International Congress of Energy, Economy and Security … · 2017-12-03 · Prof. Dr. Erişah...
Transcript of International Congress of Energy, Economy and Security … · 2017-12-03 · Prof. Dr. Erişah...
-
ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book
International Congress of Energy,
Economy and Security Proceedings
ENSCON'17
March 25-26, 2017
-
ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey
2
INTERNATIONAL CONGRESS OF ENERGY, ECONOMY AND SECURITY
ABSTRACT BOOK
March 25-26, 2017 / Istanbul-Türkiye
Editors:
Seyfettin ERDOĞAN
Durmuş Çağrı YILDIRIM
Ayfer GEDİKLİ
Assistant Editors:
Tuba Kantarcı
Hande Çalışkan
Uğur Mirasedoğlu
Printed by Umuttepe Yayınları, Kocaeli, Turkey.
Publishing Year: March, 2017
Language: Turkish and English
ULUSLARARASI ENERJİ, EKONOMİ VE GÜVENLİK KONGRESİ
ÖZET BİLDİRİLER KİTABI
25-26 Mart 2017 / İstanbul
Editörler:
Seyfettin ERDOĞAN
Durmuş Çağrı YILDIRIM
Ayfer GEDİKLİ
Editör Yardımcısı
Tuba Kantarcı
Hande Çalışkan
Uğur Mirasedoğlu
Basım: Umuttepe Yayınları, Kocaeli, Türkiye.
Yayın Yılı: Mart 2017
Dili: Türkçe ve İngilizce
Bildirilerin her türlü sorumluluğu yazarlarına aittir.
enscon.org
-
ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book
BİLİM KURULU
Prof. Dr. Seyfettin Erdoğan İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Prof. Dr. Erişah Arıcan Marmara Üniversitesi
Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl Yıldırım Beyazıd Üniversitesi
Prof. Dr. Halis Yunus Ersöz İstanbul Üniversitesi (Rektör Yrd)
Prof. Dr. Süleyman Özdemir Bandirma 17 Eylul Universitesi
Prof. Dr. Selahattin Dibooglu University of Missouri–St. Louis
Prof. Dr. Mikail Erol Çanakkale 18 Mart Üniversitesi
Prof. Dr. Yakup Bulut Hatay Üniversitesi
Prof. Dr. Mustafa Paksoy Kilis Üniversitesi
Prof. Dr. Hamza Ateş İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Prof. Dr. Anne Winkler University of Missouri–St. Louis
Prof. Dr. David Rose University of Missouri–St. Louis
Prof. Dr. Doğan Uysal Celal Bayar Üniversitesi
Prof. Dr. Ahmet Tabakoğlu Marmara Üniversitesi
Prof. Dr. Ahmet Nohutçu İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Prof. Dr. Adem Korkmaz Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (Rector)
Prof. Dr. Zekai Özdemir İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Tuncay Yılmaz Sakarya Üniversitesi
Prof. Dr. Targan Ünal Okan Üniversitesi
Prof. Dr. Şaban Kayhan Hasan Kalyoncu Üniversitesi
Prof. Dr. Soner Çelikkol Kocaeli Üniversitesi
Prof. Dr. Sami Karacan Kocaeli Üniversitesi
Prof. Dr. Salih Öztürk Namık Kemal Üniversitesi
Prof. Dr. Rasim Yılmaz Namık Kemal Üniversitesi
Prof. Dr. Ramazan Sarı Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Prof. Dr. Osman Altuğ Marmara Üniversitesi
Prof. Dr. Nuray Altuğ Marmara Üniversitesi
Prof. Dr. Nilgün Çil İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Mustafa Aykaç Kırklareli Üniversitesi (Rektör)
Prof. Dr. Murat Yülek İstanbul Ticaret Üniversitesi
Prof. Dr. Muhsin Kar Yıldırım Beyazıd Üniversitesi
Prof. Dr. Muhittin Kaplan İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Melike Bildirici Yıldız Teknik Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet Yüce Uludağ Üniversitesi (Dekan)
Prof. Dr. Mehmet Duman Artvin Çoruh Üniversitesi (Rektör)
Prof. Dr. Mehmet Bulut Sabahattin Zaim Üniversitesi (Rektör)
Prof. Dr. Mehmet Barca Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (Rektör)
Prof. Dr. Kerem Alkin Nişantaşı Üniversitesi
Prof. Dr. Kenan Dağcı Yalova Üniversitesi
Prof. Dr. Kahraman Çatı Düzce Üniversitesi
Prof. Dr. İlyas Doğan Gazi Üniversitesi
Prof. Dr. İbrahim Güran Yumuşak Sabahattin Zaim Üniversitesi (Dekan)
Prof. Dr. Hatice Neşe Erim İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Prof. Dr. Hasan Vergil İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Haluk Alkan İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Habip Yıldız Sakarya Üniversitesi
Prof. Dr. Gülden Ülgen İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Feridun Yılmaz Uludağ Üniversitesi
Prof. Dr. Faik Budak Kocaeli Üniversitesi
Prof. Dr. Erdal Demirhan Osmangazi Üniversitesi
Prof. Dr. Mahmoud Sabra Al Azhar University, Filistin
Prof. Dr. Ensar Nişancı Namık Kemal Üniversitesi
Prof. Dr. Emin Ertürk Uludağ Üniversitesi
-
ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey
4
Prof. Dr. Elif Çepni Bahçeşehir Üniversitesi
Prof. Dr. Coşkun Can Aktan Dokuz Eylül Üniversitesi
Prof. Dr. Cevat Gerni Doğuş Üniversitesi
Prof. Dr. Jean-Pierre Allegret Paris Ouest Nanterre, Fransa
Prof. Dr. Bülent Güloğlu İstanbul Teknik Üniversitesi
Prof. Dr. Bülent Aybar Southern New Hampshirw University-ABD
Prof. Dr. Bogna Kazmierska Jozwiak University of Lodz-Polonya
Prof. Dr. Ayşe Buğra Boğaziçi Üniversitesi
Prof. Dr. Olexandr Pidchosa Taras Shevchenko University, Ukrayna
Prof. Dr. Sudi Apak Esenyurt Üniversitesi
Prof. Dr. Ali Kutan Southern Illinois University
Prof. Dr. Aysun Fıçıcı Southern New Hampshirw University-ABD
Prof. Dr. Ali Kemal Gürbüz Balıkesir Üniversitesi
Prof. Dr. Konstantin Tsvetkov University of Agribusiness and Rural Development, Bulgaristan
Prof. Dr. Nazıf Mohib Shahrani Indiana University, ABD
Prof. Dr. Aysıt Tansel Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Prof.Dr. Max Gillman University of Missouri–St. Louis, ABD
Prof. Dr. Farid Shuaib International Islamic University of Malaysia
Prof. Dr. Mohd Iqbal Abdulwahab International Islamic University of Malaysia
Prof. Dr. Andrzej Bistyga Katowice School of Economics, Poland
Prof. Dr. Ileana Tache Transilvania University of Brasov
Osman Saraç Borsa İstanbul Genel Müdürü
Ekrem Direkçi Başbakanlık Müşaviri
Prof. Dr. Ali Çelikyay Osman Gazi Üniversitesi
Prof. Dr. Ahmet İncekara İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Mahmut Bilen Sakarya Üniversitesi
Prof. Dr. Abdülmecit Türüt İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Prof. Dr. David Weir Northumbria University / Cambridge Scholars
Doç. Dr. Hüseyin Altay Mustafa Kemal Üniversitesi
Doç. Dr. Zafer Kanberoğlu Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Doç. Dr. Vedat Cengiz Kocaeli Üniversitesi
Doç. Dr. TolgaUlusoy Kastamonu Üniversitesi
Doç. Dr. Şevket Alper Koç Kocaeli Üniversitesi
Doç. Dr. Şahap Kavcıoğlu Bayburt Milletvekili
Doç. Dr. Sibel Aykın Akdeniz Üniversitesi
Doç. Dr. Selman Yılmaz İstanbul Üniversitesi
Doç. Dr. Rengin Ak Kırklareli Üniversitesi
Doç. Dr. Özlem Durgun İstanbul Üniversitesi
Doç. Dr. Murat Pıçak Dicle Üniversitesi
Doç. Dr. İdris Demir İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Doç. Dr. İbrahim Turhan İzmir Milletvekili
Doç. Dr. Hasan Gül Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Doç. Dr. Haluk Zülfikar İstanbul Üniversitesi
Doç. Dr. Hakan Kahyaoğlu Dokuz Eylül Üniversitesi
Doç. Dr. Gülçin Tapşin İstanbul Ticaret Üniversitesi
Doç. Dr. Emrah İsmail Çevik Namık Kemal Üniversitesi
Doç. Dr. Emel İslamoğlu Sakarya Üniversitesi
Doç. Dr. Elif Hobikoğlu İstanbul Üniversitesi
Doç. Dr. Durmuş Çağrı Yıldırım Namık Kemal Üniversitesi
Doç. Dr. Bahar Burtan Doğan Dicle Üniversitesi
Doç. Dr. Ayfer Gedikli İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Doç. Dr. Ali Arı Kırklareli Üniversitesi
Doç. Dr. Kenan Aydın Kocaeli Üniversitesi
Doç. Dr. İshak Torun Bolu İzzet Baysal Üniversitesi
Doç. Dr. İlhan Eroğlu Gaziosmanpaşa Üniversitesi
-
ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book
Doç. Dr. İbrahim Subaşı Marmara Üniversitesi
Doç. Dr. Başak Tanınmış Yücememiş Marmara Üniversitesi
Doç. Dr. Hatice Karahan Medipol Üniversitesi
Doç. Dr. Hakan Kahyaoğlu Dokuz Eylül Üniversitesi
Doç. Dr. Burcu Özcan Fırat Üniversitesi
Doç. Dr. Ahmet Faruk Aysan Boğaziçi Üniversitesi
Doç. Dr. Yücel Ayrıçay Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniverstesi
Doç. Dr. Özlen Hiç İstanbul Üniversitesi
Doç. Dr. Aysen Hiç Gencer İstanbul Aydın Üniversitesi
Doç. Dr. Cüneyt Kılıç Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Doç. Dr. Levent Çinko Marmara Üniversitesi
Doç. Dr. Ferda Yerdelen Tatoğlu İstanbul Üniversitesi
Doç. Dr. Selami Özcan Yalova Üniversitesi
Doç. Dr. Abdulvahap Baydaş Bingöl Üniversitesi
Doç. Dr. Selman Yılmaz İstanbul Üniversitesi
Doç. Dr. Rosmah Mat Isa Universiti Kebangsaan Malaysia
Doç. Dr. Gadir Bayramlı Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Nurhodja AKBULAEV Azerbaijan State University Of Economics
Dr. Idris Demir University of Oxford, Oxford Centre for Islamic Studies Chevening Fellow
Dr. Ayşegül Durukan Nişantaşı Üniversitesi
Dr. Mohd Iqbal bin Abdul Wahab International Islamic University Malaysia/li>
Dr. Barış Alparslan Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Dr. Mehmet Naci Efe Üsküdar Üniversitesi
Dr. Berna Ak Bingül Kırklareli Üniversitesi
Dr. Kaushik Chattopadhyay Prof. S.N.H. College, University of Kalyani
Dr. Yıldız Aksoy İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Dr. Murat Tümay İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Dr. İsmail Cem Ay Gelişim Üniversitesi
Dr. Veli Sırım Namık Kemal Üniversitesi
Dr. Niyazi Gümüş Kastamonu Üniversitesi
Dr. Korhan Arun Namık Kemal Üniversitesi
Dr. Cengiz Ceylan Kırklareli Üniversitesi
Dr. Aslıhan Nakiboğlu Niğde Üniversitesi
Dr. Ahu Ergen Bahçeşehir Üniversitesi
Dr. Ömer Esen Muş Alpaslan Üniversitesi
Dr. Abdilahi Ali Aberystwyth University / Ingiltere
Dr. Malik Babar Hussain University of Sargodha / Pakistan
Dr. Zeeshan Atiq University of Karachi / Pakistan
Dr. Büşra Karataşer Namık Kemal Üniversitesi
Dr. Sema Yılmaz Genç Kocaeli Üniversitesi
Dr. Yener Coşkun Semaye Piyasası Kurumu Başuzman
Dr. Daniel Kapp European Central Bank
Dr. Zişan Kılıçkan Kocaeli Üniversitesi
-
ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey
6
İçindekiler
ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASINDA YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARININ
ÖNEMİ............................................................................................................................. ........................................4
CARİ AÇIK SORUNU PERSPEKTİFİNDE TÜRKİYE’NİN ENERJİ AÇIĞI VE GELECEĞE İLİŞKİN
ÖNERİLER............................................................................................................................................................14
EKOLOJİK MİMARİ (ENERJİ-ETKİN) TASARIM BAĞLAMINDA KONUT YERLEŞME BİRİMİ
TASARIMI............................................................................................................................................ ................26
ENERJİ ALANINDA BİR REKABET SAHASI OLARAK DOĞU AKDENİZ’İN ÖNEMİ.......................36
ELEKTRİK PİYASASINDA ARZ GÜVENLİĞİ VE TÜRKİYE...................................................................56
YOKSULLARIN BANKASI: GRAMEEN BANK............................................................................................64
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE ULAŞIM SEKTÖRÜ İLİŞKİSİNİN EKONOMETRİK ANALİZİ: TÜRKİYE
ÖRNEĞİ.................................................................................................................................................................74
THE EFFECT OF PUBLIC INCENTIVE POLICIES ON THE DEVELOPMENT OF WIND POWER
PLANTS IN TURKEY.......................................................................................................................................... 85
ENERGY POLICY OF THE EU AND THE ROLE OF TURKEY IN ENERGY SUPPLY SECURITY...99
ELEKTRİK PİYASASINDA KAPASİTE MEKANİZMASI SİSTEMİ.......................................................113
EKONOMİK BÜYÜME, ENERJİ TÜKETİMİ, TİCARİ AÇIKLIK VE CO2 EMİSYON ETKİLEŞİMİ:
TÜRKİYE ÖRNEĞİ...........................................................................................................................................132
ENERJİ KAYNAĞI KÖMÜRÜN DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DEKİ KONUMU.....................................144
YENİLENEBİLİR ENERJİ TÜRÜ OLARAK RÜZGÂR ENERJİSİ: TÜRKİYE VE TEKİRDAĞ İLİ
ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME...............................................................................................................152
ASİMETRİK KARŞILIKLI BAĞIMLILIK KOŞULLARINDA SİYASİ İŞBİRLİĞİ MÜMKÜN MÜ?
TÜRKİYE-RUSYA ENERJİ İLİŞKİLERİ, 2003-2016...................................................................................168
YEŞİL GİRİŞİMLER VE KARŞILAŞILAN ENGELLER: OTOMOTİV ANA SANAYİ ÖRNEĞİ.......202
THE STRUCTURAL DYNAMİCS OF PUBLİC BUDGET İN TURKEY AND ITS FİSCAL
IMPROVEMENT REVİEW AFTER 2008 CRİSİS........................................................................................211
KABLOSUZ YEREL ALAN AĞLARINDA NESNELERİN İNTERNETİ İÇİN DÜŞÜK ENERJİ
TÜKETİMLİ ÇOK ATLAMALI VE GÜVENLİ BİR ARABİRİM GELİŞTİRME UYGULAMASI......221
SULTAN II. ABDÜLHAMİD’İN PETROL POLİTİKASI............................................................................229
1980 SONRASI HÜKÜMET PROGRAMLARINDA TÜRKİYE’NİN DEĞİŞEN ENERJİ......................242
THE EFFECTS OF POLİTİCAL RİSK AND GDP ON OİL PRODUCT IMPORTS: A PANEL
ANALYSİS FOR SELECTED OİL-DEPENDENT COUNTRİES................................................................258
DIŞSAL ŞOKLARIN CARİ AÇIĞA ETKİSİ? ŞOKLAR KALICI MI GEÇİCİ Mİ?................................272
-
ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book
KENTSEL KATI ATIK EKONOMİSİNE YÖNELİK BİR DEĞERLENDİRME: İSTANBUL İLİ
ÖRNEĞİ...............................................................................................................................................................286
BİYOKÜTLE ENERJİSİNİ EN FAZLA TÜKETEN 30 ÜLKEDE UZUN DÖNEM BİYOKÜTLE
ENERJİSİ VE EKONOMİK BÜYÜME İLİŞKİSİ.........................................................................................312
TEMİZ ENERJİ KAPSAMINDA TR83 BÖLGESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ...................................330
TÜRKİYE’DE EKONOMİK BÜYÜME, ENERJİ TÜKETİMİ, FİNANSAL KALKINMA VE CO2
SALINIM İLİŞKİSİ............................................................................................................................................352
TÜRKİYE’DE YENİLENEBİLİR ENERJİ PİYASASINDA UYGULANAN TEŞVİK
MEKANİZMALARININ YATIRIMCI GÖZÜYLE ETKİNLİĞİ................................................................363
II.ABDÜLHAMİD DÖNEMİNDE PETROL YATAKLARI İÇİN VERİLEN MÜCADELE....................389
1973 PETROL KRİZİNİN EKONOMİYE ETKİLERİ VE STAGFLASYON OLGUSU……………..…417
PETROL FİYATLARINDAKİ DEĞİŞİMLERİN ÜLKE EKONOMİLERİNE ETKİLERİ: “KUVEYT,
KATAR VE BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ ÖRNEĞİ”……………………………………………….431
ANALYSIS OF EUROPEAN UNION ENERGY POLICIES FROM ENVIRONMENTAL
PROBLEMS……………………………………………………………………………………...…………….441
FİNANSAL LİBERALİZASYONUN KORBONDİOKSİT EMİSYONU ÜZERİNE OLAN ETKİLERİ:
PANEL VERİ ANALİZİ………………………………………………………………………………………454
THE EFFECTS OF FREEDOM IN FOREIGN TRADE AND FOREIGN CAPITAL INVESTMENTS ON
CARBON EMISSION: A CASE STUDY FOR SUB-SAHARAN COUNTRIES………………………….468
-
ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey
8
ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASINDA
YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARININ ÖNEMİ
Arş. Gör. Mustafa Caner TİMUR
Ardahan Üniversitesi / İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat.
ÖZET: İnsanlık tarihinin dönüm noktası olan sanayi devriminin gerçekleşmesiyle beraber o zaman kadar kas
gücü ile gerçekleştirilen pek çok iş makinelerle yapılmaya başlanmıştır. Artan makineleşmeye bağlı olarak,
sanayileşen toplumların enerjiye olan ihtiyaçları artış göstermiştir. Ülkelerin sürdürülebilir bir ekonomik büyüme
ve üretim gerçekleştirebilmeleri için enerji ihtiyaçlarını güvenilir kaynaklardan, kesintisiz, uygun fiyatlı ve
yeterli miktarda sağlamaları gerekmektedir. Enerji kaynaklarını çeşitlendiremeyen ve arz güvenliği sorunu yaşan
ülkeler sadece ekonomik anlamda değil aynı zamanda ulusal güvenlik, iç ve dış siyaset ve sosyal açılardan da
zor durumda kalabilme ihtimali ile yüz yüzedir. Enerjinin günümüz dünyasında önemi çok yüksek olsa da her
ülke enerji kaynakları açısından yeterince şanslı değildir. Bazı ülkeler ihtiyacından çok daha fazla enerji
kaynağına sahipken, bazı ülkeler kendi ihtiyaçlarını dahi üretememektedir. Bu çalışma yenilenebilir enerji
kaynaklarının ülkelerin enerji güvenliği konusunu nasıl etkileyebileceği ekonomi-politika bağlamında
incelemeyi amaçlamıştır. Bu amaçla örneklem grubu olarak seçilen yedi farklı OECD ülkesinin enerji verileri
karşılaştırılmış ve yenilenebilir enerji kaynaklarının gelişimi gösterilmiştir. Yapılan literatür çalışması ve
araştırmalar neticesinde ülkelerin bağımsız bir şekilde ulusal ve uluslar arası politika izleyebilmesi, enerjiye
bağlı olarak ortaya çıkan ödemeler dengesi açıklarının azaltılması ve çevresel nedenlerden dolayı yenilenebilir
enerji kaynaklarını geliştirmesi ülkeler açısından büyük önem taşıdığı görülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Enerji, Alternatif Enerji Kaynakları, Sürdürülebilirlik
The Importance of Renewable Energy Sources in the Provision of Energy Supply Security
ABSTRACT: By the realization of the industrial revolution, the turning point of human history, many works
started to be carry out by machines instead of body strength. Due to increased mechanization, the needs of
energy have increased. In order to achieve sustainable economic growth and production, it is necessary to ensure
reliable, uninterrupted, affordable and adequate energy sources for countries. Countries that cannot diversify
their energy resources and have energy supply security problem may confronted with the possibility of energy
hunger. Despite the importance is of energy, most of countries are not able to produce or reach energy supplies
for their own needs. This work aims to examine how renewable energy sources could affect countries energy
security in the context of economics and politics. For this purpose, the energy data of seven selected OECD
countries are compared and the development of renewable energy sources is listed. Researches and future
projects have shown the importance of investing in renewable energy sources and decreasing energy dependency
are important in order to follow independent national and international policies.
Key Words: Energy, Alternative Energy Sources, Sustainability
GİRİŞ
Dünya’da yaşayan tüm canlı organizmalar varlıklarını sürdürebilmek ve nesillerinin
devamlılığını sağlayabilmek için harici bir enerji kaynağına ihtiyaç duymaktadır. Yeşil
bitkiler fotosentez için güneş enerjisine ihtiyaç duyarken, hayvanlar ise gıda tüketimi yoluyla
kimyasal enerjiye ihtiyaç duymaktadırlar. İnsan varlıkları ise yaşamsal faaliyetlerini devam
ettirmek için gereken kimyasal enerjinin dışında ulaşımdan sağlığa, eğitime, temizliğe,
üretime ve birçok ihtiyacını karşılamaya yönelik harici enerjiye ihtiyaç duymaktadır (King,
2010:55).
Günümüz dünyasında fosil temelli yakıtlar dünya ihtiyacının %80’inden fazlasını
karşılamaktadır. Sanayi devriminin başlangıcında ve devamında en çok talep gören yakıt türü
-
ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book
kömürken, 20. Yüzyıla gelindiğinde en çok tercih edilen enerji kaynağı petrol olmuştur
(a.g.e.). Petrolün günümüzdeki ağırlığı tartışılamayacak şekilde etkin olsa da özellikle iklim
değişikliği, siyasi sorunlar, enerji fiyatlarındaki dalgalanma ve enerji kaynaklarının sınırlı
olması gibi nedenlerden dolayı ülkeler mevcudiyetlerini koruyabilmek adına enerji
kaynaklarını çeşitlendirmek zorunda kalmaktadırlar.
Enerji ihtiyacını sürdürülebilir bir şekilde sağlamak özellikle sanayi devrimi ve
küreselleşmeyle beraber ekonomik kalkınma veya uluslararası itibar arzulayan bütün ulusların
önceliği halini almaktadır. Uluslararası ilişkiler alanında çalışan Kopenhag okuluna göre
enerji güvenliğinin siyasi boyutunu, iç ve dış istikrar; askeri boyutunu, savunma ve saldırı
gücü; sosyal boyutunu, etnik ve dini kimliğin korunması; ekonomik boyutu, kaynaklara ve
pazara ulaşılabilirlik ve son olarak çevre boyutunu ise çevresel biyosferin korunması olarak
belirtilmiştir (Erdal, vd., 2012:108).
1. Enerji Arz Güvenliği Kavramı Enerji arz güvenliği kavramı genel olarak enerjiye güvenli, kesintisiz ve sürdürülebilir bir
şekilde ulaşılabilmesi anlamında gelmekle beraber günümüz dünyası açısından oldukça büyük
önem taşımaktadır. Enerji arz güvenliğinin kesintisiz sağlanması ülkelerin birbirleriyle
ilişkilerini belirlemekte ve özellikle Ortadoğu coğrafyasında görüldüğü gibi bazı dönemler
çatışmalara yol açabilmektedir. Hali hazırda devam eden ve gelecekte ortaya çıkabilecek
mevcut çatışmaların önlenebilmesi amacıyla özellikle 1973 Petrol krizinden sonra uluslararası
mecralarda da enerji güvenliği kavramı ön plana çıkmıştır.
Enerji güvenliği kavramı temelde günümüz ve gelecek nesiller için enerji arz kaynaklarının
güvenliğini ifade etmek amaçlı kullanılsa da politik, ekonomik, teknik, psikolojik ve çevresel
etmenler gibi farklı başlıklar altında da incelenebilmektedir (Vivoda, 2014:26).
Enerji güvenliğini etkileyen ilk ve belki de en önemli başlık politik nedenlerdir. Bunun sebebi
enerji kaynaklarının coğrafyalara eşit olarak dağılmamış olması ve ülkeler arası ilişkilerin
enerji arz güvenliğini etkileyebilecek olmasıdır. Diğer bir önemli faktör ise ekonomik
nedenlerdir. Günümüzde enerji harcamaları birçok ülkenin bütçesinde önemli bir yer
tutmaktadır. Enerji bağımlılığı yüksek seviyede olan ülkeler enerji fiyatlarında yaşanan bir
artıştan ödemeler dengeleri doğrudan etkilenebilmektedir. Üçüncü başlık olan enerji
güvenliğinin teknik boyutu ise enerjinin taşınması ve dağıtım kanallarının sağlama alınması
ile ilgilidir. Sürecin psikolojik boyutu ise birçok kişi tarafından göz ardı edilmektedir, enerji
güvenliğinin teknik ve politik nedenleri çözülmüş ve güvenlik altına alınmış dahi olsa inşalar
da psikolojik olarak tehdit halen sürüyor olabilir. Dolayısıyla bireylerin en küçük tehdit
hissetmeleri durumunda bilinçaltında edindikleri korkuları ortaya çıkarak enerji ürünlerine
yönelik artan aşırı talep yaratabilir. Bu durum ürünlerin fiyatlarını yükselterek geçmişte
Japonya’nın yaşadığı gibi bir krize neden olabilir. Son olarak çevresel faktörlerin enerji arz
güvenliği kapsamında incelenmesi gerekmektedir (a.g.e.). Günümüz enerji ihtiyaçları
karşılanırken, gelecek nesillerde göz önünde bulundurularak çevreye mümkün mertebe zarar
verilmeden temin edilmesi gerekmektedir.
1.1 Enerji Arz Güvenliği Politikaları
Günümüzde neredeyse bütün ülkeler enerji güvenliği kavramını petrol kaynaklarının ve
aktarım mekanizmalarının güvenliği olarak görmektedir. Bu sebeple enerji güvenliği
politikaları üretilirken çoğunlukla petrol kaynaklarının sağlama alınması üzerine politikalar
üretilmektedir. Amerika Birleşik Devletlerinde, 1970’li yıllarda başkan Jim Carter’ın daha
sonra ise 1999 yılında Ulusal Güvenlik Konseyinin açıkladığı gibi, petrol kaynaklarının
korunması ülke için yüksek önceliğe ulusal güvenliği ilgilendiren sahip stratejik bir
-
ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey
10
mevzudur. Ulusal Güvenlik Konseyinin 2000 yılında sunduğu raporda ise yabancı petrol
kaynaklarına erişimin garanti altına alınmasının ABD’nin öncelikli politikalarından birisi
olduğu tekrarı yenilenmiştir (Gautier, 2014:133).
Günümüzde ülkeler arasında süren ve gelecekte de büyük bir savaşa neden olabilecek en
büyük sebeplerden birisi fosil enerji kaynakları olarak gösterilmektedir. Fosil kaynaklar genel
olarak çatışmaları desteklemekte ve iç karışıklıklara davetiye çıkarmaktadır. Sağladığı büyük
getiri ve büyük oranda savunmasız olmaları nedeniyle günümüzde birçok Afrika ve Ortadoğu
ülkesinde petrol boru hatlarına ve pompa istasyonlarına saldırılar ve yağmalama girişimleri
gerçekleştirilmektedir. Dünya Bankasına göre bütçe finansmanı petrol ve türevi ürünlerin
ihracatına dayalı olan ülkelerde iç savaş riski diğer ülkelere göre kırk kat artabilmektedir. Bu
sebeple ülkeler petrolden elde ettikleri gelirin önemli bir kısmını yine petrol kaynaklarının
savunulmasına harcamaları gerekliliği ortaya çıkmaktadır (a.g.e.).
Enerji ihtiyacı günümüz medeniyeti için her geçen gün daha büyük bir ihtiyaç halini
almaktadır. Tablo 1’de dünya enerji tüketiminin OECD üyesi ve OECD üyesi olmayan
kategorisine göre gerçekleşen ve gelecekte beklenilen enerji tüketim rakamları gösterilmiştir.
Tabloya göre 2040 yılına gelindiğinde enerji tüketim miktarı bugüne oranla yaklaşık %50
oranla daha fazla artması beklenilmektedir. Bu durum enerjinin gelecekteki öneminin daha
fazla olacağına işaret etmektedir. Eğer ülkeler doğru bir enerji politikası izlemez ise enerji
kıtlığı ile karşılaşacağı kesin varsayılmaktadır.
Tablo 1: Dünya Enerji Tüketimi 1990-2040 (Katrilyon BTU)
OECD Üyesi
Olmayan
OECD
Üyesi
Tarihsel
1990 154.94 201.06
2000 173.59 236.21
2012 310.83 238.44
Beklenti
2020 375.01 253.94
2030 450.50 267.23
2040 532.84 282.12
Kaynak: U.S. Energy Information Administration
Enerji ihtiyacının her geçen gün artması nedeniyle kaynak sağlayan rafinerilerin ve bunların
korunmasına yönelik politikalar sadece ilgili ülkenin iç sorunu değil aynı zamanda
uluslararası nitelik taşıyan önemli mevzu haline gelmiştir. Bu nedenle başta ABD olmak üzere
birçok ülke, kaynak sağlayıcı ülkelere askeri ve teknik destek yapmak konusunda politikalar
geliştirmişlerdir. ABD donanması Arap Denizi, Basra Körfezi ve Kuzey Çin Denizinde
bulunan petrol sondaj kuyularının korunması amacıyla her yıl milyarlarca dolarlık maliyete
katlanarak devriye görevlerini sürdürmektedirler. Benzer şekilde dünyanın geri kalan sorunlu
bölgelerinde de yerel güçlerle işbirliği yapmak suretiyle enerji arz güvenliğinin ve
sürekliliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Örneğin, ABD eski bir Sovyet ülkesi olan
Gürcistan’da ordu harcamaları için her yıl milyonlarca dolar kaynak sağlayarak, askerlerini
eğiterek ve genel tavsiyelerde bulunarak bazen dolaylı bazen de doğrudan yollarla enerji arz
güvenliğini sağlamaya çalışmaktadır (Gautier, 2014:134).
-
ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book
Tablo 2’de seçilmiş bazı OECD ülkelerinin enerjide kendine yeterlilikleri gösterilmiştir. Bu
kavram bir ülkenin kendi ulusal enerji talebinin yine kendi öz kaynakları ile karşılanmasını
ifade etmektedir. Buna göre bazı ülkeler kendilerine yeterli miktardan fazlasını üretip
(Avustralya, Norveç, Kanada) geri kalanını ihraç ederken, bazı ülkeler (İtalya, Portekiz,
Türkiye) ise kendi kullandıkları enerjinin büyük çoğunluğunu yurt dışından ithal etmek
suretiyle temin etmektedirler.
Tablo 2: Seçilmiş Bazı OECD Ülkelerinin Enerjide Kendine Yeterlilikleri (%)
Yıllar/Ülkeler Avusturalya Çek
Cum. İtalya Portekiz Norveç Türkiye Kanada
2000 %216 %75 %16 %16 %871 %34 %148
2001 %236 %74 %16 %17 %844 %35 %152
2002 %232 %154 %16 %14 %943 %32 %154
2003 %228 %75 %16 %17 %868 %30 %147
2004 %226 %76 %16 %15 %865 %30 %148
2005 %234 %73 %16 %14 %836 %28 %149
2006 %228 %73 %16 %17 %793 %28 %154
2007 %234 %73 %17 %18 %780 %27 %153
2008 %226 %73 %18 %18 %689 %29 %150
2009 %232 %74 %19 %20 %694 %31 %150
2010 %254 %71 %19 %25 %612 %30 %151
2011 %244 %75 %19 %24 %712 %28 %153
2012 %253 %77 %22 %22 %684 %26 %159
2013 %272 %72 %24 %27 %595 %27 %164
2014 %292 %71 %25 %28 %683 %26 %168
Kaynak: International Energy Atlas
Özellikle enerji ithal etmek zorunda olan ülkeler ekonomik sıkıntılarının yanında arz temin
sorunuyla da karşı karşıya kalma riski ile yüz yüzedir. Günümüzde artan enerji ihtiyacı ülke
vatandaşlarının daha fazla enerji talep etmesine neden olmaktadır. Bu ülkelerin gelecekte arz
sorunu yaşamamaları ve dışa bağımlılıklarının kabul edilebilir seviyelere çekilmesi
gerekmektedir. Her ülkenin arzuladığı ancak gerçekleştirmekte zorlandığı kendi kendine
yeterlilik politikaları ise uzun dönemli politikalar olup özel sektör ve kamunun işbirliğiyle
başarılabilecek bir politikadır.
2015 yılı itibariyle kendi kendine enerji yeterliliği açısından dünyanın ilk beş ülkesi Güney
Sudan, Norveç, Angola, Kongo Cumhuriyeti ve Katar iken en yetersiz beş ülkesi olarak Hong
Kong(Çin), Singapur, Lübnan, Malta ve Ürdün olarak tespit edilmiştir. Türkiye’de son
-
ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey
12
yıllarda gerçekleştirdiği yatırımlara rağmen halen enerji yeterliliği konusunda son sıralarda
yer almakta ve ödemeler dengesi sorunları yaşamaktadır.
2. Yenilenebilir Enerji Sistemleri ve Önemi Yenilenebilir enerji; rüzgâr, güneş, biokütle, dalga enerjisi, jeotermal ve hidrojen gibi doğada
süreklilik arz eden enerji çevriminin kullanılmasıyla elde edilen enerji türüdür. Günümüz
dünyasının teknolojisi ve ekonomisi büyük oranda fosil kaynaklar olarak adlandırılan petrol
türevi enerji kaynaklarına bağımlıdır ancak bu kaynakların hem çevreye verdiği zarar hem de
kısıtlı olmaları sebebiyle yenilenebilir enerji teknolojilerinin gelişmesi zorunlu bir hal
almıştır. Dünyada bilinen petrol rezervlerinin ömrü 40-50 yıl, doğalgazın 60-65 yıl, kömürün
ise 250 yıl olarak tahmin edilmektedir (Külebi, 2007:94).
Günümüzde özellikle Ortadoğu ve Afrika’da gerçekleşen birçok çatışmanın temelinde enerji
kaynaklarının bölüşüm problemi yatmaktadır. Bu bölgeler üzerinde hak sahibi olmaya çalışan
gerek az gelişmiş gerek gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler bölgeleri istikrarsızlığa
sürüklenmektedir. Maalesef bölgede yaşayanlar insanlar kaynakların nimetlerinden
faydalanmak yerine çatışmaların olumsuzluklarından etkilenmek durumunda kalmaktadırlar.
Bu sırada dünyanın geri kalan ülkelerinde yaşayanlarda bölgedeki olumsuzluklar nedeniyle
ihtiyaç duydukları enerjiye kaynağına ulaşamamakla karşı karşıya kalmaktadır.
Fosil enerji kaynaklarının çoğunlukla sorunlu coğrafyalarda bulunması sebebiyle dünyanın
geri kalanı enerji arz güvenliği sorunu yaşama riski ile karşı karşıya kalabilmektedir. Bu
sebeple ülkelerin diğer ülkelere bağımlılıklarını azaltmak amacıyla enerji kaynaklarını
çeşitlendirmesi ve ellerinde var olan kaynakları en iyi şekilde kullanmaları büyük önem
taşımaktadır. Birçok ülke de fosil kaynaklar bulunmamaktadır ancak her ülkenin sahip olduğu
yenilenebilir enerji kaynağı potansiyeli bulunmaktadır. Bu bazı ülkeler için güneş enerjisiyken
bir diğeri için rüzgâr veya jeotermal enerji olabilmektedir. Ülkelerin kendi potansiyellerini
doğru analiz etmeleri ve buna göre enerji yatırımlarını gerçekleştirmeleri ilgili ülkenin
gelecek politikaları açısından hayati önem taşımaktadır. Enerji arzında yaşanabilecek bir
kesinti ülkenin siyaset, ekonomi ve günlük yaşantısını etkileyebilecek sorunlar yaratabilir.
Çevresel açıdan değerlendirildiğinde de enerji üretim ve tüketim faaliyetlerinin çevrede
yarattığı negatif dışsallıkların önlenmesi büyük önem arz etmekte ve bu amaçla temiz enerji
kaynakları olarak adlandırılan yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi uluslararası
kamuoyunda geniş destek bulmaktadır.
2.1 Günümüzde Yenilenebilir Enerji
Petrol ürünleri günümüzün en çok tercih edilen yakıt tipi olsa da nükleer enerji, rüzgâr ve
güneş enerjileri, bio yakıtlar, jeotermal enerji ve hidrojen enerjisinin de aralarında bulunduğu
pek çok alternatif enerji kaynağı da kullanıma girmiş bulunmaktadır. Buna rağmen bunların
herhangi biri veya hepsinin bir araya gelmesiyle dahi petrolün egemenliğinin yakın gelecekte
kırılması öngörülmemektedir (Gautier, 2014:139).
Günümüzde yenilenebilir enerji kaynakları çoğunlukla biokütle ve hidro enerji kaynakları
tarafından üretilmektedir. Rüzgâr enerjisi ise son yıllarda gelişme gösterse de toplam enerji
üretiminde halen sınırlı bir yere sahiptir. Biokütle yakıtları az gelişmiş ülkelerde ısıtma amaçlı
etkin olmayan yöntemlerle kullanılırken, gelişmiş ülkelerde ise daha etkin yöntemlerle ısıtma,
elektrik ve üretim amaçlı kullanılmaktadır. Elektrik üretiminde ise hidro santraller
egemenliğini korumakla beraber biyoenerji ve rüzgâr enerjisi de önemli katkılarda
bulunmaktadır. Güneş ve termal enerji sayesinde üretilen enerji miktarları da artış gösterse de
-
ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book
2010 yılı itibariyle halen rüzgâr, su ve biyoenerjini gerisinde bir performans sergilemektedir
(Johanssons, 2013:600).
Tablo 3: Seçilmiş Bazı OECD Ülkelerinin Yenilenebilir Enerji Üretimleri (Bin Toe)
Yıllar/Ülkeler Avusturalya Çek Cum. İtalya Portekiz Norveç Türkiye Kanada OECD
2000 6 353 1 341 10 112 3 759 13 488 10 101 44 585 318 965
2001 6 478 1 481 10 341 4 009 11 502 9 376 41 481 302 796
2002 6 755 1 568 10 888 3 551 12 332 10 042 44 151 307 038
2003 6 626 1 535 12 908 4 241 10 335 10 020 42 825 317 821
2004 6 529 1 736 12 962 3 799 10 575 10 782 44 203 330 659
2005 6 462 1 783 14 105 3 474 12 978 10 130 45 302 344 918
2006 6 652 1 930 15 325 4 212 11 564 10 359 43 953 356 321
2007 6 874 2 141 16 944 4 481 12 807 9 603 45 610 369 022
2008 7 056 2 208 19 704 4 328 13 369 9 311 45 695 384 764
2009 5 620 2 426 21 023 4 785 12 167 9 915 44 708 391 088
2010 7 018 2 780 21 864 5 460 11 676 11 626 43 559 421 720
2011 7 060 2 991 21 023 5 139 11 200 11 222 47 405 433 865
2012 7 031 3 207 23 872 4 354 13 828 12 155 47 840 460 404
2013 7 862 3 573 26 368 5 326 12 599 13 087 50 204 486 396
2014 8 179 3 633 26 513 5 536 13 097 12 085 50 127 494 853
2015 8 545 3 572 26 332 4 753 13 46 15 521 49 703 507 956
Kaynak: OECD Veri Bankası
Tablo 3’de seçilmiş bazı OECD ülkeleri ve OECD genel ortalamasında ait 2000-2015 yıllarını
kapsayan yenilenebilir enerji üretim miktarları yer almaktadır. Tabloda yer alan bütün
ülkelerin ve OECD genel ortalamasının yenilenebilir enerji üretim miktarlarında artış
görülmektedir. Buna göre ülkeler artan enerji ihtiyaçlarının bir kısmını yenilenebilir enerji
kaynaklarına yatırım yaparak dengelemeye çalıştıkları gözlemlenmektedir.
Dünyamızın özellikle petrol kaynaklı yakıtlar tarafından daha fazla kirletilmemesinin ve
enerji bağımlılığının alternatifi olan yenilenebilir enerji kaynakları büyük alternatif olarak
görülse de özellikle kurulum maliyetlerinde ki yükseklik ve geri kazanım sürelerindeki
yavaşlık sebebiyle ülkelerin ve sermaye gruplarının yatırımlarını cezbetmekte güçlük
çekmektedir. Yine de yenilenebilir enerji yatırım maliyetleri önceki zamanlara göre daha
iyimser bir hal alarak geleceğe yönelik olumlu bir tablo çizmektedir. Örneğin rüzgâr
tribünlerinin daha etkin üretim yapabilmeleri sayesinde enerji üretim maliyetini 8-10 cent
civarından 3-4 cent civarında düşürmüştür (Külebi, 2007:94).
-
ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey
14
Tablo 4: Seçilmiş Bazı OECD Ülkelerinin Gerçekleştirdikleri Yenilenebilir Enerji Üretimin
Toplam Enerji Üretimi İçerisindeki Payı (Hidro Enerji Santralleri Dahil) (%)
Yıllar/Ülkeler Avusturalya
Çek
Cum. İtalya Portekiz Norveç Türkiye Kanada OECD
2000 8.5 3.9 21 30.9 99.7 25 60.6 16.6
2001 8.3 4 22.3 35.1 99.6 19.9 58 15.8
2002 7.9 4.4 19.9 22.7 99.6 26.3 59.9 16.1
2003 8.5 2.8 18.9 39.1 99.5 25.3 58.9 15.9
2004 8.2 3.9 20.7 28.5 99.4 30.8 58.5 16.1
2005 8.9 4.6 18.7 19.2 99.5 24.6 59.6 16.1
2006 9.3 5 18.7 33.6 99.4 25.3 59.6 16.6
2007 8.7 4.4 17.5 35.7 99.2 19.1 60.2 16.4
2008 8.2 4.9 20.5 33.6 99.5 17.4 61.5 17.3
2009 7.5 6.3 25.7 38.5 96.6 19.6 62.9 18.4
2010 8.6 7.6 27.3 53.8 95.8 26.4 61.7 18.7
2011 10.4 9.2 28.8 47.7 96.6 25.4 62.5 20
2012 10 10.1 32.2 44.3 98.1 27.3 62.8 21
2013 12.6 11.8 40.1 59.8 97.9 28.9 62.8 22.1
2014 14.9 12 43.8 61.9 97.8 20.8 61.9 22.8
2015 15.2 13.5 38.4 49.3 97.9 31.7 62.7 23.6
Kaynak: Enerdata
Tablo 4’de Hidro enerji santrallerinin yaptıkları üretim dahil seçilmiş bazı OECD ülkelerinin
gerçekleştirdikleri yenilenebilir enerji üretimin toplam enerji üretimi içerisindeki payı
yüzdesel olarak gösterilmektedir. Tabloya göre ülkelerden sadece Norveç hariç hepsinin
gerçekleştirdikleri yenilebilir enerji üretiminin yüzdesel payı başlangıç yılı olan 2000 yılına
göre artış gerçekleştirmiştir. Norveç’in ise yenilenebilir enerji üretimindeki payı OECD
ortalamasının kat ve kat üstünde gerçekleşerek neredeyse kullandığı enerjinin tamamını
yenilenebilir kaynaklardan elde etmiştir.
Tablo 5 seçilmiş bazı OECD ülkelerinin gerçekleştirdikleri rüzgar ve güneş enerjisinin toplam
enerji üretimindeki paylarını göstermektedir. Tablo 4’den farklı olarak hidro enerji
santrallerinden elde edilen enerji miktarı veriye dahil edilmemiştir. Tabloya göre rüzgar ve
güneş enerjilerinin payı, veri başlangıç yılı olan 2000 yılına göre artış eğilimindedir. Ancak
tablo 4 ile kıyaslandığında görülmektedir ki yenilenebilir enerjiden elde edilen enerjinin
büyük kısmı halen daha hidro elektrik santrallerinden elde edilmektedir. Bu anlamda ülkelerin
rüzgar ve güneş enerjisi potansiyellerini yeterince kullanamadıkları sonucuna ulaşılmaktadır.
-
ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book
Özellikle Norveç ve Kanada gibi yenilenebilir enerji üretimlerinin, toplam enerji üretimindeki
payı yüksek olan ülkeler dahil rüzgar ve güneş enerjisi konusunda ortalamaların çok altında
kalmışlardır.
Tablo 5: Seçilmiş Bazı OECD Ülkelerinin Gerçekleştirdikleri Rüzgâr ve Güneş Enerjisinin
Toplam Enerji Üretimindeki Payı (%)
Yıllar/Ülkeler Avusturalya Çek
Cum. İtalya Portekiz Norveç Türkiye Kanada OECD
2000 0.05 0 2.2 0.57 0.04 0.09 0.05 0.66
2001 0.11 0 2.34 0.78 0.08 0.12 0.07 0.72
2002 0.18 0 2.4 1 0.08 0.12 0.08 0.85
2003 0.34 0.01 2.62 1.26 0.24 0.11 0.15 1
2004 0.34 0.01 2.72 2 0.26 0.1 0.17 1.19
2005 0.42 0.03 2.9 3.97 0.4 0.09 0.26 1.39
2006 0.78 0.06 3.04 6.15 0.56 0.13 0.41 1.58
2007 1.12 0.14 3.4 9.02 0.69 0.27 0.49 1.88
2008 1.32 0.31 3.6 13.02 0.67 0.51 0.61 2.27
2009 1.6 0.46 4.5 15.78 0.75 0.99 1.1 2.8
2010 2.17 1.11 5.69 17.73 0.73 1.7 1.48 3.2
2011 2.9 2.95 8.96 18.4 1.01 2.36 1.65 4.05
2012 3.47 2.93 12.9 23.17 1.05 2.82 1.84 4.81
2013 4.48 2.89 14.8 24.56 1.41 3.79 1.84 5.66
2014 6.01 3.02 16.32 24.46 1.56 4.35 1.85 6.34
2015 6.8 3.37 16.34 24.25 1.73 5.8 1.84 7.35
Kaynak: Enerdata
Gelecek yıllarda daha düşük maliyetli kurulum imkânı, verimli santrallerin geliştirilmesi,
çevresel kaygıların artması, enerji arz güvenliğinin yüksek seviyelere çekilme arzusu ve
hükümetlerin desteklerini arttırma beklentisi yenilenebilir enerji kaynaklarının üretimdeki
paylarının arttırılabileceği yönünde geleceğe ilişkin olumlu bir izlenimler oluşturmaktadır.
Tablo 6: Yıllık küresel yenilenebilir enerji yatırımları (Enflasyondan arındırılmamış US Dolar
Cinsinden Değerler)
-
ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey
16
Yıllar
Yatırım
Miktarı
Yıllar Yatırım
Miktarı
2004 $47Milyar 2010 $239 Milyar
2005 $73 Milyar 2011 $279 Milyar
2006 $112 Milyar 2012 $257 Milyar
2007 $154 Milyar 2013 $234 Milyar
2008 $182 Milyar 2014 $273 Milyar
2009 $179 Milyar 2015 $286 Milyar
Toplam $2,3 Trilyon
Kaynak: Frankfurt School-UNEP Collaborating Centre
Tablo 6 küresel yenilenebilir enerji yatırımlarını Amerikan doları cinsinden enflasyondan
arındırılmamış veriler ile göstermektedir. Tabloya göre yenilenebilir enerji yatırımları küresel
ölçekte artış eğilimindedir. Daha önce gösterilen tablolarda da yenilenebilir enerji
kaynaklarının üretimdeki payının arttığı belirtilmişti, sonuç olarak enerji yatırımları ile üretim
miktarları arasındaki doğru yönlü ilişki dikkat çekmektedir.
SONUÇ
Dünya genelinde yenilenebilir enerji kaynaklarına önceki yıllara göre daha çok yatırım
yapılsa da halen fosil kaynakları yakıtların egemenliği tartışılamaz boyuttadır. Fosil
kaynakların ve özellikle de petrolün bu denli egemen olması birçok açıdan riski
barındırmaktadır. Özellikle son yıllarda petrol üreticisi ülkelerde ortaya çıkan devrimler,
isyanlar ve kanlı terör örgütleri sebebiyle enerji arz kaynakları, dağıtım kanalları ve fiyat
dengesini büyük bir tehdit altına sokmaktadır. Bazı durumlarda ise herhangi bir savaş veya
ihtilal durumu olmasa da bazı ülkelerin yaptığı gibi doğal kaynaklarını diğer ülkeleri siyasi
arenada zor duruma sokmak sebebiyle kullanılabilmektedir.
Ekonominin, sosyal hayatın ve politikanın bu denli bağımlı olduğu enerji kaynaklarının risk
altında olması günümüzde enerjiye bağımlı konuma gelmiş medeniyetimizi de tehdit
etmektedir. Bu sebeple ülkelerin, enerji arz eden yabancı ülkelere bağımlılığının azaltılması
için gerekli adımların atılması gerekmektedir. Bu adımlardan bazıları enerji sağlayıcı ülkelerle
yeniden anlaşmalar yapılması, enerji kaynağı ülke alternatiflerinin arttırılması, enerjinin
depolanması ve enerji verimliliği yüksek ürünler kullanılması olabilir.
Yukarıda belirtilen tüm önlemler ülkelerin enerji arz güvenliğini bir miktar arttırsa da enerji
bağımlılığını ortadan kaldırmamaktadır. Bu nedenle ülkelerin kendi potansiyellerini araştırıp
keşfederek enerji bağımsızlığını arttıracak tedbirler almaları gerekir. Dünyadaki bütün ülkeler
fosil kaynaklar açısından yeterince şanslı olmasa da her ülkenin barındırdığı yenilenebilir
enerji kaynağı potansiyeli bulunmaktadır. Ülkelerin mevcut yenilenebilir kaynaklarını
geliştirerek büyük oranda enerji bağımsızlığını ilan etmeleri ülkelerin ekonomik ve siyasi
bağımsızlığını uluslararası arenada da arttırması açısından büyük önem arz etmektedir.
Kaynakça
-
ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book
Batı, O., (2013). Türkiye’de Sürdürülebilir Kalkınma ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları, Doktora
Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Ens., İstanbul
Çalışkan, Ş., (2009). Türkiye’nin Enerjide Dışa Bağımlılık ve Enerji Arz Güvenliği Sorunu.
Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, 25:297-309
Erdal, L., & Karakaya, E. (2012). Enerji arz güvenliğini etkileyen ekonomik, siyasi ve coğrafi
faktörler. Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 31(1), 107-136.
Gautier, C.(2014). Petrol, Su ve İklim (Sevgi Genç, Çev.), Tubitak Yayınları, Ankara
Johansson, Bengt. (2013). "Security aspects of future renewable energy systems–A short overview."
Sayfa: 598-605.
King, M. (2010). Dünyanın Geçici Bekçileri ( N. Akın, E. Eğilmez, Çev) Carretta Yayın, İstanbul
Külebi, A. (2007). Türkiye’nin Enerji Sorunları ve Nükleer Gereklilik, Bilgi Yayınevi, Ankara
Vivoda, V. (2016). Energy security in Japan: Challenges After Fukushima. Routledge.
Çevrimiçi Kaynaklar
Enerdata, Çevrimiçi:https://yearbook.enerdata.net/renewable-in-electricity-production-share-by-
region.html#wind-solar-share-electricity-production.html,Erişim Tarihi:24.02.2017
Frankfurt School-UNEP Collaborating Centre, Çevrimiçi, http://fs-unep-
centre.org/sites/default/files/attachments/press_release_gtr_2016_in_english.pdf ,Erişim
Tarihi:24.02.2017
OECD Veri Bankası, Çevrimiçi: https://data.oecd.org/energy/renewable-energy.htm , Erişim
Tarihi:24.02.2017
International Energy Atlas, Çevrimiçi: http://energyatlas.iea.org/#!/tellmap/-297203538/1 , Erişim
Tarihi:24.02.2017
U.S. Energy Information Administration, International Energy Outlook 2016, Çevrimiçi:
https://www.eia.gov/outlooks/ieo/world.cfm , Erişim Tarihi:24.02.2017
https://yearbook.enerdata.net/renewable-in-electricity-production-share-by-region.html#wind-solar-share-electricity-production.htmlhttps://yearbook.enerdata.net/renewable-in-electricity-production-share-by-region.html#wind-solar-share-electricity-production.htmlhttp://fs-unep-centre.org/sites/default/files/attachments/press_release_gtr_2016_in_english.pdfhttp://fs-unep-centre.org/sites/default/files/attachments/press_release_gtr_2016_in_english.pdfhttps://data.oecd.org/energy/renewable-energy.htmhttp://energyatlas.iea.org/#!/tellmap/-297203538/1https://www.eia.gov/outlooks/ieo/world.cfm
-
ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey
18
CARİ AÇIK SORUNU PERSPEKTİFİNDE TÜRKİYE’NİN ENERJİ
AÇIĞI VE GELECEĞE İLİŞKİN ÖNERİLER
Doç. Dr. İlhan EROĞLU
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü.
Yakup ÇİDEM
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı.
[email protected] Tel: 0532 654 78 32
Fatih YETER
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı.
ÖZET: Gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere tüm ülkelerin sürdürülebilir kalkınma ve makro
ekonomik istikrar için gerekli unsurların başında enerji politikasının doğru konumlandırılması
gelmektedir. Bu bağlamda ülkeler enerji politikalarında şu hususlar üzerinde kurmaları gerekir:
Enerjinin uzun vadede kesintisiz, temiz ve güvenilir olması; enerji tüketiminin dışa bağımlılığa bağlı
riskleri dağıtacak şekilde çeşitlendirilmesi ve son olarak, sağlanan enerjinin çağın teknolojik şartlarına
uyum sağlayacak şekilde maliyetinin ucuz olması.
Türkiye’de cari açık sorunu temelde ekonomik büyümenin ve sürdürülebilir makroekonomik istikrarın
önündeki en büyük engellerin başında gelmekte ve cari işlemler açığı perspektifinde enerji açığı
sorunu, Türkiye’nin iktisadi yapısının ana kırılganlık unsuru olarak görülmektedir. Türkiye’nin enerji
politikasının iktisadi boyutu kadar uluslararası ilişkiler boyutundan da geleceğe yönelik ihtiyaçları
karşılayacak, jeopolitik konumu ve doğal kaynak rezervleri dikkate alınarak uzun dönemli planlanması
önem arz etmektedir.
Bu çalışmanın amacı Türkiye'de cari açık-büyüme ilişkisi içerisinde oluşan aşmazın cari açığın önemli
bileşeni olarak enerji açığı sorununa eko-politik yaklaşımların bir değerlendirmesini yapmaktır.
Anahtar Kelimeler: Cari Açık, Ekonomik Büyüme, Enerji
TURKEY'S CURRENT ACCOUNT DEFİCİT PROBLEM OF PERSPECTİVE ENERGY
DEFİCİT AND RECOMMENDATİONS FOR THE FUTURE
ABSTRACT: Specifying the energy policy correctly comes first amongst the necessary elements for
macroeconomic stability and sustainable development for all countries and especially for developing
countries. In this context, about their energy policies countries have to focus on a continuous, clean
and safe energy, varying the energy consumption in such a way that eliminates risks to be dependent
on outside energy sources, and finally providing energy which is low-cost and adaptable to the modern
technology.
Turkey’s problem of current deficit is fundamentally is the biggest one for economic growth and a
continuous macroeconomic stability, and the energy deficit is seen as the main reason for the fragility
of Turkey’s economic structure. It has a grave importance to plan Turkey’s energy policy, which
meets future energy needs, considering country’s geopolitical position and reserves of natural sources.
The aim of this study is to evaluate the difficult position which emerges regarding to the current
deficit-growth relation, and the eco-political approaches to the energy deficit problem as an important
element of the current deficit. .
Key Words: Current Deficit, Economic Growth, Energy
-
ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book
1. GİRİŞ
Gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere tüm ülkelerin sürdürülebilir kalkınma ve makro
ekonomik istikrarı için gerekli unsurlarının başında enerji politikasının doğru
konumlandırılması gelmektedir. Bu bağlamda ülkeler enerji politikalarını şu hususlar üzerinde
kurmaları gerekir. Bunlar enerjinin uzun vadede kesintisiz, temiz ve güvenilir olması; dışa
bağımlılığa bağlı riskleri dağıtacak şekilde çeşitlendirilmiş olması ve son olarak, sağlanan
enerjinin çağın teknolojik şartlarına uyum sağlayacak ve buna bağlı olarak enerjinin girdi
maliyetini ucuz olması şeklinde sıralamak mümkündür.
Enerji politikaları ülkelerin ulusal ve uluslararası diplomatik ve siyasi politikalarını olduğu
gibi ekonomi politikalarını da yakından ilgilendirmektedir. Buna göre, Türkiye’de cari açık
sorunu iktisadi yapının ana kırılganlık unsuru olarak görülmekte ve cari açık sorunun enerji
açığı perspektifinde Türkiye’nin enerji politikasının iktisadi boyutu kadar uluslararası ilişkiler
açısından da önem arz etmektedir. Türkiye’nin dünün gereksinimlerinden ziyade geleceğe
yönelik ihtiyaçları doğrultusunda, kendi jeopolitik konumunu ve doğal kaynak rezervlerini de
dikkate alarak uzun dönemli ve iyi planlanmış bir enerji politikası oluşturması gerekmektedir.
Bu çalışmada Türkiye’nin enerji açığı - cari açık ilişkisinin incelenmesinden önce cari açık
sorunun makro ekonomik istikrarın temel değişkenlerinden iktisadi büyüme üzerindeki
etkileri tartışılacaktır. Daha sonra, cari açığın spesifik olarak ana kaynakları üzerinde kısa
değerlendirme yapılarak, çalışmanın ana temasını oluşturan cari açık sorunun ana
kaynaklarından enerji açığı sorunu üzerinde durulacaktır. Son olarak Türkiye’nin enerji
politikasının yönü ve içeri ile ilgili uzun dönemli, çok yönlü ve planlı bir politika setinin
gerekliliği üzerinde durulacaktır. Sonuç ve öneri kısmı çalışmadan ortaya çıkan
değerlendirmeleri içermektedir.
2. TÜRKİYENİN CARİ AÇIK SORUNU VE BÜYÜME-CARİ AÇIK İLİŞKİSİ
Cari açık ülkelerin yurtiçi tasarruflarının yatırımlarından daha az olması durumunda ortaya
çıkan tasarruf açığı şeklinde tanımlanabilir. Denge cari işlemler hesabının oluşması için
yurtiçi tasarruf açığının yurtdışı tasarruflarının ülkeye girişi, resmi rezervler ya da net hata
noksan kalemleri ile finansa edilmelidir. Buna göre cari işlemler hesabındaki açık, ödemeler
bilançosunun finans hesabında; Doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve yabancıların tahvil
hisse senedi gibi dolaylı yabancı sermaye yatırımlarıyla kapatılabilmektedir. Gelişmiş Ülkeler
(GÜ) de de görülmekle beraber daha çok Gelişmekte Olan Ülkeler (GOÜ)’ in iktisadi
kalkınmalarını gerçekleştirmek için ihtiyaç duydukları teknoloji, enerji, ara mal ve yatırım
mallarının ithal girdi olarak üretim sürecine sokulması Cari açık unsurunun ana bileşenini
oluşturmaktadır. Bu ülkelerde cari açık sorunu, yetersiz sosyo-ekonomik alt yapısı içerisinde
üretim organizasyonunun yüksek katma değer içeren yapıda olmamasından
kaynaklanmaktadır (Altunöz, 2014: 116; Fisunoğlu ve Oransay, 2014: 900).
-
ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey
20
1970’lerin sonu itibariyle neoliberal ekonomi politikaların gelişmiş ekonomilerden gelişmekte
olan ekonomilere doğru gerçekleşen sistem ihracı ile gelişmekte olan ülkelerde iktisadi
sorunlar ortaya çıkmıştır. Bu sorunların en başında gelen olgu ise finansal kırılganlık yaratan
cari açık sorunu olmaktadır. Türkiye’de 1980’lerden itibaren serbest piyasa ekonomisine dâhil
olmasıyla beraber “ihracata dayalı büyüme stratejilerinin” başarılı bir şekilde
sürdürülememesi, küreselleşmenin ivmeli şekilde devam etmesi, basiretsiz hükümet
politikaları ile kamu dış borç stoku artmış ve 1990’lı ve 2000’li yılların başı Türkiye için bir
dizi finansal krizlerin (Nisan 1994, Kasım 2000 ve Şubat 2001 Krizleri) ve kamu açıklarının
meydana geldiği yıllar olmuştur. Türkiye ekonomisi 2000’li yıllarda kamu açıkları başarılı bir
şekilde azaltılmasına rağmen, küresel konjonktürde likidite bolluğunun, finansal teknolojik
yeniliklerin finansal serbestleşme ile beraber yabancı sermaye akımlarının yoğun olduğu
yıllar olmuştur (Eroğlu ve Yeter, 2016: 2725).
Grafik 1: 2000-2015 Türkiye'nin Cari Açık-Büyüme İlişkisi
Kaynak: data.worldbank.org
Türkiye’de 1990’lı yıllarda yıllık ortalama cari açığın gayri safi yurtiçi hâsılaya oranı %0,9
iken, özellikle 2001 krizi sonrası “yeni büyüme stratejisi” ile 2002-2015 yılları arasında
ortalama yıllık cari açığın GSYH’ye oranı %-4,9 olmaktadır. 1990’lı yıllarda görülen “kamu
açıkları sorunu” ekonomideki ana kırılganlık unsuru iken, 2000’li yıllarda sıcak para girişleri,
özelleştirme gelirleri ve şirket birleşmeleri ile finanse edilmeye çalışılan “dış açık sorunun”
ve dolayısıyla cari açık sorununun ortaya çıktığı yıllar olmaktadır (Yeldan, 2009; 17). 2002-
2007 yılları arasında Türkiye ekonomisi oldukça yüksek bir büyüme performansı gösterirken,
cari açığın 2002’de %-0,2 gibi makul seviyede iken, 2007 yılında cari açık %-6 seviyelerine
yaklaştığı görülmektedir. 2008 küresel finans krizi ile küresel boyuttaki daralmadan nasibini
alan Türkiye ekonomisi, krizin etkisini hissetmeye başladığı 2008 yılının son çeyreğinde %-
2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015
Büyüme 6.8 -5.7 6.2 5.3 9.4 8.4 6.9 4.7 -0.7 -4.8 9.2 8.8 2.1 4.2 3 4
Cari Açık -3.7 1.9 -0.2 -2.5 -3.6 -4.3 -5.9 -5.7 -5.4 -1.8 -6.1 -9.6 -6.1 -7.7 -5.5 -4.5
-15
-10
-5
0
5
10
15
-
ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book
6,2 oranında ekonomik daralma gerçekleşirken 2009 yılında da %-4.8 oranında ekonomik
daralma devam etmiştir. 2009 yılında ekonomik daralma, beraberinde cari açık oranını %-1,8
seviyesine kadar düşmüştür. Kriz sonrası Türkiye ekonomisinde baz etkisinin görülmesi ile
2010 ve 2011 yıllarında sırasıyla %9,2 ve %8,8 gibi rekor seviyelerde büyüme oranları
beraberinde %-6,1 ve %-9,6 gibi çok yüksek oranlarda cari açığı meydana getirmiştir. Küresel
konjonktürdeki ekonomik daralma ile kriz öncesi büyüme performansları gelişmekte olan
birçok ülke gibi, Türkiye’de de potansiyel büyüme oranlarının altında gerçekleşmiştir.
Türkiye’nin potansiyel büyüme oranını kabaca %4,5-5 oranında kabul edersek, 2012-2015
yılları arasında ortalama büyüme oranı %3,3 iken yine aynı dönemde cari açık sorunu kronik
hale gelmiş ve %-6 gibi yüksek ortalama cari açık sorunu ortaya çıkmıştır. Türkiye’de 2001
krizi sonrası büyüme trendiyle cari açık büyüme trendi arasında ters yönlü ve güçlü yönlü
ilişki olduğu görülmekte iken son dönem büyüme oranlarının potansiyel büyüme trendinin
altında olmasına rağmen yüksek cari açık sorunu kronik bir hal alarak Türkiye’nin yapısal
sorunları arasına girmiştir (Grafik 1).
3. TÜRKİYE’DE CARİ AÇIĞININ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ
Cari açık sorunu kadar cari açığın sürdürülebilirliği de önem arz etmektedir. Cari açığın
sürdürülebilirliği açısından yatırım, tasarruf, ithalat, ihracat, döviz kurları ve hükümet
politikalarının yapısı ile uluslararası finansal piyasaların konjonktürel yapısı da önemli
belirleyici unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Eğer ulusal ve uluslararası konjonktür, borç
yönetim politikası ile uyumlu ise bu sürdürülebilir bir durumdur. Fakat geleceğe yönelik
ekonomi politikası ve davranışları sabit kalacağı düşünülse bile yatırım, tasarruf, ithalat,
ihracat ve döviz kurları gibi değişkenlerin konjonktür karşıtı değişmeyeceği varsayımı
yapılamayacağından cari açık bu durumda sürdürülebilir özellikte olmayacaktır. Başka bir
ifadeyle; yatırım, tasarruf, ihracat, ithalat, döviz kurları ve hükümet politikaları sabit kalsa
bile mevcut şartlar altında gelecekte iktisadi kriz yaratma riski mevcutsa, cari açık sorunu
sürdürülebilir değildir. Son olarak, cari açıkla ilgili önem arz eden konulardan birisi de cari
açığın dış finansmanın kalitesi ve niteliği konusudur. Kısa vadeli sermaye girişi ile finanse
edilen dış ödemeler açığının sermayenin kaynağına dönüş olasılığı ve hızı daha yüksek
olacağından bu durum ekonomik kırılganlılığı artıracaktır. Cari açığın finansmanın niteliği
uzun vadeli ya da doğrudan yabancı yatırımlar şeklinde olması halinde sermayenin geri dönüş
olasılığı daha az olacaktır bu durum ise cari açığın sürdürülebilirliğini olumlu etkileyecektir
(Uygur, 2012: 16-17) . Nitekim dünya ekonomisinde küresel finans krizi öncesi dış
finansmana ulaşabilme kolaylılığının ve maliyetinin düşük olduğu bu dönemde cari açık
sorununu dönemsel açıdan yönetimi daha kolay iken, küresel finans kriz sonrası
belirsizliklerin arttığı ve ani kısa vadeli yabancı sermaye giriş ve çıkışların olduğu bu
dönemde cari açığın sürdürülebilirliği daha zor olmaktadır.
-
ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey
22
Tablo 1: 2002-2016 Türkiye’nin Brüt Dış Borç Stoku (Milyar $)
Milyon$ Kamu
Sektörü TCMB Özel Sektör
Toplam Brüt Dış
Borç Stoku
Toplam Brüt Dış
Borç Stoku/GSYH
(%)
2002 64.533 22.003 43.060 129.596 56,2
2003 70.844 24.373 48.945 144.161 47,3
2004 75.668 21.410 64.061 161.139 41,3
2005 70.411 15.425 84.914 170.750 35,5
2006 71.587 15.678 120.844 208.108 39,5
2007 73.525 15.801 160.686 250.012 38,5
2008 78.334 14.066 188.558 280.958 37,9
2009 83.513 13.162 172.265 268.940 43,6
2010 89.110 11.565 191.350 292.025 39,9
2011 94.280 9.334 200.296 303.909 39,3
2012 104.023 7.088 227.910 339.022 43,1
2013 115.944 5.234 267.875 389.054 47,3
2014 117.710 2.484 282.288 402.482 50,4
2015 113.352 1.327 293.692 397.711 46,2
2016 (3Ç) 122.076 964 293.692 416.732 49,0
Kaynak: www.hazine.gov.tr
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde cari açık-büyüme ilişkisi arasındaki güçlü ve ters
yönlü ilişkinin nedenleri üzerinde durmak gerekir. Cari açığın ana kaynağı tanım gereği
yurtiçi tasarrufların yurtiçi yatırımları finanse edece büyüklükte olmamasıdır. Bu durum
esasen cari açık sorunun tasarruf açığı sorunu olmasından kaynaklanmaktadır. Türkiye’de cari
işlemler açığının karakteri kamu kaynaklı ve özel sektör kaynaklı olmaktadır. 2000’li yıllara
kadar dış borç karakteri kamu kaynaklı olarak meydana gelirken, sonraki yıllarda dış borç
karakteri özel sektör kaynaklı olarak ortaya çıkmaktadır (Eşiyok, 2012: 60). Tablo 1
Türkiye’nin 2002-2016 yılları arasındaki dış borç stokunun bileşenlerini; kamu dış borç stoku,
TCMB dış borç stoku ve özel sektör dış borç stoku şeklinde göstermektedir. 2002 yılından
itibaren toplam brüt borç stoku sektörel bazda kamu sektörünün ağırlığı bulunmaktayken
2005 yılından itibaren özel sektörün dış borç stokunun ağırlık oranı daha fazla olmakta ve
sürekli artmaktadır. Türkiye’nin brüt dış borç stoku 2002 yılında yaklaşık 130 milyar dolar
seviyesinde iken, 2016 yılı üçüncü çeyreği itibariyle 416 milyar dolar seviyesine gelmiştir.
Bu durum Türkiye’nin cari açık - dış borç sarmalının mevcut iktisadi yapı içerisinde
sürdürülebilirliğini imkân vermemektedir (Tablo 1).
-
23
1990 yıllardan başlayarak 2008 küresel finans krizine kadar “great moderation” olarak
adlandırılan küresel konjonktürde küresel likidite bolluğunun yaşandığı, teknolojik gelişmeler
ile küreselleşmenin ivme kazandığı bu dönemde finansal serbestleşme ile gelişmekte olan
ülkelere sermaye girişleri hız kazanmıştır. Yüksek faiz-düşük kur eğilimleri altında kısa
vadeli spekülatif sermaye akımları bir taraftan kamu ve özel sektörün tasarruf açığını finanse
ederken diğer taraftan kredi genişlemelerine, rekabete dayalı serbest dış ticaretin ve
değerlenen ulusal paralar koşullarında ithalata dayalı tüketim hacminin büyümesine
(tasarrufların azalmasına) dolayısıyla cari açığın yukarı yönlü baskıyla karşılaşmasına neden
olmaktadır (Eşiyok, 2013; 70).
Tablo 2: Türkiye’nin 2002-2015 Yılları Arasında Dış Ticaret Dengesi
Milyar $ İhracat İthalat Dış Ticaret
Dengesi
İhracatın İthalatı
Karşılama Oranı
(%)
2002 36 51 -15 69,9
2003 47 69 -22 68,1
2004 63 97 -34 64,8
2005 73 116 -43 62,9
2006 85 139 -54 61,3
2007 107 170 -62 63,1
2008 132 201 -69 65,4
2009 102 140 -38 72,5
2010 113 185 -71 61,4
2011 134 240 -105 56,0
2012 152 236 -84 64,5
2013 151 251 -99 60,3
2014 157 242 -84 65,1
2015 143 207 -63 69,4
Kaynak: TÜİK Verileri
Tablo 2’ de Türkiye’nin 2009-2015 yılları arasında ihracat, ithalat, dış ticaret dengesi ve
ihracatın ithalatı karşılama oranı verilmektedir. Türkiye’de ihracat miktarları 2008 küresel
finans krizine kadar dönemde 4 katına yakın oranda artarken ithalatı da aynı dönem içerisinde
4 katına yakın oranda artış sağlamıştır. Bu dönemde yine ihracatın ithalatı karşılama oranı
%60’lar seviyesinde olmaktadır. 2009 yılında dış ticaret dengesi -38 milyar dolar civarında
iken ihracat ile ithalat arasında makas giderek artmış, 2011 yılında 105 milyar dolar gibi rekor
seviyelerde iken 2011-2015 döneminde ihracat ve ithalat miktarları eşanlı artışları karşısında
ihracatın ithalatı karşılama oranında kayda değer bir artış görülmemiştir. Buna göre, ihracatın
ithalata dayalı şekilde hareket etmesi, cari açık sorunun dış ticaret hacmi ile değil dış ticaretin
niteliği ile yakından ilgili olduğu gözlemlenmektedir (Tablo 2).
-
ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey
24
Grafik 2: Türkiye’nin (2009-2015) İthalatın Mal Gruplarına Göre Dağılımı (Milyar $)
Kaynak: http://www.kalkinma.gov.tr/Pages/TemelEkonomikGostergeler.aspx
Grafik 2’de Türkiye’nin 2009-2015 döneminde toplam ithalat miktarının gruplara göre
dağılımı gösterilmektedir. Toplam ithalatın mal gruplarına göre dağılımında ara malları
ithalatının toplam ithalat içerisindeki payı %70’ler düzeyinde gerçekleşmektedir. Buna göre,
Türkiye’nin toplam ithalat kompozisyonunda ara mal ithalatçısı konumunda olması ithalatın
ihracata dayalı yapıda olduğu tezini destekler mahiyette görünmektedir. Ara mal ithalatının
toplam ithalattaki payının yüksek olması ihracatın ithalata bağımlılığının yüksek olduğunun
tek etkeni olmasa da önemli etkenlerinden biridir. (Grafik 2). Diğer bir etken ise ihracatta
ithal girdi maliyetlerinin toplam maliyet içerisindeki payının fazla olması ve imalat
sanayisinin yapısal sorunları çerçevesinde ara mal yatırımlarının katma değer meydana
getirme oranlarının çok düşük seviyede olmasıdır. Dolayısıyla cari açık sorunu, dış ticaret
açığı yönünden, mevcut yapı içerisinde ihracatın artırılması ithalatın da artması sonucuna
dayanmaktadır (Subaşı, 2010: 29).
4. TÜRKİYE’NİN CARİ AÇIK KAYNAĞI OLARAK ENERJİ AÇIĞI SORUNU
Türkiye’nin sektörel bazda ithalat miktarında önemli bir paya sahip olan enerji ithalatının, dış
ticaret açığı yoluyla, cari açığın ana kaynaklarından birini temsil ettiği görülmektedir. Bu
bağlamda, Toplam enerji tüketiminin %70’lere varan oranlarda ithal enerji ile karşılanması
dışa bağımlılığın bir göstergesi ve her jeopolitik risklerin yükseldiği dönemlerde Türkiye’nin
önünde beliren, sorgulanması ve uzun vade de çözümlenmesi umut edilen bir sorun
olmaktadır (Yazar, 2010: 4). Dolayısıyla Türkiye’nin toplam enerji tüketiminin ürettiği
toplam enerjinin yaklaşık 3 katından fazla olması “enerji açığının” tek başına bile cari açık
sorunu üzerinde geniş bir perspektifte yer aldığını göstermektedir.
0
20
40
60
80
100
120
140
160
180
200
2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015
Sermaye Malları Ara Malları Tüketim Malları
-
ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book
25
Tablo 3: Türkiye’nin (2009-2015) Enerji İthalatı, Enerji İhracatı ve Seçilmiş Göstergeler
Enerji
İthalatı
(Milyar $)
Toplam
İthalat
(Milyar $)
Enerji
İhracatı
(Milyar $)
Enerji Dış
Ticaret
Dengesi
(Milyar $)
Enerji
İthalatı
/Toplam
İthalat
(%)
Cari
Açık /
GSYH
(%)
Ham
Petrol
Ort.
Varil
Fiyatı ($)
2009 29,9 140,9 3,9 -22,4 21,2 -1,8 63,9
2010 38,4 185,5 4,4 -34,5 20,7 -6,1 79,9
2011 54,1 240,8 6,5 -49,7 22,4 -9,6 97,0
2012 60,1 236,5 7,7 -53,6 25,4 -6,1 94,0
2013 55,9 251,6 6,7 -48,2 22,2 -7,7 97,6
2014 54,8 242,1 6,1 -48,7 22,6 -5,5 91,2
2015 37,8 207,2 4,5 -33,3 18,2 -4,5 49,3
Kaynak: TÜİK Verileri ve tr.investing.com adresinden alınmış veriler ışığında tarafımızca
oluşturulmuştur.
Tablo 3’e bakıldığında Türkiye’nin 2009-2015 yılları arasındaki enerji ithalatı ve enerji
ihracatı verilerinin, enerji dış ticaret dengesi, enerji ithalatının toplam ithalat içerisindeki
payını ve ham petrolün ortalama fiyatlarını göstermektedir. Enerji ithalatının kademeli olarak
arttığı ve giderek dışa bağımlı hale gelindiği görülmektedir. Enerji sektörü 2009 yılında
yaklaşık 30 milyar dolar civarında enerji ithalatı yaparken 2011-2014 yılları arasında ortalama
55 milyar dolar düzeyinde enerji ithalatı yaptığı Tablo 3 itibariyle izlenmektedir. Enerji
ithalatında ham petrol fiyatların ağırlıklı etkisi göz önüne alındığında 2011-2014 yılları
arasında varil fiyatı ortalama 90 dolar üzerinde seyreden ham petrol fiyatları, küresel
konjonktüre bağlı gelişmelerden dolayı 2015 yılında 50 doların altında kalmış ve Türkiye’nin
2015 yılı enerji ithalatında ve dolayısıyla toplam ithalatta düşüşte önemli rolü bulunmaktadır.
Yine Tablo 3 itibariyle dış ticaret açığını oluşturan en önemli kalemlerin başında gelen
enerjinin dış ticaret dengesi 2009-2014 yılları arasında ortalama olarak 45-50 milyar dolar
civarında açık verdiği görülmektedir. Enerji ithalatının bu derece yüksek olmasında, 2015 ve
2016 yıllarında enerji fiyatlarının düşük seviyelerde olmasına rağmen Türkiye’nin yurt içinde
üretilen toplam enerji miktarının yeterli seviyede olmaması enerji açığı sorununa ve dışa
bağımlılığa neden olduğu görülmektedir (Tablo 3).
5. KÜRESEL ENERJİ POLİTİKALARI VE TÜRKİYE’NİN ENERJİ
POLİTİKALARI
Birçok ülkenin enerji politikalarının ana temasında enerji verimliliğinin artırılması yer
almaktadır. Enerji verimliliği, kullanılan enerjinin yoğunluğunu azaltarak enerji tasarrufu
sağlamakla gerçekleştirilir. Enerji yoğunluğu ise 1 dolarlık üretim sağlayabilmek için ihtiyaç
duyulan enerji miktarıdır. Günümüz şartlarında üretimin kol gücü ile değil, makine, teçhizat
ve endüstriyel komplike araçlar ile yapılması enerjinin üretimin hemen hemen her safhasında
-
ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey
26
kullanılmasına yol açmaktadır. Örneğin; Dünya da, enerji tüketiminin yaklaşık beşte birini
tüketen ABD’de 1970’lere oranla 2000’li yıllarda 1 dolarlık üretim için gerekli enerji
miktarını %56 oranında daha az enerji kullanarak elde etmektedir. Dolayısıyla gelişmekte
olan ülkeler başta olmak üzer birçok ülke çağın şartlarına uyum sağlayan, ekonomilerde enerji
girdi maliyetlerini azaltacak, başka bir deyişle enerji yoğunluğunu minimize edecek sistemleri
geliştirmeye çalışmaktadırlar (Pamir, 2003).
Grafik 3: Seçilmiş Ülkelerin Enerji Yoğunluğu Göstergeleri
Kaynak: OECD Economic, Environmental and Social Statistics, FactBook 2015-2016
Grafik 3 seçilmiş ülkelerin 2000 yılı ile 2014 yılı arasında enerji yoğunluğu karşılaştırmalarını
göstermektedir. Örneğin 2014 yılında İzlanda’da 1 dolarlık üretim için kullanılan ortalama
enerji maliyeti 0,46 dolar ile enerji yoğunluğu en fazla ülke iken İngiltere, İrlanda, İsveç gibi
Batı Avrupa Ülkelerinde 0,1 doların altında görülmektedir. Türkiye’de ise enerji yoğunluğu
0,11 dolar ile enerji yoğunluğu düşük olan ülkeler kategorisinde yer aldığı görülmektedir
(Grafik 3).
Gelişmiş ekonomileri gelişmekte olan ülkelerden ayıran en önemli özellik, gelişmiş
ekonomilerin güçlü bir sermaye stokuna sahip olmalarıdır. Buna göre güçlü bir sermaye
stoku; eğitim, ar-ge faaliyetleri ve yurtiçi tasarruf fazlası ile gerçekleşecektir. Tasarruf fazlası
olan ülkeler güçlü bir sermaye stokunun içinde olan beşeri sermaye ve teknoloji ile daha fazla
yatırım ve daha fazla katma değer ile ekonomik büyümelerini ve refah düzeylerini
artıracaklardır. Gelişmekte olan ülkelerde ise sistem tam tersine işleyecek, refah düzeyini
belirli bir seviyede tutabilmek için daha fazla tüketime karşılık daha az tasarruf edilecektir.
Daha az tasarruf, daha az yatırımı, beşeri sermaye ve teknolojik girdilerin üretim sürecinde
daha az katma değer sunması ile çok daha az üretim ve gelirin oluşmasına neden olacaktır.
Küresel ekonomik koşullarda ister gelişmiş, ister gelişmekte olan ülke olsun; tarihsel süreçte
refah düzeylerini artırmak amacıyla ekonomik siyasi ve sosyal politikalarına yön vermektedir.
İstikrarlı bir iktisadi büyüme ile refah düzeyinin artırılması günümüz koşullarında daha fazla
0.00
0.05
0.10
0.15
0.20
0.25
0.30
0.35
0.40
0.45
0.50
2014 2000
-
ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book
27
enerji gereksinimi demektir ve bu enerji ihtiyacı ise sürekli artış göstermektedir(Özdemir,
2012: 61). Yapılan çalışmalarda enerji tüketimi ile büyüme ve gelir elde etme arasında
doğrusal bir ilişkinin mevcut olduğu ortaya konmaktadır. Ülkelerin enerji politikalarını
sağlıklı bir şekilde sürdürememesi durumunda üretim süreçlerinin aksamasına neden
olmaktadır. Bu durumda ise ülkenin büyümesinin yavaşlamasına, gelirinin azalmasına ve
dolayısıyla refah kaybına uğraması kaçınılmaz olacaktır (Ghosh, 2002: 125-129).
Bu bakımdan enerji üretim sürecinin zorunlu bir girdi olarak küresel enerji politikalarının
ulusal ve uluslar arası diplomatik ve siyasi ilişkilere yön veren stratejik bir meta olarak
küresel alanda geleceğin ekonomik, sosyal ve coğrafi düzenin şekillenmesinde önemli bir güç
olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkelerin refah düzeyini artırıcı bir unsur ve ekonomik
büyüme, kalkınma ve sosyal gelişmenin olmazsa olmaz şartları arasında yer alan enerjinin
temiz, ucuz, sürdürülebilir ve güvenli bir şekilde temin edilmesi, ulusal ve uluslararası
düzeyde rekabeti, ülkelerin üretim yapılarını, bütçe dengesi ve dış açıklarının temel
belirleyicileri arasında olması nedeniyle enerji konusu dünya gündeminin ilk sıralarında yer
almaktadır (Bayrak ve Esen, 2014: 139-140).
Grafik 4: Ülke Gruplarına Göre Petrol Rezerv Dağılımı
Kaynak: BP Statistical Review of World Energy June 2016
Grafik 4’de dikkat çeken nokta ülke grupları içerisinde Ortadoğu ülkelerinin petrol
rezervlerinin %47 oranı ile Dünya rezervlerinin neredeyse yarısına tekabül ettiği
görülmektedir. Bir başka dikkat çeken nokta da ise Avrasya ülkeleri ve Ortadoğu ülkelerinin
petrol rezervlerine Türkiye’nin yakınlığı nedeniyle jeopolitik öneminin vurgulamasıdır. Söz
konusu bu iki grubun toplam Dünya rezervlerinin yaklaşık %55’ine sahip olduğu
görülmektedir (Grafik 4). Türkiye’nin petrol, doğalgaz gibi enerji kaynakları yönünden
zengin ülkelerle ilişkilerini siyasi ve ekonomik çıkarları doğrultusunda şekillendirmesi ve
küresel enerji piyasasında önemli bir rol alması, enerji arz güvenliği açısından ve Türkiye’nin
14%
19%
1%47%
8%
3%8%
Kuzey Amerika Ülkeleri
Güney ve Orta AmerikaÜlkeleri
Avrupa Ülkeleri
Ortadoğu Ülkeleri
Afrika Ülkeleri
Asya-Pasifik Ülkeleri
-
ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey
28
jeopolitik konumu gereği önem arz etmektedir. Buna göre, Türkiye küresel düzlemde enerji
politikasını uluslararası diplomatik ve siyasi ilişkilerini hassas bir şekilde dizayn etmesi,
günümüzün güç göstergesi olan enerji kaynaklarına sahip olan ülkelerle enerjinin dış
pazarlara transferinde karşılıklı bağımlılığın, karşılıklı çıkarlar ile optimize edildiği politika
setlerinin oluşturulması gerekmektedir (Karagöl vd., 2016: 75).
6. SONUÇ
Türkiye ekonomisi son 15 yılda makroekonomik performansı açısından önemli atılımlar
gerçekleştirirken, bazı iktisadi sorunların baş göstermesi, bu sorunların Türkiye’nin geleceğe
yönelik projeksiyonlarında görünür ayak bağı şeklinde ortaya çıktığını göstermektedir.
Türkiye ekonomisi bulunduğu koşullar içerisinde iktisadi sorunlarının yapısal sorunlar halinde
kökleşmesini önlemek için bir dizi iktisadi reformları gerçekleştirmesi gerekmektedir.
Türkiye ekonomisinde alt yapı yatırımları bağlamında önemli atılımların gerçekleştirmesi
yanında, geleceğe yönelik enerji projeksiyonlarda toplam üretimine karşılık gelecek ve enerji
ihtiyacını büyük oranda karşılayacak enerji altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmesi enerji
politikasında hedef olmalıdır. Türkiye’nin mevcut coğrafi yapısı ve doğal kaynakları itibariyle
alternatif enerji kaynakları bakımından zengin bir ülke olması yerli enerji üretim potansiyelini
kendi ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde ekonomiye kazandırılmasına fırsat verecek
niteliktedir. Ayrıca Türkiye’nin, jeopolitik konumu itibariyle, ulusal ekonomik çıkarları
doğrultusunda uluslararası enerji akımlarında kilit rol oynayarak, hem enerji arz güveliği
açısında hem küresel boyutta enerji piyasasında oyuncu olarak rol alması büyük önem
taşımaktadır. Türkiye’nin, cari açık sorununa enerji açığı perspektifinden bakması konunun
referans noktasını oluşturmaktadır. Bu bağlamda, çok yönlü, uzun soluklu ve iyi planlanmış
politika setini içeren, birbiriyle bağlantılı ve çok katmanlı bir enerji politikası seti dizayn
edilmesi cari açık sorunun çözümünün yapı taşını oluşturacaktır. Ayrıca Türkiye, uluslararası
ticarette karşılaştırmalı üstünlüğünün olduğu piyasalarda, ileri teknoloji kullanan, bilgi,
birikim ile yoğrulmuş rekabeti artırıcı üretim organizasyonunu tesis etmesi, yüksek katma
değerde mal ve hizmet üretimini de sağlayacaktır.
KAYNAKÇA:
Altunöz, U. (2014). Cari açık sorununun temel nedenleri ve sürdürülebilirliği: Türkiye örneği, İstanbul
Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 1(2), 115-132.
Uygur, E. (2012). Türkiye'de cari açık tartışması. Discussion Paper, Turkish Economic Association, 25
Eroğlu, İ. ve Yeter F. (2016). “The Seek for A New Monetary Polıcy on The Axis Of Neo-Liberal
Polıtıcal Thought” International Congress Of Management Economy And Policy, 26-27 November,
Istanbul-Turkey.
Esen, Ö. ve Bayrak, M. (2015). Enerji açığının belirleyicilerinin teorik perspektiften
incelenmesi. Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 3(1), 45-61.
-
ENSCON 2017 | International Congress of Energy, Economy and Policy | Proceedings Book
29
Eşiyok, B. A. (2012). Türkiye ekonomisinde cari açık sorunu ve nedenleri. Finans Politik & Ekonomik
Yorumlar, 49(569), 63-85.
Eşiyok, B. A.(2012). Türkiye ekonomisinde cari açık sorunu ve çözüm önerileri, İktisat ve Toplum,16,
58-66.
Fisunoğlu, M. Ve Oransay G. (2014). “Current Account Deficit Sustainability in the Asset Demand
Approach” International Conference on Eurasian Economies, 1-3 July, Skopje-Macedonia.
Ghosh, S. (2002). Electricity consumption and economic growth in India. Energy policy, 30(2), 125-
129.
Karagöl, E. T., Ateş, S. A., Kızılkaya, M., ve Kaya, S. (2016). Türkiye’nin enerjide merkez ülke olma
arayışı. SETA.
Kalkınma Bakanlığı (2017). http://www.kalkinma.gov.tr/Pages/TemelEkonomikGostergeler (Erişim
Tarihi: 23.02.2017)
OECD (2016). Economic, Environmental and Social Statistics, FactBook 2015-2016
Özdemir, A. (2012). Küreselleşme sürecinde anahtar rol: enerji politikaları. Ankara Sanayi Odası
Yayın Organı, Ocak-Şubat, 58-72.
Pamir, N. (2003). Dünyada ve Türkiye’de enerji. Türkiye’nin Enerji Kaynakları ve Enerji Politikaları,
Metalurji Dergisi, (17), 134.
Subaşat, T. (2010). Türkiye’nin cari açık sorunu: nedenler ve çözümler, İktisat ve Toplum, 1, 26-34.
TÜİK (2017). www.tuik.gov.tr/
Yazar, Y. (2010). Türkiye’nin enerjideki durumu ve geleceği. Seta Analiz, 31, 1-24.
Yeldan, E. (2009). Kapitalizmin yeniden finansallaşması ve 2007/2008 krizi: türkiye krizin
neresinde?. Çalışma ve Toplum, 1, 11-28.
World Bank (2017). data.worldbank.org (Erişim Tarihi: 07.02.2017)
-
ENSCON 2017 | 25-26 March | İstanbul, Turkey
30
EKOLOJİK MİMARİ (ENERJİ-ETKİN) TASARIM
BAĞLAMINDA KONUT YERLEŞME BİRİMİ TASARIMI
Prof.Dr.Nevnihal Erdoğan
Kocaeli Üniversitesi,Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Mimarlık Bölümü.
ÖZET: Mimari tasarım ve kent planlanmasında, başta güneş enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerji
kaynaklarının pasif yada aktif kullanılarak enerji korunumu sağlamak önemlidir. Tasarım ve planlama
çalışmalarında şu parametreler ekolojik (enerji-etkin) tasarım yaklaşımını destekler: Güneşten ısı, ışık ve enerji
olarak yararlanabilmek için bina formu, binalar arası mesafe, sokak genişlikleri, bina yükseklikleri, mekânsal
organizasyon, yeşil alan kullanımı, gölge alanların oluşumları, rüzgar kanalları gibi pek çoğu vardır. Kent
bütününü organize edecek temiz enerji kullanımı kirliliği azaltacak, enerji tasarrufu sağlayacak ve temiz doğal
çevreyi destekleyecektir.
Bildiride, ekolojik mimari (enerji-etkin) tasarım bağlamında iki konut yerleşme birimi projesi açıklanarak
değerlendirilecektir. Mimari tasarım projeleri Kocaeli Üniversitesi Yüksek Lisans Atölye I dersi kapsamında
yazarın yürütücülüğünde yaptırılmıştır. Konut yerleşimin programı; farklı aile büyüklükleri için toplam 200
konut, sosyal tesisler (açık-kapalı), sanat atölyeleri, kreş, alış-veriş kompleksleri gibi fonksiyonlarını
içermektedir. İzmit/ Kartepe bölgesinde seçilen konut yerleşim biriminin ekolojik tasarım (enerji-etkin)
kriterleri:1.Eko sistem özellikleri (doğal aydınlatma, güneşlenme durumu, taban alan ölçüsünün minimum
düzeyde tutulması, elektrik enerjisi için güneş ve rüzgardan yararlanma 1.Hava koridoru oluşturma (açık yeşil
alanları maksimuma çıkarılması, bina yönlenmesi/mekan organizasyonu (pozitif ve negatif etkiler)
seçilmişlerdir. Bu kriterlere göre geliştirilen iki projenin ölçekli vaziyet planı, kat planları, kesitleri, cepheleri, üç
boyutlu görselleri gibi mimari çizimleri yapıldı. Sonuçta ekolojik mimari (enerji-etkin) tasarım yaklaşımı iki
proje üzerinden açıklanıp tartışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Ekolojik Mimarlık, Mimari Tasarım, Konut Yerleşme Birimi
RESIDENTIAL UNIT PROJECTS IN THE CONTEXT OF ECOLOGICAL ARCHITECTURAL
(ENERGY-EFFICIENT) DESIGN
ABSTRACT: In architectural design and urban planning, it is important to provide energy conservation through
passive or active use of renewable energy sources, especially solar energy.The following parameters in the
design and planning studies support the ecological (energy efficient) design approach: 1. Building form, 2.
Distance between buildings, 3. Street widths, 4. Building heights, 5. Spatial organization, 6. Use of green space,
7. Formations of shadow areas, 8. Wind channels.These parameters are of great importance in order to benefit
from the sun as heat, light and energy.The city will use clean energy, reduce pollution, save energy and support
healthy and clean natural environment for organizing the city structure in a whole.
In this paper a project of two residential settlement