zenginleştirmiştir5. Gastronomi uzmanlarına göre, Türk mutfağı dünyanın önemli mutfakları arasında yer almaktadır3,4.
Türk Mutfağı, çeşit zenginliği ve damak tadına uygunluk yönünden olduğu kadar birçok
yemek ve yiyecek türü ile sağlıklı ve dengeli beslenmeye ve vejetaryen mutfağına kaynaklık edebilecek örnekleri barındırmaktadır6. Türkler yeme-içme ve beslenme biçimlerinde oldukça
bilinçli davranmışlar, hatta bu konuyu tıpla birleştirerek, insan bünyesine göre yiyecek ve
içeceklerin özellikleri üzerinde aydınlatıcı bilgi veren kitaplar yazmışlardır7. Beslenme ekonomik,
sosyal, siyasi, kültürel yönü olan medeniyet tarihimizin temelini oluşturmuştur. İnsanoğlunun hayat kaynağı olan yiyecek ve içecek kültürü üretim ve tüketim sistemlerini geliştirmiştir. İlk zamanlarda
üç öğün yemek yiyen Türkler hele hele İslam dinine girdikten sonraki yıllarda ve özellikle Selçuklu
döneminde günlük yemek öğününde kuşluk ve akşam öğünleri olmak üzere iki öğüne indirmişlerdir. Kuşluk vaktinde yemek tabiri sonraları büyük kentlerde yerini kahvaltıya
bırakmıştır. Yalnız kuşluk yemeklerindeki yiyeceklerin türü bugünkü kahvaltıda yediklerimizden
farklı olup gerçek bir öğündür6. Kuşluk yemeğinin saati yörelere göre değişiklik göstermekte olup bazı yerlerde sabahleyin biraz erken yenilmekte iken bazı yerlerde ise güneş bir hayli doğduktan
2Güler Sibel, 2014. Türk Mutfak Kültürü ve Yeme İçme Alışkanlıkları. http://bildiri.anadolu.edu.tr/papers/29_600u80.pdf (Erişim Tarihi: 01.06.2014) 3İnterner, 2009. İslamiyet Öncesi Türk Devletlerinde Kültür ve Uygarlık. http://www.tarihbilinci.com/forum/archive/index.php/t-2000.html 4 Samancı Özge.“Geçmisten Günümüze Türk Mutfagı”. www.gurmeguide.com/content.asp?ctID=102&Rec=186 5 Kut Günay, 2014. Türklerde Beslenme Biçimi Dünü-Bugünü. Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi. http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/51.php. 6 Tayar Mustafa, 2011. Anadolu Selçuklu mutfak kültürü. Dünya Gıda Dergisi http://www.dunyagida.com.tr/haber.php?nid=2615
74 Ali BATU
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
sonra yenilmekteydi. Akşam yemeği ise ikindi namazını müteakip yenebileceği gibi bazı yerlerde
ise günün kararmasına kadar yenilmekteydi7.
Türklerin yeme-içme kültürleri ve beslenme biçimleri daha ziyade una, hayvana ve
hayvandan elde edilen ürünlere dayanmaktaydı. Orta Asya Türk kültüründe ekonomik hayatta,
avcılığın da önemli bir yeri vardı. Sofrada et ve hamur işlerinin yanı sıra özellikle Selçuklu döneminde pırasa, kereviz, ıspanak, fasulye, şalgam, soğan ve sarımsak gibi sebze çeşitleri de yer
almaya başlamıştır6. Eski tarihlerde olduğu gibi Selçuklularda da süt ve sütten mamul yoğurt,
ayran, peynir çeşitleri gibi ürünlerin kalitesini geliştirerek çeşitliliğini artırılmış ve sofrada yerini almaya devam etmiştir. Türklerin beslenme alışkanlıkları ve kültürlerinde en önemli bitkisel gıda
buğday ya da arpadan yapılan ekmektir. Günümüzde yufka olarak bilenen, eski Türkçede yuga,
yuvga veya yupka adı verilen bir tür ince ekmek ise buğday ve arpa unundan imal edilmekteydi
(Kılıç, 2012, s.142). Özellikle Anadolu’da buğday üretimi yaygın olduğundan bulgur çok tüketilmiştir. Bulgur; çorba, bulgur pilavı ve sebzeli yemeklerde ve ayrıca köfte yapmada da
kullanılmıştır (Burhan, 2002, s.954). Tane olarak buğday, sertleşmeden önce ateşte ütülerek
yenildiği gibi sertleştikten sonra suda pişirilerek de tüketilirdi9. Kavrularak tüketilen buğdaya kogurmaç veya kavurmaç denirdi. Günümüzde olduğu gibi eskiden de buğday ve etle pişirilen
keşkek bazı kutlamaların önemli yemekleri arasındaydı (Bedirhan, 2009, s.192; Yerasimos, 2002,
s.15). Türklerin geleneksel çorbası olan tarhana ise bugün bilinen ve hâlâ çok sevilen bir çorba türüdür. Tarhana çorbası Anadolu’da sabahları ve kışın içilirdi. Türklerde yemek genellikle çorba
ile başlar. Çorbadan sonra et ve etli yemekler, börek, pilav ve tatlı sırasıyla gelen geleneksel
beslenmede vazgeçilmez yemek yeme biçimidir. Et ise çoğunlukla bulgur, pirinç, buğday, hamurla
birlikte yapılır. Döğülmüş buğdayla yapılan et yemeklerinden birisi de yine geleneksel Türk mutfağına ait “keşkek”tir7,10.
2. TÜRKLERDE İSLAM ÖNCESİ İNANIŞLAR VE YEME-İÇME
Eski Türklerde, doğa inançları yaygın olmakla birlikte bu inançların Türklerin yaşama biçimleriyle fonksiyonel olarak bağları tam olarak belirlenememektedir. Ancak dağ, orman, ırmak,
vs. ile ilgili olan Yer-Su inançları Türklerde gelişmiştir ve bu inanç özellikle imparatorluklar
döneminde "vatan kültü" ’ne dönüşmüştür8.
Türkler; tarihleri boyunca birbirinden farklı birçok dinin veya inanç sisteminin etkisi altında kalmıştır. Orta Asya'daki en eski Türk topluluklarının inanç sistemleri atalar kültü, tabiat
kültleri ve Gök Tanrı kültü olmak üzere üçlü bir din anlayışından oluşmaktadır. Korku ve saygıyla
karışık bir anlayıştan oluşan atalar kültü, Budizm ve Maniheizm gibi yabancı dinlerin yayılmasından sonra da Türkler arasında etkisinden bir şey kaybetmeden varlığını devam ettirmiştir 9.
Her ne kadar Ziya Gökalp eski Türklerin dinini Şamanizm olarak kabul etmese de Oğuzlar şaman dinine inanıp ihtiyar şamanların sözlerini dinlerler ve ona göre hareket ederlerdi. Eski
Türklerin doğacılık sembolü Şamanizm’dir. Şamanizm’e ait motiflerin birçoğuna eski Türk
topluluklarında da rastlanmaktadır10. Şamanizm inancının içeriği ve sergilediği doktrine göre; bir
din olarak kabul görmese de din kadar etkili olmuş ve uzun yıllar Türklerin yaşamlarında ve hayatlarında büyük rol oynamıştır13. Türklerin girdiği yabancı dinler arasında onları en çok
etkileyen inanç sistemlerinden birisi Hindistan kökenli Budizm'dir. En belirgin özelliği, tapılacak
7Pakalın, Mehmet Zeki, 1983. Tarih Deyimler ve Terimleri sözlüğü I. Devlet Kitapları. Milli Eğitim Basımevi, İstanbul. Cilt II, s.330. ttp://www.mediafire.com/view/mmnwmio5igy/Pakalin2_tarihvemedeniyetorg.pdf 8Güngör Harun, (2002), Eski Türklerde Din ve Düşünce, Türkler, C.3, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara. 9 Artun, E. 2010. Türklerde İslamiyet Öncesi İnanç Sistemleri.
http://www.cerezforum.net/konu/turklerde-islamiyet-oncesi-inanc-sistemleri.55556/ 10 Ocak Ahmet Yaşar, (1983), Bektaşî Menakıblarında İslâm Öncesi İnanç Motifleri, Enderun Kitabevi, İstanbul.
Türk-İslam Kültüründe ve Günümüz Dengeli, Sağlıklı ve Helal Beslenmede… 75
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
üstün bir varlığa yer verilmemiş olan Budizm, her şeyin serbestçe incelenmesi, denenmesi esasına
dayanan bir öğreti veya felsefe niteliğindedir14 (Turan, 1994, p.23). Bazı Türklerin ilgilenmiş olduğu dinlerden birisi de Zerdüşt olmuştur. Bu din kültürel geçiş alanı olan Türk topraklarında
etkili olmuş ve Türkistan'da yayılarak Orta Asya Türk kültür ve sanatı üzerinde de etkili
olmuştur11. (Ögel, 2009, s.13-17; İnan, 1995, s.168; Roux, s.209; Şavkay, s.14).
Ayrıca İslam öncesi bazı Türk boyları Mani dinine inanırlardı. Bu dine göre insanlar
dindarlar, dinleyiciler ve laikler olmak üzere üç gruba ayrılırdı. Dindarlar hayvanları boğazlayıp
etini yiyemez ve şarap içemezken, dinleyiciler ve diğerleri için bu kurallara uyma zorunluluğu yoktu18. Uygurların Mani dinini kabul etmeleriyle birlikte hayat tarzlarında ve buna bağlı olarak
yeme-içme alışkanlıklarında bazı değişiklikler oluşmuştur10.
Yiyecek ve içecekler Türk halk inanışları içerisinde önemli bir yere sahip olup Türklerin
yaşadıkları coğrafya ve sahip oldukları inançlar etrafında şekillenmiştir. İnsanların tabiat kuvvetlerinin mahiyetini kavrayamadığı eski çağlarda coğrafyanın insan hayatı üzerindeki etkisi
düşünüldüğünde, bozkır coğrafyasının da eski Türklerin yaşayışına, düşünce tarzına, inancına, örf
ve geleneklerine kısaca kültürüne etki yaptığı kolaylıkla söylenebilir16. Toplumlar, yaşadıkları coğrafi çevrede orman, tarım ve hayvan yetiştirme imkânlarını kullanarak hayatlarını devam
ettirmişlerdir. Orman kavimleri genelde avcılık-toplayıcılık kültürünü, tarıma elverişli yerlerde
oturanlar yani; köylü ise çiftçilik kültürünü, bozkırda yaşayanlar ise daha ziyade çoban ve besicilik-hayvancılık kültürünü oluşturmuştur. Türk destanları ve hikâyelerinin birçoğunda anlaşıldığına
göre Türklerin yaşadıkları coğrafya ve sosyal hayatları gereği beslenme kültüründe daha çok
hayvansal gıdalar ön plana çıkmıştır. Eski Türkler yiyip içmeye, özellikle et yemeğine ve etten imal
edilmiş olan sucuk ve pastırmaya da önem veriyorlardı. Özellikle savaş sırasında ordunun en önemli yiyecek maddesi pastırmaydı (Memiş, 2009, s.34).
Türkler arasında etin kavurma yapılarak tüketilmesi de eskiden olduğu gibi halen
günümüzde çok istekli bir şekilde tüketilmektedir (Öztan, 2003, s.495). Kış için saklamak üzere hazırladıkları kavurmayı, besledikleri hayvanların etlerinin yanı sıra özellikle geyik ve tavşan gibi
av hayvanlarının etlerinden de yapıyorlardı. Etli çorbalar arasında bugünkü adıyla paça çorbası
önemli bir yer tutmaktaydı23. Türkler arasında önemli bir değere sahip olan bir başka hayvansal
ürün de hayvanların iç ve kuyruk yağının eritilmesiyle elde edilen yağ ve yağlı yemeklerdir. Eski Türkler günümüzde don yağı olarak bilinen yağı eriterek sızdırma diye tabir edilen yağ elde
etmişlerdir. Böylece sızdırma yağ önemli gelir kaynakları arasında yer almıştır. Ayrıca Türk
destanlarındaki kahramanların "size yağdan tepe ve ev yaptıracağım" gibi sözleri savaş ganimetleri arasında yağın önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir (Ögel, 1971, s.281).
Türk yeme-içme kültüründe süt ve süt ürünleri tüketimi önemli bir yer tutmaktaydı. Bunlar
Türk mitolojisinde de yer almaktadır. Türklerin beslenme alışkanlıklarında, etini yedikleri hayvanların sütünden de yararlanırlardı. Bu manada eski Türkler sütten tereyağı ve kaymak
üretmekteydiler12. Ancak Türklerin İslamiyet'i kabulünden önce bile yedikleri etlere çok dikkat
etmişlerdir. Batılı bazı araştırmacıların yapmış oldukları araştırmalara göre Orta Asya da göçebe
bir hayat yaşayan eski Türkler hayvancılıkla da uğraşmış olmalarına rağmen İslam’dan önce domuz beslemedikleri ve domuz eti ve yağı yemedikleri belirtilmiştir. Bu ise eski Türklerin geleneksel
inanç sistemiyle yakinen ilgilidir9. Buradan da Türklerin Müslüman olmadan önceleri bile İslami
kültüre yakın bir hayat yaşadıkları anlaşılmaktadır. Hayvancılıkla uğraştıklarından dolayı et ve etli yemeklere önem vermiştir. Ayrıca süt tek başına tüketildiği gibi, mayalanmış süt ürünlerinin
yanında tereyağı, peynir, yoğurt, ayran, çökelek gibi süt ürünleri ile sütlü ve yoğurtlu yemek ve
11Ögel Bahaeddin , 2009. Türk Kültür Tarihine Giriş IV, s. -13-17; Abdulkadir İnan, Tarihte ve Bu gün Şamanizm, Ankara 1995, s. 168; Jean-Paul Roux, a.g.e., s. 209; Tuğrul Şavkay, a.g.e., s. 14. 12Gökalp, Ziya, Türk Medeniyeti Tarihi, İstanbul 1976.
76 Ali BATU
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
tatlılar tüketilmektedir13. Eski Türklerde göç edilen yerlerdeki bitkilerin tüketimi pek yoktur. Türk
yiyeceklerinin çoğunu hububatlar oluşturmaktadır. Kuru fasulye, nohut, bulgur pilavı, soğan Türk yiyeceğinin simgesi olmuştur. Hububatların kırsal kesimde çok fazla tercih edildiği
görülmektedir3,4.
3. ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ
1071'de Anadolu'ya gelen ve yerleşik düzene geçen Türkler, Anadolu Selçuklu Devleti'ni
kurduktan sonra başkent olarak Konya’yı tercih etmiş ve dönemin en seçkin medeniyetini meydana
getirmişlerdir. Türkler Anadolu Selçuklu devleti ile yerleşik hayata geçmişlerdir. Anadolu Selçukluları bu dönemde mükemmel bir mutfak kültürü geliştirmişlerdir. Anadolu Selçukluları
döneminde, mutfağa ilişkin bilgiler Selçuknamelerde de görülmektedir14. Selçuklu mutfağı denince
ilk önce akla sadelik gelir. Selçuklu sultanları dahil olmak üzere bu insanlar öyle şatafatlı sofralara
ya da ziyafetlere karşı pek meraklı değillerdi. Bu dönemde yerleşik hayata geçiş ve İslamiyet’in kabulü Anadolu Selçuklu mutfağının şekillenmesinde önemli etkiye sahip olmuştur. Türklerin
Anadolu'ya gelişi ile birlikte mutfak anlayışlarında önemli değişiklikler olduğu gibi birçok uzman
tarafından kabul edilir. Türk Mutfak kültürü içinde Selçuklu yemek çeşitleri, yemek pişirme ve muhafaza teknikleri ile kendilerine has bir mutfak kültürü oluşturmuşlardır. Selçuklularda genel
olarak kuşluk ve aksam (zevale) yemeği olmak üzere iki öğün yemek yenirdi. Kuşluk, sabahla
öğlen arasında yapılmaktaydı. Kuşluk öğününde tok tutan yemekler tercih edilmekteydi. Aksam yemeğinde ise çeşit boldur ve hava kararmadan yenmekteydi4. Bu iki öğün arasında acıkanlar ise
ayran, şerbet gibi içecekler ve meyvelerle açlıklarını giderip akşam öğününü beklerlerdi. Bunun
içinde kuşluk yemeğinde mümkün olduğu kadar tok tutacak yiyecekler yenir ve bu yiyeceklerle
gün batımına kadar idare edilirdi. Selçuklular döneminde et, un ve yağ yeme alışkanlığının yaygın olduğu anlaşılmaktadır15.
Türkler Müslüman olduktan sonra yer sofralarında yemeklerini yerlerdi. Yiyecek içecek
kültürlerinde dinin etkisi oldukça belirgin bir şekilde görülmekte olup yemeklerin başında ve sonunda dinin emrettiği şekilde kısa bir dua okunması çok yaygın bir gelenektir. Sofradan kalkınca
da sakal ve bıyık mutlaka sabun köpüğüyle temizlenir. Bu bir çeşit âbdest almaktır ki, buna bütün
Müslümanlar sadece dini bir kural olarak değil, temizlik bakımından da uyarlar. Bunun için
yemeklerden önce ve sonra, hizmetçiler, ev sahibinin ve bütün misafirlerinin ellerini yıkamasına yardım eder, biri “peşkir” (havlu) verirdi. Özellikle Kuran-ı Kerimde yasak olan domuz eti
İslam’dan önce de Türk Mutfak kültüründe hiç yer almamıştır. Pek az balık ve av hayvanı yerler,
fakat midye, ıstakoz, karides vs. asla sofralarında görülmezdi. Eşek ve katır gibi tek tırnaklı hayvanların eti ve sütü de yine dinin etkisiyle Türk mutfağına hiç girmemiştir3. Selçuklular
döneminde yemek kültürü açısından, aydınlatıcı diğer bir kaynak 13. y.y. da yaşayan Mevlânâ'nın
eserleri ve Mevlânâ'da sonra kurulan Mevleviliğin sofra ve yemekle ilgili olarak ortaya koyduğu kurallardır. Mevlevilik, mutfağa büyük önem vermiş ve dervişlik eğitimini mutfakta başlatmıştır.
Selçuklular döneminde kalye, yahni, borani, söğülme, kebap gibi pişirme teknikleri görülmektedir.
Ayrıca yemek, börek, tatlı türlerinde de zenginleşme görülmüştür16.
Özellikle Türklerin Müslüman oluşundan sonra ve hatta Selçuklu Devletinde bile Ramazanların haricinde muhteşem sofralara, büyük öğle ve akşam yemeklerine rastlanmazdı.
13Ciğerim Nevin, (2001). Batı ve Türk Mutfağının Gelişimi, Etkileşimi ve Yiyecek-İçecek Hizmetlerinde Türk
Mutfağının Yerine Bir Bakış 2000. Türk Mutfak Kültürü Üzerine Araştırmalar, Türk Halk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı Yayınları, YayınNo:28 Ankara 14 Alptegin, Ahmet, 2014. Türk Mutfak Kültürü. Tarihte.Net. http://tarihte.net/turk-mutfak-kulturu/ 15Tayar, M. 2011. Anadolu Selçuklu mutfak kültürü. Dünya Gıda Dergisi http://www.dunyagida.com.tr/haber.php?nid=2615 16Halıcı, Nevin, 2012. Mutfak Kültürümüzde Selçuklu ve beylikler Dönemi. 19 Şubat 2012, Pazar. Zaman gazetesi.http://www.zaman.com.tr/nevin-halici/mutfak-kulturumuzde-selcuklu-ve-beylikler-donemi_1247270.html
Türk-İslam Kültüründe ve Günümüz Dengeli, Sağlıklı ve Helal Beslenmede… 77
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
Kendi aralarında mütavazi sofralara sahiptirler. Genel olarak öğlende kaç çeşit yemek varsa, akşam
yemeğinde de o kadar yemek olur. Halkın çoğu da güneşin doğacağı saatlerde bir fasıl yemek (kahvaltı) yerdi. Bu yemek umumiyetle çorba, peynir ve ekmekten ibarettir. Sonunda da kahve
içilirdi. Ramazanda ise ebeveynler en yakın dostlarıyla bir araya toplanırdı. Hayırseverlik ve
misafirperverlik vazifelerini asla unutulmazdı. Onlar için, yemek sırasında gelen insanlara sofralarını açmak kadar tabii bir şey olamazdı17. Müslümanlar umumiyetle az yemek yerdi.
İnsanoğlunun ana gıdası olan ekmeğe karşı sonsuz hürmetleri vardı. İlâhî nimetlerin en değerlisi
gibi kabul ettikleri için, ekmekten daima özel bir hürmetle bahsederlerdi.
Ekmek, Türk sofralarının en vazgeçilmez, en çok hürmet gören ve en başköşede yerini
almış bir gıdadır. Ekmeğin kutsal bir yiyecek olmasının yanında, dinsel bir niteliği de
bulunmaktadır18. Ekmek genelde somun, bazlama ve yufka olmak üzere üç tür üretilmekteydi.
Hatta çoğu zaman içine konan bir ya da iki katıkla ekmek bir öğün olarak tüketilmektedir (Baysal, 1993b, s.12-20). Sebzelerin ve hububatların çoğu, kıymalı, kuşbaşı etli, salçalı ve sulu olarak
pişirilmektedir. Bu nedenle çorba çeşitleri oldukça fazladır22. Besin değeri yüksek olan tarhanadan
yapılan tarhana çorbası, yoğurtlu çorba, un çorbası, mercimek ve pirinç çorbaları ve zaman zaman kelle paça çorbası en çok tercih edilen çorbalardandır. Türk kültüründe de sulu yemek ya da çorba
çok tüketildiği için, çorbanın yanında ekmeğin ayrı bir yeri vardır. Bunun yanında yerleşik hayata
geçişten sonra kıymalı lahana, enginar, kereviz, kabak gibi sebze yemeklerinin yanında hıyarlı cacık ve asma yaprağından dolma yaparlardı. Bir hamur işi olan börek Türkler’in çok sevdiği bir
yemektir. Sebzeli, etli, kıymalı, meyveli ve reçelli olarak muazzam büyüklükte kat kat yapraklı bir
şekilde yapmışlardır19.
Yufkanın, bazlamanın yanında, ekmekler yerleşik düzenin işareti olarak tandır ve fırınlarda yapılmaktadır24. Ayrıca Mesnevide yaşadığı yörelerin türlü yiyecek ve içeceklerine, yeme ve
içmede kullanılan kap-kacaklara varıncaya kadar mutfak kültürüne rastlamak mümkündür. Paşa
çorbasından, patlıcan turşusuna kadar çeşitli yemek adları Mevlana deyişlerinde yer almıştır. Bu arada kebaplara serpilen sumak, kuru baklagillerden börülce, mercimek ve bakla çeşitli şekillerde
dile getirilmiştir. Birçok unlu yiyecekler, tatlılar ve çorbalar yer almaktadır. Türkler yerleşik hayata
geçtikten sonra bile hayvancılığı bırakmamışlardır. Bu yüzden Selçuklu mutfağına daha çok koyun
eti hâkimdir. Büyükbaş hayvanların tarla işlerinde kullanılıyor olması ve süt vermeleri, kesilmelerini engellemiştir8.
4. OSMANLI İMPARATORLUĞU
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türk mutfak kültürü, saray mutfağı ve halk mutfağı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Saray mutfağı, padişah, valide sultan ve divan halkı için
hazırlanmış gösterişli sofralardır. Kalabalık saray çevresini doyurabilmek için aşçılar yeni yeni
yemekler icat etmişlerdir. 1200’e varan kadrosuyla sadece saray çevresini değil aynı zamanda gelen misafirlerin yemek ihtiyaçlarını da karşılamaya çalışmışlardır20. Sofralar Avrupa’daki
sofralar gibi asla olmayıp dört ile altı kişilik oluşturulurdu. Ayrıca hiçbir Müslüman’ın evinde
yemek odası olmayıp yemek vakti gelince herkesin bulunduğu dairede veya odada, havaların
uygun olması durumunda ise bahçelerde veya köşklerde sofra kurularak yemekler yenirdi. Bu işin yapılabilmesi için sofra servisi “sini” adı verilen bakırdan imal edilmiş kalaylı tablalar üzerine
17Kültür bellek, 2012. Türk Kültürü Araştırmaları. Türklerde Yemek ve Sofra Adabı.
http://www.kulturelbellek.com/turklerde-yemek-ve-sofra-adabi/ 18Tezcan, Mahmut. 2008. “Türklerde Yeme içme Alıskanlıkları ve Buna İliskin Davranıs Kalıpları”.
www.turkishcuisine.org-/articles.php?Pages=Articles (Erisim tarihi:21.01.2008). 19D’Osson, M. De M., 2013. 18. Yüzyıl Türkiyesinde Örf ve Adetler. (Çev: Z. Yüksel), İstanbul: Tercüman 1001 Temel Eser. 20Yılmaz Aydın, (2002). İsyerimiz Mutfak, Meslegimiz Asçılık, Sanatımız Pisirmek, İstanbul.
78 Ali BATU
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
kurulan sade bir şekilde hazırlanırdı. Bu da çok fazla vakit almazdı. Siniler, küçük sehpaların
üzerine konulurdu. Sininin ve sehpanın altına, temizliği korumak için beyaz yahut desenli büyük bir örtü serilirdi. Evin efendisiyle birlikte bir veya iki dostu, diz çökerek sofraya otururlar; bazen de
bir ayaklarını sofranın altına uzatırlar; diğerleri de iskemle vazifesi gören yastıklara oturarak
sofranın etrafında sıralanırlardı. Eğer davetliler çoksa o zaman ayrı bir veya iki sofra daha kurulur hattâ gerekiyorsa, yine aynı yerde olmak üzere üçüncü bir sofra da kurulabilirdi8.
17. yüzyılda IV. Murad için Zeynel-âbidin bin Halîl tarafından “Şifâü’l-Fu’âd” başlıklı bir
kitap yazılmıştır. Bu kitabın birinci bölümü olan “yemek yemeye yönelik olan kavaidin beyanındadır” bölümünde beslenme kuralları anlatılır. Bu kitap sağlıklı beslenme kuralı olarak
uygulanması gereken bilgileri içerir6. Burada yemekten önce veya sonra yapılması gerekenler
üzerinde de durulmuştur. “Birinci şart; yemekten önce biraz hareket edilerek, yenecek gıda için
midenin boş ve hazırlanmış olması, ikinci şart; yenecek yemeğin miktarıdır. Burada az yemenin ömrü uzattığı, fazla yemenin sıkıntı verip bazı hastalıklara sebep olabileceği anlatılmıştır. Üçüncü
şart olarak yemekten sonra biraz hareketin yararı, fazla hareketin zararından söz edilmiştir”
(Özakbaş, 1996, s.146).
Osmanlılar döneminde, mutfak anlayışı İstanbul’daki saray ve konaklarda yetişmiş olan
uzman aşçılar sayesinde gelişerek, Türk mutfağı olarak da kabul edilen İstanbul mutfağı ortaya
çıkmıştır. Cumhuriyet döneminde evlerde, saray ve konaklarda İstanbul da klasik Türk mutfağı gelişip Türk kültürü içinde yerini alırken lokanta ve otellerde batı mutfağından etkiler göze
çarpmaktadır. Türk halk mutfağı ise klasik mutfağın hemen hemen tüm yemeklerini içine almakla
birlikte, bölgesel ürünlerle farklı yemeklere de sahip bir mutfaktır. Halk mutfağında mimari
özellikler bölgelere göre farklılıklar gösterir. Örneğin, Konya’da, Osmanlı zamanında ve hatta günümüzde de bazı aileler de devam etmekte olup mutfak ve buna bağlı olarak güneş görmeyen bir
kiler ana yapıdır. Ocak ve tandır, kap kacağın konacağı raflar mutfağı tamamlamaktadır21.
Sofra düzenleri Türk kültürünün genelinde fazla farklılık göstermeyerek sofra yere kurulmaktadır. Önce bir sofra bezi yayılmakta, üzerine bir tabla da denilen tahta veya metal
malzemeden yapılmış bir büyükçe tepsi konularak yemek yenilmektedir. Halk kültürü içinde insan
yaşamının temel ihtiyacı olan yemek ve onun kurumsallaşmış kimliğinin adı olan mutfak en önemli
halk kültürü öğeleri arasında yer alır. Halk mutfağı daima bulunduğu coğrafyanın temel unsurlarıyla donanmıştır. Türk halk mutfağı, elbette geniş bir coğrafyada yaşayan çeşitli Türk
topluluklarının yerel özelliklerini kapsar23. Türk halk mutfağının temel başlıca malzemeleri
buğdaygiller, baklagiller, sebze çeşitleri ve çok değişik sayıda olan meyvelerdir. Bu türden tarımsal ürünlerin yanında hayvansal ürünler de Türk halk mutfağının temel ürünleri arasındadır. Koyundan
sığıra, tavuktan kekliğe kadar çok çeşitli hayvan türlerinin etleri sofralara zengin yemekler
biçiminde geliverir22. Kent mutfağındaki yeni arayışlar halk mutfağında bulunmamaktadır. Her şey ihtiyacın karşılanması ve yaşamsal fonksiyonlar üzerine kurulmuştur.
5. GÜNÜMÜZDE
Yemeğin lezzeti ve hazırlanışı onun varlığı kadar önemlidir. Gün geçtikçe yemek ve lezzet
gelişmektedir. Şimdi biz her mevsim her şeyi bulabildiğimiz için her bir taze meyve veya sebzeyi mevsiminde yemek bir ayrıcalık haline gelmiştir. Diyet, eskiden ne yediğiniz anlamına gelirken,
bugün ise ne yemediğiniz anlamına gelmektedir. Günümüzde Anadolu’da canlı bir şekilde
yaşamakta olan Türk halk mutfağı mercimek ve bulgur taneleriyle; kebap, yahni vb. ayran, yufka,
21Atay, T. 2011. Türk Mutfağı, Türk Mutfağında Yemekler ve Beslenme Alışkanlıkları. Kültürel bellek. Türk Kültürü Araştırmaları. http://www.kulturelbellek.com/turk-mutfagi-yemekler-ve-beslenme-aliskanliklari/. 22Uludağlı, H. 2011. Türkiye'nin Halk Mutfağı. Turkish Cuisine. Turkish Cultural Foundation. http://www.turkish-cuisine.org/pages.php?ParentID=4&FirstLevel=29
Türk-İslam Kültüründe ve Günümüz Dengeli, Sağlıklı ve Helal Beslenmede… 79
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
kavurma, tutmaç, katmer vb; helva, pilav, zerde, baklava ve börek gıdalarından oluşmaktadır
(Halıcı, 2009, s.408).
Günümüzde de Türk mutfak kültüründe eti İslami bakımdan caiz olmayan hayvan türleri
halen yer almamaktadır. İslam dininin etkisiyle Arap mutfağının varlığı Türk Mutfak kültüründe
daha çok hissedilmeye başlamıştır (Baysal, 1995, s.56-58). Gün geçtikçe Türk yemek kültürü Batı kültürünün etkisi altında kalarak değişmeye başlamıştır. Günümüzde bugün geleneksel köfte
çeşitlerimizin yerini daha çok gençlerin rağbet ettiği “fast food” adıyla bilinen hamburger ve türleri
almıştır. Fast Food’un köfte ve türlerine tercih edilmesi hiçte sağlıklı olmayıp obez bir neslin yetişmesine neden olmuştur. Ayrıca Türk kültüründe yemek yeme esnasında yemeği ortaya yer
sofrasına koyarak tüketmek bazı sosyal gruplarca küçük düşürücü bir özellik olarak algılanmış olsa
da pek küçültücü bir şey olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Fakat modern devrin en hoşa
gitmeyen yönü birçok evde yemek odasının kalkmış olmasıdır. Ailenin kadınlı erkekli iş ve memuriyete sarılması evde ocakların sönmesine, insanların daha çok hazır yemeye yönelmesine
sebep olmuştur. Ayrıca işe yetişmek kaygısı yüzünden birçok insan yemeklerini sokakta alelacele
yer duruma gelmiştir. Bu yüzden son yıllarda soframız dağılmaya başlamış olup bu dağılma Fast Food veya hazır yemek üreticilerini teşvik eder hale gelmiştir. Çocuklarımız artık annelerinin ve
anneannelerinin yaptığı geleneksel Türk yemeklerini ve içeceklerini beğenmez durumdadır.
Neredeyse hemen hemen her köşe başında birçok fast food firmaları açılmış hale gelmiş olup beslenme dengesinin bozulmasına neden olmuştur. Bu yüzden ailenin sofra sıcaklığı da
soğumuştur6. Sonuç olarak Batı ülkelerinde çağımızın hastalığı haline gelmiş olan dışarda abur-
cubur yeme alışkanlığı ile Türkiye Cumhuriyeti genç aile ve çocuklarında aşırı enerji içeren
yiyecek ve içecekler tüketmeleri sonucunda obez bir nesil ortaya çıkmıştır.
5.1. Yeni Masa Dizaynı ve Sol El ile Yeme Alışkanlığı
1800’lü yılların sonlarına doğru bazı ailelerde yemek yeme tarzında yenilik oluşmaya
başlamıştır. 2000’li yıllarda birçok ailede yemeğin artık masada yendiği, çatal ve bıçağın masaya Batılı yemek yeme kültürüne göre geldiği ve bir tabaktan yemek yeme usulünün kaybolduğu bir
döneme gelinmiştir. Bu tabiî ki Osmanlı zamanında ilk önce saray ve zengin konaklarında
uygulanmış çok sonraları da bazı halk kesimine inmiştir. Ayrıca 1950’li yıllarda ve hatta 2000 li
yıllarda bile halen eski Türk geleneğini kaybetmemiş bazı halk kesiminde yer sofrasında yemek yemeğe devam eden aileler mevcuttur. Ancak bu aralar sofrada içecek olarak şerbetin yerini içinde
hangi katkı maddelerinin olduğu belli olmayan meyve suyu veya kolalı içecekler ile son zamanların
meşhur içeceği diye piyasaya sunulan değişik koruyucu katkı maddeleri içeren üretilen limonata adı verilen içecekler almıştır. Böylece eski Türk içeceği olan şerbetler ve evde veya dükkânlarda
taze taze yapılan çeşitli meyve sularının birkaçı dışında birçoğu unutulmuş, onun yerini asitli
içecekler ve özellikle kolalı içecekler almıştır6. Bu ara yemek yeme adabı konusunda da bazı önemli değişmeler olmuştur. Yeme ve içme adabına göre dinimiz sağ elle yemeye ve içmeye büyük
önem vermiştir. Sağ elle yemek yeme sünnet olup Hz Muhammed (s.a.v) bu konularda uyarıları ve
öğretileri olmuştur.
Ancak Batılı Usullere göre yemek yeme bizleri sünnetten uzaklaştırmıştır. Farkında olmadan yer sofrasını terk ettiğimiz gibi en önemlisi masa üzerine çatal bıçak dizaynı batılı usullere
göre yapılınca çatal veya kaşığı sol elimiz ile ağzımıza götürmeye başladık. İslam tarihinde
yaşanmış olan şu olay bu konu ile ilgili ibret vericidir. Ömer bin Ebi Seleme (ra) anlatıyor:“ Allah Resulü’nün (s.a.v) himayesinde bir çocuktum. Elim yemek tabağının her tarafında dolaşıp dururdu.
Bunun üzerine Hz Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Evlat! Besmele çek, sağ elinle ve sana yakın
olan taraftan ye!”. “Ondan sonra bende öyle yedim”23. Bir başka Hadis-i şerifte Abdullah b.
23Buhârî, Et\'ime 2, 3, Müslim, Eşribe 108, (2022); Muvatta, Sıfatu\'n-Nebiyy 32, (2, 934); Ebu Dâvud, Et\'ime 20, (3777)
80 Ali BATU
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
Ömer’den (ra) rivayet olunduğuna göre; Peygamber (s.a.v): "Biriniz (yemek) yediği zaman sağıyla
yesin, (bir şey) içtiği zaman da (yine) sağıyla içsin. Çünkü şeytan soluyla yer ve soluyla içer" buyurmuştur24, sağ el ile yeme ve içme ile ilgili bunlara benzer birçok Hadis-i şerifte mevcuttur.
Sağ elle yemek yeme ve içme bu kadar önemli olmasaydı, Rahmet Peygamberi Kâinatın efendisi,
Allah (c.c.) ın habibi (s.a.v) Efendimiz üzerinde hiç bu kadar durur muydu?
6. ŞİŞMANLIK VE HZ MUHAMMED ÖĞRETİSİ
Günümüzde de tedavisi için çaba sarf edilen önemli hastalıklardan biriside şişmanlıktır.
Özellikle gelişmiş ve gelişme yolunda olan ülkelerde şişman insan sayısı her geçen gün daha da artmaktadır. Şişmanlık sağlık problemleri sıralamasında önemli bir yere sahiptir. Vücudumuz
şişmanlıkla sadece estetik açıdan bozmakla kalmayıp, aynı zamanda çabuk yorulma, nefes darlığı,
eklem ağrıları, şeker hastalığı, damar sertliği gibi beraberinde çeşitli ölümcül rahatsızlıklara da
zemin hazırlıyor25. Allah Rasûlü (sav), asırlar öncesinden “Ümmetim hakkında en çok korktuğum şeyler: Göbek bağlamak, çok uyku, tembellik ve yakîn (iman) azlığıdır.”26 buyurarak şişmanlık
tehlikesine dikkatleri çekmiştir. Göbek bağlamak; kendini gaflete salıp çok yiyen ve tabir caizse
yemek için yaşayan insan demektir. Buda Allah Rasulü’nün dünya ve ahiret hayatları adına endişe duyduğu insanların birinci özelliğidir. Nitekim Hz. Ali (r.a) de insanların dünyevî gafletine şöyle
işaret etmişlerdir: "İnsanlar uykudadır (gaflettedir), ancak öldükleri zaman uyanırlar (hakikati
anlarlar)"27. Şu halde günümüzde Müslümanlar da bu konularda daha dikkatli olmalı ve gaflete düşmemelidir.
Günümüzde bilimsel çalışmalar ilerlemiş olup vücudumuzda immün sistemin yapı taşlarını
ve bunların bozucu sebeplerinin başında gereğinden fazla kalorili gıdaların tüketilmesi gelmektedir.
Bu ise vücudumuzda fazla bir enerji birikimi gerçekleştirerek vücutta zehir etkisinin meydana gelmesini sağlamaktadır. Bunlarda zamanla hastalık yapıcı maddelere dönüşebilmekte, bünyedeki
miktarı artarak herhangi bir hastalığın sebebi olabilmektedir (Çıkman, 1992, s.33-35). İnsanlar artık
bundan sonra daha az gıda ile daha iyi yaşayabileceklerini öğrenmeleri gerekmektedir. İnsanlık genel olarak üç öğün yemek yemeye şartlanmış durumdadır. Midemiz genişlediği ve büyüdüğü için
öğün zamanı gelince psikolojik olarak rahatsızlık hissedilip böylece şartlı bir refleks sonucu yalancı
bir açlık hissi oluşmaktadır. Kan glikoz düzeyinin düşmesi ve kan serbest yağ asidi düzeyinin
yükselmesi açlık hissini uyandırmaktadır. Metabolizmanın açlık durumu, besinlerin vücuda alınmadığı ve enerji ihtiyacının internal depolardan sağlandığı durumdur28. Günümüzde
hastalıkların birçoğunun fazla yemekten olduğu tahmin edilmektedir. Hasta olup perhiz uygulama
yerine hasta olmadan önce normal yemek tavsiye edilmelidir. Bunun için yeniden bir günlük kalori hesaplanması yapılabilir. Kişi fazla yemek yeme yerine zamanında normal porsiyon ile beslenerek
hayat boyu damak tadı sağlanabilir (Batu, 1993, s.303-307; Batu, 2005, s.417-427).
İmmün sistem çalışmaları ile az yeme uygulamaları yan yana getirilince bir sonuç alınabilecektir. Normal yemek rejimi dendiği zaman günümüzde üç öğün anlaşılıyor. Hatta "Sabah
kahvaltısı altın gibidir” denir. Genel bir söyleyişe göre “sabah kahvaltısı padişahlar gibi yapılmalı,
öğlen yemeğini dostla yemeli ve akşam yemeğini düşmana yedirmeli" diye bir söylem vardır44. Bu
konuda Peygamber efendimizin "Akşam yemeğini terk ihtiyarlığa alamettir" diye rivayet ettiği söylenir. Yani bir insanın akşam yemeğini yemediğini görürseniz onun erken çökmesine sebep
24Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/405 25Salihoğlu, M. L. 2011. Sünnete uygun beslenme alışkanlığı. Yeni Asya.
http://www.yeniasya.com.tr/yazi,detay.asp?id=1496.,
http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/erman_artun_inanc_sistemleri.pdf. 26Suyuti, Fethu'l-Kebir, I, 58. 27 Sehavî, el-Makasıdü'l-Hasene, s. 450. 28Moffett D, Moffett S, Schauf C. 1993. Growth metabolism reproduction and immune defense in ‘’Human Physiology’’ second ed. Mosby, Missouri. Sa:667.
Türk-İslam Kültüründe ve Günümüz Dengeli, Sağlıklı ve Helal Beslenmede… 81
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
olacaktır. Hatta Peygamberimizin şu tavsiyesi de var: "Akşam hiç bir şey olmazsa bir avuç hurma
yiyiniz"45. Çünkü yetişkinlerde de hücre yenilenmesi uyku esnasında daha hızlı olmaktadır. Bu yüzden uyku sırasında bir enerjiye ihtiyaç vardır. Eğer akşam belli bir miktar yemek yenirse bu
enerji sağlanmış olur44. Ancak akşam yemeği gece yemeği olmamalı, gecenin geç saatlerinde değil,
akşamın ilk saatlerinde olmalıdır.
Bazı beslenme kitapları yeni yazılmış da olsa 30-40 yıl önceki enerji değeri hesaplamaları
yazılmış olan beslenme kitaplarında Türkiye'de ve Dünyada yemek yeme anlayışına göre normal
bir insan 2500-3000 kalori alması gerektiği bildirilmektedir. Bu kalori tabloları on yıllar önce hazırlanmıştır (Baysal, 2010, s.56-58; Demirci, 2011, s.379). Bazı görüşlere göre ise yetişkin bir
insan için günlük 1000-2000 kalori arasındaki bir değer yetebilmektedir. Bu görüşlere toplumun
belli bir kısmı ilgi göstermekte ve uygulamaktadırlar. Ancak bu enerjinin belli bir kısmının protein
kaynaklı olması önerilmektedir. Bu takdirde sağlıklı ve dengeli beslenme olabileceği savunulmaktadır (Karatay, 2013, p.262). Bu değerlerden fazla enerji alınması durumunda ise kilo
alınabileceği söz konusudur. Ayrıca hayatı biraz hareketli olan bir insana bile birçok yerde 2500
kalorinin altındaki enerji (belki de çok daha düşük miktar) yeterli olabilmektedir. Mankenler ya da modelistler buna çok güzel örnektir. Bu grup insanlar günümüz şartlarına göre oldukça az gıda
(ancak kaliteli gıda) almalarına rağmen hayatlarını sağlıklı bir şekilde sürdürmektedirler. İnsanların
iş ve fiziki durumlarına göre beslenme bilimcilerinin bu kalori tablolarını bir kez daha gözden geçirmeleri gerektiği inancındayım. Hayvanlarda yapılmış olan bazı deneylerin sonucunda bu
hayvanların gıdaları azaltılınca daha çok canlılık gösterdikleri görülmüştür. Fazla gıda daha hantal
bir vücut oluşmasına neden olmaktadır.
Beslenme tek yönlü olmadığı zaman tüketilen gıda vücut dengesini rahat bir şekilde ayarlamaktadır. Yazarlarımızda genellikle her gün et yememeye gayret gösterdiklerini
belirtmektedir. Ayrıca sevgili Peygamber efendimizin Hz. Ali'nin, rivayetine göre “Kırk gün
(sürekli) et yemeyenin ahlâkı ve çehresi kötüleşir (bozulur); kırk gün üst üste et yemeye devam edenin de kalbi katılaşır!” şeklinde ifade buyurduğu rivayet edilir. Et tüketim miktarı ile ahlak
arasındaki ilişki şu anda bilinen bir gerçek değildir. Ancak mevcut tıbbın kendi mantığıyla bu
gerçeği anlaması da mümkün değildir. Çünkü kalbin katılığı kişinin maneviyata karşı
duyarsızlaşmasıdır. Güzel ahlak ise maneviyatla kaimdir44. Sağlıklı bir yaşam için önemli olan kırmızı et, az tüketilmesi durumunda demir ve vitamin eksikliğine bağlı hastalıklara yol açar.
Günlük belli bir miktar kırmızı et yenmesi, bebekler, gelişme çağındaki gençler ve doğurganlık
çağındaki kadınlar için son derece önemlidir. Yeteri kadar et yiyemeyen kişilerde demir, B6 ve B12 vitamin eksiklikleri gelişebilir64. Özellikle ilerleyen yaşlarda kısmi bir unutkanlığa neden olabildiği
özellikle görsel medyada dile getirilmektedir. Yüce Allah Kur'ân-ı Kerim'de: "Onlara diledikleri
meyve ve etten bol bol verdik”29 buyurmuştur. İbn-i Mâce'nin Sünen'inde, Ebi'd-Derdâ (r.a)'ın Peygamber Efendimizden rivayet ettiği bir hadisde “Dünya ve âhiret ehlinin yemeklerinin en
üstünü ettir” buyurmuştur. Yetişme çağında olan özellikle erkek çocuklarda bu ihtiyaç normalden
biraz daha fazladır. Ancak her zaman protein deposu olan et grubu ne kadar çok tüketilirse o kadar
iyidir şeklinde düşünülmemelidir. Kırmızı et doymuş yağ asitleri ve kolesterol açısından oldukça zengin olduğundan kalorisi de oldukça yüksektir. Bu nedenle aşırı kırmızı et tüketilmesi de bazı
durumlarda yararlı olacağına zararlı hale gelebilmektedir. Karatay66’ın belirttiğine göre aşırı kilo
almaya, kolesterol yüksekliğine, kalp ve damar hastalıklarına, tansiyon yükselmesine ve bazı karaciğer ve bağırsak hastalıklarına ve vücutta ürik asit birikimine yol açabilir. Bu da ayaklarda ve
vücudun değişik eklem yerlerinde yanma şeklinde ağrılar oluşturan gut hastalığına neden olduğu
tıbbi bir sonuçtur. Ayrıca sindirimi zor bir besin olduğu için midede şişkinlik ve hazımsızlık gibi
29Tur 52
82 Ali BATU
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
sıkıntılara da neden olabilir. Bu nedenle tüm gıdalarda olduğu gibi kırmızı eti de aşırıya kaçmadan
ihtiyacımız oranında tüketmeliyiz30.
Fazla et yemenin zararları da özellikle böbrekler üzerinde oluşmaya başlamaktadır. Ve
protein yükselmesi yorgunluk hissi vererek ödemli bünyeler ortaya çıkarabilmektedir. Etin aşırı
alınması nedeni ile vücudun asitliği artmaktadır. Asitlik artışı ise organların hızlı çalışması ile sonuçlanır. Et tüketiminin artırılması sadece kalp ve damar hastalıkları değil bunun yanında mide,
karaciğer ve bağırsak rahatsızlığı, yüksek tansiyon ve diabet gibi hastalığa da sebep olmaktadır66.
Yapılan araştırmalar sonucunda sürekli yüksek proteinli gıda tüketiminin karaciğer ve böbrek gibi hayati organların fizyolojik yapısını bozduğu iddia edilmiş olsa da31,32,33 bazı araştırmacılar yüksek
protein içerikli dietle beslenme sürekli olmadığı sürece karaciğer ve böbrek fonksiyonlarına ciddi
bir olumsuz etki yapmadığını savunmuşlardır52,34. Ancak 1998 yılında yayınlanan bir makalede
değişen oranlarda (%7, %15, %46) uygulanan protein diyetinin böbrek boyutlarında ve fonksiyonlarındaki etkisi incelenmiştir. Bu araştırma ile dişi ve erkek farelere farklı miktarlarda
uygulanan protein miktarındaki artışın sindirim kanalındaki organlarda, böbrek ve karaciğer
ağırlıklarında artışa neden olduğu belirlenmiştir35. Lacroix ve arkadaşlarının 2003 yılında yaptığı bir diğer çalışmada ise 6 ay süresince normal (%14) ve yüksek protein içerikli (%50) diyetle
besledikleri farelerde karaciğerdeki oksidatif stres ve detoksifikasyonun gözlendiği bildirilmiştir.
Ayrıca yüksek protein içerikli diyetle besledikleri grupta kanda trigliserid, glukoz, leptin ve insülin
seviyelerinin bazal konsantrasyonda olması nedeniyle bu diyetin metabolik hastalıklarda koruyucu
etkiye sahip olabileceği vurgulanmıştır55.
Özet olarak yüksek protein içerikli diyeti, karaciğerde yağlanmayı, böbreklerdeki faaliyeti
hızlandırdığı, uzun süreli bu tarz beslenmede insülin direncine neden olduğu, kortizol salgılanmasını negatif etkilemesinin yanı sıra çok sayıda araştırmada kemik rezorbzisyonun
tetiklediği, böbreklerde taş oluşumuna neden olduğu ayrıca oksidatif stresi de arttırdığı
belirtilmiştir52,54,56. Bu yüzden kırmızı etin az tüketilmesi kadar aşırı tüketilmesi de zararlıdır. Aksi takdirde çağımızın modern hastalığı olan obeziteye zemin hazırlamış olacaktır. Onun için midenin
üçte birini yemek ile doldurarak sofradan kalkılması gerektiğini öğreten efendimiz Hz Muhammed
(s.a.v) bakın ne buyuruyor: "Mü'min bir kimse bir bağırsağı doluncaya kadar yer, kâfir ise yedi
bağırsağı doluncaya kadar yer." hadisiyle fazla yemenin mümince bir beslenme şekli olmadığını ifade ederken aşırı yemeyi de yasaklamış oluyor.
Peygamber Efendimiz (s.a.v), “İnsanoğlu karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır.
Oysaki insan için belini doğrultacak birkaç lokma yeterlidir. Şayet mutlaka yemesi gerekiyorsa, o zaman midesinin üçte birini yemek, üçte birini su, üçte birini de nefes için ayırsın36 buyurarak en
ideal yeme ölçüsünü ortaya koymuştur. Üç öğün tıka-basa yeme sonucunda hareketsiz ve monoton
bir yaşam tarzı, beraberinde şişmanlık illetini getirmektedir. Modern hayat, kişilere hazır, lezzetli,
30 Şahin, İ. 2010. Kurban ve Sağlıklı Et. Kuan-i Hayat. http://kuranihayat.com/content/kurban-ve-sa%C4%9Fl%
C4%B1kl%C4%B1-et-idris-%C5%9Fahin? 31Linn T, Santosa B, Gronemeyer D, Aygen S, Scholz N, Busch M, and Bretzel RG. 2000. Effect of long-term dietary protein intake on glucose metabolism in humans. Diabetologia 43: 1257–1265. 32Morens C, Gaudichon C, Metges CC, Fromentin G, Baglieri A, Even PC, Huneau JF, and Tome D. A., 2000. High-protein meal exceeds anabolic and catabolic capacities in rats adapted to a normal protein diet. J Nutr 130: 2312–2321. 33Skov AR, Toubro S, Bulow J, Krabbe K, Parving HH, and Astrup A. 1999. Changes in renal function during weight
loss induced by high vs lowprotein low-fat diets in overweight subjects. Int J Obes Relat Metab Disord 23: 1170–1177. 34Lacroix, M., Gaudichon, C., Martin, A., Morens, C., Mathe, V., Tome, D.and Huneau, J.F. 2004. A long-term high-protein diet markedly reduces adipose tissue without major side effects in Wistar male rats. Am J Physiol Regul Integr Comp Physiol 287: R934–R942, 2004. 35Hammond, K.A. and Janes D.N. 1998. The effects of increased protein intake on kidney size and function. J Exp Biol 201: 2081–2090, 36Tirmizi, Zühd, 47.
Türk-İslam Kültüründe ve Günümüz Dengeli, Sağlıklı ve Helal Beslenmede… 83
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
çeşitli, ucuz fakat yüksek enerjili yiyecekler sunmakta olup, buna karşılık fizikî aktiviteleri
düşürmektedir. Özel otomobiller, toplu ulaşım araçlarının yaygınlığı, binalardaki asansörler, televizyon bağımlılığı gibi daha pek çok sebepten dolayı bedenimizin ihtiyacı olan fizikî
hareketlerden uzak kalmaktayız41. Sonuç olarak ta şişmanlık kaçınılmaz olmaktadır.
7. SAĞLIKLI VE DENGELİ BESLENMEDE HZ MUHAMMED ÖRNEĞİ
Sünnet olan beslenme tarzı iradeyi kuvvetlendirerek insanlara sabretmesini öğretmektedir.
Önemli bir diyetisyene göre bugün gıdaların işlenmesi ve üretimi sırasında yapılan işlemler ”yemek
için yaşamak!’’ düşüncesi sonucunda obez insanlar ortaya çıkmıştır37. Bu sebepten dolayı eski çağlara nazaran daha da dikkatli olunması gerekmektedir. Yani sünnet olan beslenme tarzı, bu
çağda uygulanamaz diye bir söz söylenemez!9. Aksine obezite ve çeşitli hastalıkların tedavisi
olarak görülen az ve sık beslenme uygulaması ile uygulanan tedavi olumlu sonuç verdiği
bilinmektedir56. Sünnete uyup iki öğün yemek yiyerek ancak bu öğünlerde de tıka-basa yenmiyorsa büyük bir ihtimal ile insanlarımız daha sağlıklı olacaktır. Ancak bugün medya ve çağın bizlere
empozeleri sonucu sofralarımızdan hiçbir şey eksik olmamakta, hatta bir öğünde tüm yiyeceklerden
fazlasıyla yenmesi tercih edilmektedir. Hele hele her şey dahil otellerde tüketilen veya işaret edilen gıdaların haddi hesabı yoktur. Dolayısıyla insanlar daha fazla gıda alarak vücutlarına daha fazla
enerji yüklemektedir. Vücut ise bunu parçalayamadan fazlasıyla depolamaktadır. Böylece dengesiz
bir şekilde beslenen obez bir nesil oluşturmaktadır. Halbuki peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)in iki öğün yeme ve bazen de az miktar tüketerek doymadan kalkma sünneti uygulanmış olsa
obez olmayan daha sağlıklı bir nesil ortaya çıkabilecektir. Daha az yemek için irademizi
kullanmamız gerekmektedir.
Günlük öğün, sabah ve akşam şeklinde iki öğün olması sünnettir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) öğle yemeği terk edilerek sadece sabah ve akşam tüketmeyi tavsiye etmiştir. Bu da “Sünnete
göre beslenme” olarak bilinmektedir. Aslında birçok kez Peygamber Efendimiz (s.a.v) günde bir
öğünden fazla yememiştir. Hatta Peygamber Efendimizin iki gün bile bir şey yemediği durumlar da olmuştur. Ashab-ı kiramda Peygamber Efendimizin bu sünnetini tatbik etmişlerdir. Tirmizi'nin
Şemail-i Şerifinde geçen bu hadisenin konumuza ışık tutacağını zannetmekteyim. Hz. Aişe ve diğer
ashabı kiram, Hz. Ömer'e gelen elçilere iki öğün yemek verilsin tavsiyesinde bulunuyorlar. Hz.
Ömer bunu işitince ağlamaya başlıyor ve Hz. Aişe'ye "Ey müminlerin annesi size soruyorum. Allah'ın Rasulü (s.a.v) hiç arpa ekmeğiyle doydu mu, hiç bir günde iki öğün yemek yedi mi?"
deyince, "hayır" dedi. Hz. Ömer (r.a.)'ın günlük lokma sayısı 11 tek lokmadır.
Hem Peygamberimiz (s.a.v) hem de ashabı kiram bir öğün yemek yerken atıl mı durdular? Kesinlikle hayır. Kıtalar aştılar, bir yandan Çin'e, Fransa içlerine, İspanya'ya ulaştılar. Bir yandan
da Sicilya ve İstanbul kapılarına geldiler44. Demek ki böyle bir yemek rejimiyle bunları
gerçekleştirebilmek mümkün olabilmektedir. Yayınlanan bir rapora göre obezite yalnız kişisel değil, küresel bir halk sağlığı sorunu haline geldiği ve dünyanın bütün bölgelerinde çocuklar,
gençler ve yetişkinlerde gittikçe artmakta olan bir sorun olduğu ve kilo azaltmak için de mutlaka
diyet yapılması gerektiği, diyet yaparken de tüketilen gıdanın yağ içeriğini azaltmak, mümkünse
hiç yağ tüketmemek, bazı şeker içeren gıdalardan uzak durmak gerektiği, şeker içeriği hafif tatlılar ve hafif içecekler tüketilmesi gerektiği, ağır protein içerikli et yemekleri yerine haftanın belli
günlerinde bezelye, kuru fasulye veya mercimek gibi bitkisel kökenli proteinli gıdaların tüketilmesi
gerektiği belirtilmektedir38.
37 Kılıç, N. 2013. Sünnet Olan Beslenme tarzı. Helal Hayat Helal Mutfaklarda Başlar helal ürünlerden helal yeyemekler.
http://www.helalmutfak.org/sunnet-olan-beslenme-tarzi 38İstanbulsağlık.gov.tr: 2014.(Genel Sağlık Raporu).
84 Ali BATU
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
Bir tıp profesörü olan rahmetli Zeki Çıkman Peygamberimizin (s.a.v) söylediği bir iş olan
günde üç öğün yerine iki öğün yemek yemeyi kendi yaşantısında uygulamayı fazla kilosu olmamasına rağmen 3 ay da 7 kilo verdiğini yani; 62 kilodan 55'e düştüğünü ifade etmektedir44.
Ayrıca diğer bir yazarımız ise Peygamber efendimizin (s.a.v) tavsiye ettiği metodu yine kendi
bünyesinde uygulayarak, öğün sayısını ikiye düşürmesi sonucunda 7 yılda 26 kilo verdiğini belirtmiştir39. Her iki yazarda kilo vermeye başlama ile fizyolojik, ruhsal ve biyolojik olarak çok
daha rahatlamaya başladıklarını, günlük yapılması gereken işe karşı bir bıkkınlığın olmadığını,
aksine daha zinde ve verimli olunduklarını belirtmişlerdir. Bunu tecrübe eden birileri olarak o süreç zarfında az yiyerek Muhammedi bir beslenme şekli ile Peygamber Efendimiz (s.a.v) Ademoğlu'na
yukarda belirtilen midesinin yalnız üçte birini yemek ile doldurmasını söylediği hadisi-şerifi kendi
bünyesine uygulamışlardır.
Aslında sünnete uyunca insan zaten diyet yapmış olmaktadır. Demek ki sünnete uygun olarak yaşanmadığı zaman kilo alınmış olunmaktadır. İnsanoğlu hadisleri hayatına geçirebilirse
kilo probleminden kurtulmuş olacaktır40. Günlük iki öğün veya yerine göre bazen bir öğün yemenin
en önemli faydası sünnete uymak olduğunu bildiren rahmetli Çıkman44 hocanın 1992 yılında bir dergiye verdiği mülakatında iki öğün yemek yemenin kendi bünyesine sağladığı ve kendisinin
bizatihi şahit olduğu faydaları şöyle sıralamıştır;
1. Kendisini daha dinç hissetmesi, daha önceki zamanlara göre daha güçlü bir idrake ve daha berrak bir hafızaya sahip olduğunu ve özel bir gayret sarfetmeden yüzlerce telefon numarasını
ezberleyebildiğini,
2. Bu uygulamaya başlamadan önce yaşının üzerinde gösterdiğini, ancak bu uygulama
sonrası çevresindeki insanların akranlarından daha genç göründüğünü belirttiklerini, böylece kolay kolay ihtiyarlanmadığını ve bu uygulama ile vücudun yorulmadığı için sünnete uygun beslenmenin
yaşlanma önleyici etki gösterdiğini,
3. Kumral olan saç renginin siyaha döndüğünü, ağarmanın olmadığı ve saç dökülmesinin de durduğunu ve ayrıca bunların sebeplerinin dermatologlar tarafında araştırılması gerektiğini,
4. Zamandan tasarruf sağlandığını, fazladan yenen öğün ile mesaisi olmadığı, yemek
rehaveti olmadığı, tuvalet ihtiyacının ve uyku saatinin azaldığı, ve bunlar hesap edildiği zaman
yılda 4 aylık bir vakit kazandığını, bunun sonucunda da herkesin 12 ay olarak yaşadığı bir yılı 16 ay olarak yaşadığını ve böylece daha fazla zamana sahip olduğunu ve daha fazla iş yapabildiğini,
5. En önemlilerinden birisi de genel olarak böyle bir uygulama ile kalp atımlarının
günlük olarak 15 bin civarında azalacağını ve dolayısı ile kalbin daha çok dinlenebileceğini ve sonuç olarak kalbin daha güçlü olabileceğini,
6. Böylece genetik zincir tahrip edilmeden ileri nesillere aktarılacağından konjennital
(doğumla ilgili) anormalliklerin ortadan kalkabileceğini belirtmiştir. Ayrıca Türkiye’de diyet ve sağlıklı beslenme konusunda ezberi bozan İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Canan
Karatay, günde 2 öğün beslenilmesi gerektiği belirtiliyor. Bu iki öğünde daha ziyade tereyağı,
yoğurt, zeytin ve zeytin yağlı yemeklere ağırlık verilmesini önermektedir51.Karatay61’a göre Türk
halkının günde 8-12 öğün beslendiğine dikkat çekerek, toplumun ‘enine büyüdüğünü’ ifade ediyor. Böylece obez, karaciğeri yağlanma olasılığı yüksek bir toplum oluşuyor.
Dengeli beslenebilmek için bireylerin cinsiyet, yaş ve aktivitelerine göre vücudun günlük
ihtiyacı olan tüketmiş olduğu enerji miktarına denk enerjiye sahip gıda tüketmesi gerekmektedir.
39Zaman gazetesi, 2010. Hadisler ışığında diyet. www.zaman.com.tr. 40Keskin Esra, 2010. Hadisler ışığında diyet. Zaman. http://www.zaman.com.tr/cuma_hadisler-isiginda-diyet_934561.html
Türk-İslam Kültüründe ve Günümüz Dengeli, Sağlıklı ve Helal Beslenmede… 85
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
Bu durum ise ancak kişilerin iradelerine hakim olmaları sonucunda az ve sık yemek ile
çözülebilir61. Böylece nihai olarak metabolizma hızlanmış tüketilen gıdalar vücutta birikmeden yakılmış ve sonuçta kilo alınmamış olacaktır 64. Ayrıca beslenmede sünnet uygulaması ile sağlıklı
bünyeler için günlük iki öğün tüketilerek vücut metabolizması biraz yavaş çalışmaya alışacak,
dolayısıyla günlük iki öğün ile az yemeye alışmış olacaktır44. Obez kişilerde fazla kilolarını verdikten sonra da halen iki öğün ve az yeme yapılamıyor ise verilen kilonun korunabilmesi için az
ve sık öğün temelindeki diyete devam edilmesi daha uygun olabilecektir.
8. ÇOCUK YETİŞTİRMEDE HELAL LOKMANIN ÖNEMİ
Evlilik ve iyi bir nesil yetiştirmek, büyük bir sorumluluk gerektirir. Kıyamet gününde kişi
bundan hesaba çekilecektir. Çocuk anne babasının dini üzere yetişir, anne ve baba çocuk üzerinde
etkili faktördür. Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Dünyaya gelen her çocuk İslam fıtratı
üzerine doğar. Daha sonra ana babası onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar.”41.
Çünkü bu konuda yapılan araştırmalara göre, çocuğun iyi ve helalinden beslenmesi ve
beslenme eğitimine sahip olması çocuğun başarılarına etki eden bir faktördür. Helal lokma ile
beslenilen nesillerin Allah tarafından korunacağı belirtilmektedir. Aile bireylerinin harama ve helale dikkat etmesi, onların dini açıdan ciddiyet ve hassasiyetlerini ortaya koyar42. Bu hususta
hiçbir noktası dahi bozulmamış baştan sona Allah kelamı olan Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de çok
bariz örnekler sunulmaktadır. Melekler iyi insanların çocukları için şu duayı yaparlar. “Rabbimiz! Onları ve onların babalarından, eşlerinden, nesillerinden iyi olanları kendilerine vadettiğin âdn
cennetlerine koy. Şüphesiz aziz ve hakim olan sensin”43.
İnsanın karakterinin şekillenmesi için önemli unsurdan da birisi yediği gıdanın helallik
durumudur. Helal lokma insanı doğru yola yönlendirirken; haram lokma insanı Allah (c.c.)’dan uzaklaştırır. Kulun mânevî inkişâfında helâl gıdâ ile beslenmesinin rolü önemlidir. Zira Cenâb-ı
Hak: “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yiyin…”44 buyurarak
helâl, temiz ve nezih gıdâlar ile gıdâlanmamızı istemektedir. Haram lokmanın, kalbimize menfî tesirleri hakkında Hak dostlarının pek çok ve mühim ikazları vardır. Mesela Hazret-i Mevlânâ bu
hususta: “Bu seher benden ilham kesildi. Anladım ki vücuduma şüpheli birkaç lokma girdi. Bilgi
de hikmet de helal lokmadan doğar. Aşk da merhamet de helal lokmadan doğar. Eğer bir lokmadan
gaflet meydana gelirse bil ki o lokma şüpheli veya haramdır” buyurmuştur45. Abdülkâdir Geylânî Hazretleri de bizleri şöyle ikaz etmiştir: “Haram yemek kalbi öldürür, helal yemek ise ihyâ eder.
Lokma var seni dünya ile, lokma var seni âhiret ile meşgûl eder. Lokma var, seni Hâlık Teâlâ’ya
rağbet ettirir.”46.
Müslümanların uyutularak dinimizin inancına hiç uymayan, Müslüman’ın asla
yapamayacağı “üzümünü ye, bağını sorma’’ sözü birçok Müslümanın ruhuna işlemiştir. Hâlbuki
“Müslüman bağını bilmediği üzümü asla yiyemez”. Çünkü bağını bilmeden, sahibinden izin almadan, ücreti ödenmeyen o üzüm haramdır. Kişinin dindarlığı, yediği emeğinin helalliği
nispetindedir. Emeği ve ekmeği ne kadar helal ise o derece iyi Müslüman’dır47. Çocuk anne
karnında teşekkülünden itibaren beslenmeye ihtiyaç duymaktadır. Helâl lokma ile beslenen
41Buhari, Tefsir (sure 30) 1; Ebu Davud, Sünnet 17; Ahmed, age, 2/233 42Atalay Halil, 2013. Çocuk Yetiştirme ve Eğitiminde Helâl Lokmanın Önemi. Misak
http://hayatcemresi2.blogspot.com.tr/2013/02/cocuk-yetistirme-ve-egitiminde-helal_26.html 43Mü’min, 40/8 44el-Bakara, 168 45Tahiru’l-Mevlevi, Şerhi Mesnevi,3/ 832-834. 46Topbaş, Osman Nuri, Genç Dergisi. Yıl: 2014 Ay: Nisan Sayı: 91 47Aksoy Kemalettin, 2013. Helal Kazanç Helal Lokma. Bayburt İl Müftüsü. http://www.bayburtmuftulugu.gov.tr/kemalettin-aksoy/402-helal-kazanc-helal-lokma.html
86 Ali BATU
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
insanların sözü daha tesirli ve haram yiyenlerinki ise tesirsiz olabileceğini, fitne ve fesada da sebep
olabilmektedir. Bu konu ile ilgili Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Mide, bedenin havuzudur. Damarlar ona doğru giderler. Mide sıhhatli olduğunda ona gelen damarlar da sağlıklı olur. Mide
hastalıklı olduğunda ona doğru gelen damarlar da hastalıklı olur.”48. Helâl kazanmaktan utanç
duyan kimse asla kurtuluşa ermez. Yenilen yemek ne kadar helâl olursa, yapılan amel de o kadar temiz ve faydalı olur77. Ancak ağız ile beslenme doğumdan sonra başlamaktadır. Genellikle ilk
besin maddesi de anne sütü olmaktadır. Bebekler, anne sütüyle en sağlıklı şekilde beslenir, güçlenir
ve hızlı bir şekilde büyüyüp gelişir. Anne sütünün %90’ı süt kolestrolü ve Omega-3 ’ten oluşur. Sonuç olarak kan kolestrolü yanlış beslenme ile düşmekte bu da bağışıklık sistemi için zarar
vericidir66. Böylece çocuk ilk beslenmesinden itibaren yemek yeme tecrübelerini yaşı ilerledikçe
ailede kazanmaktadır.
Bir bebeğin anne karnındaki oluşumunun ilk aşamalarından başlayarak helâl lokma ile beslenmesi çok önemlidir. Anne rahmine düşen üreme hücreleri ilk günden beri anne kanıyla
beslenirler. Bunun için annenin helâl lokma ile beslenmesi karnındaki bebeğin de aynı şekilde
beslenmesi ve dünyaya geldikten sonra da hayırlı bir evlat olacağı, devlete ve millete faydalı ve yararlı bir insan olacağı belirtilmiştir. Anne, haram yoldan kazanılan ve yenilmesi dinimizce yasak
olan yiyeceklerin, sigara, alkol ve uyuşturucu gibi vücuda zararlı maddelerin alınması ile anne
sütünün mucizevi içeriğinin bozulduğunu bilmeli, yediği ve içtiği gıda maddelerine çok dikkat etmelidir.
Kur’an ’da belirtildiği gibi helâl ve temiz gıdalarla beslenmelidir. Aileler, çocuğu sevimli
ve değerli kılan yüksek zekanın, güzel huyların ve erdemlerin temelinde annesinden emdiği helâl
sütün olduğunu hiçbir zaman unutmamalıdır. Haram lokma ile kalp değişir ve başkalaşır, bir daha da eski halini alamaz. Yenen gıdaların insan vücut hücrelerini değiştirdiğini helal ve haram
gıdaların insan vücudundaki etkilerinin uzun süre sürdüğü belirtilmektedir. New York
Üniversitesi’nden Dr. Piero Anversa kalbin 20 yılda yenilendiğini, İngiltere Karaciğer Vakfı tarafından yapılan açıklamaya göre ise karaciğerin kendini altı ayda bir, havanın temizliğine, sigara
içilip içilmemesine bağlı olarak akciğerin yılda bir kere kendini yenilediğini belirtmişlerdir. Çünkü
haram yemek büyük günah işlemek demektir, devamlı büyük günah işleyen kişinin kalbi kararır ve
o kişi ibadetlerden, iyiliklerden ve hayırdan uzaklaşır61.
Çocuğu, ancak haram yemeyen ve haramlardan şiddetle uzak duran bir kadının emzirmesi
gerektiğini, çünkü haramdan hâsıl olan sütün bereketinin olmayacağını ve ondan emzirdiği veya
haram yedirdiği zaman çocuğun tabiatının o haramla münasebeti bulunan kötü şeylere yöneleceğini belirtir. Hz. Peygamber’in ısrarla üzerinde durduğu hususlardan biri, yeni doğan çocuğun kendi
annesinin sütü ile beslenmesidir. “Bebek için, annesinin sütünden daha hayırlı süt yoktur”49. Anne
sütü, çocukla anne arasında hususi bağlar sağlar. Çocuk kendine en yakın olarak kendini besleyeni tanır66.
İnsan önce kendi şahsından sonrada yakınlık durumuna göre ailesinden ve çocuklarından
sorumludur. Kendi dünyasını ne kadar düşünüyor, çeşitli tehlikelerden korunmak için ne kadar
gayret gösteriyorsa, aynı şekilde çoluk çocuğunu koruyup kollamak için de aynı gayreti gösterir. Bu hususu Kur’ân-ı Kerim şöyle ifade eder: “Ey iman edenler, kendinizi ve ailenizi öyle bir ateşten
koruyun ki, onun tutuşturucusu insanlarla taşlardır”50.
Bu ayetin açıklamasını Peygamberimizden (s.a.v) isteyen Hz. Ömer’in, “Ya Resulallah, nefislerimizi tehlikelerden koruruz, fakat aile fertlerimizi nasıl koruyalım?” demesi üzerine, Resul-i
48Mekkî, age, 4/426 49Müsned-ü Zeyd, s. 481 50Tahrim Sûresi, 6.
Türk-İslam Kültüründe ve Günümüz Dengeli, Sağlıklı ve Helal Beslenmede… 87
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
Ekrem (s.a.v) şöyle buyurur: “Allah’ın sizi yasakladığı şeylerden onları da uzak tutarsanız, size
emrettiği şeyleri onlara da emrederseniz, işte o zaman onları korumuş olursunuz”51. Yiyecek ve içeceklerde aranacak olan çok olan değil, iyi temiz ve helal kazanç olan rızıktır. Çocuk eğitiminde
bir kaç temel dinamik vardır. Bunlardan biri de ‘helâl rızık’tır. Çocuklarına helâl lokma yedirmeye
dikkat eden ebeveyn’lerin işleri bir hayli kolaydır. Zira helâl ve temiz rızık yapıcı, iyi duyguları besleyici, doğru olan şeylere meylettirici, güzel olan şeyleri sevdiricidir. Aldığımız besinlerin
vücutta etkileri görüldüğü gibi, davranışların üzerinde de etkileri vardır. Bedeni haram gıdalarla
beslenen bir çocuğun, daha sonradan kaliteli bir insan, muhlis bir mü’min, islami ahlâka sahip bir Müslüman olması çok kolay değildir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) tarafından “Helal yeme ve
içmenin cennete girmenin şartı” olduğu belirtilir52. “Vücudu haramla beslenen kişinin de
cehenneme layık olduğu” beyan edilmiştir53. “Haram lokma ile beslenip büyüyen bir insan ateşe
daha layık”54 olduğu beyan edilmiştir. Gıdası haram olanın ameli çirkin olur. Kimin ruhunu da melek emzirir ve kalbine yoldaş olursa, o kimse ibadet ve taata ulaşır, halim-selim olur adeta
melekleşir. Haram lokma yendiği dakikada melek ilhamını keser. Rahmanî feyz ve bereket kalbe
inmez. Böylece o kimsenin sıfatı değişir. Helal lokma tohum gibidir. Meyvesi güzel fikir, tefekkür ve tövbedir. Haram lokma afyon gibidir. İnsanı gaflete sürükler, Allah’a itaatten uzak bırakır55.
Yeryüzünde bulunan bir kısım yiyecek ve içecekleri de bizlere yasaklamıştır. Ayet ve
hadislerin ortaya koyduğu hükümlerle yapılması, yenilmesi ve içilmesi kesin olarak yasaklanan şeyler dinimizde haram sayılmaktadır.
Haram olan şeyleri tayin edip bizlere bildiren Yüce Allah olup haram Allah (c.c.)’ın
yasağıdır. Allah (c.c.)’ın emirlerini bize öğreten Kur’an’dan ayetler ve kendi yaşantısı ve
tavsiyeleri (hadisleri) ile Hz. Muhammed (s.a.v)’dir. Birşeyin helal veya haram olduğunun hükmü yüce Allah’a ve O’nun izniyle Peygamber (s.a.v) efendimize ait olup insanların isteği ile
değiştirilemez. Bunun için haramlardan uzak durmak gerekir. Haram olan şeylerde insan için fayda
değil zarar vardır.
9. NEDEN HELAL GIDA?
Helal, yasal anlamına gelen Arapça bir kelime olup bir Müslümanın hayat standardının
olmazsa olmazıdır. Helal gıda Müslüman tüketiciler için Allah tarafından izin verilmiş gıdadır ve
tüm meyve, sebze ve hububatları içerir. Helal'in karşıtı yasal olmayan veya yasaklanmış anlamına gelen haram'dır. Birçok ürün için helal ya da haram çok açık belli iken, belirli olmayan, kuşkulu ya
da şüpheli olarak kabul edilen bazı ürünler de vardır. Bu durumda olan ürünler için sertifikasyona
gerek vardır. Bu şüpheli ürünlerin hammaddesini ve kullanılan katkı maddelerinin kaynağının ve işleme yönteminin iyi bilinmesi gerekmektedir56.
İnsanoğlu hayatını veya yaşam şeklini kendi inanç sistemi ve dini vecibelerine (dini inancı
ne olursa olsun) uygun bir şekilde yerine getirmek ister. İnanan bir Müslüman, Allah’ın Kur’anda bildirdiği şekilde hayatını, inanç sistemleri ile iç içe gerçekleştirmek arzusundadır. Hayatını
anlamlandırma düşüncesi içerisinde en önemli vurgu, Allah ve insanın konumları etrafında döner.
51Hak Dini Kur’ân Dili, 7:5122-23. 52Heysemi, 10/229 53Müslim, Taharet, 1; İbn Mace 54Tirmizi, Cuma, 79 55Ildırar, Mehmet, 2013. İyi İnsan Kim ? Helâl ve Haram Yemenin Maneviyata Etkisi. Mayıs 2006, sohbet. Semerkand.
Sayı: 180: http://semerkanddergisi.com/helal-ve-haram-yemenin-maneviyata-etkisi/ 56Anonim, 2013. Helal Gıda. Fen Danışmanlık Mühendislik. http://www.fendanismanlik.net/?s=isguvenligisagligi&yid=22&k=Helal%20G%C4%B1da
88 Ali BATU
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
Kur’an’da yüce Allah her defasında kural koyucunun kendisi olduğunu ve kullarının kendisine
iman etmeleri gereğini birçok ayette bildirmektedir57.
Kuralsız, başıboş, hayatı kabul etmemek, ferdi ve sosyal kuralların gereğine inanmak, bu
gerekçe ile bir hayat felsefesi belirlemek, kendi üzerinde bir otorite kabul edip etmemek insana has
bir özelliktir. İnsanoğlu helal ve haramlarını ya kendisi belirler ya da yaratana inanır; onun emir ve tavsiyelerine göre hayatını devam ettirir. Buradaki konu ikinci gruptaki, yaratanın önerileri
doğrultusunda hayatını sürdürmek isteyenlerdir. Hâl böyle olunca, Allah (c.c.)’ın helal kıldığı
tertemiz nimetler haram yapılamaz ve haram kılınanlar da helal sayılamaz58. Yeryüzünün herhangi bir bölgesinde yaşayan müminler, yaşamış olduğu ülkenin yönetim şekli ne olursa olsun yönetim
biçimine bakmaksızın Allah’ın kurallarına uymak zorunda olduklarına ve özellikle yiyip içtikleri
şeylerin hem helalliğine hem de temizliğine dikkat etmeleri gerektiğine inanırlar59. Avrupa,
Amerika, Çin ve bazı İslam ülkelerinde yaşayan Müslümanlar, haramlığı kesin olan domuz eti ve besmelesiz kesilen hayvanlar başta olmak üzere, şüpheli olduğuna inandıkları şeyleri dahi
yememektedirler. Haram gıdalar, kişinin maddi hayatını ve sağlığını bozmakla kalmayıp manevi
hayatını ve dolayısıyla psikolojisini de bozabilecektir60.
Müslümanlar, öncelikle dünyada varlık nedenlerinin ve bulundukları ülkelerde bulunma
sebeplerinin Allah’ın kendilerinden istediği yaşam tarzına uygun olarak yaşamak olduğuna
inanmaktadırlar. Hâl böyle olunca insanlar -özellikle, dini duyarlığa hassas olan Müslümanlar- çoğunlukta yaşadığı ülkelerde hatta azınlıkta olduğu bir ülkede bile yediği-içtiği şeylerin helal ve
temiz olup olmadığını bilmek ve ona göre davranmak istemektedirler. Bu bir insani ve İslami
haktır61. Türkiye’de üretilip pazara sunulan her gıda helal ve temiz olmayabilir. Tüketicinin
korunması bakımından Devletin daha sık denetleme yapması gerekmektedir. Ayrıca, helal rızık ve helal lokma tüketmek İslam inancının bir gereğidir. Nefsi, malı, canı ve nesli korumak hep helal
rızıkla mümkündür. Bunun için her şey helal lokmadan geçer91. İslâm’dan önceki İlahî dinlerin
bozulmamış hallerinde de bazı gıdaların tüketilmesi yasaklanmıştır. Böylece helal gıda tüketimi konusu önem kazanmıştır.
Musevi’lerin titizlikle uyguladığı Koşer standartları ve sertifikasyonu, tahrif olmuş
Tevrat’ta da helal gıda konusunun önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir78. Helal gıda kavramı
ilk insan ile birlikte var olmuştur. İlk insan ve insanlığın ilk peygamberi Hz. Âdem (a.s.) ve eşi Havva’nın Allah tarafından kendilerine yasaklanmış ağacın meyvesini şeytanın aldatması ile
yemeleri sonucu cennetten çıkartılmalarına neden olmuştur. Bu da Allah (c.c.)’ın izin verdiği
şeyleri Helal dairesinde yiyip içmenin insanlar için ne kadar önemli olduğu sonucunu vermektedir. Ayrıca Helal Gıda kavramı Osmanlı İmparatorluğu döneminde tüketilen gıdaların üzerine
“tahirdir” damgası vurularak “bu gıdanın tüketilmesinde mahzur yoktur” anlamında kullanılıyordu.
Bu da Helal Gıda anlayışının Osmanlı İmparatorluğu döneminde bile var olduğunu göstermektedir. Bu ise somut örnekleri ile ilgili bilgi olmasa dahi Türk tarihinde sertifikalandırma bağlamındaki
uygulamaların ilki olarak değerlendirilebilir. Osmanlı’daki bu çalışmaların temelinin Peygamber
Efendimiz zamanında da var olan ancak Hz. Ömer tarafından kurulan “Hisbe Teşkilatı”na
dayandığı belirtilmektedir. Buradan anlaşılacağı üzere helal gıda, yeni doğmuş bir kavram
57Riaz Mian N. and Chaudry, M.M. 2004. Halal Food Production. CRC Press LLC, 2000 N.W. Corporate Blvd., Boca Raton, Florida 33431. USA. 58Batu Ali, 2012. Türkiye’de Helal (Mahzursuz) Gıda ve Helal Belgelendirme Sistemi. Teknolojik Araştırmalar. GTED 2012 (7) 51-61. 59Karaman Hayrettin, 2012. Helal Gıda (1-2). http://www.gidahareketi.org/Helal-Gida-(1-2)-585-yazisi.aspx 60Akgündüz Ahmet, 2012. Helal Gıda Meselesi: Avrupa’da Helal Gıda Problemleri ve Çözüm Yolları. İhracat İçin Helal Sertifikası Sempozyumu Bildirileri. S:1-14. 14 Şubat 2012. Güney Marmara Kalkınma ajansı. Balıkesir. 61Büyüközer, Hüseyin Kami, 2012a. Halalen Tayyiben. Erkam Matbası. Gimdes, Tekstilkent. A-22 Blok No:53 Esenler, İstanbul.
Türk-İslam Kültüründe ve Günümüz Dengeli, Sağlıklı ve Helal Beslenmede… 89
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
olmaktan ziyade ilk insandan günümüze kadar çeşitli şekillerde adlandırılıp uygulanan sistemlerin
bugünkü karşılığıdır62.
10. AYET VE HADİSLERLE HELAL-HARAM GERÇEKLİĞİ
Gıdanın helal olması konusuna gelince Helal gıda tabiri asırlar önce yukarıda birçok ayeti-
kerime ve hadisi şeriflerde de belirtilmenin yanında Maide/87 de Kuran-ı Kerim’de “Allah’ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram edip yasaklamayın ve sınırı da aşmayın. Çünkü Allah sınırı
aşanları sevmez” ayeti ile tekrar üzerinde durulmuştur. Yüzyıllar önce Kuran-ı Kerim’de yer alan
ve halk arasında ‘helal gıda’ olarak bilinen dini kurallara uygun gıda standardı, İslami usullere göre hazırlanan gıdaların sahip olması gereken özelliklerini, kesim usullerini, kullanılan katkı maddeleri
ile bu gıdaların servisinin yapıldığı yerlerin özelliklerini içeriyor. Helal gıda ise Müslüman
tüketiciler için Allah tarafından izin verilmiş gıda olup çiftlikten çatala kadar tümüyle İslâmî
kurallara uygun olarak hazırlanan gıdayı ifade eder. Daha geniş bir açıklamayla Helal Gıda, bitkisel, hayvansal, kimyasal ya da mikrobiyal kaynaklı, gıda ürünlerinin hammadde, işlem
yardımcı maddeleri, bileşenleri, katkı maddeleri, işleme yöntemleri, işletme koşulları ve ek olarak
ambalajlarının İslâmî kurallara uygunluğunu ifade etmektedir83. Domuz eti, ölmüş hayvan, Allah’tan başkası adına kesilen, boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş,
boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde
boğazlanan hayvanlar, alkol ve sarhoş edici maddeler, kan ve kandan yapılmış ürünler ve bu sayılan ürünlerden birisi karıştırılmış veya temas etmiş ürünler haram kılınmıştır90,91. Yukarıda
belirtilen kuşkulu maddelerin büyük bir kısmını jelatin, enzimler, emülsifiye edici maddeler gibi
katkı maddeleri oluşturmakta olup bu katkı maddeleri ile karışım içeren gıdalar, bu katkıların
kaynaklarının tam olarak bilinmemesinden dolayı kuşkulu gruba girmektedirler.
Müslüman ve dindar olduğunu kabul eden bir insan yediği içtiği her bir gıdanın kaynağını,
üretim yöntemini, hangi bileşenler ve katkı maddelerinden oluştuğunu mutlaka bilmek ister79.
Ayrıca, maddi ve manevi hayatının sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmenin en önemli güvencesi olarak bilinçli ve helal dairede yiyip içmek olduğuna inanmaktadır. Ayet ve hadislerde de helal
gıda tüketmenin öneminden çok bahsedilmektedir. Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bu yönde
birçok ayet vardır63. İnsanı temiz ve Müslüman olarak yaratan Allah (c.c.) onun için temiz
yiyecekler de yaratarak birçok ayeti kerimede hem insanlığa hem iman edenlere hem de bütün Peygamberlere böylece bütün insanlığa seslenerek helal, hoş, sağlıklı ve temiz gıdaları tüketmeleri
ve pis, zararlı, çirkin, haram olan her şeyden uzak durmalarını emretmiştir64. Çünkü Müslüman’a
sadece temiz ve güzel yiyecek ve içecekler helâldir. “Sana, kendilerine neyin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: ‘Size iyi ve temiz şeyler helâl kılındı…”65. Bu; bazı şeylerin pis, kötü ve zararlı
olduğu, dolayısıyla onları yemenin ve içmenin Müslüman’a zarar vereceği manasına gelir. Bu
ayetlerden bazıları şöyledir: “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyiniz.
Şeytanın adımlarına uymayınız. Çünkü o size apaçık bir düşmandır66. Ey iman edenler!
Size kısmet ettiğimiz rızıkların hoş ve temiz olanlarından yiyin ve Allah’a şükredin67. Ey
Peygamberler, pak ve helal gıdalardan yiyiniz. İyi ve hayırlı işler yapınız. Çünkü ben sizin yaptıklarınızı bilirim68. Allah’a (c.c) ve ahirete inanan içki içmesin, içki içilen sofraya da
62Yıldırım, B. 2011. Helal Gıda. http://www.gidagundemi.com/helal-gida-makale,17.html 63Özek Ahmet, Karaman Hayrettin, Turgut Ali, Çağrıcı Mustafa, Dönmez İbrahim Kafi, Gümüş Saadettin,1992. Kuran-ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı Meali. Mushafı Şerif Basım Kurumu. 64Bakara/57 65Mâide/4-5 66Bakara-168 67Bakara-172 68Muminun, 51
90 Ali BATU
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
oturmasın69. Size ölü hayvan, kan, domuz eti, Allah`dan başkası namına kesilen hayvan, boğulmuş,
vurulmuş, yukarıdan yuvarlanmış ölmüş hayvanlar haram kılındı70. Üzerine Allah’ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır71. Kuran’dan ayetlerin yanında son
peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) de Müslümanların helal lokma yemeleri ve içmeleri üzerinde
önemle durmuş ve haramdan kaçınmaları için her türlü örnek uygulamaları bizatihi kendi örnek hayatında göstermiştir.
Onun sünneti, bu konuda Müslümanlara aydınlatıcı bir yol ve rehber olmuştur. Bir hadiste
Resul-i Ekrem (s.a.v.) şüpeli olduğu belli olanlar için şöyle buyurmuştur. “Şüphesiz ki helal belli, haram da bellidir. Bu ikisi arasında çok kimselerin bilmedikleri şüpheli şeyler vardır. Her kim
şüpheli şeylerden korunursa, dinini ve namusunu korumaya talip olmuş demektir”. Şüphesiz ki
Allah sizin şifanızı size haram kıldığı şeylerde kılmamıştır72. Haram ve helâl hükümleri inananlar
için olup kendisini dindar Müslüman olarak görenler için bir anlam ifade eder. Bir kimsenin sınırı veya kendisinin kırmızı çizgileri yoksa o kimse için ”helâl ve haram” kavramları yoktur. Kur’ân-ı
Kerim ve Sünnet-i Sahiha helal ve haram konusu üzerinde hassasiyetle durmuştur. Müslümanlık
helal ve haramı iyi bilmek ve ona göre yaşamaktan geçer. Hazreti Ömer de (r.a.) bu hususun önemini şöyle ifade etmiştir: “Bir kimsenin sadece kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız;
konuştuğunda doğru söylüyor mu, kendisine bir şey emânet edildiği zaman emânete riâyet ediyor
mu, dünya ile meşgul olurken helâl-haram gözetiyor mu, ona bakınız” demiştir73.
Yukarıdaki ayet ve hadislerden anlaşıldığına göre Müslümanlara, çok az bile olsa alkollü
içkilerin tüketimi yasak edilmiştir. Şarap ve bira gibi alkollü içkiler, diğer ürünlere aroma verici
olarak veya pişirme esnasında katılmamalıdır. Çok az dahi olsa alkollü bir içkinin herhangi bir
gıdaya her ne amaçlı olursa olsun ilave edilmesi onun da haram kılınmasına neden olur ve dolayısıyla bu gıda helal olmaktan çıkmaktadır. Bu yüzden aşçılar ve şefler, helal ürünlerin
hazırlanmasında bizatihi alkol veya kısmen de olsa alkol içeren bir katkı maddesi kullanımından
kaçınmalıdırlar.
Helal, aynı zamanda dini, hijyenik ve sağlık bakımından mahzursuz anlamına da
gelmektedir. Din duygusu ve Allah saygısının zayıfladığı, ahlakın bozulduğu toplumlarda yaşayan
ve helal kazanmak, helal yemek ve içmek isteyen Müslümanların "helal yiyecekler ve içecekler"
konusunda dikkatli ve titiz olmaları gerekmektedir80. Üzerinde helal damgası olmayan her yiyecek ve içecek haram değildir; ancak, bazılarının öyle olma ihtimali vardır. Ayrıca işlenmiş gıdalarda
gıdanın ambalajına yalnızca "İçinde domuz eti yoktur" diye yazması onun helal olduğu konusunda
yeterli olmaz79. Çünkü haram olan yiyecek yalnızca domuz eti değildir. Dinî bakımdan usulüne uygun olarak kesilmemiş hayvanların eti ile köpek, kedi, kurt, fare gibi birçok hayvanın eti de helal
değildir. İçeceklerin de üstüne "İçinde alkol yoktur" diye yazmak yeterli olmaz. Yiyecekler gibi
içeceklerin de helal olabilmesi için hem sağlığa zararlı olmaması hem de içine, rengi, tadı, kokusu belli olacak ölçüde haram olan bir şeyin katılmaması gerekir80.
11. GÜNÜMÜZDE GIDA TÜKETİMİNDEKİ ENDİŞELER
Pek çok şey açıkça helal, ya da haram olmayıp şüpheli olan bazı şeylerin sorgulanması
gerekebilir. Allah Tealâ haram ve helâlin yanında şüpheliyi de yaratmıştır. Şüpheliden sakınmak gerekir. Şüphelilerden sakınan dinini ve her şeyini korumuş olmakla en yüksek tabakaya çıkar.
Demek ki Allah’a kavuşmanın, diğer bir tabirle veli olmanın başlangıcı şüpheliden sakınmasıdır.
69Taberânî 70Maide, 3 71Enam, 121 72Buhari–İbn Mes’ud 73Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, VI, 288; Şuab, IV, 230, 326
Türk-İslam Kültüründe ve Günümüz Dengeli, Sağlıklı ve Helal Beslenmede… 91
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
Şüpheli gıdanın harama götürebileceği göz önüne alınarak çok dikkatli olunmalıdır. Günümüzde
pek çok şüpheli mesele vardır ki, Müslümanların onları helâl kabul etmesinden korkulur76.
Helal veya haram olup olmadığı tespitini tam yapabilmek için daha fazla bilgiye ihtiyaç
duyulabilir. Mesela sanayi ürünü gıda maddeleri; jelatin, enzim, hormon veya bazı katkı maddeleri
içermektedir92. Bu maddelerin kökenleri hakkında veya üretim aşamalarında kullanılan yöntemler hakkında net bir bilgiye sahip olunamadığı zaman da şüpheli bir durum söz konusu olur74.
Yenmesi haram kılınmış veya İslami usulle kesilip kesilmediği, bitki kökenli olduğu halde
alkolle muamele yapılıp yapılmadığı bilinmeyen katkı maddeleri de şüpheli kabul edilir80. Şüpheli ürünlerin özellikle hammaddesinin ve kullanılan katkı maddelerinin kaynağının iyi bilinmesi
gerekmektedir. Merkezi İslam ülkelerinde olmayan ve özellikle kendileri Müslüman olmadığı
halde yaptıkları işi sadece bir uzmanlık olarak belgelendirme yapmak üzere yapan kurum veya
şirketlerin helal gıda sertifikası vermesi çok güvenilir olmaz. Çünkü bu da bir şüphe konusu olabilir. Ayrıca helal sertifikası verecek olan kurum veya kuruluşun kendisine ve yakınlarına ait
herhangi bir gıda üretimi yapan fabrikası veya gıda ürünleri pazarlamasını yapan şirketinin de
olmaması gerekmektedir80. Peygamber (s.a.v) buyuruyor ki: “Allah (c.c.) temizdir ve sadece temiz olanları kabul eder. Yediği ve içtiği haram olan kimsenin duasını Allah nasıl kabul etsin?”75.
Tirmizî, Tefsir/3). İslam’ın haram kıldığı her yiyecek ve içeceğin tüketilmesi ile insana mutlaka
zararı vardır. Peygamber (s.a.v) de içkinin bütün kötülüklerin anası olduğunu bildirmiştir76. Çünkü içkinin de belli bir dozdan fazlasının uyuşturucu özelliği vardır. Herkesin bildiği gibi
uyuşturucunun insanın hem bedenini hem de aklını fesada uğrattığı, yani zarar verdiği tecrübe ve
bilimsel olarak sabittir. Bir süre uyuşturucu kullanan kimselerde bu açıkça görülür. Bu gibi
kimselerin daha sonra uyuşturucu kullanmayı terk etseler bile bu insanların tam anlamıyla sağlığına kavuşması ve hayata dönmesi mümkün olamamaktadır. Allah (c.c.) Taha Suresi’nin 81. ayetinde
der ki; ‘‘Size verdiğimiz rızıkların en temizlerinden yiyin ve bunda taşkınlık etmeyin, sonra
üzerinize gazabım iner. Kimin üzerine de gazabım inerse, muhakkak o mahvolur’’.
Ülkemizde yüzlerce domuz çiftliğinin olduğu, binlerce domuzun kesiminin ve satışının
yapıldığı bilinmektedir. Bu kadar domuzun turistik otellerde veya Batı kaynaklı Fast-Food
restorantlarında da tüketilmesi mümkün olmayabilir. Bunun için ucuz et ve et ürünlerine dikkat
edilmesi gerekmektedir. Ayrıca, gıda sanayinde kullanılan protein içerikli bazı katkı maddelerinin domuz kaynaklı olma riski de bulunmaktadır79. Buna ek olarak alkol üretimi ve tüketiminin yıllar
içerisinde sürekli artış gösterdiği ülkemizde, alkol içerikli gıda katkı maddeleri de gıda sanayinde
kullanılıyor olabilir81. Bunun yanında yazılı basın veya görsel medyadan izlediğimize göre sık sık Batı kökenli ürünlerde alkol veya domuz kaynaklı madde çıkmaktadır. 2014 yılının ilk yarısında
Helal Gıda sertifikasına çok önem veren Malezya’da bile Helal sertifikasına sahip çikolata
ürettiğini iddia eden önemli bir ABD firmasında domuz DNA’sının çıktığı belirlenmiştir77. Bütün bunların sonucunda dini duyarlığa hassas olan tüketiciler tükettikleri birçok gıdanın helal olup
olmadığı konularında haklı olarak kuşkulanmaktadırlar. Gıdalara raf ömürlerini uzatmak,
mikrobiyolojik bozulmaları engellemek, stabilitelerini sağlamak, ağartmak ve benzer gayelerle bazı
gıda üretiminde katkı maddeleri kullanılmaktadır.
Ayrıca, bu katkı maddeleri, gıdaların renklendirilmesinde, tatlandırılmasında veya besleyici
değerinin arttırılmasında da kullanılmaktadır (Küçüköner, 2011, s.12-17). Ancak, katkı maddeleri
74Erdoğan Ramazan, 2012. Helal Nedir. http://ramazanerdogan.com/?pnum=7&pt=helal%20gida. Son Güncelleme Tarihi:11/01/2012. 75Müslim, Zekât/ 65 76Nak. Kütüb-ü Sitte, 8/160 77Dünya-Bülteni, 2014. Malezya’da çikolatada domuz DNA'sı. http://www.dunyabulteni.net/gunun- haberleri/299551/malezyada-cikolatada-domuz-dnasi
92 Ali BATU
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
belli kurallar ve standartlar altında kullanılabilir. Bu konular üretici firma sahibini de çok fazla
ilgilendirmemektedir. Bu tür gıdalar dindar tüketiciler tarafından kuşkulu gıdalar grubuna girmektedir. Ancak, bu katkı maddelerinin kaynağı, üretim yöntemleri ve helal olup olmadıkları
tüketiciler tarafından tam olarak bilinememektedirler78. Sonuç olarak hangi katkı maddeleri haram
veya helal olduğu konusunda tüketicilerin kesin bir hüküm vermeleri çok zordur. Bu konuda yapılmış bilimsel çalışma da yoktur. Ancak, haram olması muhtemel olan veya kaçınılması gereken
katkı maddelerini belli ölçüde belirlemek mümkündür. Domuzdan elde edilebilecek ya da başka
haram olma şüphesi taşıyan kaynaklardan üretilen bazı katkı maddeleri haram veya şüphelidir82. Hammadde kaynağından son ürün haline gelinceye kadar üretim aşamalarının bilinmesi ile ancak
helal ya da haram olduğu anlaşılabilir. Bütün bunlar için tüketiciyi korumak bakımından helal gıda
belgesi gereklidir.
12. GIDA KATKI MADDELERİ VE JELATİN
Yenilebilir jelâtin, gıda sektöründe birçok gıda üretiminde yaygın olarak
kullanılabilmektedir. Böylece dondurma sanayinde, pasta, şekerleme, çikolata ve tatlı üretiminde,
et endüstrisinde kullanılıp gıdalarda parlatıcı ve düzgün hâle getirici madde olarak kullanılmaktadır. İslam hukuku açısından helal bir kaynaktan elde edildiği müddetçe jelâtin caizdir.
Ancak haram veya şüpheli bir kaynaktan elde ediliyorsa haram olarak mütalaa edilmektedir. Bu
sebeple Müslümanlar haram ve içeriği şüpheli şeylerden kaçınmalıdır81,79. Jelâtinlerin ham maddesi, genelde domuz veya dana derisi yahut kemiğidir. Bazı fabrikalar, hayvan sinirleri,
bağdoku, kıkırdak ve toynak kullanır. Jelatin çoğu macun ve tutkal üretiminde ve boğaz
pastillerinde kullanılır. Ayrıca, katı ve yumuşak kapsüllerin ana maddesidir. Çoğu tabletlerde
jelâtin bağlayıcı ve yapıştırıcı bir unsur olarak kullanılır. Kuşkulu olma gerekçeleri ise eti yenen hayvanların İslami usullere göre kesilip kesilmediği, kullanılan katkıların hammadde kaynaklarının
tam olarak bilinmediği, peynir üretiminde kullanılan mayaların hayvansal kaynaklı olup olmadığı
ya da Müslüman olmayan ülkelerde yaşayan tüketiciler tarafından kritiği yapılmaktadır78.
Yaygın olarak bazı gıdaların üretiminde helal olmayan kaynaklardan elde edilmiş katkı
maddeleri de kullanılmaktadır (Chaudry, 1992, s.92-104). Bu yüzden, gıda katkı maddelerinin bir
kısmının helal olup olmadığı hususunda bazı belirsizlikler devam etmektedir. Bu nedenle katkı
maddelerinin helal olup olmadığı konusu kuşkulu olup bu da şüpheli gruba girmektedir Müslüman tüketiciyi bilgilendirmek için etiketin üzerinde sadece sığır jelatini yazmak yeterli değildir79.
Jelatinin kaynağı bilinmiyorsa kesinlikle mahzurlu olup helal olduğu söylenemez. Bundan dolayı,
haram kaynaklardan üretilmiş olma ihtimali de çok yüksektir. Bu yüzden, tartışmalı bir durum söz konusudur. Dini bakımdan hassas insanlar helal sertifikaları olmayan ve jelatin içermiş
olabileceğine inanıldığı bazı ürünleri gayet haklı olarak tüketmekten çekinmektedirler; çünkü,
jelatinin üretimi daha çok domuz kaynaklıdır80. Ayrıca, ithal jelatinlerin çok büyük bir kısmının domuz kaynaklı olma riski çok yüksektir. Jelatin, sığır, domuz, balık gibi omurgalıların
kollogeninden elde edilen hayvansal kaynaklı bir protein ürünüdür. Başlıca hammadde olarak
domuz kemik ve yağları ile sığır kemik ve derileri kullanılmaktadır. Çünkü, Müslüman olmayan
ülkelerde çok fazla domuz üretip tüketilmekte olup ayrıca domuzdan jelatin üretmek diğer hayvanlardan jelatin üretmekten daha kolay ve ekonomiktir (Yetim, 2011, s.86-94).
78Büyüközer Hüseyin Kami, 2012b. Yeniden Gıda Raporu. Yediklerimiz, İçtiklermiz Helal mi ? Haram mı ? Ve Sağlığımıza Ne Kadar Uygun ? Çevik matbaacılık. davutpaşa cad. besler iş merkezi. No:20/18-19. Topkapı İstanbul. 79Sakr Ahmad and Büyüközer Hüseyin, Kami, 2011. Jelatin. Çevik Matbaacılık. Davutpaşa cad. Besler İş Merkezi. No:20/18-19. topkapı istanbul. 80Haug Ingvild J, ve Draget Kurt Ingar, 2009. Handbook of Hydrocolloids (Second edition) Edited by G O Phillips and PA Williams,Glyndwr University, UK. Woodhead Publishing Series in Food Science, Technology and Nutrition No. 173, 948.
Türk-İslam Kültüründe ve Günümüz Dengeli, Sağlıklı ve Helal Beslenmede… 93
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
13. İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ VE HZ MUHAMMED
(S.A.S.)
Tüketicinin satın aldığı mal ve hizmetlerin sağlık, çevre ve inanç açısından güvenilir
ürünler olduğunun belgelenmesini istemesi bilgilenme hakkının bir gereğidir. Bu konuda, “gıda
etiketi” bilgisinin eksiksiz ve anlaşılır olması, gıdaların sağlığa uygunluğu ve dini inançlarına aykırı düşmemesi tüketici açısından son derece önemlidir81. Çünkü İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi'nin 2. Maddesi, herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş,
ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanmasını öngörür81.
Hz. Peygamber’in -hayatı boyunca- insanlarla olan ilişkileri çok yoğun bir şekilde geçmiş
ve O sürekli sosyal hayatın merkezinde yer almıştır. Peygamberlik öncesi ve sonrasında sürekli
hakkın savunucusu olmuş, haksızlığa uğrayan mağdur kişilerin yanında yer almıştır. Daha gençlik yıllarında haksızlığa, zulme, zorbalığa ve adâletsizliğe karşı mücadele vermiş, bu bağlamda faaliyet
gösteren ve iç güvenliği sağlamayı hedefleyen Hilfu'l-Fudûl (Faziletliler sözleşmesi) adlı sivil
toplum teşkilatına girmede tereddüt etmemiş ve bu teşkilatta bilfiil çalışmıştır82. Her türlü zulme ve haksızlığa karşı mücadele amacıyla ihdas edilmiş olan, ancak Cahiliye döneminin bir ürünü olan bu
teşkilata katılmıştır83. Hz. Peygamber'in, genç yaşta bu teşkilata katılmak suretiyle daha o zamanda
insan haklarına ne derece önem verdiği anlaşılmaktadır123. Ayrıca, ister bağımsız olsun ister vesayet altında veya özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke yurttaşı
olsun, bir kimse hakkında, uyruğunda bulunduğu devlet veya ülkenin siyasal, hukuksal ve
uluslararası statüsü bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir84.
İslâm barış, haklara saygı, güven ve düzen dinidir. Mekke fethedildiğinde kimseye dinini değiştirmek için baskı yapılmamış, inançlara müdahale edilmemiştir. Kişiler, tercih ettikleri dine
göre yaşama ve âyin yapma, ibâdet etme özgürlüğüne sahiptir. Peygamber’in ve müslümanların
görevi İslâm’ı usûlüne uygun bir şekilde tebliğ etmektir. “(Ey Rasûlüm) Biz, seni bütün insanlara müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.”85 “Biz seni âlemlere
ancak rahmet olarak gönderdik.”86 diyerek Allah (c.c.) Peygamber efendimizin (s.a.s.) görevinin ne
kadar kutsi ve önemli olduğunu belirtmektedir.
14. HELAL SERTİFİKASI VE SERTİFİKALAMA
Tüketici hakkı evrensel bir hak olup tüketiciler, tükettikleri gıda ile ilgili her konuda bilgi
edinme hakkına sahiptir. Çünkü tüketilen gıda tüketen kişilerin ruh ve beden sağlığına, dinî
inançlarına uygun olup olmadığı ve hatta insan neslinin geleceğini nasıl etkileyeceğine kadar geniş bir kapsama alanına sahiptir87. Tüketiciler, ürün tercihlerinde en doğru kararı verebilmek için bu
konudaki belirsizliğin giderilmesini talep etmektedir. Ürünlerin hijyenik, güvenli, kaliteli, korumalı
ve temiz olması gibi olmazsa olmaz kriterlerinin yanı sıra dinî inançlarının öngördüğü şartları taşıması da arzu edilmektedir. Bu sebeple, başta gıdalar olmak üzere mal ve hizmetlerin dinî
inançlara uygun olduğunu belirleyen bir belgelendirme sistemi talep edilmektedir. Bu sistem ise
gıdanın veya eşyanın helal olduğunu gösteren Helal belgesidir. Dini ve yaşantı şekli ne olursa olsun
81Çelen, 2010. Fıkıhsız Helal Gıda Olmaz. Helal ve Sağlıklı Gıda ve Doğal Beslenme.
http://www.helalvedogal.com/fikihsiz-helal-gida-olmaz/ 82İbni Hişam, 1992 83Kırbaşoğlu, 1998 84Çelen, 2010. Fıkıhsız Helal Gıda Olmaz. Helal ve Sağlıklı Gıda ve Doğal Beslenme.
http://www.helalvedogal.com/fikihsiz-helal-gida-olmaz/ 85Sebe, 34/28. 86Enbiyâ, 21/107 87Kostak, F. 2006. Helal Gıda Belgesi. http://www.etikadanismanlik.com/fky24.htm
94 Ali BATU
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
birçok millete ait insan (İslam öncesi Türklerde, Musevilikte ve Müslümanlıkta olduğu gibi) domuz
eti ve ürünlerine karşı bir hassasiyete sahip ve bu hayvanın ürünlerini kendilerine haram veya yasak saymışlardır. Bunun için özellikle domuz ürünleri ile ilgili Musevilik Koşer Standardını
oluşturmuşlardır. Müslümanlar ise domuz veya yukarıda belirtilen birçok konu ile ilgili olarak helal
yeme-içme konusu gündemdedir. Bunun içinde helal standardı terimi gündeme gelmiş olup belli bir süreden beri Türkiye’de ve değişik ülke Müslümanları tarafından uygulamaya geçirilmiştir.
Dünyanın her bir tarafında sağlığını düşünen insanlar inançları ne yönde olursa olsun, helal
standartlarına göre üretilmiş ve helal sertifikalı malları tercih etmektedirler. Gelecekteki nesillerin devamı ve korunması için dünya insanları (özellikle Müslümanlar) mutlaka helal sertifikalı malları
tercih etmek ve kullanmak istemektedirler96,101. Günümüzde çeşitli şekilde ortaya çıkan
hastalıkların genel kaynağını, yediklerimiz, içtiklerimiz ve kullandığımız ihtiyaç maddelerindeki
katkı maddeleri, yanlış üretimler, zararlı maddeler veya aromaların denetimsiz bir şekilde kullanılması sebebiyle oluşturmaktadır.
Çin malı çocuk oyuncakları ve eşyalar, çocuklarımıza ve insanlarımıza çok zararlıdır.
Oyuncak üretiminde kullanılan maddeler fatalat içermektedir ve bu maddelerin kısırlığa neden olduğu belirlenmiştir. Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Enver Özdemir:
"Fatalat maddesinin çocukların gelişimini çok olumsuz etkilediğini ve Çin’den gelen oyuncakların
insan sağlığı için çok zararlı olduğunu belirtmiştir". Böylece insan sağlığına zarar verdiği tespit edilen Çin malı oyuncaklar, kesinlikle satın alınmamalıdır. Ayrıca Rusya'da yapılan bilimsel
araştırmada, ucuz olduğundan rağbet gören söz konusu ülkenin ürettiği ürünlerin insan ve çevre
sağlığına olumsuz etkileri belirlenmiştir. Vatandaşlar, satın aldığı bu ürünlerin üzerinde ya da
ambalajında uluslararası standartlara uygunluğunu gösteren 'CE' işaretini aramalıdırlar”88.
Bu yüzden helal gıda standardı veya gıda olmayan ürünlerde ‘CE’ gibi uluslararası
standartlar ile bu tür sağlığa zararlı üretimler engellenmiş olacaktır. Helal gıda sertifikasının amacı
ülkemizde ve dünyada tüm perakendecilerin sağlıklı, hijyenik, mahzursuz ve helal olan ürünün tüketimini sağlamak olmalıdır79. Helal sertifikalama, dini bakımdan hassas tüketici için, kabul
edilebilir ve kendisi için güvenilir gıdanın ve tüketilebilir ürünün üretilmesi için gerekli koşuldur.
Bu husus dünyadaki 2 milyar Müslüman ve özellikle belli bir kısmı dini bakımdan hassas olanları
ve de helal ürün tüketmeyi tercih eden diğer milyonlarca insanı kapsamaktadır. Helal sertifikalı ürünlerin üretiminde mutlaka helal sertifikalı katkı maddelerinin kullanılması gerekmektedir.
Helal sertifikalama geçerli, ehil ve tarafsız bir kurumun söz konusu üretimi denetlemesini,
helal standartlarla uygunluk içerisinde üretimin yapıldığının doğrulanmasını ve buna bağlı olarak, onaylanmış bir belge vermesini kapsayan bir yöntemdir. Gıdalarda helal ve mahzursuz şartı ile
birlikte, sağlığa uygunluk, hijyenik ve HACCP kurallarına uygun olması da gereken şartlar
arasındadır. Ayrıca, helal sertifikalama ülke yönetiminin gıda kontrol birimlerine gıda güvenliği konusunda destek hizmeti de sağlayabilmektedir. Helal sertifikalı katkı maddeleri pek çok ülkede
bulunabilir. Ürünün ve üreticinin küresel İslam içinde tanınmasını ürünün daha kolay bir şekilde
pazarlanabilmesini sağlar.
15. HELAL BELGESİ SAHTECİLİĞİ VE TÜKETİCİNİN ALDATILMASI
Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde Helal belgesi veren firma, vakıf ve şirket türemiş
durumdadır. Üretilen ürünlerin hammaddeleri, üretim proses aşamaları ve kullanılan katkı
maddelerini incelemeden veya bilinmeden helal belgesi veren firmalar mevcuttur. Belki Malezya’da meydana gelen ABD’li çikolata firmasındaki Helal belgesinde böyle bir durum söz
88Çetin Bilal, 2009. Kısırlaştıran oyuncak rezaleti. Bugün Gazetesi. http://gundem.bugun.com.tr/kisirlastiran-oyuncak-rezaleti-haberi/62203.
Türk-İslam Kültüründe ve Günümüz Dengeli, Sağlıklı ve Helal Beslenmede… 95
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
konusu olabilir. Bir ürünü sadece laboratuvara götürüp analiz ettirmekle o ürün helal olabileceği
konusu tam olarak doğru olmayabilir. Bu konuda nelerin haram veya yasak olduğu tam olarak hazırlanmış bir standart olması gerekir. Hangi maddelere bakıldığı ve bunların hangi yöntemlerle
analiz edildiği ve analizi kimlerin yaptığı önemlidir. Buna benzer konularda dünyanın birçok
yerinde yapılan aldatmaları herkes çok iyi bilmektedir. Uluslararası bir içecek firması bile yıllarca dünya insanına sunduğu içeceğin içinde sağlığa zararlı madde çıkınca formülü değiştirdiklerini
iddia etmişlerdir. Ancak, yeni formülde neler olduğunu yine kimse bilmemektedir. Yıllarca dünya
Müslümanlarını kandırmış olan bu ve buna benzer şirketler, bu insanları yine kandırmaya devam etmekte olabilirler. Ürünlerine alerjen, kanserojen ve ani ölümlere bile neden olabilecek katkıları
katan, yemlerine kan, ölü hayvan etleri ekleyip ürettiği gıdaların belli bir kısmını GDO’lu
ürünlerden oluşan firma sayısı yıllarca market raflarını doldurmuştur.
Bunları sadece ‘helâl’ yazan bir belge ile aklamasının yanlış olacağı kanaatini taşımaktayım. Onun için önüne gelen herkesin helal belgesi vermemesi gerekir. Bu belgeler ancak
alt yapısını eksiksiz olarak hazırlayarak resmi mercilerden gerekli izni almış ve ayrıca uluslararası
akreditasyon firmalarınca da akredite olmuş ve devlet tarafından denetlenen firmalar aracılığıyla verilmelidir. Devlet içinde öyle bir denetleme mekanizması henüz bulunmamaktadır. Devlet içinde
bu denetleme mekanizmasının en kısa sürede oluşturulması gerekmektedir.
Ayrıca belli bir süreden beri alkolsüz bira üretildiği iddia edilmektedir. Bu biralarda bulunan alkol miktarı binde beş civarındadır. Ancak, miktar ne olursa olsun az da olsa sonuçta
alkol mevcuttur. Diyanet İşleri yetkilileri ile kanaat önderi olarak kabul edilen din alimleri alkolün
azının da haram olduğu konusunda hemfikirdirler. Bunun kaynağı ise bir rivayete göre içkiyi ilaç
olarak kullandığını iddia eden bir kişiye sevgili peygamberimiz (s.a.v.): “O bir devâ değil; hastalığın ta kendisidir. Her sarhoşluk veren içkidir ve her içki haramdır” buyurmuştur89,90.
Dolayısıyla, alkolsüz olarak adlandırılan ancak içerisinde az da olsa alkol içeren biranın genç
nesilleri alkolle tanıştırmak için bir kapı olabileceği kandırmacasından başka bir şey olmadığı kesindir. Böylece alkolsüz adı altında biranın gençlerin beynine küçük yaştan itibaren
yerleştirilmek istenildiği anlaşılmaktadır. Bırakalım birayı, son zamanlarda kola türü içeceklerde
bile alkol çıktığını yazılı ve görsel basından izlemekteyiz.
16. SONUÇ
Türk Mutfak kültürü Göçebe kültüründen Anadolu, Selçuklu ve daha sonrada Osmanlı
mutfak kültüründen etkilenerek günümüze kadar çok gelişmiş ve olgunlaşmış durumdadır. Türk
mutfak tarihi de Türk tarihi gibi Orta Asya, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleri içerisinde incelenebilir. Türk mutfağından esas anlamıyla Türkiye sınırları içinde yaşayan insanların
beslenmesini sağlayan yiyecek ve içeceklerin hazırlanması, pişirilmesi, korunması; bu işlemler için
gerekli araç-gereç ve teknikler ile yemek yeme adabı ve inanışlar anlaşılmalıdır. Hayvancılık eski Türklerin belki de Türk tarihinin ilk başlangıcından günümüze kadar önemli bulunmuş ve Türklerin
zaman zaman tek ekonomik kaynağını oluşturmuştur.
Tüketicinin satın aldığı mal ve hizmetlerin sağlık ve inanç açısından güvenilir ürünler
olduğunun belgelenmesini istemesi bilgilenme hakkının bir gereğidir. Bu konuda, “gıda etiketi” bilgisinin eksiksiz ve anlaşılır olması, gıdaların sağlığa uygunluğu ve dini inançlarına aykırı
düşmemesi tüketici açısından son derece önemlidir. Çünkü İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi'nin 2. Maddesi, herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu bildirge
89Ebu Davud-Sahih-i Müslim 90Özek Ahmet, Karaman Hayrettin, Turgut Ali, Çağrıcı Mustafa, Dönmez İbrahim Kafi, Gümüş Saadettin,1992. Kuran-ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı Meali. Mushafı Şerif Basım Kurumu.
96 Ali BATU
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanmasını öngörür. Hz. Peygamber’in
-hayatı boyunca- insanlarla olan ilişkileri çok yoğun bir şekilde geçmiş ve O sürekli sosyal hayatın merkezinde yer almıştır.
Günümüzde de tedavisi için çaba sarf edilen önemli hastalıklardan biriside obezite olup
sağlık problemleri sıralamasında önemli bir yere sahiptir. Vücudumuz şişmanlıkla sadece estetik açıdan bozmakla kalmayıp, aynı zamanda birçok hastalığı da maruz kalmaktadır. Allah Rasûlü
(sav)91 asırlar öncesinden “Ümmetim hakkında en çok korktuğum şeyler: Göbek bağlamak, çok
uyku, tembellik ve yakîn (iman) azlığıdır.” buyurarak şişmanlık tehlikesine dikkatleri çekmiştir. Nitekim Hz. Ali (r.a) de insanların dünyevî gafletine şöyle işaret etmişlerdir: "İnsanlar uykudadır
(gaflettedir), ancak öldükleri zaman uyanırlar (hakikati anlarlar)". Şu halde günümüzde
Müslümanlar da bu konularda daha dikkatli olmalı ve gaflete düşmemelidir.
Sünnet olan beslenme tarzı çok önemli olup iradeyi kuvvetlendirerek insanlara sabretmesini öğretmektedir. Önemli bir diyetisyene göre bugün gıdaların işlenmesi ve üretimi
sırasında yapılan işlemler ”yemek için yaşamak!’’ düşüncesi sonucunda obez insanlar ortaya
çıkmıştır. Obezite ve çeşitli hastalıkların tedavisi olarak görülen az ve sık beslenme uygulaması ile uygulanan tedavi olumlu sonuç verdiği de bilinmektedir. Sünnete uyup iki öğün yemek yiyerek
ancak bu öğünlerde de tıka-basa yememeleri gerekir. Ancak bugün medya ve çağın bizlere
empozeleri sonucu sofralarımızdan hiçbir şey eksik olmamakta, hatta bir öğünde tüm yiyeceklerden fazlasıyla yenmesi tercih edilmektedir. Hele hele her şey dahil otellerde tüketilen veya işaret edilen
gıdaların haddi hesabı yoktur. Dolayısıyla insanlar daha fazla gıda alarak vücutlarına daha fazla
enerji yüklemektedir. Sünnet üzere yeme rejimi şişmanlamaya meyyal olan insanları şişmanlatmaz,
zayıflamaya meyyal olanları da zayıflatmaz. Şişmanlar bu reçeteyi uyguladıkları zaman gereğinden fazla aldıkları kaloriyi azaltacaklar ve zayıflayacaklardır. Bugün tıpta ve manevi hayatımızda
görüyoruz ki, az yemek yeme sadece beden sağlığına değil ruh sağlığımıza da şifa getiriyor.
Unutmayalım ki kendinizi ancak iradeniz tedavi edebilir. Asırlar öncesinden halen geçerli olan bir hadis-i şerif bize sesleniyor. “Acıkmadan sofraya oturmayın, doymadan sofradan kalkınız.” (Hz.
Muhammed (s.a.s.)). Ayrıca sağlıklı ve dürüst bir toplum için helal lokma son derece önemlidir.
Öyleyse, çocukların fizikî ve biyolojik açıdan sağlıklı doğması ve doğduktan sonra da sağlıklı
büyümesi, bununla beraber fıtraten de ahlaklı, terbiyeli, yumuşak yapılı ve faydalı bir insan olabilmesi için anne ve babanın haram yememesi gerektiği gibi, aile yuvasına da haram olan hiçbir
şey girmemelidir. Dolayısıyla geleceğin büyükleri olacak çocukların damarlarına haram olan hiçbir
şey dolaşmamalıdır. Çocuklarına haram lokma yedirmemek, çocuğu besleyen gıdanın gerek dünyaya gelmeden önce gerekse dünyaya geldikten sonra helâl kazançtan sağlanmış olmalıdır.
17. KAYNAKLAR
AKGÜNDÜZ, Ahmet. Helal Gıda Meselesi: Avrupa’da Helal Gıda Problemleri ve Çözüm Yolları. İhracat İçin Helal Sertifikası Sempozyumu Bildirileri. S:1-14. 14 Şubat. Güney Marmara
Kalkınma ajansı. Balıkesir. 2012.
BATU, Ali. Kuru Üzüm ve Pekmezin İnsan Sağlığı ve Beslenmesi Açısından Önemi. Gıda.
1993/18(5):303-307.
BATU, Ali. Production of Liquid and White Solid Pekmez in Turkey. Journal of Food Quality.
2005/28:417-427.
Türk-İslam Kültüründe ve Günümüz Dengeli, Sağlıklı ve Helal Beslenmede… 97
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
BATU, Ali. Türkiye’de Helal (Mahzursuz) Gıda ve Helal Belgelendirme Sistemi. Teknolojik
Araştırmalar. GTED 2012/(7) 51-61.
BAYSAL, Ayşe. “Türk Yemek Kültüründe Degismeler, Beslenme ve Saglık Yönünden
Degismeler”. Türk Mutfak Kültürü Üzerine Arastırmalar, Türk Halk Kültürünü Arastırma
ve Tanıtma Vakfı Yayınları Yayın No:3, 1993/12-20, Ankara.
BAYSAL, Ayşe. Genel Beslenme. Besinlerin enerji değeri ve enerji gereksinimi. 4. Bölüm.
Hatipoğlu yayınları. Şahin matbaası. Ankara. 2010.
BEDİRHAN, Yaşar. İslam Öncesi Türk Tarihi ve Kültürü, Konya 2009/192
BÜYÜKÖZER, Hüseyin Kamil. Halalen Tayyiben. Erkam Matbası. Gimdes, Tekstilkent. A-22
Blok No:53 Esenler, İstanbul. 2012a.
BÜYÜKÖZER, Hüseyin Kami. Yeniden Gıda Raporu. Yediklerimiz, İçtiklermiz Helal mi ? Haram
mı ? Ve Sağlığımıza Ne Kadar Uygun? Çevik matbaacılık. davutpaşa cad. besler iş merkezi. No:20/18-19. topkapı istanbul. 2012b.
CHAUDRY, Muhammed M. Islamic Food Laws: Philosophical Basis and Practical İmplications,
Food Technology, 1992/46(10) 92-104.
CİGERİM, Nevin. Batı ve Türk Mutfağının Gelişimi, Etkileşimi ve Yiyecek-İçecek Hizmetlerinde
Türk Mutfağının Yerine Bir Bakış 2000. Türk Mutfak Kültürü Üzerine Araştırmalar, Türk
Halk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı Yayınları, YayınNo:28 Ankara. 2001.
ÇIKMAN, Zeki. Beslenme Disiplini Üzerine. Yalancı Açlığa Kanmamalı. Altınoluk, 1992/72: 33-
35.
DEMİRCİ, Mehmet. 2011. Beslenme. Gıda Teknolojisi Derneği Yayın No:44. 5. Baskı. s:379
D’OSSON, M. De M., 18. 2013. Yüzyıl Türkiyesinde Örf ve Adetler. (Çev: Z. Yüksel), İstanbul: Tecüman 1001 Temel Eser.
GÜLER, Sibel. 2014. Türk Mutfak Kültürü ve Yeme İçme Alışkanlıkları.
http://bildiri.anadolu.edu.tr/papers/29_600u80.pdf (Erişim Tarihi: 01.06.2014)
GÜNGÖR, Harun. Eski Türklerde Din ve Düşünce, Türkler, C3, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara.
2002.
HAUG, I.J. ve DRAGET, K.I. Handbook of Hydrocolloids (Second edition) Edited by G O Phillips
and PA Williams, Glyndwr University, UK. Woodhead Publishing Series in Food Science, Technology and Nutrition No. 173, 948. 2009.
HALICI, Nevin. Türk Mutfağı. İstanbul: Oğlak Yayıncılık. 2009/408.
KARATAY, Canan Efendigil. Karatay Diyetiyle yaşam Boyu Sağlık. Yıkılmazlar Basım Yay.
Hayykitap. Beşiktaş, İstanbul. 2013/262.
KILIÇ, Sami. Türk Halk İnanışlarında Yiyecek ve İçecekler. Fırat Üniversitesi Yayınları. Elazığ.
2012/142.
KÜÇÜKÖNER, Erdoğan. Helal Gıda Sertifikasyonunda Gıda Katkı Maddelerinin Yeri. 1. Ulusal
Helal ve Sağlıklı Gıda Kongresi. Gıda Katkı Maddeleri: Sorunlar ve Çözüm Önerileri.
2011/12-17.
MEMİŞ, Ekrem. Eskiçağda Türkler, Konya 2009/34.
98 Ali BATU
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
MOFFETT D, MOFFETT S, SCHAUF C. 1993. Growth metabolism reproduction and immune
defense in ‘’Human Physiology’’ second ed. Mosby, Missouri. Sa:667.
OĞUZ, Burhan. Türkiye Halkının Kültür Kökenleri, I. Giriş - Beslenme Teknikleri. 2002.
ÖZAKBAŞ, Ayşe «Şifâü’l-Fu’âd li-Hazreti Sultân Murâd», Journal of Turkish Studies: Türklük
Bilgisi Araştırmaları, Cilt 20, 1996/146.
ÖZEK, Ali, Karaman, Hayrettin, Turgut, A., Çağrıcı, M., Dönmez, İ.K., Gümüş, S.1992. Kuran-ı
Kerim ve Türkçe Açıklamalı Meali. Mushafı Şerif Basım Kurumu.
ÖGEL, Bahaeddin, 1971, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, s. 281.
ÖGEL, Bahaeddin, 2009. Türk Kültür Tarihine Giriş IV, s. -13-17; Abdulkadir İnan, Tarihte ve Bu
gün Şamanizm, Ankara 1995, s. 168;
ÖZTAN, Aydın, Et Bilimi ve Teknolojisi. TMMOB Gıda Mühendisleri Odası. Ankara. ISBN NO:
975-395-632-0. 2003.
OCAK, Ahmet Yaşar. Bektaşî Menakıblarında İslâm Öncesi İnanç Motifleri, Enderun Kitabevi,
İstanbul. 1983.
SAKR, A. Büyüközer, H.K. Jelatin. Çevik Matbaacılık. Davutpaşa cad. Besler İş Merkezi. No:20/18-19. topkapı istanbul. 2011.
TALAS, Mustafa. “Tarihi Süreçte Türk Beslenme Kültürü ve Mehmet Eröz’e Göre Türk
Yemekleri”. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Arastırmaları Dergisi, Sayı:18, 2005/273-283.
TEZCAN, Mahmut. “Yemek Kültürü Üzerine Dinsel Etkiler”, Türk Mutfak Kültürü Üzerine
Arastırmalar: Türk Halk Kültürünü Arastırma ve Tanıtma Vakfı Yayın No:20, 1997/139-
146, Ankara.
YETİM, Hasan. Jelatin Üretimi, Özellikleri ve Kullanımı. 1. Ulusal Helal ve Sağlıklı Gıda Kongresi. Gıda Katkı Maddeleri: Sorunlar ve Çözüm Önerileri. 2011/86-94.
TURAN, Şerafettin. Türk Kültür Tarihi, Bilgi Yayınları, Ankara. 1994.
ULUDAĞ, H. 2011. Türkiye'nin Halk Mutfağı. Turkish Cuisine. Turkish Cultural Foundation.
YILMAZ, Aydın. İsyerimiz Mutfak, Meslegimiz Asçılık, Sanatımız Pisirmek, İstanbul. 2002.
Internet Kaynakları:
ALPTEGİN, Ahmet, 2014. Türk Mutfak Kültürü. Tarihte.Net. http://tarihte.net/turk-mutfak-
kulturu/
Anonim. Helal Gıda. Fen Danışmanlık Mühendislik. 2013.
http://www.fendanismanlik.net/?s=isguvenligisagligi&yid=22&k=Helal%20G%C4
%B1da
ARTUN, E. 2010. TÜRKLERDE İSLAMİYET ÖNCESİ İNANÇ SİSTEMLERİ.
ATALAY, Halil. 2013. Çocuk Yetiştirme ve Eğitiminde Helâl Lokmanın Önemi. Misak
http://hayatcemresi2.blogspot.com.tr/2013/02/cocuk-yetistirme-ve-egitiminde-
helal_26.html
Türk-İslam Kültüründe ve Günümüz Dengeli, Sağlıklı ve Helal Beslenmede… 99
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
ATAY, T. Türk Mutfağı, Türk Mutfağında Yemekler ve Beslenme Alışkanlıkları. Kültürel bellek.
Türk Kültürü Araştırmaları. http://www.kulturelbellek.com/turk-mutfagi-yemekler-ve-beslenme-aliskanliklari/. 2011.
ÇELEN, 2010. Fıkıhsız Helal Gıda Olmaz. Helal ve Sağlıklı Gıda ve Doğal Beslenme.
http://www.helalvedogal.com/fikihsiz-helal-gida-olmaz/
ÇETİN, B. 2009. Kısırlaştıran oyuncak rezaleti. Bugün Gazetesi.
DÜNYA-Bülteni, 2014. Malezya’da çikolatada domuz DNA'sı.
ERDOĞAN, R. 2012. Helal Nedir. http://ramazanerdogan.com/?pnum=7&pt=helal%20.
HALICI, N. 2012. Mutfak Kültürümüzde Selçuklu ve beylikler Dönemi. 19 Şubat 2012, Pazar.
Zaman gazetesi. http://www.zaman.com.tr/nevin-halici/mutfak-kulturumuzde-
selcuklu-ve-beylikler-donemi_1247270.html
HAMMOND, K.A. and JANES D.N. 1998. The effects of increased protein intake on kidney size
and function. J Exp Biol 201: 2081–2090,
http://gundem.bugun.com.tr/kisirlastiran-oyuncak-rezaleti-haberi/62203.
http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/erman_artun_inanc_sistemleri.pdf.
HTTP://WWW.CEREZFORUM.NET/KONU/TURKLERDE-İSLAMİYET-ONCESİ-İNANC-
SİSTEMLERİ.55556/
http://www.dunyabulteni.net/gunun-haberleri/299551/malezyada-cikolatada-domuz-dnasi
ILDIRAR, M. 2013. İyi İnsan Kim? Helâl ve Haram Yemenin Maneviyata Etkisi. Mayıs 2006,
sohbet. Semerkand. Sayı: 180: http://semerkanddergisi.com/helal-ve-haram-yemenin-
maneviyata-etkisi/
İNTERNER, 2009. İslamiyet Öncesi Türk Devletlerinde Kültür ve Uygarlık.
http://www.tarihbilinci.com/forum/archive/index.php/t-2000.html
KARAMAN, H. 2012. Helal Gıda (1-2). http://www.gidahareketi.org/Helal-Gida-(1-2)-585-
yazisi.aspx
KESKİN, E. 2010. Hadisler ışığında diyet. Zaman. http://www.zaman.com.tr/cuma_hadisler-isiginda-diyet_934561.html
KILIÇ, N. 2013. Sünnet Olan Beslenme tarzı. Helal Hayat Helal Mutfaklarda Başlar helal
ürünlerden helal yeyemekler. http://www.helalmutfak.org/sunnet-olan-beslenme-tarzi
KOSTAK, F. 2006. Helal Gıda Belgesi. http://www.etikadanismanlik.com/fky24.htm
KUT, G. 2014. Türklerde Beslenme Biçimi Dünü-Bugünü. Çukurova Üniversitesi Türkoloji
Araştırmaları Merkezi. http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/51.php.
Kültür Bellek. 2012. Türk Kültürü Araştırmaları. Türklerde Yemek ve Sofra Adabı.http://www.kulturelbellek.com/turklerdeyemekvesofraadabi/YararliBilgiler1809&Bi
lgi=t%C3%BCrklerin-islamiyeti-kabul-etmesindeki-faktörler-sebepler
LACROIX, M., GAUDICHON, C., MARTIN, A., MORENS, C., MATHE, V., TOME, D.and HUNEAU, J.F. 2004. A long-term high-protein diet markedly reduces adipose tissue
without major side effects in Wistar male rats. Am J Physiol Regul Integr Comp Physiol
287: R934–R942, 2004.
100 Ali BATU
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/2 Winter 2015
LINN T, SANTOSA B, GRONEMEYER D, AYGEN S, SCHOLZ N, BUSCH M, and BRETZEL
RG. 2000. Effect of long-term dietary protein intake on glucose metabolism in humans. Diabetologia 43: 1257–1265.
MORENS, C., GAUDICHON, C., METGES, C.C., FROMENTIN, G., BAGLIERI, A., EVEN,
P.C., HUNEAU, J.F., and TOME, D. A., 2000. High-protein meal exceeds anabolic and catabolic capacities in rats adapted to a normal protein diet. J Nutr 130: 2312–2321.
PAKALIN, Mehmet Zeki. 1983. Tarih Deyimler ve Terimleri sözlüğü I. Devlet Kitapları. Milli
Eğitim Basımevi, İstanbul. Cilt II, s.330. ttp://www.mediafire.com/view/mmnwmio5igy/Pakalin2_tarihvemedeniyetorg.pdf
SALİHOĞLU, M. L. 2011. Sünnete uygun beslenme alışkanlığı. Yeni Asya.
http://www.yeniasya.com.tr/yazi_detay.asp?id=1496.
SAMANCI, Özge. “Geçmisten Günümüze Türk Mutfagı”.2007.
SKOV AR, TOUBRO S, BULOW J, KRABBE K, PARVİNG HH, and ASTRUP A. 1999.
Changes in renal function during weight loss induced by high vs lowprotein low-fat diets in
overweight subjects. Int J Obes Relat Metab Disord 23: 1170–1177.
ŞAHİN, İ. 2010. KURBAN VE SAĞLIKLI ET. KUAN-İ HAYAT.
HTTP://KURANİHAYAT.COM/CONTENT/KURBAN-VE-
SA%C4%9FL%C4%B1KL%C4%B1-ET-İDRİS-%C5%9FAHİN?
TAYAR, Mustafa. 2011. Anadolu Selçuklu mutfak kültürü. Dünya Gıda Dergisi
http://www.dunyagida.com.tr/haber.php?nid=2615
TEZCAN, Mahmut. “Türklerde Yeme içme Alıskanlıkları ve Buna İliskin Davranıs Kalıpları”.
www.turkishcuisine.org-/articles.php?Pages=Articles
www.gurmeguide.com/content.asp?ctID=102&Rec=186 YILDIRIM, Bilal. 2011. Helal Gıda. http://www.gidagundemi.com/helal-gida-makale,17.html.
Citation Information/Kaynakça Bilgisi
BATU, A., Türk-İslam Kültüründe ve Günümüz Dengeli, Sağlıklı ve Helal Beslenmede Hz
Muhammed Öğretisi, Turkish Studies - International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 10/2 Winter 2015, p. 69-100, ISSN:
1308-2140, www.turkishstudies.net, DOI Number:
http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.7450, ANKARA-TURKEY