International Congress of Energy, Economy and Security … · 2017-12-03 · Prof. Dr. Erişah...

481
ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book International Congress of Energy, Economy and Security Proceedings ENSCON'17 March 25-26, 2017

Transcript of International Congress of Energy, Economy and Security … · 2017-12-03 · Prof. Dr. Erişah...

  • ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book

    International Congress of Energy,

    Economy and Security Proceedings

    ENSCON'17

    March 25-26, 2017

  • ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey

    2

    INTERNATIONAL CONGRESS OF ENERGY, ECONOMY AND SECURITY

    ABSTRACT BOOK

    March 25-26, 2017 / Istanbul-Türkiye

    Editors:

    Seyfettin ERDOĞAN

    Durmuş Çağrı YILDIRIM

    Ayfer GEDİKLİ

    Assistant Editors:

    Tuba Kantarcı

    Hande Çalışkan

    Uğur Mirasedoğlu

    Printed by Umuttepe Yayınları, Kocaeli, Turkey.

    Publishing Year: March, 2017

    Language: Turkish and English

    ULUSLARARASI ENERJİ, EKONOMİ VE GÜVENLİK KONGRESİ

    ÖZET BİLDİRİLER KİTABI

    25-26 Mart 2017 / İstanbul

    Editörler:

    Seyfettin ERDOĞAN

    Durmuş Çağrı YILDIRIM

    Ayfer GEDİKLİ

    Editör Yardımcısı

    Tuba Kantarcı

    Hande Çalışkan

    Uğur Mirasedoğlu

    Basım: Umuttepe Yayınları, Kocaeli, Türkiye.

    Yayın Yılı: Mart 2017

    Dili: Türkçe ve İngilizce

    Bildirilerin her türlü sorumluluğu yazarlarına aittir.

    enscon.org

  • ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book

    BİLİM KURULU

    Prof. Dr. Seyfettin Erdoğan İstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Prof. Dr. Erişah Arıcan Marmara Üniversitesi

    Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl Yıldırım Beyazıd Üniversitesi

    Prof. Dr. Halis Yunus Ersöz İstanbul Üniversitesi (Rektör Yrd)

    Prof. Dr. Süleyman Özdemir Bandirma 17 Eylul Universitesi

    Prof. Dr. Selahattin Dibooglu University of Missouri–St. Louis

    Prof. Dr. Mikail Erol Çanakkale 18 Mart Üniversitesi

    Prof. Dr. Yakup Bulut Hatay Üniversitesi

    Prof. Dr. Mustafa Paksoy Kilis Üniversitesi

    Prof. Dr. Hamza Ateş İstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Prof. Dr. Anne Winkler University of Missouri–St. Louis

    Prof. Dr. David Rose University of Missouri–St. Louis

    Prof. Dr. Doğan Uysal Celal Bayar Üniversitesi

    Prof. Dr. Ahmet Tabakoğlu Marmara Üniversitesi

    Prof. Dr. Ahmet Nohutçu İstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Prof. Dr. Adem Korkmaz Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (Rector)

    Prof. Dr. Zekai Özdemir İstanbul Üniversitesi

    Prof. Dr. Tuncay Yılmaz Sakarya Üniversitesi

    Prof. Dr. Targan Ünal Okan Üniversitesi

    Prof. Dr. Şaban Kayhan Hasan Kalyoncu Üniversitesi

    Prof. Dr. Soner Çelikkol Kocaeli Üniversitesi

    Prof. Dr. Sami Karacan Kocaeli Üniversitesi

    Prof. Dr. Salih Öztürk Namık Kemal Üniversitesi

    Prof. Dr. Rasim Yılmaz Namık Kemal Üniversitesi

    Prof. Dr. Ramazan Sarı Orta Doğu Teknik Üniversitesi

    Prof. Dr. Osman Altuğ Marmara Üniversitesi

    Prof. Dr. Nuray Altuğ Marmara Üniversitesi

    Prof. Dr. Nilgün Çil İstanbul Üniversitesi

    Prof. Dr. Mustafa Aykaç Kırklareli Üniversitesi (Rektör)

    Prof. Dr. Murat Yülek İstanbul Ticaret Üniversitesi

    Prof. Dr. Muhsin Kar Yıldırım Beyazıd Üniversitesi

    Prof. Dr. Muhittin Kaplan İstanbul Üniversitesi

    Prof. Dr. Melike Bildirici Yıldız Teknik Üniversitesi

    Prof. Dr. Mehmet Yüce Uludağ Üniversitesi (Dekan)

    Prof. Dr. Mehmet Duman Artvin Çoruh Üniversitesi (Rektör)

    Prof. Dr. Mehmet Bulut Sabahattin Zaim Üniversitesi (Rektör)

    Prof. Dr. Mehmet Barca Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (Rektör)

    Prof. Dr. Kerem Alkin Nişantaşı Üniversitesi

    Prof. Dr. Kenan Dağcı Yalova Üniversitesi

    Prof. Dr. Kahraman Çatı Düzce Üniversitesi

    Prof. Dr. İlyas Doğan Gazi Üniversitesi

    Prof. Dr. İbrahim Güran Yumuşak Sabahattin Zaim Üniversitesi (Dekan)

    Prof. Dr. Hatice Neşe Erim İstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Prof. Dr. Hasan Vergil İstanbul Üniversitesi

    Prof. Dr. Haluk Alkan İstanbul Üniversitesi

    Prof. Dr. Habip Yıldız Sakarya Üniversitesi

    Prof. Dr. Gülden Ülgen İstanbul Üniversitesi

    Prof. Dr. Feridun Yılmaz Uludağ Üniversitesi

    Prof. Dr. Faik Budak Kocaeli Üniversitesi

    Prof. Dr. Erdal Demirhan Osmangazi Üniversitesi

    Prof. Dr. Mahmoud Sabra Al Azhar University, Filistin

    Prof. Dr. Ensar Nişancı Namık Kemal Üniversitesi

    Prof. Dr. Emin Ertürk Uludağ Üniversitesi

  • ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey

    4

    Prof. Dr. Elif Çepni Bahçeşehir Üniversitesi

    Prof. Dr. Coşkun Can Aktan Dokuz Eylül Üniversitesi

    Prof. Dr. Cevat Gerni Doğuş Üniversitesi

    Prof. Dr. Jean-Pierre Allegret Paris Ouest Nanterre, Fransa

    Prof. Dr. Bülent Güloğlu İstanbul Teknik Üniversitesi

    Prof. Dr. Bülent Aybar Southern New Hampshirw University-ABD

    Prof. Dr. Bogna Kazmierska Jozwiak University of Lodz-Polonya

    Prof. Dr. Ayşe Buğra Boğaziçi Üniversitesi

    Prof. Dr. Olexandr Pidchosa Taras Shevchenko University, Ukrayna

    Prof. Dr. Sudi Apak Esenyurt Üniversitesi

    Prof. Dr. Ali Kutan Southern Illinois University

    Prof. Dr. Aysun Fıçıcı Southern New Hampshirw University-ABD

    Prof. Dr. Ali Kemal Gürbüz Balıkesir Üniversitesi

    Prof. Dr. Konstantin Tsvetkov University of Agribusiness and Rural Development, Bulgaristan

    Prof. Dr. Nazıf Mohib Shahrani Indiana University, ABD

    Prof. Dr. Aysıt Tansel Orta Doğu Teknik Üniversitesi

    Prof.Dr. Max Gillman University of Missouri–St. Louis, ABD

    Prof. Dr. Farid Shuaib International Islamic University of Malaysia

    Prof. Dr. Mohd Iqbal Abdulwahab International Islamic University of Malaysia

    Prof. Dr. Andrzej Bistyga Katowice School of Economics, Poland

    Prof. Dr. Ileana Tache Transilvania University of Brasov

    Osman Saraç Borsa İstanbul Genel Müdürü

    Ekrem Direkçi Başbakanlık Müşaviri

    Prof. Dr. Ali Çelikyay Osman Gazi Üniversitesi

    Prof. Dr. Ahmet İncekara İstanbul Üniversitesi

    Prof. Dr. Mahmut Bilen Sakarya Üniversitesi

    Prof. Dr. Abdülmecit Türüt İstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Prof. Dr. David Weir Northumbria University / Cambridge Scholars

    Doç. Dr. Hüseyin Altay Mustafa Kemal Üniversitesi

    Doç. Dr. Zafer Kanberoğlu Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

    Doç. Dr. Vedat Cengiz Kocaeli Üniversitesi

    Doç. Dr. TolgaUlusoy Kastamonu Üniversitesi

    Doç. Dr. Şevket Alper Koç Kocaeli Üniversitesi

    Doç. Dr. Şahap Kavcıoğlu Bayburt Milletvekili

    Doç. Dr. Sibel Aykın Akdeniz Üniversitesi

    Doç. Dr. Selman Yılmaz İstanbul Üniversitesi

    Doç. Dr. Rengin Ak Kırklareli Üniversitesi

    Doç. Dr. Özlem Durgun İstanbul Üniversitesi

    Doç. Dr. Murat Pıçak Dicle Üniversitesi

    Doç. Dr. İdris Demir İstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Doç. Dr. İbrahim Turhan İzmir Milletvekili

    Doç. Dr. Hasan Gül Ondokuz Mayıs Üniversitesi

    Doç. Dr. Haluk Zülfikar İstanbul Üniversitesi

    Doç. Dr. Hakan Kahyaoğlu Dokuz Eylül Üniversitesi

    Doç. Dr. Gülçin Tapşin İstanbul Ticaret Üniversitesi

    Doç. Dr. Emrah İsmail Çevik Namık Kemal Üniversitesi

    Doç. Dr. Emel İslamoğlu Sakarya Üniversitesi

    Doç. Dr. Elif Hobikoğlu İstanbul Üniversitesi

    Doç. Dr. Durmuş Çağrı Yıldırım Namık Kemal Üniversitesi

    Doç. Dr. Bahar Burtan Doğan Dicle Üniversitesi

    Doç. Dr. Ayfer Gedikli İstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Doç. Dr. Ali Arı Kırklareli Üniversitesi

    Doç. Dr. Kenan Aydın Kocaeli Üniversitesi

    Doç. Dr. İshak Torun Bolu İzzet Baysal Üniversitesi

    Doç. Dr. İlhan Eroğlu Gaziosmanpaşa Üniversitesi

  • ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book

    Doç. Dr. İbrahim Subaşı Marmara Üniversitesi

    Doç. Dr. Başak Tanınmış Yücememiş Marmara Üniversitesi

    Doç. Dr. Hatice Karahan Medipol Üniversitesi

    Doç. Dr. Hakan Kahyaoğlu Dokuz Eylül Üniversitesi

    Doç. Dr. Burcu Özcan Fırat Üniversitesi

    Doç. Dr. Ahmet Faruk Aysan Boğaziçi Üniversitesi

    Doç. Dr. Yücel Ayrıçay Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniverstesi

    Doç. Dr. Özlen Hiç İstanbul Üniversitesi

    Doç. Dr. Aysen Hiç Gencer İstanbul Aydın Üniversitesi

    Doç. Dr. Cüneyt Kılıç Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

    Doç. Dr. Levent Çinko Marmara Üniversitesi

    Doç. Dr. Ferda Yerdelen Tatoğlu İstanbul Üniversitesi

    Doç. Dr. Selami Özcan Yalova Üniversitesi

    Doç. Dr. Abdulvahap Baydaş Bingöl Üniversitesi

    Doç. Dr. Selman Yılmaz İstanbul Üniversitesi

    Doç. Dr. Rosmah Mat Isa Universiti Kebangsaan Malaysia

    Doç. Dr. Gadir Bayramlı Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesi

    Yrd. Doç. Dr. Nurhodja AKBULAEV Azerbaijan State University Of Economics

    Dr. Idris Demir University of Oxford, Oxford Centre for Islamic Studies Chevening Fellow

    Dr. Ayşegül Durukan Nişantaşı Üniversitesi

    Dr. Mohd Iqbal bin Abdul Wahab International Islamic University Malaysia/li>

    Dr. Barış Alparslan Yıldırım Beyazıt Üniversitesi

    Dr. Mehmet Naci Efe Üsküdar Üniversitesi

    Dr. Berna Ak Bingül Kırklareli Üniversitesi

    Dr. Kaushik Chattopadhyay Prof. S.N.H. College, University of Kalyani

    Dr. Yıldız Aksoy İstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Dr. Murat Tümay İstanbul Medeniyet Üniversitesi

    Dr. İsmail Cem Ay Gelişim Üniversitesi

    Dr. Veli Sırım Namık Kemal Üniversitesi

    Dr. Niyazi Gümüş Kastamonu Üniversitesi

    Dr. Korhan Arun Namık Kemal Üniversitesi

    Dr. Cengiz Ceylan Kırklareli Üniversitesi

    Dr. Aslıhan Nakiboğlu Niğde Üniversitesi

    Dr. Ahu Ergen Bahçeşehir Üniversitesi

    Dr. Ömer Esen Muş Alpaslan Üniversitesi

    Dr. Abdilahi Ali Aberystwyth University / Ingiltere

    Dr. Malik Babar Hussain University of Sargodha / Pakistan

    Dr. Zeeshan Atiq University of Karachi / Pakistan

    Dr. Büşra Karataşer Namık Kemal Üniversitesi

    Dr. Sema Yılmaz Genç Kocaeli Üniversitesi

    Dr. Yener Coşkun Semaye Piyasası Kurumu Başuzman

    Dr. Daniel Kapp European Central Bank

    Dr. Zişan Kılıçkan Kocaeli Üniversitesi

  • ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey

    6

    İçindekiler

    ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASINDA YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARININ

    ÖNEMİ............................................................................................................................. ........................................4

    CARİ AÇIK SORUNU PERSPEKTİFİNDE TÜRKİYE’NİN ENERJİ AÇIĞI VE GELECEĞE İLİŞKİN

    ÖNERİLER............................................................................................................................................................14

    EKOLOJİK MİMARİ (ENERJİ-ETKİN) TASARIM BAĞLAMINDA KONUT YERLEŞME BİRİMİ

    TASARIMI............................................................................................................................................ ................26

    ENERJİ ALANINDA BİR REKABET SAHASI OLARAK DOĞU AKDENİZ’İN ÖNEMİ.......................36

    ELEKTRİK PİYASASINDA ARZ GÜVENLİĞİ VE TÜRKİYE...................................................................56

    YOKSULLARIN BANKASI: GRAMEEN BANK............................................................................................64

    İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE ULAŞIM SEKTÖRÜ İLİŞKİSİNİN EKONOMETRİK ANALİZİ: TÜRKİYE

    ÖRNEĞİ.................................................................................................................................................................74

    THE EFFECT OF PUBLIC INCENTIVE POLICIES ON THE DEVELOPMENT OF WIND POWER

    PLANTS IN TURKEY.......................................................................................................................................... 85

    ENERGY POLICY OF THE EU AND THE ROLE OF TURKEY IN ENERGY SUPPLY SECURITY...99

    ELEKTRİK PİYASASINDA KAPASİTE MEKANİZMASI SİSTEMİ.......................................................113

    EKONOMİK BÜYÜME, ENERJİ TÜKETİMİ, TİCARİ AÇIKLIK VE CO2 EMİSYON ETKİLEŞİMİ:

    TÜRKİYE ÖRNEĞİ...........................................................................................................................................132

    ENERJİ KAYNAĞI KÖMÜRÜN DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DEKİ KONUMU.....................................144

    YENİLENEBİLİR ENERJİ TÜRÜ OLARAK RÜZGÂR ENERJİSİ: TÜRKİYE VE TEKİRDAĞ İLİ

    ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME...............................................................................................................152

    ASİMETRİK KARŞILIKLI BAĞIMLILIK KOŞULLARINDA SİYASİ İŞBİRLİĞİ MÜMKÜN MÜ?

    TÜRKİYE-RUSYA ENERJİ İLİŞKİLERİ, 2003-2016...................................................................................168

    YEŞİL GİRİŞİMLER VE KARŞILAŞILAN ENGELLER: OTOMOTİV ANA SANAYİ ÖRNEĞİ.......202

    THE STRUCTURAL DYNAMİCS OF PUBLİC BUDGET İN TURKEY AND ITS FİSCAL

    IMPROVEMENT REVİEW AFTER 2008 CRİSİS........................................................................................211

    KABLOSUZ YEREL ALAN AĞLARINDA NESNELERİN İNTERNETİ İÇİN DÜŞÜK ENERJİ

    TÜKETİMLİ ÇOK ATLAMALI VE GÜVENLİ BİR ARABİRİM GELİŞTİRME UYGULAMASI......221

    SULTAN II. ABDÜLHAMİD’İN PETROL POLİTİKASI............................................................................229

    1980 SONRASI HÜKÜMET PROGRAMLARINDA TÜRKİYE’NİN DEĞİŞEN ENERJİ......................242

    THE EFFECTS OF POLİTİCAL RİSK AND GDP ON OİL PRODUCT IMPORTS: A PANEL

    ANALYSİS FOR SELECTED OİL-DEPENDENT COUNTRİES................................................................258

    DIŞSAL ŞOKLARIN CARİ AÇIĞA ETKİSİ? ŞOKLAR KALICI MI GEÇİCİ Mİ?................................272

  • ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book

    KENTSEL KATI ATIK EKONOMİSİNE YÖNELİK BİR DEĞERLENDİRME: İSTANBUL İLİ

    ÖRNEĞİ...............................................................................................................................................................286

    BİYOKÜTLE ENERJİSİNİ EN FAZLA TÜKETEN 30 ÜLKEDE UZUN DÖNEM BİYOKÜTLE

    ENERJİSİ VE EKONOMİK BÜYÜME İLİŞKİSİ.........................................................................................312

    TEMİZ ENERJİ KAPSAMINDA TR83 BÖLGESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ...................................330

    TÜRKİYE’DE EKONOMİK BÜYÜME, ENERJİ TÜKETİMİ, FİNANSAL KALKINMA VE CO2

    SALINIM İLİŞKİSİ............................................................................................................................................352

    TÜRKİYE’DE YENİLENEBİLİR ENERJİ PİYASASINDA UYGULANAN TEŞVİK

    MEKANİZMALARININ YATIRIMCI GÖZÜYLE ETKİNLİĞİ................................................................363

    II.ABDÜLHAMİD DÖNEMİNDE PETROL YATAKLARI İÇİN VERİLEN MÜCADELE....................389

    1973 PETROL KRİZİNİN EKONOMİYE ETKİLERİ VE STAGFLASYON OLGUSU……………..…417

    PETROL FİYATLARINDAKİ DEĞİŞİMLERİN ÜLKE EKONOMİLERİNE ETKİLERİ: “KUVEYT,

    KATAR VE BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ ÖRNEĞİ”……………………………………………….431

    ANALYSIS OF EUROPEAN UNION ENERGY POLICIES FROM ENVIRONMENTAL

    PROBLEMS……………………………………………………………………………………...…………….441

    FİNANSAL LİBERALİZASYONUN KORBONDİOKSİT EMİSYONU ÜZERİNE OLAN ETKİLERİ:

    PANEL VERİ ANALİZİ………………………………………………………………………………………454

    THE EFFECTS OF FREEDOM IN FOREIGN TRADE AND FOREIGN CAPITAL INVESTMENTS ON

    CARBON EMISSION: A CASE STUDY FOR SUB-SAHARAN COUNTRIES………………………….468

  • ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey

    8

    ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASINDA

    YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARININ ÖNEMİ

    Arş. Gör. Mustafa Caner TİMUR

    Ardahan Üniversitesi / İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat.

    [email protected]

    ÖZET: İnsanlık tarihinin dönüm noktası olan sanayi devriminin gerçekleşmesiyle beraber o zaman kadar kas

    gücü ile gerçekleştirilen pek çok iş makinelerle yapılmaya başlanmıştır. Artan makineleşmeye bağlı olarak,

    sanayileşen toplumların enerjiye olan ihtiyaçları artış göstermiştir. Ülkelerin sürdürülebilir bir ekonomik büyüme

    ve üretim gerçekleştirebilmeleri için enerji ihtiyaçlarını güvenilir kaynaklardan, kesintisiz, uygun fiyatlı ve

    yeterli miktarda sağlamaları gerekmektedir. Enerji kaynaklarını çeşitlendiremeyen ve arz güvenliği sorunu yaşan

    ülkeler sadece ekonomik anlamda değil aynı zamanda ulusal güvenlik, iç ve dış siyaset ve sosyal açılardan da

    zor durumda kalabilme ihtimali ile yüz yüzedir. Enerjinin günümüz dünyasında önemi çok yüksek olsa da her

    ülke enerji kaynakları açısından yeterince şanslı değildir. Bazı ülkeler ihtiyacından çok daha fazla enerji

    kaynağına sahipken, bazı ülkeler kendi ihtiyaçlarını dahi üretememektedir. Bu çalışma yenilenebilir enerji

    kaynaklarının ülkelerin enerji güvenliği konusunu nasıl etkileyebileceği ekonomi-politika bağlamında

    incelemeyi amaçlamıştır. Bu amaçla örneklem grubu olarak seçilen yedi farklı OECD ülkesinin enerji verileri

    karşılaştırılmış ve yenilenebilir enerji kaynaklarının gelişimi gösterilmiştir. Yapılan literatür çalışması ve

    araştırmalar neticesinde ülkelerin bağımsız bir şekilde ulusal ve uluslar arası politika izleyebilmesi, enerjiye

    bağlı olarak ortaya çıkan ödemeler dengesi açıklarının azaltılması ve çevresel nedenlerden dolayı yenilenebilir

    enerji kaynaklarını geliştirmesi ülkeler açısından büyük önem taşıdığı görülmektedir.

    Anahtar Kelimeler: Enerji, Alternatif Enerji Kaynakları, Sürdürülebilirlik

    The Importance of Renewable Energy Sources in the Provision of Energy Supply Security

    ABSTRACT: By the realization of the industrial revolution, the turning point of human history, many works

    started to be carry out by machines instead of body strength. Due to increased mechanization, the needs of

    energy have increased. In order to achieve sustainable economic growth and production, it is necessary to ensure

    reliable, uninterrupted, affordable and adequate energy sources for countries. Countries that cannot diversify

    their energy resources and have energy supply security problem may confronted with the possibility of energy

    hunger. Despite the importance is of energy, most of countries are not able to produce or reach energy supplies

    for their own needs. This work aims to examine how renewable energy sources could affect countries energy

    security in the context of economics and politics. For this purpose, the energy data of seven selected OECD

    countries are compared and the development of renewable energy sources is listed. Researches and future

    projects have shown the importance of investing in renewable energy sources and decreasing energy dependency

    are important in order to follow independent national and international policies.

    Key Words: Energy, Alternative Energy Sources, Sustainability

    GİRİŞ

    Dünya’da yaşayan tüm canlı organizmalar varlıklarını sürdürebilmek ve nesillerinin

    devamlılığını sağlayabilmek için harici bir enerji kaynağına ihtiyaç duymaktadır. Yeşil

    bitkiler fotosentez için güneş enerjisine ihtiyaç duyarken, hayvanlar ise gıda tüketimi yoluyla

    kimyasal enerjiye ihtiyaç duymaktadırlar. İnsan varlıkları ise yaşamsal faaliyetlerini devam

    ettirmek için gereken kimyasal enerjinin dışında ulaşımdan sağlığa, eğitime, temizliğe,

    üretime ve birçok ihtiyacını karşılamaya yönelik harici enerjiye ihtiyaç duymaktadır (King,

    2010:55).

    Günümüz dünyasında fosil temelli yakıtlar dünya ihtiyacının %80’inden fazlasını

    karşılamaktadır. Sanayi devriminin başlangıcında ve devamında en çok talep gören yakıt türü

  • ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book

    kömürken, 20. Yüzyıla gelindiğinde en çok tercih edilen enerji kaynağı petrol olmuştur

    (a.g.e.). Petrolün günümüzdeki ağırlığı tartışılamayacak şekilde etkin olsa da özellikle iklim

    değişikliği, siyasi sorunlar, enerji fiyatlarındaki dalgalanma ve enerji kaynaklarının sınırlı

    olması gibi nedenlerden dolayı ülkeler mevcudiyetlerini koruyabilmek adına enerji

    kaynaklarını çeşitlendirmek zorunda kalmaktadırlar.

    Enerji ihtiyacını sürdürülebilir bir şekilde sağlamak özellikle sanayi devrimi ve

    küreselleşmeyle beraber ekonomik kalkınma veya uluslararası itibar arzulayan bütün ulusların

    önceliği halini almaktadır. Uluslararası ilişkiler alanında çalışan Kopenhag okuluna göre

    enerji güvenliğinin siyasi boyutunu, iç ve dış istikrar; askeri boyutunu, savunma ve saldırı

    gücü; sosyal boyutunu, etnik ve dini kimliğin korunması; ekonomik boyutu, kaynaklara ve

    pazara ulaşılabilirlik ve son olarak çevre boyutunu ise çevresel biyosferin korunması olarak

    belirtilmiştir (Erdal, vd., 2012:108).

    1. Enerji Arz Güvenliği Kavramı Enerji arz güvenliği kavramı genel olarak enerjiye güvenli, kesintisiz ve sürdürülebilir bir

    şekilde ulaşılabilmesi anlamında gelmekle beraber günümüz dünyası açısından oldukça büyük

    önem taşımaktadır. Enerji arz güvenliğinin kesintisiz sağlanması ülkelerin birbirleriyle

    ilişkilerini belirlemekte ve özellikle Ortadoğu coğrafyasında görüldüğü gibi bazı dönemler

    çatışmalara yol açabilmektedir. Hali hazırda devam eden ve gelecekte ortaya çıkabilecek

    mevcut çatışmaların önlenebilmesi amacıyla özellikle 1973 Petrol krizinden sonra uluslararası

    mecralarda da enerji güvenliği kavramı ön plana çıkmıştır.

    Enerji güvenliği kavramı temelde günümüz ve gelecek nesiller için enerji arz kaynaklarının

    güvenliğini ifade etmek amaçlı kullanılsa da politik, ekonomik, teknik, psikolojik ve çevresel

    etmenler gibi farklı başlıklar altında da incelenebilmektedir (Vivoda, 2014:26).

    Enerji güvenliğini etkileyen ilk ve belki de en önemli başlık politik nedenlerdir. Bunun sebebi

    enerji kaynaklarının coğrafyalara eşit olarak dağılmamış olması ve ülkeler arası ilişkilerin

    enerji arz güvenliğini etkileyebilecek olmasıdır. Diğer bir önemli faktör ise ekonomik

    nedenlerdir. Günümüzde enerji harcamaları birçok ülkenin bütçesinde önemli bir yer

    tutmaktadır. Enerji bağımlılığı yüksek seviyede olan ülkeler enerji fiyatlarında yaşanan bir

    artıştan ödemeler dengeleri doğrudan etkilenebilmektedir. Üçüncü başlık olan enerji

    güvenliğinin teknik boyutu ise enerjinin taşınması ve dağıtım kanallarının sağlama alınması

    ile ilgilidir. Sürecin psikolojik boyutu ise birçok kişi tarafından göz ardı edilmektedir, enerji

    güvenliğinin teknik ve politik nedenleri çözülmüş ve güvenlik altına alınmış dahi olsa inşalar

    da psikolojik olarak tehdit halen sürüyor olabilir. Dolayısıyla bireylerin en küçük tehdit

    hissetmeleri durumunda bilinçaltında edindikleri korkuları ortaya çıkarak enerji ürünlerine

    yönelik artan aşırı talep yaratabilir. Bu durum ürünlerin fiyatlarını yükselterek geçmişte

    Japonya’nın yaşadığı gibi bir krize neden olabilir. Son olarak çevresel faktörlerin enerji arz

    güvenliği kapsamında incelenmesi gerekmektedir (a.g.e.). Günümüz enerji ihtiyaçları

    karşılanırken, gelecek nesillerde göz önünde bulundurularak çevreye mümkün mertebe zarar

    verilmeden temin edilmesi gerekmektedir.

    1.1 Enerji Arz Güvenliği Politikaları

    Günümüzde neredeyse bütün ülkeler enerji güvenliği kavramını petrol kaynaklarının ve

    aktarım mekanizmalarının güvenliği olarak görmektedir. Bu sebeple enerji güvenliği

    politikaları üretilirken çoğunlukla petrol kaynaklarının sağlama alınması üzerine politikalar

    üretilmektedir. Amerika Birleşik Devletlerinde, 1970’li yıllarda başkan Jim Carter’ın daha

    sonra ise 1999 yılında Ulusal Güvenlik Konseyinin açıkladığı gibi, petrol kaynaklarının

    korunması ülke için yüksek önceliğe ulusal güvenliği ilgilendiren sahip stratejik bir

  • ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey

    10

    mevzudur. Ulusal Güvenlik Konseyinin 2000 yılında sunduğu raporda ise yabancı petrol

    kaynaklarına erişimin garanti altına alınmasının ABD’nin öncelikli politikalarından birisi

    olduğu tekrarı yenilenmiştir (Gautier, 2014:133).

    Günümüzde ülkeler arasında süren ve gelecekte de büyük bir savaşa neden olabilecek en

    büyük sebeplerden birisi fosil enerji kaynakları olarak gösterilmektedir. Fosil kaynaklar genel

    olarak çatışmaları desteklemekte ve iç karışıklıklara davetiye çıkarmaktadır. Sağladığı büyük

    getiri ve büyük oranda savunmasız olmaları nedeniyle günümüzde birçok Afrika ve Ortadoğu

    ülkesinde petrol boru hatlarına ve pompa istasyonlarına saldırılar ve yağmalama girişimleri

    gerçekleştirilmektedir. Dünya Bankasına göre bütçe finansmanı petrol ve türevi ürünlerin

    ihracatına dayalı olan ülkelerde iç savaş riski diğer ülkelere göre kırk kat artabilmektedir. Bu

    sebeple ülkeler petrolden elde ettikleri gelirin önemli bir kısmını yine petrol kaynaklarının

    savunulmasına harcamaları gerekliliği ortaya çıkmaktadır (a.g.e.).

    Enerji ihtiyacı günümüz medeniyeti için her geçen gün daha büyük bir ihtiyaç halini

    almaktadır. Tablo 1’de dünya enerji tüketiminin OECD üyesi ve OECD üyesi olmayan

    kategorisine göre gerçekleşen ve gelecekte beklenilen enerji tüketim rakamları gösterilmiştir.

    Tabloya göre 2040 yılına gelindiğinde enerji tüketim miktarı bugüne oranla yaklaşık %50

    oranla daha fazla artması beklenilmektedir. Bu durum enerjinin gelecekteki öneminin daha

    fazla olacağına işaret etmektedir. Eğer ülkeler doğru bir enerji politikası izlemez ise enerji

    kıtlığı ile karşılaşacağı kesin varsayılmaktadır.

    Tablo 1: Dünya Enerji Tüketimi 1990-2040 (Katrilyon BTU)

    OECD Üyesi

    Olmayan

    OECD

    Üyesi

    Tarihsel

    1990 154.94 201.06

    2000 173.59 236.21

    2012 310.83 238.44

    Beklenti

    2020 375.01 253.94

    2030 450.50 267.23

    2040 532.84 282.12

    Kaynak: U.S. Energy Information Administration

    Enerji ihtiyacının her geçen gün artması nedeniyle kaynak sağlayan rafinerilerin ve bunların

    korunmasına yönelik politikalar sadece ilgili ülkenin iç sorunu değil aynı zamanda

    uluslararası nitelik taşıyan önemli mevzu haline gelmiştir. Bu nedenle başta ABD olmak üzere

    birçok ülke, kaynak sağlayıcı ülkelere askeri ve teknik destek yapmak konusunda politikalar

    geliştirmişlerdir. ABD donanması Arap Denizi, Basra Körfezi ve Kuzey Çin Denizinde

    bulunan petrol sondaj kuyularının korunması amacıyla her yıl milyarlarca dolarlık maliyete

    katlanarak devriye görevlerini sürdürmektedirler. Benzer şekilde dünyanın geri kalan sorunlu

    bölgelerinde de yerel güçlerle işbirliği yapmak suretiyle enerji arz güvenliğinin ve

    sürekliliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Örneğin, ABD eski bir Sovyet ülkesi olan

    Gürcistan’da ordu harcamaları için her yıl milyonlarca dolar kaynak sağlayarak, askerlerini

    eğiterek ve genel tavsiyelerde bulunarak bazen dolaylı bazen de doğrudan yollarla enerji arz

    güvenliğini sağlamaya çalışmaktadır (Gautier, 2014:134).

  • ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book

    Tablo 2’de seçilmiş bazı OECD ülkelerinin enerjide kendine yeterlilikleri gösterilmiştir. Bu

    kavram bir ülkenin kendi ulusal enerji talebinin yine kendi öz kaynakları ile karşılanmasını

    ifade etmektedir. Buna göre bazı ülkeler kendilerine yeterli miktardan fazlasını üretip

    (Avustralya, Norveç, Kanada) geri kalanını ihraç ederken, bazı ülkeler (İtalya, Portekiz,

    Türkiye) ise kendi kullandıkları enerjinin büyük çoğunluğunu yurt dışından ithal etmek

    suretiyle temin etmektedirler.

    Tablo 2: Seçilmiş Bazı OECD Ülkelerinin Enerjide Kendine Yeterlilikleri (%)

    Yıllar/Ülkeler Avusturalya Çek

    Cum. İtalya Portekiz Norveç Türkiye Kanada

    2000 %216 %75 %16 %16 %871 %34 %148

    2001 %236 %74 %16 %17 %844 %35 %152

    2002 %232 %154 %16 %14 %943 %32 %154

    2003 %228 %75 %16 %17 %868 %30 %147

    2004 %226 %76 %16 %15 %865 %30 %148

    2005 %234 %73 %16 %14 %836 %28 %149

    2006 %228 %73 %16 %17 %793 %28 %154

    2007 %234 %73 %17 %18 %780 %27 %153

    2008 %226 %73 %18 %18 %689 %29 %150

    2009 %232 %74 %19 %20 %694 %31 %150

    2010 %254 %71 %19 %25 %612 %30 %151

    2011 %244 %75 %19 %24 %712 %28 %153

    2012 %253 %77 %22 %22 %684 %26 %159

    2013 %272 %72 %24 %27 %595 %27 %164

    2014 %292 %71 %25 %28 %683 %26 %168

    Kaynak: International Energy Atlas

    Özellikle enerji ithal etmek zorunda olan ülkeler ekonomik sıkıntılarının yanında arz temin

    sorunuyla da karşı karşıya kalma riski ile yüz yüzedir. Günümüzde artan enerji ihtiyacı ülke

    vatandaşlarının daha fazla enerji talep etmesine neden olmaktadır. Bu ülkelerin gelecekte arz

    sorunu yaşamamaları ve dışa bağımlılıklarının kabul edilebilir seviyelere çekilmesi

    gerekmektedir. Her ülkenin arzuladığı ancak gerçekleştirmekte zorlandığı kendi kendine

    yeterlilik politikaları ise uzun dönemli politikalar olup özel sektör ve kamunun işbirliğiyle

    başarılabilecek bir politikadır.

    2015 yılı itibariyle kendi kendine enerji yeterliliği açısından dünyanın ilk beş ülkesi Güney

    Sudan, Norveç, Angola, Kongo Cumhuriyeti ve Katar iken en yetersiz beş ülkesi olarak Hong

    Kong(Çin), Singapur, Lübnan, Malta ve Ürdün olarak tespit edilmiştir. Türkiye’de son

  • ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey

    12

    yıllarda gerçekleştirdiği yatırımlara rağmen halen enerji yeterliliği konusunda son sıralarda

    yer almakta ve ödemeler dengesi sorunları yaşamaktadır.

    2. Yenilenebilir Enerji Sistemleri ve Önemi Yenilenebilir enerji; rüzgâr, güneş, biokütle, dalga enerjisi, jeotermal ve hidrojen gibi doğada

    süreklilik arz eden enerji çevriminin kullanılmasıyla elde edilen enerji türüdür. Günümüz

    dünyasının teknolojisi ve ekonomisi büyük oranda fosil kaynaklar olarak adlandırılan petrol

    türevi enerji kaynaklarına bağımlıdır ancak bu kaynakların hem çevreye verdiği zarar hem de

    kısıtlı olmaları sebebiyle yenilenebilir enerji teknolojilerinin gelişmesi zorunlu bir hal

    almıştır. Dünyada bilinen petrol rezervlerinin ömrü 40-50 yıl, doğalgazın 60-65 yıl, kömürün

    ise 250 yıl olarak tahmin edilmektedir (Külebi, 2007:94).

    Günümüzde özellikle Ortadoğu ve Afrika’da gerçekleşen birçok çatışmanın temelinde enerji

    kaynaklarının bölüşüm problemi yatmaktadır. Bu bölgeler üzerinde hak sahibi olmaya çalışan

    gerek az gelişmiş gerek gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler bölgeleri istikrarsızlığa

    sürüklenmektedir. Maalesef bölgede yaşayanlar insanlar kaynakların nimetlerinden

    faydalanmak yerine çatışmaların olumsuzluklarından etkilenmek durumunda kalmaktadırlar.

    Bu sırada dünyanın geri kalan ülkelerinde yaşayanlarda bölgedeki olumsuzluklar nedeniyle

    ihtiyaç duydukları enerjiye kaynağına ulaşamamakla karşı karşıya kalmaktadır.

    Fosil enerji kaynaklarının çoğunlukla sorunlu coğrafyalarda bulunması sebebiyle dünyanın

    geri kalanı enerji arz güvenliği sorunu yaşama riski ile karşı karşıya kalabilmektedir. Bu

    sebeple ülkelerin diğer ülkelere bağımlılıklarını azaltmak amacıyla enerji kaynaklarını

    çeşitlendirmesi ve ellerinde var olan kaynakları en iyi şekilde kullanmaları büyük önem

    taşımaktadır. Birçok ülke de fosil kaynaklar bulunmamaktadır ancak her ülkenin sahip olduğu

    yenilenebilir enerji kaynağı potansiyeli bulunmaktadır. Bu bazı ülkeler için güneş enerjisiyken

    bir diğeri için rüzgâr veya jeotermal enerji olabilmektedir. Ülkelerin kendi potansiyellerini

    doğru analiz etmeleri ve buna göre enerji yatırımlarını gerçekleştirmeleri ilgili ülkenin

    gelecek politikaları açısından hayati önem taşımaktadır. Enerji arzında yaşanabilecek bir

    kesinti ülkenin siyaset, ekonomi ve günlük yaşantısını etkileyebilecek sorunlar yaratabilir.

    Çevresel açıdan değerlendirildiğinde de enerji üretim ve tüketim faaliyetlerinin çevrede

    yarattığı negatif dışsallıkların önlenmesi büyük önem arz etmekte ve bu amaçla temiz enerji

    kaynakları olarak adlandırılan yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi uluslararası

    kamuoyunda geniş destek bulmaktadır.

    2.1 Günümüzde Yenilenebilir Enerji

    Petrol ürünleri günümüzün en çok tercih edilen yakıt tipi olsa da nükleer enerji, rüzgâr ve

    güneş enerjileri, bio yakıtlar, jeotermal enerji ve hidrojen enerjisinin de aralarında bulunduğu

    pek çok alternatif enerji kaynağı da kullanıma girmiş bulunmaktadır. Buna rağmen bunların

    herhangi biri veya hepsinin bir araya gelmesiyle dahi petrolün egemenliğinin yakın gelecekte

    kırılması öngörülmemektedir (Gautier, 2014:139).

    Günümüzde yenilenebilir enerji kaynakları çoğunlukla biokütle ve hidro enerji kaynakları

    tarafından üretilmektedir. Rüzgâr enerjisi ise son yıllarda gelişme gösterse de toplam enerji

    üretiminde halen sınırlı bir yere sahiptir. Biokütle yakıtları az gelişmiş ülkelerde ısıtma amaçlı

    etkin olmayan yöntemlerle kullanılırken, gelişmiş ülkelerde ise daha etkin yöntemlerle ısıtma,

    elektrik ve üretim amaçlı kullanılmaktadır. Elektrik üretiminde ise hidro santraller

    egemenliğini korumakla beraber biyoenerji ve rüzgâr enerjisi de önemli katkılarda

    bulunmaktadır. Güneş ve termal enerji sayesinde üretilen enerji miktarları da artış gösterse de

  • ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book

    2010 yılı itibariyle halen rüzgâr, su ve biyoenerjini gerisinde bir performans sergilemektedir

    (Johanssons, 2013:600).

    Tablo 3: Seçilmiş Bazı OECD Ülkelerinin Yenilenebilir Enerji Üretimleri (Bin Toe)

    Yıllar/Ülkeler Avusturalya Çek Cum. İtalya Portekiz Norveç Türkiye Kanada OECD

    2000 6 353 1 341 10 112 3 759 13 488 10 101 44 585 318 965

    2001 6 478 1 481 10 341 4 009 11 502 9 376 41 481 302 796

    2002 6 755 1 568 10 888 3 551 12 332 10 042 44 151 307 038

    2003 6 626 1 535 12 908 4 241 10 335 10 020 42 825 317 821

    2004 6 529 1 736 12 962 3 799 10 575 10 782 44 203 330 659

    2005 6 462 1 783 14 105 3 474 12 978 10 130 45 302 344 918

    2006 6 652 1 930 15 325 4 212 11 564 10 359 43 953 356 321

    2007 6 874 2 141 16 944 4 481 12 807 9 603 45 610 369 022

    2008 7 056 2 208 19 704 4 328 13 369 9 311 45 695 384 764

    2009 5 620 2 426 21 023 4 785 12 167 9 915 44 708 391 088

    2010 7 018 2 780 21 864 5 460 11 676 11 626 43 559 421 720

    2011 7 060 2 991 21 023 5 139 11 200 11 222 47 405 433 865

    2012 7 031 3 207 23 872 4 354 13 828 12 155 47 840 460 404

    2013 7 862 3 573 26 368 5 326 12 599 13 087 50 204 486 396

    2014 8 179 3 633 26 513 5 536 13 097 12 085 50 127 494 853

    2015 8 545 3 572 26 332 4 753 13 46 15 521 49 703 507 956

    Kaynak: OECD Veri Bankası

    Tablo 3’de seçilmiş bazı OECD ülkeleri ve OECD genel ortalamasında ait 2000-2015 yıllarını

    kapsayan yenilenebilir enerji üretim miktarları yer almaktadır. Tabloda yer alan bütün

    ülkelerin ve OECD genel ortalamasının yenilenebilir enerji üretim miktarlarında artış

    görülmektedir. Buna göre ülkeler artan enerji ihtiyaçlarının bir kısmını yenilenebilir enerji

    kaynaklarına yatırım yaparak dengelemeye çalıştıkları gözlemlenmektedir.

    Dünyamızın özellikle petrol kaynaklı yakıtlar tarafından daha fazla kirletilmemesinin ve

    enerji bağımlılığının alternatifi olan yenilenebilir enerji kaynakları büyük alternatif olarak

    görülse de özellikle kurulum maliyetlerinde ki yükseklik ve geri kazanım sürelerindeki

    yavaşlık sebebiyle ülkelerin ve sermaye gruplarının yatırımlarını cezbetmekte güçlük

    çekmektedir. Yine de yenilenebilir enerji yatırım maliyetleri önceki zamanlara göre daha

    iyimser bir hal alarak geleceğe yönelik olumlu bir tablo çizmektedir. Örneğin rüzgâr

    tribünlerinin daha etkin üretim yapabilmeleri sayesinde enerji üretim maliyetini 8-10 cent

    civarından 3-4 cent civarında düşürmüştür (Külebi, 2007:94).

  • ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey

    14

    Tablo 4: Seçilmiş Bazı OECD Ülkelerinin Gerçekleştirdikleri Yenilenebilir Enerji Üretimin

    Toplam Enerji Üretimi İçerisindeki Payı (Hidro Enerji Santralleri Dahil) (%)

    Yıllar/Ülkeler Avusturalya

    Çek

    Cum. İtalya Portekiz Norveç Türkiye Kanada OECD

    2000 8.5 3.9 21 30.9 99.7 25 60.6 16.6

    2001 8.3 4 22.3 35.1 99.6 19.9 58 15.8

    2002 7.9 4.4 19.9 22.7 99.6 26.3 59.9 16.1

    2003 8.5 2.8 18.9 39.1 99.5 25.3 58.9 15.9

    2004 8.2 3.9 20.7 28.5 99.4 30.8 58.5 16.1

    2005 8.9 4.6 18.7 19.2 99.5 24.6 59.6 16.1

    2006 9.3 5 18.7 33.6 99.4 25.3 59.6 16.6

    2007 8.7 4.4 17.5 35.7 99.2 19.1 60.2 16.4

    2008 8.2 4.9 20.5 33.6 99.5 17.4 61.5 17.3

    2009 7.5 6.3 25.7 38.5 96.6 19.6 62.9 18.4

    2010 8.6 7.6 27.3 53.8 95.8 26.4 61.7 18.7

    2011 10.4 9.2 28.8 47.7 96.6 25.4 62.5 20

    2012 10 10.1 32.2 44.3 98.1 27.3 62.8 21

    2013 12.6 11.8 40.1 59.8 97.9 28.9 62.8 22.1

    2014 14.9 12 43.8 61.9 97.8 20.8 61.9 22.8

    2015 15.2 13.5 38.4 49.3 97.9 31.7 62.7 23.6

    Kaynak: Enerdata

    Tablo 4’de Hidro enerji santrallerinin yaptıkları üretim dahil seçilmiş bazı OECD ülkelerinin

    gerçekleştirdikleri yenilenebilir enerji üretimin toplam enerji üretimi içerisindeki payı

    yüzdesel olarak gösterilmektedir. Tabloya göre ülkelerden sadece Norveç hariç hepsinin

    gerçekleştirdikleri yenilebilir enerji üretiminin yüzdesel payı başlangıç yılı olan 2000 yılına

    göre artış gerçekleştirmiştir. Norveç’in ise yenilenebilir enerji üretimindeki payı OECD

    ortalamasının kat ve kat üstünde gerçekleşerek neredeyse kullandığı enerjinin tamamını

    yenilenebilir kaynaklardan elde etmiştir.

    Tablo 5 seçilmiş bazı OECD ülkelerinin gerçekleştirdikleri rüzgar ve güneş enerjisinin toplam

    enerji üretimindeki paylarını göstermektedir. Tablo 4’den farklı olarak hidro enerji

    santrallerinden elde edilen enerji miktarı veriye dahil edilmemiştir. Tabloya göre rüzgar ve

    güneş enerjilerinin payı, veri başlangıç yılı olan 2000 yılına göre artış eğilimindedir. Ancak

    tablo 4 ile kıyaslandığında görülmektedir ki yenilenebilir enerjiden elde edilen enerjinin

    büyük kısmı halen daha hidro elektrik santrallerinden elde edilmektedir. Bu anlamda ülkelerin

    rüzgar ve güneş enerjisi potansiyellerini yeterince kullanamadıkları sonucuna ulaşılmaktadır.

  • ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book

    Özellikle Norveç ve Kanada gibi yenilenebilir enerji üretimlerinin, toplam enerji üretimindeki

    payı yüksek olan ülkeler dahil rüzgar ve güneş enerjisi konusunda ortalamaların çok altında

    kalmışlardır.

    Tablo 5: Seçilmiş Bazı OECD Ülkelerinin Gerçekleştirdikleri Rüzgâr ve Güneş Enerjisinin

    Toplam Enerji Üretimindeki Payı (%)

    Yıllar/Ülkeler Avusturalya Çek

    Cum. İtalya Portekiz Norveç Türkiye Kanada OECD

    2000 0.05 0 2.2 0.57 0.04 0.09 0.05 0.66

    2001 0.11 0 2.34 0.78 0.08 0.12 0.07 0.72

    2002 0.18 0 2.4 1 0.08 0.12 0.08 0.85

    2003 0.34 0.01 2.62 1.26 0.24 0.11 0.15 1

    2004 0.34 0.01 2.72 2 0.26 0.1 0.17 1.19

    2005 0.42 0.03 2.9 3.97 0.4 0.09 0.26 1.39

    2006 0.78 0.06 3.04 6.15 0.56 0.13 0.41 1.58

    2007 1.12 0.14 3.4 9.02 0.69 0.27 0.49 1.88

    2008 1.32 0.31 3.6 13.02 0.67 0.51 0.61 2.27

    2009 1.6 0.46 4.5 15.78 0.75 0.99 1.1 2.8

    2010 2.17 1.11 5.69 17.73 0.73 1.7 1.48 3.2

    2011 2.9 2.95 8.96 18.4 1.01 2.36 1.65 4.05

    2012 3.47 2.93 12.9 23.17 1.05 2.82 1.84 4.81

    2013 4.48 2.89 14.8 24.56 1.41 3.79 1.84 5.66

    2014 6.01 3.02 16.32 24.46 1.56 4.35 1.85 6.34

    2015 6.8 3.37 16.34 24.25 1.73 5.8 1.84 7.35

    Kaynak: Enerdata

    Gelecek yıllarda daha düşük maliyetli kurulum imkânı, verimli santrallerin geliştirilmesi,

    çevresel kaygıların artması, enerji arz güvenliğinin yüksek seviyelere çekilme arzusu ve

    hükümetlerin desteklerini arttırma beklentisi yenilenebilir enerji kaynaklarının üretimdeki

    paylarının arttırılabileceği yönünde geleceğe ilişkin olumlu bir izlenimler oluşturmaktadır.

    Tablo 6: Yıllık küresel yenilenebilir enerji yatırımları (Enflasyondan arındırılmamış US Dolar

    Cinsinden Değerler)

  • ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey

    16

    Yıllar

    Yatırım

    Miktarı

    Yıllar Yatırım

    Miktarı

    2004 $47Milyar 2010 $239 Milyar

    2005 $73 Milyar 2011 $279 Milyar

    2006 $112 Milyar 2012 $257 Milyar

    2007 $154 Milyar 2013 $234 Milyar

    2008 $182 Milyar 2014 $273 Milyar

    2009 $179 Milyar 2015 $286 Milyar

    Toplam $2,3 Trilyon

    Kaynak: Frankfurt School-UNEP Collaborating Centre

    Tablo 6 küresel yenilenebilir enerji yatırımlarını Amerikan doları cinsinden enflasyondan

    arındırılmamış veriler ile göstermektedir. Tabloya göre yenilenebilir enerji yatırımları küresel

    ölçekte artış eğilimindedir. Daha önce gösterilen tablolarda da yenilenebilir enerji

    kaynaklarının üretimdeki payının arttığı belirtilmişti, sonuç olarak enerji yatırımları ile üretim

    miktarları arasındaki doğru yönlü ilişki dikkat çekmektedir.

    SONUÇ

    Dünya genelinde yenilenebilir enerji kaynaklarına önceki yıllara göre daha çok yatırım

    yapılsa da halen fosil kaynakları yakıtların egemenliği tartışılamaz boyuttadır. Fosil

    kaynakların ve özellikle de petrolün bu denli egemen olması birçok açıdan riski

    barındırmaktadır. Özellikle son yıllarda petrol üreticisi ülkelerde ortaya çıkan devrimler,

    isyanlar ve kanlı terör örgütleri sebebiyle enerji arz kaynakları, dağıtım kanalları ve fiyat

    dengesini büyük bir tehdit altına sokmaktadır. Bazı durumlarda ise herhangi bir savaş veya

    ihtilal durumu olmasa da bazı ülkelerin yaptığı gibi doğal kaynaklarını diğer ülkeleri siyasi

    arenada zor duruma sokmak sebebiyle kullanılabilmektedir.

    Ekonominin, sosyal hayatın ve politikanın bu denli bağımlı olduğu enerji kaynaklarının risk

    altında olması günümüzde enerjiye bağımlı konuma gelmiş medeniyetimizi de tehdit

    etmektedir. Bu sebeple ülkelerin, enerji arz eden yabancı ülkelere bağımlılığının azaltılması

    için gerekli adımların atılması gerekmektedir. Bu adımlardan bazıları enerji sağlayıcı ülkelerle

    yeniden anlaşmalar yapılması, enerji kaynağı ülke alternatiflerinin arttırılması, enerjinin

    depolanması ve enerji verimliliği yüksek ürünler kullanılması olabilir.

    Yukarıda belirtilen tüm önlemler ülkelerin enerji arz güvenliğini bir miktar arttırsa da enerji

    bağımlılığını ortadan kaldırmamaktadır. Bu nedenle ülkelerin kendi potansiyellerini araştırıp

    keşfederek enerji bağımsızlığını arttıracak tedbirler almaları gerekir. Dünyadaki bütün ülkeler

    fosil kaynaklar açısından yeterince şanslı olmasa da her ülkenin barındırdığı yenilenebilir

    enerji kaynağı potansiyeli bulunmaktadır. Ülkelerin mevcut yenilenebilir kaynaklarını

    geliştirerek büyük oranda enerji bağımsızlığını ilan etmeleri ülkelerin ekonomik ve siyasi

    bağımsızlığını uluslararası arenada da arttırması açısından büyük önem arz etmektedir.

    Kaynakça

  • ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book

    Batı, O., (2013). Türkiye’de Sürdürülebilir Kalkınma ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları, Doktora

    Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Ens., İstanbul

    Çalışkan, Ş., (2009). Türkiye’nin Enerjide Dışa Bağımlılık ve Enerji Arz Güvenliği Sorunu.

    Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, 25:297-309

    Erdal, L., & Karakaya, E. (2012). Enerji arz güvenliğini etkileyen ekonomik, siyasi ve coğrafi

    faktörler. Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 31(1), 107-136.

    Gautier, C.(2014). Petrol, Su ve İklim (Sevgi Genç, Çev.), Tubitak Yayınları, Ankara

    Johansson, Bengt. (2013). "Security aspects of future renewable energy systems–A short overview."

    Sayfa: 598-605.

    King, M. (2010). Dünyanın Geçici Bekçileri ( N. Akın, E. Eğilmez, Çev) Carretta Yayın, İstanbul

    Külebi, A. (2007). Türkiye’nin Enerji Sorunları ve Nükleer Gereklilik, Bilgi Yayınevi, Ankara

    Vivoda, V. (2016). Energy security in Japan: Challenges After Fukushima. Routledge.

    Çevrimiçi Kaynaklar

    Enerdata, Çevrimiçi:https://yearbook.enerdata.net/renewable-in-electricity-production-share-by-

    region.html#wind-solar-share-electricity-production.html,Erişim Tarihi:24.02.2017

    Frankfurt School-UNEP Collaborating Centre, Çevrimiçi, http://fs-unep-

    centre.org/sites/default/files/attachments/press_release_gtr_2016_in_english.pdf ,Erişim

    Tarihi:24.02.2017

    OECD Veri Bankası, Çevrimiçi: https://data.oecd.org/energy/renewable-energy.htm , Erişim

    Tarihi:24.02.2017

    International Energy Atlas, Çevrimiçi: http://energyatlas.iea.org/#!/tellmap/-297203538/1 , Erişim

    Tarihi:24.02.2017

    U.S. Energy Information Administration, International Energy Outlook 2016, Çevrimiçi:

    https://www.eia.gov/outlooks/ieo/world.cfm , Erişim Tarihi:24.02.2017

    https://yearbook.enerdata.net/renewable-in-electricity-production-share-by-region.html#wind-solar-share-electricity-production.htmlhttps://yearbook.enerdata.net/renewable-in-electricity-production-share-by-region.html#wind-solar-share-electricity-production.htmlhttp://fs-unep-centre.org/sites/default/files/attachments/press_release_gtr_2016_in_english.pdfhttp://fs-unep-centre.org/sites/default/files/attachments/press_release_gtr_2016_in_english.pdfhttps://data.oecd.org/energy/renewable-energy.htmhttp://energyatlas.iea.org/#!/tellmap/-297203538/1https://www.eia.gov/outlooks/ieo/world.cfm

  • ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey

    18

    CARİ AÇIK SORUNU PERSPEKTİFİNDE TÜRKİYE’NİN ENERJİ

    AÇIĞI VE GELECEĞE İLİŞKİN ÖNERİLER

    Doç. Dr. İlhan EROĞLU

    Gaziosmanpaşa Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü.

    [email protected]

    Yakup ÇİDEM

    Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı.

    [email protected] Tel: 0532 654 78 32

    Fatih YETER

    Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı.

    [email protected]

    ÖZET: Gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere tüm ülkelerin sürdürülebilir kalkınma ve makro

    ekonomik istikrar için gerekli unsurların başında enerji politikasının doğru konumlandırılması

    gelmektedir. Bu bağlamda ülkeler enerji politikalarında şu hususlar üzerinde kurmaları gerekir:

    Enerjinin uzun vadede kesintisiz, temiz ve güvenilir olması; enerji tüketiminin dışa bağımlılığa bağlı

    riskleri dağıtacak şekilde çeşitlendirilmesi ve son olarak, sağlanan enerjinin çağın teknolojik şartlarına

    uyum sağlayacak şekilde maliyetinin ucuz olması.

    Türkiye’de cari açık sorunu temelde ekonomik büyümenin ve sürdürülebilir makroekonomik istikrarın

    önündeki en büyük engellerin başında gelmekte ve cari işlemler açığı perspektifinde enerji açığı

    sorunu, Türkiye’nin iktisadi yapısının ana kırılganlık unsuru olarak görülmektedir. Türkiye’nin enerji

    politikasının iktisadi boyutu kadar uluslararası ilişkiler boyutundan da geleceğe yönelik ihtiyaçları

    karşılayacak, jeopolitik konumu ve doğal kaynak rezervleri dikkate alınarak uzun dönemli planlanması

    önem arz etmektedir.

    Bu çalışmanın amacı Türkiye'de cari açık-büyüme ilişkisi içerisinde oluşan aşmazın cari açığın önemli

    bileşeni olarak enerji açığı sorununa eko-politik yaklaşımların bir değerlendirmesini yapmaktır.

    Anahtar Kelimeler: Cari Açık, Ekonomik Büyüme, Enerji

    TURKEY'S CURRENT ACCOUNT DEFİCİT PROBLEM OF PERSPECTİVE ENERGY

    DEFİCİT AND RECOMMENDATİONS FOR THE FUTURE

    ABSTRACT: Specifying the energy policy correctly comes first amongst the necessary elements for

    macroeconomic stability and sustainable development for all countries and especially for developing

    countries. In this context, about their energy policies countries have to focus on a continuous, clean

    and safe energy, varying the energy consumption in such a way that eliminates risks to be dependent

    on outside energy sources, and finally providing energy which is low-cost and adaptable to the modern

    technology.

    Turkey’s problem of current deficit is fundamentally is the biggest one for economic growth and a

    continuous macroeconomic stability, and the energy deficit is seen as the main reason for the fragility

    of Turkey’s economic structure. It has a grave importance to plan Turkey’s energy policy, which

    meets future energy needs, considering country’s geopolitical position and reserves of natural sources.

    The aim of this study is to evaluate the difficult position which emerges regarding to the current

    deficit-growth relation, and the eco-political approaches to the energy deficit problem as an important

    element of the current deficit. .

    Key Words: Current Deficit, Economic Growth, Energy

  • ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book

    1. GİRİŞ

    Gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere tüm ülkelerin sürdürülebilir kalkınma ve makro

    ekonomik istikrarı için gerekli unsurlarının başında enerji politikasının doğru

    konumlandırılması gelmektedir. Bu bağlamda ülkeler enerji politikalarını şu hususlar üzerinde

    kurmaları gerekir. Bunlar enerjinin uzun vadede kesintisiz, temiz ve güvenilir olması; dışa

    bağımlılığa bağlı riskleri dağıtacak şekilde çeşitlendirilmiş olması ve son olarak, sağlanan

    enerjinin çağın teknolojik şartlarına uyum sağlayacak ve buna bağlı olarak enerjinin girdi

    maliyetini ucuz olması şeklinde sıralamak mümkündür.

    Enerji politikaları ülkelerin ulusal ve uluslararası diplomatik ve siyasi politikalarını olduğu

    gibi ekonomi politikalarını da yakından ilgilendirmektedir. Buna göre, Türkiye’de cari açık

    sorunu iktisadi yapının ana kırılganlık unsuru olarak görülmekte ve cari açık sorunun enerji

    açığı perspektifinde Türkiye’nin enerji politikasının iktisadi boyutu kadar uluslararası ilişkiler

    açısından da önem arz etmektedir. Türkiye’nin dünün gereksinimlerinden ziyade geleceğe

    yönelik ihtiyaçları doğrultusunda, kendi jeopolitik konumunu ve doğal kaynak rezervlerini de

    dikkate alarak uzun dönemli ve iyi planlanmış bir enerji politikası oluşturması gerekmektedir.

    Bu çalışmada Türkiye’nin enerji açığı - cari açık ilişkisinin incelenmesinden önce cari açık

    sorunun makro ekonomik istikrarın temel değişkenlerinden iktisadi büyüme üzerindeki

    etkileri tartışılacaktır. Daha sonra, cari açığın spesifik olarak ana kaynakları üzerinde kısa

    değerlendirme yapılarak, çalışmanın ana temasını oluşturan cari açık sorunun ana

    kaynaklarından enerji açığı sorunu üzerinde durulacaktır. Son olarak Türkiye’nin enerji

    politikasının yönü ve içeri ile ilgili uzun dönemli, çok yönlü ve planlı bir politika setinin

    gerekliliği üzerinde durulacaktır. Sonuç ve öneri kısmı çalışmadan ortaya çıkan

    değerlendirmeleri içermektedir.

    2. TÜRKİYENİN CARİ AÇIK SORUNU VE BÜYÜME-CARİ AÇIK İLİŞKİSİ

    Cari açık ülkelerin yurtiçi tasarruflarının yatırımlarından daha az olması durumunda ortaya

    çıkan tasarruf açığı şeklinde tanımlanabilir. Denge cari işlemler hesabının oluşması için

    yurtiçi tasarruf açığının yurtdışı tasarruflarının ülkeye girişi, resmi rezervler ya da net hata

    noksan kalemleri ile finansa edilmelidir. Buna göre cari işlemler hesabındaki açık, ödemeler

    bilançosunun finans hesabında; Doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve yabancıların tahvil

    hisse senedi gibi dolaylı yabancı sermaye yatırımlarıyla kapatılabilmektedir. Gelişmiş Ülkeler

    (GÜ) de de görülmekle beraber daha çok Gelişmekte Olan Ülkeler (GOÜ)’ in iktisadi

    kalkınmalarını gerçekleştirmek için ihtiyaç duydukları teknoloji, enerji, ara mal ve yatırım

    mallarının ithal girdi olarak üretim sürecine sokulması Cari açık unsurunun ana bileşenini

    oluşturmaktadır. Bu ülkelerde cari açık sorunu, yetersiz sosyo-ekonomik alt yapısı içerisinde

    üretim organizasyonunun yüksek katma değer içeren yapıda olmamasından

    kaynaklanmaktadır (Altunöz, 2014: 116; Fisunoğlu ve Oransay, 2014: 900).

  • ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey

    20

    1970’lerin sonu itibariyle neoliberal ekonomi politikaların gelişmiş ekonomilerden gelişmekte

    olan ekonomilere doğru gerçekleşen sistem ihracı ile gelişmekte olan ülkelerde iktisadi

    sorunlar ortaya çıkmıştır. Bu sorunların en başında gelen olgu ise finansal kırılganlık yaratan

    cari açık sorunu olmaktadır. Türkiye’de 1980’lerden itibaren serbest piyasa ekonomisine dâhil

    olmasıyla beraber “ihracata dayalı büyüme stratejilerinin” başarılı bir şekilde

    sürdürülememesi, küreselleşmenin ivmeli şekilde devam etmesi, basiretsiz hükümet

    politikaları ile kamu dış borç stoku artmış ve 1990’lı ve 2000’li yılların başı Türkiye için bir

    dizi finansal krizlerin (Nisan 1994, Kasım 2000 ve Şubat 2001 Krizleri) ve kamu açıklarının

    meydana geldiği yıllar olmuştur. Türkiye ekonomisi 2000’li yıllarda kamu açıkları başarılı bir

    şekilde azaltılmasına rağmen, küresel konjonktürde likidite bolluğunun, finansal teknolojik

    yeniliklerin finansal serbestleşme ile beraber yabancı sermaye akımlarının yoğun olduğu

    yıllar olmuştur (Eroğlu ve Yeter, 2016: 2725).

    Grafik 1: 2000-2015 Türkiye'nin Cari Açık-Büyüme İlişkisi

    Kaynak: data.worldbank.org

    Türkiye’de 1990’lı yıllarda yıllık ortalama cari açığın gayri safi yurtiçi hâsılaya oranı %0,9

    iken, özellikle 2001 krizi sonrası “yeni büyüme stratejisi” ile 2002-2015 yılları arasında

    ortalama yıllık cari açığın GSYH’ye oranı %-4,9 olmaktadır. 1990’lı yıllarda görülen “kamu

    açıkları sorunu” ekonomideki ana kırılganlık unsuru iken, 2000’li yıllarda sıcak para girişleri,

    özelleştirme gelirleri ve şirket birleşmeleri ile finanse edilmeye çalışılan “dış açık sorunun”

    ve dolayısıyla cari açık sorununun ortaya çıktığı yıllar olmaktadır (Yeldan, 2009; 17). 2002-

    2007 yılları arasında Türkiye ekonomisi oldukça yüksek bir büyüme performansı gösterirken,

    cari açığın 2002’de %-0,2 gibi makul seviyede iken, 2007 yılında cari açık %-6 seviyelerine

    yaklaştığı görülmektedir. 2008 küresel finans krizi ile küresel boyuttaki daralmadan nasibini

    alan Türkiye ekonomisi, krizin etkisini hissetmeye başladığı 2008 yılının son çeyreğinde %-

    2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015

    Büyüme 6.8 -5.7 6.2 5.3 9.4 8.4 6.9 4.7 -0.7 -4.8 9.2 8.8 2.1 4.2 3 4

    Cari Açık -3.7 1.9 -0.2 -2.5 -3.6 -4.3 -5.9 -5.7 -5.4 -1.8 -6.1 -9.6 -6.1 -7.7 -5.5 -4.5

    -15

    -10

    -5

    0

    5

    10

    15

  • ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book

    6,2 oranında ekonomik daralma gerçekleşirken 2009 yılında da %-4.8 oranında ekonomik

    daralma devam etmiştir. 2009 yılında ekonomik daralma, beraberinde cari açık oranını %-1,8

    seviyesine kadar düşmüştür. Kriz sonrası Türkiye ekonomisinde baz etkisinin görülmesi ile

    2010 ve 2011 yıllarında sırasıyla %9,2 ve %8,8 gibi rekor seviyelerde büyüme oranları

    beraberinde %-6,1 ve %-9,6 gibi çok yüksek oranlarda cari açığı meydana getirmiştir. Küresel

    konjonktürdeki ekonomik daralma ile kriz öncesi büyüme performansları gelişmekte olan

    birçok ülke gibi, Türkiye’de de potansiyel büyüme oranlarının altında gerçekleşmiştir.

    Türkiye’nin potansiyel büyüme oranını kabaca %4,5-5 oranında kabul edersek, 2012-2015

    yılları arasında ortalama büyüme oranı %3,3 iken yine aynı dönemde cari açık sorunu kronik

    hale gelmiş ve %-6 gibi yüksek ortalama cari açık sorunu ortaya çıkmıştır. Türkiye’de 2001

    krizi sonrası büyüme trendiyle cari açık büyüme trendi arasında ters yönlü ve güçlü yönlü

    ilişki olduğu görülmekte iken son dönem büyüme oranlarının potansiyel büyüme trendinin

    altında olmasına rağmen yüksek cari açık sorunu kronik bir hal alarak Türkiye’nin yapısal

    sorunları arasına girmiştir (Grafik 1).

    3. TÜRKİYE’DE CARİ AÇIĞININ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ

    Cari açık sorunu kadar cari açığın sürdürülebilirliği de önem arz etmektedir. Cari açığın

    sürdürülebilirliği açısından yatırım, tasarruf, ithalat, ihracat, döviz kurları ve hükümet

    politikalarının yapısı ile uluslararası finansal piyasaların konjonktürel yapısı da önemli

    belirleyici unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Eğer ulusal ve uluslararası konjonktür, borç

    yönetim politikası ile uyumlu ise bu sürdürülebilir bir durumdur. Fakat geleceğe yönelik

    ekonomi politikası ve davranışları sabit kalacağı düşünülse bile yatırım, tasarruf, ithalat,

    ihracat ve döviz kurları gibi değişkenlerin konjonktür karşıtı değişmeyeceği varsayımı

    yapılamayacağından cari açık bu durumda sürdürülebilir özellikte olmayacaktır. Başka bir

    ifadeyle; yatırım, tasarruf, ihracat, ithalat, döviz kurları ve hükümet politikaları sabit kalsa

    bile mevcut şartlar altında gelecekte iktisadi kriz yaratma riski mevcutsa, cari açık sorunu

    sürdürülebilir değildir. Son olarak, cari açıkla ilgili önem arz eden konulardan birisi de cari

    açığın dış finansmanın kalitesi ve niteliği konusudur. Kısa vadeli sermaye girişi ile finanse

    edilen dış ödemeler açığının sermayenin kaynağına dönüş olasılığı ve hızı daha yüksek

    olacağından bu durum ekonomik kırılganlılığı artıracaktır. Cari açığın finansmanın niteliği

    uzun vadeli ya da doğrudan yabancı yatırımlar şeklinde olması halinde sermayenin geri dönüş

    olasılığı daha az olacaktır bu durum ise cari açığın sürdürülebilirliğini olumlu etkileyecektir

    (Uygur, 2012: 16-17) . Nitekim dünya ekonomisinde küresel finans krizi öncesi dış

    finansmana ulaşabilme kolaylılığının ve maliyetinin düşük olduğu bu dönemde cari açık

    sorununu dönemsel açıdan yönetimi daha kolay iken, küresel finans kriz sonrası

    belirsizliklerin arttığı ve ani kısa vadeli yabancı sermaye giriş ve çıkışların olduğu bu

    dönemde cari açığın sürdürülebilirliği daha zor olmaktadır.

  • ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey

    22

    Tablo 1: 2002-2016 Türkiye’nin Brüt Dış Borç Stoku (Milyar $)

    Milyon$ Kamu

    Sektörü TCMB Özel Sektör

    Toplam Brüt Dış

    Borç Stoku

    Toplam Brüt Dış

    Borç Stoku/GSYH

    (%)

    2002 64.533 22.003 43.060 129.596 56,2

    2003 70.844 24.373 48.945 144.161 47,3

    2004 75.668 21.410 64.061 161.139 41,3

    2005 70.411 15.425 84.914 170.750 35,5

    2006 71.587 15.678 120.844 208.108 39,5

    2007 73.525 15.801 160.686 250.012 38,5

    2008 78.334 14.066 188.558 280.958 37,9

    2009 83.513 13.162 172.265 268.940 43,6

    2010 89.110 11.565 191.350 292.025 39,9

    2011 94.280 9.334 200.296 303.909 39,3

    2012 104.023 7.088 227.910 339.022 43,1

    2013 115.944 5.234 267.875 389.054 47,3

    2014 117.710 2.484 282.288 402.482 50,4

    2015 113.352 1.327 293.692 397.711 46,2

    2016 (3Ç) 122.076 964 293.692 416.732 49,0

    Kaynak: www.hazine.gov.tr

    Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde cari açık-büyüme ilişkisi arasındaki güçlü ve ters

    yönlü ilişkinin nedenleri üzerinde durmak gerekir. Cari açığın ana kaynağı tanım gereği

    yurtiçi tasarrufların yurtiçi yatırımları finanse edece büyüklükte olmamasıdır. Bu durum

    esasen cari açık sorunun tasarruf açığı sorunu olmasından kaynaklanmaktadır. Türkiye’de cari

    işlemler açığının karakteri kamu kaynaklı ve özel sektör kaynaklı olmaktadır. 2000’li yıllara

    kadar dış borç karakteri kamu kaynaklı olarak meydana gelirken, sonraki yıllarda dış borç

    karakteri özel sektör kaynaklı olarak ortaya çıkmaktadır (Eşiyok, 2012: 60). Tablo 1

    Türkiye’nin 2002-2016 yılları arasındaki dış borç stokunun bileşenlerini; kamu dış borç stoku,

    TCMB dış borç stoku ve özel sektör dış borç stoku şeklinde göstermektedir. 2002 yılından

    itibaren toplam brüt borç stoku sektörel bazda kamu sektörünün ağırlığı bulunmaktayken

    2005 yılından itibaren özel sektörün dış borç stokunun ağırlık oranı daha fazla olmakta ve

    sürekli artmaktadır. Türkiye’nin brüt dış borç stoku 2002 yılında yaklaşık 130 milyar dolar

    seviyesinde iken, 2016 yılı üçüncü çeyreği itibariyle 416 milyar dolar seviyesine gelmiştir.

    Bu durum Türkiye’nin cari açık - dış borç sarmalının mevcut iktisadi yapı içerisinde

    sürdürülebilirliğini imkân vermemektedir (Tablo 1).

  • 23

    1990 yıllardan başlayarak 2008 küresel finans krizine kadar “great moderation” olarak

    adlandırılan küresel konjonktürde küresel likidite bolluğunun yaşandığı, teknolojik gelişmeler

    ile küreselleşmenin ivme kazandığı bu dönemde finansal serbestleşme ile gelişmekte olan

    ülkelere sermaye girişleri hız kazanmıştır. Yüksek faiz-düşük kur eğilimleri altında kısa

    vadeli spekülatif sermaye akımları bir taraftan kamu ve özel sektörün tasarruf açığını finanse

    ederken diğer taraftan kredi genişlemelerine, rekabete dayalı serbest dış ticaretin ve

    değerlenen ulusal paralar koşullarında ithalata dayalı tüketim hacminin büyümesine

    (tasarrufların azalmasına) dolayısıyla cari açığın yukarı yönlü baskıyla karşılaşmasına neden

    olmaktadır (Eşiyok, 2013; 70).

    Tablo 2: Türkiye’nin 2002-2015 Yılları Arasında Dış Ticaret Dengesi

    Milyar $ İhracat İthalat Dış Ticaret

    Dengesi

    İhracatın İthalatı

    Karşılama Oranı

    (%)

    2002 36 51 -15 69,9

    2003 47 69 -22 68,1

    2004 63 97 -34 64,8

    2005 73 116 -43 62,9

    2006 85 139 -54 61,3

    2007 107 170 -62 63,1

    2008 132 201 -69 65,4

    2009 102 140 -38 72,5

    2010 113 185 -71 61,4

    2011 134 240 -105 56,0

    2012 152 236 -84 64,5

    2013 151 251 -99 60,3

    2014 157 242 -84 65,1

    2015 143 207 -63 69,4

    Kaynak: TÜİK Verileri

    Tablo 2’ de Türkiye’nin 2009-2015 yılları arasında ihracat, ithalat, dış ticaret dengesi ve

    ihracatın ithalatı karşılama oranı verilmektedir. Türkiye’de ihracat miktarları 2008 küresel

    finans krizine kadar dönemde 4 katına yakın oranda artarken ithalatı da aynı dönem içerisinde

    4 katına yakın oranda artış sağlamıştır. Bu dönemde yine ihracatın ithalatı karşılama oranı

    %60’lar seviyesinde olmaktadır. 2009 yılında dış ticaret dengesi -38 milyar dolar civarında

    iken ihracat ile ithalat arasında makas giderek artmış, 2011 yılında 105 milyar dolar gibi rekor

    seviyelerde iken 2011-2015 döneminde ihracat ve ithalat miktarları eşanlı artışları karşısında

    ihracatın ithalatı karşılama oranında kayda değer bir artış görülmemiştir. Buna göre, ihracatın

    ithalata dayalı şekilde hareket etmesi, cari açık sorunun dış ticaret hacmi ile değil dış ticaretin

    niteliği ile yakından ilgili olduğu gözlemlenmektedir (Tablo 2).

  • ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey

    24

    Grafik 2: Türkiye’nin (2009-2015) İthalatın Mal Gruplarına Göre Dağılımı (Milyar $)

    Kaynak: http://www.kalkinma.gov.tr/Pages/TemelEkonomikGostergeler.aspx

    Grafik 2’de Türkiye’nin 2009-2015 döneminde toplam ithalat miktarının gruplara göre

    dağılımı gösterilmektedir. Toplam ithalatın mal gruplarına göre dağılımında ara malları

    ithalatının toplam ithalat içerisindeki payı %70’ler düzeyinde gerçekleşmektedir. Buna göre,

    Türkiye’nin toplam ithalat kompozisyonunda ara mal ithalatçısı konumunda olması ithalatın

    ihracata dayalı yapıda olduğu tezini destekler mahiyette görünmektedir. Ara mal ithalatının

    toplam ithalattaki payının yüksek olması ihracatın ithalata bağımlılığının yüksek olduğunun

    tek etkeni olmasa da önemli etkenlerinden biridir. (Grafik 2). Diğer bir etken ise ihracatta

    ithal girdi maliyetlerinin toplam maliyet içerisindeki payının fazla olması ve imalat

    sanayisinin yapısal sorunları çerçevesinde ara mal yatırımlarının katma değer meydana

    getirme oranlarının çok düşük seviyede olmasıdır. Dolayısıyla cari açık sorunu, dış ticaret

    açığı yönünden, mevcut yapı içerisinde ihracatın artırılması ithalatın da artması sonucuna

    dayanmaktadır (Subaşı, 2010: 29).

    4. TÜRKİYE’NİN CARİ AÇIK KAYNAĞI OLARAK ENERJİ AÇIĞI SORUNU

    Türkiye’nin sektörel bazda ithalat miktarında önemli bir paya sahip olan enerji ithalatının, dış

    ticaret açığı yoluyla, cari açığın ana kaynaklarından birini temsil ettiği görülmektedir. Bu

    bağlamda, Toplam enerji tüketiminin %70’lere varan oranlarda ithal enerji ile karşılanması

    dışa bağımlılığın bir göstergesi ve her jeopolitik risklerin yükseldiği dönemlerde Türkiye’nin

    önünde beliren, sorgulanması ve uzun vade de çözümlenmesi umut edilen bir sorun

    olmaktadır (Yazar, 2010: 4). Dolayısıyla Türkiye’nin toplam enerji tüketiminin ürettiği

    toplam enerjinin yaklaşık 3 katından fazla olması “enerji açığının” tek başına bile cari açık

    sorunu üzerinde geniş bir perspektifte yer aldığını göstermektedir.

    0

    20

    40

    60

    80

    100

    120

    140

    160

    180

    200

    2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015

    Sermaye Malları Ara Malları Tüketim Malları

  • ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book

    25

    Tablo 3: Türkiye’nin (2009-2015) Enerji İthalatı, Enerji İhracatı ve Seçilmiş Göstergeler

    Enerji

    İthalatı

    (Milyar $)

    Toplam

    İthalat

    (Milyar $)

    Enerji

    İhracatı

    (Milyar $)

    Enerji Dış

    Ticaret

    Dengesi

    (Milyar $)

    Enerji

    İthalatı

    /Toplam

    İthalat

    (%)

    Cari

    Açık /

    GSYH

    (%)

    Ham

    Petrol

    Ort.

    Varil

    Fiyatı ($)

    2009 29,9 140,9 3,9 -22,4 21,2 -1,8 63,9

    2010 38,4 185,5 4,4 -34,5 20,7 -6,1 79,9

    2011 54,1 240,8 6,5 -49,7 22,4 -9,6 97,0

    2012 60,1 236,5 7,7 -53,6 25,4 -6,1 94,0

    2013 55,9 251,6 6,7 -48,2 22,2 -7,7 97,6

    2014 54,8 242,1 6,1 -48,7 22,6 -5,5 91,2

    2015 37,8 207,2 4,5 -33,3 18,2 -4,5 49,3

    Kaynak: TÜİK Verileri ve tr.investing.com adresinden alınmış veriler ışığında tarafımızca

    oluşturulmuştur.

    Tablo 3’e bakıldığında Türkiye’nin 2009-2015 yılları arasındaki enerji ithalatı ve enerji

    ihracatı verilerinin, enerji dış ticaret dengesi, enerji ithalatının toplam ithalat içerisindeki

    payını ve ham petrolün ortalama fiyatlarını göstermektedir. Enerji ithalatının kademeli olarak

    arttığı ve giderek dışa bağımlı hale gelindiği görülmektedir. Enerji sektörü 2009 yılında

    yaklaşık 30 milyar dolar civarında enerji ithalatı yaparken 2011-2014 yılları arasında ortalama

    55 milyar dolar düzeyinde enerji ithalatı yaptığı Tablo 3 itibariyle izlenmektedir. Enerji

    ithalatında ham petrol fiyatların ağırlıklı etkisi göz önüne alındığında 2011-2014 yılları

    arasında varil fiyatı ortalama 90 dolar üzerinde seyreden ham petrol fiyatları, küresel

    konjonktüre bağlı gelişmelerden dolayı 2015 yılında 50 doların altında kalmış ve Türkiye’nin

    2015 yılı enerji ithalatında ve dolayısıyla toplam ithalatta düşüşte önemli rolü bulunmaktadır.

    Yine Tablo 3 itibariyle dış ticaret açığını oluşturan en önemli kalemlerin başında gelen

    enerjinin dış ticaret dengesi 2009-2014 yılları arasında ortalama olarak 45-50 milyar dolar

    civarında açık verdiği görülmektedir. Enerji ithalatının bu derece yüksek olmasında, 2015 ve

    2016 yıllarında enerji fiyatlarının düşük seviyelerde olmasına rağmen Türkiye’nin yurt içinde

    üretilen toplam enerji miktarının yeterli seviyede olmaması enerji açığı sorununa ve dışa

    bağımlılığa neden olduğu görülmektedir (Tablo 3).

    5. KÜRESEL ENERJİ POLİTİKALARI VE TÜRKİYE’NİN ENERJİ

    POLİTİKALARI

    Birçok ülkenin enerji politikalarının ana temasında enerji verimliliğinin artırılması yer

    almaktadır. Enerji verimliliği, kullanılan enerjinin yoğunluğunu azaltarak enerji tasarrufu

    sağlamakla gerçekleştirilir. Enerji yoğunluğu ise 1 dolarlık üretim sağlayabilmek için ihtiyaç

    duyulan enerji miktarıdır. Günümüz şartlarında üretimin kol gücü ile değil, makine, teçhizat

    ve endüstriyel komplike araçlar ile yapılması enerjinin üretimin hemen hemen her safhasında

  • ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey

    26

    kullanılmasına yol açmaktadır. Örneğin; Dünya da, enerji tüketiminin yaklaşık beşte birini

    tüketen ABD’de 1970’lere oranla 2000’li yıllarda 1 dolarlık üretim için gerekli enerji

    miktarını %56 oranında daha az enerji kullanarak elde etmektedir. Dolayısıyla gelişmekte

    olan ülkeler başta olmak üzer birçok ülke çağın şartlarına uyum sağlayan, ekonomilerde enerji

    girdi maliyetlerini azaltacak, başka bir deyişle enerji yoğunluğunu minimize edecek sistemleri

    geliştirmeye çalışmaktadırlar (Pamir, 2003).

    Grafik 3: Seçilmiş Ülkelerin Enerji Yoğunluğu Göstergeleri

    Kaynak: OECD Economic, Environmental and Social Statistics, FactBook 2015-2016

    Grafik 3 seçilmiş ülkelerin 2000 yılı ile 2014 yılı arasında enerji yoğunluğu karşılaştırmalarını

    göstermektedir. Örneğin 2014 yılında İzlanda’da 1 dolarlık üretim için kullanılan ortalama

    enerji maliyeti 0,46 dolar ile enerji yoğunluğu en fazla ülke iken İngiltere, İrlanda, İsveç gibi

    Batı Avrupa Ülkelerinde 0,1 doların altında görülmektedir. Türkiye’de ise enerji yoğunluğu

    0,11 dolar ile enerji yoğunluğu düşük olan ülkeler kategorisinde yer aldığı görülmektedir

    (Grafik 3).

    Gelişmiş ekonomileri gelişmekte olan ülkelerden ayıran en önemli özellik, gelişmiş

    ekonomilerin güçlü bir sermaye stokuna sahip olmalarıdır. Buna göre güçlü bir sermaye

    stoku; eğitim, ar-ge faaliyetleri ve yurtiçi tasarruf fazlası ile gerçekleşecektir. Tasarruf fazlası

    olan ülkeler güçlü bir sermaye stokunun içinde olan beşeri sermaye ve teknoloji ile daha fazla

    yatırım ve daha fazla katma değer ile ekonomik büyümelerini ve refah düzeylerini

    artıracaklardır. Gelişmekte olan ülkelerde ise sistem tam tersine işleyecek, refah düzeyini

    belirli bir seviyede tutabilmek için daha fazla tüketime karşılık daha az tasarruf edilecektir.

    Daha az tasarruf, daha az yatırımı, beşeri sermaye ve teknolojik girdilerin üretim sürecinde

    daha az katma değer sunması ile çok daha az üretim ve gelirin oluşmasına neden olacaktır.

    Küresel ekonomik koşullarda ister gelişmiş, ister gelişmekte olan ülke olsun; tarihsel süreçte

    refah düzeylerini artırmak amacıyla ekonomik siyasi ve sosyal politikalarına yön vermektedir.

    İstikrarlı bir iktisadi büyüme ile refah düzeyinin artırılması günümüz koşullarında daha fazla

    0.00

    0.05

    0.10

    0.15

    0.20

    0.25

    0.30

    0.35

    0.40

    0.45

    0.50

    2014 2000

  • ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book

    27

    enerji gereksinimi demektir ve bu enerji ihtiyacı ise sürekli artış göstermektedir(Özdemir,

    2012: 61). Yapılan çalışmalarda enerji tüketimi ile büyüme ve gelir elde etme arasında

    doğrusal bir ilişkinin mevcut olduğu ortaya konmaktadır. Ülkelerin enerji politikalarını

    sağlıklı bir şekilde sürdürememesi durumunda üretim süreçlerinin aksamasına neden

    olmaktadır. Bu durumda ise ülkenin büyümesinin yavaşlamasına, gelirinin azalmasına ve

    dolayısıyla refah kaybına uğraması kaçınılmaz olacaktır (Ghosh, 2002: 125-129).

    Bu bakımdan enerji üretim sürecinin zorunlu bir girdi olarak küresel enerji politikalarının

    ulusal ve uluslar arası diplomatik ve siyasi ilişkilere yön veren stratejik bir meta olarak

    küresel alanda geleceğin ekonomik, sosyal ve coğrafi düzenin şekillenmesinde önemli bir güç

    olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkelerin refah düzeyini artırıcı bir unsur ve ekonomik

    büyüme, kalkınma ve sosyal gelişmenin olmazsa olmaz şartları arasında yer alan enerjinin

    temiz, ucuz, sürdürülebilir ve güvenli bir şekilde temin edilmesi, ulusal ve uluslararası

    düzeyde rekabeti, ülkelerin üretim yapılarını, bütçe dengesi ve dış açıklarının temel

    belirleyicileri arasında olması nedeniyle enerji konusu dünya gündeminin ilk sıralarında yer

    almaktadır (Bayrak ve Esen, 2014: 139-140).

    Grafik 4: Ülke Gruplarına Göre Petrol Rezerv Dağılımı

    Kaynak: BP Statistical Review of World Energy June 2016

    Grafik 4’de dikkat çeken nokta ülke grupları içerisinde Ortadoğu ülkelerinin petrol

    rezervlerinin %47 oranı ile Dünya rezervlerinin neredeyse yarısına tekabül ettiği

    görülmektedir. Bir başka dikkat çeken nokta da ise Avrasya ülkeleri ve Ortadoğu ülkelerinin

    petrol rezervlerine Türkiye’nin yakınlığı nedeniyle jeopolitik öneminin vurgulamasıdır. Söz

    konusu bu iki grubun toplam Dünya rezervlerinin yaklaşık %55’ine sahip olduğu

    görülmektedir (Grafik 4). Türkiye’nin petrol, doğalgaz gibi enerji kaynakları yönünden

    zengin ülkelerle ilişkilerini siyasi ve ekonomik çıkarları doğrultusunda şekillendirmesi ve

    küresel enerji piyasasında önemli bir rol alması, enerji arz güvenliği açısından ve Türkiye’nin

    14%

    19%

    1%47%

    8%

    3%8%

    Kuzey Amerika Ülkeleri

    Güney ve Orta AmerikaÜlkeleri

    Avrupa Ülkeleri

    Ortadoğu Ülkeleri

    Afrika Ülkeleri

    Asya-Pasifik Ülkeleri

  • ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey

    28

    jeopolitik konumu gereği önem arz etmektedir. Buna göre, Türkiye küresel düzlemde enerji

    politikasını uluslararası diplomatik ve siyasi ilişkilerini hassas bir şekilde dizayn etmesi,

    günümüzün güç göstergesi olan enerji kaynaklarına sahip olan ülkelerle enerjinin dış

    pazarlara transferinde karşılıklı bağımlılığın, karşılıklı çıkarlar ile optimize edildiği politika

    setlerinin oluşturulması gerekmektedir (Karagöl vd., 2016: 75).

    6. SONUÇ

    Türkiye ekonomisi son 15 yılda makroekonomik performansı açısından önemli atılımlar

    gerçekleştirirken, bazı iktisadi sorunların baş göstermesi, bu sorunların Türkiye’nin geleceğe

    yönelik projeksiyonlarında görünür ayak bağı şeklinde ortaya çıktığını göstermektedir.

    Türkiye ekonomisi bulunduğu koşullar içerisinde iktisadi sorunlarının yapısal sorunlar halinde

    kökleşmesini önlemek için bir dizi iktisadi reformları gerçekleştirmesi gerekmektedir.

    Türkiye ekonomisinde alt yapı yatırımları bağlamında önemli atılımların gerçekleştirmesi

    yanında, geleceğe yönelik enerji projeksiyonlarda toplam üretimine karşılık gelecek ve enerji

    ihtiyacını büyük oranda karşılayacak enerji altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmesi enerji

    politikasında hedef olmalıdır. Türkiye’nin mevcut coğrafi yapısı ve doğal kaynakları itibariyle

    alternatif enerji kaynakları bakımından zengin bir ülke olması yerli enerji üretim potansiyelini

    kendi ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde ekonomiye kazandırılmasına fırsat verecek

    niteliktedir. Ayrıca Türkiye’nin, jeopolitik konumu itibariyle, ulusal ekonomik çıkarları

    doğrultusunda uluslararası enerji akımlarında kilit rol oynayarak, hem enerji arz güveliği

    açısında hem küresel boyutta enerji piyasasında oyuncu olarak rol alması büyük önem

    taşımaktadır. Türkiye’nin, cari açık sorununa enerji açığı perspektifinden bakması konunun

    referans noktasını oluşturmaktadır. Bu bağlamda, çok yönlü, uzun soluklu ve iyi planlanmış

    politika setini içeren, birbiriyle bağlantılı ve çok katmanlı bir enerji politikası seti dizayn

    edilmesi cari açık sorunun çözümünün yapı taşını oluşturacaktır. Ayrıca Türkiye, uluslararası

    ticarette karşılaştırmalı üstünlüğünün olduğu piyasalarda, ileri teknoloji kullanan, bilgi,

    birikim ile yoğrulmuş rekabeti artırıcı üretim organizasyonunu tesis etmesi, yüksek katma

    değerde mal ve hizmet üretimini de sağlayacaktır.

    KAYNAKÇA:

    Altunöz, U. (2014). Cari açık sorununun temel nedenleri ve sürdürülebilirliği: Türkiye örneği, İstanbul

    Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 1(2), 115-132.

    Uygur, E. (2012). Türkiye'de cari açık tartışması. Discussion Paper, Turkish Economic Association, 25

    Eroğlu, İ. ve Yeter F. (2016). “The Seek for A New Monetary Polıcy on The Axis Of Neo-Liberal

    Polıtıcal Thought” International Congress Of Management Economy And Policy, 26-27 November,

    Istanbul-Turkey.

    Esen, Ö. ve Bayrak, M. (2015). Enerji açığının belirleyicilerinin teorik perspektiften

    incelenmesi. Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 3(1), 45-61.

  • ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book

    29

    Eşiyok, B. A. (2012). Türkiye ekonomisinde cari açık sorunu ve nedenleri. Finans Politik & Ekonomik

    Yorumlar, 49(569), 63-85.

    Eşiyok, B. A.(2012). Türkiye ekonomisinde cari açık sorunu ve çözüm önerileri, İktisat ve Toplum,16,

    58-66.

    Fisunoğlu, M. Ve Oransay G. (2014). “Current Account Deficit Sustainability in the Asset Demand

    Approach” International Conference on Eurasian Economies, 1-3 July, Skopje-Macedonia.

    Ghosh, S. (2002). Electricity consumption and economic growth in India. Energy policy, 30(2), 125-

    129.

    Karagöl, E. T., Ateş, S. A., Kızılkaya, M., ve Kaya, S. (2016). Türkiye’nin enerjide merkez ülke olma

    arayışı. SETA.

    Kalkınma Bakanlığı (2017). http://www.kalkinma.gov.tr/Pages/TemelEkonomikGostergeler (Erişim

    Tarihi: 23.02.2017)

    OECD (2016). Economic, Environmental and Social Statistics, FactBook 2015-2016

    Özdemir, A. (2012). Küreselleşme sürecinde anahtar rol: enerji politikaları. Ankara Sanayi Odası

    Yayın Organı, Ocak-Şubat, 58-72.

    Pamir, N. (2003). Dünyada ve Türkiye’de enerji. Türkiye’nin Enerji Kaynakları ve Enerji Politikaları,

    Metalurji Dergisi, (17), 134.

    Subaşat, T. (2010). Türkiye’nin cari açık sorunu: nedenler ve çözümler, İktisat ve Toplum, 1, 26-34.

    TÜİK (2017). www.tuik.gov.tr/

    Yazar, Y. (2010). Türkiye’nin enerjideki durumu ve geleceği. Seta Analiz, 31, 1-24.

    Yeldan, E. (2009). Kapitalizmin yeniden finansallaşması ve 2007/2008 krizi: türkiye krizin

    neresinde?. Çalışma ve Toplum, 1, 11-28.

    World Bank (2017). data.worldbank.org (Erişim Tarihi: 07.02.2017)

  • ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey

    30

    EKOLOJİK MİMARİ (ENERJİ-ETKİN) TASARIM

    BAĞLAMINDA KONUT YERLEŞME BİRİMİ TASARIMI

    Prof.Dr.Nevnihal Erdoğan

    Kocaeli Üniversitesi,Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Mimarlık Bölümü.

    [email protected]

    ÖZET: Mimari tasarım ve kent planlanmasında, başta güneş enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerji

    kaynaklarının pasif yada aktif kullanılarak enerji korunumu sağlamak önemlidir. Tasarım ve planlama

    çalışmalarında şu parametreler ekolojik (enerji-etkin) tasarım yaklaşımını destekler: Güneşten ısı, ışık ve enerji

    olarak yararlanabilmek için bina formu, binalar arası mesafe, sokak genişlikleri, bina yükseklikleri, mekânsal

    organizasyon, yeşil alan kullanımı, gölge alanların oluşumları, rüzgar kanalları gibi pek çoğu vardır. Kent

    bütününü organize edecek temiz enerji kullanımı kirliliği azaltacak, enerji tasarrufu sağlayacak ve temiz doğal

    çevreyi destekleyecektir.

    Bildiride, ekolojik mimari (enerji-etkin) tasarım bağlamında iki konut yerleşme birimi projesi açıklanarak

    değerlendirilecektir. Mimari tasarım projeleri Kocaeli Üniversitesi Yüksek Lisans Atölye I dersi kapsamında

    yazarın yürütücülüğünde yaptırılmıştır. Konut yerleşimin programı; farklı aile büyüklükleri için toplam 200

    konut, sosyal tesisler (açık-kapalı), sanat atölyeleri, kreş, alış-veriş kompleksleri gibi fonksiyonlarını

    içermektedir. İzmit/ Kartepe bölgesinde seçilen konut yerleşim biriminin ekolojik tasarım (enerji-etkin)

    kriterleri:1.Eko sistem özellikleri (doğal aydınlatma, güneşlenme durumu, taban alan ölçüsünün minimum

    düzeyde tutulması, elektrik enerjisi için güneş ve rüzgardan yararlanma 1.Hava koridoru oluşturma (açık yeşil

    alanları maksimuma çıkarılması, bina yönlenmesi/mekan organizasyonu (pozitif ve negatif etkiler)

    seçilmişlerdir. Bu kriterlere göre geliştirilen iki projenin ölçekli vaziyet planı, kat planları, kesitleri, cepheleri, üç

    boyutlu görselleri gibi mimari çizimleri yapıldı. Sonuçta ekolojik mimari (enerji-etkin) tasarım yaklaşımı iki

    proje üzerinden açıklanıp tartışılacaktır.

    Anahtar Kelimeler: Ekolojik Mimarlık, Mimari Tasarım, Konut Yerleşme Birimi

    RESIDENTIAL UNIT PROJECTS IN THE CONTEXT OF ECOLOGICAL ARCHITECTURAL

    (ENERGY-EFFICIENT) DESIGN

    ABSTRACT: In architectural design and urban planning, it is important to provide energy conservation through

    passive or active use of renewable energy sources, especially solar energy.The following parameters in the

    design and planning studies support the ecological (energy efficient) design approach: 1. Building form, 2.

    Distance between buildings, 3. Street widths, 4. Building heights, 5. Spatial organization, 6. Use of green space,

    7. Formations of shadow areas, 8. Wind channels.These parameters are of great importance in order to benefit

    from the sun as heat, light and energy.The city will use clean energy, reduce pollution, save energy and support

    healthy and clean natural environment for organizing the city structure in a whole.

    In this paper a project of two residential settlement