Self-Determination and Kosovo

21
Uluslararası Hukuk ve Politika Cilt 5, No: 17 ss.1-21, 2009© 1 Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova Füsun ARSAVA  Özet Self-determinasyon hakkı diğer bir tabirle kendi mukadderatını tayin hakkı (SDR) uluslararası hukukta dinamitlerle yüklü bir kavram olarak nitelendirilmektedir. SDR Birinci Dünya Savaşı’nın nedenini oluşturduğu gibi, günümüzde de bağımsızlık hareketlerinin, diğer taraftan da mevcut devletlerdeki farklı etnik grupların taleplerinin dayanağını oluşturmaktadır. Makalede ağırlıklı olarak uluslararası hukukun temel ilkesi olan “devletlerin toprak bütünlüğü” ilkesi ile SDR’nin ne  şekilde bağdaştırıldığı Kosova örneğinde ele alınarak değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Self Determinasyon Hakkı, SDR, iç ve dış SDR, Güvenlik Konseyi Kararlarının Bağlayıcılığı, Devletlerin Toprak Bütünlüğü lkesi  GRŞ Halkların SDR’si Birinci Dünya Savaşı’ndan itibaren dünyanın siyasi coğrafyasını büyük ölçüde değiştirmiştir. kinci Dünya Savaşı ertesinde dekolonizasyon sürecinin tamamlanması ile işlevini tamamladığı şünülen SDR’nin, 20. yüzyılın sonlarında Orta ve Doğu Avrupa’daki gelişmelerin ortaya koyduğu gibi önemini kaybetmediği görülmektedir. SDR’ye istinat edilen en yeni gelişmeyi Kosova örneği vermektedir. Bu uyuşmazlığın tarafı olan Kosova’nın Arnavut halkı halkların SDR’ye istinaden Kosova’nın Sırbistan’dan ayrılarak ayrı, bağımsız bir devlet olmasını istemiştir. Daha 1991’de gerçekleştirilen bir gayri resmi, halkın % 87’sinin katıldığı (oy hakkına sahip) referandumda, % 99.87 oranında Kosova’nın bağımsız bir devlet olması iradesi ortaya çıkmıştır. 1  Kosova’daki status quo’nun dayanağı olan Güvenlik Konseyi’nin 10.06.1999 tarihli 1244 sayılı karar Kosova sorununun çözümlenmesi gerektiğine işaret etse de Sırbistan’ın muhtariyetten fazla, bağımsızlıktan az; Kosovalıların bağımsızlık  Prof. Dr., Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi  1 Hanspeter, Neuhold ve Bruno Simma, Neues europäisches Völkerrecht nach dem Ende des Ost-West- Konflikts?, (Nomos: Baden-Baden, 1996), s. 16

Transcript of Self-Determination and Kosovo

Page 1: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 1/21

Page 2: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 2/21

F. Arsava

şeklinde ortaya attıkları pozisyonları, uluslararası camiada yer alan diğer

devletlerin Kosova sorunu çerçevesinde dile getirdikleri görüşler, sorunu içindençıkılmaz bir noktaya getirmiştir. Çok sayıda devlet Kosova’nın kendi devletinikurmasını desteklerken2 diğerleri örneğin Rusya, Kosova’nın diğer benzerlerineörnek olabileceği uyarısı yapmıştır. Albert Bleckmann’ın isabetli bir şekilde tespitettiği üzere, Rusya tarafından temsil edilen bu görüşün arkasında SDR’nin hukukikarakterinin ve SDR’nin bir sonucu olarak ayrılma hakkının reddi düşüncesiyatmaktadır. SDR anayasa hukuku muvacehesinde ayrılma yasağına ve DH’dayer alan egemenlik prensibine ters düşmektedir.3 Ayrılma hakkı özellikleülkesinde azınlık problemi olan devletler bakımından önemli bir sorun teşkiletmektedir. Bu açıklamalar ışığında Kosovalıların DH’ye göre kendi devletlerinikurma hakkının olup olmadığı, Kosova’nın Sırbistan’a aidiyetinin DH bakımındanne anlam taşıdığının tartışılması gerekmektedir. Kosovalıların halkların SDR’yemünhasıran ayrılma hakkı anlamında istinat etmesi çok etnikli bir devlet olanSırbistan’ın Kosova, daha önce Karadağ gibi mikro devletlere bölünmesine yolaçmaktadır. Bu uzlaşmaz milliyetçiliğin Avrupa’daki barış düzeni için bir tehlikeolduğu aşikârdır. Bu gelişmelerle bağlantılı olarak, SDR’ye kimlerin istinatedebileceği, içeriği, kapsamı, sınırları; SDR ve ülkesel bütünlük prensibiarasındaki gerilimin ne şekilde çözülebileceği sorunlarının açıklığa kavuşturulma-sı gerekmektedir.

Filistin’de olduğu gibi Kosova’da da farklı iki dinin, kültürün ve dilinmensupları arasında aynı toprak parçası için uyuşmazlık yaşanmıştır.Kosova’daki nüfusun % 90’ını oluşturan Arnavutlar çoğunluğu itibariylemüslümandır ve Arnavutça konuşmaktadır.4 Kosova’daki Slav kökenli Sırplar isenüfusun % 10’unu oluşturmaktadır ve dilleri Sırpçadır; Ortodoks hristiyandır.14.yüzyılda Sırp egemenlik alanının merkezini oluşturan Kosova’yı Sırbistan

1389’da Türklerin kazandığı zaferle kaybetmiş olsa da, Kosova Ortaçağ’dan kalanmanastırlarıyla Sırplar için kutsal bir toprak oluşturmakta, Sırp milliyetçiliğininsimgesi olarak kabul edilmektedir.

500 yıl kadar Kosova’yı yöneten Osmanlı mparatorluğu, Balkan savaşlarındaKosova’yı kaybetmiştir. Arnavutluk bağımsız bir devlet olmuştur. Kosovaçoğunluğu Arnavut olan nüfusuyla Rusya’nın baskısıyla Arnavutluk’a değil,1913’de Sırbistan’a katılmıştır; Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra da yeni kurulan  Yugoslavya Krallığı’nın bir parçası olmuştur. Bu durum 1/3 etnik Arnavut’un  Arnavutluk Cumhuriyeti dışında kalmasına yol açmıştır. Sırbistan’ın yenidenkazanılan toprakta derhal başladığı etnik temizlik hareketi sonucu 15.000 sivilKosovalı hayatını kaybetmiştir. 1941’de Kosova, talya ile şahsi birlik içinde olanbüyük Arnavutluk’un bir parçası olmuştur. kinci Dünya Savaşı ertesi Kosova,

halkın çoğunluğunun karşı iradesine rağmen tekrar Sırbistan’a bağlanmıştır. Tito Yugoslavya’sında Kosova’ya 1974 tarihli anayasa ile çok uluslu federal devletteotonom bir statü tanınmıştır. Bu şekilde Kosova, diğer bir otonom provinz

2  FAZ vom 14.11.2005, Nr.265, s.83 Albert Bleckman,  Völkerrecht, (Nomos: Baden-Baden, 2001), Rn.1149.4 Sebastian Weber, ‘Das Sezessionsrecht der Kosovo-Albaner und seine Durchsetzsbarkeit’, in AVR  

43(2005) 4, s. 498.

Page 3: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 3/21

Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova

3

 Vojvodina gibi, o zamanki 6 cumhuriyete büyük ölçüde ayrılma hakkı olmaksızın

eşit kılınmıştır. Bu şekilde Kosova anayasa, yasama ve bütçe konusundaegemenlik yetkisi elde etmiş ve yasama, yürütme ve yargının kurumsal yapısı 6cumhuriyetteki kurumsal yapıya uygun olarak şekillendirilmiştir. Pristina’daüniversite ve yüksek okullar açılmış, resmi dil olarak da Arnavutça kabuledilmiştir.

Silahlı çatışmalara kadar varan gerilim Tito zamanında verilen otonominin1989’da Sırp Hükümeti tarafından geri alınmasıyla ortaya çıkmıştır. Kosova1989’dan itibaren doğrudan Sırbistan tarafından yönetilmiştir. Sırpça resmi dil veeğitim dili olmuştur. 1990 Temmuz’da Kosova Parlamentosu ve hükümetidağıtılmıştır. Arnavut medyası yasaklanmıştır. Arnavut öğretmen ve profesörlerişten atılmıştır. Arnavutların protestoları asker ve polis güçlerince bastırılmıştır.Kosova Kurtuluş Ordusu’nun, (UÇK)5 eylemlerine karşı Sırp polis ve ordusu sivil

halka şiddet uygulamıştır. Arnavutların oturduğu yerler bombalanarak yerle biredilmiş, Kosovalılar yurtlarını terk etmeye zorlanmıştır.6 Uluslararası camiaBosna-Hersek’te Serebnica’da (1995) soykırım gerçekleştikten ve 300.000Kosovalının geleneksel yerleşim alanlarını terk etmek zorunda kalmasındansonra dikkâtini bu insanlık dramını önlemek için Kosova üzerinde toplamayabaşlamıştır.7 Paris yakınlarında 1999 Şubat ve Mart’ta Rambouillet’de yapılanKosova toplantısında yaşanan başarısızlık ertesi NATO, 24 Mart 1999’da  Yugoslavya’da hava operasyonlarına başlamıştır. Bu müdahale Kosovalılarıntopraklarından kaçışlarını daha da arttırmıştır. Haziran 1999’da savaş sonaermiştir. Sırbistan askerlerini Kosova’dan geri çekmiştir. 1244 sayılı, 10 Haziran1999 tarihli Güvenlik Konseyi Kararı ile Kosova de facto Federal YugoslavyaCumhuriyeti’nden ayrılmış ve BM’nin yönetimi altına konulmuştur.8 KosovalılarınSDR’ye istinat ettirdikleri kendi devletlerini kurma iddiasının devletlerin

(Sırbistan da) toprak bütünlüğü prensibi ile ilişkisi tartışması aşağıda yapılacaktır.

DEVLETLER HUKUKU NORMU OLARAK SDR 

SDR ile ortaya çıkan tüm sorunların bu çerçevede ele alınması bu makalekapsamında mümkün bulunmamaktadır. Burada sadece temel bazı hususlaradikkat çekilmesi sözkonusu olabilecektir.

Halkların SDR’yi BM Şartı’nda 1. Madde 2. Fıkrasında amaçlar arasında ve 55.Madde’de zikredilmektedir. SDR özellikle BM Genel Kurulu’nun 1514 sayılı kararıile dekolonizasyon prosedüründe sömürge topraklarına ve halklarına bağımsızlıkverilmesinde dayanak oluşturmuştur. SDR 1966 tarihli Medeni ve Siyasi HaklarSözleşmesi’nin ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin aynı lâfza

5 Ushtria Çlirimtare e Kosoves6 Hans-Joachim Heintze, ‘Ethnische Säuberung unter dem Aspekt der Gebietsbezogenheit des

Selbstbestimmungsrechts‘, bknz.: Ipsen, Völkerrecht, Munih, Beck, 5th ed., 2004, §27, Rn.13 vd. s.389-442

7 Georg Nolte, ‘Kosovo und Konstitutionalisierung: zur humanitären Intervention der Nato-Staaten‘, ZaöRV 59(1999), s. 941 vd.

8 Volker Epping, ‘BM Protektorat’ Ipsen (Hrsg), Völkerrecht, 5th ed. 2004, §5, Rn.31 vd.

Page 4: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 4/21

Page 5: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 5/21

Page 6: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 6/21

F. Arsava

esnasında Yugoslavya’nın tüm nüfusunun % 7,8’ini oluşturan ve toplam 1,8

milyon nüfusa sahip Slovenya bakımından da söz konusudur. Bu durum halk veazınlık kavramlarının yorumu bakımından yaşanan zorluk kadar, keyfiliği deortaya koymaktadır.

Ulusal yahut etnik bir gruba halk niteliği verilmesi ve bu şekilde SDR istinatedebilmesi için ulusal anayasanın bu gruba özel bir statü vermesi gerekliliğieleştiri konusu olmaktadır. Bir ulusal grubun DH muvacehesinde halk veyaazınlık olarak tanınmasının bu grup lehine anayasa tarafından özel bir statününverilmesi koşuluna bağlanması, devleti yöneten ulusal yahut etnik çoğunluğuneline önemli bir güç verme riski taşımaktadır.18 

Federal Almanya eski Cumhurbaşkanı Roman Herzog’un 28.01.1995’te dünyaekonomi forumunda, eski Yugoslavya’nın parçalanması ve halkların SDR bağlamında Kosovolıların çok uluslu Yugoslavya’da diğer ulusal gruplara nazaran“importance components of the state…. in fact” ve 1974 anayasası ile özel bir statüverildiğinin tartışma konusu olmadığının altını çizerek dünyadaki ortalama 3500halkın kendi devletini kurmaya kalkması durumunda dünyanın halinin neolacağını sorması uluslararası camiaya konunun ne denli kritik olduğunu bir kezdaha hatırlama olanağı vermiştir.19 

Kosovalılar bakımından Sırplarla bir karşılaştırma yapıldığında bir azınlığınmevcudiyetinden hareket edilse de, bu azınlığın istisnai olarak nihai çare olarakağır hukuk ihlâllerinden kendilerini korumak için SDR’ye istinat etmesi doğaldır. 20 Sırpların Kosovalılara 90’lı yıllarda uyguladıkları etnik temizlik operasyonlarıKosovalıların SDR iddialarına dayanak oluşturmuştur.

Ulusal gruplar uygulamada etnik yapı dikkate alınmadan yahut alınma olanağıbulunmaması nedeniyle savaş ertesi çizilen sınırlar sonucu oluşan azınlıklarolarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun en çarpıcı örneklerini birinci dünya savaşıertesi yapılan Paris anlaşmaları vermektedir.21 Birinci dünya savaşı ertesindebüyük bir Arnavutluğun yaratılması savaş galipleri tarafından uygun bulunmamış, Arnavutlar birçok devlete dağıtılmıştır. Yeni yaratılan “artık Arnavutluk”, Arnavuthalkının en fazla yarısını içine almıştır, diğer yarısı Karadağ’a, Mekodanya’ya veSırbistan’a (Kosova) dağıtılmıştır. Bir ulusal grubun SDR’ye istinat edebilmesi içingerekli olan etnik farklılık (dil, din, ırk, kültür) ve ayrı bir yerleşim alanındayaşama gibi unsurlar Kosovalılar için mevcuttur.22 

18 Johannes Niewerth, Der kollektive und der positive Schutz von Minderheiten und ihre Durchsetzung im Völkerrecht, Berlin, 1996, s. 82

19 B.G. Ramcharan, ‘Individual, Collective And Group Rights: History, Theory, Practice andContemporary Evolution’, Indian Journal of International Law 33 (1993), s. 37.

20 Christian, Tomuschat, ‘Protection of Minorities under Article 27 of the International Covenant onCivil and Political Rights.’ in: Völkerrecht als Rechtsordnung. Internationale Gerichtsbarkeit. Menschenrechte,Festschrift für  Hermann Mosler. Rudolf Bernhardt, Wilhelm Karl Geck, Günther Jaenicke and HelmutSteinberger (eds.). (Berlin, Heidelberg, New York: Springer, 1983), s. 949-975.

21 Stefan Verosta, ‘Peace Treaties after World War I’, EPIL III, 1997, s. 946 vd.22 krşt.: Karl, Doehring, Völkerrecht, 2nd ed. 2004. 

Page 7: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 7/21

Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova

7

SDR’NN ÇERĞ

SDR’ye istinat edebilecek grubun belirlenmesi sorunu yanı sıra SDR’niniçeriğinin, maddi hukuk anlamında kapsamının belirlenmesi, özellikle ayrılmahakkı önemli bir tartışma konusu oluşturmaktadır. SDR’nin maddi hukukiçeriğinin saptanmasında 16.10.1966 tarihli nsan Hakları Sözleşmeleri’nin resmitanım olarak kabul edilen aynı içerikteki 1. maddeleri hareket noktasıoluşturmaktadır. Bu maddeye göre: “Bütün halklar SDR’ye sahiptir. Bu hakkaistinaden siyasi statülerini serbestçe karara bağlayabilirler; ekonomik, sosyal vekültürel gelişmelerini özgürce şekillendirebilirler. Anlaşma tarafı devletlerSDR’nin gerçekleşmesini destekleyecek ve bu hakka saygı gösterecektir”. DH, birhalkın SDR’yi hangi yolla icra edeceği hususunu açık bırakmıştır. DH sadeceirade teşkilinin dış etkilerden uzak olmasını istemektedir.

Dış SDR BM anlaşmalarının 1. maddesinde yeralan resmi tanım halkların SDR’ye ‘ipsofacto’ sahip olduğundan hareket etmektedir. Bu hakkın kullanılabilmesi içinönkoşulların yerine getirilmesine gerek bulunmamaktadır. Toprakların statüsü-nün değişikliğine matuf dış SDR bu tartışmalarda halkların genelde SDR’yi yenibir devlet kurarak icra etme yolunu tercih etmeleri nedeniyle merkezi bir noktadabulunmaktadır.23 

Her halkın eşit hakka sahip olması (Halkların hak eşitliği prensibi) ve aynışekilde SDR sahip olması, hiçbir halkın “egemen devlet” oluşturma hakkındanbaşka bir çözüme yanaşmamasına neden olmaktadır. Halklara kendi devletinioluşturma hakkı tanıyan dış SDR, devletlerin sınırlarına saygı gösterilmesiprensibi ile bu sınırlar keyfi olarak çizilmiş olsa dahi açık bir tenakuz

oluşturmaktadır.

Dış SDR mevcut devletlerin toprak bütünlüğünün ve iç işleri alanınınkorunmasına matuf DH’nun temel prensibi olan devletlerin egemen eşitliğiprensibi ile gerilim ilişkisi içindedir. DH’nun halkların haklarının değil de,devletlerin haklarının temini konusunda yoğunlaşması nedeniyle SDR’yişekillendiren dokümanların egemenliği koruma amacına ağırlık verdiğigörülmektedir.24 Bu durum SDR belirlenmesinde merkezi bir rol oynanandevletler camiasının uluslararası ilişkilere ilişkin temel kurallar konusundaki ortakgörüşlerini ve BM organlarının uygulamalarını yansıtan ‘Friendly-RelationsDeclaration’ için de geçerlidir.25 SDR’ye ilişkin bölümün sonunda deklarasyonönceki paragraflarda yeralan düzenlemelerin egemen ve bağımsız devletlerinkısmen veya tamamen toprak bütünlüğünü veya siyasi bağımsızlığını bozan veya

zarara uğratan önlemlerin alınmasına izin verdiği veya cesaretlendirdiği şeklindeanlaşılmaması gerektiği; ancak ayrılma yasağı getiren, SDR’nin kullanılmasınailişkin bu sınırlamanın halkların hak eşitliği ve SDR prensiplerine saygı gösteren

23 Dietrich Murswiek, ‘Die Problematik eines Rechts auf Sezessions-neu betrachtet’,  AVR 32(1994),s. 358

24 Felix Ermacora, Die Selbstbestimmungsidee, 1974, s.21. 25 Epping Volker, bknz.: Ipsen, Völkerrecht, 5th ed. 2004, §4 Rn.31vd.

Page 8: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 8/21

F. Arsava

ve bunun sonucu olarak da ülkedeki tüm insanların ırk, inanç, renk farkı

yapılmaksızın temsil edildiği bir hükümete sahip devletler bakımından toprakbütünlüğünü temin ettiğinin altı çizilmiştir. DH literatüründe “e contrario”yorumla bu düzenlemeden yoğun bir ayrımcılık durumunda ayrılma hakkınınkullanılabileceği sonucu çıkarılmaktadır.26 Bu koşullar, Kosovalıların ayrılmahakkının bulunduğunu teyit etmektedir.

Deklarasyonda “e contrario” yorumla çıkarılan sonucun doğru olup olmadığıtartışmalıdır. Deklarasyonun sözkonusu hükümlerinden bir ayrılma hakkınınistihraç edilip edilemeyeceği açık değildir. Deklarasyonun söz konusuhükümlerinde, egemen bir devletin toprak bütünlüğüne veya siyasibağımsızlığına müdahaleyi meşru kılan bir yoruma dayanak olacak ipucubulunmamaktadır.27 Dietrich Murswiek’in işaret ettiği gibi SDR ve egemenlikilişkisi deklarasyonda bir kısır döngü içinde cevaplandırılmıştır. Sorun cevapsız

kalmıştır. Bunun ötesinde deklarasyonda olası tüm ayrımcılık boyutları dilegetirilmemiştir. Bir hükümetin tüm halka her konuda eşit muamele etmesi sözkonusu olabilir. Ancak bu eşit muamele azınlığın mağdur olmasına yol açabilir.Sırbistan’da ve aynı şekilde Kosova’da çoğunluğun dili resmi dil ve okullardaeğitim dili olarak kabul edilmiştir. Kosovalılar için bu durum ağır bir mağduriyetolarak mütalâa edilmiştir.

ç SDR 

Dış SDR’nin ayrımcılığa istinat eden bu boyutu yanı sıra ‘Friendly-RelationDeclaration’da’ iç SDR çerçevesinde SDR’nin “temsil” boyutu karşımızaçıkmaktadır. Bu insan hakları sözleşmelerinin 1.maddesinin orijinal anlayışımuvacehesinde SDR bir halkın kendi seçtiği devlet modeli içinde var olmasını ve

teşkilatlanmasını engelleyen dış güçlere yönelik olarak kullanılması düşünülmüş-tür.

ç SDR’nin açıklanmasında ortaya konulan bu yaklaşımın güncelleştirilmesigenel iradeye katılımda temsil konusunu gündeme getirmektedir. Egemenlikhalkın onayıyla meşruiyet kazanır. Bu nedenle SDR devletin meşruiyeti iledoğrudan ilgilidir. Kullanılan devlet yetkisinde halkın sadece bir kısmının değil,tümünün temsil edilmesi gerekmektedir. Diğer bir değişle kimi münferit ulusalgrupların diğer etnik grupların genel iradeye katılmasını engellememesigerekmektedir. Aksi halde hukuken ayrımcılığa uğrayan gruplar nedeniylekullanılan devlet yetkisi meşruiyet zafiyeti gösterir. Böyle bir yapıda kullanılandevlet yetkisi ayrımcılığa uğrayan gruplar bakımından Kosova örneğinde olduğugibi baskı aracı karakteri kazanır.

Egemenlik yetkisinin kullanılmasında elementer olarak uzlaşı gerekliliği vardır.Fiziki güç dağılan Doğu Avrupa ülkelerinin gösterdiği gibi sadece görünüşte biristikrar sağlar, ama hiçbir zaman kullanılan yetkinin meşruiyetini saptayanuzlaşıyı ikâme edemez ve bu nedenle de uluslararası düzen için sağlam bir

26  Doehring, ‘Self-Determination’, Annex Art. 1 Rn.29; Kay, Hailbronner, bknz.: Graf Vitzhum, Völkerrecht, 3rd ed. 2004, 3.Abschnitt, Rn.117.

27 Murwiek, Die Problematik eines Rechts auf Sezession – neu betrachtet, s.310

Page 9: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 9/21

Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova

9

dayanak oluşturamaz. Uluslararası camianın bu çerçevede önemli bir yanlış

içinde olduğu görülmektedir. Ayrılma hareketlerinin her ne şekilde olursa olsunönlenmesi gerektiğine ilişkin düşünce bu nedenle mutlak olarak doğrugörülmemektedir. Ayrılma uluslararası düzenin istikrarı için tek başına anatehlike değildir.

Status-quo’nun korunması görünüşte istikrarı sağlamaktadır.28 Batı demok-rasileri tarafından insan haklarının korunmasına ilişkin zorlamalarla mevcutdevletin her ne pahasına olursa olsun toprak bütünlüğünün devamınınsağlanması uluslararası düzenin istikrarsızlığına yol açabilmektedir. Etnik-kültürelfarklılıkların devlet yapılanmasında temsili olarak yansıması gerekmektedir.

ç SDR pür azınlık himayesinin ötesine giderek, kendileri bakımından önemliaddettikleri konular bakımından devlet yetkileriyle donatılan ulusal grubun siyasi

olarak teşkilatlanmasını beraberinde getirir. Genel iradeye katılımın (temsilin) neşekilde olacağı kurala bağlanmış değildir. Spesifik duruma bağlı olarak ulusalgrubun kendi devlet düzenini örneğin bir federal yapıda gerçekleştirmesidüşünülebilir. Bu istikamette Kosova için de otonom bir statünün verilmesigörüşü ileri sürülmüştür. Uyuşmazlığın süresi, yoğunluğu ve tarihi geçmişi bunaizin vermediği gibi, “point of no return”e eriştikten sonra bu tür çözümler faydavermemektedir. AB üyesi devletler başlangıçtaki çekimser davranışlarından ve  Yugoslav Cumhuriyeti’nin devamı konusundaki statu-quo ısrarından vazgeçip,bağımsızlık isteyen ayrılmaya matuf taleplere benzer örneklerde geçmişte destekvermiştir. ç SDR benzer örneklerde dış SDR’ye dönüşmüştür. SDR bu örneklerdeülkesel bütünlük prensibini ihlâl etmekle beraber kabul görmüştür. Kosovahalkının SDR’na benzer örneklerde olduğu gibi AB ülkelerinin başlangıçta destekvermemesini, AT’nin özellikle 16 Aralık 1991 tarihli Yugoslav Cumhuriyetleri’nin

tanınmasına ilişkin kararı ışığında anlaşılmasının mümkün olmadığıgörülmektedir. Bu kararda AT ve üye devletler, bağımsız devlet olarak tanınmakisteyen ve belli koşulları, özellikle azınlık haklarını garanti eden ve sınırlarındokunulmazlığına saygı göstermeyi taahhüt eden Yugoslav Cumhuriyetleri’ninbağımsızlıklarını tanımayı kabul etmiştir29. 

Bu çerçevede ortaya çıkan bir başka soru da, kendi devletini oluşturmakisteyen halkın, eski Yugoslavya Cumhuriyetlerinde olduğu gibi kendi iç kurumsalyapısını tamamlamak zorunda olup olmadığıdır. Anayasa hukuku muvacehesindemuayyen bir toprakta kendi kurumsal yapısına sahip olan bir halk SDR kullanmabakımından avantajlı konumdadır. Bu şekilde SDR’nin sujesi (hakkı kullanacakhalk) ve hakkın kullanılacağı toprak parçası belirlenebilmekte, nasıl ve kimtarafından halkın belirleneceği sorusuna ilişkin zorluk ortadan kalkmaktadır.

  Ancak, SDR’in devletin halka bu hakkı verip vermemesinden bağımsız olarakSDR’in kullanılabileceğinin de unutulmaması gerekmektedir. Bu durum söz

28 Stefan, Oeter, ‘Das Selbstbestimmungsrecht im Wandel. Überlegungen zur Debatte umSelbstbestimmung und ‘vorzeitige Anerkennung‘‘, ZaöRV , 52 (1992), s.761.

29  Bulletin des Presse- und Informationsamtes der Bundesrepublik Nr.144, 19.12.1991

Page 10: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 10/21

F. Arsava

10 

konusu olsa idi, birçok devlet olası ayrılma tehlikesini muhtariyet vermeyerek

ortadan kaldırabilirdi.30 

ç SDR Doğu-Batı çatışmasının ortadan kalkmasından sonra da uluslararasıcamianın çoğunluğu tarafından halâ reddedilmektedir. Demokratik yapıya sahipdevletler de bu yaklaşımı benimsemek istememektedir. ster istemez egemenlikpaylaşımını beraberinde getiren ulusal grup sorunlarını egemenliğin dezentralizeedilmesi yoluyla çözümüne yönelik iç SDR BM’ye üye devletlerin çoğu tarafındanreddedilmektedir.

HALKLARIN SDR’SNN PROGRAM HÜKÜM KARAKTER

ç SDR prensibine bir hukuki norm karakterinden çok amaçlara ilişkin programnorm karakteri tanınması, bu anlayışın dış SDR için de söz konusu olup olmadığıtartışmasını açmaktadır SDR bir hukuki müessese olarak anlaşıldığı nispette,ayrımcılığa uğrayan halka ayrılma hakkının tanınması gündeme gelmektedir. Aksitakdirde SDR’nin fonksiyonu kalmamaktadır. SDR bir halkın varlığının garantisiolmaktadır. DH tarafından garanti edilen, siyasi statüyü belirleme veya doğalkaynaklarını kullanma hakkının, bir halk yok edilebilecekse hiçbir anlamtaşımayacağı açıktır. Bir halkın varlığının korunması hiçbir şekilde bu halka aitbireylerin fiziki varlığının korunması ile sınırlı değildir. Halk, SDR’nin sujesi olangrup olarak, çoğunluğunu oluşturduğu muayyen bir toprak üzerinde kendi dilinikullanabildiği, kendi kültürünü geliştirebildiği nispette yaşayabilmektedir. Birdevletin SDR’ye saygı mükellefiyetini yerine getirmediği nispette, ülkeselbütünlük veya egemenlik prensibine istinat etmesi zora girmektedir. HalklarınSDR’sini bugün uluslararası teamül hukukunun bir parçası olarak kabul eden31 hatta SDR’yi DH’nin emredici normları arasında mütalâa edenler

bulunmaktadır.

32

Ancak bu saptamanın açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.DH’de tamamlanmış olarak kabul edilen dekolonizasyon süreci dışında halklarınSDR’yi ne teamül hukuku, ne de emredici norm olarak kanıtlanmış değildir. DHhalkların değil, ağırlıklı olarak devletlerin hukukunun düzenleyen bir disiplindir.33 

Demokratik devletlerin dahi SDR’nin icrası konusunda yöntem geliştirmediği,devletlerin henüz bu konuda hazır olmadığı görülmektedir. Kosova Sorunu’nu,Rusya ve Sırbistan uyuşmazlığı bir iç işleri sorunu olarak görmüş ve uyuşmazlığınSırbistan tarafından çözülmesi gerektiği üzerinde durmuştur. Devletlerinuygulamasında egemenlik prensibi hiyerarşik olarak önceliğe sahip temel DHprensibi olarak kabul edilmiştir. Daniel Thürer’in işaret ettiği gibi, egemendevletler topluğu olarak uluslararası camia bir intihar topluluğuoluşturmamaktadır. SDR’ye tam bir geçerlilik sağlanması durumunda, bununhemen bütün devletlerin kültürel, dini ve etnik azınlıkları olması nedeniyle toprak

bütünlüğünü ve ulusal sınırlarını koruması zor olacaktır. SDR’nin toprak

30 Murswiek, Die Problematik eines Rechts auf Sezession – neu betrachtet, s.501.31 ICJ, ‘Western Sahara’, Advisory Opinion, ICJ Rep.1975, s.31vd32 H. Gros, Espiell, Der Begriff des Selbstbestimmungsrechts der Völker aus heutiger Sicht, VN 30 (1982),

52vd.; Stefan, Kadelbach, ‘Zwingendes Völkerrecht’, in: Schriften zum Völkerrecht Band 101 (Berlin:Duncker & Humblot, 1992), s.264 vd.

33 Ipsen, Völkerrecht, 5th ed. 2004, §1 Rn.5.

Page 11: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 11/21

Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova

11

bütünlüğü prensibi ile çatışması SDR’nin DH teamül normu olarak geçerli

olabilmesini engellemiştir. SDR genel olarak tanınan bir hak olarakuygulanmamaktadır. Uluslararası camiada istikrarlı, homojen, sürekli bir SDR uygulanmasının olmaması nedeniyle teamül hukukunun oluşmasında gerekliobjektif unsurun söz konusu olmadığı açıktır. Bunun ötesinde bu çerçevedesubjektif unsur olarak “opinio iuris”in de bulunmadığı görülmektedir. Uluslararasıcamiada henüz SDR bakımından tam bir hukuki kanaat oluşmamıştır.34 

Devletlerin uygulamasındaki tenakuzların sonucu olarak, dekolonizasyonsüreci dışında SDR içerik ve hukuki sonuçları bakımından somut bir çerçeveyeoturtulamamıştır. Orta ve Doğu Avrupa devletlerindeki uygulamalar ışığındaSDR’yi Avrupa bakımından yeniden tanımlama girişimleri erken olaraknitelendirilmektedir. Avrupa’nın bugün ortaya koyduğu yaklaşıma göre barışçılmüzâkerelerle uzlaşmaya dayanan bir ayrılma girişiminin askeri güç kullanılarak

akamete uğratılması uluslararası barışı tehlikeye sokan SDR ihlâlidir.Çekoslovakya’nın dağılması ve Almanya’nın birleşmesi, taraf devletlerinmutabakatı ile ayrılma yahut diğer bir devletle birleşme şeklinde kullanılan SDR olarak kabul edilmektedir. Bunun sonucu olarak Çekoslovakya’nın “dismembratio”uygulamasından uluslararası camia sadece bilgilendirilmiş; iki Almanya’nınbirleşmesinde ise 4 müttefik ve AB üyesi devletler Doğu Almanya’nın SDR’yeistinat eden kararını tanımıştır.35 

Koşulların mevcudiyeti halinde uluslararası camia tarafından SDR’nintanınması bu çerçevede sadece beyanî nitelikte olmadığı gibi, zorunlu dadeğildir. SDR iddiası yapıldığı durumlarda, uluslararası camia kendi çıkarlarınında etkilenmesi nedeniyle, konuya müdahil olma hakkını mahfuz tutmaktadır.SDR iddialarında tanınmaya ağırlıklı ve inşai bir anlam yüklenmektedir.Uluslararası camia, Kosova uyuşmazlığının teyit ettiği gibi, silahlı çatışmalarıneşlik ettiği SDR’ye dayanan ayrılma girişimlerini hukuki değerlendirme yapmadantanımamaktadır. Ayrılma hakkının tanınmasıyla birlikte uyuşmazlığın diğer tarafıtoprak bütünlüğünü iddia edememektedir. SDR’nin tanınması devlet olaraktanınma ile eşit tutulamaz. Devlet olmak ve DH sujesi olarak tanınmak ile SDR’yedayanan ayrılma hakkının tanınması birbirinden ayrı olgulardır. SDR’ye dayananayrılma hakkının tanınması uno acto her zaman bir devlet olmaklasonlanmamaktadır. Bir DH sujesinin mevcudiyetinin kabul için devleti oluşturanunsurların, insan, ülke ve egemenlik unsurlarının olması gerekmektedir Devletolarak tanınma sadece saptayıcı bir niteliğe sahip36 iken, SDR’ye dayananayrılma hakkının tanınması inşai niteliktedir. ki tanımanın “uno acto”gerçekleşmesi gerekli bulunmamaktadır. Halkların SDR’si Uluslararası hukukdüzeninin program hükmü olarak uluslararası camianın tutum ve desteğine bağlı

olarak sonuç doğurabilmektedir.Kosova Savaşı’nın başladığı 1999’da Kosova’nın Sırbistan’ın toprak

bütünlüğü içinde kalması gerektiğine ilişkin uluslararası camiaya hâkim olan

34 Heintze, Selbstbestimmungsrecht der Völker – Herausforderung der Staatenwelt, 1997, s. 120 35 Bleckmann, Völkerrecht, Rn.132.36 Christian Hillgruber, Die Aufnahme neuer Staaten in die Völkergemeinschaft, Plang, 1998, s.743 vd.

Page 12: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 12/21

F. Arsava

12 

yaklaşımın, Kosova’nın geleceğiyle ilgili görüşmelerin başladığı 7 yıl sonra

tamamen değiştiği görülmüştür. Bu yaklaşım değişimi BM uluslararası camianındoğrudan Kosova’nın bağımsızlığını tanımasına yol açmamıştır. KosovalılarınSDR’nin tanınması, onların bağımsızlıklarını ilan etmelerinin, diğer bir ifade ileSırbistan’dan ayrılmalarının, ayrılma hakkını kullanmalarının hukuki dayanağınıoluşturmuştur.

DH ayrılmayı prensip olarak fiili bir olgu olarak değerlendirir. Ayrılmadansonra bir devletin varlığı için gereken koşulların mevcut olup olmadığıkonusunun, hangi koşullar altında ayrılma hakkının kabul edilebileceğikonusundan ayırt edilmesi gerekmektedir. Yeni bir devletin oluşumunda, bugelişmenin hukuka uygun olup olmadığı değil, bunun etkin olarak cereyan edipetmediği önemlidir. Georg Jellinek’ten itibaren bir devletin mevcudiyeti için üçunsurun gerekliliği kabul edilmektedir. Bu doktrinin devletlerin hak ve

yükümlülüğüyle ilgili 1933 tarihli Montevideo Konvansiyonu’nun 1. maddesi’ndede yer aldığı görülmektedir. Bu doktrin 1991’de Avrupa Toplulukları tarafındanRobert Badinter başkanlığında sosyalist federal Yugoslav Cumhuriyeti’nindağılmasıyla doğan DH sorunları konusunda oluşturulan hakemlik komisyonuçalışmalarında da esas alınmıştır.

  Ayrılma durumunda ayrılan entitenin devlet olarak nitelendirilebilmesi içinkendi toprağında etkin olarak egemenlik yetkisi kullanması gerekmektedir.Etkinlik kriteri uluslararası düzenin istikrarı bakımından çok önemlidir. Etkindevlet yetkisi kullanılması iç egemenlik anlamında toprağında düzen kurma vebunu devam ettirme ehliyetinin ifadesidir. Bu birliğin ayrıca gerçekten bağımsızolması istenmektedir (birçok eski sömürge gerçekten etkin yetki kullanmadurumu olmaksızın uluslararası camiaya katılmıştır).

Kosova’nın ayrılması ise oldukça farklı siyasi koşullar altında söz konusuolmuştur. Yeni devlet, anavatan tarafından bağımsız kılındığı takdirde etkinlikkriteri önemli değildir. Mevcut devletin iradesine ters şekilde bağımsızlıkdurumunda ise etkinlik kriteri öne çıkmaktadır. Kosova’nın bağımsızlık ilânındansonra etkin ve bağımsız devlet yetkisi kullanma kriterinin gerçekleşmediği iddiasıgündeme gelmiştir. Kosova’nın bağımsızlığı öncesinde de Kosova’da Sırbistan’ınegemenlik yetkisi önemli ölçüde sınırlandırılmıştı. Sırbistan ancak Sırpların yoğunyaşadığı Kuzey Kosova’da paralel yapılanma gerçekleştirime olanağı bulmuştur

UNMIK’in etkin yönetiminde Kosova bağımsızlık ilanı anında gerçekten etkinve bağımsız devlet yetkisi kullanma durumunda mıydı? Özel temsilcinin yasama,yürütme, yönetimde yetki ve gücünün kapsamı Kosova’nın kendi egemenlikyetkisini kullanabileceği hiçbir alan bırakmamıştı. 1244 sayılı kararda hernekadar

tedricen yerel yönetime yetkinin devredilmesi öngörülse de, son sözü söyleme,karar yetkisi özel temsilciye saklı tutulmuştu. 1244 sayılı karar geçici yönetimçerçevesinde yerel yönetimin teşvik edilmesinde dayanak olabilecek, ancak birdevlet oluşturulmasına dayanak olabilecek içeriğe sahip değildir.

  Ahtisaari Planı uluslararası bir sivil temsilciye (international civilianrepresentative), BM Genel Sekreteri’nin özel temsilcisi gibi olmasa da, tüm ulusalotoritelerin tasarruflarını denetleme, kanunları iptal etme, atama ve işten

Page 13: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 13/21

Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova

13

çıkarma dahil olmak üzere tüm egemenlik tasarruflarını yapma yetkisi

vermektedir. Şubat 2008’de AB tarafından hukuk devleti misyonu ile kurulanEULEX 37 de suçluların takibi, kamu düzeni ve güvenliği için icrai yetkilerledonatılmıştır. Bunun ötesinde NATO yönetiminde uluslararası güç dışardangelen tehditlere karşı Kosovayı koruyacaktır ve içerde güvenliği koruyacaktır.Kosova bağımsızlık deklarasyonunda Ahtisaari planını ve Kosova UNMIK geçiciyönetimine tâbi olmayı kabul etmiştir. Bu şekilde bir devlet egemenliğinin ikiboyutunun da Kosova’da olmadığı ortadadır. ç egemenlik ve devlet iradesinindiğer devletlerden bağımsız bir şekilde şekillenmesi (dış egemenlik) Kosova içinmevcut değildir. Kosova’nın gelecekte etkin bir egemenlik yetkisi ve gerçek birbağımsızlık elde etmesi çok önemlidir. Kosova bu koşulları özellikle ABD’nindesteği için kabul etmek zorundaydı. Kosova’ya tanınması ve desteklenmesi içindevleti oluşturan unsurları daha sonra tamamlama olanağı tanınmıştır.

Bir devletin fiili olarak ayrılma ile ortaya çıkması, ayrılma hakkınınmevcudiyeti koşullarına bağlı değildir. DH uzun süre ayrılmanın hukukauygunluğu konusuyla iştigal etmemiştir. SDR’den ayrılma hakkının, dış SDR anlamında istihraç edilip edilemeyeceği konusunda 1970 tarihli devletlerarasındadostça ilişkiler ve işbirliği deklarasyonu bir dönemeç oluşturmaktadır. Budeklarasyon SDR’nin gerçekleşebileceği farklı olanakları zikrederken, bağımsız veegemen devletlerin toprak bütünlüğünü vurgulamıştır. Devletler uygulamadadekolonizasyon süreci dışında dış SDR’nin icrasının uluslararası düzenin istikrarıve barış için tehlikeli olacağı düşüncesiyle ayrılmayı ağırlıklı olarakreddetmektedir. Bu nedenle DH’de hakim olan görüşe göre genel bir ayrılmahakkı reddedilmektedir. Bunun yegane istisnası olarak literatürde mevcut devletyapısı içinde ağır ayrımcılığın veya diğer insan hakları ihlâllerinin veya halkınvarlığını tehdit eden durumların varlığı kabul edilmektedir. Bu istisnai koşullarda

SDR kendi devletini kurmaya dayanak olarak kullanılabilmektedir. Diğerdurumlarda SDR ilgili devletin toprak bütünlüğüyle uyumlu hale getirilmekdurumundadır. Bu şekilde iç SDR ile ilgili devletin toprak bütünlüğükorunabilmektedir. 1999 NATO müdahalesi öncesi Kosova’daki ağır insan haklarıihlâlleri ayrılmaya dayanak olabilirdi. 2008 Şubat’ındaki bağımsızlığa artık bunundayanak olması mümkün değildi. Kosova aşağı yukarı 9.5 yıldır uluslararasıcamianın himayesinde ve 1244 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı’na göre yerelmuhtariyetten istifade etmekteydi. Bu muhtariyet statüsü ve Kosova’nın bunabağlı hakları Sırp anayasasında tescil edilmiştir. Bunun dışında Rusya veSırbistan ayrılmayı 1244 sayılı kararın ihlâli olarak nitelendirmiştir.

KOSOVA’NIN TANINMASI DEVLET NTELĞ ÜZERNDE ETK YAPABLR M?

Tanıma tek taraflı bir tasarruf olarak bir olayın veya muayyen bir hukuki durumunkesin olarak mevcudiyetinden hareket etmektedir. Devletleri tanımanın hukukisonuçları DH’da çok tartışılmıştır. Tanımaya inşai nitelik tanıyanlar, tanıma iledevlet niteliğinin ve sujeliğinin kazanılacağını ileri sürmektedir (literatürde

37 European Union Rule of Law Mission in Kosovo

Page 14: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 14/21

F. Arsava

14 

oldukça azınlıkta olan bir görüş olarak). Buna göre Kosova tanıma ile devlet

olmuştur. Tanınmamış bir devlet bu görüşe göre devlet olmanın koşullarınıyerine getirse bile DH’ye tâbi olmak durumunda değildir. Bir devletin kimidevletler tarafından tanınması, kimileri tarafından tanınmaması uluslararasıdüzende istikrara zarar verir ve devletlerarası ilişkilerde hukuka olan güvenisarsar. Bu nedenlerle tanımaya inşai sonuç tanıyan görüş DH’de ağırlıklı olarakreddedilmektedir. Buna karşılık tanımaya saptayıcı nitelik tanıyan görüş, birdevletin ortaya çıkışının etkinlik prensibine göre değerlendirilmesini öngörür.Tanıma sadece gerçek durumun şeklen tespitidir, teyididir. Bu görüşü 1991’deoluşturulan Badinter Komisyonu da Yugoslavya’ya ilişkin mütalâasında kabuletmiştir. Tanıma ile bir yapının gerçekten bir devletin özelliklerine sahip olduğusaptanmaktadır. Bu tespit aynı zamanda tanıyan devlete tanınan devleti DHkurallarına göre devlet olarak muamele etme yükümlülüğü getirmektedir. Busaptama yeni devletle somut ilişkiler kurmaya matuftur. Bu bakış açısıylatanımanın inşai bir etki göstermesi mümkündür. Tanıma için bir DH mükellefiyetiolmadığı gibi, tanıma halinde ilgili devletle otomatik olarak diplomatik ilişkikurma mükellefiyeti de yoktur. Bu tür bir tanıma ile devlet karakterikazanılmamaktadır. Bu nedenle DH muvacehesinde ilgili birimin gerçekten devletolma koşullarını yerine getirmesi halinde tanınması DH’ye uygundur. Buözellikleri olmayan bir yapının tanınması DH’de hiçbir etkiye sahip değildir.  Ancak her zaman kriterlerin mevcut olup olmadığı belli olmayabilir. Bununsonucu olarak da hukuka uygun bir tanıma ile iç işlerine karışma gibi sorunyaratan bir durumla karşılaşmak mümkündür. Ancak her devlet kendi takdir vesorumluluğu ile bu adımı atar. Böyle bir takdir marjı, her türlü kriterin yerinegetirilmesine rağmen siyasi nedenlerle tanımadan kaçınmaya da yolaçabilmektedir; aynı şekilde kriterleri yerine getirmeyen bir oluşumun da devletolarak tanınma ile fiilen uluslararası camiaya entegre edilmesi mümkündür. Budurum özellikle hızlı şekilde BM üye yapılma durumunda ortaya çıkmaktadır.Devlet niteliği bulunmadığına ilişkin itirazın böyle bir durumda artık BManlaşmasının 4. maddesinin BM üyelerinin devlet olmasından hareket etmesinedeniyle BM üyeliğine karşı oy kullananlar tarafından yapılması mümkündeğildir. BM üyeliği Güvenlik Konseyi tavsiyesi ile Genel Kurul tarafından kararabağlanır38. Tanımanın bir DH enstrümanı olarak nasıl bir siyasi enstrüman işlevigördüğü Yugoslavya’nın parçalanması ertesinde yeni devletlerin AB üyeleritarafından tanınması çerçevesinde ortaya çıkmıştır. 16 Aralık 1991’de ABDışişleri Bakanları Doğu Avrupa ve eski SSCB’deki yeni devletlerin tanınmasıesaslarını kararlaştırmışlardır. Yeni devletlerin tanınmak için buna göre muayyenkoşulları yerine getirmesi gerekmektedir. Bunun dışında her bir YugoslavCumhuriyeti’nin tanınmak için bir prosedüre başvurusu öngörülmüştür. Bu

prosedür çerçevesinde Badinter Komisyonu tarafından adayın belirlenenkriterleri yerine getirip getirmediği denetlenmiştir. DH’da geleneksel olarakdevlet niteliğinin tespitinde kabul edilen kriterlerin Hırvatistan’ın, Bosna-Hersek’in AB ve üyeleri tarafından tanınmasında kesin ölçü alındığı görülmüştür.Bu örneklerde etkin bir devlet gücünün oluşup oluşmadığına bakılmıştır. Arkasından Slovenya dâhil bu devletler BM’e üye olarak alınmıştır. Buna karşılık

38 BM antl., 4.md

Page 15: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 15/21

Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova

15

Makedonya AB’deki uzlaşmazlık nedeniyle devlet olma kriterlerini en az diğerleri

kadar yerine getirdiği halde 1993’e kadar tanınmamıştır. Tanınma çerçevesindekiuygulamalar görüldüğü gibi belli dış koşullara bağlı olarak geleneksel DHkriterleri ile ölçülmemektedir. Kosova’nın tanınması konusunda AB’de ortak çizgioluşturulamamış, tanıma her devletin kendi ulusal uygulama ve DH’na göretakdirine bırakılmıştır. Kosova’nın bağımsızlığını destekleyen devletler bu özeldurumda DH’nun geleneksel devlet ve tanınma kriterlerinin standartlarını siyasinedenlerle düşürmeyi kabul etmiştir. Ahtisaari Planı da Kosova için bellikoşullara bağlı olarak bağımsızlığı öngörmüştür. Bağımsızlık deklarasyonundaKosova açıkça bu planı uygulamayı kabul etmiştir. Bu adım atılmadan kimidevletlerin Kosova’yı tanıması söz konusu olamazdı. Kosova hernekadar büyükdevletlerce desteklense de BM üyelik için yakın vadede çok ümitli olamaz (Rusyavetosu)

GÜVENLK KONSEY ÖNCEK UYGULAMALARINDA AYRILMA KONUSUNDA ALINAN TUTUM

Güvenlik kurulu şimdiye dek ayrılma tasarruflarına hukuka aykırı ilân edip(uluslararası hukuka), bu entitelerin tanınmaması çağrısı yapmıştır39. Söz konusuresolusyonların BM Anlaşması’nın VII. Bölümü muvacehesinde alınıpalınmadığının tam açık olmaması nedeniyle bu kararların bağlayıcı yükümlülüklergetirip getirmediği de belli değildir40. Güvenlik konseyi’nin hangi koşullar altındabm anlaşması’nın vıı. Bölümü’ne göre bir bağımsızlık ilanını bağlayıcı bir etki ilegenel olarak geçersiz ilân edilebileceği hususunun bu çerçevede tartışılmasımümkün değildir. Devlet olma kriterlerini yerine getirmeyen bir entiteninbağımsızlık ilânı, uluslararası barışı tehdit etse dahi, güvenlik konseyi’nin

bağımsızlık ilânının geçersizliğini tespit edememesi; yine güvenlik konseyi’nin birdevletin kuruluşunu hükümsüz ilân edememesi tartışılması gereken önemlikonulardır. Güvenlik konseyi’nin yargı yetkisi kullanır gibi bir tutum almasıeleştirilmektedir. Güvenlik konseyi’nin bu tür yaklaşımı devletlerin oluşumusiyasi ve sosyolojik bir olgu olarak kabul edildiği nispette ve devletlerinkuruluşunda hukuka uygunluğun ve meşruiyetin prensip olarak rol oynamamasınedeniyle eleştirilmektedir. Güvenlik konseyi kararları bm anlaşması’nın 25. ve48. maddelerine göre bağlayıcıdır. Bunun sonucu olarak ayrılan bir entiteninbağımsız bir devlet olarak etkin olma şansı bulunmamaktadır. Bu durumun aynışekilde uluslararası barış ve güvenliğin korunması için VII. Bölüm muvacehesindeönleyici olarak güvenlik konseyi’nin ayrılmayı yasaklaması durumu için de geçerliolması gerekir. Ancak böyle bir durum devletlerin DH’ye göre tanımaçerçevesinde sahip oldukları takdir hakkını ortadan kaldırır.

1244 sayılı resolusyon bu anlamda Kosova’nın Sırbistan’dan ayrılmasınıyasaklamakta mıdır? Bunun yorum yoluyla açıklanması gerekmektedir. GüvenlikKonseyi Kararları’nın yorumu için kesin kurallar bulunmamaktadır. Resolusyon ve

39 Katanga, Güney Rodezya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti40 Bunun tek istisnası G.Rodezya’ya ilişkin 217 (1965) sayılı karardır. Bu kararda durumun devamının

uluslararası barış ve güvenlik bakımından tehdit oluşturduğu saptanmıştır.

Page 16: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 16/21

F. Arsava

16 

DH anlaşmaları arasında temel farklar olmakla beraber, Viyana Anlaşmalar

Hukuku Sözleşmesi’nin madde 31-33 yorum konusunda muayyen ipuçlarıvermektedir. Güvenlik Konseyi Kararları’nın da iyi niyet, kararın diğerhükümleriyle bağlantılı olarak, hedef ve amaçlar ve kavramlara olağan anlamverilerek yorumlanması gerekmektedir.

1244 sayılı resolusyon Kosova’nın nihai statüsünü belirlememektedir.1999’da bu konuda sürekli üyeler arasında bir mutabakat olmadığı için GüvenlikKonseyi siyasi bir süreci harekete geçirmiş ve süreç içinde siyasi bir çözümbulunmasını öngörmüştür. Resolusyon Kosova’nın nihai statüsü için  kesin birdüzenleme beklemekle beraber, bu düzenlemenin içeriği konusunda bir şeysöylememiştir. Bu sürecin ne kadar olacağı da yine resolusyonda belirtilmemiştir.Resolusyonun §1 sadece siyasi çözümün bazı kurallara göre olacağınıöngörmüştür. Bu kurallar resolusyonun 1 ve 2 nolu eklerinde belirtilmiştir. Bu

siyasi süreçte Kosova’nın özlü bir özerk yönetimi için Rambouillet anlaşması ve  Yugoslavya Cumhuriyeti’nin ve bölgedeki diğer ülkelerin egemenlik ve ülkeselbütünlüğüne saygı temelinde siyasi bir geçici çerçeve anlaşması yapılacaktır.Güvenlik Konseyi, uluslararası sivil otoritenin kesin çözüme kadar Kosova’nınmuhtariyet ve kendi kendini yönetmesi konusunda destek olmasınıöngörmüştür. Resolusyon ışığında siyasi bir çözüm bulunamamıştır. KosovaTroika’sının (AB, ABD ve Rusya’dan oluşan) “Kosova Kontakt Grup”çerçevesindeki girişimi sonuç vermemiştir. Özel temsilci Ahtisaari raporundamüzakere potansiyelinin kalmadığına ve statü sorunu konusunda acil bir çözümgerekliliğine işaret etmiştir. Bağımsızlık ilanından sonra da Güvenlik Konseyibirçok kez toplanmış, ancak herhangi bir resolusyon çıkmamıştır. Kosova’nınayrılmasına ilişkin 1244 sayılı kararda açıkça bir yasak bulunmamaktadır. 1244sayılı karar sadece siyasi çözümün belli esaslara göre bulunacağını

öngörmektedir.1244 sayılı resolusyonun en önemli hedefi Kosova’da etkin bir geçici yönetim

oluşturmaktı. Ayrılmadan sonra bu hedefin takibi sınırlı olarak mümkündür. 1244sayılı resolusyon muvacehesinde oluşturulan geçici yönetim sadece Kosova içindeğil, Sırbistan için de bir yönetim olarak öngörülmüştür. Resolusyon, geçiciyönetim döneminde ayrılmayı yasaklama hedefi mi gütmüştür? Geçici yönetimkesin düzenlemeye kadar bir köprüleme işlevine sahip olarak düşünülmüştür. Ayrılma yasağı belki sadece kararın dibacesinde ve 1 ve 2 nolu eklerde yeralanmüzakere prensiplerinde, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’nin (Sırbistan)egemenlik ve toprak bütünlüğünü vurgulayan şartlarında yer almaktadır. Ancakbu görüşe karşı 1 ve 2 nolu eklerde yer alan prensiplerin münhasıran geçiciçerçeve anlaşmasının geçerli olduğu siyasi süreçte geçerli olduğu, bu

sınırlamaların statü sorununa ilişkin nihai düzenleme bakımından geçerli olduğuhususunda müzakere prensiplerinin lâfzından bir ipucu  istihraç edilemeyeceğiifade edilmiştir. Genel Kurul41, 1999 tarihli Güvenlik Konseyi’nin 1244 sayılıkararına atıf yaptığı bir resolusyonunda Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’nintoprak bütünlüğünün ve egemenliğinin multi-etnik bir yapının oluşumunda kesindüzenleme yapılıncaya kadar dikkate alınması gerektiğine vurgu yapmıştır.

41 Res.54/183, 17.12.1999

Page 17: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 17/21

Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova

17

1244 sayılı resolusyonun Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’nin egemenlik ve

toprak bütünlüğüne saygıya ilişkin pasajları Güvenlik Konseyi’nin geneluygulamasının bir ifadesidir. Güvenlik Konseyi bu tür formülasyonları kural olarakBM Anlaşması’nın VII. Bölümü muvacehesinde bir devlete karşı emrediciönlemler karara bağlanırken kullanmaktadır [Irak’a karşı alınan “Oil- for-Food-Programme”42. Güvenlik Konseyi 1271 sayılı (1999) Doğu Timor’da geçici biryönetim oluşturduğu kararında daha sonraki bir tarihte Doğu Timor’unbağımsızlığını aynı resolusyonda açık bir şekilde desteklediği halde Endonezyalehine bu tür bir pasaj öngörmemiştir43. Bütün bu örneklerde egemenlik vetoprak bütünlüğünün vurgulanması kararlaştırılan önlemlerin uygulanmasıçerçevesinde münhasıran bu prensiplere riayetin hatırlatılmasına matuftur.

1244 sayılı resolusyonda ne açıkça, ne de zımnen Kosova’nın nihai statüsüneilişkin bir düzenleme bulunmaktadır. Karar bu nedenle Kosova’nın ayrılmasını

yasaklar şekilde yorumlanmamaktadır. Kosova’nın tanınması da bu nedenle1244 sayılı resolusyonun ihlâli anlamını taşımamaktadır. Güvenlik Konseyi’nin birdevletin egemenliğini özünde ilgilendiren konularda karar alması hukuka olangüven prensibi ışığında önemli tereddütler yaratabilir. Bu durum GüvenlikKonseyi Kararları’nın tek taraflı ve kötü amaçlı yorumlanmasına yol açabilir.Böyle bir gelişmenin ne tür tehlikelere yol açabileceğini ABD’nin Irak’a askerimüdahalesi göstermiştir. ABD geçmişteki resolusyonlarda müdahale için zımnibir yetki dayanağı bulmaya çalışmıştır. Kosova örneğinde 1244 sayılı kararıngelişmeler dikkate alınmaksızın yorumu, Kosova’nın statüsünün belirsizlik içindekalmasına yol açabilirdi. Aktüel gelişmelerin, resolusyonun devamı ve hukukietkileri üzerinde etkiye sahip olması, Kosova’daki uluslararası sivil ve askeriyönetimin üzerinde de önemli sonuçlar doğurmuştur.

1999 tarihli 1244 sayılı karar Kosova’da uluslararası sivil ve askeri otorite içinbağımsızlığa kadar öncelikli hukuki dayanak oluşturmuştur. Bağımsızlık ilânındansonra da BM Genel Sekreteri, UNMIK’in başındaki özel görevli, Güvenlik Konseyiüyeleri ve Kosova, Sırbistan’da 1244 sayılı kararın geçerliliğinden hareketemektedir. Açık olmayan sadece Ahtisaari Plânı’nın UNMIK ve EULEX ile neşekilde uyumlaştırılacağı hususudur.

1244 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı ile uluslararası barışı temin ve Kosovakrizinde siyasi bir çözüm hazırlamak için uluslararası camiaya bir olanaksağlanmıştır. 1244 sayılı resolusyona esas olan koşullar değişmiştir. Koşullarındeğişmesi kararın kendiliğinden (aynı anlaşmalar için olduğu gibi) geçersizolmasına yol açmamaktadır. Ancak çok sıkı koşullarla böyle bir iddiayapılabilmektedir. 1244 sayılı karar geçici yönetime Kosova’nın egemen vebağımsız bir devlet olarak oluşturulması misyonunu vermemiştir.

UNMIK, Güvenlik Konseyi’nin yan organı olarak BM Şartı 29. maddemuvacehesinde bağımsızlıktan sonra da bölgedeki barış ve güvenliğinkorunmasından sorumludur. UNMIK kendisine verilen görevi değişen koşullaraltında da Güvenlik Konseyi başka bir karar alıncaya kadar devam edecektir.

42 SR-Res. 1242 (1999), 21.5.199943 SR-Res. 1272 (1999), 25.10.1999, Absätze 3 v3 12 der Präambel

Page 18: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 18/21

F. Arsava

18 

1244 sayılı kararın dinamik yorumu kimi hükümlerin uygulama dışı kalmasına yol

açmıştır.

Kosova bağımsızlık deklarasyonunda bir taraftan Ahtisari planı ışığındamükellefiyetlerini, diğer taraftan da 1244 sayılı karar ışığında mükellefiyetlerinikabul etmiştir. Her iki enstrüman farklı koşullardan hareket etmekte ve farklıamaçlar gütmektedir. Bu nedenle Ahtisari plânı büyük ölçüde 1244 sayılıresolusyona atıf yapmamaktadır. 120 günlük geçiş döneminde UNMIK’in veKFOR’un44 1244 sayılı karara istinaden görevlerine devam etmesi kabuledilmiştir. UNMIK’in görevi bu süre sonunda sona erecektir ve görevler Kosovahükümetine devir olacaktır. Bu tarihten sonra uluslararası sivil görevli denetimiüstlenecektir. Bu iş için 28 Şubat 2008’de Hollandalı diplomat Pieter Feith tayinedilmiştir. Pieter Feith aynı zamanda AB’nin Kosova için özel görevlisidir.  Atamalar Viyana’da yeni şekillendirilen uluslararası Kosova yönlendirme grubu

tarafından yapılmaktadır. Bu yönlendirme grubu (Ahtisari Plânı’na göre tesisedilen) sivil görevliyi istişare edecektir, görevlerini denetleyecektir ve Kosova’nın  Ahtisari Plânı’ndan doğan mükellefiyetlerini tam olarak ne zaman yerinegetirdiğine karar verecektir. Bu grup Kosova’yı tanıyan 15 devlet temsilcilerindenoluşmaktadır (daha önce “Kosova Kontakt grubu”nda temsil edilen). Rusya buyeni yönlendirme grubunda yer almayı reddetmiştir.

Özel temsilci Ahtisari, AB Konseyi’ne özellikle Kosova’nın bağımsızlığınıdestekleyen devletler Kosova’nın durumunun emsal olmayacağını, bununKosova’ya özgü olduğunu vurgulamıştır. Bu vurgunun bağımsızlık ilânınındibacesinde de yer aldığı görülmektedir. Buna uygun olarak Kosova DHmuvacehesinde ayrılma hakkına istinat etmemiştir. Sırbistan ve Rusya iseKosova’nın emsal teşkil edeceğine dikkat çekmiştir. Dünyanın birçok yerindekiayrılıkçı hareketlere Kosova’nın tek taraflı bağımsızlık ilânının örnek olacağını,bunun ise ilgili bölgelerde istikrar ve güvenliği tehdit edeceğini ifade etmişlerdir.Bu endişe diğer taraftan potansiyel olarak tehdit altında olan devletlerinseparatist eylemleri önlemek için daha sert önlemler almasına yol açabilecektir.DH prensiplerinin ihlâl edilmesi hiçbir zaman otomatik olarak bu prensiplerinnormatif bağlayıcılık etkisini kaybetmesi sonucunu doğurmamaktadır. DH teamülkuralları hernekadar devletlerin uygulanmasından etkileniyor ise de, bir teamülkuralının oluşması veya değişmesi o kadar hızlı cereyan etmemektedir.Devletlerin uygulaması ve kanaatleri SDR’nin artan önemine rağmen ayrılmahakkının prensip olarak reddedildiğini ortaya koymaktadır.

 Askeri alanda da NATO yönetimindeki uluslararası güç Kosova’nın iç ve dışgüvenliğini korumaya devam edecektir. Bu uluslararası güç Kosova’nın ulusalgüvenlik güçlerinin tesis ve eğitiminde görev alacaktır. Ahtisari Plânı’na göre

 Avrupa Güvenlik ve Dış Politikası çatısı altında bir de hukuk devleti misyonu tesisedilmesi kabul edilmiştir. Bu misyon 4 Şubat 2008’de EULEX-Kosova olarak ABKonseyi tarafından ortak tasarrufla karara bağlanmıştır. Bu karar (EULEX-misyonunun gönderilmesine ilişkin) beklenilen bağımsızlık kararından önce

44 Kosovo Force

Page 19: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 19/21

Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova

19

alınmıştır. Hukuk devletine ilişkin her türlü tasarruf EULEX misyonunun

denetimine, yönlendirme ve görüşüne tâbi olacaktır.

SONUÇ

Kosova’da geçici yönetim BM Anlaşması’nın 41. Maddesi’ne istinaden alınan1244 sayılı resolusyonla kurulmuştur. Bu kararın icra yetkisini Güvenlik KonseyiBM Genel Sekreteri’ne vermiştir. Genel Sekreter UNMIK’i kurmuş ve misyonunyönetiminin özel bir temsilci üzerinden üstlenmiştir. UNMIK kurumsal hukukbakımından Güvenlik Konseyinin bir yan organıdır (BM anl. md.29). BM GenelSekreteri Güvenlik Konseyi tarafından kendisine verilen görevleri yerinegetirmekle mükelleftir. UNMIK misyonunun ana sorumluluğunu Güvenlik Konseyitaşımaktadır. UNMIK’in kendini feshetme yetkisi yoktur. Genel Sekreter’in deGüvenlik Konseyi’nin bir yan organını feshetme yetkisi yoktur; aksi halde BM

  Anlaşması’nın 12. maddesi muvacehesinde Güvenlik Konseyi’ne saklı tutulanyetkilere müdahale söz konusu olur. UNMIK feshedilmesi Güvenlik Konseyi’ninKararı’na bağlıdır. Güvenlik Konseyi şimdiye dek yaptırımların ortadankaldırılması çerçevesinde yaptırım komitelerinin ortadan kaldırılmasını kararabağlamıştır45. BM tarafından yürütülen barış misyonları kural olarak muayyen birzaman dilimi için öngörülmektedir. Bu misyonun uzatılması veya başka birkomisyona devri BM Güvenlik Konseyi’nin açık bir kararı ile gerçekleşebilir.Misyonun otomatik olarak sona erdiği durumlarda da Güvenlik Konseyigeleneksel olarak bir resolusyonunda bu duruma değinmektedir. UNMIK’in feshiiçin alınacak karar BM Anlaşması’nın 27. Maddesi’ne göre sürekli üyelerin her biritarafından bloke edilebilir. Fesih için “actus contrarius” gereklidir. Misyonunfonksiyon ehliyetinin korunması için yapısı.yıllar içinde sürekli değiştirilmiştir(Güvenlik Konseyi’nde oylama yapılmadan). Bu anlayıştan hareketle UNMIK’in

fonksiyonunun minimuma indirilmesi mümkündür.  AB çerçevesinde olası bir statü düzenlemesi için 2005’ten itibaren polis ve

hukuk devletinin teşviki alanlarında görüşler oluşturulmuştur. AB Konseyi10.4.2006’da hukuk devleti alanında AB’ne UNMIK’den olası görevaktarılmasında krizlerin sorunsuz atlatılmasını yönlendirecek EUPT46 oluşturmuştur. EUPT, EULEX misyonu için merkezi plânlama ve hazırlık birimiolarak çalışmaktadır. EULEX misyonunun 1244 sayılı resolusyona uygunluğuoldukça tartışmalıdır. Sırbistan ve Rusya EULEX misyonu için GüvenlikKonseyinin yeni bir kararına ihtiyaç olduğunu ileri sürmektedir. EULEX uluslararası sivil otoritenin (1244 sayılı karara göre) bir parçası olarakgörülmemektedir. UNMIK’in, 1244 sayılı kararda öngörülen misyonunun EULEX’edevri sözkonusu değildir. Güvenlik Konseyi Kosova’da uluslararası sivil otoriteye

misyon verme yetkisine sahip yegane organdır. EULEX, 1244 sayılı kararınçerçevesi dışında BM Şartı ve Helsinki Nihai Senedi dışında çalışmaktadır. Ancakresolusyon uluslararası bir sivil otoriteden söz ettiği nispette bu sivil otoriteninmutlaka BM misyonu olmasına gerek bulunmamaktadır. Bu sorumluluğun başkabir organizasyon tarafından da üstlenilmesi mümkündür. AB Konseyi EULEX 

45 BM anl. VII. Bölüm muvacehesinde46 European Union Planning Team for Kosovo

Page 20: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 20/21

F. Arsava

20 

misyonunun oluşturulmasında BM Genel Sekreteri’nin 03.01.2008 tarihli

beyanatını esas almıştır. Genel Sekreter periyodik olarak hazırladığı UNMIK raporunda AB’nin Kosova’da önemli rol oynamaya hazır olduğuna ilişkin birvurgu yapmıştır. Daha sonraki bir raporunda Genel Sekreter AB’nin 1244 sayılıkarar ışığında hukuk devleti misyonu gönderme kararına açıkça göndermeyapmıştır. 1244 sayılı karar muvacehesinde faaliyette bulunacak sivil otoriteninBM tarafından yürütülmesi gerekliliği tartışmalıdır. 1244 sayılı kararın §10’uGenel Sekreteri geçici bir yönetim oluşturmakla yükümlü kılmıştır. §10 GenelSekreter’in uluslararası organizasyonlar tarafından desteklenmesinden hareketetmiştir. Kosova’nın iktisaden ve sosyal olarak yeniden inşasında katkı yapacakorganizasyon sadece genel olarak öngörülmüştür. AB baştan itibaren uluslararasısivil otoritenin Kosova’da parçası olmuştur. BM’nin sorumluluk alanları olanpolis ve yargıda bundan böyle EULEX yetki kullanacaktır. EULEX misyonununkapsamı ve karmaşık karakteri, şimdiye dek AB’nin geçici yönetimdeki rolününötesindedir. EULEX’in Kosova’da görevlerini yerine getirebilmesi için 1900 polis,yargıç, savcı ve gümrük memurları üzerinde yetkisi olacaktır. Uluslararası sivilgörevli ve uluslararası askeri otorite yanı sıra EULEX Kosova’nın devlet olarakinşasında bağımsız bir rol üstlenmektedir. Bu misyonun 1244 sayılı kararmuvacehesinde AB’nin yaptığı katkıyı aştığı açıktır. 17 Şubat 2008 tarihlibağımsızlık ilanında Kosova sadece Ahtisari Planı’ndan doğan yükümlülükleritüm kapsamı ile kabul etmemiştir. Bunun dışında Kosova bağımsızlık ilanında Ahtisari Planı’nın uygulanmasını denetleyecek uluslararası sivil otoritenin davetedilmesini ve AB tarafından yürütülen hukuk devleti komisyonunun davetedilmesini kabul etmiştir. Kosova aynı şekilde 1244 sayılı resolusyonda ve  Ahtisari planında öngörülen görevler için NATO’yu da davet etmiştir. DHbakımından bu davetin etkinliği Kosova’nın gerçekten bir devlet olmasına veegemenlik tasarrufları yapabilmesine bağlıdır. NATO yönetiminde askeriotoritenin DH bakımından Kosova tarafından etkin bir davetinigerektirmemektedir. Zira bu davetin hukuki dayanağı eskiden olduğu gibi 1244sayılı karardır. Aynı durum UNMIK misyonu ile Kosova’da bulunan aktörler içingeçerlidir. Buna karşılık EULEX misyonu bakımından Kosova’nın davetiönemlidir. Ancak Kosova hükümetinin daveti bir Güvenlik Konseyi kararını hiçbirşekilde tam olarak ikâme edemez. Böyle bir davet için feshi-ihbar hakkıiçermeyen bu DH anlaşmasının yapılması formülü ortaya atılmıştır. Ahtisari plânıuluslararası Topluluğun denetim fonksiyonunun öngörülen önlemlerin yerinegetirilmesi ile sona ereceğini öngörmüştür. Bu yetki uluslararası yönlendirmegrubuna aittir. Aynı durum NATO için de söz konusudur. NATO, Kosovakurumlarının sorumluluğu üstlenecek duruma gelmesine kadar Kosova’dakalacaktır. Bu çerçevedeki karar yetkisi de NATO’da bulunmaktadır. EULEX 

misyonu da Ahtisari plânının icrası tam olarak gerçekleşene kadar Kosova’dakalacaktır.

KAYNAKÇA Bleckmann, Albert, Völkerrecht, (Nomos: Baden Baden 2001)

Doehring, Karl, ‘Self determination’, Bruno Simma (Hrsg), The Charter of the United Nations,2.Auflage (Oxford: Oxford University Press, 2002)

Page 21: Self-Determination and Kosovo

8/9/2019 Self-Determination and Kosovo

http://slidepdf.com/reader/full/self-determination-and-kosovo 21/21

Self-Determinasyon Hakkı ve Kosova

21

Doehring, Karl, Völkerrecht, 2. Auflage 2004

Epping, Volker, ‘BM Protektorat’ Ipsen (Hrsg), Völkerrecht, 5.Auflage 2004Espiell, H.Gros, ‘Der Begriff des Selbstbestimmungsrechts der Völker in heutiger Sicht‘,

 VN 30 (1982)

Ermacora, Felix, Die Selbstbestimmungsidee, 1974

Hillgruber, Christian, Die Aufnahme neuer Staaten in die Völkergemeinschaft, 1998

Hailbronner, Kay - Vitzhum, Graf, Völkerrecht, 3.Auflage 2004, 3.Abschnitt

Hans-Joachim Heintze, Selbstbestimmungsrecht der Völker – Herausforderung derStaatenwelt, 1997.

Ipsen, Knut, Völkerrecht, 5.Auflage 2004

Joachim, Heintze, ‘Ethnische Säuberung unter dem Aspekt der Gebietsbezogen-heitdesSelbstbestimmungsrechts‘, Ipsen (Hrsg.), Völkerrecht, 5.Auflage, 2004

Kadelbach, Stefan ‘Zwingendes Völkerrecht’, in: Schriften zum Völkerrecht Band 101 (Berlin:Duncker & Humblot, 1992)

Murwiek, Dietrich‚ Die Problematik eines Rechts auf Sezession – neu betrachtet‘, AVR , 32(1994)

Neuhold Hanspeter / Simma, Bruno, Neues europäisches Völkerrecht?, Neues europäisches Völkerrecht nach dem Ende des Ost-West Konflikts?, 1996

Niewerth, Johannes, Der kollektive und der positive Schutz von Minderheiten und ihre Durchsetzungim Völkerrecht, 1966 

Nolte, Georg ‘Kosovo und Konstitutionalisierung: zur humanitären Intervention der Nato-Staaten‘, ZaöRV 59(1999)

Oeter, Stefan, ‘Das Selbstbestimmungsrecht im Wandel. Überlegungen zur Debatte umSelbstbestimmung und “vorzeitige Anerkennung“‘, ZaöRV 52 -1992

Ramcharan, Bertrand.G. , ‘Individual, Collective And Group Rights: History, Theory,

Practice and Contemporary Evolution’, Indian Journal of International Law, 33 (1993).Tomuschat, Christian,General Conclusions, 2002

Tomuschat, Christian Protection of Minorities under Art.27 of the CCPR , Festscrift H.Mosler,1983, 949,975.

 Verosta, Stefan, ‘Peace Treaties after World War I’, EPIL III, 1997

 Weber, Sebastian, ‘Das Sezessionsrecht der Kosova-Albaner und seine Durchsetzbarkeit‘, AVR 43(2005)

Zygojannis, Philipp A, Die Staatengemeinschaft und das Kosovo, Humanitäre Intervention undinternationale Übergangsverwaltung unter Berücksichtigung einer Verpflichtung des Interveniertenzur Nachsorge, (Duncker & Humblot, 2003 )