POSTER SUNUMU - Toraks › ... › 0927poster.pdf · PS-539 DIAGNOSIS AND MANAGEMENT OF CHEST...
Transcript of POSTER SUNUMU - Toraks › ... › 0927poster.pdf · PS-539 DIAGNOSIS AND MANAGEMENT OF CHEST...
PS-539
DIAGNOSIS AND MANAGEMENT OF CHEST INJURIES
K. Al-Araji
Hilla Surgical Teaching Hospital Babylon, Iraq
Chest injuries are responsible for 25% of all mortality due to trauma but
fortunately the majority of them can be managed by simple measures;
either chest tube or just resuscitation. So we believed that every physi-
cian dealing with trauma, not necessarily be a thoracic surgeon, should
know how to treat these injuries. In this study we managed 232 cases
with chest injuries from their admission at the emergency department to
their discharge. We concentrated on method of investigations, types of
management, morbidity and mortality. We observed that chest x-ray
films, though were the main and most of the time the only investigation
needed, sometimes may fail to show significant chest injuries, 92.2% of
patients can be managed non-operatively and 7.8% needed surgical
interference in a form of thoracotomy, thoraco-abdominal or just
laparotomy. Also, the mortality and morbidity can be minimised when
general principles of trauma were applied in the management of such
p a t i e n t s .
PS-540
BRONfiEKTAZ‹N‹N CERRAH‹ TEDAV‹S‹ SÜREC‹NDE FOB
‹LE TRAKEOBRONfi TEM‹ZL‹⁄‹N‹N ÖNEM‹
S. Gürkök, M. Dakak, O. Genç, A. Gözübüyük, O. Yücel, H. Çaylak,
K. Balkanl›
Gülhane Askeri T›p Akademisi Gö¤üs Cerrahisi AD, Ankara
G i r i fl : Bronflektazik akci¤erlerin gross incelemesinde süpüratif sekresyon
ile dolu bronfl dilatasyonu izlenir. Bronflektazinin cerrahi tedavisinde en
önemli konulardan biri de bu sekresyonun kontrolü ve sa¤l›kl› akci¤er
alanlar›n›n etkilenmesinin önlenmesidir. Yöntem: Klini¤imizde, Ocak
1998 ve A¤ustos 2001 tarihleri aras›nda bronflektazi nedeniyle 68 hasta-
ya akci¤er rezeksiyonu uygulanm›flt›r. Hastalar iki gruba bölünmüfltür.
Birinci gruba (n=37) pre- ve postoperatif dönemde FOB ile trake-
obronfliyal y›kama ve temizlik ifllemi uygulanm›flt›r. ‹kinci gruba (n=31)
ekstubasyondan hemen önce do¤rudan trakeal aspirasyon uygulanm›flt›r.
Sonuçlar: Balgam retansiyonu, atelektazi ve pnömoni gibi postoperative
pulmoner komplikasyonlar her iki grupta karfl›laflt›rmal› olarak incelen-
mifltir. Pulmoner komplikasyonlar ikinci grupta belirgin derecede az sap-
tanm›flt›r. Sonuç: Pre- ve postoperative dönemde FOB kullanarak uygu-
lanan trakeobronfliyal temizlik, postoperative pulmoner komplikasyonla-
r›n azalt›lmas›nda etkili ve güvenli bir yöntemdir.
PS-541
TORAS‹K MATÜR K‹ST‹K TERATOMA VE CERRAH‹
TEDAV‹S‹
T. Alt›nok, S. Topçu, C. Kurul, Ü. Yaz›c›, E. Ayd›n, E. Sar›ca, E. Eren,
‹. Tafltepe, G. Çetin
Atatürk Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi
Gö¤üs Cerrahisi Klini¤i, Ankara
Matür kistik teratomalar ektodermal, mezodermal ve endodermal orijin-
li matür dokulardan oluflan ve s›kl›kla deri, saç ve difl içeren nadir görü-
len lezyonlard›r. Histolojik olarak benign kabul edilmesine ra¤men infla-
matuar yap›fl›kl›klar ve rüptürü lezyonun cerrahi tedavisini zorlaflt›r›r.
1995-2001 tarihleri aras›nda klini¤imizde 6’s› bayan 2’si erkek 5 ile 39
yafllar› aras›nda (ortalama 25.5 yafl) toplam 8 anterior mediastinal yerle-
flimli matür kistik teratom olgusu tedavi edildi. Olgular›m›zda mediasti-
nal yap›lara bas› (n=4), perikardiyal effüzyon (n=2), ampiyem (n=1),
plevral effüzyon (n=1), bronfliyal fistülizasyon (n=1), pakiplörit (n=1) gi-
bi komplikasyonlar mevcuttu. Lezyonlar 7 olguda torakotomi, 1 olguda
median sternotomi ile eksize edildi. Postoperatif dönemde komplikasyon,
uzun dönem takiplerinde ise nüks görülmedi. Mediastinal yap›lar ve ak-
ci¤er parenkimine bas›ya ba¤l› klinik bulgular ve çeflitli komplikasyonlar
oluflturmas› nedeniyle tespit edildi¤i anda cerrahi olarak total eksize edil-
m e l i d i r .
PS-542
KALS‹YUM SÜTÜ ‹ÇEREN BRONKOJEN‹K K‹ST OLGUSU
T. Alt›nok, S. Topçu, C. Kurul, Ü. Yaz›c›, T. Güven, M. Tokur
Atatürk Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi
Gö¤üs Cerrahisi Klini¤i, Ankara
Bronkojenik kistler intrapulmoner ve mediastinal yerleflim gösteren kon-
jenital anomalilerdir. 42 yafl›nda erkek hasta gö¤üs a¤r›s›, nefes darl›¤› ve
do¤ufltan beri olan ses k›s›kl›¤› flikayetleri ile baflvurdu. Akci¤er grafisin-
de içinde radyoopak seviye veren kistik kitle görünümü mevcuttu. Toraks
bilgisayarl› tomografisinde arkus aortan›n inferiorundan bafllayan
13x8.5x8.5 cm’lik, sol pulmoner arteri ve mediastinal yap›lar› deplase
eden, basalinde radyoopak mayi içeren ve sol ana bronflu saran lezyon iz-
lendi. Lateral ve supin pozisyonda al›nan toraks tomografi kesitlerinde
seviye veren radyoopak s›v›n›n yerçekimi yönünde yer de¤ifltirdi¤i görül-
dü. Pulmoner DSA’da sol pulmoner artere bas› nedeniyle o bölgenin kan-
lanmad›¤› görüldü. Sol posterolateral torakotomi ile asendan aorta, arkus
aorta ve desendan aorta aras›na oturmufl, aortay› iten, sol ana bronfl ve sol
pulmoner arter üzerindeki kistik kitle total olarak eksize edildi. Patolojik
inceleme sonucu bronkojenik kist olarak raporland›. Bronkojenik kistle-
rin çok nadir de olsa kalsiyum sütü içermeleri, ana vasküler ve bronfliyal
yap›lara çok yak›n yerleflimleri ve dolay›s›yla dikkatli cerrahi giriflim ge-
rektirmeleri nedeniyle sunulmufltur.
139TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
POSTER SUNUMU
27 Nisan 2002, Cumartesi
PS-543
AKC‹⁄ERDE PR‹MER “LENFOEP‹TEL‹YOMA-LIKE
KARS‹NOMA”
Ü. Yaz›c›, S. Topçu, C. Kurul, T. Alt›nok, S. Gülhan, E. Ayd›n, ‹. Tafltepe
Atatürk Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi Merkezi E¤itim ve Araflt›rma
Hastanesi Gö¤üs Cerrahisi Klini¤i, Ankara
Lenfoepiteliyoma-like karsinoma s›kl›kla nazofaringeal bölgede görülür.
Oral kavite, tükrük bezi, timus, akci¤er ve mide yerleflimi de gösterebilmek-
tedir. Primer akci¤er lenfoepiteliyoma-like karsinomas› ise oldukça nadir-
dir. Klini¤imizde 2000-2001 y›llar› aras›nda 3 erkek, 1 kad›n olguya lenfo-
epiteliyoma-like karsinoma tan›s› konuldu. Olgular›m›z›n yafl da¤›l›m› 22-
49 aras› olup, ortalama yafl 33.25 idi. 2 olgumuzda sol hiler, 1 olgumuzda
sa¤ hiler, 1 olgumuzda trakeal kitle görünümü vard›. 1 olguya sol pnömo-
nektomi yap›larak postoperatif radyoterapi (RT), 2 olguya torakotomi ile
biyopsi sonras›, 1 olguya da özofagus invazyonu tespit edilmesi üzerine ke-
moterapi (KT) tedavisi verildi. Hastalar›m›z halen takibimiz alt›ndad›r.
Asya nüfusunda beyaz ›rka oranla daha s›k görülen lenfoepiteliyoma-like
karsinoman›n uzun dönem takip bilgileri s›n›rl›d›r ve daha çok çal›flmaya
gereksinim vard›r. En iyi yaflam süresinin 2 y›l oldu¤unu ifade eden çal›fl-
malar mevcuttur.
PS-544
PULMONER DEV BÜLLERDE CERRAH‹ DENEY‹M‹M‹Z
Ü. Yaz›c›, S. Topçu, C. Kurul, T. Alt›nok, E. Sar›ca, N. Ertürün, ‹. Tafltepe
Atatürk Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi Merkezi E¤itim ve Araflt›rma
Hastanesi Gö¤üs Cerrahi Klini¤i, Ankara
Pulmoner dev büller alveolar dokunun harabiyetine sekonder geliflen, çap›
1 cm’den daha büyük olan amfizematöz bofll›klard›r. Duvarlar› konnektif
doku septalar›, s›k›flm›fl akci¤er parenkimi veya plevra taraf›ndan oluflturu-
lur. 1995-2001 y›llar› aras›nda 18 erkek, 7 kad›n olgu büllöz akci¤er tan›s›
ile klini¤imizde opere edilmifltir. Yafl da¤›l›m› 23-65 aras› olup, ortalama
yafl 45.08 idi. 14 olgumuzda sa¤, 9 olgumuzda sol, 2 olgumuzda da bilateral
lokalizasyon mevcuttu. 15 olgumuzda parenkim stapleri kullan›lm›flt›r. 2
uzam›fl hava kaça¤›, 1 yara yeri enfeksiyonu görülmüfltür. Ortalama hasta-
nede kal›fl süresi 10 gündür. Pulmoner büllerede komprese olan akci¤er do-
kusunun ekspansasyonuna ba¤l› olarak cerrahi sonras› olgular›n solunum
paterninde düzelme beklenir. Bizim olgular›m›zda da solunum fonksiyon
testlerinde operasyon öncesine oranla belirgin düzelme olmufltur.
PS-545
RATIONAL METHOD OF SURGICAL TREATMENT OF
LUNG ECHINOCOCCUS
A. Kazakbaev, A. Ashinaliev, I. Vagimov
National Hospital, Bishkek, Kyrgyzstan
Over the past 5 years, 359 patients aged 7 to 75 years with hydatid cysts
underwent operations in the department of Thoracic Surgery in National
Hospital. Echinocockectomy with cyst extraction was done in 127 patients
(uncomplicated cysts-group 1a); and 136 patients (complicated cysts-
group 1b). Lung resection was performed in 61 patients (uncomplicated
cysts-group 2a); and 35 patients (complicated cysts-group 2b). All patients
underwent pre-, and postoperative x-ray and bronchological examinations,
12 perfusional-ventilation scanning. In the cases of lung resection, we per-
formed segmentectomy, lobectomy, bilobectomy, atypical bargain resec-
tion and precision resection. Echinocockectomy with cyst extraction we
perform be Delbe and Haddam. In 11 patients of group 1 (4.18%) in long-
term period lung hypoventilation was observed in 6 cases (2.28%); in one
case (0.38%)-postoperative pleuritis; in one case (0.38%)-empyema; in
two cases (0.76%)-pneumonia; and in one case (0.38%)-atelectasis. In 2nd
group postoperative period complicated with lung hypoventilation in two
patients (2%) and pleuritis in one patient (1%). The main complications
of these cases were observed in 1st group. All these complications were liq-
uidated without additional surgery. Therefore, we have a conclusion, that
in the cases of large hydatid cysts (the rest of lung after resection compose
_ of whole lung), radical surgical methods are more effective. Lung resec-
tion allows to extract parasites without cutting of fibrous capsule. This
method decreases the risk of echinocock dissemination and lung deforma-
tion.
PS-546
RECENT VIEW ON THE SURGICAL TREATMENT OF
BRONCHOECTASIA
A. Kazakbaev, I. Vagimov
National Hospital, Bishkek, Kyrgyzstan
Over the past 6 years, 48 patients aged 14 to 56 years with bronchoectasis
underwent operations in the Department of Thoracic Surgery of Kyrghyz
State Clinical Hospital. Lobectomy was done in 10 (20.83%) of them
(Group I), extirpation of the bronchi in 21 (43.75%) patients (Group II).
We performed combine method (extirpation of the segments bronchi and
lobectomy) in 17 patients (35.42%) (Group III) All patients underwent
pre- and postoperative x-ray and bronchological examination, 12 perfu-
sional-ventilation scanning. In the patients of Group II and III the origi-
nal modification of extirpation of the bronchi was performed. After iden-
tification of the segments and ligation of the vessels, ventilatory pul-
monary tissue expansion was done before clipping of bronchus in order to
prevent postoperative hypoventilation. Segmental bronchus was removed
with keeping of pulmonary tissue. In 1 patients of the Group I (10%) in
long-term period chest asymmetry was observed, and in 2 cases (20%)-
remaining cavities. In 2 patients (9.5%) of the Group II postoperative peri-
od complicated with local hypoventilation. All these complications were
liquidated without additional surgery. Comparative study of the results in
three groups demonstrates advantages of extirpation of the bronchi.
Intacting pulmonary tissue of the remaining segments allows to prevent
development of cavities, postoperative emphysema and chest deformation.
Ventilation in operated segment supports by intersegmental alveolar fistu-
las. We consider that expansion of segmental capacity before clipping of
bronchus is very important way in prophylaxis of postoperative hypoventi-
lation.
PS-547
REZEKS‹YON UYGULANMIfi BÜYÜK BOYUTLU PR‹MER
MED‹AST‹NAL K‹TLEL‹ YED‹ OLGUNUN ANAL‹Z‹
A. Çakan1, K. Turhan1, H. Posac›o¤lu2, Ö. Samanc›lar2, U. Ça¤›r›c›2,
D. Nart3, Ö. Bilkay3
1 Ege Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Cerrahisi AD, ‹zmir2 Ege Üniversitesi T›p Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi AD, ‹zmir3 Ege Üniversitesi T›p Fakültesi Patoloji AD, ‹zmir
Primer mediastinal kitleli olgular›n ço¤unda tek bafl›na tedaviyi sa¤layan
rezeksiyon, damarsal yap›larla büyük hava yollar›na bas› yapan ve yafla-
m› tehdit eden boyutlara ulaflm›fl tümörlerde, öncelikle düflünülmesi ge-
reken yöntemdir. 1997-2002 y›llar› aras›nda, primer mediasten tümör ve
kisti nedeniyle rezeksiyon uygulanm›fl 26 olgu aras›ndan, tümör büyük
boyutu 12-25 cm aras›nda de¤iflen 7 olgu retrospektif olarak incelendi.
Tümü semptomatik olan 4’ü kad›n, 3’ü erkek olgunun yafllar› 19-59 ara-
POSTER SUNUMU TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹
140 TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
s›nda de¤iflmekte olup ortalamas› 37.57±17.04 idi. Tümü ön ve orta me-
diastende bulunan tümörlerde semptomlar 2-12 ayd›r sürmekteydi. Me-
diastinal kitle rezeksiyonuna ek olarak, olgular›n 4’üne perikard, 3’üne
akci¤er ve 2’sine parsiyel vena kava rezeksiyonu uygulanm›flt›. Malign ti-
moma, timik karsinom, timik teratom, non-Hodgkin lenfoma, immatür
teratom, indiferan malign epitelyal tümör ve lipom gibi histopatolojik
tiplerin bulundu¤u seride, preoperatif dönemde olgular›n birine radyote-
rapi, di¤er birine ise kemoradyoterapi yap›lm›flt›. Postoperatif dönemde
bir hastada uzam›fl ventilatör deste¤i gerekirken, di¤er bir hastada bron-
koskopik aspirasyon gerektiren alt lob atelektazisi geliflmiflti. Düflük mor-
biditeli ve mortalitesi bulunmayan, s›n›rl› hasta say›s›na sahip bu seriden
de anlafl›laca¤› üzere tümörün ulaflt›¤› boyutlar nedeniyle semptomlar›
bulunan mediastinal kitleli olgularda, öncelikle tümör bas›s› ve semp-
tomlar›n ortadan kald›r›lmas› daha sonra da kesin tan›n›n konup, varsa
uygun ek tedavilerin sa¤lanmas› aç›s›ndan rezeksiyon yaflamsal öneme
s a h i p t i r .
PS-548
ÇOCUKLUK ÇA⁄I (17 YAfi VE ALTI) TORAKOTOM‹LER‹
M. Kaptano¤lu, A. Nadir, S. Durkaya, F. Güneç, Ö. Songur, K. Do¤an,
‹. Günay
Cumhuriyet Üniversitesi, T›p Fakültesi, Gö¤üs Cerrahisi AD, Sivas
A m a ç : Çocukluk ça¤›nda torakotomi yap›lan hastalar›n; yafl gruplar›,
etiyolojik nedenler, uygulanan cerrahi teknikler ve sonuçlar› aç›s›ndan
incelenmesidir. Gereç ve Yöntem: Ocak 1994-fiubat 2002 y›llar›nda to-
rakotomi yap›lan, 17 yafl alt›ndaki 70 hasta retrospektif olarak incelen-
di. En küçük hasta 14 günlüktü, yafl ortalamas› 7.5’tur. Hastalar›n 39’u
erkek (%56), 31’i k›zd›r (%44). Tan› yöntemi olarak, akci¤er grafisi
(%100), tomografi (%67), bronkoskopi (%21), floroskopi (%6), bron-
kografi (%1.5) ve özofagografi (%1.5) kullan›lm›flt›r. En s›k torakotomi
nedeni enflamatuar (parapnömonik effüzyon, kist hidatik, bronflektazi
ve akci¤er apsesi) hastal›klard›r (n=44, %63). Bunu konjenital (konje-
nital lober amfizem, hava kistleri) nedenler (n=9, %13) ve travma [Tra-
keobronfliyal yaralanmalar bronfliyal=6, trakeal=1 travmalar içinde en
önemli gruptu] (n=9, %13) izlemektedir. Di¤er nedenler aras›nda kitle
(n=5, %7) ve yabanc› cisimler (n=3, %4) vard›r. Tüberküloz lenfadenit,
timik kist, enterik kist, nörojenik tümör ve inflamatuar psödotümör yer
iflgal eden lezyonlard›. ‹ki bronfliyal ve 1 özofageal yabanc› cisim için to-
rakotomi yap›ld›. Bulgular: Yetmifl hastaya toplam 72 torakotomi ve iki
de videoskopik cerrahi giriflim (VYTC) yap›ld›. Hastalar›n %81’i elek-
tif, %19’u acil flartlarda opere edildi. En s›k uygulanan teknik dekorti-
kasyondur (n=27, %36) bunu rezeksiyonlar (n=17, %23) ve kistotomi
(n=9, %12) izlemektedir. Bunlar›n d›fl›nda çeflitli biyopsiler ve tamirler
yöntemleri uygulanm›flt›r. Postoperatif hastanede yat›fl süresi en uzun 61
gün; en k›sa 6 gün, ortalama 16 gündür. Sonuçlar: Mortalitemiz yoktur.
Morbidite %13’tür (n=9). Bunlar; lokalize pnömotoraks, yara yeri enfek-
siyonu, nosokomiyal pnömoni, tekrarlayan akalazya ve kanama idi. Ço-
cukluk ça¤›nda en a¤›r yaralanmalar ya da tümöral kitleler için uygula-
nan cerrahi, optimal flartlar sa¤land›¤›nda mortaliteye neden olmadan
ve minimal bir morbiditeyle yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Radyo-
lojik düzelme sa¤lanamayan parapnömonik effüzyonlarda erken dekorti-
kasyon hastanede yat›fl süresini k›saltmakta ve hastan›n tamamen ve
komplikasyonsuz iyileflmesini sa¤lamaktad›r.
PS-549
METASTAT‹K AKC‹⁄ER TÜMÖRLER‹N‹N CERRAH‹
TEDAV‹ SONUÇLARI: 16 OLGULUK HETEROJEN B‹R SER‹
A. Çakan1, N. Safa 2, K. Turhan2, U. Ça¤›r›c›2, A. Veral3, B. Karabulut4,
Ö. Bilkay4
1 Ege Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Cerrahisi AD, ‹zmir2 Bornova Acil Yard›m ve Travmatoloji Hastanesi, ‹zmir3 Ege Üniversitesi T›p Fakültesi Patoloji AD, ‹zmir4 Ege Üniversitesi T›p Fakültesi Medikal Onkoloji AD, ‹zmir
Amaç: Ç›kart›labilir akci¤er metastaz› olan hastalar›n yaklafl›k 1/3’ünde
elde edilen yüksek 5-y›ll›k sa¤kal›m oranlar›, bu tümörlerin tedavisinde
cerrahi yaklafl›m›n mutlaka göz önünde bulundurulmas› gereken bir seçe-
nek oldu¤unu kan›tlamaktad›r. Bu çal›flmada, metastazektomi uygulan-
m›fl olgulara ait deneyimlerimiz bildirilmifltir. Hasta ve yöntem: Son befl
y›l içinde, Ege Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Cerrahisi Klini¤i’nde
metastatik akci¤er tümörü nedeniyle opere edilen 19 olgu retrospektif
olarak incelendi. Tan› rezeke edilen materyallerin patolojik incelenmesi
ile do¤ruland›. Bulgular: Olgular›n 10’u kad›n (yafl ortalamas›
38.60±20.70), 9’u erkek (yafl ortalamas› 33.44±18.41) olup yafllar› 16 ile
66 aras›nda de¤iflmekteydi. Metastazlar olgular›n 12’sinde multipl, 7’sin-
de tek nodül fleklindeydi. Metastaz›n büyüklük ve yerleflimi göz önüne
al›nd›¤›nda, iki hastada segmentektomi ve lobektomi fleklinde anatomik
rezeksiyon yap›lmas› gerekmifl, di¤erlerine “wedge” rezeksiyon veya enük-
leasyon uygulanm›flt›. Sonuçlar: Hastal›ks›z sürenin 31.57±35.95 ay ol-
du¤u bu serideki olgular›n ço¤unlu¤unu (%47) osteosarkom metastazlar›-
n›n oluflturdu¤u saptand›. Tüm olgular›n 5-y›ll›k sa¤kal›m oran› %49, or-
talama sa¤kal›m süresi ise 37.14±5.71 ay bulundu. Daha do¤ru sonuçlar›n
ortaya konabilmesi için, analizler ya tek bir primer patolojiye-kemik ve-
ya kolon-ya da benzer gruptaki patolojilere-yumuflak doku sarkomlar›-da-
yand›r›larak yap›lmal› ve yeterli say›da hasta ile çal›fl›lmal›d›r. Bu seride-
ki az say› ve heterojen gruba ra¤men, primer oda¤›n kontrol alt›nda bu-
lundu¤u hastalarda, akci¤er metastazlar›n›n ç›kart›lmas›n›n sa¤kal›m›
olumlu yönde etkiledi¤i izlenmektedir. Seçilecek cerrahi yöntem akci¤er
dokusunu koruyan “wedge” rezeksiyon veya enükleasyondur.
PS-550
D‹YAFRAGMA EVENTRASYONUNDA CERRAH‹
E. Sar›ca, S. Gülhan, E. K›sac›k, ‹. Kurul, S. Topçu, P. Adams,
H. Türüt, T. Alt›nok, S. Kaya, G. Çetin
Atatürk Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi E¤itim ve Araflt›rma
Hastanesi, Gö¤üs Cerrahisi Klini¤i, Ankara
Diyafragma eventrasyonu, diyafragman›n do¤umsal veya edinsel nedene
ba¤l› normal tonusunu kaybetmesi ve toraksa do¤ru yükselmesidir. Klini¤i-
mize diyafragma eventrasyonu nedeniyle baflvuran 74 hasta solunum fizyo-
lojileri aç›s›ndan de¤erlendirilerek cerrahi tedaviden fayda görece¤i düflü-
nülen olgulara operasyon önerilmifltir. Klini¤imizde 1991 ile 2001 y›llar›
aras›nda, diyafragma eventrasyonu nedeniyle opere edilen olgular semp-
tomlar, fizik bulgular, yap›lan operasyonlar ve sonuçlar› aç›s›ndan retros-
pektif olarak incelendi. Olgular›n 12’si kad›n 25’i erkek olup yafllar› 16-73
aras›ndayd› (median yafl 48). Sekizi sa¤da (%22), 29’u solda (%78) olan ol-
gulara posterolateral torakotomi ile 7. interkostal aral›ktan yaklafl›ld› ve
26’s›na plikasyon, 7’sine mayo takviyesi uyguland› ve 4 olguya da greftle
onar›m yap›ld›. Postoperatif mortalite sadece 1 olguda görülürken (%2.7),
morbidite 7 olguda (%16) görüldü ve ortalama hastanede yat›fl süresi 12
gündü. Sonuç olarak, diyafragma eventrasyonu semptomatikse ve solunum
s›k›nt›s›na neden oluyorsa cerrahi olarak tedavi edilmelidir.
TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹ POSTER SUNUMU
141TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
PS-551
KRON‹K D‹YAFRAGMA RÜPTÜRLER‹NE TRANSTORAS‹K
YAKLAfiIM
E. Sar›ca, S. Gülhan, A. Alper, P. Adams, E. K›sac›k, ‹. Kurul, S. Topçu,
E. Ayd›n, Ü. Yaz›c›, G. Çetin
Atatürk Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi E¤itim ve Araflt›rma
Hastanesi, Gö¤üs Cerrahi Klini¤i, Ankara
Kronik diyafragma rüptürü, penetran veya künt travma sonras› rüptüre ol-
mufl ama gözden kaçm›fl olan diyafragma rüptürünün sonradan bat›n organ-
lar›n›n toraksa herniasyonuyla semptom vermesi ve tan› almas›d›r. Klini¤i-
mizde 1991- 2001 y›llar› aras›nda toplam 43 diyafragma rüptürü opere edil-
mifltir. Bunlar›n 14’ ü kronik diyafragma rüptürüdür. Bu hastalar›n geçirdi-
¤i travma ile diyafragma rüptürlerinin saptanmas› aras›nda geçen süre 3 ila
20 y›l aras›nda de¤iflmekteydi. Olgular›n erkek/kad›n oran› eflit olup yaflla-
r› 16- 73 aras›ndayd› (median yafl 52). On bir olguda rüptür solda, 3 olgu-
da sa¤dayd›. Tüm olgulara posterolateral torakotomiyle 7. interkostal ara-
l›ktan yaklafl›ld›. Operasyonda herni içeri¤inin redüksiyonu, herni kesesi
rezeksiyonu yap›ld› ve on olguda diyafragma primer tamir edildi. Üç olgu-
da politetrafloretilen (PTFE) greftle tamir yap›ld›, bir olguda da primer ta-
mir + PTFE takviyesi yap›ld›. Postoperatif mortalite 1 olguda (%7) görü-
lürken, morbidite 4 olguda (%28) görüldü. Sonuç olarak diyafragma rüptü-
rü saptand›¤›nda, hastan›n durumu operasyona uygunsa mutlaka opere
edilmelidir.
PS-552
THE BRONCHOPULMONARY CARCINOID TUMORS
H. Mohammed
Hôpital Ibn Sina, Maroc
The broncho pulmonary carcinoïd tumors belong to the group of the pul-
monary neuro endocrin’s tumors wich its own origin’s the kultchitzki cell.
This is a retrospective study of 40 cases diagnosed an treated in our service
during the period of 1987 to 2000. The results were: 23 woman, 17 man,
the mean age is 39 year old with an extrems of 15 and 70 years. First symp-
toms were: haemoptisy (62%); dyspnea (50%); chest pain (20%) pleurisy
(10%). The chest x-Ray showed: a round opacity (50%); a ventilatory
trouble (40%); pleurisy (10%). The bronchoscopy found: lesions were sit-
uated in the right (29 cases) intermediary trunk (15 cases). The biopsies
were positive in 28 cases the others diagnosis was put by the pathological
exam of the operatory pieces; 38 patients were treated surgically: (10 pneu-
monectomy; 18 lobectomy; 9 biolobectomy, 1 exploratrice thoracotamy) 2
patients were transferred to radio-chemotherapy service the servical varied
between 6 to 62 for 34 months of mean.
PS-553
‹NFLAMATUAR PSÖDOTÜMÖRLERDE CERRAH‹
E. Ayd›n, S. Karasu, M. S›rmal›, S. Kaya, T. Alt›nok, S. Topçu,
E. Gülhan, G. Çetin
Atatürk Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi Merkezi, Gö¤üs Cerrahi
Klini¤i, Ankara
‹nflamatuar psödotümörler, akci¤erin etiyolojisi bilinmeyen nadir neoplas-
tik lezyonlar›d›r. Histolojik olarak inflamatuar ve mezenkimal hücreler içe-
rir ve s›kl›kla karsinomlarla kar›fl›r. 1 yafl ile 8. dekat aras›nda her yaflta gö-
rülür fakat hastalar›n ço¤u 30 yafl›ndan gençtir. Cinsiyet fark› yoktur. Has-
talar›n yar›s› asemptomatiktir ve lezyon radyolojik olarak tesadüfen sapta-
n›r. Bu çal›flmaya 1991-2001 y›llar› aras›nda Atatürk Gö¤üs Hastal›klar› ve
Gö¤üs Cerrahisi Merkezi, Gö¤üs Cerrahi Klini¤i’nde postoperatif inflama-
tuar psödotümör tan›s› konmufl 14 hasta dahil edilmifltir. Erkek/kad›n ora-
n›: 12/2. Ortalama yafl: 35.2 idi. Tüm hastalar›n balgam ve bronkoalveoler
lavajlar›n›n sitolojik incelemelerinde atipik hücreye rastlanmad›. Kesin ta-
n›y› koymak için eksploratris torakotomi yap›ld›. 8 hastada iyi s›n›rl› pul-
moner kitle, nodüler opasite ve soliter lezyon gözlendi. 6 hastada ise düzen-
siz s›n›rl› lezyon veya infiltrasyonlar saptand›. 11 hastada lezyon sa¤, 2 has-
tada sol tarafta ve 1 hastada ise bilateral idi. 5 hastaya lobektomi, 2 hasta-
ya pnömonektomi, 2 hastaya wedge rezeksiyon ve 1 hastaya segmentekto-
mi uyguland›. Unrezektabl olarak de¤erlendirilen 4 hastaya biyopsi yap›ld›.
Mediastinal invazyonu olan 2 hasta solunum yetmezli¤i nedeniyle 13 ve
18. aylarda ölürken di¤er hastalar›n takip süresi boyunca relaps gözlenme-
di. ‹nflamatuar psödotümörler tüm bronkopulmoner tümörlerin %0.5 -
%1’ini oluflturur. Semptomlar ve laboratuvar çal›flmalar›n kesin tan›da ro-
lü yoktur. Sonuç olarak; akci¤er grafisinde, karsinoma benzer lezyonlar›
olan fakat balgam ve bronkoskopik biyopsi incelemelerinde malign hücre
saptanmayan hastalar inflamatuar psödotümör aç›s›ndan araflt›r›lmal›d›r.
Bu hastalarda cerrahi, kesin tan› ve tedavi metodudur.
PS-554
KONJEN‹TAL LOBER AMF‹ZEMLERDE CERRAH‹
S. Karasu, E. Ayd›n, S. Kaya, A. Alper, E. Gülhan, S. Topçu
Atatürk Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi Merkezi, Gö¤üs Cerrahi
Klini¤i, Ankara
Konjenital lober amfizem (KLA) gibi konjenital bronkopulmoner malfor-
masyonlar nadir görülmesine ra¤men, infantil ve çocukluk ça¤lar›nda ha-
yat› tehdit edici potansiyel anomalilerdir. Yenido¤an döneminde yaklafl›k
90 000 do¤umda bir gözlenir. Erkeklerde 2 kat daha fazlad›r. Sol üst lob da-
ha fazla olmak üzere üst loblarda daha s›kt›r. Üst loblardaki lezyona sahip
hastalardaki semptomlar di¤er lokalizasyonlara sahip hastalara göre daha
fliddetlidir. Solunum s›k›nt›s›, siyanoz ve tekrarlayan solunum yolu enfek-
siyonlar› bafll›ca semptomlar› olup genelde x-ray ve Toraks BT bulgular›na
göre tan› konur. 1998-2001 tarihleri aras›nda KLA tan›s› ile Atatürk Gö-
¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi Merkezi, Gö¤üs Cerrahisi Klini¤i’ne
yatan toplam iki hastaya cerrahi müdahale uyguland›. Hastalar›n ikisi de
erkek olup, biri 4 ayl›k di¤eri 6 ayl›kt›. Ortak semptomlar› do¤umdan beri
olan solunum s›k›nt›s›, emerken morarma ve geliflme gerili¤i idi. 6 ayl›k
hastan›n önceden yap›lan prenatal USG’de sa¤ hemitoraksta 40x35 mm
kistik oluflum saptanm›flt›. Lezyonlar›n biri sol üst lob, di¤eri sa¤ orta lobda
olup her iki hastaya da lobektomi uyguland›. Bir y›ld›r takip edilen hasta-
larda herhangi bir komplikasyon gözlenmedi. KLA genellikle neonatal pe-
riyotta saptanan, solunum s›k›nt›s› ve pulmoner lober hiperinflasyonla ka-
rakterize nadir bir akci¤er geliflim anomalisidir. Tan› genellikle hikaye, x-
ray ve Toraks BT ile konur. Klinik semptomlar›n fliddetine göre klasik te-
davisi lobektomidir. 2 aydan küçük her hasta ve 2 aydan büyük fliddetli
semptomlar› olan hastalar›n opere edilmesi, 2 aydan büyük orta ve ›l›ml›
semptomlar› olan hastalar›n ise konservatif tedavi ile izlenmesi gerekti¤ini
düflünüyoruz.
PS-555
BRONKOJEN‹K K‹STLER
A. Ayten1, A. Sarper1, A. Erdo¤an1, L. Dertsiz 1, A. Demircan1, E. Ifl›n 2
1 Akdeniz Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Cerrahisi AD, Antalya2 Antalya Gö¤üs Cerrahisi Merkezi, Antalya
Bronkojenik kistler tüm yafl gruplar›nda ve de¤iflik klinik tablo ile karfl›-
m›za ç›kan konjenital orjinli lezyonlard›r. Klini¤imizde 1985 ve 2002 ta-
rihleri aras›nda bronkojenik kist tan›s› ile 22 hasta tedavi edildi. Hasta-
lar›n 18’i erkek, 4’ü kad›n ve yafl ortalamas› ise 16.4 (1-38) idi. Lokali-
POSTER SUNUMU TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹
142 TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
zasyon olarak 14’ü mediastinal, 2 hiler ve 6’s› intrapulmoner idi. Hasta-
lar›n 18’i semptomatik idi ve en s›k görülen semptom öksürük oldu
(%48). 10 hasta kistin komplikasyonu ile baflvurdu (massif hemoptizi,
pnömotoraks, ampiyem, özofageal bas›, infekte kist, postobstrüktif pnö-
moni). Tüm hastalara torakotomi yoluyla cerrahi rezeksiyon uyguland›.
Komplikasyon olarak sadece 1 hastada uzam›fl hava kaça¤› gözlendi.
Mortalite, geç komplikasyon ve rekürrens izlenmedi. Preoperatif kesin
tan› her zaman için mümkün olmad›¤›ndan ve komplikasyonlara yol aça-
bildi¤inden bronkojenik kistten flüphelenilen tüm hastalara cerrahi re-
zeksiyon uygulanmal›d›r.
PS-556
OPERASYON UYGULANAN SPONTAN PNÖMOTORAKSLI
OLGULARIN ANAL‹Z‹
S. Gürsoy, S. Yazgan, Ö. Yaflar, M. Yapucu, K. Türkmen, S. Yald›z,
M. Ülgan
Dr. Suat Seren Gö¤üs Hastal›klar› ve Cerrahisi E¤itim ve Araflt›rma
Hastanesi, 2. Gö¤üs Cerrahisi Klini¤i, ‹zmir
Bu çal›flmada, ‹zmir Dr. Suat Seren Gö¤üs Hastal›klar› ve Cerrahisi E¤i-
tim ve Araflt›rma Hastanesi, 2. Gö¤üs Cerrahisi Klini¤i’nde, 1990 ile
1998 y›llar› aras›nda spontan pnömotoraks tan›s› alan ve uzam›fl hava ka-
ça¤› ya da nüks pnömotoraks nedeniyle operatif tedavi yöntemleri uygu-
lanan, yafllar› 17 ile 68 aras›nda de¤iflen (38±17.71) 28 olgu analiz edil-
mifltir. Erkek/Kad›n=13/1 idi. Olgular yafl, cinsiyet, pnömotoraks lokali-
zasyonu, büyüklü¤ü ve etiyolojiye göre s›n›fland›r›lm›fl, tüp torakostomi
süresi, operasyon endikasyonu, uygulanan teknikler, postoperatif drenaj
süreleri ve komplikasyonlar gözden geçirilmifltir. Olgularda a¤›rl›kl› ola-
rak oskültasyon üçgeni yolu ile yap›lan bül-blep rezeksiyonu+parietal
plörektomi yöntemi kullan›lm›flt›r. Olgular›m›zda peroperatuar ve posto-
peratif erken mortalite izlenmedi. Toplam komplikasyon oran› %35.7
olarak bulundu. Bunlar›n %28.5’i uzam›fl hava kaça¤›, %3.5’i ekspansi-
yon kusuru, %3.5 ise pnömoni idi. Ortalama hastanede kal›fl süresi 12-43
gün (24±7.5) olarak saptand›. Ortalama takip süresi 47±34.02 (5 ile 112
ay) olan olgular›m›zda nükse rastlanmad›. Sonuçta olgularda nüksün göz-
lenmemesi, endikasyona uygun spontan pnömotoraks olgular›nda, opera-
tif tedaviyi en etkin tedavi yöntemi olarak ortaya koymaktad›r.
P S -557
YAfiLI HASTALARDA AKC‹⁄ER KANSER‹ CERRAH‹
TEDAV‹ SONUÇLARIMIZ
S. Yazgan, S. Yald›z, S. Gürsoy, M. Ülgan
Dr. Suat Seren Gö¤üs Hastal›klar› ve Cerrahisi E¤itim ve Araflt›rma
Hastanesi, 2. Gö¤üs Cerrahisi Klini¤i, ‹zmir
Bu çal›flmada ‹zmir Dr. Suat Seren Gö¤üs Hastal›klar› ve Cerrahisi E¤i-
tim ve Araflt›rma Hastanesi 2. Cerrahi Klini¤i’nde, 70 yafl ve üzeri akci-
¤er kanserli olgularda, rezeksiyon sonras› morbidite, mortalite ve sa¤ka-
l›m oranlar› araflt›r›lm›flt›r. Klini¤imizde 1990-2000 y›llar› aras›nda, akci-
¤er kanseri tan›s›yla 338 olguya rezeksiyon uyguland›. 30 olgu, 70 yafl ve
üzerindeydi. Bu olgular preoperatif medikal durum, postoperatif morbidi-
te, mortalite, histolojik tan›, postoperatif evreleme, uygulanan ameliyat
flekli ve 5-y›ll›k sa¤kal›m aç›s›ndan retrospektif olarak araflt›r›ld›.18 olgu-
ya lobektomi, iki olguya bilobektomi, alt› olguya pnömonektomi, bir ol-
guya ise segmentektomi uyguland›. Üç olgu anrezektabl olarak de¤erlen-
dirildi (%10). Postoperatif mortalitemiz yoktu ve morbidite %30 olarak
bulundu. Rezeksiyon uygulanan 27 hastam›zda 5-y›ll›k sa¤kal›m Kaplan-
Meier istatistik yöntemiyle %20 olarak saptand›. Sonuç olarak çal›flma-
m›zda ileri yafl grubunda dikkatli preoperatif de¤erlendirme ile düflük
mortalite ve morbidite oranlar› elde edilebildi¤i görüflündeyiz.
PS-558
TORAKS CERRAH‹S‹NDE ‹NVAZ‹F TANI YÖNTEMLER‹
M. Kaptano¤lu1, A. Nadir1, S. Durkaya1, F. Güneç 1, Ö. Songur1,
K. Do¤an2, ‹. Günay 2
1 Cumhuriyet Üniversitesi, T›p Fakültesi, Gö¤üs Cerrahisi AD, Sivas2 Cumhuriyet Üniversitesi, T›p Fakültesi, Kalp-Damar Cerrahisi AD, Sivas
A m a ç : Non-invazif yöntemlerle tan› konulamayan hastalara uygulad›¤›m›z
invaziv tan› yöntemleri ve ald›¤›m›z sonuçlar›n de¤erlendirilmesi. Gereç ve
Yöntem: Ocak 1995-fiubat 2002 y›llar› aras›nda klini¤imizde non-invazif ta-
n› yöntemleri ile tan› alamam›fl toplam 109 olguya, invazif yöntemlerle tan›
konulmufltur. Hastalar yafl, cinsiyet, ön tan›lar, yap›lan cerrahi giriflimler aç›-
s›ndan retrospektif de¤erlendirilmifltir. Bulgular: En genç hasta 18, en yafll›-
s› 79 yafl›nda olup ortalama yafl 52 idi. Hastalar›n %59’u (64) erkekti. Preope-
ratif ön tan›lar›na bak›ld›¤›nda en fazla hasta grubunu akci¤er kaynakl› kitle
lezyonlar› (39 olgu) ile plevral hastal›klar (28 olgu) oluflturmaktayd›. Di¤er-
leri ise s›ras›yla 16 hasta mediastinal kitle, 13’ü mediastinal lenfadenopati,
12’si interstisiyel akci¤er hastal›¤› ve 2’si de toraks duvar› kaynakl› kitle lez-
yonu idi. Uygulanan invazif tan› yöntemleri irdelendi¤inde ise 88 (%76) gi-
riflim ile torakotomi en s›k uygulanan yöntemdi. On üç hastaya mediastinos-
kopi, 10’una mediastinotomi, 4’üne VATS, 1’ine de mediansternotomi yap›l-
m›flt›r. Bu hastalar›n 56’s›na (%51) tan› ile birlikte tedavi edici cerrahi giri-
flimler uygulanm›flt›r. Tart›flma: Akci¤er, plevra ve mediasten hastal›klar›nda
detayl› muayene, laboratuvar ve radyolojik tetkiklere ra¤men tan› konulama-
yan olgularda mediastinoskopi, mediastinotomi, VATS ve eksploratif torako-
tomi gibi daha invazif yöntemleri uygulamaktan çekinilmemelidir. Bu sayede
hastalar k›sa sürede ve kesin olarak tan›lar›n› alm›fl olurlar.
PS-559
VENA CAVA SÜPER‹ORA GREFT REPLASMANI YAPILAN
B‹R KÜÇÜK HÜCREL‹ DIfiI AKC‹⁄ER KANSER‹ OLGUSU
G. Hac›ibrahimo¤lu, T. Özalp, ‹. Y›ld›r›m, M. Fazl›o¤lu, N. Ürer, M. Bedirhan
Yedikule Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi,
‹stanbul
Özet: Vena cava süperiora greft replasman› yap›lan küçük hücreli d›fl› akci-
¤er kanserli bir olgumuzu sunuyoruz. 57 yafl›nda erkek hasta sa¤ s›rt a¤r›s› ve
gö¤üs a¤r›s› flikayetleri ile hastanemize baflvurdu. Toraks BT ve MR’›nda; ve-
na cava süperior’un medialinde k›smi bas› oluflturan, sa¤ bronfl ile posteri-
orunda ya¤l› planlar› silmifl, sa¤ pulmoner arter komflulu¤unda posteriora uza-
n›m gösteren 4 cm’lik kitle tespit edildi. Yap›lan bronkoskopi sonucu büyük
hücreli kanser tan›s› konan hastaya sistemik taramalar› ve preoperatif inva-
zif evrelemesi yap›ld›ktan sonra sa¤ pnömonektomi ve vena cava süperior’a
greft replasman› uyguland›. Küçük hücreli d›fl› akci¤er kanserlerinde vena ca-
va süperior invazyonlar›n›n cerrahisi intraoperatif veya postoperatif morbidi-
te ve mortalite ile beraberdir. Fakat, literatürdeki yaz›lar cerrahinin progno-
za katk›s›n›n bu riskleri göze alabilecek önemde oldu¤unu göstermektedir.
PS-560
KONJEN‹TAL MORGAGN‹ HERN‹S‹ VE PARAÖZOFAGEAL
HERN‹ B‹RL‹KTEL‹⁄‹
A. Ero¤lu1, ‹. Kürkçüo¤lu1, N. Karao¤lano¤lu1, A. Büyük 2, Ö. Y›lmaz3
1 Atatürk Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Cerrahisi AD, Ankara2 Atatürk Üniversitesi T›p Fakültesi Genel Cerrahi AD, Ankara3 Atatürk Üniversitesi T›p Fakültesi ‹ç Hastal›klar› AD, Ankara
Morgagni hernisi cerrahi olarak tamir edilen tüm kongenital diafragmatik
hernilerin %3-4’ünü oluflturmaktad›r ve bunlar›ndan ancak %2’si solda lo-
kalizedir. Morgagni hernisi ile paraözefageal hiatus hernisinin birlikteli¤i
TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹ POSTER SUNUMU
143TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
çok nadir olup literatürde yanl›zca dört olgu bildirilmifltir. Epigastrik a¤r›
nedeniyle klini¤imize müracaat eden ve yap›lan tetkiklerde sol morgagni
hernisi ve paraözefageal herni birlikteli¤i saptanan olguya transtorasik yak-
lafl›mla cerrahi tamir yap›ld›. Bu nadir olgu ve tedavi yaklafl›mlar› literatür
verileri ›fl›¤›nda tart›fl›ld›.
PS-561
TRAVMAT‹K ÖZOFAGUS PERFORASYONU SONUCU
GEL‹fiEN MED‹AST‹NAL APSE VE GEÇ DÖNEMDE OLUfiAN
ÖZOFAGUS D‹VERT‹KÜLÜ
Ö. Soysal, M. Paç, A. Kuzucu, M. Özgel
‹nönü Üniversitesi Turgut Özal T›p Merkezi Gö¤üs Kalp Damar Cerrahisi
AD, Malatya
Travmatik özofagus perforasyonu sonucu mediastinit ve takibinde medias-
tinal apse geliflebilmektedir. Özofagus duvar›ndaki defekt ve organize ol-
mufl mediastinal apsenin ortak etkileri ile özefagusta traksiyon divertikülü
oluflabilmektedir. Olgu: Yedi yafl›nda erkek çocuk saçma yaralanmas› flika-
yeti ile baflvurdu. Fizik muayene ve laboratuvar incelemeleri sonucu servi-
kal trakea rüptürü ve özefagus trakea aras›nda yabanc› cisim tespit edildi.
Trakea rüptürü primer onar›ld›. Daha sonra geliflen mediastinal apse, trav-
madan sonraki yedinci günde servikal mediastinostomi ile drene edildi ve
hasta flifa ile taburcu edildi. Travmadan alt› ay sonraki bilgisayarl› toraks
tomografisinde organize olmufl mediastinal apse bofllu¤unun sebat etti¤i gö-
rüldü ve özofagus grafisi ve özofagoskopi ile apseye komflu özofagus bölge-
sinde traksiyon divertikülü geliflti¤i tespit edildi. Ayn› seansta uygulanan
sa¤ torakotomi ve servikal yaklafl›mla mediastinal apse eksizyonu ve özofa-
gus divertikülü onar›m› yap›ld›. Halen takipte olan hastan›n sorunu yoktur.
Servikal özofagus perforasyonu sonucu geliflebilen mediastinal apsede ser-
vikal drenaj yeterli olmayabilir. Rezidü bir apse bofllu¤u bir enfeksiyon tab-
losu oluflturmadan kalabilir ve apseye komflu özofagusta traksiyon diverti-
külü geliflimine neden olabilir.
PS-562
BRONfiEKTAZ‹DE CERRAH‹ GÜVENL‹D‹R VE HAYAT
KAL‹TES‹N‹ ARTIRIR
T. Laçin, O. Özyurtkan, B. Y›ld›zeli, H. Bat›rel, M. Yüksel
Marmara Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Cerrahisi AD, ‹stanbul
Girifl: Bronflektazi, bronfllar›n irreversibl dilatasyon ve distorsiyonu ile
karakterize, kronik nekrotizan bir enfeksiyondur. Yöntem: 1 9 9 5 - 2 0 0 0
y›llar› aras›nda bronflektazi tan›s› ile pulmoner rezeksiyon yap›lan 54 has-
ta (30 erkek ve 24 kad›n) retrospektif olarak incelendi. Sonuçlar: O r t a-
lama yafl 31 y›l (2-75 yafl). Operasyon endikasyonlar› 36 hastada (%66.6)
medikal tedavinin baflar›s›zl›¤› ve 18 hastada (%33.3) hemoptizi idi.
Semptomlar›n ortalama süresi 7.3 y›ld› (1-20 y›l). 48 hastada hastal›k tek
tarafl› (sol alt lob) idi. Cerrahi tedavi 33 hastada (%61.1) lobektomi, 8
hastada (%14.8) pnömonektomi, 4 hastada (%7.4) segmentektomi ve 9
hastada ise (%16.7) bu yaklafl›mlar›n bir kombinasyonu idi. Operatif
mortalite %0 ve perioperatif morbidite %18.5 (10 hasta) idi. 10 hastan›n
6’s›nda (%11.1) atelektazi ve 4’ünde (%7.4) uzam›fl hava kaça¤› görüldü.
47 hastada ortalama 20.5 ay (3-52) takip yap›labildi. 32 hasta (%68) ope-
rasyon sonras› asemptomatik kal›rken, 15 hastada (%32) ise anlaml› kli-
nik düzelme görüldü. Tam rezeksiyon (38 hasta), inkomplet (9 hasta) re-
zeksiyona k›yasla anlaml› olarak daha iyi sonuç verdi (p<0.05). T a r t › fl -
ma: Bronflektazinin cerrahi tedavisi semptomlar› düzeltir, hastalar›n ya-
flam kalitesini art›r›r. Sonuç olarak, agresif medikal tedaviye ra¤men,
semptomlar› kontrol alt›na al›namayan bronflektazi vakalar›nda, pulmo-
ner rezeksiyon ihmal edilebilir bir mortalite ve kabul edilebilir bir morbi-
dite ile güvenle yap›labilir.
PS-563
DESSENDAN NEKROT‹ZAN MED‹AST‹N‹T
H. Dülger, A. Bayram, M. Erol, C. Gebitekin
Uluda¤ Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Kalp ve Damar Cerrahisi AD, Bursa
Desendan nekrotizan mediastinit boyun ve a¤›z taban›n› ilgilendiren en-
feksiyonlar›n anatomik servikal boflluklar yolu ile mediastene yay›lmas› so-
nucu yüksek mortalite (%25-60) ile seyreden acil giriflim gerektiren çok
nadir bir patolojidir. Bu infeksiyonlarda s›kl›kla mikst aerobik ve anerobik
mikroorganizmalar izole edilir. Semptomlar belirsiz oldu¤undan erken tan›
güçtür.Acil servikal drenaj ve /veya torakotomi seçilecek tedavi yöntemle-
ridir. Haziran 2001 ile Mart 2002 tarihleri aras›nda klini¤imize acil olarak
sevk edilen iki olgu geriye dönük incelendi. Olgulardan birisi 16 yafl›nda
k›z ö¤renci di¤eri ise 46 yafl›nda erkek vinç operatörü idi. Her iki olguda da
etiyolojik faktör odontojen apsesi sonras› geliflen submandibuler apse idi.
Kad›n olgu aç›k cerrahi drenaj ile drene edilirken, di¤er olgumuz ard›fl›k
tüp torakostomiler ile drene edildi. Kad›n olgumuz post-op 9. gün eksitus
olurken, erkek olgumuz yat›fl›n›n 27. gününde salah ile taburcu edildi. De-
sendan nekrotizan mediastinit yüksek mortalite ile seyreden bir patolojidir.
Tedavi flekli acil servikal ve/veya mediastinal drenajd›r. Sa¤kal›mdaki en
önemli etkenler apsenin yayg›nl›¤› ve hangi yöntem olursa olsun apsenin
etkin bir flekilde drenaj›d›r.
PS-564
KÜÇÜK HÜCREL‹ DIfiI AKC‹⁄ER KANSER‹NDE CERRAH‹
TEDAV‹ SONUÇLARIMIZ: 5 YILLIK DENEY‹M
A. Üçvet, G. Yuncu, G. Olgaç, S. Sevinç, H. Al›c›
Dr. Suat Seren Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi E¤itim ve
Araflt›rma Hastanesi, 1. Gö¤üs Cerrahisi Klini¤i, ‹zmir
Girifl ve Amaç: Küçük hücreli d›fl› akci¤er kanserinin (KHDAK) en yük-
sek kür olana¤› sa¤layan tedavi yöntemi cerrahidir. Bu çal›flma ile, son 5 y›l
içerisinde rezeksiyon uygulad›¤›m›z KHDAK olgular›m›z› de¤erlendirmeyi
amaçlad›k. Gereç ve Yöntem: Ocak 1995-Ekim 2000 y›llar› aras›nda, ope-
re edilmifl 159 KHDAK olgusu, demografik ve klinik özellikleri, postopera-
tif komplikasyonlar ve sa¤kal›m yönünden geriye dönüflümlü olarak ince-
lendi. Eksploratris torakotomili 40 (%25) olgu ile segmentektomi veya
“wedge” rezeksiyon uygulanm›fl 14 (%19) olgu çal›flma d›fl› b›rak›ld›. Bul-
gular: Toplam 105 olgunun 98’ i (%94) erkek, yafl ortalamas› ise 59.1±8.8
(37-75) idi. Olgular›n 82’ sine (%78) lobektomi veya bilobektomi, 23’ üne
(%22) ise pnömonektomi uyguland›. 15 (%14) olgu geniflletilmifl rezeksi-
yonu gerektirdi. Postoperatif erken dönemde 47 olguda (%45) toplam 74
komplikasyon geliflti ve 2 olgu solunum yetersizli¤i ile kaybedildi. En s›k
saptanan histolojik tip, 55 olguda skuamöz hücreli karsinom iken, bunu s›-
ras› ile adenokarsinom (n=37) ve büyük hücreli karsinom (n=13) takip et-
ti. Olgular›m›z›n ço¤unlu¤unu (n=80, %76) Evre Ia, Ib ve IIb hastal›¤›
oluflturdu. Ortalama takip süresi 27±19 (2-83) ay, ortanca sa¤kal›m 33 ay,
5 y›ll›k sa¤kal›m ise %37 idi. Çok de¤iflkenli analiz ile yafl, histolojik tip ve
tümör çap›n›n rekürrens gelifliminde etkili ba¤›ms›z ö¤eler oldu¤u saptand›
(S›ras›yla p=0.004, 0.008 ve 0.016). Sa¤kal›m› ba¤›ms›z olarak etkileyen
ö¤eler ise semptom varl›¤›, tümörün diferansiyasyonu ve çap› ile hastal›¤›n
evresiydi (S›ras›yla p=0.041, 0.012, 0.014 ve 0.025). Sonuç: Bu çal›flma,
uygun olarak seçilmifl KHDAK olgular›nda cerrahi tedavinin, düflük mor-
talite ve kabul edilebilir bir morbidite ile baflar›l› sonuçlar sa¤lad›¤›n› do¤-
rulam›flt›r.
POSTER SUNUMU TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹
144 TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
PS-565
KONJEN‹TAL GÖ⁄ÜS DUVARI DEFORM‹TELER‹N‹N TÜRK
TOPLUMUNDAK‹ SIKLI⁄ININ ARAfiTIRILMASI
T. Ifl›tmangil1, H. Tunç 1, R. Görür 1, fi. Sebit1, E. Kurt 2, O. Erdik 2,
A. Y›ld›zhan2, Ö. Öztürk 2, K. Balkanl›2
1 GATA Çaml›ca Gö¤üs Hastal›klar› Hastanesi Gö¤üs Cerrahi Servisi, ‹stanbul2 Kenan Evren K›fllas› 30 Yatakl› Revir Bafltabipli¤i, ‹stanbul
Konjenital gö¤üs duvar› deformiteleri bafll›ca 5 ana gruba ayr›lmaktad›r.
Bunlar; 1) pektus ekskavatum, 2) pektus karinatum, 3) Poland sendromu,
4) sternal defektler ve 5) di¤er deformiteler. Bu çal›flma ile, askerlerin pe-
riyodik muayeneleri esnas›nda konjenital gö¤üs duvar› deformitelerinin
araflt›r›larak, Türk toplumundaki erkeklerde s›kl›¤›n›n saptanmas› amaç-
lanm›flt›r. Bu çal›flmada Ocak 2001 ile Kas›m 2001 aras›nda ‹stanbul ilinde
bulunan Kenan Evren K›fllas›nda görev yapan 7816 sa¤l›kl› askerin fizik
muayenesi yap›ld› ve mikrofilmleri incelendi. 16 askerde de¤iflik dereceler-
de gö¤üs duvar› deformitesi saptand›. Gö¤üs duvar› deformitesi saptanan
askerlerin hepsi erkek olup, yafl ortalamas› 22.1 (20-28) idi. Bunlar›n hiç-
birisinde ailesel yatk›nl›k ve ek bir patoloji saptanmad›. Bu olgular›n tümü
çift yönlü gö¤üs grafisi, solunum fonksiyon testleri ve elektrokardiyografi
ile ve 2 olgu ise bilgisayarl› tomografi ile incelendi. 2 olguda orta derecede
pektus ekskavatum deformitesi, 1 olguda Poland sendromu ve 13 askerde
hafif derecede de¤iflik gö¤üs deformiteleri saptand›. Olgular›n hiçbirisinde
skolyoz tespit edilmedi. Türk toplumunda erkeklerdeki gö¤üs duvar› defor-
mitesi s›kl›¤›n›n daha iyi saptanabilmesi için, bu çal›flman›n bir ön çal›flma
olarak de¤erlendirilmesini ve daha çok bireyin incelenmesi gerekti¤ini dü-
flünmekteyiz.
PS-566
POLAND SENDROMU
T. Ifl›tmangil, fi. Sebit, H. Tunç, R. Görür, M. Dakak, O. Erdik,
A. Y›ld›zhan, Ö. Öztürk, K. Balkanl›
GATA Çaml›ca Gö¤üs Hastal›klar› Hastanesi Gö¤üs Cerrahi Servisi,
‹stanbul
Poland sendromu pektoralis majör ve minör kaslar›n›n yoklu¤u veya hi-
poplazisi yan›nda kostal kartilaj ve kotlar›n ön k›s›mlar›n›n yoklu¤u, me-
me ve subkutanöz doku hipoplazisi ile ayn› tarafta elde brakisindaktili
anomalilerini içeren ve yaklafl›k 1/30.000 s›kl›kta görülen bir kongenital
gö¤üs duvar deformitesidir. 1990-2001 y›llar› aras›nda klini¤imizde 28
hastaya Poland sendromu tan›s› konuldu. 6 yafl›ndaki bir k›z çocu¤u ha-
ricindeki 27 hastan›n tümü erkek olup, yafl ortalamas› 21.8 (19-28) idi.
Poland sendromu hastalar›n 23’ünde sa¤ tarafta, 5’inde sol tarafta idi.
Hastalar›n tümünde pektoral agenezi ve subkutanöz doku hipoplazisi,
16’s›nda hipomastia veya amastia, 13’ünde hipothelia, 12’sinde kostal
kartilaj ve/veya kotlar›n anterior k›sm›nda agenezi, 9’unda akci¤er herni-
asyonu, 4’ünde paradoksal solunum ve 7’sinde brakidaktili ve/veya sin-
daktili mevcuttu. Hastalarda en s›k üst ekstremitede hareket k›s›tl›l›¤›,
eforla gelen gö¤üs a¤r›s› ve nefes darl›¤› flikayetleri mevcuttu. Solunum
fonksiyon testlerinde 5 hastada hafif derece ve 2 hastada orta derece azal-
ma saptand›. Hastalar›n hiçbirisinde kardiyovasküler sistem bozuklu¤u
veya di¤er organ anomalisi tespit edilmedi. Kot defekti mevcut olan 5
hastaya klini¤imizde nörovasküler pedikül korunarak latissumus dorsi ka-
s›n›n anterior gö¤üs duvar›na transpozisyonu uyguland›. Kot agenezisi bu-
lunan Poland sendromlu hastalarda intratorasik organlar yaln›zca cilt ve
ciltalt› dokular› taraf›ndan korundu¤u için, bu hastalar›n askerlik hizme-
tinde askeri e¤itim, spor ve at›fllar esnas›nda ve sivil yaflant›da pulmoner
ve kardiyak yaralanmalar›n oluflmas› ihtimal dahilindedir. Kot agenezisi
ile birlikte paradoksal solunum bulunan olgularda toraks duvar›n› stabil-
lefltirme amac›yla, di¤er tiplerde ise sadece kozmetik yönden operasyon
yap›labilece¤ini düflünmekteyiz.
PS-567
‹K‹ TORAKOPORT ‹LE TORAKAL SEMPATEKTOM‹: YEN‹
B‹R CERRAH‹ TEKN‹K
R. Görür1, T. Ifl›tmangil1, H. Tunç 1, fi. Sebit1, O. Erdik 1, S. Poçan2,
H. Çermik3, A. Y›ld›zhan3, Ö. Öztürk 3, K. Balkanl›3
1 GATA Çaml›ca Gö¤üs Hastal›klar› Hastanesi Gö¤üs Cerrahi Servisi, ‹stanbul2 GATA Çaml›ca Gö¤üs Hastal›klar› Hastanesi Anesteziyoloji Servisi, ‹stanbul3 GATA Çaml›ca Gö¤üs Hastal›klar› Hastanesi Patoloji Servisi, ‹stanbul
Palmar hiperhidrozis için son y›llarda önerilen tedavi, video yard›ml› to-
raks cerrahisi (VATS) ile yap›lan torakal sempatektomi operasyonudur.
Klini¤imizde son 3 y›lda palmar hiperhidrozisli 126 hastada 2 adet 10 mm
çap›nda torakoport kullanarak 245 torakoskopik torakal sempatektomi
operasyonu yapt›k. Hastalar›n tümü erkek olup, ortalama yafl 22.4 (20-
29) idi. Operasyon esnas›nda T2 ve T3 ganglionlarla birlikte sempatik
zincir rezeke edildi ve Kuntz siniri koterize edildi. Hastalar›n hiçbirisin-
de herhangi bir mortalite veya morbidite olmad›. Hiçbir operasyon tora-
kotomiye çevrilmedi. Ortalama operasyon süresi 17.4 dakika (14-25) ve
postoperatif ortalama kanama miktar› 110 ml (50-570) idi. 1 hastada pos-
toperatif kanama ve baflka bir hastada uzam›fl hava kaça¤› olufltu. ‹ki has-
tada Horner sendromu geliflti. ‹kisi d›fl›nda hastalar›n tümünde palmar
hiperhidrozis bulgular› düzeldi. Hastalar ortalama 11.4 ay (7-25) takip
edildiler. Takip esnas›nda 1 hastada tek tarafl› nüks ve 7 hastada kom-
pensatuar hiperhidrozis geliflti. ‹ki torakoport ile yap›lan torakal sempa-
tektomilerin 3 torakoport ile yap›lanlara k›yasla daha kozmetik oldu¤unu
ve hasta memnuniyetinin daha fazla oldu¤unu saptad›k. Bu nedenle iki
torakoport ile yap›lan sempatektominin insizyon say›s›n› ve a¤r›y› azalt-
t›¤›n›, daha iyi kozmetik sonuçlara sahip oldu¤unu ve majör bir kompli-
kasyona sebep olmaks›z›n h›zl› ve emniyetli bir cerrahi teknik oldu¤unu
d ü fl ü n m e k t e y i z .
PS-568
TRAKEA STENOZU BULUNAN B‹R HASTADA TRAKEA
REKONSTRÜKS‹YONU
H. Tunç1, R. Görür 1, T. Ifl›tmangil1, fi. Sebit1, O. Erdik 1, F. Çiftçi2,
S. Poçan3, H. Çermik4, K. Balkanl›4, Ö. Öztürk 4
1 GATA Çaml›ca Gö¤üs Hastal›klar› Hastanesi Gö¤üs Cerrahi Servisi, ‹stanbul2 GATA Çaml›ca Gö¤üs Hastal›klar› Hastanesi Gö¤üs Hastal›klar› Servisi,
‹ s t a n b u l3 GATA Çaml›ca Gö¤üs Hastal›klar› Hastanesi Anesteziyoloji Servisi, ‹stanbul4 GATA Çaml›ca Gö¤üs Hastal›klar› Hastanesi Patoloji Servisi, ‹stanbul
Trakea stenozu konjenital olabilir veya patolojik durumlar sonucunda
edinsel olarak geliflebilir. Konjenital trakea stenozu genellikle yenido¤an
döneminde belirti verir. Edinsel trakea stenozu ise en s›k olarak entübas-
yon sonras› hasara ba¤l› geliflmekte, bunun d›fl›nda trakean›n posttravma-
tik lezyonlar›na, inhalasyon yan›klar›na, radyasyona veya enfeksiyonlara
ikincil oluflabilmektedir. Solunum yetmezli¤inde ventilasyon deste¤ini sa¤-
lamak için oral veya nazal endotrakeal tüpler veya trakeostomi tüpleri kul-
lan›lmaktad›r. Bu çal›flmada trakea stenozu bulunan bir hastan›n sunulma-
s› ve tart›fl›lmas› amaçland›. 20 yafl›ndaki erkek hastada hafif eforla gelen
nefes darl›¤› ve halsizlik flikayetleri mevcuttu. Hastada 6 y›l önce trakeos-
tomi hikayesi mevcuttu. Bilgisayarl› tomografide trakeada darl›k gözlendi.
Bronkoskopi ile trakeostomi skar› seviyesinde endotrakeal lümende yakla-
fl›k %50 oran›nda daralma ve düzensizlik görüldü. Hastaya servikal insizyon
ve sternumun üst 1/3’ünü içeren median sternotomi insizyonu yap›ld›. Sto-
ma seviyesi ve onun alt›nda 2 k›k›rdak halkas›nda striktür ve granüloma
saptad›k. Trakea mobilizasyonundan sonra iki k›k›rdak halkas› rezeke edil-
di ve direkt trakeal entübasyonla uç uca anastomoz yap›ld›. Postoperatif
dönemde herhangi bir komplikasyon olmad› ve hastan›n flikayetleri kay-
boldu. 6 ay sonra yap›lan bilgisayarl› tomografi ve bronkoskopi ile stenoz
TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹ POSTER SUNUMU
145TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
gözlenmedi. K›sa segment stenozunda seçilecek tedavinin, daralan k›k›rdak
halkalar›n›n rezeksiyonu ve uç uca anastomoz yap›lmas› oldu¤unu düflün-
mekteyiz.
PS-569
OCCUPATIONAL HYPERSENSITIVITY PNEUMONITIS
INDUCED BY INDUSTRIAL AEROSOL
C. Chonbasheva1, Y. Loschilov2
1 Kyrgyz State Medical Academy, Bishkek, Kyrgyzstan2 Institute of Occupational Health, RAMS, Moscow, Russia
In this study 36 patients with hypersensitivity pneumonitis (HP) induced
by industrial aerosol were examined. Hypersensitive pneumonitis develops
under lengthy effect of industrial dust which contains a silica and allergic
components: sensibilysing metals-chrome, nickel, marganese, etc. Our
clinical and immunological investigation showed that the development of
HP characterized by significant decrease of the CD3+, CD4+, CD8+-lym-
phocytes, dysbalance of immunoregulatory index (CD4/CD8), inhibition
of CD72+-levels and activation of natural killers (CD16+). We found the
involvement in pathogenesis of HP of the main immune inflammatory
reactions-I, II, III, IV types. Morphological disorders are characterized by
formation of epithelioid-cell granulomas. These granulomas are formed not
only in respiratory sections but also in bronchi. Glucocorticoids therapy is
effective. Our results suggest that industrial aerosol must be considered a
causative agent for occupational hypersensitivity pneumonitis.
PS-570
RESPIRATORY DYSFUNCTIONS IN WORKERS
OCCUPATIONALY EXPOSED TO METALLIC PARTICLES
L. Fat, O. Perseca
Institute of Public Health, Romania
The special literature shows that chronic inhalation of metallic particles
may affect the lung function. During their working life, workers inhale a
complex number of fine particles, which can be deposited in the lung and
cause respiratory obstruction, especially when they smoke and are
exposed to other respiratory irritants. We investigated a number of 62
workers exposed to metallic particles in a metallurgical plant. The work-
ers’ mean age was 32.73±6.47 years and their mean time of exposure was
13.92±7.05 years. Clinical exam, respiratory tests, standard question-
naires on respiratory symptoms were applied. The concentration of
metallic particles and irritant SO2 in the working environment exceeded
the maximum allowable concentration. The obtained data were evaluat-
ed and discussed. The majority of the exposed workers were smokers
(56.45%), 33.87% were heavy smokers (over 20 cigarettes/day) and
22.58% were mild smokers (less than 20 cigarettes/day). Obstructive
ventilatory dysfunctions were found in 20.96% of workers: 11.29% smok-
ers (6.45% heavy smokers and 4.83% mild smokers) and 9.67% non-
smokers. Light obstructive ventilatory dysfunctions were found in
16.12% of workers; 4.83% having medium obstructive ventilatory dys-
function. Mixed ventilatory dysfunction had 3.22% workers: 1.61% light
ventilatory dysfunction (heavy smokers) and 1.61% medium ventilatory
dysfunction (ex smokers). Three percent of the workers had light restric-
tive ventilatory dysfunction (all heavy smokers). The preliminary con-
clusions suggest that the occupational exposure to metallic dust and res-
piratory irritants induce functional respiratory alterations leading to
obstructive ventilatory dysfunctions. Chi-square tests regarding the dif-
ferences between smokers and non-smokers were not significant
(p>0.05). There were also no significant difference between heavy and
mild smokers regarding the presence of obstructive ventilatory dysfunc-
t i o n .
PS-571
MERMER ‹fiÇ‹LER‹NDE SOLUNUM
A. Orman1, M. Ünlü 1, M. Cirit1, A. Yücel2
1 Kocatepe Üniversitesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, Afyon2 Kocatepe Üniversitesi Radyoloji AD, Afyon
Amaç: Bu çal›flma mermer tozunun akci¤er grafisine, fonksiyonlar›na ve
solunum sistemi semptomlar›na etkisini araflt›rmak amac›yla planlanm›flt›r.
Gereç ve Yöntem: Çal›flmaya 236 mermer iflçisi ve 102 sa¤l›kl› eriflkin ol-
mak üzere toplam 338 kifli al›nm›flt›r. Mermer iflçileri 3 gruba ayr›lm›flt›r:
Mermer oca¤› (grup-a, 42), mermer fabrikas› (grup-b, 140), mermer atölye-
si (grup-c, 54). Olgular›n anamnezleri al›nm›fl, fizik muayene ve solunum
fonksiyon testleri yap›lm›fl, PA akci¤er grafileri çekilmifltir. Çal›flma ortam-
lar›ndaki toz konsantrasyonlar› gravimetrik ve spektrofotometrik yöntem-
lerle ölçülmüfltür. Bulgular: Gruplar›n sigara paket y›llar› aras›nda fark
saptanmad› (p>0.05). Ocak grubunun di¤er gruplar ve kontrol grubuna gö-
re çal›flt›¤› süre daha fazla idi (p<0.05). En fazla toz maruziyetinin atölyede
oldu¤u saptand› (11.7 mg/m3). Her 3 çal›flma grubunda da kontrol grubuna
göre öksürü¤ün daha fazla oldu¤u (p<0.05), balgam ve kronik bronflitin ise
ocak ve fabrika grubunda, kontrol ve atölye grubuna göre fazla oldu¤u sap-
tand› (p<0.05). Toz maruziyet süresi ile öksürük (p=0.001) ve nefes darl›-
¤› (p<0.001) aras›nda pozitif, FVC (p<0.05) ve FEF25-75 (p=0.009) aras›n-
da ise negatif yönde iliflki oldu¤u görüldü. Olgular›n hiçbirisinde PA akci-
¤er grafisinde pnömonkonyoza ait bulgu saptanmad›. Sonuç: Sonuç olarak
mermer tozu, bu sahada çal›flan iflçilerde kronik solunum semptomlar›na
yol açmakta ve solunum fonksiyon testlerini etkilemektedir.
PS-572
UN DE⁄‹RMEN‹ ‹fiÇ‹LER‹NDE SOLUNUMSAL
SEMPTOMLAR, SOLUNUM FONKS‹YON TESTLER‹ VE
BU⁄DAY UNU ANT‹JEN‹NE DUYARLILAfiMA
S. Özkurt1, S. Bafler 1, G. K›ter1, F. Fiflekçi1, A. Ç›mr›n2
1 Pamukkale Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar›, Denizli2 Dokuz Eylül Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar›, ‹zmir
Bu¤day unu tozuna maruziyet kronik solunumsal bulgular› indükleyebilir.
Bu çal›flman›n amac› bu¤day ununa maruziyet ile respiratuar semptomlar›n,
solunum fonksiyonlar›ndaki anormalliklerin ve un de¤irmeni iflçilerindeki
sensitizasyon iliflkisinin ortaya konmas› idi. Çal›flmaya 28 erkek de¤irmen
iflçisi al›nd›. Kontrol grubu olarak iflçilerle ayn› yafl, seks, sigara al›flkanl›¤›
ve çal›flma süresi olan 20 kiflilik un tozuna maruziyeti olmayan kontrol gru-
bu da çal›flmaya dahil edildi. De¤irmen iflçilerinde ifle ba¤l› kuru öksürük
(%17.9), balgam (%35.7), nefes darl›¤› (%3.6), h›r›lt› (%10.7), burun
semptomlar› (%7.1), göz semptomlar› (%17.9), bo¤az kafl›nt›s› (%14.3), sa-
bah öksürük ve balgam› (%39.3) kontrol grubuyla k›yasland›¤›nda anlam-
l› derecede yüksek saptanm›flt›r (p<0.05). ‹flçilerde beklenen % FEV5.5,
%FEV1/FVC, %FEF25-75 ve %PEF de¤erleri kontrol grubundan daha düflük
saptanm›flt›r (s›ras›yla p=0.04, p=0.003, p=0.002, p=0.0001). ‹flçiler aras›n-
da un antijenine karfl› deri prick testi pozitivitesi prevalans› 12/28 olarak
saptan›rken bu oran kontrol grubunda 1/20 olarak tespit edilmifltir. ‹ki grup
aras›ndaki fark istatistiksel olarak anlaml› idi (p=0.004). Bu çal›flma bize
un tozuna maruziyetin kronik respiratuar semptomlarla, solunum fonksiyon
testlerindeki düflüflle ve un tozuna artm›fl sensitizasyonla iliflkili olabilece¤i-
ni göstermifltir.
POSTER SUNUMU TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹
146 TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
PS-573
fiEKER FABR‹KASI KAYNAKÇILARINDA SOLUNUM
S‹STEM‹NE A‹T KL‹N‹K BULGULAR VE AKC‹⁄ER
FONKS‹YON TESTLER‹
Ö. Tunç1, R. Aygün1, N. Köktürk2, N. Ekim 1, ‹. Tunç 3
1 Gazi Üniversitesi T›p Fakültesi Sa¤l›k Bilimleri Enstitüsü Halk Sa¤l›¤›
AD, Ankara2 Gazi Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, Ankara3 Etimesgut Devlet Hastanesi, Ankara
Sanayileflme ve teknolojideki geliflmeler iflçilerin sa¤l›k sorunlar›n› da be-
raberinde getirmektedir. Bu çal›flmada kaynak duman›n›n solunum sistemi-
ne etkilerinin incelenmesi amaçlanm›flt›r. Araflt›rma Ankara fieker-Maki-
na Fabrikas›nda kaynak ifl kolunda çal›flan 32 iflçiyle, kaynak duman›na
maruz kalmam›fl 39 kiflilik kontrol grubuna uygulanm›flt›r. Olgulara solu-
num sistemine iliflkin semptomlar› sorgulayan anket uygulamas›n› takiben
solunum fonksiyon testleri yap›lm›fl ve bulgular iki grup aras›nda istatistik-
sel olarak karfl›laflt›r›lm›flt›r. Kaynak iflçilerinde öksürük, balgam, nefes dar-
l›¤› (%65.6, %84.4, %68.8) yak›nmalar› kontrol grubuna (%33.3, %41,
%30.8) göre anlaml› flekilde yüksek bulunmufltur (p<0.05, p<0.001,
p<0.01). Balgam %90.9, öksürük %72.7 ile sigara içen kaynakç›larda siga-
ra içmeyen ve b›rakm›fl kaynakç›lara göre daha fazla görülen yak›nmalard›r.
Kronik bronflit görülme s›kl›¤›, kaynakç›larda %21.9’dur. Kontrol grubun-
daki hiçbir olguda kronik bronflit saptanmam›flt›r. ‹ki grup aras›ndaki fark
istatistiksel aç›dan anlaml›d›r (p<0.01). Solunum fonksiyon testleri yönün-
den, kaynakç› ve kontrol gruplar› aras›nda istatistiksel olarak anlaml› fark
bulunmam›flt›r. Sonuç olarak kaynak duman›na maruziyetin solunum siste-
mi semptomlar›nda bir art›fla neden oldu¤u ve kronik bronflit gelifliminde
rol oynayabilece¤i ortaya konmufltur.
PS-574
LUNG MECHANIC AND GAS EXCHANGE IN PATIENTS
WITH PNEUMOCONIOSIS WELDERS (PCW) AND SILICOSIS
N. Yakovleva, G. Orlova
Scientific Research Institute of Pulmonology of Medical University,
St-Petersburg, Russia
Material: 21 patients with PcW and 15 patients with silicosis. Exposition
of toxic substance: 21.8±0.78 and 19.3±0.93 years, accordingly. Methods:
Spirometry, bodypletysmography, lung elasticity, lung diffusion capacity
for CO (single breath and steady state), (“MasterLab”, “E.Jaeger”,
Germany), blood gases (“AVL”, Austria). Results: Structure of TLC, lung
elastic recoil and TLCO SB and blood gases was normal in the both
groups. DLCO SS was mildly decreased (79±5.3 %Pred., accordingly). In
patients with PcW we observed mild?3.9 and 76±airflow limitation
(FEV1=81±2.5, MMEF50-75= 64±5.6 %Pred.) in comparison with silicosis
patients (normal parameters of spirometry (FEV1=102±4.5 %Pred.,
p<0.001, MMEF25-75= 94±4.6 %Pred., p<0.05). Conclusion: The mild
changes of ventilation-perfusion relations in lungs is characteristic for the
patients with PcW and silicosis. The influence of welding aerosol is more
exert to the airflow limitation than silica.
PS-575
PULMONARY FUNCTION TESTS IN PATIENTS WITH
PNEUMOCONIOSIS WELDERS (PCW) AND SILICOSIS
N. Yakovleva, G. Orlova
Scientific Research Institute of Pulmonology of Medical University,
St-Petersburg, Russia
Material: 21 patients with PcW and 15 patients with silicosis. Exposition
of toxic substance: 21.8±0.78 and 19.3±0.93 years, accordingly. Methods:
Spirometry, bodypletysmography, lung elasticity, lung diffusion capacity
for CO (single breath and steady state), (“MasterLab”, “E.Jaeger”, Ger-
many), blood gases (“AVL”, Austria). Results: Structure of TLC, lung
elastic recoil and TLCO SB and blood gases was normal in the both gro-
ups. DLCO SS was mildly decreased (79±3.9 and 76±5.3 %Pred., accor-
dingly). In patients with PcW we observed mild airflow limitation
(FEV1=81±2.5, MMEF25-75= 64±5.6 % Pred.) in comparison with silicosis
patients (normal parameters of spirometry (FEV1=102±4.5% Pred.,
p<0.001, MMEF25-75= 94±4.6% Pred., p<0.05). Conclusion: The mild
changes of ventilation-perfusion relations in lungs is characteristic for the
patients with PcW and silicosis. The influence of welding aerosol is more
exert to the airflow limitation than silica.
PS-576
PERL‹T ‹fiÇ‹LER‹NDE BRONKOALVEOLER LAVAJ SIVISI
SONUÇLARI
G. Çok, M. Erdinç, E. Erdinç
Ege Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, ‹zmir
Perlit, yüksek oranda hava içermesi nedeniyle yal›t›m ve süzme gibi alan-
larda kullan›lan toz fleklinde do¤al bir volkanik camd›r. ‹zmir Cumaova-
s›’nda perlit iflleyen bir fabrikan›n 99 iflçisi anamnez, fizik muayene, akci-
¤er grafisi, SFT ve DLCO ölçümleri ile de¤erlendirilmifl, DLCO< %80
olan 22 iflçiye bronkoalveoler lavaj yap›lm›flt›r. Ortalama yafl› 45 (±4.4),
çal›flma süresi 16.6 (±6.6) y›l ve tümü sigara içicisi olan iflçilerin ortalama
22.1 (±9.3) paket y›l› sigara içtikleri saptanm›flt›r. Solunum fonksiyon test-
lerinde FEV 1: %90.9 (±14.4), FVC: %91.3 (±19.8), FEV1/FVC: %101.9
(±10.9), DLCO: %65.3 (±11.1), DLCO/VA: %58.6 (±21.8) bulunmufltur.
Erken parenkimal hastal›kta hücresel da¤›l›m› araflt›rmak için BAL yap›l-
m›flt›r. BAL s›v›s›nda makrofaj: %77.8 (±11.6), lenfosit: %15.6 (±10.9),
PNL: %5.2 (±2.7), eozinofil: %1.3 (±0.7) oran›nda saptanm›flt›r.
PS-577
KÖMÜR MADENC‹LER‹NDE AKC‹⁄ER FONKS‹YONLARI
VE RADYOLOJ‹K BULGULAR ARASINDAK‹ ‹L‹fiK‹N‹N
DE⁄ERLEND‹R‹LMES‹
M. Tor, R. Alt›n, L. Kart
Karaelmas Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD,Zonguldak
Kömür tozu maruziyetinin akci¤er fonksiyon kayb›n› h›zland›rd›¤› bilin-
mektedir. Biz de bölgemizdeki kömür madenlerinde çal›flan ve rutin tarama
s›ras›nda akci¤er grafisinde opasiteler saptanan (p1/1 ve üzeri) 70 maden-
cide (yafl ortalamas› 41.2±2.8, yeralt›nda çal›flma süresi 15.6±3.3 y›l) akci-
¤er fonksiyonlar› ile radyolojik bulgular aras›ndaki iliflkiyi araflt›rd›k. Olgu-
lar›n ço¤unda radyolojik profüzyon Kategori I idi (%82.8). Di¤er olgular ise
Kategori II olarak de¤erlendirildi (%17.2). Progressif masif fibrozisli olgu
saptanmad›. Yuvarlak opasiteler 33 olguda saptan›rken (%47), di¤er olgu-
larda kar›fl›k opasiteler saptand› (%53). Olgular›n %97’sinde ‘p’ opasitele-
ri bulunurken, sadece %3 olguda ‘q’ opasiteler saptanm›flt›. Bu olgular›n tü-
TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹ POSTER SUNUMU
147TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
münde portabl spirometri ile akci¤er fonksiyonlar› de¤erlendirildi. Olgula -
r›n spirometrik de¤erleri afla¤›da belirtilmifltir: ortalama (ort.) FVC
(%pred)=4.30±0.66 (97.88±14.68), ort. FEV1( % p r e d ) = 3 . 5 1 ± . 6 0
(96.11±0.16), ort. FEV1/FVC (%pred)=82.1±6.24 (99.22±8.13) ve ort.
FEF25-75 (%pred)= 3.74±1.37 (97.01±35.17). Radyolojik bulgular hem ka-
tegori (I ve II) hem de tek tek lezyonlar olarak de¤erlendirildi¤inde (p1/1,
p1/2, p/s 1/1, p/s1/2, p2/2, p/s 2/2, p/s 2/3, q1/2, q/t 1/2 olarak) en kötü so-
lunum fonksiyonlar› q/t lezyonlu olguya ait olmas›na ra¤men, Pearson ko-
relasyon testi uyguland›¤›nda solunum fonksiyon parametreleri ile radyolo-
jik bulgular ve yeralt›nda çal›flma süresi aras›nda istatistiksel olarak anlam-
l› bir fark bulunamam›flt›r (p>0.05)
PS-578
SOME ASPECTS OF PULMONARY CIRCULATION IN
PNEUMOCONIOSIS
O. Ossipova1, V. Perley1, G. Orlova1, A. Gichkin1, Y. Malkov2
1 Scientific and Research Institute of Pulmonology of St. Petersburg, Russia 2 St. Petersburg I. P. Pavlov State Medical University, Russia
Aim: To study features of pulmonary circulation in pneumoconiosis
patients. Methods: We examined 43 patients with pneumoconiosis, 12
females and 31 males, mean age 53.3±1.2 yrs. Mean exposure time was
23.2±1.0 yrs. Mean duration of disease was 7.2±0.9 yrs. Patients with heart
diseases were excluded. Moderate hypoxemia at rest was revealed in 3
patients. Pulmonary artery systolic pressure (PASP) was determined by
Doppler echocardiography. Pulmonary perfusion scans were performed in
21 patients. Control group consisted of 37 healthy volunteers. Results:
Mean PASP was 30.0±0.9 mmHg. Pulmonary hypertension was diagnosed
in 41.8% of cases. Ultrasound signs of both hypertrophy and dilatation of
right ventricle were found in 20.9%. Valsalva maneuver (VM) was per-
formed as volume overload exercise test in patients with normal PASP.
The hemodynamic effect of volume overload of right heart chambers and
lesser circulation after end of VM was used. VM revealed latent pulmonary
hypertension (PASP above 45 mmHg) in 25% of patients. Reduction of
pulmonary perfusion was diffuse in all cases and in 32% was combined with
local disturbances. Conclusion: Pulmonary hypertension and cor pul-
monale are common complications of pneumoconiosis. We propose the
volume overload exercise test with Doppler echocardiography to improve
the diagnosis of pulmonary circulation impairments. The correction of
hemodynamic complications is one of points of pathogenesic therapy of
lung diseases.
PS-579
K‹MYASAL ‹RR‹TANLARA MARUZ KALAN FABR‹KA
‹fiÇ‹LER‹NDE SOLUNUM S‹STEM‹ BULGULARI
A. Ekici1, A. ‹te¤inli1, M. Arslan1, T. Kara 1, E. Kurtipek1, Z. Apayd›n2,
S. Demir2, M. Ekici2
1 K›r›kkale Üniversitesi, K›r›kkale2 K›r›kkale Devlet Hastanesi, K›r›kkale
Fabrikada çal›flan iflçiler çeflitli kimyasal maddelerin toz,duman,buhar ve si-
sine maruz kalmaktad›rlar. Biz çal›flma ortam›ndaki kimyasal irritanlar›n
konsantrasyonlar› kabul edilebilir limitlerin alt›nda olmas›na ra¤men,bun-
lar›n solunum sistemine etkilerinin olup olmad›¤›n› araflt›rd›k. Çal›flma
1090 iflçide yap›ld›. ‹flçiler sabah çal›flma fliftine bafllamadan önce Medical
Research Council’›n modifiye respiratuar sorgulama formu ile sorguland›,
fizik muayeneleri yap›ld› ve portable dry rolling spirometre ile solunum
fonksiyonlar› ölçüldü. ‹flçiler önce sigara içen ve içmeyenler olarak ikiye,
daha sonra her iki grup kimyasal maddelere maruz kalan ve kalmayanlar
olarak altgruplara ayr›ld›. Sigara içmeyen grupta kimyasal irritanlara maruz
kalanlarda, kronik öksürük (%14.0,%5.0, p=0.009), possible ast›m oran›
(%31.0, %15.8, p=0.005), kalmayanlardan daha yüksekti. Sigara içen
grupta kimyasal maddelere maruz kalanlarda, kronik öksürük (n=86 %24.4,
n=58 %17.1, p=0.018), probable ast›m (%5.7, %1.8, p=0.007) oran› kal-
mayanlardan daha yüksekti. Sigara içen ve içmeyen gruplarda kimyasal ir-
ritanlara maruz kalanlar ve maruz kalmayanlar aras›nda %FEV1,
FEV1/FVC, %MMF de¤erlerinde fark yoktu (p>0.05). Sonuç olarak fabri-
ka ortam›ndaki kimyasal irritanlar iflçilerde solunum sistemine ait baz› kro-
nik semptomlarda art›fl meydana getirmektedir.
PS-580
ÇOCUKLUK ÇA⁄I ALT SOLUNUM YOLU
ENFEKS‹YONLARINDA CHLAMYDIA PNEUMONIAE
SIKLI⁄ININ SEROLOJ‹K OLARAK ARAfiTIRILMASI
B. Ar›nç1, S. Ar›nç2
1 Kofluyolu Kalp Araflt›rma ve E¤itim Hastanesi, ‹stanbul2 SSK Süreyyapafla Gö¤üs Hastal›klar› Hastanesi, ‹stanbul
C. pneumoniaebulundu¤u genus içinde insanda enfeksiyona en s›k neden
olan ajan olarak bilinmekte; özellikle eriflkinlerde ASYE ve ÜSYE’sinden
ve solunum sistemi d›fl› baz› klinik tablolardan sorumlu tutulmaktad›r. An-
cak, C. pneumoniae’nin çocukluk ça¤›nda oluflturdu¤u enfeksiyonlar ve bu-
na ba¤l› klinik bulgular üzerindeki belirsizlik sürmektedir. Bu çal›flmada,
ço¤unlu¤u befl yafl›n alt›nda bulunan ve ASYE tan›s› alm›fl çocukluk ça¤›n-
daki hastalarda M‹F tekni¤i kullan›larak serolojik olarak akut C. pneumo -
niae enfeksiyonu varl›¤› araflt›r›lm›flt›r. ‹ncelenen 44 olgudan 6’s›nda
(%13.6) C. pneumoniaeenfeksiyonu göstergesi olarak IgM saptan›rken,
toplam 15 olguda C. pneumoniaeseropozitifli¤i bulunmufltur. Öte yan-
dan,kontrol grubu olarak seçilen sa¤l›kl› 40 çocu¤a ait serum örneklerinden
yap›lan incelemede akut C. pneumoniaeenfeksiyonu bulgusuna rastlanma-
m›fl ve bu olgulardan 4 tanesinde (%10) geçirilmifl enfeksiyonu düflündü-
ren anti-C. pneumoniaeIgG titreleri saptanm›flt›r. Bu sonuçlar, C. pneumo -
niae enfeksiyonlar›n›n ülkemizde çocukluk ça¤›nda azmsanmayacak oranda
bulundu¤unu göstermekte ve bu enfeksiyon ile infantil ça¤daki olgularda
da karfl›lafl›labilece¤ini düflündürmektedir. Bu nedenle C. pneumoniaeen-
feksiyonlar›n›n tan›s›nda en yüksek özgüllük ve duyarl›l›¤a sahip, ayn› za-
manda rutin tan› çal›flmalar›nda kullan›lmaya uygun serolojik test olan
MIF’in bu enfeksiyonun flüphelenildi¤i olgularda ajan›n tan›s› amac› ile
kullan›lmas›n›n C. pneumoniaeenfeksiyonlar›n›n tedavi yaklafl›m›na katk›
sa¤layacak pratik ve de¤erli bir yöntem oldu¤u düflünülmüfltür.
PS-581
GEORGIAN HOSPITAL STUDY OF ETIOLOGY AND
EPIDEMIOLOGY OF LOWER RESPIRATORY TRACT
INFECTION IN CHILDREN
I. Chkhaidze1, N. Manjavidze1, M. Kherkheulidze1, N. Kavlashvili1,
K. Gogvadze2, Z. Charkviani2, N. Kiknadze3
1 Tbilisi State Medical University, Georgian Republic2 M. Guramishvili Pediatric Clinic, Georgian Republic3 Curatio Foundation, Georgian Republic
Aim: The aim of this study was to determine etiology, association with
clinical entities, seasonality and risk factors of lower respiratory tract infec-
tions (LRTI). A total of 404 children under 10 years of age during a 5 years
period (1996-2001) were investigated. Methods: The following methods
of etiological diagnostics were used: the direct immunofluorescence tech-
nique for the rapid diagnosis of nasopharingeal swabs and serological reac-
tions of blood to determine the increase of IgM and IgG antibodies titres.
Results: The most common diagnoses were bronchiolitis (169), pneumo-
nia (92), bronchitis (78), and croup (65). Most frequently detected in chil-
POSTER SUNUMU TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹
148 TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
dren with pneumonia was Adenovirus, followed by Influenza A, Chlamydia
trachomatisand RSV; with bronchiolitis-Adenovirus, Influenza A, RSV
and Parainfluenza; with bronchitis-Parainfluenza, Adenovirus, Influenza A
and C. trachomatis;with croup-Parainfluenza, Adenovirus and Influenza A
respectively. Not frequent causes of LRTI were Mycoplasma pneumoniae,
Cytomegalovirus and Haemophilus influenza. Pneumonia was detected
frequently in children under 6 months, bronchiolitis from 1 to 2 years,
croup under 2 years and bronchitis in children over 2 years of life. Factors
that increasing the risk of LRTI were: (1) not being exclusively breast-
feeding up to six months, (2) previous history of severe ARI, (3) male sex,
(4) attendance at day-care centers, (5) low socioeconomic status, (6) low
weight-for-age and (7) maternal smoking. The incidence of Parainfluenza
was increased from November till February, Adenovirus in February and
March, Influenza A and B from December till April, RSV in November
and December.
PS-582
COMPARATIVE STUDY OF SULTANOL AND CLENIL
AEROZOLOTHERAPY IN PATIENTS WITH
BRONCHOCONSTRICTION
T. Obgaidze1, K. Nemsadze1, K. Sikharulidze1, I. Chkhaidze2,
T. Avalishvili2, M. Kherkheulidze2, N. Adamia2
1 M. Guramishvili Pediatric Clinic, Georgian Republic2 Tbilisi State Medical University, Georgian Republic
Frequency of bronchoconstriction during acute respiratory infections in
children led to the usage of different drugs for treatment. The aerozolothe-
raphy is one of the main components of treatment of bronchoconstriction.
The aim of the study was to evaluate and compare the effectiveness of two
different aerosols. We studied 40 children with moderate bronchoconstric-
tion by randomised method. All children presented the same condition
and signs: wheezing, tachipnoe, positive auscultative data. The children
were divided into two groups. First group were treated with Sultanol
(salbutamol sulphate) 0.5 %-dosage 0.5 ml added 2.5 ml sterile water 3
times per day. Clenil Compositum (salbutamol sulphate 0.0964 gr. added
Beklametazone 0.040 gr.) was used for the treatment of children from sec-
ond group. Clenil was used 1-2 ml 2 times daily. Aerozolotheraphy was per-
formed by using Inspiration 323. The study emphasise significant effect in
the second group, receiving Clenil. Children of this group showed elimi-
nation of signs of bronchoconstriction, treatment duration was reduced as
well, compared to the first group. The advantages of Clenil can be
explained by steroid which is one of the composing parts of this drug.
PS-583
SOME CHARACTERISTICS OF STREPTOCOCCUS
P N E U M O N I A E PNEUMONIA IN CHILDREN
OVER 3 YEARS OLD
L. Nikolova, M. Maneva, D. Stankovic, L. Stojanovska, O. Stefanovska
Institute for Respiratory Diseases in Children, Skopje, Macedonia
The pneumococcus is the most common cause of bacterial pneumonia in
children. In our department, in the period 1999-2000, 65 children were
treated for Streptococcus pneumoniaepneumonia, aged 3-16 yr. In these
cases, cough was universal and high temperature was present in 56 children
(86.1%), sputum production was documented in 33 (50.7%). In 42
(64.6%) patients auscultatory findings was with crepitations. Radiological
consolidation was very common (89%), but it was fully resolved after 4
weeks. Laboratory investigations showed increased number of leukocytes
(62.0%), with predomination of polymorphonuclear leukocytes, increased
rate of sedimentation at 53.0%. Bacterial investigation was made on tra-
cheobronchial aspirate. The rate of penicillin-resistant strains of S. pneu -
moniaewas 35.0%. Our patients were treated with antibiotics (according to
antibiograms), parenteral hydration, secretolitic agents and respiratory
physiotherapy. All investigations findings (clinical, radiological, laborato-
ry, bacterial) and the good response on the antibiotic treatment confirmed
the diagnosis of Streptococcus pneumoniae.
PS-584
ÇOCUKLUK ÇA⁄INDA PNÖMON‹- RETROSPEKT‹F
B‹R ÇALIfiMA
A. Pamukçu Uyan, E. Y›lmaz, S. Akp›nar, N. Yeflildal, K. Kocabay
A‹BÜ Düzce T›p Fakültesi Çocuk Sa¤l›¤› ve Hastal›klar› AD, Pediatrik Gö¤üs
Hastal›klar› Ünitesi, Düzce
Akci¤er parenkiminin enflamasyonu olarak tan›mlanan pnömoni, çocuk-
luk ça¤›nda s›kl›kla hastane tedavisi gerektirmekte ve 5 yafl›n alt›ndaki
ölümlerin %18’ini oluflturmaktad›r. Çocuk yafl grubunda pnömonilerin risk
faktörleri aras›nda küçük yafl, altta yatan hastal›klar (konjenital kalp has-
tal›¤›, immün yetmezlikler, nöromusküler hastal›klar, kromozom anomali-
leri ve kronik böbrek yetmezli¤i gibi), düflük sosyo-ekonomik düzey, mal-
nütrisyon, kalabal›k yaflam koflullar›, annenin yafl› ve e¤itimi, pasif sigara
içicili¤i say›labilir. Çocuklarda plevral effüzyon s›kl›kla bakteriyel pnömo-
niye efllik eder ve hospitalize edilen çocuklar›n yaklafl›k %40’›nda plevral
effüzyon saptan›r. Pnömonilerin %0.6-2’si ampiyem ile komplike olur. Bu
çal›flmada Düzce ili ve çevresinde, Ocak 2000-fiubat 2002 tarihleri aras›n-
da, pnömoni ± plörezi tan›s› ile klini¤imizde takip ve tedavi edilen 57 has-
ta retrospektif olarak incelenmifl ve sonuçlar› irdelenmifltir. Hastalar›n yafl
ortalamas› 4.15±0.54 y›l (range 0.08-13 y›l, median 2.5 y›l) olarak bulun-
mufltur. Bunlar›n %38’i k›z, %62’si erkek idi. Takip edilen hastalar›n
%32.65’i k›fl mevsiminde hospitalize edilmifltir. Pnömonili hastalar›n
%26’s›nda plörezinin efllik etti¤i, %8’inin ise ampiyem ile komplike oldu-
¤u saptanm›flt›r. Çal›flmam›zda, pnömonili hastalar›n semptomlar›, beslen-
me durumlar›, fizik muayene, laboratuvar ve radyolojik bulgular›, risk fak-
törleri ile iliflkili olarak ailelerin sosyo-ekonomik düzeyleri, kardefl say›s›,
annenin yafl› ve e¤itimi, altta yatan hastal›klar de¤erlendirilmifltir.
PS-585
RESPIRATORY REHABILITATION AND CURING CHILDREN
WITH ASTHMA IN SPECIAL MEDICAL INSTITUTION
“SOKOBANJA” SOKOBANJA
G. Vidanovic
Specialized Hospital “Sokobanja”, Sokobanja, Yugoslavia
Asthma represents one of the commonest children’s chronical diseases. It’s
curing is very complex, long lasting and what is needed is a team work. The
aim of the work is to present the rehabilitation programme and some
effects of curing applied in the children’s deparment of the special medical
Institution “Sokobanja”. The mataial and the results: Respiratory rehabil-
itation and curin that we apply include preventive and medecine therapy,
disobstruction of bronchial tubes, breathing exercises, corrective exercises
and education both of children and their parents about the disease and psy-
chological therapy. We analized the achieved effects after rehabilitation
and curing in Sokobanja, having in wind the number and the sericusness
of breathing crisis, children’s need for widing-bronchi medication and the
need for urgent medical treatment, hospitalisation, as well as the number
of days off from school and kindergardens and the tolerance of physical
effort. We took data about 453 children cured twice in 2 year after year
period 170 (37.53%), did not have any problems after curing throught out
the year. 74 (16.34%) used preventive and 96 (21.9%) did not use them.
269 (59.38%) children feet better while 14 (3.09%) had no changes or had
TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹ POSTER SUNUMU
149TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
worse symptons. We believe that thanks to the applied rehabilitation and
curing in our hospital some children felt better and had no breathing cri-
sis. We also believe that 3.09% children felt worse because of the inade-
quate and not long enough preventive curing. Of course, that should be
corrected. Summary: Asthma needs multidisciplined approach to its cur-
ing, long observation and combined tretment, the basis of which are tak-
ing medicine as prevention and the respiratory rehabilitation which should
make the disease sharter and easier.
PS-586
TUBERCULOSIS IN A PNEUMOLOGY DEPARTMENT-
AN EIGHT YEARS REVIEW
T. Ilievska, M. Dilberovska, B. Dimceva, K. Boskovska, N. Gligorova
Institute for Respiratory Diseases in Children, Macedonia
A i m : To compute the percentage of children suffering tuberculosis con-
firmed bacteriologically. This study is based on the analysis of 1090 case his-
tories treated for tuberculosis in our institution during 8 years (1994-2001).
Acid-fast bacilli were detected from the sputum or gastric lavate in 52 of
1090 children suffering from lung tuberculosis (4.78%). Cultures on
Lowenstein-Jensen were positive in 64 cases. In 1994 (n=103), smear posi-
tive cases 2 (1.94%); 1996 (n=130), 6 smear positive (4.61%); 1998
(n=161), smear positive cases 15 (9.31%); 1999 (n=146), 9 smear positive
cases (6.16%); 2000 (n=144), smear positive 12 (8.3%); 2001 (n=153),
smear positive 7 (4.6%). Although the percentage of smear positivity is low
in pulmonary cases,cultures present much higher positivity. This empha-
sizes the need of parallel investigations (smear-culture) in every suspicious
c a s e .
PS-587
PROBLEM OF TRANSFORMATION OF DERMATOLOGICAL
ALLERGY INTO BRONCHIAL ASTHMA IN CHILDREN
C. Imanalieva, G. Najimidinova
Kyrgyz State Medical Academy, Kyrgyzstan
Objectives: To study a clinical trend in transformation of dermatological
allergy into bronchial asthma. In Kyrgyzstan the number of allergic diseases
has increased from 15.9% to 92.7% for the last 2-5 years. Methods: The
authors used an allergic anamnesis, skin tests with allergens, and laborato-
ry investigations. Sixty children with bronchial asthma have been exam-
ined. It was revealed that 61% of patients with bronchial asthma had dif-
ferent types of skin allergy in anamnesis. The transformation of skin aller-
gy into bronchial asthma was more frequently registered in children of 3-5
years of age. While examining the function of external breath it was dis-
covered that 47% of children with atopic dermatitis showed the impair-
ment of bronchial patency. However, those children did not complain of
breathing problems. Bronchial asthma in children of a younger age was
caused by food sensitization, characterized by the early onset, recurrences,
absence of causation for seasonal prevalence episodes and unfavorable
home conditions. A role of the food allergy in the etiology of bronchial
asthma in older children was decreasing, however a role of pollen allergy
which had the crossed reactions with food allergens was increasing.
Conclusions: The research will contribute to studying the factors of trans-
formation of the skin allergy into the bronchial asthma and working out
the most effective methods of diagnostics, preventive maintenance and
therapy of allergic diseases in children.
PS-588
PLEVRAL EFFÜZYONLU 49 PED‹ATR‹K HASTANIN
RETROSPEKT‹F DE⁄ERLEND‹RMES‹
G. Utine1, U. Özçelik2, A. Göçmen2, N. Kiper 2, D. Do¤ru 2, E. Yalç›n2
1 Hacettepe Üniversitesi T›p Fakültesi ‹hsan Do¤ramac› Çocuk Hastanesi
Pediatri AD, Ankara2 Hacettepe Üniversitesi T›p Fakültesi ‹hsan Do¤ramac› Çocuk Hastanesi
Çocuk Gö¤üs Hastal›klar› Ünitesi, Ankara
Plevral effüzyon hastanede yatan pnömoni hastalar›n›n %20-60’›nda görül-
mektedir. Bu retrospektif çal›flmada, 2.5 y›ll›k bir sürede hastanemizde ya-
tan plevral effüzyonlu çocuk hastalar incelendi. Hacettepe Üniversitesi
Çocuk Hastanesi’nde Ocak 1999-Haziran 2001 aras›nda yat›r›larak izlenen
69 vaka saptand›. Bunlardan torasentez/gö¤üs tüpü ile plevral mayi drena-
j› yap›lan 49 hasta incelendi. Yirmi yedi k›z ve 22 erkek hastadan oluflan
grupta 2 yafl alt›nda 15, 2-11 yafl aras› 31, 11 yafl üzerinde 3 hasta bulunu-
yordu. En s›k semptomlar öksürük (%89), atefl (%82) ve solunum s›k›nt›s›
(%47) olarak bulundu. Ortanca baflvuru süresi 7 gündü. Hastanemize bafl-
vurmadan önce hastalar›n 12’si oral, 14’ü parenteral, 9’u her iki yoldan an-
tibiyotik tedavisi alm›fllard›. Fizik muayenedeki en s›k bulgular solunum
seslerinde azalma (%94), takipne (%88) ve taflikardi (%59) idi. Hastalar-
dan 22’si torasentezle (3 tanesi birden fazla), 27’si gö¤üs tüpüyle izlendi.
Örneklerden 40’› eksuda olarak de¤erlendirildi. Oral antibiyotik kullanm›fl
12 hastan›n 8’inde, parenteral antibiyotik kullanm›fl 14 hastan›n 2’sinde,
her iki tedaviyi de alm›fl 9 hastan›n 2’sinde, tedavi almam›fl 14 hastan›n
5’inde plevral mayi kültüründe üreme saptand›. En çok üretilen mikroorga-
nizma S. pneumoniae(8 hastada) oldu. Ortalama hospitalizasyon süresi 21.3
gün (4-98) bulundu. Gö¤üs tüpüyle ortalama izlenme süresi 17 gündü. Hiç-
bir hastaya torakoskopi veya aç›k cerrahi uygulanmad›. Bir hastaya intrap-
levral fibrinolitik tedavi verildi. Biliyer atrezi, kardiyomiyopati ve maligni-
te sebebiyle izlenen 1’er hasta efllik eden sorunlar nedeniyle kaybedildi.
Hastalar›n %73’ü taburculuk sonras› alt› ay içinde en az bir kez kontrolde
görüldü. Akci¤er grafilerinde 20 hastada minimal plevral kal›nlaflma, 8’in-
de minimal rezidüel plevral effüzyon, 5’inde kronik peribronfliyal de¤iflik-
likler, 3’ünde kostofrenik çekilmeler ve 2’sinde atelektazi saptand›. SFT
uygulanabilen 8 hastadan 5’i normal bulundu, 3’ünde restriktif ve obstrük-
tif bulgular saptand›. Bu bulgular›n 6. aydaki kontrollerinde düzeldi¤i gö-
rüldü. Çocukluk ça¤›nda plevral effüzyonlar önemli oranda sekel b›rakma-
dan iyileflmektedir. ‹zlemde torasentez/gö¤üs tüpüyle plevral s›v› drenaj› ve
antibiyotik tedavisi yeterli olmaktad›r.
PS-589
MONTELUKAST IMPROVES SYMPTOMS OF ASTHMA AND
QUALITY OF LIFE IN ASTHMATIC SCHOOL CHILDREN
WITH MODERATE AIRFLOW OBSTRUCTION
S. Pljaskic-Kamenov1, B. Kamenov2, T. Zaharov3
1 Department of Pulmonology, Health Center Nis, Yugoslavia2 Department of Immunology, Pediatric Clinic, Clinical Center Nis, Yugoslavia3 Department of Pulmonology, Health Center Pirot, Yugoslavia
The efficacy and safety of the oral leucotriene receptor antagonist mon-
telukast(M) (Singulair) and its effect on the quality of life (QoL) of asth-
matic school children with moderate airflow obstruction were evaluated in a
12 week, randomized, double-blind placebo-controlled, parallel-group multi-
center trial. Patients (aged 12 to 18 y) receivig short-acting salbutamol alone
with total daytime asthma symptoms scores ?10 over 7 consecutive days, and
FEV1 ?80% of predicted (?6h after β2-agonist) were randomized to 10 mg
montelukast (n=30; mean FEV1 67.6% of predicted) or placebo (n=25;
mean FEV1 67.4%). Efficacy was assessed by changes in daytime and noc-
tural symptoms, β2-agonist use, and pulmonary function. The Pediatric QoL
Questionnaire was used to assess patients PqoL (Juniper EF 1994). A single
POSTER SUNUMU TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹
150 TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
5-day course of oral prednisone was allowed if patients had an asthma exac-
erbation. Montelukast showed improvement over Placebo in daytime symp-
toms score (p=0.05), nighttime awakenings (p<0.001), β2-agonist use
(p<0.001), and morning PEFR (p<0.02). Significant improvements in the
symptoms, activity and emotional function domains and overall PQoL score
were noted in the montelukast group compared with the placebo group
(p=0.02) and a greater proportion of montelukast treated patients showed
clinically meaningful improvements (?0.5 unit change from baseline), in
these PQoL measures (p=0.04). A trend favoring montelukast was seen in
the activity limitations domain (p<0.01). No differences from placebo were
noted in the incidence of any adverse events. In conclusion, over 12 weeks,
the recommended dosage of montelukast was efficacious and well-tolerated
in asthmatic patients with moderate airflow obstruction and provided clini-
cally meaningful improvements in their PQoL.
PS-590
TUBERCULOUS INFECTION-CASE OF RECIDIVANT
WHEEZING EPISODES IN CHILDHOOD
O. Zafirovska1, L. Petrisevska2, S. Galbova2, V. Stevic, Z. Sarevska2,
K. Boskovska2, N. Gligorova2
1 Respiratory Intensive Care, Macedonia2 Institute for Resporatory Diseases in Children, Skopje, Macedonia
Aim: to notice that tuberculous (TB) infection is rare cause of recidivant
wheezing episodes in children, but it is necessary to think of it. Material
and Methods: In the period 1996-2001, 1280 children, at the age of 6
months to 5 yr., were treated because of bronchoobstructive episodes.
Acute viral ethiology was presented in 760 (59.3%) patients, 240 (18.7%)
patients were with recidivant wheezing episodes because of asthma.
Particular diagnostic algorithm was realized in 280 (21.8%) patients. In
these patients atopy and viral infections were not cause of recidivant
wheezing episodes (gastro-esophageal reflux, cystic fibrosis, vascular ring,
ignored foreign bodies…). In 34 (12.14%) children of them, TB infection
was confirmed as cause of these episodes. It was characteristic that bron-
choobstruction was persisting instead of bronchodilatatory and corticos-
teroid therapy. Results: In all 34 children was confirmed primary TB
infection. Specific lymphadenitis was bronchologicaly recognized in 16
(47.0%) patients with extramural compression as the result of increased
lymph nodes. Specific endobronchitis was confirmed in 12 (35.2%)
patients and in 6 (17.6%) patients x-ray and some other investigations had
revealed TB infection with specific infiltrative changes. In the course of
theTB treatment, bronchoobstructive episodes showed regression and after
completed treatment there were no new wheezing crises. Conclusion: In
patients with persistent recidivant wheezing episodes we have to think on
TB infection particularly if they are from territory where TB is still actual
and social-economic situation is bed.
PS-591
ÇOCUKLARDA KRUP VE REAKT‹F HAVA YOLU ‹L‹fiK‹S‹
Ö. Altun1, R. Hamutcu2, F. Karakoç 2, B. Karada¤ 2, E. Da¤l› 2
1 Marmara Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sa¤l›¤› ve Hastal›klar› AD, ‹stanbul2 Marmara Üniversitesi Hastanesi Çocuk Gö¤üs Hastal›klar› BD, ‹stanbul
Viral krup s›k görülen bir çocukluk ça¤› solunum yolu enfeksiyonudur. Ge-
nelde kendili¤inden düzelen bir hastal›k olmakla birlikte kruplu hastalarda
ast›m s›kl›¤›n›n artt›¤›n› bildiren yay›nlar vard›r. Bu çal›flman›n amac› krup
tan›s›yla acile baflvuran hastalarda hava yolu reaktivitesinin s›kl›¤›n› arafl-
t›rmakt›r. Acil çocuk poliklini¤inde krup tan›s› alm›fl olan 23 hasta (16 er-
kek, 7 k›z) ISAAC (International Study of Asthma and Allergies in Child-
hood) anketiyle solunum semptomlar› aç›s›ndan de¤erlendirildi. Bu stan-
dardize edilmifl anket ile geçmiflte krup tan›s› alm›fl hastalarda hiç h›r›lt›
olup olmad›¤›, son 12 ay içinde h›r›lt› olup olmad›¤›, son 12 ay içinde kaç
kez h›r›lt› ata¤› oldu¤u, uykunun son 12 ay içinde kaç kez h›r›lt› nedeniyle
bölündü¤ü, ast›m tan›s› al›n›p al›nmad›¤› ve kuru öksürük flikayetleri olup
olmad›¤› belirlendi. Ayr›ca hastalar›n krup tan›s› ald›klar›nda h›r›lt›lar›
olup olmad›¤› ve ailelerinde ast›m hikayesi kaydedildi. Hastalar›n ortalama
yafl› 4.5±2.6 y›l idi. Krup tan›s› sonras›nda 1.09±0.69 y›l geçmiflti. On alt›
(%69.5) hastada h›r›lt› flikayeti vard›, bunlar›n 13 tanesinde (%56.5) h›r›l-
t› son 12 ay içinde olmufltu. Son 12 ay içinde h›r›lt›s› olan hastalar›n
%61.5’unda h›r›lt› 1-3 kez iken %23’ünde 4-12 kez h›r›lt› olmufltu. H›r›lt› -
s› olan hastalar›n %53.8’inde bu flikayet hastay› uykudan uyand›racak flid-
detteydi. Tüm hastalar›n %47.8’i doktor taraf›ndan ast›m tan›s› alm›flt›.
Yüzde 21 hastada üst hava yolu infeksiyonu olmayan dönemlerde de kuru
öksürük flikayeti olmaktayd›. Reaktif hava yolu tan›s›, ailede ast›m olan ço-
cuklarda veya krup tan›s› ald›klar›nda h›r›lt›s› olan çocuklarda daha s›k de-
¤ildi. Bu çal›flma krup geçirmifl hastalarda yüksek hava yolu reaktivitesi in-
sidans› oldu¤unu göstermektedir ve krupun, baz› hastalarda bir hava yolu
reaktivitesi bulgusu olabilece¤ini düflündürmektedir.
PS-592
TRIGGER FACTORS FOR ASTHMA EXACERBATIONS IN
CHILDREN’S ASTHMA
S. Kostadinova, P. Trendafilovski, G. Badzakova, N. Gligorova, K. Boskovska
Institute for Respiratory Disease in Children, Skopje, Macedonia
Multiple trigger factors are involved in the development of asthma exac-
erbations. In order to identify them we conducted a poll among the parents
of 157 patients (with asthma) in our consultative ambulance. The patients
were chosen accidentally, at average age of 9.3 years. The domination of
children with skin sensitive to domestic dust and D e r m a t o p h a g o i d e s
p t e r o n y s s i n u s (77.4%) was absolute. Slightly increased nonspecific
bronchial responsiveness was proved at 32.5%, and heavily increased at
25.4%. The parents of 43.9% of the children had respiratory allergic dis-
eases (asthma and/or allergic rhinitis). They noticed much more trigger
factors (5.7) as well as children’s parents with highly worsened nonspecif-
ic bronchial responsiveness (6.9) of the average that was noticed so far
(4.37). 62.4% of children’s parents find dust to be a trigger factor, and par-
ents of 46.5% of the children named the infections. Pollens as trigger fac-
tors were noticed by 20.4% of the parents, but these were above 90% of the
parents whose children have skin sensitive to pollens. Cigarette smoke is
considered to be a trigger factor by 46.5% of nonsmoking parents, and only
19.2% by smokers. Air humidity, fog, weather changes and cold air were
present with 54.8%, 59.2%, 71.3% and 31.2% consecutively. Smoke, emo-
tional factors and domestic animals were present in insignificant percent-
age with 26.0%, 13.4% and 4.5% consecutively. Identification of trigger
mechanisms is of enormous importance. It could facilitate battle for
removing the trigger factors and reducing the frequency and intensity of
asthma exacerbations.
PS-593
TANI ALMAMIfi ASTIMIN ALT SOLUNUM YOLU
‹NFEKS‹YONLARINA YATKINLIKTA ROLÜ
B. Karada¤1, T. Özkozac› 2, S. Uyan 2, K. Terekli2, F. Karakoç 2,
R. Hamutçu2, ‹. Akp›nar2, Ö. Ceran 2, E. Da¤l› 2
1 Marmara Üniversitesi, ‹stanbul2 Haydarpafla Numune Hastanesi, ‹stanbul
Çal›flmam›z, tan› konulamam›fl ast›m›n alt solunum yolu infeksiyonlar› için
bir predispozan faktör olup olmad›¤›n› araflt›rmak üzere planlanm›flt›r. Ça-
l›flmaya retrospektif olarak Ocak 1996-Mart 1999 tarihleri aras›nda pnö-
TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹ POSTER SUNUMU
151TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
moni nedeniyle hastaneye yat›r›lm›fl olan 41 hasta al›nm›flt›r. Hastalar›n ve
ailelerin solunumsal öyküleri, yat›fl zaman› ve süreleri, tan›yla ilgili detayl›
bilgiler ve takipteki bulgular› kaydedilmifltir. Pnömoni tan›s› klinik olarak
konulmufl olup tüm hastalar›n akci¤er grafileri hastay› bilmeyen bir radyo-
log taraf›ndan de¤erlendirilerek do¤rulanm›flt›r. Hastalar ailelerine ISAAC
soru formu yöneltilerek ast›m yönünden araflt›r›lm›flt›r. Hastalar›n yat›fltan
sonraki izlem süresi medyan olarak 60 ayd›r (35 ile 73 ay aras›nda). Hasta-
neye yat›fl esnas›ndaki medyan yafllar› ise 12 ayd›r (1 ile 168 ay aras›nda).
Çal›flma grubunda kümülatif ast›m prevalans› %34.1 olarak bulunmufltur.
Hastaneye yat›fl öncesi hastalar›n %9.8’inde en az bir kez geçirilmifl whe-
ezing ata¤› mevcut iken, son bir y›lda %19.5’inde wheezing semptomu gö-
rülmüfltür. Takipte ast›m geliflimi ile ailede ast›m ve atopi öyküsü aras›nda
bir iliflki bulunamam›flt›r (p>0.05). Pnömoni sonras› ast›m saptanan hasta-
lar›n di¤er gruptan saptanabilen tek fark›, hastaneye yat›fl yafl› olmufltur.
Ast›m gelifltiren grubun ortalama yafl› 20.5±26.9 ay iken di¤er hastalarda
ortalama yafl 46.5±48.8 ay olarak bulunmufltur (p<0.05). Pnömoni ile bafl-
vuran çocuklar›n önemli bir k›sm› ya tan› almam›fl ast›ml› olmakta veya ta-
kipte ast›m hastal›¤›na yatk›n olmaktad›rlar. Çal›flmam›zda saptanm›fl olan
topluma göre daha yüksek kümülatif ast›m prevalans›, bu hasta grubunun
dikkatli izlenmesi gerekti¤ini ortaya ç›karmaktad›r.
PS-594
ALLERGIC CHART IN INFANT ASTHMA
B. Manceva, N. Uzunovska, E. Daskalova, B. Dimceva, K. Boskovska,
N. Gligorova
Institute for Respiratory Diseases in Children, Macedonia
Skin prick testing is the most frequent and quite sensitive method for con-
firmation of atopy and identification of causing allergen in allergic asthma.
Patients and Methods: 30 children from 12 months to 36 months old,
with early manifestation of bronchial asthma were investigated. Each had
atopic dermatitis as first sign of atopy. Skin prick testing with nutritive
allergens was done in 12 children at average age of 15 months. Positive
results were present in 6 children (50%).3 (25%) of them were with dom-
inating milk sensitivity, 2 (16.6%) had positive reaction on egg allergen
and only 1 (8.8%) were with fish sensitivity. More than half (66%) of the
infants were bottle-fed since birth. Second group of 18 children was tested
for inhalatory allergens and 14 (77%) were positive. Most of them for
house dust. For Dermatophagoides pteronissimus7 (38%), 3 (16%) were pos-
itive for moulds, and 2 (11%) for fethers. Only 2 (11%) had pollen sensi-
tivity. 66% of the children lived in bad socio-economic conditions.
Conclusions: Genetic predispositions and early exposition on allergens
contribute to early sensitisation and manifestation of infant asthma.
Determination of allergenic chart is important for adequate and early
treatment of childhood asthma.
PS-595
THE EARLY IMMUNE RESPONSE OF FETUSES AND
INFANTS OF ATOPIC MOTHERS
J. Priamkova, G. Samsygina, O. Zaitseva, I. Sherbakova
Russian State Medical University, Russia
The purpose of this study was to obtain further information on the report-
ed immune responses at the early period of life and influence to the subse-
quent allergy. There was investigated immunological status of 10 fetuses of
atopic mothers (in most cases suffering bronchial asthma) at 22 to 37
weeks` gestation using a cordocentesis technique and 16 healthy fetuses for
control. Measurement of the serum levels of cytokines accomplished in the
blood samples of infants of asthmatic-mothers (n=27) and conditional
healthy infants (n=11) every 6 months from birth (a cord blood) until 18
months of age (a venous blood). Enzyme-linked immunoassay was used to
measure serum concentrations of interleukin (IL)-2 (Th1) and IL-4 (Th2).
It was shown that the concentration of IL-2 in fetal plasma had approxi-
mately same low level during the second and third trimester of pregnancy
in both normals and atopics. The increasing of IL-2 was revealed at the
period of 37 weeks until the labors. The IL-4 has demonstrated the low
level at 22-34 and 37-40 weeks with increased parameters during 34-37
weeks` gestation. The infants of asthmatic mothers had reduced IL-4 at
birth. We have noted slow increasing Th2-response of babies of asthmatic
mothers during the first year of life. So, these findings support the hypoth-
esis that the fetus maintains a Th1 biased environment to counteract the
Th2 biased maternal and placental influences. However, in contrast to
normals, atopic children display age-associated upregulation of Th2 immu-
nity at postnatal life.
PS-596
DIFFERENCES IN SKIN PRICK TEST REACTIVITY AMONG
CHILDREN ACCORDING TO DIFFERENT AEROALLERGENS
V. Ciric, S. Zivanovic
Clinic of Pediatrics, University Clinical Center, Nis, Yugoslavia
We carried out a study in order to assess and analyze the differences
between sexes, regarding the hypersensitivity to aeroallergens among 639
children (3-15 years) during one-year follow-up in 2001, in outpatient
department of the Clinic of Pediatrics. For this purpose we used skin prick
test (SPT) method with 10 standard aeroallergens and histamine as a pos-
itive control. The reaction was considered as positive if the mean weal size
was 3mm or more. Positive SPT was determined in 418 (65.41%) children
(m:f=238-56.94%:180-43.06%). In the group of indoor inhalatory aller-
gens (house dust mite, bed sheets, mould, dermatophagoides, animal dan-
der, tobacco, feathers) hypersensitivity was found in 224 (53.59%) chil-
dren, m:f=122 (54.46%): 102 (45.53%). SPT was positive to outdoor aller-
gens (grass pollen, weed pollen, tree pollen) in 47 patients (11.24%)-
m:f=23 (48.94%): 24 (51.06%). Common positive reaction to indoor and
outdoor aeroallergens was detected in 147 children (35.17%)-m:f=93
(63.26%):54 (36.73%). In general, 88.76% of children were SPT positive
to indoor allergens and there is statistically significant difference among
these three groups of allergens for the girls as well for the boys (p<0.01).
Comparing the allergens distribution between the groups of girls and boys
we haven’t found any major differences. Control of microenvironment
appears to be a highly promising preventive measure because evidence sug-
gests that indoor allergens are a major causal risk factor for asthma.
PS-597
PREVALENCE OF AEROALLERGEN HYPERSENSITIVITY
AMONG CHILDREN IN DIFFERENT AGE GROUPS
V. Ciric, S. Zivanovic
Clinic of Pediatrics, University Clinical Center, Nis, Yugoslavia
The aim of our study was to estimate and compare the prevalence of hyper-
sensitive children in different age groups using the skin prick test (SPT)
method. We observed 639 children, between 3 and 15 years (mean age
8.01), which showed up for the first time in outpatient department of the
Clinic of Pediatrics, during the year 2001. A red skin induration of 3mm
and more, after application of 10 standard inhalatory allergens, was defined
as a positive reaction. Histamine was considered as a positive control. The
total number of sensitive children was 418 (65.41%), mean age 8.08 years.
The observed children were divided in 3 different age groups. In the first
group (3-6 years) there were 226 patients and positive SPT was found in
145 cases (64.16%). The second group (7-10 years) included 262 children
POSTER SUNUMU TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹
152 TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
and hypersensitivity was detected in 175 cases (66.79%), whilst 98 chil-
dren (64.90%) out of 151 were SPT positive in the third group of children
(11-15 years). Comparing SPT positive reactions, we have found statisti-
cally significant increasing prevalence for weed pollen (p<0.001) only (the
lowest in the first group, the highest in the third group), while for other
aeroallergens there were no significant differences. The exposure to inhala-
tory allergens in all age groups may indeed cause the onset of asthma by
continuously stimulating chronic allergic inflammation of the airways.
PS-598
ÇOCUKLARDA PULMONER K‹ST H‹DAT‹K HASTALI⁄I
D. Tatar, E. Y›lmaz Günefl, G. Perim, Ö. Berktafl
‹zmir Gö¤üs Hastal›klar› ve Cerrahisi E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi, ‹zmir
Kist hidatik hastal›¤› hâlâ ülkemizde önemli bir halk sa¤l›¤› sorunudur. Ça-
l›flmam›zda, hastanemiz çocuk servisinde tan› alan kist hidatikli olgularda
hastal›¤›n özelliklerini, tan› ve tedavi yaklafl›mlar›n› belirlemeyi amaçlad›k.
Ocak 1996-Aral›k 2001 tarihleri aras›nda pulmoner kist hidatik hastal›¤› ta-
n›s› alan toplam 22 olgudan dosyalar›na ulaflabildi¤imiz 17 olgunun dosyala-
r›n› retrospektif olarak inceledik. Olgular›n 11’i (%64.7) erkek, 6’s› (%35.2)
k›z ve yafl ortalamas› 11.9 (8-15) idi. 10 olgu flehirde, 7 olgu k›rsal kesimde
ikamet etmekteydi. Olgular›n tümü baflvurular›nda semptomatikti. Öksürük
(%82.3), atefl yüksekli¤i (%64.7), ifltahs›zl›k (%41.1) en s›k görülen semp-
tomlard›. Akci¤er lezyonlar› 7 olguda sa¤da, 4 olguda solda, 6 olguda bilate-
ral yerleflimliydi. Toplam 28 kistin 14’ü (%50) alt lob yerleflimliydi. 12 olgu-
da kistler perforeydi. Sekiz olguda karaci¤er tutulumu vard›. Olgular›n 15’in-
de toraks bilgisayarl› tomografi tetkiki uygulanm›fl ve kist hidatikle uyumlu
lezyonlar tan›mlanm›flt›. Casoni testi uygulanan 11 olgunun 7’sinde, Wein-
berg testi uygulanan 11 olgunun 8’inde pozitif bulunmufltu. On olguda cer-
rahi, 3 olguda ek olarak medikal ve 1 olguda multipl kist nedeniyle sadece
medikal tedavi uygulanm›flt›, di¤er 6 olguya cerrahi planlanm›fl ancak kabul
edilmemiflti. Sonuç olarak, ülkemizde oldukça s›k görülen kist hidatik hasta-
l›¤›n›n çocuklarda da, uyumlu klinik ve radyolojik bulgular varl›¤›nda, ay›r›-
c› tan›da göz önünde bulundurulmas› gerekti¤i vurguland›.
PS-599
TÜBERKÜLOZLU ÇOCUKLARDA TANI VE TEDAV‹
N. Sar›murat1, F. Öztürk 2, G. Küçük 2, D. Polat2, Z. K›l›çaslan3
1 fiehremini Verem Savafl Dispanseri, ‹stanbul2 Ümraniye Verem Savafl Dispanseri, ‹stanbul3 ‹stanbul T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, ‹stanbul
Bu çal›flmada ‹stanbul, fiehremini ve Ümraniye Verem Savafl dispanserle-
rinde 1997-2001 y›llar› aras›nda tüberküloz tan›s› ile tedavi gören 15 yafl ve
alt› 134 çocuk olgunun dosyalar› tan› kriterleri ve tedavi sonuçlar› aç›s›n-
dan retrospektif olarak de¤erlendirildi. Ortalama yafllar› 8.7 (1-15) olan
hastalar›n 70’i (%52.2) k›z, 64’ü (%47.8) erkekti. Olgular›n 78’inde
(%58.2) ev içi tüberküloz temas öyküsü mevcuttu, bunlar içinde 6 olgu da-
ha önce koruyucu tedavi alm›flt›. BCG skarlar› kontrol edilen 116 olgudan
71’inin (%61.2) skar› varken 45’inde (%38.8) skar yoktu. Tüberkülin deri
testi yap›lm›fl 92 olgunun 81’inde (%88) tüberkülin de¤eri 10 mm veya üs-
tünde idi. BCG skar› olan ve tüberkülin deri testi yap›lan 58 olgudan 40’›n-
da (%69) tüberkülin de¤eri 15 mm veya üzerinde idi. Olgular›n 56’s›nda
(%41.7) akci¤er veya akci¤er ve akci¤er d›fl› organ tutulumu, 42’sinde
(%31.3) hiler adenopati, 11’inde (%8) plevra tutulumu, 8’inde (%6) peri-
ferik lenfadenopati vard›, 3 (%2.2) olguda menenjit tüberküloz saptanm›fl-
t›. Hastalar›n 59’unun (%44) tan›s› dispanserlerde 75’inin (%56) tan›s›
hastanelerde konulmufltu. Tüm olgular›n ancak 44’üne (%32.8) mikrobi-
yolojik ve/veya patolojik tan› konulmufl, geri kalan 90 (%67.2) olguda ta-
n› klinik, radyolojik bulgular, tüberkülin deri testi ve temas öyküsüne da-
yand›r›lm›flt›. Olgular›n tedavi sonuçlar› 119 (%88.8) olguda tedavi ta-
mamlama, 4 (%3) olguda terk, 3(%2.2) olguda nakil olarak de¤erlendiril-
di. 8 (%6) olgunun tedavisi devam ediyordu. Çocuk tüberkülozlu hastalar-
da tedavi sonuçlar›m›z baflar›l› olarak de¤erlendirilebilirse de bakteriyolojik
tan› yöntemlerinin gelifltirilmesine ihtiyaç bulundu¤u görülmektedir.
PS-600
FAMILIAL BRONCHIECTASIS
M. Maneva, L. Nikolova
Institute for Respiratory Diseases in Children, Skopje, Macedonia
Aim: To present cases of three families, each of them with two children i
hospitalized in our Institute in the period 1997-1999, with diagnosed and
onfirmed bronchiectasis (BE). Methods: Diagnosis was made on the base
of anamnestic data, clinical features, and findings of: laboratory tests, bac-
teriological isolates investigation, lung functional tests, bronchoscopy,
chest x-ray, perfusion and ventilation scan and high resolute computerised
tomography (HRCT). Materials: The first family -two male children at
the age of 8.5 and .10 yr. Pregnancy ant period after that were passed reg-
ularly. One child with frequently respiratory troubles since 3 months after
birth (post aspiration; syndrome) and the second one since 3 months with
cough mucopurulent “ ... sputum, dyspnea and malnutrition. Positive lung
findings (left/bilateral), pectus carinatus and clubbing of the fingers were
presented. By microbiological investigation were isolated P .
aeruginosa/Haemophilus influenzae. All radiological tests findings were sim-
ilary: cylindrical and sacular form of BE to the left (one child) and bilater-
al in low lobes (the second one). The second family -the same case as the
first. Two male patients (5 and 9 yr.), one with aspiration of fertile water,
one with respiratory problems since 18 months age. Symptoms and physi-
cal state were the same. There was isolation of H. influenzaeand H. influen -
zae plus pseudomonas species. Chest x-ray, scans and HRCT showed BE on
the bilateral low lobes in both patients. The prognosis is bad. The third
family -male child at the age of 10 yr. was with every month’s f symptoms
since early infant’s period. His status was the same as in the others.
Bronchoscopy finding was mucopurulent sputum with S. pneumoniae.
Chest x-ray showed bilateral BE, HRCT proved this finding on low lobes.
The second child, 14-yr. old girl, had such troubles at the birth and since
than she was permanently ill. Investigations were made with confirmed
signs of Syndroma Kartagener: situs inversus cordis, bilateral BE, sinusitis,
deformation of thorax and clubbing of the fingers (on the hands and legs).
Evolution and prognosis are very poor for both children.
PS-601
CHRONICAL OBSTRUCTIVE LUNG DISEASES IN
CHILDREN
L. Skuchalina, L. Gavrish, T. Lichkovacha
Akmola Medical Academy, Astana, Kazakhstan
In general sickness rate COPD occupy leading position considering dis-
ablement’s days, the causes of disability and take the fourth place amongst
the death’s causes. It’s the collective nomination, which unites all groups
of chronical airway disease: chronical obstructive bronchitis, lung’s
emphysema, bronchial asthma and hard flow. The feature of COPD is the
slow-progressive irreversible bronchial obstruction with growing phenom-
enon of disease of the second life period, nevertheless, the disease has been
flowing for 10-15 years without any symptom, that is why the beginning
can fall on children’s age. The aim of the work is the study of possibility of
COPD development amongst children. Complex observation of 23 chil-
dren with hard and middle-hard bronchial asthma including functional
lung’s test’s, has been carried out. The middle age of patients was 12±2.3
years. The duration of disease was more than 6 years. Base therapy was held
TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹ POSTER SUNUMU
153TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
unregularly. Amongst true risk factors were defined: passive smoking
(58%), low economical status of family (61%), often respiratory diseases
(76%), heredity aggravating test on allergy (79%), unfavorable conditions
of life (61%). Lung functional tests reflected airflow limit, lowering at 63%
of patients. Computer tomogfaphy’s sign was: lung tissue hyperinflation
followed by the lowering of lung tissue density at 92% of children. The
bulls of different sixes (0.2-5 sm.) and different localization have been
found out at 65.2% of patient. These results testified that the formation of
emphysema’s form of COPD takes place at children’s age. Clinical features
of irreversible bronchial obstruction appear on late stages and it explains
the delayed diagnoses of this pathology.
PS-602
CONSTITUTIONAL APPROACH TO THE EVALUATION OF
BRONCHO-OBSTRUCTIVE SYNDROME IN CHILDREN WITH
BRONCHIAL ASTHMA
L. Gavrish, L. Skuchalina
Akmolinskaya Medical Academy, Astana, Kazakhstan
The sensitivity of the bronchial tree receptor apparatus in children with
bronchial asthma (BA) and the indexes of the body immun protection are
the most reactive and dynamic criteria in adaptation process. At this, a
child’s constitution is a variant of resistence to environmental factors. In
accordance with I. Deck’s classification of constitutional iridogenetic
types, 130 examined children with BA.were divided into four constitu-
tional groups, i.e., hematogenous (brown-eyed) -38%, hydrogenoid (blue-
eyed) -32%, mixed (light brown and green-eyed) types -18% and neuro-
genic (clear blue-eyed) types -12%. A loading exercise test and evaluation
of clinical an floumetric indexes were made for analysis of bronchial reac-
tivity. The results of the research showed that physical exertion was a trig-
ger for 62.4% children with BA irrespective of the eye colour. However in
blue-eyed children it caused the syndrome of fine bronchi isolate obstruc-
tion accompanied by cough and hard breathing (80.0% p<0.05) which
were easier and quicker independently managed in patients of neurogenic
type than of hydrogenoid type. Generalize obstruction of reversible form,
which was more often independently managed, was characterize for
patients of the mixed type (69.2%). In children of hematogenic type phys-
ical exertion more often than o other types caused emphysematous gener-
alized obstruction (74.3% p<0.05) and classical clinical picture of BA.
PS-603
ÜLKEM‹ZDEK‹ K‹ST‹K F‹BROZ‹S VAKALARININ KL‹N‹K
BULGULARI
C. Elmas, E. Utine, E. Yalç›n, D. Do¤ru, U. Özçelik, N. Kiper, A. Göçmen
Hacettepe Üniversitesi T›p Fakültesi Pediatrik Gö¤üs Hastal›klar› Ünitesi,
Ankara
Kistik fibrozis (KF) 7. kromozomda kistik fibrozis transmembran regulator
proteinini kodlayan gendeki bir defektten dolay› oluflan, otosomal resesif
geçifl gösteren bir hastal›kt›r. Ülkemizde akraba evlilik oran›n›n yüksek ol-
mas› nedeniyle prevalans›n›n da yüksek olmas› beklenmektedir. Ülkemiz-
de oldukça yüksek morbidite ve mortaliteye sahiptir. Bu nedenle KF’nin
Türkiye’deki klinik ve genetik özelliklerinin bilinmesi, al›nabilecek ön-
lemlerin ve uygulanacak tedavi yöntemlerinin saptanabilmesi için gerekli-
dir. Hacettepe Üniversitesi ‹hsan Do¤ramac› Fakültesi’nde 1980-2001 y›l-
lar› aras›nda KF tan›s› alm›fl 296 vaka çal›flmaya al›nm›flt›r. Erkek/k›z oran›
1.26’d›r (165 erkek,131 k›z). Ortalama tan› yafl› 27 ayd›r. Vakalar›n
%42.57’si 2-6 ayl›kken, %64.86’s› ise bir yafl›n alt›nda tan› alm›fllard›r. An-
ne-baba aras›nda akrabal›k oran› %41.22’dir. Hastaneye ilk baflvuru neden-
leri aras›nda %61.82 ile tekrarlayan ya da düzelmeyen akci¤er enfeksiyonu,
%36.15 ile tekrarlayan ya da persistan ishal ve %23.65 ile büyüme gerili¤i
ilk üç s›rada yer alm›flt›r. On dört vakada mekonyum ileusu, 7 vakada rek-
tal prolapsus, bir vakada ise nazal polip baflvuru nedenleriydi. Komplikas-
yon olarak en s›kl›kla atelektazi 64 (%21.62), Psödo-bartter sendromu 53
(%17.91) ve bronflektazi 49 (%16.55) vakada geliflmifltir. Sadece bir vaka-
da cerrahi gerektirmeyen plevral efüzyon saptanm›flt›r. Genetik tarama 214
vakada yap›labilmifltir. En s›k saptanan mutasyonun Delta F 508 (%23.84)
oldu¤u taramada, 26 farkl› KFTR mutasyonu tan›mlanm›flt›r. Vakalar›n
yaln›zca 30 tanesi Delta F 508 için homozigot olarak bulunmufltur. Ülke-
mizdeki KF populasyonu genetik aç›dan da oldukça heterojendir. Altm›fl
yedi vaka eksitus olmufltur ve bunlar›n %55.22’si bir yafl›n alt›nda vakalar-
d›r. Bu sonuç ise ülkemizdeki KF populasyonundaki hastal›k fliddetini gös-
termektedir. fiu anda vakalar›n yar›s› halen bölümümüzde izlenmektedir.
PS-604
KONJEN‹TAL LOBAR AMF‹ZEML‹ B‹R VAKANIN
BRONKOSKOP‹K GÖRÜNÜMÜ
C. Elmas, U. Özçelik, D. Do¤ru, E. Yalç›n, N. Kiper, A. Göçmen
Hacettepe Üniversitesi T›p Fakültesi Pediatrik Gö¤üs Hastal›klar› Ünitesi,
Ankara
Konjenital lobar amfizem (KLA) iyi bilinen bir klinikopatolojik anomali
olmas›na ra¤men, vakalar›n yar›dan fazlas›nda etioloji tan›mlanmam›flt›r.
En s›k neden kartilaj defektleridir. Konjenital lobar amfizemli vakalarda
bronkoskopik de¤erlendirme gerek anatomi gerekse etioloji aç›s›ndan
önemli bilgiler sa¤layabilir. Bu vakalar›n bronkoskopik görünümü litera-
türde fazla bildirilmemifltir. ‹ki yafl›nda KLA’li bir vakada farkl› bir bron-
koskopik görünüm rapor etmekteyiz. Sa¤ üst bronfl bronkoskopide atretik
görünümdeydi. Solunum hareketleriyle de bronfl a¤z›nda aç›kl›k gözlenme-
mekteydi. Bronfl a¤z›n›n salinle y›kanmas› ve sekresyonun aspire edilmesi
ile çok küçük bir aç›kl›k belirdi. Bronkoskopla içinden geçilebildi ayr›ca
sa¤ orta lob aç›kl›¤›n›n oldukça daralm›fl ve malazik oldu¤u görüldü. Bu
bulgular›n kartilaj defektine ba¤l› oldu¤u düflünüldü.
PS-605
GEÇ‹R‹LM‹fi HEPAT‹T A VE HEPAT‹T B V‹RÜS
ENFEKS‹YONUNA SAH‹P ÇOCUKLARDA ATOP‹ PREVALANSI
E. Kocabafl1, D. Y›ld›zdafl1, H. Yap›c›o¤lu1, D. Alabaz 1, S. Günefler Kendirli2
1 Çukurova Üniversitesi T›p Fakültesi Pediatrik Enfeksiyon BD, Adana2 Çukurova Üniversitesi T›p Fakültesi Pediatrik Allerji-‹mmünoloji BD, Adana
Son y›llarda yap›lan çal›flmalarda, yaflam›n erken döneminde geçirilen en-
feksiyonlar›n ast›m, allerjik rinit gibi atopik hastal›klar›n geliflimini engel-
ledi¤i bildirilmektedir. Bu çal›flmada, hepatit A veya hepatit B virus enfek-
siyonu geçiren çocuklarda atopi prevalans›n› araflt›rmak amac›yla Çukuro-
va Üniversitesi T›p Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastal›klar› poliklini¤ine
baflvuran hepatit A enfeksiyonu geçirmifl 42 çocuk (ortalama yafl: 8.5±2.4
y›l) ile hepatit B enfeksiyonu geçirmifl 28 çocuk (ortalama yafl: 8.3±3.1 y›l)
incelendi. Kontrol grubu olarak araflt›rma grubu ile benzer yafl ve cinste,
hepatit A ve hepatit B enfeksiyonu aç›s›ndan tüm serolojik belirteçleri ne-
gatif olan 31 sa¤lam çocuk (ortalama yafl: 8.6±3.4 y›l) seçildi. Tüm çal›flma
grubunda Anti HAV IgG, HbsAg, Anti HBs, Anti HBc, CD4/CD8 oran›,
phadiatop (Pharmacia, CAP system, Sweden) de¤erleri, BCG skar say›s›
kaydedildi. PPD ve atopi varl›¤› için deri testleri (Allergopharma, Ger-
many) yap›ld›. Atopi tan›s› aile öyküsü, deri testi ve spesifik IgE’nin kulla-
n›ld›¤› skorlama sistemine göre konuldu. Atopinin göstergesi olan testler-
den phadiotop hepatit A enfeksiyonu geçiren 42 hastan›n 5’inde (%11.9),
hepatit B enfeksiyonu geçiren 28 hastan›n 5’inde (%17.8) ve kontrol gru-
bunu oluflturan 31 hastan›n 11’inde (%35.4) pozitif idi. Phadiotop pozitif-
li¤i hepatit A ve hepati B geçiren çocuklarda, kontrol grubuna göre istatis-
POSTER SUNUMU TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹
154 TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
tiksel aç›dan anlaml› derecede düflüktü (p< 0.05). Deri testi hepatit A en-
feksiyonu geçiren 42 hastan›n 2’sinde (%4.7), hepatit B enfeksiyonu geçi-
ren 28 hastan›n 2’sinde (%7.2) ve kontrol grubunu oluflturan 31 hastan›n
10’unda (%32.2) pozitif idi. Deri testi pozitifli¤i hepatit A ve hepatit B ge-
çiren çocuklarda, kontrol grubuna göre istatistiksel aç›dan anlaml› derece-
de düflüktü (p<0.01). Bu çal›flman›n sonuçlar›, hepatit A ve hepatit B en-
feksiyonu geçiren çocuklarda atopi prevalans›n›n, bu enfeksiyonu geçirme-
yen çocuklara göre önemli oranda düflük oldu¤unu göstermektedir. Bu ça-
l›flman›n daha genifl gruplarda yap›lmas›n›n konunun ayd›nlat›lmas›na yar-
d›mc› olaca¤›n› düflünmekteyiz.
PS-606
AKUT SOLUNUM YETMEZL‹⁄‹ BULUNAN KOAH’LI
OLGULARDA NON-‹NVAZ‹F MEKAN‹K VENT‹LASYON
Z. Karakurt, H. Alt›nöz, T. Yark›n
SSK Süreyyapafla Gö¤üs Hastal›klar› Gö¤üs Kalp-Damar Cerrahisi E¤itim
Hastanesi, Solunumsal Yo¤un Bak›m Bölümü, ‹stanbul
Akut solunum yetmezli¤i olan kronik obstriktif akci¤er hastal›¤›nda (KO-
AH) non-invazif mekanik ventilasyon (NIMV), invazif mekanik ventilas -
yon ihtiyac›n› azaltan baflar›l› bir tedavi yötemidir. Merkezimizde Ocak
2001 ve fiubat 2002 tarihleri aras›nda solunumsal yo¤un bak›m bölümün-
de (SYB) NIMV uygulanan 34 akut solunum yetmezli¤i olan KOAH tan› -
l› hastalar geriye dönük olarak tekrar incelemeye al›nd›. Olgular›n 31’i er-
kek yafl ortalamalar› 65±9 y›l, 3’ü kad›n yafllar› ortalama 55±5 y›l idi. Ol-
gular›n dosyalar›ndan SYB girifl, 1. saat, 24. saat ve ç›k›fl arter kan gazlar›
ile akut fizyolojik ve kronik sa¤l›k durumu de¤erlendirme (APACHE) ska-
las› SYB’ye girifl ve 24. saat de¤erleri hesaplanarak yaz›ld›. Olgular›n hepsi-
ne B‹PAP ST/30 cihaz› ile inspirasyonda ortalama 12.3±1.9 cm H2O, eks-
pirasyonda ise 5.2±0.7 cm H2O pozitif bas›nçl› ventilasyon yüz maskesi ile
ortalama 3.3±2.1 gün (1-8 gün) uyguland›. Bulgular: Tabloda APACHE
ve kan gaz› de¤erleri özetlenmifltir. Hastalardan 5’i (%14.7) ilk 6 saatte B‹-
PAP’a uyum sa¤layamad› ve Arter kan gaz› kötüleflme ile entübe edildi, 3
olgu (%8.8) ‹MV iken eksitus oldu. Yirmi dokuz olgu (%82.3) genel du-
rumlar› düzelerek servise gönderildi. NIMV uygulanan hastalarda kompli-
kasyon gözlenmedi. Sonuç olarak NIMV KOAH’›n akut solunum yetmez-
li¤inde solunum yo¤un bak›m bölümünde baflar› ile uygulanm›flt›r.
Tablo. APACHE ve kan gaz› de¤erleri
APACHE pH P a O2 P a C O 2 S O2 C H O3
G i r i fl 17.4±5.1 7 . 2 8 ± 0 . 0 7 50.3±17.1 81.5±23 73.2±20 3 7 . 9 ± 1 0 . 5
1 saat 7 . 3 0 ± 0 . 0 8 65.0±21.5 7 4 . 7 ± 1 6 . 7 8 6 . 5 ± 8 . 4 3 7 . 3 ± 9 . 4
2 4 . s a a t 10.6±4.2 7.38±0.77 6 7 . 7 ± 1 7 . 0 64.5±18.9 90.6±4.2 4 1 . 8 ± 1 9 . 6
Ç › k › fl 7.39±0.4 72.5±27.2 63.8±11.9 91.7±4.5 4 3 . 5 ± 1 1 . 9
P De¤eri 0.000003 0.00014 0.0012 0.0067 0.0001 > 0 . 0 5
PS-607
EVDE SÜREKL‹ BAKIM GEREKT‹REN SOLUNUM
YETMEZL‹KL‹ OLGULARIN TEDAV‹S‹NDE EVDEK‹LER‹N
ROLÜ
C. Sevinç1, A. Ç›mr›n1, E. Uçan 1, O. ‹til1, O. K›l›nç1, A. Hayretda¤1,
M. Gök2, A. Akkoçlu2
1 Dokuz Eylül Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, ‹zmir2 Dokuz Eylül Üniversitesi T›p Fakültesi Dönem 4 Ö¤rencisi, ‹zmir
Akraba evlili¤inden olan 4 k›z kardeflten ikisi daha önce tan› konmufl “Prog-
ressif Muskuler Distrofi” (PMD) hastal›¤› nedeniyle izlenmekteydi. ‹lk olarak
30 yafl›ndaki BA, Haziran 1997’de geliflen tip 2 solunum yetmezli¤i (SY) bul-
gular› ile acil servisimize baflvurdu. Entübe edilip mekanik ventilatör (MV)
deste¤i uygulanan hasta A¤ustos 1997’de trakeostomi ile ve ev ventilatörü
temin edilerek tedavisini evde sürdürmek üzere taburcu edildi. Ocak 1998’de
histopatolojik olarak kan›tlanm›fl plevra ve perikard tüberkülozu geliflen has-
ta 9 ay standart antitüberküloz tedavi ile iyileflti. Bu olgudan 1 yafl büyük olan
di¤er PMD’li kardefli (MA) ise 34 yafl›nda iken, Aral›k 2000 ile Mart 2001
aras› dönemde tip 2 SY bulgular› ile noninvazif yöntemlerle (yüz maskesi ile
CPAP, oksijen tedavisi) desteklendi, ancak bu tarihten sonra derinleflen SY
nedeniyle entübe edilmek zorunda kalan hasta bir ay kadar süreyle yo¤un ba-
k›m koflullar›nda izlendikten sonra yine trakeostomi ve ev ventilatörü temin
edilerek evde tedavisine devam etmek üzere taburcu edildi. Evlerinde iki ev
ventilatörü, iki oksijen konsantratörü, bir aspiratör ile biri 4.5 y›l, di¤eri ise
1 y›ld›r ailelerinin yo¤un sevgi, ilgi ve titizlik dolu bilinçli bak›mlar›, zahmet-
li de olsa düzenli hastane kontrolleri ile pnömoni geliflmeksizin, optimal ko-
flullarda SY aç›s›ndan evde tedavilerini sürdürmektedirler. Bu tür olgularda
özellikle evde destek olan bireylerin bilinçli yaklafl›mlar›n›n hasta bak›m› ve
prognozundaki önemli rolünü vurgulamak, evde sürekli sa¤l›k bak›m› gere-
ken yata¤a ba¤l› ve t›bbi cihaz deste¤indeki olgularda cihazlar›n bak›m, ona-
r›m ve tüketim malzemelerinin teminindeki yasal ve bürokratik aksakl›klara
dikkat çekmek üzere, bu iki olgu özelinde konuyu tart›flmaya açmak amac›y-
la, uygun görülürse, bu olgular›n ev ortam›n›n video görüntüleri eflli¤inde su-
nulmas› uygun görülmüfltür.
PS-608
AKUT SOLUNUM YETMEZL‹⁄‹ BULUNAN KOAH
OLGULARINDA NON-‹NVAZ‹F MEKAN‹K VENT‹LASYON
Z. Karakurt, H. Alt›nöz, T. Yark›n
SSK Süreyyapafla Gö¤üs Hastal›klar› Gö¤üs Kalp Damar Cerrahisi E¤itim
Hastanesi, Solunumsal Yo¤un Bak›m Bölümü, ‹stanbul
Akut solunum yetmezli¤i olan kronik obstrüktif akci¤er hastal›¤›nda (KO-
AH) non-invazif mekanik ventilasyon (NIMV), invazif mekanik ventilas-
yon ihtiyac›n› azaltan baflar›l› bir tedavi yöntemidir. Merkezimizde Ocak
2001 ve fiubat 2002 tarihleri aras›nda solunumsal yo¤un bak›m bölümün-
de (SYB) NIMV uygulanan 34 akut solunum yetmezli¤i olan KOAH tan› -
l› hastalar geriye dönük olarak tekrar incelemeye al›nd›. Olgular›n 31’i er-
kek yafl ortalamalar› 65±9 y›l, 3’ü kad›n yafllar› ortalama 55±5 y›l idi. Ol-
gular›n dosyalar›ndan SYB girifl, 1. saat, 24. saat ve ç›k›fl arter kan gazlar›
ile akut fizyolojik ve kronik sa¤l›k durumu de¤erlendirme (APACHE) ska-
las› SYB’ye girifl ve 24. saat de¤erleri hesaplanarak yaz›ld›. Olgular›n hepsi-
ne B‹PAP ST/30 cihaz› ile inspirasyonda ortalama 12.3±1.9 cm H2O, eks-
pirasyonda ise 5.2±0.7 cm H2O pozitif bas›nçl› ventilasyon yüz maskesi ile
ortalama 3.3±2.1 gün (1-8 gün) uyguland›. Bulgular: Tabloda APACHE
ve kan gaz› de¤erleri özetlenmifltir. Hastalardan 5’i (%14.7) ilk 6 saatte B‹-
PAP’a uyum sa¤layamad› ve arter kan gaz› kötüleflmesi ile entübe edildi, 3
olgu (%8.8) ‹MV iken eksitus oldu. Yirmi dokuz olgu (%82.3) genel du-
rumlar› düzelerek servise gönderildi. NIMV uygulanan hastalarda kompli-
kasyon gözlenmedi. Sonuç olarak NIMV KOAH’›n akut solunum yetmez-
li¤inde merkezimiz solunum yo¤un bak›m bölümünde baflar› ile uygulan-
m›flt›r.
Tablo. NIMV sonuçlar›
A P A C H E P h P a O 2 P a C O 2 S O2 C H O3
0 . s a 1 7 . 4 + 5 . 1 7 . 2 8 + 0 . 0 7 5 0 . 3 + 1 7 . 1 8 1 . 5 + 2 3 . 0 7 3 . 2 + 2 0 3 7 . 9 + 1 0 . 5
1 . s a 7 . 3 0 + 0 . 0 8 6 5 . 0 + 2 1 . 5 7 4 . 7 + 1 6 . 7 8 6 . 5 + 8 . 4 3 7 . 3 + 9 . 4
2 4 . s a 1 0 . 6 + 4 . 2 7 . 3 8 + 0 . 7 6 7 . 7 + 1 7 . 0 6 4 . 5 + 1 8 . 9 9 0 . 6 + 4 . 2 4 1 . 8 + 1 9 . 6
ç › k › fl 7 . 3 9 + 0 . 4 7 2 . 5 + 2 7 . 2 6 3 . 8 + 1 1 . 9 9 1 . 7 + 4 . 5 4 3 . 5 + 1 1 . 9
p de¤eri0 . 0 0 0 0 0 3 0 . 0 0 0 1 4 0 . 0 0 1 2 . 0 0 6 7 0 . 0 0 0 1 > 0 . 0 5
TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹ POSTER SUNUMU
155TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
PS-609
SUN‹ SOLUNUM SONUCU MEYDANA GELEN
ORGANOFOSFAT ZEH‹RLENMES‹
N. Köksal1, M. Büyükbefle2, A. Güven3, A. Çetinkaya3, H. Hasano¤lu4
1 Sütçü ‹mam Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar›, Kahramanmarafl 2 Sütçü ‹mam Üniversitesi T›p Fakültesi ‹ç Hastal›klar›, Kahramanmarafl 3 Sütçü ‹mam Üniversitesi T›p Fakültesi Kardiyoloji, Kahramanmarafl 4 ‹nönü Üniversitesi, Turgut Özal T›p Merkezi Gö¤üs Hastal›klar›, Malatya
Organofasfatlar (OP) insektisit olarak tar›msal alanda s›kça kullan›lan bi-
lefliklerdir. ‹ntihar amaçl› veya kaza sonucu OP zehirlenmesi, geliflmekte
olan ülkelerde s›kça görülmektedir. Bu olgu sunumunda 3 OP zehirlenme-
si sunulmufltur. Bunlardan biri 19 yafl›nda intihar amaçl› olarak OP içmifl
kad›n hasta idi. Di¤er iki olgu ise OP içen hastay› hastaneye getirirken yol-
da hastaya a¤›zdan a¤›za suni solunum yapt›ran hasta yak›nlar›d›r. OP bile-
fli¤i içen hasta acil servise kalp ve solunumu durmufl olarak kabul edildi ve
yap›lan giriflimlere cevap vermedi. Acil serviste olan 2 hasta yak›n›nda OP
içme hikayesi olmamas›na ra¤men OP zehirlenme bulgular› olmas› üzerine
müdahale edilip yo¤un bak›m ünitesine al›nm›flt›r. Üç günde bütün semp-
tom ve bulgular› düzelen hastalar flifa ile taburcu edildiler. Bu olgular ne-
deniyle kimyasal ve biyolojik olarak kontamine hastalara ilk müdahale ya-
pan sa¤l›k personeli kendilerini olas› bulafl için korumal›d›rlar. Özellikle
acil servis ve yo¤un bak›m ünitelerinde çal›flanlar›n yüz maskesi, dermal ve
hava yolu ile olabilecek kontaminasyondan korunmay› sa¤layan önlemleri
almalar› gerekmektedir.
PS-610
ACUTE RESPIRATORY FAILURE (ARF): PECULIARITIES OF
THE COURSE IN THE CASES OF BRONCHIAL ASTHMA (BA)
AND COPD
N. Okouneva, A. Nefedov, P. Yablonsky
Center for Intensive Pulmonology and Thoracic Surgery, City Hospital No 2,
Russia
In a period of 14 month 39 patients were admitted to our ICU due to ARF.
Among them: bronchial asthma (BA)-25 /male-8, female-17, mean age-
50/; COPD-14 /all male, mean age-61. One half of the patients admitted
to ICU due to BA exacerbation were considered to experience status asth-
maticus. Estimated parameters were: quota of mechanically ventilation
(MV) required, duration of MV, mean ICU stay, total hospital stay after
ICU discharge, mortality rate, survivors and deceased mean ages. Results:
In BA group, MV was required in 9 patients (36.0%), mean duration of
MV was 4.4 days, ICU stay was 2.2 days, the hospital stay after discharge
from ICU was 9.1 days, mortality was 8% (2 patients), survivors mean age
was 48.6 years, deceased mean age was 67.5 years. In COPD group, MV
was required in 8 patients (57.1%), mean duration of MV was 8.5 days,
ICU stay was 8.5 days, the hospital stay after discharge from ICU was 29.0
days, mortality was 36% (5 patients), survivors mean age was 58.1 years,
deceased mean age was 69.0 years. Conclusions: The best results were
achieved in BA treatment, corresponding to reversible bronchoobstruc-
tion as main pathogenic factor. Less favorable results with COPD, corre-
lating with age. The complete female absence in COPD group was noted.
Conclusions: The best results were achieved in BA treatment, corre-
sponding to reversible bronchoobstruction as main pathogenic factor. Less
favorable results with COPD, correlating with age. The complete female
absence in COPD group was noted.
PS-611
SLEEP APNEA SYNDROME IN PATIENTS WITH PRIMARY
OPEN ANGLE GLAUCOMA
M. Konareva-Kostianeva, S. Kostianev, P. Strumeliev, B. Marinov, B. Angelov
Medical University, Plovdiv, Bulgaria
Recent study of Mojon et al, Ophthalmology, 106:1009-12, 1999, showed
a high prevalence of glaucoma in patients with sleep apnea syndrome. The
aim of this study was to determine the prevalence of sleep apnea syndrome
(SAS) in patients with primary open angle glaucoma (POAG). One hun-
dred consecutive patients (54 males and 46 females, age = 69±6 years, BMI
kg.m2 =25.9±3.6) with POAG (visual field defects, optic disc changes and
elevated intraocular pressure) participated in the study. The protocol
included a self-completed sleep questionnaire (Wisconsin sleep survey),
anthropometry, comprehensive clinical examination and functional
assessment. The observed prevalence of snoring (49%) and SAS in
patients with glaucoma (13%) were significantly higher than expected in
a white population. The groups with and without SAS did not differ sig-
nificantly with respect to their glaucomatous status. There was a very high
association between arterial hypertension and SAS in the studied patients
(Odds Ratio=5.8; 95% CI = 1.2-26.9). In conclusion, patients with POAG
demonstrate high prevalence of sleep apnea syndrome, constitute a high-
risk population and, therefore, should be screened for SAS.
PS-612
DÜZCE TIP FAKÜLTES‹ GÖ⁄ÜS HASTALIKLARI UYKU
LABORATUVARI SONUÇLARI
A. Annakkaya, C. Bilgin, Ö. Balbay, M. Erbafl, P. Arbak
A‹BÜ Düzce T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, Düzce
Girifl: Uykuda solunum bozukluklar›n›n tan›s›nda polisomnografi alt›n
standart özelli¤ini korumaktad›r. Bu yöntemin zahmetli ve pahal› olmas›
nedeni ile daha ucuz alternatifler aray›fl›na gidilmifltir. Bu nedenle, özellik-
le Obstrüktif Uyku Apne Sendromu (OSAS) tan›s›nda poligrafik yöntem-
ler giderek artan s›kl›kta kullan›lmaktad›r. Gereç ve Yöntem: OSAS kli-
ni¤i olan olgulara, ayr›nt›l› anamnez, Epworth uykululuk skalas› anketi, fi-
zik muayene, solunum fonksiyon testleri uyguland›. Uyku laboratuvar›nda,
gözetim alt›nda, ASDA’n›n (American Sleep Disorders Association) Ka-
tegori III sistem olarak s›n›flad›¤›, 8 kanall› POLY-MESAM (PM) (MAP:
Martinsried, Germany) ünitesi ile kardiyopulmoner uyku çal›flmas› yap›ld›.
Bulgular: Uyku çal›flmas›na al›nan 4’ü kad›n, 16’s› erkek toplam 20 olgu-
nun yafl ortalamalar› 46±14 (17-69) idi. Olgular›n %40’›nda ortalama
12±18 p-y›l sigara anamnezi mevcuttu. Horlama %95 (19/20), gündüz afl›-
r› uyku hali %75 (15/20), tan›kl› apne %70 (14/20) oran›nda tespit edildi
(Tablo). Epworth uykululuk skalas› ile Apne-Hipopne indeksi (AH‹) an-
laml› olarak pozitif korelasyon gösteriyordu (p<0.001, r=783). Çal›flmaya
al›nan olgularda, uyuklama nedeni ile trafik kazas› (5/20) ve noktüri
(12/20) öyküsü olanlar›n OSAS (AH‹>5) s›kl›¤› anlaml› olarak yüksek bu-
lundu (p<0.05). Sonuç: OSAS klinik de¤erlendirilmesinde Epwarth süb-
jektif uykululuk de¤erlendirme skalas› yararl› olabilir. Özellikle uyuklama
nedeni ile trafik kazas› atlatm›fl ve noktürisi olan olgular›n OSAS yönün-
den de¤erlendirilmesi önemlidir.
Tablo. Hastalar›n AHI’ye göre da¤›l›mlar›
AH‹ Olgu say›s› (%) Sonuç
<5 9 (%45) Normal
5-20 4 (%20) Hafif OSAS
21-40 2 (%10) Orta OSAS
> 40 5 (%25) A¤›r OSAS
POSTER SUNUMU TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹
156 TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
PS-613
KRON‹K OBSTRÜKT‹F AKC‹⁄ER HASTALI⁄I VE UYKU
APNE SENDROMU B‹RL‹KTEL‹⁄‹ (OVERLAP SENDROMU)
Z. Güllü1, O. ‹til1, ‹. Öztura 2, Ö. Aslan3, E. Ceylan 3, B. Baklan3,
H. Ellidokuz4
1 Dokuz Eylül Üniversitesi Gö¤üs Hastal›klar›, ‹zmir2 Dokuz Eylül Üniversitesi Nöroloji, ‹zmir3 Dokuz Eylül Üniversitesi Kardiyoloji, ‹zmir4 Dokuz Eylül Üniversitesi Halk Sa¤l›¤›, ‹zmir
Kronik obstrüktif akci¤er hastal›¤› (KOAH) olan hastalarda obstrüktif uy-
ku apne sendromu (OSAS) s›kl›¤›n› ve bu olgular›n genel özellikleri ile so-
lunum fonksiyonlar›n›, arteriyel oksijenasyonlar›n› ve pulmoner arter ba-
s›nçlar›n› de¤erlendirmek amac›yla yafl ortalamas› 65.3±7.7 y›l (50-80), or-
talama KOAH süresi 13.7±11.7 y›l (2-50) olan tümü erkek 33 olgu çal›fl-
maya al›nd›. Olgulara solunum fonksiyon testi (SFT), arter kan gaz› anali-
zi (AKGA), pulmoner arter bas›nçlar›n› ölçmek için ekokardiyografi
(EKO) ve tüm gece 16 kanall› polisomnografi (PSG) yap›ld›. Olgular›n
%27.3’ü ileri, %24.2’si çok ileri evre olup, gündüz belirgin hipoksemi ve hi-
perkapnisi (ortalama Pa02 77.4±11.3 mmHg ve ortalama PaC02 41.1±5.5
mmHg) olmayan olgular›n %66.7’si fazla kilolu ve obez idi. Yap›lan PSG
sonucunda olgular›n 23’ünde (%69.7) Overlap sendromu (OVS) saptand›.
EKO ile tüm olgu grubunda 12 hastada (%36.4) pulmoner hipertansiyon
saptand›. Bu olgular›n 9’unda (%75) KOAH’a efllik eden OSAS bulundu.
Olgular›n pulmoner arter bas›nçlar› ve AH‹ ve A‹’leri aras›nda pozitif ilifl-
ki saptand› (p<0.05). Pulmoner hipertansiyonu olan ve olmayan gruplarda
demografik özellikler, SFT, KGA ve hematokrit de¤erleri aç›s›ndan istatis-
tiksel olarak anlaml› farkl›l›k bulunamad›. KOAH’l› hastalarda obezite,
yafll›l›k gibi risk faktörlerinin de beraber olmas› durumunda OSAS s›kl›¤›-
n›n artt›¤›, klinik kuflkunun oldu¤u durumlarda PSG yap›lmas› gerekti¤i so-
nucuna var›ld›. Bu beraberli¤in pulmoner arter bas›nc›n› art›ran etkisi ol-
du¤u görüflünü destekleyen veri elde edilemedi. Ancak bu grup hastalarda
pulmoner hipertansiyon riskinin artt›¤› görüldü.
PS-614
OBSTRÜKT‹F UYKU APNE SENDROMUNDA R‹SK
FAKTÖRLER‹
S. F›rat Güven1, T. Ulukavak Çiftçi2, B. Çiftçi2, T. fiipit2
1 Atatürk Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi E¤itim ve Araflt›rma
Hastanesi, Gö¤üs Hastal›klar› Klini¤i, Ankara2 Gazi Üniversitesi T›p Fakültesi, Gö¤üs Hastal›klar› Ana BD, Ankara
Toplumumuzda ortalama %1-2 oran›nda görüldü¤ü düflünülen OSAS
(Obstrüktif Uyku Apne Sendromu = Obstructive Sleep Apnea Syndrome)
için, bugüne kadar birçok risk faktörü tan›mlanm›flt›r. Biz de çal›flmam›zda,
laboratuvar›m›zda, polisomnografi (PSG) ile OSAS tan›s› konulan hasta-
lardaki, risk faktörlerini araflt›rmay› amaçlad›k. Bu amaçla, laboratuvar›-
m›zda PSG uygulanan 34’ü kad›n (%31), 16’s› erkek (%69) toplam 110
hasta çal›flmaya al›nd›. Apne-hipopne indeksi (AH‹) 5’in alt›nda olan 43
hasta PSG (-) kabul edildi. AH‹ 5 ve üzerinde olan 53’ü (%79) erkek, 14’ü
(%21) kad›n toplam 67 olguya OSAS tan›s› kondu. Yafl ortalamalar› 48
olan hastalar›n, AH‹ 5 -15 aras›nda olan 19’u (%28.3) hafif, AH‹ 15’in
üzerinde olan 48’i (%71.7) ise orta-a¤›r OSAS olarak derecelendirildi. Ha-
fif OSAS’l›larda, sigara kullan›m oran› %52 iken, orta-a¤›r OSAS’l›larda
%72 idi. Alkol kullan›m› oran› ise, hafif grupta %10, orta-a¤›r grupta
%12.5 idi. Beden kitle indeksi (BK‹), orta-a¤›r OSAS’l›lar›n %77’sinde,
hafif OSAS’l›lar›n %69’unda 29’un üzerindeydi. Orta-a¤›r OSAS’l› erkek-
lerin %40’›nda, hafif OSAS’l› erkeklerinse %18’inde boyun çevresi 43
cm’nin üzerinde, kad›nlar›n tümünde %80 oran›nda 38 cm’nin üzerindey-
di. Santral obezitenin göstergesi olan bel/kalça çevresi oran›, hafif OSAS’l›
kad›nlar›n %80’inde, orta-a¤›r OSAS’l› kad›nlar›n tümünde 0.83’ün üze-
rindeydi. Bu oran orta-a¤›r OSAS’l› erkeklerin %87’sinde, hafif OSAS’l›
erkeklerin ise %72’sinde 0.9’un üzerindeydi. Bu veriler ›fl›¤›nda de¤erlendi-
rildi¤inde, yafl, erkek cinsiyet, sigara ve alkol kullan›m›, BK‹, boyun çevre-
si, bel/kalça çevresi oran›n›n OSAS ve OSAS’›n a¤›rl›k derecesi ile pozitif
korelasyon gösterdi¤ini söylemek mümkündür.
PS-615
ÇOCUKLARDA UYKU APNE SENDROMUNUN YATIfi
DURUMU ‹LE ‹L‹fiK‹S‹
Ç. Çuhadaro¤lu, E. Durgun, M. Erelel, B. Erdamar, N. Aydemir,
O. Arseven
‹stanbul T›p Fakültesi, ‹stanbul
Eriflkin uyku apne sendromlularda uykudaki solunum sorunlar› s›kl›kla s›r-
tüstü yatarken olmaktad›r. Çocuklarda uyku apne sendromunun yat›fl du-
rumu ile iliflkisi ise çok araflt›r›lmam›flt›r. Geriye yönelik olarak tasarlanan
çal›flmam›zda daha önce 15 kanall› poligraf ile polisomnografi yap›lm›fl 120
eriflkin ve 6 kanall› poligrafla uyku izleme çal›flmas› yap›lm›fl 44 çocuk (yafl
ortalamalar› s›rayla, 42.2±10.3 ; 5.1±1.5) olgunun uykuda saptanan apne
ve hipopnelerinin yat›fl durumu ile iliflkisi irdelendi. Her bir olgunun s›rtüs-
tü ve yan yatarken saptanan apne ve hipopneleri için ayr› ayr› apne- hipop-
ne indeksleri hesapland›. Eriflkin grubun %80’inde s›rtüstü yatarken apne
ve hipopneler s›k görülürken; bu durum çocuk olgular›n ancak %30.8’inde
saptand› (p=0.001) Çocuklar›n üst solunum yolu muayeneleri göz önüne
al›nd›¤›nda s›rtüstü yatarken solunum sorunu s›k olan olgular›n tümünde
grade 3-4 tonsillomegali ya da adeno tonsillomegali saptand›. Apne ve hi-
popneleri yana yat›fllarda fazla olan çocuklarda ise yaln›zca adenoid veje-
tasyon görülme s›kl›¤› daha fazlayd›. Bu çocuklarda s›rtüstü yatarken solu-
num sorunlar›n›n daha seyrek olmas› tonsillomegalilerinin olmamas›na
ba¤land›. Çal›flmam›zda çocuklarda eriflkinden farkl› olarak s›rtüstü yatar-
ken uykuda solunumsal sorunlar›n›n daha az görüldü¤ü gösterildi.
PS-616
THE PROFILE OF THE SMOKER PATIENT WITH SLEEP
APNOEA SYNDROME (SAS) IN ROMANIA
F. Mihaltan, R. Ulmeanu, M. Ciontu
National Institute of Pneumology M. Nasta, Romania
Introduction: The relation SAS-smoking is often neglected by the pneu-
mologists. However, it still is important in the context of the existence and
the association of SAS with other respiratory secondary sufferings.
Material and Method: In the period 1997-2001, at the somnography lab of
the Institute of Pneumology “M. Nasta” have been registred 315 patients
(79.7% men). There have been worked out questionnaires with 12 ques-
tions, there have been performed clinic examinations, spriograms, gazom-
etry electrocardiographic and x-ray examinations and have been done
somnography recordings with AUTOSET and APNOECHECK. Results
and Discussions: We tried correlations between the apnoea index IA-H
and of the PaO2, PaCO2 values, the type of respiratory dysfunction and the
statute of smoker. The rate of detection of SAS has been 46.7%; 53.2%
showed an IA-H over 40, 35% had a PaO2 under 70 mm Hg and 46.3%
showed hypercapnia. We met respiratory dysfunction at 26.1% patients,
and the disease of coronary ischemia at 53.1% among the smokers with
IA/H over 20. Among the 296 patients who had all data 66.4% were smok-
ers, with a distribution approximately equal between the stages of serious-
ness (IA-H 20-40 and over 40). Conclusions: We noticed that smoking is
not a limitative factor for the patients with SAS. These ones come to the
consulting room when they accumulated other affections provoked by the
habit of smoking. We noticed that many smokers come late to the con-
sulting room when the SAS symptomatology and of the chronic associate
TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹ POSTER SUNUMU
157TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
disease, who generate chronic respiratory insufficiency is serious. It
requireds a sustained educational work for quitting the habit of smoking at
the SAS patients, all the more as these ones are cumulating other morbid
associations too. The effects of smoking could be a cause that the patients
come late for the detection of the diseases. Sorting out the patients by the
means of questionnaires, the existence of a unique special department in
the country, together with the long evolution of the disease, these are all
reasons which allowed an increased rate of SAS identification.
PS-617
OBSTRÜKT‹F UYKU APNES‹ TANISI ALAN
OLGULARIMIZIN KL‹N‹K ÖZELL‹KLER‹
R. Alt›n1, M. Tor 1, L. Kart 1, M. Y›lmaz2, F. Ç›nar 2, T. Örnek2
1 Karaelmas Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, Zonguldak2 Karaelmas Üniversitesi T›p Fakültesi KBB AD, Zonguldak
Obstrüktif uyku apnesi sendromu (OSAS) ciddi bir morbidite ve mortalite
sorunu olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Biz de yeni kurulan klini¤imizde Ekim
2001’den beri KBB, Gö¤üs Hastal›klar› ve di¤er polikliniklerine horlama, ge-
ce nefes durmas› ve gündüz uykuya e¤ilim yak›nmalar› ile baflvuran olgular-
da OSAS araflt›rmaktay›z. OSAS araflt›rmas›na al›nan hastalara öncelikle ya-
k›nmalar› sorgulayan bir anket, Epworth uykuya e¤ilim formunu uyguluyo-
ruz. Daha sonra KBB bak›s›, gerekirse nöroloji, psikiyatri bak›lar› yap›lan ol-
gular› uyku testine al›yoruz. Bu çal›flmada, Ekim 2001 ve fiubat 2002 tarihle-
ri aras›nda Polimesam cihaz›yla uyku testi uygulad›¤›m›z 65 olgunun verileri-
ni sunaca¤›z. Çal›flmam›zda uyku testi sonucu OSAS tan›s› alan olgu say›s›
42 (%90.5 erkek (38/42), yafl ort. 44.02±8.17) idi. Üç olguda (7.1%) over-
lap sendromu mevcuttu. Kad›n olgular›m›z›n tamam›nda hafif düzeyde
OSAS saptanm›flt›r. Olgular RDI 5-20 aras› hafif, 20-40 orta ve >40 a¤›r
OSAS olarak s›n›fland›r›lm›flt›r (Tablo 1). Elde etti¤imiz çal›flma verileri li-
teratür ile uyumluluk göstermektedir. Bizim sonuçlar›m›za göre de orta yafl
grubunda olma, erkek cinsiyet, artm›fl BK‹ ve boyun çevresinin genifl olmas›
OSAS aç›s›ndan bir risk faktörü olarak de¤erlendirilmifltir.
PS-618
KOAH VE ASTIMLI STAB‹L OLGULARDA ‹PRATROP‹UM
BROMÜR, SALBUTAMOL VE ‹PRATROP‹UM
BROMÜR-SALBUTAMOL KOMB‹NASYONU ‹LE ERKEN
BRONKOD‹LATÖR YANITIN DE⁄ERLEND‹R‹LMES‹
C. Ö¤üfl1, A. Çilli1, T. Özdemir1, E. Tercan2
1 Akdeniz Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, Antalya2 Akdeniz Üniversitesi T›p Fakültesi Bioistatistik AD, Antalya
Amaç: Ast›m ve KOAH’l› olgularda salbutamol (S), ipratropium bromür
(IB), and salbutamol ve ipratropium bromür (S-IB) inhalasyonuyla ortaya ç›-
kan erken bronkodilatör yan›tlar› ve ay›r›c› tan›ya katk›lar›n› karfl›laflt›rmak.
Plan: Prospektif, randomize, tek kör. Yöntem: Stabil ast›ml› 47, stabil KO-
AH’l› 31 olguya, ar›nma periyodlar› b›rak›larak ve her bir test gününde fark-
l› ilaç (S, IB veya S-IB) kullan›larak 3 ayr› test gününde bronkodilatörlü so-
lunum fonksiyon testi uyguland›. FVC, FEV1, MMEF ve PEFR de¤erlerinde,
30. dakikadaki de¤ifliklikler mutlak de¤er (Delta) ve prebronkodilatör de¤e-
rin yüzde olarak de¤iflkenli¤i (% bafllang›ç) aç›s›ndan de¤erlendirildi, ilaçlar
ve hasta gruplar› aras›nda karfl›laflt›r›ld›. ATS kriterlerine göre reverzibilitesi
pozitif olgu say›s› her bir ilaç için saptand›. Bulgular: Olgular›n 3 ayr› test gü-
nüne ait bazal ve 30. dakikada ölçülen spirometrik parametrelerdeki tüm de-
¤erleri, ast›m grubunda KOAH grubuna göre anlaml› düzeyde yüksek bulun-
du. Ast›m grubunda S ve IB-S ile 30. dakikada sa¤lanan FEV1 ve MMEF’ye
ait delta ve % bafllang›ç de¤erlerinin, IB’ye göre anlaml› düzeyde yüksek ol-
du¤u saptand›. KOAH grubunda ise tüm parametrelerin delta ve % bafllan-
g›ç de¤erlerinde ilaçlar aras›nda anlaml› fark saptanmad›. Ast›m ve KOAH
gruplar› karfl›laflt›r›ld›¤›nda, IB ile sa¤lanan FEV1 ve FVC’ye ait % bafllang›ç
oranlar›n›n KOAH grubunda, S, IB ve S-IB ile oluflan delta MMEF’nin as-
t›m grubunda anlaml› yüksek oldu¤u saptand›. KOAH grubunda, reverzibili-
tesi pozitif olgu oranlar›nda ilaçlar aras›nda fark yokken, ast›m grubunda en
iyi sonucun S-IB ile al›nd›¤› dikkati çekti. Sonuç: IB, ast›ml› olgularda rever-
zibiliteyi yans›tmakta yetersiz kalmaktad›r. Bu nedenle ast›m- KOAH ay›r›c›
tan›s›nda erken reverzibilite testinde β2-agonist ya da β2- a g o n i s t - a n t i k o l i n e r-
jik kombinasyonu kullan›lmal›d›r.
PS-619
KAV‹TER AKC‹⁄ER HASTALIKLARINDA TORAKS
B‹LG‹SAYARLI TOMOGRAF‹S‹N‹N AYIRICI TANIYA KATKISI
A. Erbaycu1, N. Aksel1, A. Çakan1, A. Özsöz 1, Ö. Soy2
1 Dr. Suat Seren Gö¤üs Hastal›klar› ve Cerrahisi E¤itim ve Araflt›rma
Hastanesi, Gö¤üs Hastal›klar› Klini¤i, ‹zmir2 Dr. Suat Seren Gö¤üs Hastal›klar› ve Cerrahisi E¤itim ve Araflt›rma
Hastanesi, Radyoloji Bölümü, ‹zmir
Toraks bilgisayarl› tomografisi (BT) akci¤erdeki kavitelerin niteliklerini ay-
r›nt›l› flekilde belirlemektedir. Çal›flmada kavite ile seyreden akci¤er hasta-
l›klar›nda toraks BT’nin tek bafl›na tan›ya katk›s› prospektif olarak araflt›r›l-
d›. Toraks BT’de kavite tespit edilen toplam 100 olgu çal›flmaya al›nd›. Bir
radyolog taraf›ndan kavitelerin karakteristik özellikleri de¤erlendirildi. Akci-
¤er tüberkülozu (TB), akci¤er apsesi ve akci¤er kanseri tan›l› olgular, tüm ol-
gular›n %92’sini oluflturdu. En küçük ortalama çap TB kavitelerinde, en bü-
yük ortalama çap kanser kavitelerinde izlendi. Her üç tan› grubunda kavite
çap› istatistiksel farkl›l›k göstermedi (p=0.098). Kanser kavitelerinde duvar
kal›nl›¤› artm›flt› (p=0.000) ve tümünde nonüniform idi (p=0.044), sekon-
der bulgular önemli ölçüde fazlayd› (p=0.037). Kanser ve apse kavite cidar-
lar› TB kavitelerinden farkl› olarak düzensiz bulundu (p=0.002). Tüm TB ka-
vitelerinin çevresinde satellit lezyonlar vard› (0.001). Kavitede hava-s›v› içe-
ri¤i kanser ve apse grubunda daha fazla görüldü (p=0.006). Radyolo¤un bir,
iki veya üç adet tan› tahmininde bulundu¤u olgularda gerçek tan› ile uyum
oranlar› s›ras›yla %89.4, %87.8 ve %100 olarak bulundu (p=0.45). Sonuç
olarak kavitenin duvar kal›nl›¤›, cidar›, içeri¤i, sekonder bulgu ve satellit lez-
yonlar TB, kanser ve apse kavitelerinin ayr›m›nda büyük ölçüde yard›mc› ol-
makta, toraks BT ile radyolojik tan› ve gerçek tan› uyumu %87.8 ve %100
aras›nda de¤iflmektedir.
PS-620
BRONKOSKOP‹N‹N PLAZMA V‹SKOZ‹TES‹NE ETK‹LER‹
Ö. Yetkin1, ‹. Tek 2, D. Karnak 2, S. Beder2
1 Ankara Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› ve Tüberküloz AD,
Ankara2 Ankara Üniversitesi T›p Fakültesi ‹ç Hastal›klar› AD, Ankara
Amaç: Daha önce yap›lan çal›flmalarda plazma viskozitesinin akut faz re-
aktan› gibi davrand›¤› rapor edilmifltir. Bu çal›flman›n amac› bronkoskopi
gibi tan›sal giriflimlerin akut stres etkisinin plazma viskozitesi de¤iflimine
etkilerini araflt›rmak ve bu etkilerin olas› sonuçlar›n› de¤erlendirmek. Ge-
reç ve Yöntem : Yafllar› 28-74 aras›nda de¤iflen 40 hasta (E/K 25/15) çal›fl-
maya al›nd›. Hastalardan 10’u KOAH veya pnömoni, 15’i AC Ca, 15’i ise
hemoptizi flikayeti ile poliklini¤e baflvuran ancak herhangi bir patoloji sap-
tanmayan hastalardan oluflmaktad›r. Hastalardan bronkoskopi öncesi ve
POSTER SUNUMU TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹
158 TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
Tablo. OSAS’l› hastalar›n klinik özellikleri
OSAS derecesi s a y › % D S ‹ E p w o r t h B K ‹ Boyun çevresi
H a f i f 3 0 7 1 . 5 1 7 . 1 0 ± 1 5 . 0 9 7 . 6 7 ± 3 . 1 1 2 8 . 8 7 ± 7 . 0 7 4 0 . 7 7 ± 3 . 3 7
O r t a 8 1 9 2 8 . 7 5 ± 1 4 . 9 8 9 . 0 0 ± 2 . 9 3 2 7 . 0 0 ± 2 . 2 0 4 0 . 7 5 ± 2 . 4 9
A ¤ › r 4 9 . 5 4 1 . 5 0 ± 2 3 . 6 2 1 2 . 5 0 ± 6 . 6 1 3 2 . 7 5 ± 0 . 5 0 4 3 . 5 0 ± 1 . 9 1
sonras› plazma örneklemesi yap›ld›. Veriler: ‹fllem öncesi ölçülen plazma
viskozite de¤erleri ortalama 1.34mPa (1.13-1.47) ifllem sonras› ortalama
1.50 mPa (1.32-1.81). p<0.001. Sonuç: Bronkoskopi yap›lan tüm olgular-
da ifllem sonras› plazma viskozitesinin ifllem öncesine göre anlaml› derece-
de artt›¤› saptand›. Bronkoskopi gibi tan›sal giriflimlerin hastalar üzerinde
akut strese neden olarak plazma viskozitesini de¤ifltirdi¤i gözlendi.
PS-621
HEMOPT‹Z‹L‹ VE NORMAL VEYA NORMALE YAKIN
AKC‹⁄ER GRAF‹S‹ OLAN OLGULARDA B‹LG‹SAYARLI
TOMOGRAF‹ VE F‹BEROPT‹K BRONKOSKOP‹N‹N TANISAL
DE⁄ER‹
D. Marafll›1, Z. Ketenci1, B. Ketenci2, G. Yüce1, N. Ad›güzel1, H. Yücel1,
Z. Arslan1, Ö. Demiröz1
1 Heybeliada Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi E¤itim ve
Araflt›rma Hastanesi, ‹stanbul2 Siyami Ersek Gö¤üs Kalp ve Damar Cerrahisi Merkezi, ‹stanbul
Özet: Hemoptizi gö¤üs hekimlerinin s›kl›kla karfl›laflt›¤› bir semptom ve bul-
gudur. Hemoptizi hemen hemen tüm akci¤er hastal›klar›nda oldu¤u gibi baz›
sistemik hastal›klar›n da belirtisi olarak karfl›m›za ç›kabilmektedir. Biz çal›flma-
m›zda hemoptizili ve normal veya normale yak›n postero –anterior akci¤er
grafisi olan olgularda bilgisayarl› tomografi ve fiberoptik bronkoskopinin tan›-
daki de¤erini araflt›rmay› amaçlad›k. Bu nedenle hastanemize Ekim 1996-Ha-
ziran 2001 tarihleri aras›nda hemoptizi flikayeti ile yatan yukar›daki akci¤er fil-
mi özelliklerine sahip 50 hastay› çal›flmam›za dahil ettik. 25’i kad›n (%50),
25’i erkek (%50) olan olgular›m›zda ortalama yafl 37.2±16.1 idi. Olgular›n
23’ünün (%46) R‹E grafisi normal, 27’sinin (%54) ise nondiagnostik ve non-
lokalize idi. Çal›flma kapsam›na en az 5 ml/gün kanamas› olan olgular dahil
edildi. Olgular›n yap›lan KBB muayenesinde kanamay› izah edecek bir üst so-
lunum yolu patolojisine rastlanmad›. Tüm olgulara bilgisayarl› tomografi çeki-
lip fiberoptik bronkoskopi uyguland›. bilgisayarl› tomografi ve fiberoptik bron-
koskopi ile toplam 35 olguya (%70) tan› konuldu. Bilgisayarl› tomografi ile 28
olguya (%56) tan› konulurken fiberoptik bronkoskopi ile 9 olguya (%18) ol-
guya tan› konulabildi. Bu çal›flmalar›n sonucunda diagnostik aç›dan bilgisayar-
l› tomografinin fiberoptik bronkoskopiye üstün oldu¤unu (p<0.01) saptad›k.
PS-622
TALYUM S‹NT‹GRAF‹S‹N‹N KARD‹AK SARKO‹DOZUN
TANISINDAK‹ DE⁄ER‹
B. Ocakl›1, N. Uslu 2, Z. Karakurt2, H. Türker2, E. Sulu 2, C. Gedik2
1 SSK Süreyyapafla Gö¤üs Kalp Damar Hastal›klar› E¤itim Hastanesi, ‹stanbul2 Siyami Ersek Gö¤üs Kalp Damar Cerrahisi E¤itim Hastanesi, Kardioloji
Bölümü, ‹stanbul
Sarkoidoz kalbi de tutabilen sistemik, nedeni bilinmeyen, granülamatöz bir
hastal›kt›r. Kardiak sarkoidoz post mortem çal›flmalarda s›k (%20-30) rast-
lansa da klinik semptomlar› nonspesifik olup ileri tetkik için semptomlar›n
özgüllük ve duyarl›l›¤› düflüktür. Amaç: Çal›flmam›zda kardiak semptomsuz
sarkoidozlu olgularda Talyum 201 sintigrafisinin (TI) standart ekokardiogra-
fi (EKO) ve holter tetkiklerine göre kardiak tutulumu göstermedeki de¤eri
araflt›r›ld›. Yöntem: Klini¤imizde ileriye dönük planlanan klinik-radyolojik
çal›flmada; klinik, radyolojik, patolojik sarkoidoz tan›s› alm›fl, kardiak semp-
tomu bulunmayan ve steroid tedavisinde olmayan 32 olgu (17’si kad›n, yafl
ortalamalar› 46±12 y›l; 15’i erkek yafllar› 37±10 y›l) çal›flmaya al›nd›. Hasta-
lar›n 17’si (%53) evre 2, 12’si (%37) evre 1, 4’ü ise (%10) evre 3 idi. Kardi-
ak tutulum için olgular s›ras›yla EKO, 24 saatlik holter EKG, TI 201 sintig-
rafisi Siyami Ersek E¤itim Hastanesi’nde yap›ld›. TI 201 sintingrafide patolo-
jik sonuçlarda koroner angio yap›larak koroner arter hastal›¤› d›flland›. Bul-
gular Otuz iki olgunun 13’ünde (%41) TI 201 sintigrafisinde kardiak tutulum
gözlendi ve koroner angialar›nda kalp damar hastal›¤› d›flland›. Bu 13 hasta-
n›n 6’s› (%46) evre 1 sarkoidoz, 6’s› (%46) evre 2, 1 (%8) olgu da evre 3 sar-
koidoz idi ve bu olgulara sistemik steroid tedavisi baflland›. Kardiak tutulumu
olan olgular aras›nda yafl, cinsiyet, solunum fonksiyon de¤erleri, kalsiyum,
ACE düzeyleri aras›nda anlaml› fark yoktu. Olgular›n EKO, holter EKG bul-
gular› nonspesifikti. Sonuç: Çal›flmam›zda semptomsuz kardiak sarkoidozu
de¤erlendirmede Talyum 201 sintigrafisinin standart EKO ve holter EKG’ye
üstün ve non-invazif yöntem oldu¤u kanaatine var›lm›flt›r.
PS-623
AKC‹⁄ER KANSER‹ TANISINDA F‹BEROPT‹K
BRONKOSKOP‹ ‹LE ALINAN B‹YOPS‹LER‹N BAfiARISINI
ETK‹LEYEN FAKTÖRLER (LOJ‹ST‹K REGRESYON ANAL‹Z‹)
B. Berktafl, N. ‹lhan Mutluay, H. Bay›z, N. Baflay, T. Özdemir, M. Berko¤lu
Atatürk Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi E¤itim ve Araflt›rma
Hastanesi, Ankara
Çal›flmam›z›n amac› malignite flüphesi ile fiberoptik bronkoskopi yap›lan
ve biyopsi al›nan hastalarda forseps biyopsi ile tan› elde etme olas›l›¤›n› et-
kileyen faktörlerin belirlenmesidir. Yetmifl yedi fiberoptik bronkoskopi ifl-
lemi retrospektif olarak analiz edildi. Genel olarak biyopsi ile tan› elde et-
me oran› %57.1 (sitoloji hariç) iken bu oran santral endobronfliyal lezyon-
larda %81.8’e kadar yükseliyordu. Çok de¤iflkenli lojistik regresyon analizi
sonucunda lezyonun görünümü ve lokalizasyonu (odds oran› s›ras›yla 4.638
ve 4.657) ve al›nan parçalar›n bronkoskopistin görüflüne göre yeterlili¤i
(odds oran›=2.932) önemli faktörler olarak belirlendi. Bronkoskopistin kaç
y›ld›r uzman olarak çal›flt›¤›, anatomik varyasyon olup olmamas›, tümörün
mukozaya uzakl›¤›, biyopsi ifllemi türü önemli faktörler olarak saptanmad›.
Al›nan örneklerin kesin say›s› de¤il durumu (boyut, görünüm, ezilme olup
olmamas› gibi) daha önem tafl›yordu. Çok de¤iflkenli analizde bronkosko-
pistin al›nan parçan›n yeterli olup olmamas› konusundaki deneyimi istatis-
tiksel anlaml› bir faktördü. Sonuç olarak bronkoskopistin patologla iflbirli-
¤i yaparak al›nan parçalar›n histopatolojik analize uygunlu¤u konusundaki
deneyimini art›rmas›, ifllem s›ras›nda hasta konforunu art›r›c› önlemler ile
yeterli biyopsi al›n›ncaya kadar ifllemin sürdürülebilmesinin sa¤lanmas›n›n
akci¤er kanseri tan›s›nda fiberoptik bronkoskopiden maksimum yarar›n
al›nmas›n› sa¤layaca¤›n› düflünüyoruz.
PS-624
T‹P 1 D‹ABET‹K HASTALARDA SOLUNUM FONKS‹YONLARI
M. Erelel1, S. Salman2, Ç. Çuhadaro¤lu2, H. ‹flsever3, N. Gürsoy 3, K. Karfl›da¤3
1‹stanbul Üniversitesi ‹stanbul T›p Fakültesi, Gö¤üs Hastal›klar› AD, ‹stanbul2‹stanbul Üniversitesi ‹stanbul T›p Fakültesi ‹ç Hastal›klar› AD, Diabet BD,
‹stanbul3‹stanbul Üniversitesi ‹stanbul T›p Fakültesi Halk Sa¤l›¤› AD, ‹stanbul
Oksidatif stress ve reaktif oksijen radikalleri kronik inflamatuar akci¤er has-
tal›¤› patogenezinde sorumlu tutulmaktad›r. Birçok inflamatuar etken CO
afl›r› üretimine neden olmaktad›r. Akci¤er bu maddenin bafll›ca üretim ve
at›m yeridir. Bizim çal›flmam›zda 17 tip 1 diabetik hastan›n 12’sinde
(%70.5) obstrüksiyon saptand›. Obstrüksiyonun olmas›n›n diabet hastal›¤›n
süresi ile ilgili oldu¤u saptand› (p<0.05). 6 olguda (%35.3) difüzyon kapasi-
tesinin azalm›fl oldu¤u saptand›. Difüzyon kapasitesi ölçümü solunum hava-
s›nda yüksek CO düzeyi olan hastalarda yanl›fl ölçüme neden olmaktad›r.
Difüzyon kapasitesi bizim olgular›m›zda solunum havas›nda CO düzeyine
göre yeniden hesapland›. Bu durumda 6 hastan›n 2’sinde difüzyon kapasite-
sinin normal oldu¤u görüldü. Fakat hâlâ 4 hastada düflük de¤erde idi. Olgu-
lar›m›zda retinopati, nefropati, nöropati s›ras› ile 6 (%35.2), 3 (%17.6), 2
(11.7) olguda saptand›. En az bir komplikasyon ise 7 (%41.1) olguda saptan-
d›. Ölçülen hiçbir parametre, komplikasyonu predikte etmemekte idi.
TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹ POSTER SUNUMU
159TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
PS-625
BRONfiEKTAZ‹ ET‹YOLOJ‹S‹ ARAfiTIRILIRKEN BRONfi
B‹YOPS‹S‹ ‹LE TANI KONAN B‹R PULMONER HAMARTOMA
OLGUSU
‹. Yüksekol, A. Balkan, M. Özkan, M. B›çak, C. Can, H. Bilgiç,
N. Demirci, K. Ekiz
GATA, Ankara
20 yafl›nda erkek hasta, çocukluk ça¤›ndan beri devam eden sol yan a¤r›s›,
öksürük yak›nmalar›yla klini¤imize baflvurdu. Özgeçmiflinde 4 yafl›nda tü-
berküloz geçirme öyküsü bulunuyordu. Fizik muayenede trakea sola itilmifl,
sol hemitoraks solunuma az kat›l›yor, solunum sesleri azalm›fl ve solda ön-
de ve arkada yayg›n orta raller ve polifonik ronküsler duyuluyordu. Çeki-
len PA akci¤er grafisinde kalp ve trakea sola deviye idi ve solda diyafrag-
ma yukar› do¤ru yer de¤ifltirmiflti. Bilgisayarl› toraks tomografisinde sol ak-
ci¤erin tüm segmentlerinde kistik bronflektazik alanlar mevcut olup sol ak-
ci¤er volümü azalm›flt›, sol akci¤er hilustan bafllayarak inferiora alt loba
do¤ru uzanan lobüle konturlu ve yaklafl›k 4.5x2.5 cm boyutlar›nda yumu-
flak doku kitlesi izlendi. Fiberoptik bronkoskopik incelemede sol ana bronfl
lateral duvarda mukozaya ince bir sapla tutunan polipoid lezyon gözlendi.
Sol alt lob a¤z› bantlar halinde endobronfliyal lezyon ile t›kal› idi. Sol ana
bronfl giriflindeki lezyondan al›nan biyopsi hamartoma olarak raporland› ve
hastaya cerrahi tedavi önerildi. Hasta kabul etmedi. Hamartoma olgusu
genç yafl grubunda daha az görülmesi ve inflamatuar akci¤er hastal›¤› zemi-
ninde stimüle olmufl olabilece¤i nedenleriyle ve bronflektazi etiyolojisi
araflt›r›rken tan› konmas› orijinal bulunarak sunulmufltur.
PS-626
AKC‹⁄ER KANSER‹NDE MED‹AST‹NAL LENF NODU
TUTULUMUNUN B‹LG‹SAYARLI TOMOGRAF‹ ‹LE
DE⁄ERLEND‹R‹LMES‹
G. Alt›ay, O. Hatipo¤lu, G. Pekindil, T. Ekim, E. Tabako¤lu, Y. Yörük,
T. Ça¤lar
Trakya Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, Edirne
Akci¤er kanserli hastalar›n evrelendirilmesinde, tedavinin planlanmas›nda
ve prognozun belirlenmesinde mediastinal lenf nodlar›n›n durumu önem-
lidir. Mediastinal lenf nodlar›n›n de¤erlendirilmesinde noninvazif yöntem
olarak bilgisayarl› tomografi (BT) kullan›lmaktad›r. Ancak yanl›fl pozitif ve
negatif sonuçlar›n yüksekli¤inden dolay› etkinli¤i halen tart›flmal›d›r. Bu
çal›flmada akci¤er kanseri evrelemesinde bilgisayarl› tomografinin de¤erini,
ayr›ca yanl›fl pozitifli¤e ve yanl›fl negatifli¤e yol açan sebepleri tespit etme-
yi amaçlad›k. Nisan 1995-Aral›k 2000 tarihleri aras›nda, akci¤er kanseri
sebebiyle opere olan 42 hastan›n bilgisayarl› tomografileri ve postoperatif
patoloji sonuçlar› retrospektif olarak de¤erlendirildi. Mediastinal lenf nod-
lar›n› saptamada BT’nin duyarl›l›¤›n› %81, özgüllü¤ünü %57, etkinli¤ini
%69, pozitif prediktif de¤erini %65, negatif prediktif de¤erini %75 olarak
tespit ettik. BT ve patolojik evre %57 (n=24) olguda ayn› idi. Yanl›fl so-
nuçlar›n yüksek olmas›n›n en önemli nedenleri bilgisayarl› tomografilerde
kontrast madde uygulama yetersizlikleri, kanserin santral yerleflimli olmas›,
malign ve benign karar›n›n sadece lenf nodunun büyüklü¤üne göre de¤er-
lendirilmesi idi.
PS-627
PLEVRAL EFÜZYONLARDA REAKT‹F OKS‹JEN
METABOL‹TLER‹N‹N TRANSUDA-EKSUDA
AYIRIMINDAK‹ YER‹
E. Ceylan1, K. Uzun 2, H. Dülger3
1 Harran Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, fianl›urfa2 Yüzüncü Y›l Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, Van3 Yüzüncü Y›l Üniversitesi T›p Fakültesi Biyokimya AD, Van
Bu çal›flmada 75 plörezili olgunun plevra s›v›s› ve serum ROM (Reaktif
Oksijen Metabolitleri) de¤erleri ile kontrol grubu olarak seçilen 21 kiflinin
serum ROM de¤erleri ölçülerek, transuda-eksuda ay›r›m›ndaki yeri araflt›-
r›ld›. Olgular›n 55’i eksuda, 20’si transuda özelli¤inde olup, 25’inde akci¤er
kanseri, 20’sinde tüberküloz, 20’sinde kalp yetmezli¤i ve 10’unda pnömoni
nedenli plörezi vard›. Eksudal› olgular›n ortalama plevra s›v› ROM de¤er-
leri 719±346 IU/L, transudal› olgular›n plevra s›v› ROM de¤erleri 309±265
IU/L bulundu. Eksudal› olgular›n ortalama plevra s›v› ROM de¤erleri tran-
sudal› olgular›n ortalama plevra s›v›s› ROM de¤erlerinden istatistiksel ola-
rak anlaml› bir flekilde yüksek idi (p<0.001). Eksudal› olgular›n ortalama
serum ROM de¤erleri 561±27 IU/L, transudal› olgular›n ortalama serum
ROM de¤erleri 320±132 IU/L ve kontrol grubunun ortalama serum ROM
de¤erleri 247±89 IU/L olarak bulundu. Eksudal› olgular›n ortalama serum
ROM de¤erleri transuda ve kontrol grubu bireylerin ortalama serum ROM
de¤erlerinden yüksek olup olgu gruplar› aras›nda istatistiksel olarak anlam-
l›l›k vard› (s›ras›yla p<0.001,<0.0001). Eksudal› olgular›n plevra/serum
ROM de¤erleri 1.41±0.75, transudal› olgular›n plevra/serum ROM de¤er-
leri 0.67±0.34 olarak bulundu. Eksudal› olgular›n plevra/serum ROM de-
¤erleri transudal› olgulara göre istatistiksel olarak anlaml› bir flekilde yük-
sek idi (p<0.001). Plevra s›v›s› ve serum ROM de¤erleri için s›n›r de¤er 800
IU/L ve plevra/serum ROM oran› için 1.00 kabul edildi¤inde transuda-ek-
suda ay›r›m›nda plevra s›v› ROM de¤erlerinde spesifisite %94, sensitivite
%47 bulunurken, serum ROM de¤erlerinde spesifite %100, sensivite %46
ve plevra/serum ROM de¤erlerinde ise spesifite %89, sensivite %55 olarak
bulundu. Sonuç olarak eksuda niteli¤indeki plevra s›v›lar›nda oksidatif
streste rol oynayan Reaktif Oksijen Metabolitlerinin transuda niteli¤inde-
ki plevra s›v›lar›na göre daha fazla artt›¤› gözlenmifltir. Buna göre transuda-
eksuda ay›r›m›nda Reaktif Oksijen Metabolitlerinin tan›sal de¤eri olabilir
sonucuna var›ld›.
PS-628
RESPIRATORY IMPEDANCE IN PATIENTS WITH
RESTRICTIVE DISORDERS OF VENTILATION
L. Kiryukhina, L. Novikova, M. Kameneva, E. Aganezova
Research Institute of Pulmonology at Saint-Petersburg State Medical University,
Russia
Aim of the study: To evaluate the possibility of the impulse oscillometry
(IO) to reflect the changes of lung elastic properties in patients with
restrictive disorders of ventilation. Materials and Methods: We studied 25
patients (mean ages 48±3) with idiopathic pulmonary fibrosis (IPF) with
total lung capacity (TLC) less 80 %predicted values. All patients were per-
formed IO and forced spirometry (MasterScreen IOS, E. Jaeger), body-
plethysmography and investigation of lung elastic properties with oesoph-
agus catheter (MasterLab, E. Jaeger). We studied the correlation analysis
between parameters of IO and lung elastic recoil (CR), elastic pressure at
100% TLC, dynamic lung compliance (CLdyn), static lung compliance
(CLst). Results of the significant index of correlation are presented in the
table. Conclusion: The changes of IO parameters may reflect the changes
of lung elastic properties in patients with restrictive disorders, especially
RF. Combined use of spirometry and IO may be usefull to detect disorders
of lung mechanic in such patients.
POSTER SUNUMU TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹
160 TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
Table. Results of the correlation analysis
Parameters of IO C R Pel 100 C L d y n C L s t
Respiratory resictance (Z) r= 0.53 r= 0.47 N S N S
( p < 0 . 0 1 ) ( p < 0 . 0 4 )
Resistance at 5 Hz (R5) r= 0.52 r= 0.46 N S N S
( p < 0 . 0 1 ) ( p < 0 . 0 4 )
Reactance at 5 Hz (X5) r= -0.41 N S r= 0.39 r= 0.41
( p < 0 . 0 5 ) ( p < 0 . 0 5 ) ( p < 0 . 0 5 )
Resonance frequency (RF) r= 0.73 r= 0.48 r= 0.49 r= 0.62
( p < 0 . 0 1 ) ( p < 0 . 0 3 ) ( p < 0 . 0 2 ) ( p < 0 . 0 1 )
PS-629
PLEVRAL SIVILARDA TRAVMAT‹K NEDENLERLE OLUfiAN
HEMORAJ‹LER‹N TRANSUDA-EKSUDA AYRIMINDA
KULLANILAN B‹YOK‹MYASAL PARAMETRELER ÜZER‹NE
ETK‹S‹
F. U¤urman, A. Gözü, S. Göçmen, B. Samurkaflo¤lu, B. Akkalyoncu, G.
Önde Üçoluk, T. Ery›lmaz
Atatürk Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi E¤itim Araflt›rma Hastanesi,
Ankara
Amaç: Torasentez s›ras›nda oluflan travmalar sonucunda birçok numune he-
morajik nitelik alabilir. Bu çal›flmada, plevral s›v›larda artan kan konsantras-
yonlar›n›n, transuda-eksuda ayr›m›nda kullan›lan biyokimyasal parametrele-
re etkisinin saptanmas› amaçlanm›flt›r. Yöntem: Plevral s›v›l› 67 hasta çal›fl-
maya al›nd›. Hastalardan al›nan s›v› örnekleri 5 ayr› tüpe bölündü. Birinci
tüp kan kar›flt›r›lmadan, 2. tüpe %2 (9.8 cc s›v›+0.2 cc kan), 3. tüpe %5 (9.5
cc s›v›+0.5 cc kan), 4. tüpe %10 (9 cc s›v›+1 cc kan) ve 5 numaral› tüpe %20
(8 cc s›v›+2 cc kan) oran›nda hastan›n kendi kan›ndan kar›flt›r›larak eflza-
manl› serum örnekleri ile laboratuvara gönderildi. Sonuçlar: Otuz bir hasta
Light kriterlerine, 43 hasta albumin gradyentine, 44 hasta kolesterol de¤eri-
ne (cut-off de¤er 55 mg/dl), 37 hasta kolesterol oran›na (cut-off: 0.3), 21 has-
ta bilirübin oran›na (cut off:0.6) göre transuda niteli¤indeydi. Transuda
gruplar›nda, bütün biyokimyasal parametrelerde istatistiksel olarak anlaml›
de¤iflimler izlendi (ba¤›ml› gruplarda tekrarlayan de¤erler analizi). Light kri-
terlerine göre 4 örnek (%12.9), albumin gradyentine göre 6 örnek (%14),
kolesterol düzeyine göre 5 örnek (%11.4), kolesterol oran›na göre 10 örnek
(%27), bilirübin oran›na göre 3 örnek (%14.3) eksudaya dönüfltü. Light kri-
terlerindeki dönüflüm sadece 5 numaral› örnekte olurken, di¤er biyokimyasal
parametrelerde daha düflük oranlarda kan kar›flmas›yla da dönüflüm izlendi.
Sonuç: Transuda niteli¤indeki plevral s›v›lara kan kar›flmas› ile eksudaya dö-
nüflüm görülebilmektedir. Özellikle s›n›rdaki olgularda, al›nan numunenin
hemorajik olmas› halinde bu durum önem kazanabilir. Light kriterleri, he-
morajik s›v›larda daha güvenilir kriterler gibi durmaktad›r.
PS-630
F‹BEROPT‹K BRONKOSKOP‹ ‹fiLEM‹ SIRASINDA
GÖZLENEN HEMOD‹NAM‹K DE⁄‹fi‹KL‹KLER
S. Özdo¤an, ‹. Teveto¤lu, A. Eren, N. K›ral, B. Ça¤layan
Dr. Lütfi K›rdar Kartal E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi Gö¤üs Hastal›klar›
Klini¤i, ‹stanbul
Fiberoptik bronkoskopi (FOB) gö¤üs hastal›klar› kliniklerinde çok yayg›n
olarak kullan›lan tan›sal bir ifllemdir. Lokal anestezi ve i.v. düflük doz ben-
zodiyazepin sedasyonu alt›nda yap›lan bu ifllem s›ras›nda hastalar›n arteriyel
oksijen saturasyonu (SaO2), arteriyel tansiyon (TA) ve kardiyak ritm gibi
hemodinamik bulgular›nda ne gibi de¤ifliklikler oldu¤unu saptamak amac›y-
la bu çal›flma planland›. Aral›k 2001- fiubat 2002 tarihleri aras›nda klini¤i-
mizde FOB yap›lan toplam 34 hasta çal›flmaya al›nd›. Ortalama 27.56±5.94
dakika süren ifllem s›ras›nda tüm hastalar, rutin O2 verilmeksizin pulse oksi-
metre ve kardiyak monitörizasyon ile takip edildi. Bafllang›ç SaO2 tüm has-
talarda %90 ve üzerinde olup ifllem s›ras›nda 20 saniyeden uzun süreli
%90’›n alt›na düflen hastalar desatürasyon olarak kaydedilip, nazal O2 v e r i l-
meye baflland›. 34 hastan›n 15’inde (%44.12) en az bir kez desatürasyon ge-
liflti¤i, 19’unda (%55.9) bafllang›çta olmayan aritmi ortaya ç›kt›¤› saptand›.
Hastalar›n diyastolik TA’lar›nda ifllem öncesi ve hemen sonras›nda anlam-
l› farkl›l›k olmazken, sistolik TA’da ifllem sonras› ortalama 14.86 mmHg’l›k
bir art›fl gözlendi. Bu art›fl istatistiksel olarak anlaml› bulundu (p<0.05). De-
satürasyon veya aritmi geliflmesinde Diazepam veya Dormicum ile premedi-
kasyon yap›lmas›n›n farkl›l›k yaratmad›¤› gözlendi (p>0.05). Bu çal›flma
FOB s›ras›nda tüm hastalar›n pulse oksimetre ile takip edilmesinin gerekli-
li¤ini ve yine özellikle önceden bilinen kardiyak hastal›¤› olanlarda aritmi
yönünden dikkatli olunmas› gereklili¤ini vurgulamaktad›r.
PS-631
TÜBERKÜLOZ VE MAL‹GN PLEVRAL SIVILARIN AYIRICI
TANISINDA PLEVRAL SIVI ADENOZ‹N DEAM‹NAZ DÜZEY‹:
YEN‹ SINIR DE⁄ER ÖNER‹S‹
H. Y›ld›r›m1, M. Metintafl1, F. Alatafl 1, S. Metintafl2, S. Erginel2,
‹. Uçgun2, M. Kolsuz 3
1 Osmangazi Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, Eskiflehir2 Osmangazi Üniversitesi T›p Fakültesi Halk Sa¤l›¤› AD, Eskiflehir3 Deliklitafl Verem Savafl Dispanseri, Eskiflehir
Plevra s›v›s›nda yüksek adenozin deaminaz (ADA) seviyelerinin, plörezi tü-
berküloz (PT) tan›s›nda, 45 U/L s›n›r de¤er ile iyi bir ayraç oldu¤u öne sürül-
mektedir. Ancak malign plevra s›v›lar›nda da (MPS) ADA düzeyi k›smen
yüksek ç›kabilmektedir. Bu çal›flmada, PT ve MPS ayr›m›nda ADA düzeyi-
nin etkinli¤i ve ayr›m için en uygun s›n›r de¤erin belirlenmesi amaçlanm›fl-
t›r. Çal›flma boyunca 51 MPS’ li hastan›n plevral s›v› ADA seviyeleri ile 16
PT’ li hastan›n ADA seviyeleri belirlendi. En uygun ADA s›n›r de¤erini be-
lirlemek için “receiver operating characteristic (ROC)” analizi yap›ld›. Elde
edilen sonuçlar 45 U/L s›n›r de¤eri ile k›yasland›. 33.47 U/L (s›n›r PT’ li has-
talar›n plevral s›v› ADA düzeyleri ortalamas› 109.43 18.97U/L (s›n›r 6.40-82
U/L) idi; PT ve 61-173 U/L), MPS’ li hastalar›n 27.99 MPS’ li hastalar›n
plevral s›v› ADA düzeyleri aras›nda istatistiki olarak anlaml› farkl›l›k tespit
edildi (p<0.005). Bununla birlikte MPS’li hastalar›n 10’unda (%19.6) plev-
ral s›v› ADA düzeyleri 45 U/L’nin üzerindeydi. Uygulanan ROC analizlerin-
de PT ve MPS ay›r›c› tan›s›nda eflik de¤er olarak 60 U/L plevral s›v› ADA
düzeyinin en yüksek duyarl›l›k (%90.2) ve özgüllü¤e (%100) sahip oldu¤unu
belirlendi. Plevral s›v› ADA düzeyi 45 U/L kabul edildi¤inde duyarl›l›k
%80.4, özgüllük %100 idi. Sonuçta, hem PT hem de MPS s›kl›¤›n›n yüksek
oldu¤u ülkemiz hastalar›n›n de¤erlendirilmesi sürecinde e¤er plevral s›v›
ADA düzeyi ayraçlardan biri olarak kullan›lacaksa, plevral s›v› ADA düzeyi-
nin eflik de¤erlerinin daha yüksek al›nmas› gerekti¤i kanaatine ulafl›ld›.
PS-632
THE DIAGNOSTIC CONTRIBUTION (SHARE) OF THE
FIBROBRONCHOSCOPY IN THE CASE OF SMOKER
PATIENTS WITH A LONG STANDING COUGH
R. Ulmeanu, F. Mihaltan, E. Crisan, M. Alexe, I. Cordos, R. Stoica,
M. Chrivasa, L. Moraru, G. Iacobescu
National Institute of Pneumology M. Nasta, Romania
Between January 1998-December 2000 there have been examined by
fibrobronchoscopy 21 patients smokers (>10 years, 1>packet/day), who
presented spastic or productive cough resisting to standard treatment
(topic anti-inflamators and bronchodilatators, anti-bio therapy etc.) for a
period of 3 months-2 years. The thoracic x-ray has not showed a clear res-
piratory pathology. There were 3 female patinets and 18 men, between 34
and 74 years old (the average of 52 years). The fibrobronchoscopy, macro-
TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹ POSTER SUNUMU
161TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
scopic, has detected: bronchopulmonary neoplasm (4 cases), chronic bron-
chistic aspect (9 cases), bronchiectasis (3 cases confirmed afterwards by a
thoracic CT-scan, mutilative sequelae post bronchial tuberculosis (3
cases), foreign body intrabronchial (1 case, bone, right lower lobe), endo-
bronchial metastases (1 case, adenocarcinoma, colon neoplasm). For the
inflammation with concentric hypertrophy of the mucosa, it was per-
formed biopsies. To 3 cases it was detected severe discariotic lesions and
dysplasia. For 2 cases the histological aspect became normal after the dis-
appearance of a coexistent suppurative process. At 1 case, a repeated biop-
sy has confirmed an epidermoid carcinoma placed in the lower right apical
and basal bronchus. There were detected 6 cases with “neoplasm”: 4-“visi -
bles” (3 “non small”-afterwards operable, 1 microcellular II B-T2 N1M0),
1 concentric hypertrophy of the mucosa (biopsy- epidermoid carcinoma,
afterwards operable), 1 endobronchial metastases (colon). The label of
“smoker” (smoker = cough) can hide the real origin of the cough (not
always cough = smoker). The persistent cough at smokers patients requires
to look for other etiologies, in these cases the fibrobronchoscopy is strong-
ly recommended.
PS-633
POSTERO-ANTER‹OR AKC‹⁄ER GRAF‹S‹ VE SOL‹TER
PULMONER NODÜL
Ö. Karacan1, O. Aktafl ‹bifl1, fi. Akçay1, Ö. Akkoca2, F. Öner Eyübo¤lu2,
M. Coflkun3
1 Baflkent Üniversitesi T›p Fakültesi, Gö¤üs Hastal›klar› ve Tüberküloz AD,
A n k a r a2 Ankara Üniversitesi T›p Fakültesi, Gö¤üs Hastal›klar› ve Tüberküloz AD,
A n k a r a3 Baflkent Üniversitesi T›p Fakültesi, Radyoloji AD, Ankara
Postero-anterior (PA) akci¤er grafisinin soliter pulmoner nodül (SPN) ta-
n›s›nda ve kalsifikasyonu saptamadaki de¤eri ve gözlemciler aras› uyum
araflt›r›ld›. Bu amaçla spiral volümetrik toraks tomografisi alt›n standart
olarak kullan›ld›. Nodül lokalizasyonu, büyüklü¤ü ve kalsifikasyon varl›¤›
gibi parametrelerin SPN tan›s› koymadaki etkileri ayr›ca araflt›r›ld›. 3 cm
ve alt›nda, tek nodül içeren 57 adet spiral toraks tomografisi ve ayn› olgu-
lara ait PA akci¤er grafileri çal›flmaya al›nd›.Toraks tomografileri normal
olan 24 olgunun PA akci¤er grafileri de çal›flmaya dahil edildi. Toplam 81
akci¤er grafisi benzer mesleki tecrübedeki iki gö¤üs hastal›klar› uzman› ta-
raf›ndan ayr› seanslarda de¤erlendirildi. Nodüllerin 26’s› küçük (< 10 mm),
31’i büyük (?10 mm) idi. On sekiz nodülde kalsifikasyon vard›. En s›k sap-
tanan lokalizasyon sa¤ üst lob (n=11) idi. Birinci gözlemcinin SPN tan›s›n-
daki sensitivitesi bütün nodüller için %54.3, büyük nodüller için %64.5
olarak bulundu. ‹kinci gözlemcinin SPN tan›s›ndaki sensitivitesi oldukça
düflük olarak saptand› (%28). Her iki gözlemci de kalsifiye nodülleri kalsi-
fiye olmayan nodüllere göre yaklafl›k 2 kat fazla s›kl›kta saptad›lar. Bunun-
la birlikte kalsifiye SPN’lerin yar›s›ndan az› her iki gözlemci taraf›ndan sap-
tanabildi. SPN tan›s›nda gözlemciler aras› uyum düflük bulundu (kap-
pa=0.493). Toplam 81 akci¤er grafisinin 17’si (%21) gözlemciler taraf›n-
dan farkl› flekilde yorumland›. Elli yedi SPN’nin 26’s› her iki gözlemci ta-
raf›ndan da saptanamad›. Saptanamayan 26 SPN’nin 15’i küçük nodül gru-
bundayd›.Saptanamayan nodüllerin en s›k lokalizasyonu sol alt lob idi
(n=6). Her iki gözlemci için de en s›k saptanan radyolojik yorum hatas›
“yanl›fl negatiflik” idi. Sonuç olarak spiral tomografi ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda
PA akci¤er grafisi SPN tan›s›n› koymada, nodüldeki kalsifikasyonu sapta-
mada sensitivitesi düflük bir yöntemdir. PA akci¤er grafisinde SPN tan›s›
yönünden gözlemciler aras› uyum düflüktür.
PS-634
AKC‹⁄ER KANSERLER‹NDE BRONKOSKOP‹K FORSEPS VE
‹NCE ‹⁄NE ASP‹RASYONUNUN, KANSER‹N H‹STOLOJ‹K
T‹P‹NE VE ENDOBRONfi‹AL LEZYONUNUN fiEKL‹NE GÖRE
TANI DE⁄ER‹
Ö. Avc›, H. Solak, N. Ad›güzel, Ö. Öztürk, S. Öztafl, Ö. Tümer,
M. Kurutepe
Heybeliada Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi E¤itim ve Araflt›rma
Hastanesi, ‹stanbul
Çal›flmam›zda, Heybeliada Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi E¤itim
ve Araflt›rma Hastanesi’nde 1998-2000 y›llar› aras›nda bronkoskopi ile
kanser tan›s› konulan 240 hasta retrospektif incelendi. Küçük hücreli d›fl›
karsinom (KHDK) veya küçük hücreli karsinom (KHK) tan›s› konulan ve
endobronfliyal forseps biyopsi ve bronkoskopik ince i¤ne aspirasyonunun
birlikte uyguland›¤› 76 hasta çal›flmaya al›nd›. Endobronfliyal forseps biyop-
si (EBFB); KHDK’da, KHK’da, endobronfliyal lezyonu vejetan kitle veya
submukozal infiltrasyon ve/veya bas› fleklinde olan hastalarda bronkosko-
pik ince aspirasyonuna (B‹‹A) üstün bulunmufltur. EBFB’nin tan› de¤eri
%82.9, B‹‹A’n›n tan› de¤eri %63.2 bulundu. Her iki yöntem birlikte kul-
lan›ld›¤›nda tan› de¤eri %98.7 oldu. Sonuç olarak kanserin muhtemel his-
tolojik tipi ve endobronfliyal lezyonun flekli ne olursa olsun her iki yönte-
min birlikte kullan›lmas› tan› de¤erini art›r›r.
PS-635
A BEHÇET’S DISEASE REVEALED BY BILATERAL
CHYLOTHORAX AND A PERICARDIC EFFUSION
H. Mohammed, L. Imad, F. Fihry
Hôpital Ibn Sina, Maroc
Chylothorax is the occurrence of chylus (lymph) in the pleura due to dam-
age or obstruction of the thoracic duct-it is rarely bilateral. The main aeti-
ology could stay unknown. A 42 year old man was hospitalized for: a dysp-
nea, increasing progressively since 2 months, inferior member’s oedema,
superior veno cava syndrom and a cutaneous signs such as: month’s aphto-
sis-pseudofolliculitis in the back. The chest roentgenogram showed a bilat-
eral pleurisy and superior mediastinal widening; the pleural ponction
brought a lacteous liquid, Rivalta + (TG = 6g/l; cholesterol 0.7g/l). an
echocardiography objectived a small pericardic effusion without hemody-
namic retentissement with the nature lacterous has not been confirmed.
The TDM showed a superior veino cava syndrom thrombosis. In front of
this radio-clinical context : the diagnosis of Behcet’s disease was hold. The
patient’s outcome under oral corticotherapy, colchicine and platelets anti-
aggregates after 6 weeks was very succeful (disappearence of all clinical and
radiological signs). Though this observation we underline the interest to
raise up the Behçet’s disease as a cause of the chylothorax even if it is rare,
but the out come under treatment is satisfying. Ref: G. Hilledal:
Chylothorax and pseudo chylathorax ERJ 1997; 10 : 1157-1162.
PS-636
SARKO‹DOZLU OLGULARDA TANI
L. Sa¤lam, H. Kaynar, M. Akgün, M. Görgüner, A. Mirici
Atatürk Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, Ankara
Çal›flmam›zda, sarkoidozlu olgularda klinik, radyolojik, laboratuvar bulgu-
lar› ve histopatolojik tan› yöntemlerini araflt›rmay› amaçlad›k. Son 10
(1991-2001) y›lda klini¤imizde sarkoidoz tan›s› alan 20 olgu retrospektif
POSTER SUNUMU TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹
162 TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
olarak incelendi. Olgular›n 14’ü (%70) kad›n, 6’s› (%30) erkek olup, orta-
lama yafl 41±13 idi. On alt› (%80) olguda nefes darl›¤›, 14 (%70) olguda
öksürük, 7 (%35) olguda gö¤üs a¤r›s›, 6 (%30) olguda balgam ç›karma
semptomu vard›. On dört (%70) olguda ise, bir veya birden fazla nonspesi-
fik (atefl, yorgunluk, halsizlik, kilo kayb›) semptomlar vard›. Postero-ante-
rior akci¤er grafilerinde, 11 (%55) olguda bilateral hiler lenfadenopati, 3
(%15) olguda parankim tutulumu, 6 (%30) olguda bilateral hiler lenfade-
nopati ve parankim tutulumu görüldü. Solunum fonksiyon testi, olgular›n
10’unda (%50) normal bulunurken, 4 (%20) olguda restriktif, 6 (%30) ol-
guda ise hem obstrüktif hem de restriktif tipte yetmezlik gösteriyordu.
Bronkoskopik muayene 10 (%50) olguda normaldi, 8 (%40) olguda indi-
rekt bulgular ve 2 (%10) olguda endobronfliyal lezyon görülmüfltü. Histo-
patolojik tan›, 4 (%20) olguda skalen lenf nodu biyopsisi, 3 (%15) olguda
mediastinaskopi, 3 (%15) olguda bronkoskopi (endobronfliyal biyopsi,
transbronfliyal biyopsi, transbronfliyal i¤ne aspirasyonu), 1 (%5) olguda
aç›k akci¤er biyopsisi ile elde edilmiflti. Olgular›n 9’unda (%45) ise klik ve
radyolojik bulgular ile tan› konulmufltu. Sonuç olarak olgular›m›z›n 11’in-
de (%55) klinik ve radyolojik bulgular hitopatolojik tan› ile desteklenmifl-
ti. Dokuz (%45) olguda histopatolojik tan› yoktu. Sarkoidozun di¤er granu-
lomatoz hastal›klardan ay›r›m› için klinik ve radyolojik bulgular›n histopa-
tolojik tan› ile desteklenmesi gerekti¤ini düflünüyoruz.
PS-637
D‹FFÜZ AKC‹⁄ER HASTALI⁄I TANISINDA
M‹N‹TORAKOTOM‹ ‹LE AKC‹⁄ER B‹YOPS‹S‹
Y. Yörük, M. De¤irmenci, S. Köse, R. Mamedov
Trakya T›p Fakültesi Gö¤üs Cerrahisi AD, Edirne
Diffüz akci¤er hastal›¤› nedeniyle 12 hastaya (7 erkek, 5 kad›n, ort.51. 6-73)
akci¤er biyopsisi yap›ld›. Olgularda minitorakotomi yaklafl›m› ve TA 40
veya 60 mm stapler ile wedge rezeksiyon uyguland›. HRCT ile parankim
infiltrasyonunun giriflim alan› belirlendi. Sol alt lob 6, lingula 3, sa¤ alt lob
2 ve orta lob 1 olguda biyopsi alan›yd›. Bütün olgularda tan›ya ulafl›ld›.
‹diopatik pulmoner fibrozis 4, bronkoalveoler karsinom, tüberküloz,
bronfliyolitis obliterans 2’fler olguda ve Wegener ile sarkoidoz 1’er olguda
saptand›. Bir olguda geç pnömotoraks d›fl›nda komplikasyon görülmedi
(%8.3). Mortaliteye rastlanmad›. Minitorakotomi yoluyla akci¤er biyopsisi
düflük morbidite ve mortalite oran› ile diffüz akci¤er hastal›¤›nda yüksek
tan› sa¤lamaktad›r.
PS-638
ANT‹H‹PERTANS‹F TEDAV‹ ALAN VE ALMAYAN
ESANS‹YEL H‹PERTANS‹YONLU OLGULARDA SOLUNUM
FONKS‹YON TESTLER‹ VE EKOKARD‹YOGRAF‹K
BULGULARIN KARfiILAfiTIRILMASI
A. Güven1, N. Köksal2, E. Ça¤layan 2
1 Sütçü ‹mam Üniversitesi T›p Fakültesi Kardiyoloji AD, Kahramanmarafl 2 Sütçü ‹mam Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD,
Kahramanmarafl
Hipertansif hastalar›n bir k›sm› nefes darl›¤›ndan yak›n›r. Yap›lan çal›flma-
lar akci¤er fonksiyonu ile kan bas›nc› aras›nda ters bir iliflki oldu¤unu gös-
termifltir. Çal›flmam›z›n amac› tedavi alan ve almayan esansiyel hipertansi-
yonlu olgularda solunum fonksiyonu testleri aras›nda fark olup olmad›¤›n›
de¤erlendirmektir. Çal›flmaya antihipertansif tedavi alan (grup I; 19 erkek,
14 kad›n, yafl 8) ve tedavi almayan (grup II; 18 erkek, 12 kad›n, yafl ortala-
mas› 50ortalamas› 52 6) olgular al›nd›. Sigara içenler, kalp yetersizli¤i olan-
lar, koroner arter hastal›¤›, diabetes mellitus, obezite ve akci¤er hastal›¤›
olanlar çal›flma d›fl› b›rak›ld›. Hastalar›n tamam›na solunum fonksiyon tes-
ti ve ekokardiyografik de¤erlendirme yap›ld›. Grup II’de Zorlu Vital Kapa-
site (FVC) de¤erleri grup I’e göre anlaml› derecede düflük bulunurken
(p<0.05), birinci saniyedeki Zorlu Ekspiratuar Volüm (FEV1) ve
FEV1/FVC bak›m›ndan iki grup aras›nda fark yoktu. Ekokardiyografik de-
¤erlendirmede grup II’nin mitral E/A oran› grup I’e göre daha düflük bulu-
nurken (p<0.05), izovolemik relaksasyon zaman› (IVRT) ve deselerasyon
zaman› (DT) daha yüksek bulundu (s›ras›yla p<0.05 ve p<0.05). Her iki
grupta da sistolik fonksiyonlar aras›nda fark yoktu (p>0.05). Tedavi alma-
yan hipertansif olgularda FVC de¤erlerinin tedavi alan olgulardan daha
düflük oldu¤u ve bu düflüklü¤ün sistolik fonksiyondan ziyade diyastolik dis-
fonksiyona ba¤l› oldu¤u ve hipertansif hastalardaki efor dispnesinin de¤er -
lendirilmesinde ekokardiyografik de¤erlendirmenin yan› s›ra solunum
fonksiyon testlerinin de bak›lmas›n›n daha do¤ru olaca¤› kan›s›na var›ld›.
PS-639
ENFEKS‹YON VE MAL‹GN‹TEYE SEKONDER GEL‹fiEN
PLEVRA SIVILARI V‹SKOZ‹TELER‹N‹N KARfiILAfiTIRILMASI
Ö. Yetkin1, ‹. Tek 2, N. Numano¤lu2
1 Ankara Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› ve Tüberküloz, Ankara2 Ankara Üniversitesi T›p Fakültesi ‹ç Hastal›klar›, Ankara
Amaç: Enfeksiyon ve maligniteye sekonder geliflen Light kriterlerine göre
eksuda niteli¤indeki plevra s›v›lar›n viskozitesini araflt›rmak ve gruplar ara-
s›ndaki viskozite fark›n› de¤erlendirmek. Gereç ve Yöntem: Bu çal›flmaya
enfeksiyona sekonder geliflen 5 tüberküloz plörezi, 6 parapnömonik efüzyon
ve 4 kronik fibrinöz plörit tan›s› konan yafl ortalamas› 47 olan 15 erkek has-
ta ile plevral s›v› sitolojisi akci¤er kanseri ile uyumlu yafl ortalamas› 57 olan
E/K 14/4 olan 18 hasta kabul edildi. Plevra s›v› viskoziteleri Brookfield
DW-II viscometer ile ölçüldü. Veriler: Enfeksiyona sekonder geliflen grup-
ta plevra s›v› viskoziteleri ortalama 1.57 mPa (1.48-1.71) maligniteye se-
konder geliflen plevra s›v› viskoziteleri ortalama 1.20 mPA (1.02-1.36) ola-
rak ölçüldü. Enfeksiyon grubunda plevra s›v› viskozitesi malignite grubuna
göre anlaml› yüksek bulundu, p< 0.001. Sonuç: Plevra s›v› etiyolojisinde
viskozitesinde ay›r›c› tan›da yard›mc› olabilece¤i düflünüldü. Plevray› tutan
enfeksiyonlara viskozitenin daha fazla olmas›n›n nedeni olarak sal›nan me-
diatörler ve makromolekülerin malignitelerden fazla olmas›n›n viskozite
farkl›l›¤›na neden olabilece¤i düflünüldü.
PS-640
MED‹AST‹NAL K‹TLE fiÜPHES‹ UYANDIRAN ‹LG‹NÇ B‹R
ANOMAL‹: VAR‹KÖZE AZ‹GOS VEN VE AZ‹GOS LOB
Ö. Soysal1, A. Kuzucu 1, A. S›¤›rc›2, M. Özgel 2
1‹nönü Üniversitesi, Turgut Özal T›p Merkezi, Gö¤üs Kalp ve Damar
Cerrahisi AD, Malatya2 ‹nönü Üniversitesi, Turgut Özal T›p Merkezi, Radyoloji AD, Malatya
Mediastinal kitlelerin ay›r›c› tan›s›nda bilgisayarl› toraks tomografisi ve
toraks manyetik rezonans görüntülemenin önemli oldu¤u aflikard›r. Azi-
gos aksesuar lobu görülme s›kl›¤› %0.5-%1 olarak bildirilmektedir. Medi-
astinal kitle ön tan›s› ile gönderilen, al›fl›lm›fltan farkl› radyolojik görü-
nümü olan ve variköz bir azigos veni ile birlikte olan bir aksesuar azigos
loplu olgu sunulmufltur. Olgu: Asemptomatik olan ve baflka bir nedenle
çekilen akci¤er grafisinde patoloji izlenen hasta klini¤imize gönderildi.
Fizik muayenesi normaldi. Akci¤er grafisinde sa¤ üstte, 3x3 cm boyutla-
r›nda mediastinal kitle izlenmekteydi. Bilgisayarl› toraks tomografisinde
azigos ven, azigos fissürü seviyesinin 2-3 cm alt›nda ve vena kava süperi-
ora dökülmeden hemen önce variköze olarak izlenmekteydi ve ayr›ca öze-
fagus ve trakea arkas›nda seyreden aberran sa¤ subklaviyan arter mevcut-
tu. Toraks manyetik rezonans görüntüleme ile ayn› bulgular do¤ruland›.
Daha ileri bir tetkik olarak anjiografik incelemeye gerek duyulmad›. Bu
olgu al›fl›lm›fl azigos ven ve azigos lobundan farkl› radyolojik görünümü
nedeniyle sunulmufltur.
TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹ POSTER SUNUMU
163TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
PS-641
KOMPL‹KE AKC‹⁄ER K‹ST H‹DAT‹KL‹ OLGULARDA
F‹BEROPT‹K BRONKOSKOP‹N‹N TANISAL DE⁄ER‹
O. Erer, C. K›rakl›, E. Dalg›ç, G. Yuncu, S. Akto¤u
‹zmir Gö¤üs Hastal›klar› ve Cerrahisi E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi, ‹zmir
Komplike akci¤er kist hidati¤i olgular›nda torakotomi yap›lmadan tan›
koymak güç olabilmektedir. Bu çal›flmam›zdaki amaç, klini¤imizde yatarak
komplike akci¤er kist hidati¤i tan›s› konan 20 olguda fiberoptik bronkos-
kobinin (FOB) tan›sal de¤erini araflt›rmakt›r. Tüm olgular›n tan›s› torako-
tomi sonras› do¤rulanm›flt›r. FOB uygulanan 4 olguda kütiküler membran
saptanmas›, 1 olguda bronfl aspirasyonunda skoleks bulunmas› ile 5 olguya
(%25) torakotomi öncesi kesin olarak kist hidatik tan›s› konmufltur. 6 ol-
guda (%30) enfeksiyonla uyumlu bulgular, 2 olguda (%10) indirekt bas›
bulgular› ve 2 olguda ise normal bronfl (%10) sistemi saptanm›flt›r. Kütikü-
ler membran saptanan 2 olguda (%10) minimal kanama olmas› d›fl›nda
FOB’a ba¤l› komplikasyon geliflmemifltir. FOB uygulamas› komplike akci-
¤er kist hidati¤i hastalar›nda tan›sal de¤eri s›n›rl› olmakla birlikte güvenle
uygulanabilecek bir yöntemdir.
PS-642
AKC‹⁄ER KANSER‹ VE AKC‹⁄ER TÜBERKÜLOZUNDA
SERUM MALOND‹ALDEH‹D (MDA) DÜZEY‹ VE SÜPER
OKS‹T D‹SMÜTAZ (SOD) AKT‹V‹TES‹
Y. Güney1, A. Bilgihan1, T. Ulukavak Çiftçi2, F. Çimen 3, Ö. Coflkun3
1 Gazi Üniversitesi T›p Fakültesi Biyokimya AD, Ankara2 Gazi Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, Ankara3 Atatürk Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi Hastanesi, Ankara
Çok say›daki epidemiyolojik ve deneysel çal›flma, serbest radikallerle malig-
nite aras›nda varolan iliflkiden söz etmektedir. Kanserlerde ve tüberküloz gi-
bi dejeneratif hastal›klarda serbest radikal üretimi ile hücresel savunma me-
kanizmas› aras›nda ters bir iliflki söz konusudur. Bizim çal›flmam›zda akci¤er
kanseri ve tüberkülozunda serum lipid peroksid düzeyi ve superoksit dismu-
taz (SOD) aktivitesi araflt›r›lm›flt›r. Çal›flmaya 42 hasta olgu ve 14 sa¤l›kl› bi-
rey al›nm›flt›r. Grup I 17 akci¤er kanserli olgudan, grup II 25 akci¤er tüber-
külozlu olgudan ve Grup III 14 sa¤l›kl› bireyden oluflmaktad›r. Tüm bireyle-
rin serum malondialdehid (MDA) düzeyi ve SOD aktivitesine bak›lm›flt›r.
Serum MDA düzeyi hasta bireylerde sa¤l›kl› gruba göre çok daha yüksek bu-
lunmufltur. Grup I ve II aras›nda anlaml› farkl›l›k yoktur (p>0.05). Serum
SOD aktivitesi akci¤er kanserli olgularda di¤er iki gruba göre belirgin olarak
daha düflük bulunmufltur. Yine Grup I serum SOD aktivitesi Grup II’ye göre
anlaml› olarak daha düflüktür (p<0.001). Bu çal›flmaya göre lipid peroksid
düzeyi akci¤er kanseri ve tüberkülozunun her ikisinde de düflüktür. SOD ak-
tivitesi ise akci¤er kanserinde tüberküloza oranla daha yüksektir.
PS-643
T‹P II D‹ABETES MELL‹TUSLU HASTALARDA CO
TRANSFER FAKTÖR (TLCO) ÖLÇÜMÜ
B. Dursun1, ‹. fiahin2, G. Bilgin3, R. Serter3
1Atatürk Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi,
A n k a r a2 Ankara E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Klini¤i,
A n k a r a3 Ankara E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi Gö¤üs Hastal›klar› ve Tüberküloz,
A n k a r a
Tip II Diabetes Mellitus’ta (DM) akci¤er tutulumunu göstermek üzere CO
transfer faktör (TLCO) ölçümü ile hastal›k yafl›, komplikasyon varl›¤› ve
alanlar›, hiperglisemi kontrolü aras›ndaki iliflkiyi saptamak amac›yla 51 ol-
gu de¤erlendirilmeye al›nd›. TLCO Vmax 229 (Sensormedics, Yorba Linda,
CA) cihaz› ile tek nefes yöntemi ile yap›ld›. Hiperglisemi kontrolü için
HbA1C düzeyleri bak›ld›. Sistem komplikasyonlar› retinopati, nefropati,
nöropati, kardiyovasküler olarak s›n›fland›r›ld› ve her biri ilgili dal uzman-
lar›nca de¤erlendirildi. ‹statistiksel inceleme Khi-Kare ve Fisher’s Exact
test, Student’s t test ile yap›ld›. Olgular›n 30’u kad›n, 21’i erkek idi ve yafl
ortalamas› (30-86) idi. Hiç sigara içmemifl 36, on y›ldan daha uzun süre ön-
ce sigaray› b›rakm›fl 15 olgu vard›. Hiçbir olguda akci¤er hastal›¤› öyküsü
yoktu. Hastal›k yafl› ortalama 8±6.4 y›ld› ve yedi olguya yeni tan› konul-
mufltu. HbA1C düzeyleri ortalama 8.6±2.17 idi ve sadece yedi olguda nor-
maldi. Olgular›n 41’inde komplikasyon tespit edildi. Retinopati 11, nefro-
pati 11, nöropati 22, kardiyovasküler komplikasyon 33 olguda bulundu. Ök-
sürük ve/veya nefes darl›¤› 13 olguda vard›. Çal›flma grubunda TLCO 12 ol-
guda düflük bulundu. TLCO düflüklü¤ünün hastal›k yafl›, komplikasyon var-
l›¤› ve alan›, HbA1C düzeyi ve solunum sistemine ait flikayetlerle istatistik-
sel olarak anlaml› iliflkisi saptanamad›. Akci¤er hastal›¤› olmayan ve sigara
içmeyen komplikasyon oran› yüksek tip II DM hasta populasyonunda yap›-
lan bu inceleme ile akci¤erin DM için bir komplikasyon alan› olmad›¤› ve
rutin olarak TLCO bak›lmas›na gerek olmad›¤› söylenebilir.
PS-644
F‹BEROPT‹K BRONKOSKOP‹ UYGULANAN HASTALARDA
OKS‹JEN SATÜRASYONU VE EKG BULGULARININ
DE⁄ERLEND‹R‹LMES‹
F. Atalay, M. Bektafl, D. Ernam, E. Akp›nar, fi. Atikcan
Atatürk Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi Merkezi, Ankara
Fiberoptik bronkoskopi (FOB); ifllem öncesi kontrol de¤erleri ile karfl›lafl-
t›r›ld›¤›nda ortalama arteriyel bas›nc›, kalp h›z› ve kardiyak indeks gibi he-
modinamik de¤ifliklikleri önemli derecede etkiler. Çal›flmam›z›n amac›
elektif koflullarda FOB uygulanan hastalarda hemodinamik de¤ifliklikleri
ve bunun kardiyovasküler sistem üzerine olan komplikasyonlar›n› de¤er-
lendirmekti. Çal›flmam›za flu ana kadar 4 kad›n, 26 erkek toplam 30 hasta
al›nd›. Hastalar›n yafl ortalamas› 58.7±12.9. FOB sonras› kalp h›z›nda
(88.5±3’den [ort±SH] 103.4±3 at›m/dk), kan bas›nc›nda (123±2.4/
76.6±1.3’den 133±3.7/82±2.2 mmHg) önemli derecede artma ve oksijen
satürasyonunda (92.6±0.7’den 89.6±0.9 %) belirgin düflme saptand›. Tab-
loda çal›flma grubumuzdaki bronkoskopi öncesi ve sonras› EKG de¤ifliklik-
leri izlenmektedir. Bronkoskopi yap›lan 30 olgunun 6’s›nda EKG de¤iflikli-
¤i saptand›. 3 olguda T negatifli¤i, 2 olguda ST depresyonu ve 1 olguda pse-
udo normalizasyon gözlendi. EKG’de iskemik de¤ifliklik saptanan 6 olgu-
nun hiç birinde gö¤üs a¤r›s› olmad›. Sadece bir olgunun bronkoskopi önce-
si çekilen EKG’sinde geçirilmifl anteroseptal MI örne¤i vard›, di¤er 5 olgu-
nun hikayesinde kalp krizi öyküsü yoktu. Çal›flmaya halen olgu al›nmas›na
devam edilmektedir.
Tablo. Bronkoskopi öncesi ve sonras› EKG de¤ifliklikleri
EKG De¤ifliklikleri FOB öncesi n (%) FOB sonras› n (%)
Sinüzal taflikardi 10 (33) 20 (66)
T negatifli¤i 8 (26) 10 (33)
ST depresyonu 1 (3.3) 4 (13.2)
Ventriküler prematür kompleks 1 (3.3) 1 (3.3)
Atrial prematür kompleks 2 (6.6) 1 (3.3)
Sa¤ dal blo¤u 2 (6.6) 2 (6.6)
1. derece AV blok 1 (3.3) 1 (3.3)
POSTER SUNUMU TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹
164 TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
PS-645
PLEVRAL EFÜZYONLARIN AYIRICI TANISINDA
KOMPLEMAN C3 VE C4’ÜN ÖNEM‹
H. Kutbay, E. Y›lmaz, S. Güven, F. Seçik, R. Dodurgal›, S. Sar›y›ld›z,
L. Darlar, F. Atabey, A. Poluman
Yedikule Gö¤üs Hastal›klar› ve Gö¤üs Cerrahisi E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi,
‹stanbul
Çal›flmam›z›n amac› plevral s›v› C3 ve C4 seviyelerinin ve plevral s›v›/se-
rum C3 ve C4 oranlar›n›n transüda-eksüda ayr›m›ndaki faydas›n› ve tüber-
küloz, malign ve parapnömonik efüzyonlardaki C3 ve C4 seviyelerini kar-
fl›laflt›rmakt›. Çal›flma grubu 25’i transüda, 45’i eksüda olan 70 hastay› içer-
mekteydi. Tüm vakalarda serum ve plevral s›v›larda total protein, LDH ve
kompleman C3 ve C4 ölçüldü. Transüda-eksüda ayr›m›nda plevral s›v› C3,
C4 ve plevral s›v›/serum C3, C4 oranlar› için sensitivite, spesifite, ppd, npd
ve toplam tan› de¤erleri tabloda gösterilmifltir. Eksüda içinde yeralan grup-
lar karfl›laflt›r›ld›¤›nda, plevral s›v› C3, C4 de¤erleri ve plevral s›v›/serum
C3 oran› tüberküloz plörezili grupta daha yüksekti. Sonuç olarak bu bulgu-
lar transüda-eksüda ayr›m›nda plevral s›v› C3, C4 ve plevral s›v›/serum C3,
C4 de¤erlerinin ümit verici bir yaklafl›m oldu¤unu geleneksel tan›sal me-
todlar baflar›s›z oldu¤unda kullan›labilece¤ini, tüberküloz plörezide tan›sal
de¤erinin oldu¤unu ispatlam›flt›r.
Tablo.
sensitivite spesifite ppd npd toplam
tan› de¤eri
C3>50mg/dl %80 %100 %100 %73 %87
C4>10mg/dl %82 %88 %92 %73 %84
P.S./serum>0.3 %77 %96 %97 %70 %84
P.S./serum>0.2 %68 %72 %88 %78 %82
PS-646
OPAK AKC‹⁄ER GRAF‹L‹ OLGULARDA ET‹YOLOJ‹
L. Sa¤lam, M. Akgün, H. Kaynar, S. Kirifl, M. Görgüner, A. Mirici
Atatürk Üniversitesi T›p Fakültesi, Gö¤üs Hastal›klar› AD, Ankara
Opak akci¤er terimi bir hemitoraks›n tamam›nda (postero-anterior akci¤er
radyografisinde) dansite art›fl› için kullan›lmaktad›r. Bu çal›flmada, opak
akci¤er grafisine neden olabilen hastal›klar›n s›kl›¤›n› araflt›rmay› amaçla-
d›k. Klini¤imize 1.1.1999-30.12.2001 tarihleri aras›nda tan› ve tedavi ama-
c›yla yat›r›lan 35 olgu prospektif olarak incelendi. Olgular›n 31’i erkek, 4’ü
kad›n olup yafl ortalamas› 59±14 idi. PA akci¤er grafilerde 19 olguda sol
hemitoraks, 16 olguda ise sa¤ hemitoraks opakt›. Toraks BT’de, opak akci-
¤ere neden olan plevral efüzyon, atelektazi, konsolidasyon, kitle lezyon,
fibrotik lezyonlar gözlendi.Tan› amaçl› ifllemlerden sonra olgular›n
%86’s›nda (30) malign, %14’ünde (5) benign tan› saptand›. Malign tan›
alan olgular›m›z 11 olguda epidermoid ca, 9 olguda smallcell ca, 6 olguda
adeno ca (2’si met), 2 olguda pnömonektomi (epidermoid ca nedeniyle)1
olguda mezotelyoma ve 1 olguda da atipik karsinoid idi. Benign olgular›m›z
ise 3 olguda pnömoni, 1 olguda ampiyem ve 1olguda da destroyed lung idi.
Sonuç olarak, opak akci¤er grafisi olan bir hastada, genç veya ileri yaflta ol-
mas›na bak›lmaks›z›n, malign hastal›k olma olas›l›¤›n›n yüksek olabilece¤i
unutulmamal›d›r diye düflünüyoruz.
PS-647
ENDOBRONCHIAL BIOPSY IN LUNG TUBERCULOSIS
COMBINED WITH OTHER LUNG DISEASES
F. Agayev, E. Mammedbekov, F. Mammedyarova, L. Kazimova, F. Agayeva
Lung Diseases Scientific-Research Institute of Baku, Azarbaijan
A i m : The 783 patients with lung tuberculosis and tumor, lung tuberculosis
and malformation of bronchia and lungs. Methods: Bronchology examina-
tion applying different kinds of endobronchial biopsy and its combinations.
Results: The forceps (98.7%) and the brush-biopsy (96.4%) were most
informativity in cases of combined lung tuberculosis and central tumors. In
cases of tuberculosis and periphery tumor high-informativity were brush-
biopsy (89.5%), catheter-biopsy (97.8%), sighting biopsy (93.4%), BAL
(93.2%), endocavity biopsy (96.6%). The choosing of the method of biopsy
was dependent on a localisation of tuberculosis and tumor lesions both. In a
neglected state (tumor infiltration to space of segmental and subsegmental
bronchi) the forseps biopsy was informative in 65.7% cases. When tubercu-
losis was combined with malformation the informativity of biopsy was: endo-
cavity biopsy-98.7%, brush-biopsy -96.5%, catheter-biopsy –92.5%, forceps-
biopsy –80.1%, BAL-76.9%. Conclusion: Use the different kinds of endo-
bronchial biopsy in absolute majority of cases allowed us to specify diagnosis
in combine lung diseases.
PS-648
ENDOBRONCHIAL BIOPSIES IN ALVEOLITIS
F. Agaev, S. Makhmudova, F. Agaeva
Lung Diseases Scientific-Research Institute of Baku, Azarbaijan
A i m : We had observed 89 patients infected by alveolitis. 60 patients had
exogenous allergic alveolitis (EAA), 29 had idiopatic pneumofibrosis (IPF).
M e t h o d s : Bronchologic study included different kinds of endobronchial
biopsies (transbronchial lung biopsy, brush-biopsy, catheter-biopsy, direct
biopsy, BAL) with cytomorphological and immunological studies. R e s u l t s :
Diagnostical precision of transbronchial lung biopsy method was between
75% and 95% with cytological biopsy study and between 70% and 95% with
histological study. Cytomorphological study of transbronchial lung biopsy
materials allows to diagnose EAA in 91.2% cases at any phase of the disease.
Cytomorphological study of transbronchial lung biopsy predictability is
somewhat lower (59.7%). Predictivity of fluid biopsy (BAL) reaches 96.4%.
Lymphocytic reaction of lavage fluid with moderate neutrophyle, eosino-
phyle, sIg A and T-lymphocyte increase was typical for EAA. Only one
parameter under BAL study-number of neutrophyles-is typical for IPF dis-
ease. This parameter is raised for majority of patients. Other kinds of endo-
bronchial biopsies were not made to diagnose alveolitis, but, at the first time,
to differentially diagnose, and to reveal endobronchial complications of dis-
ease with different grade of lesion and prevalence. Conclusion: To diagnose
alveolitis endoscopic complex of biopsy interventions combined with deep
and wide research of received biologicalli active cellular and tissue materials
can be used.
PS-649
SOLUNUM S‹STEM‹ SEMPTOMU B‹LD‹RMEYE ANKS‹YETE
VE DEPRESYONUN ETK‹S‹
Ö. O¤uztürk1, A. Ekici1, A. ‹te¤inli1, M. Arslan1, E. Kurtipek1, T. Kara 1,
Z. Apayd›n2, S. Demir2, M. Ekici2
1 K›r›kkale Üniversitesi, K›r›kkale2 K›r›kkale Devlet Hastanesi, K›r›kkale
Amaç: Biz psikolojik durumun solunum sistemi semptomu bildirme ve so-
lunum sisteminin objektif ölçütlerini etkileyip etkilemedi¤ini araflt›rd›k.
TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹ POSTER SUNUMU
165TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
Gereç ve Yöntemler: Çal›flma 1090 erkek fabrika iflçisi ve 420 biomass’e
maruz kalm›fl kad›nda yap›ld›. Çal›flmaya kat›lanlara Medical Research Co-
uncil’in modifiye solunum anketi soruldu. Solunum fonksiyonlar› portabl
sipirometre ile ölçüldü. Anksiyete ve depresyon skorlar› HAD anketi ile öl-
çüldü. Skorun 11 ve üzerinde olmas› anksiyete ve depresyon vakalar›n›n
kesin ayr›m›nda kullan›ld›. Sonuçlar: Erkeklerde: Depresyonlu grupta kro-
nik öksürük (%23.6’ya %13.0, p=0.001), muhtemel ast›m (%47.2’ye
%31.0, p:0.0001), olas› ast›m (%8.7’ye %3.8, p=0.011) oran› depresyonsuz
gruba göre daha yüksekti. Solunum fonksiyonlar›na göre iki grup aras›nda
bir fark yoktu (p>0.05). Anksiyeteli grupta kronik öksürük (%23.9’a
%12.9, p=0.001), muhtemel ast›m (%51.4’e %30.2, p:0.0001) oran› anksi-
yetesiz gruba göre daha yüksekti. Kad›nlarda: Depresif grupta muhtemel as-
t›m depresyonsuz gruba göre anlaml› olarak daha s›kt› (%55.0’e %39.9,
p=0.003). Anksiyeteli grupta kronik öksürük (%36.8’e %22.3, p=0.001),
kronik balgam (%24.9’a %15.2, p=0.013), muhtemel ast›m (%53.1’e
%37.4, p=0.001) oran› anksiyetesiz gruba göre anlaml› olarak daha yüksek-
ti. Yorum: Solunum anketinde semptom bildirme s›kl›¤› psikolojik durum-
dan etkilenebilir. Solunum anketi ve psikolojik durum göstergeleri eflza-
manl› yorumlanmal›d›r.
PS-650
S‹L‹KA TOZUNA MARUZ KALAN ‹fiÇ‹LERDE SERUM
‹NTERFERON GAMMA DÜZEY‹
H. Tuna1, M. Polatl›1, Ç. Yenisey2, M. Serter2, O. Çilda¤2
1 Adnan Menderes Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, Ayd›n2 Adnan Menderes Üniversitesi T›p Fakültesi Biyokimya AD, Ayd›n
Silikozis progresif seyirli lokalize ve sonunda diffüz fibrozis ile sonuçlanan
mesleki bir akci¤er hastal›¤›d›r. Makrofajlar›n akci¤erde de¤iflik uyaran-
lara karfl› ilk yan›t veren hücreler oldu¤u ve aktive olmalar› ile bir tak›m
sitokin ve mediatörlerin a盤a ç›kt›¤› bilinmektedir. Th1:Th2 hücreler-
den a盤a ç›kan sitokinler aras›ndaki oran›n de¤iflikli¤i immünopatolojik
yan›tlar›n flekillenmesinde önemlidir. ‹nterferon gamma (INF-gamma)
Th1 hücrelerden sal›nan temel sitokindir ve kronik inflamasyon seyrin-
de kollagen için düzenleyici rolü vard›r. Bu çal›flmada serum INF-gamma
düzeyinin silikozis sürecindeki rolünün tart›fl›lmas› amaçlanm›flt›r. Orta-
lama yafl 35.67±8.29 y›l ve maruziyet süresi 5.11±2.98 y›l olan 27 iflçi, ve
kontrol grubu olarak ayn› yafl grubunda toz maruziyeti olmayan 18 kifli ça-
l›flmaya al›nd›. ‹flçilerden 4’ünde silikozis saptand›. Serum INF-gamma
düzeyi ELISA yöntemi ile ölçüldü (Boehringer Mannheim). Kontrol gru-
bunda, serum INF-gamma (-) bulunmakla beraber, silika tozuna maruz
kalan iflçilerde ortalama INF-gamma 10.22±22.68 pg/ml düzeyinde bu-
lundu (p=0.02). Ancak, silikozis tan›s› alan 4 iflçide serum INF-gamma
(-) idi. Sonuç olarak, silika tozu maruziyetinin serum INF-gamma düze-
yinde art›fla neden oldu¤u, ancak silikozisli iflçilerde INF-gamma (-) bu-
lunmas› nedeniyle, INF-gamman›n fibrozisin yayg›nl›¤›n› azaltmada dü-
zenleyici rolü oldu¤u düflünüldü.
PS-651
THE DIAGNOSIS OF EARLY IMPAIRMENTS OF
PULMONARY CIRCULATION IN PNEUMOCONIOSIS
O. Ossipova1, V. Perley1, G. Orlova1, A. Gichkin1, Y. Malkov2
1Scientific and Research Institute of Pulmonology of St. Petersburg, Russia2 St. Petersburg I.P. Pavlov State Medical University, Russia
Aim: To study early impairments of pulmonary circulation in pneumo-
coniosis patients by Doppler echocardiography with Valsalva maneuver
(VM). VM was applied as volume overload exercise test. The hemody-
namic effect of volume overload of right heart chambers and lesser cir-
culation after end of VM was used. Methods: we examined 22 patients
with pneumoconiosis, mean age 49.5±1.3 yrs, with initially normal pul-
monary artery systolic pressure (PASP). Mean exposure time was
22.2±1.3 yrs. Patients with heart diseases were excluded. Mean PASP at
rest was 25.3±0.8 mmHg. 8 healthy persons were investigated as control
group. All patients were devised into 2 groups: patients with latent pul-
monary hypertension (LPH) during maximum load (PASP>45 mmHg,
group 1, n=5) and with normal reaction of pulmonary vessels (PASP<45
mmHg, group 2, n=17). LPH was revealed in 22.7%. There was no sig-
nificant difference of mean PASP and pulmonary vascular resistance
(PVR) at rest between patients groups and control. In overshoot we
observed statistically significant increasing PVR in group 1 (p<0.01)
comparing with the control group (mean PVR was 386.1±68.3 dyn cm
sec–5 and 181.1±18.3 dyn cm sec–5 respectively) and higher prevalence
of right ventricle diastolic dysfunction in group 1 (0.4) comparing with
group 2 (0.06). Diastolic dysfunction of right ventricle was not found in
the control group. Pulmonary perfusion scans were performed in 15
patients and revealed diffuse, mostly moderate impairments in both
groups combined with local disturbances in 3 patients. C o n c l u s i o n :
overshoot can be applicable as a loading test in pneumoconiosis patients
to reveal signs of latent right heart failure and reduction of pulmonary
vessels functional ability.
PS-652
PNÖMOKONYOZ TANISI ALAN KÖMÜR MADEN‹
‹fiÇ‹LER‹NDE S‹GARA ‹ÇME PREVALANSI VE S‹GARA
BA⁄IMLILI⁄ININ DE⁄ERLEND‹R‹LMES‹
R. Alt›n1, L. Kart 1, M. Tor 1, T. Örnek1, H. Altunel2
1 Karaelmas Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, Zonguldak2 TTK Zonguldak Karadon Sa¤l›k ‹stasyonu, Zonguldak
Türkiye’de ve dünyada ölüme yol açan birçok hastal›¤›n etkeni olan siga-
ra ayn› zamanda pnömokonyoz oluflumunda da bir risk faktörüdür. Sigara
içimi ciddi bir halk sa¤l›¤› sorunu ve önlenebilir bir nedendir. Biz de ça-
l›flmam›zda pnömokonyoz tan›s› kesinleflmifl olan kömür madeni iflçile-
rinde sigara içme prevalans› ve sigara ba¤›ml›l›¤›n› belirlemeyi amaçla-
d›k. Çal›flma için öncelikle 2000-2001 y›llar›nda tarama s›ras›nda ve/ve-
ya mesleki maluliyet baflvurusu sonras›nda pnömokonyoz tan›s› SSK Yük-
sek Sa¤l›k Kurulu taraf›ndan onaylanm›fl 131 kifli de¤erlendirildi. Bunlar-
dan 30 kifli emekli oldu¤u için çal›flma d›fl› b›rak›ld›. Kalan 101 madenci-
den 70 madenci (yafl ortalamas› 41.9±2.8, ortalama 14.8±10.1 paket/y›l
sigara kullan›m›) çal›flmaya al›nd›. Olgulara sigara anket formu ve CAGE
sigara ba¤›ml›l›k anket sorular› uyguland›. Olgular pnömokonyoz katego-
rilerine göre s›n›fland›r›ld›. (kategori: I, 58 olgu (%82.8), kategori II, 12
olgu (%17.2) kategori 0 ve III, 0 olgu). Sürekli sigara içen olgu say›s› 40
(%57.1), aras›ra içen 7 (%10), içtim-b›rakt›m 14 (%20), içmiyorum 9
(%12.9) olgu idi. Pnömokonyoz kategori I’de sürekli, aras›ra, içtim b›rak-
t›m diyen sigara içicisi 49 kifli (%84), bu oran kategori II’de 12 kiflidir
(%100). Düzenli sigara içen 33 kifliden 23’ünde (%57.5) CAGE’e göre si-
gara ba¤›ml›l›¤› saptanm›flt›r. Aras›ra sigara içen olgularda ba¤›ml›l›k sap-
tanmam›flt›r. Sigara ba¤›ml›s› kabul edilen iflçiler pnömokonyoz kategori-
lerine göre karfl›laflt›r›ld›¤›nda aralar›nda istatistiksel olarak anlaml› bir
fark saptanmam›flt›r (p>0.05). Sonuç olarak pnömokonyoz olgular›nda
sigara içimi ve radyolojik de¤ifliklikler aras›nda belirgin bir iliflki buluna-
mazken, maden iflçilerinde sigara içimi ve ba¤›ml›l›¤›n›n azalt›lmas› di¤er
kronik akci¤er hastal›klar›n›n bu duruma eklenmesini engelleyecektir.
POSTER SUNUMU TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹
166 TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
PS-653
ZONGULDAK BÖLGES‹ KÖMÜR MADENLER‹NDE 1988-1989
VE 2000-2001 DÖNEMLER‹ PNÖMOKONYOZ TARAMA
SONUÇLARININ KARfiILAfiTIRILMASI
M. Tor1, R. Alt›n1, L. Kart 1, M. Çelikiz2, M. Aydemir3
1 Karaelmas Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, Zonguldak 2 Zonguldak Gö¤üs ve Meslek Hastal›klar› Hastanesi, Zonguldak 3 TTK Sa¤l›k Dairesi, Zonguldak
Zonguldak ili dünyada say›l› kömür yataklar›na sahiptir. Kömür iflçilerinin
pnömokonyozu da bu bölgemizde bilinen bir sa¤l›k sorunudur. Bu çal›flma-
da kömür iflçilerinde pnömokonyoza yönelik TTK ve ‹SGÜM taraf›ndan
yap›lan periyodik taramalar›n sonuçlar›ndan 1988-1989 ve 2000-2001 dö-
nemlerini karfl›laflt›rmak istedik (Tablo). Tarama sonuçlar›na göre pnömo-
konyoz prevalans› ve radyolojik profüzyon kategorileri karfl›laflt›r›lan iki ay-
r› dönem aras›nda geçen süre içerisinde maden iflçilerinin say›s›n›n azald›-
¤› ve pnömokonyoz saptanma oranlar›nda anlaml› düflme saptand›¤› göz-
lendi. Radyolojik s›n›fland›rma 12 y›l önceki dönemle karfl›laflt›r›ld›¤›nda
Kategori III lezyonlar›n art›k görülmedi¤i ve daha önce ço¤unlukla görülen
Kategori II lezyonlar›n yerine art›k daha çok Kategori I lezyonlar›n saptan-
d›¤› gözlenmifltir. Bu sonuçlarla, 12 y›ll›k bu zaman aral›¤›nda madenlerde-
ki kömür ç›kartma tekniklerinin iyilefltirilmesinin de bu de¤ifliklikte rolü
oldu¤unu düflünmekteyiz.
PS-654
KAHVEC‹LERDE ÇEVRESEL TÜTÜN DUMANI
MARUZ‹YET‹N‹N SOLUNUMSAL ETK‹LER‹
F. Fidan1, A. Ç›mr›n1, C. Sevinç1, G. Ergör 2
1 Dokuz Eylül Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, ‹zmir2 Dokuz Eylül Üniversitesi T›p Fakültesi Halk Sa¤l›¤› AD, ‹zmir
Çevresel tütün duman›n›n hem çocuklar hem de eriflkinlerde solunum sis-
temine zararl› etkileri bilinmektedir. Ülkemizde kahvehaneler yeterli ha-
valand›rma sistemi olmayan ve yo¤un sigara içiminin oldu¤u ifl yerleridir.
Bu nedenle kahvehane çal›flanlar› uzun süreli ve yo¤un olarak çevresel tü-
tün duman›na (ÇTD) maruz kalmaktad›rlar. Kahvecilerde çevresel tütün
duman› maruziyetinin solunumsal yak›nmalar ve solunum fonksiyonlar›na
etkisini, ayr›ca çevresel tütün duman› maruziyeti olmayan kontrol grubuy-
la karfl›laflt›rarak, kahvecilik mesle¤inin “solunumsal yak›nma ve hastal›k”
oluflturma riskini araflt›rd›k. 114 kahvehane çal›flan› ve 93 kontrol grubunu
oluflturan bakkal, kasap vs gibi küçük ifl yeri çal›flan›na anket, fizik muaye-
ne ve solunum fonksiyon testi uyguland›. Çal›flmam›zda yafl, boy, vücut
a¤›rl›¤›, beden kitle indeksi, iflyeri d›fl›nda ÇTD maruziyeti, ifl yeri özellik-
leri, çal›flma süreleri ve sigara al›flkanl›klar› aç›s›ndan her iki grup aras›nda
istatistiksel anlaml› farkl›l›k yoktu. Solunumsal yak›nmalar (öksürük, bal-
gam, nefes darl›¤›, h›r›lt›) kahvecilerde kontrol grubuna göre anlaml› ola-
rak yüksek bulundu. Kahvecilerde mesle¤inin solunumsal yak›nma olufltur-
ma riski, öksürük için (odds ratio [OR]=3.408, %95 güven aral›¤› [GA]=
1.47-7.85), balgam için (OR=2.669, %95 GA = 1.34-5.30), nefes darl›¤›
için (OR=5.93, %95 GA=2.76-12.75), h›r›lt› için (OR=3.226, %95
GA=1.41-7.35), kronik bronflit için (OR=4.32, %95 GA=1.34-5.30) daha
yüksek bulundu. Kahvecilerde mesle¤in klinik parametreler yan›nda, solu-
num fonksiyon testlerine de olumsuz etkisini destekleyen de¤ifliklikler sap-
tanm›flt›r. Özellikle beklenenin yüzdesi (%beklenen) olarak FEV1, PEF,
FEF25, FEF50, FEF25-75 de¤erleri kontrol grubuna göre istatistiksel olarak an-
laml› azalma gösteriyordu. Azalma düzeyleri FEV1’de %5.1, FVC’de %3.4,
FEV1/FVC’de %1.6, PEF’de %6.45, FEF25’te %7.2, FEF50’de %10.16, FEF25-
75’te %9.8 oran›nda bulundu. “Solunumsal hastal›k” kavram› alt›nda de¤er-
lendirilen olgular, kahveciler grubunda istatistiksel olarak anlaml› biçimde
daha yüksek oranda bulundu. Yafl, BMI, sigara içme durumu dikkate al›n-
d›¤›nda kahvecilik mesle¤inin, solunumsal hastal›k ortaya ç›karma riskini,
tek bafl›na 5.3 kat art›rd›¤› gözlendi.
PS-655
GÜNEYDO⁄U ANADOLU BÖLGES‹NDE HALKIN ASBEST
KONUSUNDAK‹ B‹LG‹S‹ VE BU B‹L‹NC‹N
MEZOTELYOMAYI ÖNLEMEDE KATKISI
A. fienyi¤it, A. Tanr›kulu, C. Da¤l›, C. S›n›r, G. K›rbafl
Dicle Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar›, Diyarbak›r
Bölgemizde baz› yerleflim birimlerinde az da olsa asbestli topra¤›n kullan›-
m› devam etmektedir. Yap›lan çal›flmalarda önceden asbest temas›n›n sap-
tand›¤› bölgelerde asbestle ilgili hastal›klar›n azald›¤›, böyle bir temas›n ön-
ceden tespit edilmedi¤i bölgelerde ise artt›¤› saptanm›flt›r. Biz de çal›flma-
m›zda bu azalmaya etkili olabilecek faktörleri araflt›rmay› planlad›k. Bu
amaçla yerleflim birimlerini 2’ye ay›rd›k: 1. Asbest temas›n›n önceden sap-
tand›¤› yerler (1. bölge): Bu bölge ayn› zamanda mezotelyoma insidans›n›n
azald›¤› bölgelerdir. 2. Asbest temas›n›n önceden saptanmad›¤› yerler (2.
bölge): Bu bölge mezotelyoma insidans›nda art›fl saptanan bölgelerdir. Tüm
olgulara asbest ile ilgili bilgiyi s›nayan 9 soruluk bir anket uygulad›k. 1. böl-
gede asbestli topra¤›n %67.2 oran›nda bilindi¤ini, buna karfl›n 2. bölgede
bu oran›n %14.1 oldu¤unu, 1. bölgede asbestli topra¤›n sa¤l›¤a zararl› oldu-
¤unun %54.4 oran›nda bilindi¤ini, buna karfl›n 2. bölgede bu oran›n sade-
ce %4.7 oldu¤unu saptad›k. Yine 1. bölgedeki cevap oranlar›n›n da kendi
aralar›nda belirgin farkl›l›k gösterdi¤ini saptad›k (örne¤in asbestli topra¤›n
zararl› oldu¤u Çermik’te %94.7, Ergani de ise 45.2 oran›nda bilinmekte).
Sonuçta asbest konusunda halk›n bilgisi asbest kullan›m›n›, dolay›s›yla
hastal›k oluflumunu etkileyen çok önemli bir etkendir. Bu konuda halk›n
bilgilendirilmesi, asbest kullan›m›n› ve dolay›s›yla asbeste ba¤l› hastal›kla-
r›n oluflumunu engellemede en önemli faktör olacakt›r.
PS-656
GÜNEYDO⁄U BÖLGES‹NDE ASBEST TEMAS SÜRES‹,
M‹KTARI VE TEMAS ‹LE HASTALIK OLUfiUMU ARASINDA
GEÇEN LATENT SÜREN‹N MEZOTELYOMA OLUfiUMUNA
KATKISI
A. fienyi¤it, G. K›rbafl, A. Tanr›kulu, C. Da¤l›
Dicle Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, Diyarbak›r
Malign mezotelyoma, asbest temas›ndan 20-40 y›l sonra oluflan ve nadir
görülen bir tümördür. Hastal›¤›n etiyolojisinde en s›k suçlanan faktör as-
best lifleridir. Tremolit liflerinin mezotelyoma oluflumundaki rolü son za-
manlarda gittikçe artan oranda vurgulanmaktad›r. Biz de bu çal›flmam›zda
mezotelyoma tan›s› konan olgularda 3 faktörün (asbest temas süresi, mik-
tar› ve temas ile hastal›k oluflumu aras›nda geçen süre) hastal›k oluflumuna
katk›s›n› araflt›rmay› planlad›k. Temas miktar› hem asbesti iflleyip hem kul-
lananlarda yo¤un, sadece asbestli evlerde oturanlarda orta ve aktif asbest
kullan›m› olmad›¤› halde bu bölgelerde oturanlarda hafif olarak de¤erlen-
dirildi. Bu amaçla son 11 y›lda mezotelyoma tan›s› konan ve dosyas›nda ye-
terli bilgi saptanan 114 olgu retrospektif olarak araflt›r›ld›. Vakalar›n 71’i
(%62) erkek, 43’ü (%38) kad›n olup yafl ortalamas› 51.4 olarak saptand›.
Olgular›n 23’ünde (%20) yo¤un temas (%96’s› kad›n %4’ü erkek), 72’sin-
de (%65) orta ve 17’sinde (%15) ise hafif derecede temas saptand›. Mezo-
TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹ POSTER SUNUMU
167TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002
Tablo. Tarama sonuçlar›na göre pnömokonyoz prevalans›
ve radyolojik profüzyon kategorileri
y›llar iflçi pnömokonyoz prevalans Kategori 0 Kategori I Kategori II Kategori III
n n % n(%) n (%) n (%) n (%)
1988-1989 18744 997 5.3 0(0) 219 (22) 681 (68.4) 97 (9.6)
2000-2001 10718 131 1.2 0(0) 96 (73.3) 25 (26.7) 0 (0)
telyomal› olgularda asbest temas süresi 5 y›l ile 58 y›l aras›nda de¤ifliyordu
(ortalama 21.4±12.2 y›l). Yine asbest temas› ile hastal›k oluflumu aras›nda
geçen latent süre ise 8 ile 44 y›l (ortalama 26.1±8.7 y›l) olarak saptand›.
Sonuçta, mezotelyoma oluflumunda en fazla suçlanan asbest lifi krokidolit
olmas›na karfl›n Güneydo¤u Anadolu bölgesinde kullan›lan tremolit asbest
lifinin hastal›k oluflumunda çok k›sa süreli ve az miktardaki temas› bile ye-
terli oldu¤undan bu lif çeflidi de en az krokidolit kadar tehlikelidir. Yine
bölgemiz, asbest liflerinin patojenitesini etkileyen faktörler aç›s›ndan da
(di¤er tozlara maruziyet vs) detayl›ca araflt›r›lmal›d›r.
PS-657
GÜNEYDO⁄U ANADOLU BÖLGES‹NDE HALEN ASBESTL‹
TOPRAK KULLANAN A‹LELER‹N ASBEST KONUSUNDAK‹
B‹LG‹LER‹ VE ASBESTE BAKIfiLARI
A. fienyi¤it, A. Tanr›kulu, C. S›n›r, G. K›rbafl
Dicle Üniversitesi T›p Fakültesi Gö¤üs Hastal›klar› AD, Diyarbak›r
Asbestli topra¤›n kullan›m›na ba¤l› olarak baflta mezotelyoma olmak üzere
birçok hastal›k oluflmaktad›r. Asbest kullan›m› bölgemizde çok genifl oranda
terk edilmifl olmas›na karfl›n yer yer özellikle s›va ve badana yap›m›nda kul-
lan›m›na devam edilmektedir. Biz de bu çal›flmam›zda asbestli topra¤› halen
kullanmakta olan ailelerin asbest konusundaki bilgilerini ve kullan›m sebep-
lerini araflt›rmay› planlad›k. Bu amaçla 78 ailedeki 218 kifliye 8 soruluk an-
keti uygulad›k. Olgular›n sadece %1.2’sinin s›va- badana için kulland›klar›
toprakta asbest oldu¤unu bildikleri ve ortalama 34 y›ldan beri asbestli topra-
¤› kulland›klar› tespit edildi. Baflka s›va ve badana malzemesi varken neden
asbestli topra¤› kullanmaya devam ettikleri sorusuna ise daha ucuz olmas›,
evleri için daha uygun malzeme olmas› gibi cevaplar verildi. Yine olgular›n
%26.6’s›n›n asbestli topra¤› baflkalar›n›n da kullanmas›n› tavsiye ettikleri be-
lirlendi. En önemli bulgu olarak olgular›n %79.4’ünün asbestli topra¤›n sa¤-
l›¤a zararl› oldu¤unu bilmedikleri tespit edildi. Sonuçta asbestli topra¤›n kul-
lan›m›na devam etmenin en büyük sebebinin bu topra¤›n zararlar›n›n bilin-
memesinden kaynakland›¤› ve bu konuda yap›lacak çal›flmalar›n bu topra¤›n
kullan›m›n› engellemede en büyük faktör olaca¤› kanaatine var›ld›.
PS-658
KATAL‹T‹K SOBALARA BA⁄LI YÜKSEK
KARBOKS‹HEMOGLOB‹N DÜZEYLER‹
T. Ba¤c›1, S. Aycengel2, A. Demir3, B. Bozkurt3, Z. Öztek 3, S. Emri 3
1 Hacettepe Üniversitesi Halk Sa¤l›¤› Bölümü, Ankara2 Gazi Üniversitesi Gö¤üs Hastal›klar› Bölümü, Ankara3 Hacettepe Üniversitesi Gö¤üs Hastal›klar› Bölümü, Ankara
Karbon monoksit (CO) zehirlenmesi acil baflvurular› ve ölümlere yol aça-
bilen önemli bir halk sa¤l›¤› sorunudur. Yak›t ve ›s›nma sistemleri ev içi
CO kayna¤› olabilir. fiubat 1998’de ›s›nma için kullan›lan yak›tla ekshale
edilen havadaki karboksihemoglobin (COHb) düzeyi aras›ndaki iliflkiyi
hanelerde yap›lan 336 kiflilik tarama ile araflt›rd›k. Karboksihemoglobin öl-
çümleri sabah (10-12 a.m.) ›s›tma sistemi kapat›ld›ktan sonra MicroCO-
meter cihaz› ile yap›ld›. Is›tma arac› merkezi ›s›tma (83), koval› soba (87),
katalitik soba (70), katalitik soba ile merkezi ›s›tma (30) ve katalitik soba
ile koval› soba fleklindeydi. Sigara içicilerde COHb düzeyi sigara içmeyen-
lerden yüksekti (%3.43±0.07 ve %2.18±0.07, p<0.05). Katalitik sobada
propan gaz› yakanlarda COHb düzeyi koval› sobada odun ve kömür yakan-
lar ve merkezi ›s›tma kullananlardan yüksekti (s›ras›yla %3.03±1.06 vs.,
%2.47±0.52 ve %2.66±0.89, p<0.05). Sigara içmeyenler aras›nda propan
gaz› COHb ile iliflkili bulundu (propan gaz› kullanan ve kullanmayanlarda
s›ras›yla, %2.54±0.07, %1.79±0.14 ve %1.80±0.10, p<0.05). Sigara içimi-
ne benzer flekilde CO konsantrasyonunu yükselten katalitik sobalar›n teh-
likesi konusunda toplumu uyarmak gereklidir.
PS-659
RESPIRATORY SYSTEM REACTION TO INHALED
RADIONUCLIDES
S. Chikina, T. Pashkova, A. Chernyaev, A. Chuchalin
Pulmonology Research Institute, Moscow, Russia
We monitored respiratory status of 20 cleanup workers with chronic respi-
ratory diseases exposed to inhaled radionuclides. We used spirography,
bodyplethysmography, BAL cytology, and lung tissue biopsy. Th follow-up
period was 8 years. All the patients initially showed normal lung function
values, and now 9 of them have kept normal flow rate values (the 1st
group). Eleven others developed bronchial obstruction (the 2nd group).
The 2nd group patients reduced their FVC from 4.67±0.15 (1993) to
3.52±0.16 L (2001) and FEV1 from 3.69±0.15 to 2.72±0.17 L (p<0.02).
RV and TLC were normal in both the groups for all the follow-up period.
Alveolar macrophages number with radioactive dust particles in their
cytoplasm reduced reliably in the 1st group: from ñ 24.65±5.18% (1993)
to 6.0±2.42% (2001) (p<0.05), but not reliably in the 2nd group (from
17.83±4.24% to 3.33±2.16%). Focal pulmonary fibrosis was revealed in 5
patients of the 1st group (55.6%) and 4 patients of the 2nd group (36.4%)
(p<0.025). Thus, we encountered 2 types of the respiratory system reaction
to inhaled radionuclides: 1) pulmonary fibrosis occurrence without airway
obstruction; 2) bronchial obstruction with no lung tissue injury. The
bronchial obstruction initially was a defended mechanism, but then it hin-
dered the elimination of radionuclides. These types are probably provided
by genetic predisposition to airway obstructive reactions.
POSTER SUNUMU TORAKS DERNE⁄‹ 5. YILLIK KONGRES‹ B‹LD‹R‹ ÖZETLER‹
168 TORAKS DERG‹S‹ C‹LT 3, EK 1, N‹SAN 2002