of UK - KimyaKongreleri.orgkimyakongreleri.org/AACD1/1AACD-1998-017.pdf · 2014-02-05 · Bu...
Transcript of of UK - KimyaKongreleri.orgkimyakongreleri.org/AACD1/1AACD-1998-017.pdf · 2014-02-05 · Bu...
ICP-MS: GENEL ÖZELLİKLER
Ahmet E. Eroğlu
Dept. of Earth Sciences, Univ. of Sheffield, UK
Eser element tayinlerinde geleneksel olarak atomik absorpsiyon (AAS)
ve ICP-optik emisyon spektrometrisi (ICP-OES) gibi atomik
spektrometrik teknikler, X-ışım floresans yöntemi (XRF), nötron
aktivasyon analizi (NAA) ve elektrokimyasal yöntemler
kullanılmaktadır. Anılan metotlara 80’li yıllann ikinci yarısından sonra
ICP-kütle spektrometrisi (ICP-MS) eklenmiş ve bu teknikle yapılan
çalışmalar özellikle son yıllarda hızlı bir artış göstermiştir. Başlarda çok
pahalı, kullanması çok zor ve hacimce çok büyük olduğu sanılan ICP-
MS’in, bugün, sanıldığı kadar pahalı olmadığı anlaşılmış durumdadır.
Bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler ve yazılım programlarının
esnekliği sayesinde kolaylıkla otomasyona gidilebilmesi, ICP-MS’i
sadece araştırma amaçlı bir teknik olmaktan çıkarıp rutin analizlerde de
rahatlıkla başvurulabilir hale getirmiş; birçok üretici firmanın artık
masaüstü (benchtop) cihaz üretiyor olması ise ICP-MS cihazlarının çok
yer kapladığı önyargısını değiştirmiştir. ICP-MS’in çok duyarlı olduğu
düşüncesi ise ilk yıllardan günümüze değişmeden gelmiş ve bugün
deneysel bulgularla da kanıtlanmıştır.
Diğer yöntemlerle kıyaslandığında son yıllarda en hızlı gelişmeyi ICP-
MS göstermektedir. Bunun bir nedeni yukarıda da belirtildiği gibi
tekniğin yüksek duyarlılığıdır; birçok element için gözlenebilme sınırı
ng/L’nin altındadır Multielement tayin yapabilme özelliği sayesinde
nitel analizlerde ve izotop oranlarının belirlenmesinde olduğu gibi, başta
metalik elementler olmak üzere periyodik tablodaki elementlerin büyük
çoğunluğunun çeşitli örneklerdeki nicel ve yarı-nicel tayinlerinde de
287
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
yaygın olarak kullanılmaktadır [ 1 -6], Çalışma aralığı diğer metotlara
oranla çok geniştir. Birçok element için pg/L-mg/L arasında kalibrasyon
grafikleri çizilebilmektedir ve bu, farklı derişime sahip birçok elementin
seyreltmelerle uğraşmaksızm aynı anda tayin edilebilmesine olanak
sağlar. Değişik örnek göndericilerle eşleştirildiğinde ICP-MS, sıvı
örnekler dışında katı örneklerin analizinde de sıklıkla kullanılmaya
başlamıştır. Diğer atomik spektrometrik tekniklerle de eşieştiriIebilen
örnek gönderme sistemleri (hidrür oluşturma, elektrotermal ısıtma,
lazerle parçalama, akışa enjeksiyon sistemi, çeşitli sisleştiriciler vb.) aynı
şekilde ICP-MS ile de kullanılabilir. Tekniğin önemli özelliklerinden
birisi de elementlerin kütle spektrumlarmın oldukça basit ve elemente-
özel nitelik taşımasıdır. Bu özelliğinden dolayı ilk yıllarda ICP-MS’in
girişimlerden etkilenmediği düşünülmüştü ama yapılan araştırmalarda
böyle olmadığı anlaşılmıştır. İzobarik, moleküler ve matriks kaynaklı
girişimlerin bazı analizlerde sonucu etkilediği bilinmektedir. Buna karşın
bir çok girişimin kaynağının iyice belirlenmiş olması bunların çoğunun
önlenmesine veya en azından etkilerinin azaltılmasına olanak sağlamıştır.
ICP-MS: ENSTRÜMENTAL ÖZELLİKLER
Bir analitik cihaz olarak ÎCP-MS iki ünitenin bileşimi olarak
düşünülebilir; indüktif olarak eşleştirilmiş plazma (ICP) ve kütle
spektrometresi (MS). Analizi yapılan örnekteki elementler ICP’de
iyonlaştrıldıktan sonra kütle spektrometresine gönderilirler ve burada
kütle/yük (m/z) oranlarına göre ayrılıp ölçülürler. ICP-MS’deki plazma
optik emisyon spektrometride kullanılan Ar plazma ile aynıdır. Periyodik
tablodaki bir çok elementin birinci iyonlaşma enerjileri Ar’un iyonlaşma
enerjisinden (15.76eV) küçük olduğu için elementler plazma içerisinde
daha çok (+1) yüke sahip pozitif iyonlara dönüşürler. Bir ICP-MS cihazı
288
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
temel olarak şu bölümlerden oluşur: (i) örnek gönderici sistem (çözeltiler
için genellikle peristaltik pompa ve sisleştırıcı) (u> K'P (iıi) aktarıcı
koniler (interface cones), (iv) iyon lens sistemi, (v) kütle seçici
(quadrupole mass fılter), (vi) detektör (electron multiplier tube) ve (vii)
vakum sistemi. Örnek çözelti peristaltik pompa yardımıyla sisleştiriciye
gönderilir ve aérosol haline
3 x l0 2 Pa 5x1 Q"3 Pa 5xlO'4 Pa
Şekil 1. Bu çalışmada kullanılan Hevvlett Packard HP4500 ICP-MS’in
şematik gösterimi.
dönüştürülür. Oluşan aerosol taşıyıcı gaz (Ar) ile ICP’ye taşınır; burada
atomlaştınlır ve iyonlaştırılır. Cihazın MS kısmında örnekleyici
(sampler) ve sıyırıcı (skimmer) olmak üzere su soğutmalı iki aktarıcı
koni vardır. İyonlar bu koniler tarafından atmosferik basınçtaki ICP’den
yüksek vakum bölgesine çekilir. Aktarıcı koniler arasındaki basınç 3 x l0 2
Pa, iyon lenslerinin bulunduğu odacıkta 5x10'3 Pa ve kütle analizör
odacığında 5x10 '4 Pa’dır. İyon lens sistemi ile odaklanan iyonlar kütle
analizörüne gönderilir ve burada'm/z oranlarına göre ayrılır. Kütle seçici
289
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
(quadrupole mass fılter) belirli bir zaman diliminde sadece belirli m/z
oranına sahip iyonların geçişine izin verir ve bu iyonların şiddeti EM
detektörü ile sırayla ölçülür. Bu makalede bahsedilecek olan çalışmaların
yapıldığı ICP-MS cihazının şeması Şekil 1’de verilmiştir.
Quadrupole MS anaîizörünün yan yana iki kütleyi ayrıştırabilme beceri
katsayısı l ’dir (unit mass resolution); yani, bu tip cihazlar ile ancak m/z
oranı tamsayı olan kütleler (m/z 56-57, 110-111 vb.) birbirlerinden
ayrılabilmekte, aynı nominal kütleye sahip poliatomik iyonlar ise element
sinyaliyle çakışmaktadır. Böyle durumlarda yüksek ayrıştırma özelliğine
sahip çift-odaklamalı manyetik-sektör kütle spektrometresi (high
resolution double-focusing magnetic sector mass spectrometer) tercih
edilebilir. Ama quadrupole ICP-MS’lere göre daha pahalı ve hacimce 2-3
kat daha büyük olması ve kullanımının daha zor olması gibi nedenlerle
manyetik sektör M S’ler daha çok araştırma laboratuarlarında
kullanılmaktadır.
ICP-MS: GİRİŞİMLER
ICP-MS’de karşılaşılan girişimler iki ana kategoriye ayrılabilir; (a)
quadrupole MS ölçüm sisteminin aynı nominal kütleye sahip iki iyonu
ayıramamasmdan kaynaklanan spektral girişimler ve (b) örnek
matriksinden kaynaklanan spektral olmayan girişimler.
(a) MS kaynaklı girişimler: Bu tür girişimler birkaç alt gurupta
incelenebilir İlk olarak elementler arası (interelement) girişimler gelir ki
bunlara örnek olarak aynı nominal kütleye sahip ;(’Zr, >6Mo ve %Ru’un
bırbırlerıyle etkileşimleri gösterilebilir Şekil 2 ’de ise Fe de içeren 20
M-g/i i r çözeltisinin ICP-MS spekîrumu gösterilmektedir s°Cr (%4,35),
“( r (%83 79) ve MCı 50) sinyalleri i r un doğal izotop dağılımına
uymakla birlikte m/z M de beklenenden
290
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
m/z
Şekil 2. Cr’un ICP-MS spektrumu (20^ıg/L Cr, %1 HNO3 içinde).
Dikdörtgen alanlar Cr’un doğal izotop dağılımını göstermektedir
fazla bir sinyal gözlenmektedir (54Cr, %2.36). Bunun nedeni çözeltideki
Fe’den kaynaklanan î4Fe (%5.8) sinyalinin 54Cr sinyali ile çakışması ve
m/z:54’deki iyon şiddetini arttırmasıdır. MS kaynaklı girişimlerin ikinci
alt bölümünü plazmanın kendisinden kaynaklanan iyonlar ve diğer
poliatomik iyonlar oluşturmaktadır. Bunlar 160 , 14N 14N, 14N 160 , 160 160 ,
40Ar, 40Ar16O, 40Ar40Ar gibi plazma gazlarının oluşturduğu oksitler,
nitritler ve argitlerdir 40Ar sinyalinden dolayı Ca analizi en duyarlı
sonuçlan verebilecek 40Ca (%96.94) yerine 44Ca (%2.09) veya 43Ca
(%0.135) üzerinden yapılmaktadır Yine aynı şekilde 40Ar16Q sinyali
normal plazma koşullarında 56Fe (%91.72) ölçümünü zorlaştırmakta,
bunun yerine daha duyarsız olan 57Fe (%2.2) sinyali ölçülmektedir
Görüldüğü gibi, karşılaşılan girişimlere karşın bir çok elementin farklı
duyarlılıklara sahip diğer izotoplan nicel analizlerde
kullanılabilmektedir Tek izotopa sahip elementlerde ise durum çok daha
291
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
ciddidir. Örneğin, ICP-MS ile klorlu örnekler içinde As tayini yapmak
oldukça zordur. Plazmada oluşan 40Ar35Cl, 75As sinyaliyle çakışmakta, bu
da As tayinini neredeyse olanaksız hale getirmektedir. Böyle bir durumda
ya girişim eşitlikleriyle matematiksel düzeltmelere gidilmekte, ya da
çeşitli yollarla çözelti matriksi değiştirilmeye çalışılmaktadır. Bu
bölümdeki üçüncü alt kategori ise plazmada +2 yüklü iyonların
oluşmasıdır. Örneğin, çok yüksek Sr derişimlerinde Ca tayini yapmak
daha da zorlaşmaktadır; çünkü, plazmada oluşacak 88Sr+", Ca’un
40Ca’dan sonra ikinci duyarlı izotopu olan 44Ca (%2.09) sinyaliyle
çakışacak, böylelikle 43Ca (% 0.135) sinyali kullanılmak zorunda
kalınacaktır.
(b) Örnek matriksinden kaynaklanan girişimler: Bu tür girişimlerin
birincisi çözeltideki çözünmüş katı madde miktarının % 0.1 ’den fazla
olması halinde ortaya çıkmaktadır; plazmada iyonlaşan çeşitli tuzlar
aktarıcı konilerde ve iyon lensleri üzerinde birikmekte, bu nedenle anal it
sinyali bastırılmaktadır. Bu bölümdeki ikinci tip girişim çözeltideki ağır
iyonların daha hafif elementlerin sinyalini etkilemesidir (space-charge
effect). Ağır iyonlar daha hafif iyonların yollarını, onları iterek
değiştirirler ve detektöre ulaşmalarını güçleştirirler. Matriksten
kaynaklanan girişimlerin üçüncü alt kategorisi kolay iyonlaşan
elementlerin etkisidir ki, bu durum, plazmanın kısıtlı iyonlaştırma
enerjisinin Na, K gibi kolay iyonlaşan elementlerce tüketilmesinin
sonucudur. Bunların dışında çözelti matriksi sisleştiricinin performansını
da etkileyebilir ve ölçümlerin tekrarlanabilirliğini kötüleştirebilir.
Bu bölümde anlatılan matriks kaynaklı ve spektral olmayan girişimlerin
önlenmesi için bazı metotlar geliştirilmiştir. Duyarlılık açısından sorun
voksa çözeltinin seyreltilmesi ve matriks derişiminin azaltılması bir
çözüm olabilir Ayrıca standart katma yöntemi uygulanabilir ve matriksin
etkisi kontrol edilebilir İç standart (internal Standard) kullanılması da
292
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
çok sık başvurulan bir yöntemdir. Bir başka çözüm ise kalibrasyon
standartlarının örnek matriksine banzer bir matriks içinde
hazırlanmasıdır. Bunların dışında matriksi tamamen ortadan kaldırmaya
veya azaltmaya yönelik birtakım kromatografık teknikler, mikrolitre
düzeyinde çözelti örneği sunmaya olanak sağlayan akışa enjeksiyon
(flow injection) sistemleri, değişik sisleştiriciler ve örnek gönderme
sistemleri (ETV, vb.) kullanılabilir.
ÎCP-MS: ÖZET
Atomik spektrometrik tekniklerin performans karakteri stikl erini
karşılaştırmak gerekirse şu sonuçlara varılabilir; ICP-MS, yüksek
duyarlılığı, multielement analiz yapabilme ve izotop oranlarım
belirleyebilme özelliği (Şekil 3), çok düşük gözlenebilme sınırlarına
sahip olması, elde edilen sonuçların tutarlılığı ve kesinliği, çalışma
aralığının genişliği, çok hızlı ölçümlere olanak tanıması, otomasyona
uygunluğu ve esnekliğiyle üstün bir performans şergil emektedir.
Ekonomik açıdan (hem cihazın fiyatı, hem de günlük kullanım masrafları
açısından) alevli tekniklere göre dezavantaja sahiptir. Girişimler
açısından değerlendirildiğinde ise m/z:80’den küçük kütleye sahip
elementlerin tayininde bazı sorunlarla karşılaşılsa da girişimlerin
kaynaklarının iyi biliniyor olması bu dezavantajı kontrol edilebilir hale
getirmektedir
Sonuç olarak, yukarıda sıralanan önemli özellikleriyle ICP-MS, çevresel,
jeolojik, biyolojik ve tarımsal bir çok örneğin analizinde, materyal ve
yarı-iletken teknolojilerinde, proses ve kalite kontrolünde, kimyasal ve
nükleer endüstride yaygın olarak kullanılmaya başlamıştır. Eser element
tayinlerinde nitel, yarı-nicel ve nicel analizlere olanak sağlaması
nedeniyle ileride daha da yaygınlaşacağı öngörülebilir.
293
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
106 108 110 112 114 116 118 120 122 124
m/z
Şekil 3. Ag, Cd, Sn ve Sb içeren multielement standart çözeltisinin ICP-
MS spektrumu (her biri 20p.g/L, 1% H N 03 içinde).
ICP-MS: ANALİTİK UYGULAMALAR
Bu bölüme kadar ICP-MS’in genel özellikleri anlatılmıştır. Bundan
sonraki bölümlerde tekniğin bazı çevresel örneklere uygulanmasından ve
bu örneklerdeki ağır metallerin ve uzun ömürlü radyoaktif elementlerin
tayin edilmesinden bahsedilecektir. Söz konusu çalışmaların tamamında
Hewlett Packard HP4500 quadrupole ICP-MS kullanılmıştır.
Antarktika Buzulunda Ultraeser Pb Tayini
Bazı çevresel örneklerdeki eser element derişimi ve bu derişimlerin
zamana bağlı değişimi bir çok atmosferik olayın daha iyi izlenmesini ve
yorumlanmasını sağlar. Doğal ve antropojenik faaliyetler atmosferde
294
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
global değişikliklere neden olur. Bu değişikliklerin en iyi takip edileceği
örneklerden birisi de kutup buzullarıdır. Kutup buzullarının analizi analit
elementlerin (Pb, Cd, vb.) ultraeser derişimde olmalarından dolayı
oldukça zordur. Bu nedenle örnek toplama aşamasından analizin sonuna
kadar çok dikkatli olunmalı ve kontaminasyon olasılığı azaltılmalıdır.
Kutup buzullarının analizinde en sık kullanılan teknikler termal
iyonlaştırıcılı izotop seyreltmeli kütle spektrometri (thermal ionization-
isotope dilution-mass spectrometry, TI-ID-MS) [7,8] ve GFAAS’dir [9],
Oldukça duyarlı olmalarına karşın diğer bir çok teknikte olduğu gibi bu
tekniklerle de bu tip örneklerin direkt analizi çoğu zaman olası değildir
ve bir takım ön işlemler gerektirdiğinden uzun zaman almaktadır. Lazer
ışmlamalı atomik floresans spektrometri (LEAFS) [ 10 ] buzullardaki bazı
elementlerin tayininde önzenginleştirmeye gerek olmaksızın direkt olarak
uygulanabilmektedir ama bu cihaz standart laboratuarların çoğunda
bulunmamaktadır. Bu çalışmada kutup buzulundaki ultraeser miktardaki
Pb tayini için ICP-MS’in kullanılabileceği gösterilmiş ve üç değişik
sisleştirici sistemin böyle bir amaca uygunluğu araştırılmıştır.
İlk olarak bir Pb standart çözeltisi ( 10 0pg/g Pb, 1% HNO3 içinde),
nömatik (konsentrik tip), ultrasonik (U-5000AT", CETAC Technologies
İne) ve membran desolvatörlü mikrokonsentrik (microconcentric
nebulizer with membrane desolvation, MCN-6000, CETAC
Technologies Inc) sisleştirici kullanarak ICP-MS ile ölçülmüştür. Elde
edilen sinyaller Şekil 4 ’de verilmiştir.
295
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
cps
2
1 O
2-1-O
O 30 60 90 120 150
zam an, s
Şekil 4. Pb standart çözeltisinin ICP-MS ve üç farklı sisleştirici ile elde
edilmiş iyon-zaman grafikleri. Parantez içindeki rakamlar sisleştiricinin
örnek emiş hızını göstermektedir.
Görüleceği gibi nömatik sisleştirici böyle bir analiz için yeterli
duyarlılığa sahip değildir. Ultrasonik sisleştirici (USN) ile MCN-6000
birbirlerine yakın sinyaller vermişlerdir. Bu iki sisleştirici arasındaki
önemli fark ise kullandıkları çözelti miktarıdır; USN dakikada yaklaşık
2.5mL çözelti harcarken, MCN-6000 sadece 60jiL çözelti harcamaktadır.
Kutup buzulu gibi son derece değerli örneklerin analizinde küçük
hacimlerle çalışmanın gerekliliği açıktır. Bu nedenle bu çalışmada ICP-
M S’le birlikte MCN-6000 kullanımı tercih edilmiştir.
Kutup buzulunun örneklenmesi ve laboratuara getirilmesi sırasındaki
olası kontaminasyondan kurtulmak için silindir şeklindeki buzul kütlesi,
l ’er cm kalınlıkta olmak üzere, seramik bir bıçakla katmanlar halinde
296
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
PTFE kaplara sıyrılmış ve her katmandaki Pb derişimi ayrı ayrı
belirlenmiştir. Buzul kütlesinin yarıçapına göre Pb derişimindeki değişim
Şekil 5’de gösterilmiştir. Yüzeydeki Pb derişimi kontaminasyondan
dolayı çok yüksek (>1000pg/g) iken içerilere doğru azalmakta ve en iç
katmanlarda sabiilenerek platoya ulaşmaktadır. Analizi yapılan bu
spesifik buzul parçasındaki Pb derişimi 18 pg/g olarak bulunmuştur.
Buzul kütlesinin yarıçapı, cm
Şekil 5. Pb derişiminin buzul kütlesinin çapıyla değişimi.
Bu çalışma, zaten duyarlı bir teknik olan ICP-MS’in duyarlılığının uygun
örnek gönderici sistemlerin kullanılması halinde daha da
arttırılabileceğini göstermiştir. ICP-MS’le eşleştirilen MCN-6000
sisteminin duyarlılık artışı sağlamasının yanı sıra düşük örnek hacmi
kullanımıyla da kutup buzulu ve benzeri değerli örneklerin analizi için
oldukça uygun olduğu gösterilmiştir. Çalışmanın amacı kutup
buzullarında ağır metal tayini için yöntem geliştirmek olduğundan
29?
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
önerilen metot şimdilik sadece Pb tayinine uygulanmıştır. Aynı şekilde
diğer elementlerin tayininde de kullanılması için bir engel
görünmemektedir. Ayrıca farklı derinliklerden alınmış buzul
örneklerinde de Pb ve diğer elementlerin tayininin yapılabileceği ve
geçmişe yönelik kronolojik bilgi edinilebileceği açıktır. Bu ise yüzyıllar
öncesinde gerçekleşmiş doğal ve antropojenik olaylara ışık tutulmasına
olanak sağlayabilecektir.
ICP-MS İLE UZUN ÖMÜRLÜ RADYOAKTİF ELEMENT
TAYİNİ
ICP-MS’in yaygın uygulama alanı bulduğu diğer bir alan da uzun ömürlü
radyoaktif elementlerin tayin edilmesidir. Bilindiği üzere bu tür
elementlerin tayininde daha çok radyoaktivite ölçümüne dayalı teknikler
(a-spektrometri, y-spektrometri, p-ışını sayma vb.) kullanılmaktadır.
Ama bazı durumlarda tayin edilecek olan radyoaktif elementin kütlesinin
ölçümü aktivitesinin ölçümüne göre daha kolaydır. Özellikle uzun
ömürlü radyoaktif elementlerin bir çoğu a veya {3-ışmı yayarak
bozunmaya uğrar ve düşük şiddette radyasyon yayarlar. Son zamanlarda
böyle durumlarda ICP-MS kullanımı bir alternatif oluşturmakta,
radyometrik ve radyometrik olmayan teknikler kıyaslanmaktadır [11-15],
Bu çalışmanın bundan sonraki bölümlerinde ICP-MS’in denizsuyu
matriksindeki teknesyum ve plutonyum tayininde kullanılabileceği,
plutonyumun izotop oranlarının belirlenebileceği gösterilmiştir.
Ultrasonik Sisleştirici ve ICP-MS ile Denizsuyunda 99Tc Tayini
Teknesyum-99 daha çok nükleer silah testleri ve çeşitli reaktör
operasyonları sonucunda denizsuyuna atılır. Denizsuyu matriksinde en
kararlı hali TCO4’ formudur Yarı ömrü 2.1 x 105 yıldır ve (3-ışını yayarak
298
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
bozunmaya uğrar Doğal sularda "T c derişimi çok düşüktür (~pg/L) ama
örneğin İrlanda Denizi’nde bazı noktalarda ng/L düzeyine
yükselebilmektedir [16], Düşük derişiminden dolayı bu tür örneklerdeki
99Tc miktarı bir matriks ayrıştırma/ önzenginleştirme işleminden sonra
gerçekleşiiriîebilmektedir. Son zamanlarda "T c tayininde {3-
emisyonunun ölçülmesine dayalı tekniklere alternatif olarak ICP-MS
kullanımı da önerilmiştir [17-21], ICP-MS’in birçok uygulamada
radyometrik tekniklere tercih edilmesinin nedeni daha küçük hacimle
daha duyarlı sonuç vermesi ve ölçüm süresinin kısalığıdır. Ancak, giriş
bölümlerinde de anlatıldığı gibi ICP-MS bazı girişimlerden etkilenmekte
ve örnek matriksine bağlı olarak analit sinyali bastırılabilmektedir. Bu
çalışmada denizsuyunda "Tc tayini için basit bir matriks
ayrıştırma/önzenginleştirme yöntemi önerilmektedir. Bu amaçla cam bir
damlalık içinde 4cm boyunda bir kuvvetli anyon değiştirici (Amberlit
IRA-400 (Cl)) kolon hazırlanmış ve işlem sonucunda elde edilen
çözeltideki "T c sinyali membran desolvatörlü ultrasonik sisleştiriciyle
(USN/MD, U-6000AT+, CETAC Technologies Inc.) eşleştirilmiş olan
ICP-MS ile ölçülmüştür.
İlk olarak denizsuyu matriksinde hazırlanmış "T c standart çözeltisi
kolondan geçirilmiş ve kolonun iyonlarından arınmış yüksek saflıktaki su
ile yıkanmasından sonra tutunmuş olan TcCV 10M H N 03 ile aşağı
alınmıştır. Önerilen yöntemin yüzde verimini hesaplamak üzere Tc ile
birlikte kimyasal özellikleriyle TcCV’e benzeyen R e04' de kullanılmıştır.
Böyle bir çalışmada verim monitörü olarak daha anlamlı olabilecek
Tc’un diğer izotopları, yarı ömürlerinin ICP-MS ile duyarlı sonuç
verecek kadar uzun olmamasından dolayı kullanılamamıştır. Teknesyum
ve renyumun anyon değiştirici kolondan geri alınma profilleri Şekil 6 ’da
299
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
gösterilmektedir. Benzer profillere sahip olmaları Re’un Tc tayininde
verim monitörü olabileceğini göstermiştir.
Eluent olarak çok yüksek derişimde HNO3 ( 10M) kullanıldığı için asitten
gelebilecek olası kontaminasyon kontrol edilmiştir. Şekil 7 ’de m/z: 90-
100 arasındaki zirkonyum (9üZr, 91Zr, 9iZr, 94Zr, 96Zr) ve molibdenin
(92Mo, 94M o , 95M o , 96M o , 9 /M o , 98M o , l00Mo) tüm izotopları
görülmektedir. Buradaki önemli bulgu ise m/z:99’da herhangi bir sinyal
olmamasıdır. Bu, plazmada, 99Tc ile aynı nominal kütleye sahip ve
sinyali direkt olarak etkileyebilecek 98M o 'H miktarının, USN/MD
kullanımından dolayı yeterli düzeye yükselememesi sayesindedir. Çünkü
böylece plazmaya ulaşan çözücü ve plazmada oluşan oksit ve hidrür
miktarı azalmaktadır. İç standart olarak kullanılan Rh’a ait sinyal
m/z: 103 ’de görülmektedir.
Geri kazanma
Eluent (10M HNO3 ) hacmi, mL
Şekil 6 . TcO/f ve ReO/f in anyon değiştirici kolondan geri alınma
profilleri
300
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
Bundan sonraki aşamada, önerilen metodun denizsuyu matriksini
uzaklaştırmadaki başarısı test edilmiş ve 14 mL örneğin kolondan
geçirilip, kolonun 10 M HNO3 (5-6 mL) ile yıkanmasından ve 14 mL’ye
seyreltilmesinden sonra çözeltideki element d erişi mİ eri belirlenmiştir.
Son çözeltideki bazı kritik elementlerin derişimleri, Na:35-40(ig/L, K :l-
2jıg/L, Ca:I0-20jj.g/L, Mg:4-Î0fig/L ve Ba:4-8jig/L olarak bulunmuştur.
Diğer elementler ise eser düzeydedir. Bu deney son çözeltideki toplam
çözünmüş madde miktarının ICP-MS için maksimum değer olan
%0 .1 ’den çok düşük olduğunu göstermektedir.
m /z
Şekil 7. Eluent matriksinden (SOM HNO3) elde edilen ICP-MS
spektrumu. (m/z:90-100 arasındaki pikler Zr ve M o’e, m/z: 103’deki pik
ise iç standart olarak kullanılan Rh'a aittir, m/z:99, 101, 102 ve 104’de
301
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
herhangi bir sinyal olmaması, çözeltide " T c’ye izobarik girişim
yapabilecek olan rutenyum (99R u, %I2.7) bulunmadığım gösterir.)
96 97 98 99 100 101 102 103 104
m/z
Şekil 8 . İrlanda Denizi’nden alınmış su örneğinin önerilen yöntemle
işleme sokulmasından sonra elde edilen ICP-MS spektrumları. (a) "Tc
eklemeden (b) "Tc eklendikten sonra.
Önerilen yöntemin "T c tayininde kullanılabileceği anlaşıldıktan sonra
İrlanda Denizi’nde Sellafıeld nükleer santralının atık boşaltım noktasına
yakın bir noktadan alınan denizsuyu örneği analiz edilmiş ve "Tc
derişimi 0.87ng/L olarak bulunmuştur. Denizsuyu matriksine benzeyen
ve ultraeser düzeyde "T c içeren bir standart referans madde olmadığı
için, bu örneğe 2.00ng/L "Tc eklenmiş ve örneğin yeniden analiz
edilmesinden sonra yeni derişim 2.75ng/L olarak belirlenmiştir. Elde
302
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
edilen ICP-MS spektrumlan Şekil 8 ’de gösterilmiştir. Benzer şekilde
yüksek saflıkta su ve okyanus suyuna da 2.00ng/L 99Tc eklenmiş ve
işlem tekrarlanmıştır. Sonuçlar Tablo l ’de verilmiştir. Görüldüğü gibi
önerilen yöntem analitik açıdan oldukça zor bir örnek olan denizsuyu
mâtriksinde bile tutarlı ve kesin sonuçlar vermektedir. ICP-MS
spektrumlarmdan anlaşılacağı gibi çözeltideki Ru miktarı "T c
sonuçlarını etkileyebilecek düzeyde değildir. Rutenyumun, 96Ru (%5.52),
9SRu (%1.88), " R u (% 12.7), ,00Ru (%12.6), 10,Ru (%17), 102Ru (%31.6)
ve 104R u (%18.7) olmak üzere kararlı 7 tane izotopu vardır. Ru’dan
kaynaklandığı düşünülen m/z: 101, 102 ve 104’deki pikler örnek hacmi
değişse bile artmamaktadır. Denizsuyunda Ru olması beklenmediğinden
yöntemin "R u’dan kaynaklanabilecek izobarik girişimden etkilenmesi
söz konusu değildir. Örneklerin Ru içermesi durumunda ise Ru’un diğer
izotoplarının oranı kullanılarak 99Tc sinyaline etki eden 99Ru miktarı
hesaplanıp düzeltmeye gidilebilir.
Tablo 1. " T c’un değişik çözeltilerden geri kazanım değerleri. (n=3)
Tc,
ilk derişim
(ng/L)
Tc,
eklenen
(ng/L)
Tc,
belirlenen
(ng/L)
% geri
kazanım
Saf su <0.03 2.00 2.09 ± 0 .1 0 104 + 5
Okyanus
suyu < 0.03 2.00 2.00 ± 0 .37 10 0 ± 18
İrlanda
Denizi 0.87 2.00 2.75 ±0.33 96 ± 11
303
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
Örnek
Şekil 9. Akışa enjeksiyon/mikrokolonlu önzenginieştirme düzeneği. PP:
peristaltik pompa.
Analitik açıdan umut verici olmasından dolayı bahsedilen yöntemin
Amberi it IRA-400 (Cl) ile hazırlanmış mikrokolonlu/akışa enjeksiyonlu
bir “yerinde örnekleme” tekniğine uygunluğu araştırılmıştır. Düzeneğin
şematik gösterimi Şekil 9 ’da verilmiştir. Yüksek saflıktaki su ve
denizsuyu içinde hazırlanmış olan 99Tc standartları mikrokolondan
geçirilmiştir. Bu örneklerdeki " T c’un kolona tutunma/sıyrılma profilleri
Şekil 10’da gösterilmektedir. Matriks elementlerinin plazmaya gitmemesi
için denizsuyu ile yapılan çalışmalarda akışa enjeksiyon sistemi örnek
toplama süresince “off-line” konumunda tutulmuş ve toplama işleminin
bitmesinden sonra “on-line” konumuna alınıp kolonun eluent ile
yıkanması sağlanmıştır. Bu deney bahsedilen akışa enjeksiyon sisteminin
denizsuyundaki Tc tayininde etkili bir şekilde kullanılabileceğini
göstermiştir. Ayrıca, radyometrik tekniklerle yapılan Tc tayinlerinde çok
yüksek hacimlerin (25-50 litre) kullanıldığı ve ölçümün bazen günlerce
sürdüğü düşünülürse bu çalışmada önerilen USN/MD ile eşleştirilmiş
ICP-MS sisteminin avantajı ortadadır.
304
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
1000
cp s
zaman , s
Şekil 10. Akışa enjeksiyon sistemiyle elde edilmiş 2.0 ng/L99Tc’ye ait
iyon-zaman grafikleri. (a) saf su (b) denizsuyu.
ICP-MS İLE DENİZSUYUNDA Pu TAYİNİ
Plutonyumun bütün izotoplan radyoaktiftir ve diğer bir çok radyoaktif
izotopta olduğu gibi nükleer yakıt üretimi, nükleer silah testleri gibi
operasyonlar sırasında denizsuyuna atılmakta/bulaşmaktadır.
Reaktörlerden kontrollü olarak dışarı atıldığı İçin denizsuyundaki Pu
derişimi çok düşüktür. Okyanus sularında fg/L’den düşük düzeyde
bulunurken İrlanda Denizi’nin bazı bölgelerindeki Pu düzeyleri fg/L-
pg/L arasında değişmekte [22] ve bu ultraeser derişimler ancak bir
önzenginleştirme işleminden sonra Pu tayinini olası kılmaktadır. Bir çok
örnekte olduğu gibi denizsuyundaki Pu tayininde de en sık kullanılan
305
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
teknik 239+240pu sinyalinin ölçülmesine dayalı a-spektrometridir [23] ve
bu teknikle toplam derişim ancak çok yüksek hacimdeki denizsuyunun
(25-200 litre) önzenginleştirilmesi ve uzun süreli ölçümler sonucunda
belirlenebilmektedir. Diğer taraftan ICP-MS, uzun ömürlü radyoaktif
elementlerin tayininde yüksek duyarlılığının yanı sıra, a-spektrometri ile
kıyaslandığında, ölçüm süresinin kısalığı, 239Pu (yarı ömrü 2 .41x l04 yıl)
ve 240Pu (yarı ömrü 6.55x103 yıl) sinyallerinin ayrı ayrı belirlenebilmesi
gibi avantajlara da sahiptir [24-29], Bununla birlikte Pu’un ultraeser
derişiminden dolayı yine de bir önzenginleştirme basamağına gerek
vardır. Ayrıca, ICP-MS’in çözeltideki toplam çözünmüş madde
miktarından etkilenmesi nedeniyle denizsuyu matriksinin
uzaklaştırılması; plazmada UH oluşturacağı ve oluşan 238U 1H, 239Pu
sinyaliyle çakışacağı için U miktarının da düşürülmesi gerekmektedir.
(Denizsuyundaki U derişimi yaklaşık olarak 3 jJg/L civarındadır.)
Aşağıda bahsedilecek çalışmalar bu amaca yöneliktir.
Bazik Alümina Mikrokolonu ve Akışa Enjeksiyon Sistemiyle Pu
Tayini
Alüminamn, ortamın pH’sına bağlı olarak hem katyon hem de anyon
değiştirici özelliklere sahip olduğu bilinmektedir. Denizsuyundaki Pu’u
tutmasının yanı sıra matriksi dışarıda bırakabilecek ve bu arada “yerinde
örnekleme” de yapabilecek bir sistem geliştirmek amacıyla bazik
alümina mikrokolon içeren bir akışa enjeksiyon düzeneği oluşturulmuştur
(Ş e k ill i) .
306
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
(a)
uTaşıyıcı çözelti
Bazik alümina mikrokolon
Şekil 11. Bazik alümina mikrokolonlu akışa enjeksiyon sistemleri, (a)
Analitin kolondan taşma özelliklerini belirlemek için kullanılan tekli
sistem, (b) Denizsuyu gibi ağır matrikse sahip çözeltilerle çalışılırken
kullanılan ikili sistem.
2x 104]
1 x 10
cps
238 '
Örneğinkolona verilmesi
U (3.0 ng/I)
100 200 300 400 500 600 700
zaman, sŞekil 12. Pu ve U ’un bazik alümina mikrokolonla toplanma/sıyrılma
profilleri.
307
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
Tekli sistem analitin kolondan taşma özelliklerinin (analyte
breakthrough) belirlenmesinde kullanılmıştır İkili sistem ise şu şekilde
çalışmaktadır; denizsuyu örneği akışa enjeksiyon sistemi “off-line”
konumundayken mikrokolondan geçirilmekte ve böylece matriks
elementlerinin ICP’ye ulaşması önlenmektedir. Toplama işlemi bittikten
sonra mikrokolon “on-line” konumuna alınmakta ve eluent olarak
kullanılan 2M HNCVin (250jjJL) enjekte edilmesiyle kolondan sıyrılan
anal it elementler plazmaya ulaşmaktadır. Plutonyum ve uranyum içeren
standart çözeltinin bahsedilen sistemle elde edilen toplanma/sıyrılma
profilleri Şekil 12’de gösterilmiştir. Bazik alümina hem Pu’u hem de U ’u
tutmakta, denizsuyu matriksini ise büyük oranda geçirmektedir. Buna ek
olarak yapılan deneyde düşük hacimde (5-10 mL) saf su ve denizsuyu
içinde hazırlanmış Pu’un bazik alümina kolonu ile etkileşiminin benzer
olduğu gözlenmiş, çözelti miktarı arttıkça denizsuyu matriksinin Pu’un
alümina üzerine tutunmasını azalttığı görülmüştür (Şekil 13). Saf su ve
denizsuyunun benzer etkiye sahip olduğu düşük hacimler Pu için yeterli
önzenginleştirme sağlayamayacaktır. (Bu sistemle maksimum 40 misli
zenginleştirme yapılabilmektedir.) Bu nedenle, anılan sistemin ağır
matrikse sahip olmayan bir çok örnekte çalışabileceği ancak
denizsuyundaki Pu tayini için uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.
Denizsuvundaki Pu’un NdFs ile Birlikte Çöktürülerek
Önzenginleştirifmesi ve Tayini
Denizsuyunda Pu tayini için gerekli koşulları yeniden sıralamak
gerekirse şunlar söylenebilir; yeterli zenginleştirme faktörü, matriksin
uzaklaştırılması, U ’un uzaklaştırılması veya düzeyinin aşağı çekilmesi ve
plazmada oluşması olası UH miktarının azaltılması. Bu amaçla Pu’un
308
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
önzenginleştirilmesinde ve a-spektrometri ile tayininde daha önee
kullanılmış olan NdF3 ile birlikte çöktürme yöntemi ICP-MS’e
uyarlanmıştır [30],
1200 -
1000 -
800 -CDS
600 -
400 -
200 -
0 —j-----------------------------1----------------------------- 1----------------------------- 1-----------------------------1----------------------------- f.........
0 . 10 20 30 40 50Örnek hacmi. mL
Şekil 13. Örnek hacminin Pu’un bazik alümina mikrokolon tarafından
tutunmasına etkisi.
Örnek hacmi sadece 1 L’dir ve işlem sonunda 1 mL’ye inmektedir. Son
çözeltinin hacminin sadece 1 mL olması nedeniyle ICP-MS’le birlikte bir
akışa enjeksiyon sistemi de kullanılmıştır. Ölçümlerde kullanılan
düzenek Şekil 14’de gösterilmiştir.
Standart ve örnek çözelti
Şekil 14. Akışa enjeksiyonlu 1CP-MS sistemi. PP: peristaltik pompa,
örnek hacmi: 250p.L.
309
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
Deneylerin ilk bölümünde Pu sinyalinin ICP-MS ile ölçüm koşullarının
optimizasyonuna çalışılmıştır. Kullanılan ICP-MS cihazının standart
sisleştiricisi olan Babington tipi nömatik sisleştiriciyle elde edilen
duyarlılık bu çalışmada kullanılan Pu derişimleri için yeterli değildir. Bu
nedenle örneklerin ICP-MS’e gönderilmesinde membran desolvatörlü
ultrasonik sisleştirici (U-6000AT*, CETAC Technologies Inc.)
kullanılmıştır. USN/M D’nin en az duyarlılık artışı sağlaması kadar
önemli olan diğer özelliği plazmaya gönderilen çözgen (H2O ve HNO3)
miktarının membran desolvatör tarafından azaltılması sayesinde
plazmada oluşan UH düzeyinin kontrol edilmesidir. Bunun önemi
238U*H’ün 239Pu ile aynı nominal kütleye sahip olması ve izobarik
girişime yol açmasından gelmektedir. Şekil 15’de de görüleceği gibi
USN/MD, U SN ’in tek başına kullanıldığı zaman oluşan UH miktarına
göre yaklaşık 7 kez daha az UH oluşumuna neden olmaktadır.
m/z
Şekil 15. USN/MD ve USN ile elde edilmiş ICP-MS spektrumiarı. U
derişimi, 100|ixg/L
310
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
2.0 2.0
1.5
1.0
0.5
CDS 0
x 10
m/z : 238 (23f!U)
100.0
50.0
5 0 100A°- k ı A kkh
25.0
u ı
1.5
1.0
0.5
CDS 02.0
1.5
1.0
0.5
0
x 10'
ııı/z: 238 i238U)
100.0
50.0
25.0
5.0 10.0- ı _ A « A n n A lı fi İl 1. İv I . t _
x 103
m /z 239 (238U !H)
zaman, s0 200 400 600 800 100(
zaman, s
Şekil 16. (a) USN ve (b) USN/MD ile elde edilmiş iyon-zaman
grafikleri. Piklerin üzerindeki rakamlar U derişimini göstermektedir.
Önerilen sistemle elde edilmiş farklı U derişimleri için 238U ve ^ U ’H
sinyalleri Şekil 16’da verilmiştir. Şekillerden de anlaşılacağı üzere sadece
USN kullanıldığında, çözeltideki U derişimi 5fig/L olsa bile plazmada
oluşan UH miktarı gözlenebilir düzeye gelmektedir. Bu değer USN/MD
için >25|j.g/L’dir; yani, çözeltideki U derişimi 25|j.g/L’yi geçmediği
sürece m/z:239’da gözlenecek ve bu nedenle 239Pu sinyaline girişim
yapacak olan UH düzeyi göz ardı edilebilecektir. Bu çalışmada elde
edilen diğer bir önemli bulgu da, USN ile birlikte membran desolvatör
kullanılmasından bağımsız olarak, plazmada oluşan UH sinyalinin
tekrarlanabilir olması ve Şekil 17’de de görülebileceği gibi U derişimiyle
orantılı bir şekilde artış göstermesidir. Bu bulgu çözeltideki U
311
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
derişimlnin bilinmesi durumunda UH düzeyinin belirlenebileceği ve
gerekirse 239Pu sinyaline oian katkısının düzeltilebileceği anlamına
gelmektedir. (Daha sonraki deneylerde NdF3 ile birlikte çöktürüldükten
ve iyon değiştiricilerle ayrıldıktan sonra son çözeltideki U derişiminin
Ijıg/L’den daha az olduğu ve düzeltmeye gerek olmadığı belirlenmiştir.)
Daha önce de belirtildiği gibi ICP-MS tekniğinin yüksek duyarlılığına ve
USN/M D kullanımıyla bu duyarlılığın en az 10 kez arttırılmasına karşın
denizsuyundaki Pu’un belirlenebilmesi için yine de bir önzenginleştirme
işlemine gerek vardır ve bu amaçla NdF3 ile birlikte çöktürme yöntemi
uygulanmıştır. Bu yöntemin başlıca aşamaları şöyledir: (i) denizsuyu
örneği, toplama sırasında 0.45ji.m’lik fılitreden süzülür ve metodun yüzde
verimini hesaplamak üzere içine 242Pu eklenir; (ii) Pu’un oksitlenme
basamağı düşük basamaklara ayarlanır (Pu(V) ve Pu(VI) NdF3 ile
çökelmez; bu nedenle hepsi Pu(III) ve Pu(IV)’e çevrilmelidir); (iii) NdF3
çökeleği oluşturulur ve Pu ile diğer uranyum-ötesi elementler çökelek
üzerinde toplanır; (iv) çökeleğin çözülmesinden sonra elde edilen çözelti
iyon değiştiricilerden geçirilir ve Pu, Nd ve U ’dan ayrılarak ICP-MS’e
verilecek çözeltiye alınır. Bu işlemin denizsuyu matriksini ve işlem
sırasında eklenen elementleri uzaklaştırmada oldukça etkili olduğu
anlaşılmıştır. Çünkü son çözeltideki Na, K, Mg, Ca derişimleri ancak
mg/L düzeyindedir (%0.1’den çok az). Ayrıca, U derişimi de Ifig/L’nin
altına düşürülmüştür.
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
“ V h sinyali
Şekil 17. Plazmada oluşan U H ’ün U derişimiyle değişimi. U H sinyali
m /z:239’da ölçülmüştür
Bundan sonraki aşamada, önerilen önzenginleştirme yöntemi içerdiği Pu
miktarının ICP-MS tekniğinin gözlem e sınırının altında olduğu bilinen
bir okyanus suyu örneğine uygulanmış ve 1000 kez zenginleştirme
sonrasında Şekil 18’deki iyon-zaman grafiği elde edilmiştir. Görüldüğü
gibi, m /z:238’deki fazla büyük olmayan U sinyaline karşın, m /z:239’da
238U 1H , den kaynaklanan herhangi bir sinyal yoktur. Bu da, NdF3 ile
birlikte çöktürme/önzenginleştirme yönteminin, örnek gönderici sistem
olarak USN/M D kullanımıyla birlikte ICP-MS için oldukça uygun bir ön
işlem olduğunu ve denİzsuyundaki Pu tayininde başarılı bir şekilde
kullanılabileceğini göstermiştir.
313
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
8000
--------------------------------- 1.................... ... ............ı______________________ ı_______________________
0 50 100 150 200
zaman, s
Şekil 18. NdF3 ile önzenginleştirme işlemi uygulanmış okyanus suyunun
iyon-zaman grafiği (239Pu derişimi, <5fg/L). Son çözeltideki U derişimi
yaklaşık olarak 0.5jjg/L’dir.
İyon sinyali
Şekil 19. Denizsuyu matriksinin farklı 239Pu derişimlerinde
önzenginleştirme yöntemine etkisi
314
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
Benzer şekilde, önzenginleştirme yöntemini test etmek amacıyla l ’er litre* 239sat su ve demzsuyu içine farklı derişımlerde Pu eklenmiş ve çöktürme
işlemi gerçekleştirilmiştir. Şekil 19’da da görülebileceği gibi iki grafik
arasında eğim farkı olmaması denizsuyu matriksinin Pu’un
önzenginleştirilmesinde sinyali bastırıcı bir etkiye sahip olmadığım
kanıtlamıştır. Başlangıç hacminin (lOOOmL) işlem sonunda İmL’ye
indirilmesine dayanan yöntemin geri kazanma yüzdesi saf su için
% 104±% 11 ve denizsuyu için % 104±% 17 olarak bulunmuştur.
Sonuçların değerlendirilmesinde kullanılan 239Pu’a ait kalibrasyon grafiği
Şekil 20 ’de verilmiştir. Çözelti hacmi sadece 250|iL olmasına karşın çok
düşük derişimlerdeki 239Pu’dan bile (örneğin 25pg/L) gözlenebilir bir
sinyal alınmaktadır.
239pu/242pu
239Pu derişimi, ng/L
Şekil 20. Akışa enjeksiyon sistemi ve USN/MD kullanarak ICP-MS ile
elde edilmiş 239Pu’a ait kalibrasyon grafiği. Ölçüm sisteminin gözleme
sınırı 5pg/L’dir.
315
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
Şekil 21. İrlanda Denizi’nde örnekleme yapılan istasyonlar.
Bundan sonraki aşama önerilen yöntemin İrlanda Denizi’ndeki belirli
noktalardan alman su örneklerine uygulanması olmuştur. Örnekleme
yapılan istasyonlar Şekil 21 ’de gösterilmiştir. Bu istasyonlar seçilirken
Sellafield Nükleer Santraii’nin radyoaktif atıklarının denize verildiği
nokta göz önünde bulundurulmuştur. Şekildeki 150 no’lu istasyondan
alınan örneğe birlikte çöktürme metodunun uygulanmasından sonra
USN/M D ve ICP-MS elde edilen akışa enjeksiyon pikleri Şekil 22’de,
ÎCP-MS spektrumları ise Şekil 23’de verilmektedir. Uygulanan 1000 kez
önzenginleştirme ile bu örnekteki 239Pu ve 24üPu sinyalleri açık şekilde
görülmektedir. Okyanus suyunda ise bulaşma olmadığı anlaşılmaktadır.
Her iki spektrumda da m/z:242’de görülen sinyal yöntemin yüzde
verimini hesaplamak için örneklere eklenen 242Pu’ye aittir. Belirlenen
istasyonlardan alınan su örneklerinin analizi sonucunda elde edilen 239Pu
ve 240Pu derişi mİ eri Tablo 2 ’de verilmektedir. Bu örneklerin benzer bir
önzenginleştirme yöntemi ve a-spektrometri ile analizinden elde edilen
sonuçlar da aynı tabloda verilmiştir. Daha önce de belirtildiği gibi a -
spektrometri ile 239Pu ve 240Pu pikleri birbirinden ayrılamamakta ve
316
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
toplam pik olarak verilmektedir. ICP-MS ile belirlenen 239Pu ve 240Pu’m
toplam derişimi aktivite birimi cinsinden (mBq/L) ifade edilmiş ve a -
spektrometri sonuçlarıyla kıyaslanmıştır. İki teknikle elde edilen sonuçlar
arasındaki korelasyon grafiği Şekil 24 ’de görülmektedir; korelasyon
katsayısı 0.995’tir. Bu değer anılan iki tekniğin birbirleriyle uyumlu
sonuçlar verdiğini göstermektedir. Buradaki ayrıntı, önzenginleştirme
işleminin her iki teknik için de aynı olduğunu göz önüne alarak, a -
spektrometri ile yapılan analizlerde örnek hacminin 25 litre, ölçüm
süresinin en az iki hafta, ICP-MS analizlerinde ise hacmin 1 litre ve
ölçüm süresinin 4 dakika olmasıdır. Elde edilen sonuçlar uygun bir
önzenginleştirme yönteminin uygulanması ve sisleştirici olarak da
membran desolvatörlü ultrasonik sisleştirici kullanılması durumunda
ICP-MS’in denizsuyundaki 239Pu ve 240Pu tayini için çok uygun
olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte ICP-MS ile a-spektrometri
birbirlerine rakip değil tamamlayıcı teknikler olarak değerlendirilmelidir.
Kısa ölçüm süresi ve 239Pu ile 240Pu’ın ayrı ayrı belirlenebilmesi ICP-
M S’in üstünlüğüdür. Bazı durumlarda belirlenmesi gerekli olan 238Pu
miktarı ise a-spektrometri ile tayin edilebilmektedir.
Son olarak belirtmek gerekir ki, bu çalışmada 1000 kez önzenginleştirme
yapılarak fg/L-pg/L derişimlerine inilmiştir. ICP-MS ile yapılan
ölçümlerde, bu çalışmada ölçülen kütlelerdeki zemin sinyalinin çok
küçük ve USN/MD sayesinde UH miktarının kontrol edilebilir olması
örnek hacminin arttırılabileceğini ve böylece daha büyük
önzenginleştirme faktörlerinin kullanılabileceğini göstermektedir.
317
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
zaman, s
Şekil 22. İrlanda D enizi’nden alınmış su örneğindeki 239Pu ve 240Pu’ın
iyon-zaman grafikleri.
200ı(a)
100-
cps 0“ ^ iill........ Ilı .ı ..ill.... illi,, l-.il ı..ılı.I.II.il,İli237
200-
100
QI tl... 1.1
238 239 240 241 242 243
(b)
1 J l t l l i I.HX1.1... 11____ ı - i ı ı l U l . n l l H - t H ı . ı ı . m i l i . ı l ı l l l .................... İ l . . . ı ı l ı . n l
237 238 239 240
m/z
24 i 242 . 243
Şekil 23.0nzenginleştirilm iş denizsuyu örnekleriyle elde edilm iş ICP-MS
spektrumları. (a) İrlanda Denizi, 150 N o ’lu istasyon; (b) okyanus suyu
318
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
Tablo 2. İrlanda Denizi su örneklerindeki 239Pu+240Pu’m a-spektrometri
ve ICP-MS ile belirlenmiş toplam aktiviteleri. (1 pg/L 239Pu = 2.3
mBq/L, 1 pg/L 240Pu = 8.4 mBq/L, n=3)
ÖrnekICP-MS(a) a-
239Pn tmt/L 240Pu. ns/L 240pı)/239 239Pu+240Pu. 239+240p]l
130 0.267 0.051 0.191 1.042 1.113137 0.393 0.065 0.165 1.450 1.691141 0.489 0.119 0.243 2.125 2.15 6150 0.941 0.196 0.208 3.810 3.741152 0.786 0.174 0.221 3.270 3.053
(a) 1 litre örnek, ölçüm zamanı: 4 dakika
(b) 25 litre örnek, ölçüm zamanı: >14 gün
a-soektrometri
ICP-MS
Şekil 24. İrlanda Denizi örneklerindeki 239Pu+24üPu’m a-spektrometri ve
ICP-MS ile belirlenmiş aktiviteleri (mBq/L). İki veri seti arasındaki
korelasyon katsayısı, 0.995.
319
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
ICP-MS: SONUÇLAR
Bu çalışmada ICP-MS’in genel özelliklerinden bahsedilmiş ve bir takım
çevresel örnekte ağır metal ve uzun ömürlü radyoaktif elementin
tayininde kullanılabileceği gösterilmiştir. Bir çok kez belirtildiği gibi
ICP-MS çok kısa bir geçmişe sahip olmasına karşın oldukça hızlı bir
gelişme göstermiş ve bir analitik teknik olarak atomik spektrometrik
tekniklerin arasında yerini almıştır. Her teknikte olduğu gibi ICP-MS ile
yapılan ölçümlerde de tekniğin kendisinden ve örnek matriksinden
kaynaklanan çeşitli girişimler vardır. Bunların bazıları belki hiç bir
zaman giderilemeyecektir ama bazıları, bu makaleye konu olan
çalışmalarda da gösterildiği gibi, tamamen önlenebilmekte veya çoğu
zaman olduğu gibi etkileri azaltılabilmektedir. İlk ticari ICP-MS
cihazının 1983 yılındaki bîr konferansta sergilendiği göz önüne alınırsa,
15 yılda sağlanan gelişmenin önümüzdeki yıllarda da türlü şekillerde
devam edeceğini ve tekniğin daha da yaygınlaşacağını ileri sürmek
mümkündür.
KAYNAKÇA
[ 1] Inductively Coupled Plasmas in Analytical Atomic Spectrometry,
A. Montaser and G.W. Golightly (Eds.), 2na ed., VCH, New York,
1992.
[2] Applications o f Inductively Coupled Plasma Mass Spectrometry,
A.R. Date and A.L. Gray (Eds.), Blackie, Glasgow, 1989.
[3] Handbook o f Inductively Coupled Plasma Mass Spectrometry,
Blackie, Glasgow, 1992.
[4] R.S. Houk, Mass spectrometry o f inductively coupled plasmas,
Anal. Chem., 1986, 58, 97A-105A.
320
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
[5] J.W. Olesik, Elemental analysis using ICP-OES and ICP/MS,
Anal. Chem., 1991,63, 12A-2IA.
[6] A.L. Gray, Inductively coupled plasma mass spectrometry in
maturity - What problems remain?, Anal. Proc., 1994, 31, 371-
375.
[7] M. Murozumi, T.J. Chow and C.C. Patterson, Chemical
concentrations o f pollutant lead aerosols, terrestrial dusts and
sea salts in Greenland and Antarctic snow strata, Geochim.
Cosmochim. Acta, 1969, 33, 1247-1294.
[8] C.F. Boutron and C.C. Patterson, Lead concentration changes in
Antarctic ice during the Wisconsin/Holocene transition, Nature,
1986, 323, 222-225.
[9] E.W. W olff and D A. Peel, The record o f global pollution in
polar snow and ice, Nature, 1985, 313, 535-540.
[10] M.A. Bolshow, C.F. Boutron, and A.V. Zybin, Determination o f
lead in Antarctic ice at the picogram-per-gram level by laser
atomic fluorescence spectrometry, Anal. Chem., 1989, 61, 1758-
1762.
[11} R.J. Rosenberg, Nonconventional measurement techniques fo r the
determination o f some long-lived radionuclides produced in
nuclear fuel - A literature survey. J. Radioanab Nucl. Chem.,
1993, 171, 465-482.
[12] A.S. Hursthouse, M.S. Baxter, K. McKay and F.R. Livens,
Evaluation o f methods fo r the assay o f neptunium and other long-
lived actinides in environmental matrices. J. RadioanaL Nucl.
Chem., 1992, 157, 281-294.
[13] M R . Smith, E.J. Wyse and D.W. Koppenaal, Radionuclide
detection by inductively coupled plasma mass spectrometry : a
321
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
comparison o f atomic and radiation detection methods. J.
Radioanal. Nucl. Chem., 1992, 160, 341-354.
[14] A.W. McMahon, An intercomparison o f non-radiometric methods
for the measurement o f low levels o f radionuclides. Appl. Radiat.
Isotopes, 1992, 43, 289-303.
[15] J.S. Crain, Applications o f inductively coupled plasma mass
spectrometry in environmental radioactivity, Spectroscopy, 1996,
11, 30-39.
[16] K.S. Leonard, D. McCubbin, J. Brown, R. Bonfield and T. Brooks,
Distribution of technetium-99 in UK coastal waters, Marine
Pollution Bulletin, 1997, 34, 628-636.
[17] S. Nicholson, T.W. Sanders and L.M. Blaine, The determination of
low levels of 99 Tc in environmentals samples by inductively
coupled plasma mass spectrometry, Sci. Total Environ., 1993,
130-131, 275-284.
[18] S. Morita, K. Tobita and M. Kurabayashi, Determination of
technetium-99 in environmental samples by inductively coupled
plasma mass spectrometry, Radiochimica Acta, 1993, 63, 63-67.
[19] J.C Butterworth, F.R. Livens and P R. Makinson, Development of
a method for the determination of low levels of technetium-99, Sci.
Total Environ., 1995, 173/174, 293-300.
[20] D M. Beals, Determination of technetium-99 in aqueous samples
by isotope dilution inductively coupled plasma mass spectrometry,
J. Radioanal. Nucl. Chem., 1996, 204, 253-263.
[21] M. Hollenbach, J. Grohs, S. Mamich, M. Kroft and E.R Denoyer,
Determination of technetium-99, thorium-230 and uranium-234 in
soils by inductively coupled plasma mass spectrometry using flow
322
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
injection preconcentration, J. Anal. At. Spectrom., 1994, 9, 927-
933.
[22] P.J. Kershaw, R.J. Pentreath, D.S. Woodhead and G.J. Hunt,
Aquatic Environment Monitoring, Report No. 32, Ministry o f
Agriculture, Fisheries and Food - Directorate o f Fisheries
Research, Lowestoft, 1992.
[23] V. Valkovic, Determination of radionuclides in environmental
samples, in Environmental Analysis: Techniques, Applications and
Quality Assurance, D. Barcelo (Ed.), Elsevier, Amsterdam, 1993,
Chapter 9, pp.311-356.
[24] C.K. Kim, R. Seki, S. Morita, S. Yamasaki, A. Tsumura, Y.
Takaku, Y. Igarashi and M. Yamamoto, Application of a high
resolution inductively coupled plasma mass spectrometer to the
measurement of long-lived radionuclides, J. Anal. At. Spectrom.,
1991, 6, 205-209.
[25] K.O. Buesseler and J.E. Halverson, The mass spectrometric
determination of fallout 2j9Pu and 240Pu in marine samples,
Environ. Radioactivity, 1987, 5, 425-444.
[26] P.J. Kershaw, K.E. Sampson, W. McCarthy and R.D. Scott, The
measurement of the isotopic composition of plutonium in an Irish
Sea sediment by mass spectrometry. J. Radional. N uct Cfaem.,
1995, 198, 113-124.
[27]Y. Igarashi, C.K. Kim, Y. Takaku, K. Shiraishi, M. Yamamoto and
N. Ikeda, Application of inductively coupled plasma mass
spectrometry to the measurement of long-lived radionuclides in
environmental samples; A review, Anal. ScL, 1990, 6, 157-164.
[28] R.D. Scott, M.S. Baxter, A.S. Hursthouse, K. McKay, K. Sampson
and J. Toole, Geological and nuclear applications of inductively
323
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
coupled plasma mass spectrometry. Anal. Pros., 1991, 28, 382- 384.
[29] R. Chiappini, J.M. Taillade and S.J. Brebion, Development of a
high sensitivity inductively coupled plasma mass spectrometer for
actinide measurement in the femtogram range, J. Anal. At.
Spectrom., 1996, 11, 497-503.
[30] M B. Lovett and D M. Nelson, Determination o f some oxidation
states o f plutonium in seawater and associated particulate matter,
in Techniques for Identifying Transuranic Speciation in Aquatic
Environments, IAEA Vienna, 1981, pp.27-35.
Bu metine konu olan çalışmalar:
1. A.E. Eroğlu, P. Krause, C.W. McLeod, M. Nishikawa, M. Morita,S. Matoba and O. Watanabe, Ultratrace determination o f lead in
Antarctic ice core by inductively coupled plasma mass
spectrometry, yayma hazirlanmakta.
2. A.E. Eroğlu, C.W. McLeod, K.S. Leonard and D. McCubbin,
Determination o f technetium in sea-water using ion-exchange and
inductively coupled plasma mass spectrometry with ultrasonic
nebulisation, J. Anal. At. Spectrom., 1998, 13, 875-878.
3. A.E Eroğlu, C.W McLeod, K.S. Leonard and D. McCubbin, Microcolumn preconcentraiion and flow injection ICP-mass
spectrometry for determination o f plutonium in seawater Initial
studies^ in Plasma Source Mass Spectrometry. Developments and
324
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
Applications, G. Holland and S.D. Tanner (Eds.), Royal Society of Chemistry, Cambridge, 1997, pp. 166-174.
4. A.E. Eroğlu, C.W. McLeod, K.S. Leonard and D. McCubbin,
Determination o f plutonium in seawater using co-precipitation
and inductively coupled plasma mass spectrometry with
ultrasonic nébulisation, Spectrochim. Acta, Part B, 1998,
basımda.
Katkılarından dolayı TÜBİTAK Bilim Adamı Yetiştirme Grubu, Prof.Dr.
O. Yavuz Ataman (Kimya Bölümü, ODTÜ), Prof.Dr. Cameron W.
McLeod (Department of Earth Sciences, University of Sheffield, UK), Dr. Kınsan S. Leonard ve Dr. David McCubbin (Ministry of Agriculture,
Fisheries and Food, MAFF, UK), Dr. Masataka Nishikawa (National
Institute of Environmental Studies, NIES, Japan), Hewlett Packard ve CETAC Technologies Inc."a teşekkür ederim.
325
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
ICP-MS AND ITS APPLICATIONS
Abstract
In recent years, inductively coupled plasma mass spectrometry (ICP-MS)
has become one of the most attractive and the fastest growing analytical
techniques in trace analysis due to its high sensitivity, low detection limit, wide linear dynamic range and multielement/isotopic ̂ analysis: capability. ICP is a very effective ion source producing predominantly
singly charged ions in that ICP-MS can be used in the determination of
most of the elements in the periodic table since their ionization efficiency in the ICP approaches 100%.
The ICP-MS instrument can be considered as a combination of two units;
the ICP and the mass spectrometer. In operation sample solution is sent to a proper nebulizer system with a peristaltic pump and converted into
an aerosol of fine droplets. The aerosol is carried into the plasma with Ar carrier gas where it is atomized and ionized. Ions are extracted from the
atmospheric pressure plasma into the mass spectrometer at high vacuum via the two water-cooled interface cones called sampler and skimmer.
Then the ions are focused by the ion lens system into the quadrupole
mass filter where they are separated and detected according to their mass-
to-charge ratio. The mass spectrum obtained is very simple, consisting of
peaks at different masses. The intensity of a peak is directly proportional to the concentration of the isotope at that mass.
The technique has its problems which primarily originate from some
interferences. These interferences faced with in ICP-MS can be
categorized into two main sections; mass spectroscopic interferences
which arise from the inability of quadrupole mass analyzers to resolve
326
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
same nominal masses and non-spectroscopic interferences originating from sample matrix. The first subgroup of the mass spectroscopic
interferences consists of interelement spectral overlaps (e.g. overlap of 96M o on 96R u ). The second subgroup results from the isobaric
interference of plasma background species such as oxides, nitrides,
argides and other polyatomic ions. The contribution of 40Ar16O on 56Fe
can be given as an example to this category. The formation of doubly-
charged species may be considered as the third subgroup of spectral
interferences. The first measure to eliminate or reduce mass spectral interferences is to optimize the instrument for that specific purpose. More effective solution may be to choose an isotope free of interference since
most of the elements have at least one such isotope. But the problem still
remains for .monoisotopic isotopes such as 7iAs. For example, it is very
difficult to determine As in chloride matrix due to the formation of
40Ar35Cl which has the same nominal mass as As. In such situations the
solution can be either to apply interference equations or to use a matrix
elimination step before measurements.Non-spectroscopic interferences result from sample matrix. The presence
of high dissolved solids causes signal suppression due to the deposition
of salt particles on interface cones and ion optics. High mass elements
also affect the signal of low mass elements (space-charge effect). Some
loss in sensitivity may also be observed when easily ionized elements
such as Na, K are present in the sample at high concentrations. The easiest way to get rid of matrix-originated interferences is to dilute the sample considering the limit of detection for analyte elements. Method of
standard addition and internal standardization are frequently employed.
Use of matrix-matched calibration standards may sometimes be a solution. In addition to these, the ultimate solution may be to eliminate
matrix through the use of some chromatographic techniques, flow
327
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
injection systems incorporating mini/microcolumns or various sample introduction systems such as electrothermal vaporization unit (ETV) and membrane desolvation systems to reduce the solvent loading to the
plasma. The interference problems in ICP-MS may be very serious in
some cases. But, in spite of the technique being very young, these interferences have been very well characterized and many measures to reduce their extent have been devised.
In this study, the applicability of ICP-MS to the determination of trace metals and long-lived radionuclides in various samples has been
demonstrated. In the first part a preliminary assessment of three
nebulization systems; a conventional pneumatic nebulizer, an ultrasonic
nebulizer and a microconcentric nebulizer with membrane desolvation
was undertaken to develop a methodology for the determination of Pb in an Antarctic ice core sample after a decontamination step through a special chiselling procedure. In the second part the possibility of using
. O f ) O 'i QICP-MS in the determination of Tc and plutonium isotopes ( Pu and
240Pu) in seawater was evaluated. Technetium-99 was separated from the
seawater matrix using a simple ion exchange procedure and determined by ICP-MS utilizing an ultrasonic nebulizer with membrane desolvation
as the sample introduction system. The potential of using ICP-MS in "Tc
determination was indicated. In the determination of Pu isotopes, the
possibility of using alumina microcolumn to preconcentrate Pu and to reject seawater matrix was examined. In addition to microcolumns, a very efficient preconcentration/ matrix elimination step using a
coprecipitation procedure was applied. The total amount of dissolved solids in the final concentrate was quite lower than 0.1% which is
accepted as the maximum tolerable concentration in ICP-MS studies.
Also, with the combination of very efficient membrane desolvation with ultrasonic nebulizer, the amount of U was reduced to a level for which
328
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir
the formation of UH in the plasma was very unlikely. Otherwise, 23V h might have complicated the measurement of 239Pu signal since both have the same nominal mass. The methodology, then, was applied to the determination of Pu in seawater samples collected at some sampling
stations in the Irish Sea. The results were compared with the data
obtained with the most widely used technique in Pu determination, a-
spectrometry, on the same samples and a very good correlation with a correlation coefficient of 0.995 was found between the two data sets. In
relation to a-spectrometry, on the other hand, ICP-MS offers some
advantages including isotopic information (to determine 239Pu and 240Pu), reduction in sample size and short analysis time. These benefits obtained
for both 99Tc and plutonium isotopes should cause ICP-MS to gain more
acceptance in the determination of long-lived radionuclides in the marine
environment.To conclude, it can be said that ICP-MS has become the method of
choice in trace analysis for its high sensitivity, low detection limit and multielement detection capability enabling qualitative, semi-quantitative
and quantitative determinations. It has found a very wide range of applications in the analysis of environmental, geological, biological and
agricultural samples, in materials science and semiconductor
technologies and in chemical and nuclear industries. The popularity of
the technique is likely to increase in the future.
329
KimyaKongreleri.org
1st Eagean Analytical Chemistry Days, 18-20 November 1998, Ege Üniversitesi, Izmir